8 Ocak 2019 Salı

Prof. Dr. Mehmet U. Özaydın

Prof. Dr. Mehmet U. Özaydın





Dr. Tahir Tamer Kumkale
6 Ağustos 2000 Pazar 

Son günlerde gündemde iki flaş isim var. Bunlar bilindiği gibi, Rektörü bulundukları üniversitelerinde idaresine talip oldukları öğretim üyelerinin en fazla oyuna mahzar oldukları halde Cumhurbaşkanımız tarafından yeniden Rektör olarak atanmayan 19 Mayıs ve Dicle Üniversitesi rektörleridir.

Yazının başlığındanda üzere konumuz Dicle Üniversitesi Rektörü Sayın Prof.Dr.Mehmet U.ÖZAYDIN ile ilgili.

İsmi üzerinde çeşitli spekülasyonlar yapılan, muhtelif dedikodu ve asılsız iddialarla karalamaya çalışılan, bu her yönü ile mümtaz ve örnek bir insan olan değerli bilim adamımıza her Türk aydınının sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Ve bu satırları kaleme almayı kendisini yakından tanıyabilme mutluluğuna erişmiş bir kişi olarak bir görev telakki ediyorum.

Diyarbakır'ın yetiştirdiği ve bugün yetiştiği topraklara çok büyük hizmetler yapabilmenin haklı gururunu yaşayan Sayın Prof.Dr.ÖZAYDIN'ın Dicle Üniversitesinde geçen hizmetlerinin asla unutulmayacağı nın, bu üniversite ayakta kaldığı sürece hatırlanacağının, isminin bu camia içinde daima saygı, sevgi ve hürmetle anılacağının bilinmesini istiyorum.

Mehmet ÖZAYDIN; 4O yıllık şerefli bir geçmişi olan Emekli Tabip Albay'dır. Fakat sıradan ve adı unutulacak bir albay değildir. O; bu geçen 40 yıl içinde görev yaptığı bütün birimlere bir daha silinmeyecek şekilde imzasını atmıştır. Mehmet ÖZAYDIN adını ; mümtaz , aydın ve Atatürkçü kişiliği ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin her kademesinde kazımıştır. İnsani vasıfları yüksek, Atatürkçü Düşünce'nin aşığı ve uygulayıcısı, yenilikçi, üretici, yapıcı, birleştirici ve bütünleştirici yönleriyle örnek bir insan olarak saygı ile anılmasını sağlamıştır.

Dicle Üniversitesinde görev yaptığı yıllar içindede bütün kalbimle inanıyorum ki, bu üniversiteyi yıllarca bulunduğu seviyeden alarak gelebileceği en üst düzeye çıkartmıştır. Bunu çok kısa süre ile görev yaptığı birimleri nereden alıp nerelere götürdüğünü birebir yaşayan bir kişi olarak söylüyorum.

Ondaki vatan, millet ve görev aşkını tutabilmek, O'nu hizmet yarışında yakalayabilmek, O'nun çalışma azmine erişebilmek ve geçebilmek mümkün değildir. Bu üstün vasıfları dolayısıyla çok büyük bir kitlenin takdir ve teveccühünü kazanırken; hayatı boyunca yatarak, onun bunun sırtından geçinerek, tembellik yaparak, yalan ve dolanla mevki ve makam sahibi olanların da daima husumetini üzerine çekmiştir. ÖZAYDIN; tembelliğin, riyakarlığın ve adam sendeciliğin, devlet malına göz dikenlerin gerçek bir düşmanıdır. Dün böyle idi. Bugün böyledir. Yarında böyle olacağına eminim.

Sayın Cumhurbaşkanımız takdirlerini kullanmışlar ve Sayın ÖZAYDIN'nın bir kere daha DİCLE Üniversitesinin başında kalmasını istememişlerdir. Bu çok doğaldır. Bir nöbet değişimidir. Saygı ile karşılamak gerekir. DİYARBAKIR gibi yıllardır anarşi ve terörün kucağında ızdırap çeken bir şehirde yapılan çok zor şartlardaki bir görevin sonucunda Sayın ÖZAYDIN ve ailesinin de dinlenmeye ihtiyacı vardır.

Prof.Dr. Mehmet ÖZAYDIN; bu ülkede maalesef çok az bulunan ve çok nadir yetişen mümtaz beyinlerden biridir. İnanç sahibi olması, Atatürkçü ve milliyetçi vasıfları ile daha da değer kazanan beynine bu ülke insanının daha çok ihtiyacı olacaktır. Bilindiği gibi bir insan ömrü boyunca en kıymetli varlığı olan beyninin verilmiş rütbelere , makam ve mevkilere ihtiyacı yoktur. Beyin her nerede bulunursa bulunsun ülke, bayrak , devlet ve millet sevgisi ile dolu bulunduğu sürece onu durdurmak ve hapsetmek mümkün değildir. Böyle beyinler insanımıza her yerde ve her zamanda hizmete devam ederler.

Sayın Özaydın'ada allah uzun ömürler versin, bu ülkeye ve millete daima kadar hizmet edecektir. Bunu bilerek ve inanarak söylüyorum.

Şimdi yeni bir dönem başlamıştır. Geriye dönüş mümkün değildir. Yeni Rektör atanmıştır. Kendisine yeni görevinde sonsuz başarılar diliyorum. İnşallah görevi aldığı yerden çok daha ilerilere götürür. Buna en çok Diyarbakırlı ve güneydoğulu vatandaşlarımızın ihtiyacı vardır.

Burada bir konu hakkında YÖK ilgililerinin dikkatini çekmek istiyorum. Lütfen bir tesbit yapınız. Elinizde bütün üniversitelerimizi gezen ve yakından tanıyan tecrübeli Denetleme Kurullarınız var. Lütfen bir tanesini özel bir görevle Diyarbakıra gönderin.

Üniversitelerin elinde bütün kayıtlar mevcuttur. Dicle Üniversitesi'nin kuruluş döneminden itibaren her rektör zamanında ve her alanda ulaştığı neticeyi istatistiki olarak ve hiç bir tesir altında kalmadan ortaya çıkartın. Bunu yapmakla; rektörlerinize çamur atarak onları ve dolayısı ile sizleri karalamaya çalışan şer güçler karşısında bilimin gücünü ortaya koyun ve kendinizi bir kere daha kanıtlayın.

Ben size şimdiden ve hiç oralara gitmeden alacağınız neticeyi söyliyeyim. Dicle Üniversitesi bünyesinde, kurulduğu günden itibaren görev yapan sayın rektörlerimizin hepsinin toplamının birkaç katı düzeyinde bir gelişmenin Sayın ÖZAYDIN döneminde gerçekleştiğini göreceksiniz. Ve şaşıracaksınız.

Hadi bu iş çok zor, yapamıyoruz diyorsanız. Lütfen bugünkü gelinen seviyenin iyi bir tesbitini yapın. Bunu bir kenara yazın ve saklayın. Dört yıl sonra yeni rektör atandığı zaman yeniden değerlendirin. Bugün gelinen noktanın ne kadar altında olduğunu görerek bir kere daha şaşıracaksınız. Bunu nereden mi biliyorum.? Biz bunu daha önce bir kaç kere yaşadıkta ondan biliyorum.

Bilerek ve isteyerek; bugüne kadar yapılan bütün hizmetleri gözardı ederek Dicle Üniversitesi eski Rektörü Sayın Prof.Dr. Mehmet U.ÖZAYDIN'ı karalamaya çalışan, ama aslında kendilerinin karalandıklarının farkında olmayan aciz ve korkak şer güçlerinide buradan kınıyorum.

Sonuç olarak; Altın daima altındır. Altını çamura bulamakla onun değerini düşüremezsiniz. Onun değeri daima aynidir. Sayın ÖZAYDIN'da bugün değerinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Ülkemizde DİCLE ÜNİVERSİTESİ gibi Sayın ÖZAYDIN'ın bilgisinden, kültüründen ve tecrübesinden yararlanmak için bekleyen nice kuruluşlarımız vardır.

Kendisini 6 yıl süre ile büyük bir özveri ile hizmet ettiği Dicle Üniversitesindeki hizmetlerinden dolayı kutluyorum. Bundan sonra çok daha büyük ve etkili görevlerle bu ülke insanına hizmet vereceğine inanıyorum.

Sayın Mehmet Özaydın için yönetimin verdiğinin değil, halkın bahşettiği rütbe ve makamın çok daha önemli olduğunu biliyorum. Bu rütbeye erişmek her kişiye nasibolmaz. Bunun için kendisini bir kere daha kutluyorum.

Dr. Tahir Tamer Kumkale
6 Ağustos 2000 Pazar

http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=62

***

Emanete Sahip Çıkabiliyor muyuz? (Hayri Yazıcı)

Emanete Sahip Çıkabiliyor muyuz? (Hayri Yazıcı)




Dr. Tahir Tamer Kumkale
1 Eylül 2000 Cuma 

ATATÜRK'ÜN EMANETİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN EMANET EDİLDİĞİ BİZLERİN HALİ NEDİR? ACABA EMANETE SAHİP ÇIKABİLİYOR MUYUZ?

Gönderici; HAYRİ YAZICI (29 AĞUSTOS 2000, MÜREFTE)

Atatürk Türkiyesi sitesine gönderilen ve önemli görüşleri içeren yazıları daha çok kişinin istifadesine sunmak için ana sayfaya almayı uygun bulmaktayım. Bu defada değerli bir dostumuz Hayri Yazıcı Beyefendinin ülkemizin içinde bulunduğu durumu özetleyen düşüncelerini aynen aşağıya aldım. Hayri Yazıcı; bu ülkede daha milyonlarcası bulunan ve ülkeyi yarınlara taşıyacak aydınlarımızdan biri. 21 nci Asrı Türk asrı yapacak nesillerin temsilcisi. İçinde bulunduğumuz ortam kendisini şimdiden karamsarlığa sokmuş. Hak veriyorum , ama durumumuzun ATATÜRK'ün GENÇLİĞE HİTABI'nda açıkladığı ortam yanında çok iyi olduğunuda belirtmek istiyorum. Yani bu ülkenin kalkınması ve yücelmesi için bizim yapacak daha çok işimiz olduğunu vurgulamak istiyorum.

DÜŞÜNDÜM DE,

ACABA SENELER ÖNCE YÜCE ATATÜRK'ÜN KURMUŞ OLDUĞU VE BİZ TÜRK İNSANINA EMANET ETTİĞİ TÜRKİYE'YE ve TÜRKİYE CUMHURİYETİNE NE KADAR SAHİP ÇIKABİLİYORUZ.

BİNBİR ZORLUKLARLA KAZANILMIŞ ONCA SAVAŞ VE MEYDAN MUHAREBESİ, ONCA BAYRAK VE VATAN UĞRUNA FEDA EDİLMİŞ CANLAR VE DÖKÜLMÜŞ KANLAR SONUNDA KURULMUŞ BİR CUMHURİYET VE YÜCELMİŞ BİR TÜRK MİLLETİ.

OSMANLI İMPARATORLUĞU ZAMANINDA BİZİM OLAN BİR ÇOK ARAP ÜLKESİ VARDI. ŞİMDİ O ÜLKELERE O MEMLEKETLERE GİRİLİRKEN ELİN ARABI BİZE HESAP SORUYOR. HATTA İŞİ İYİCE AZITARAK GÜZEL ÜLKEMİZİN TERÖRDEN ZARAR GÖRMESİ İÇİN, BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜNÜ DAĞITMAK İÇİN ELİNDEN NE GELİRSE YAPIYOR.

BİZLER VATANDAŞ OLARAK NE YAPABİLİYORUZ? HİÇ BİR ŞEY. ÜZÜLEREK SÖYLÜYORUM HİÇ BİR ŞEY. TÜRKİYE GİBİ STRATEJİK BİR KONUMU OLAN BİR ÜLKEDE BU OLAYLARI BERTARAF EDEBİLMEK İÇİN NELER YAPIYORUZ? TABİİKİ SADECE HİÇ BİR ŞEY.

BUNDAN 15 SENE EVVEL GELEN ARAPLARA KAPIMIZI AÇMADIK MI? EN GÜZEL YERLERİMİZİ ONLARA SATMADIK MI? SONUNDA NE GÖRDÜK HER ZAMANKİ GİBİ HIYANET VE HAİNLİK.

KARAYOLU İLE YURTDIŞINA ÇIKAN HERKES BİLİR. MALUM ÜLKELERE GİRERKEN ÇEKİLEN EZİYET VE SIKINTILARI. BİZLER GENÇ VE ORTA YAŞLI KESİM OLARAK MEMLEKETİMİZE NE KADAR SAHİP ÇIKIYORUZ?

GÖRDÜĞÜMÜZ UTANÇ VERİCİ OLAYLAR. YAŞADIĞIMIZ 17 AĞUSTOS DEPREMİ İNSANLARIMIZIN HEPSİNİN BİR ARADA OLMASI GEREKİRKEN ŞEREFSİZLER NE YAPTILAR. ÖLMÜŞ İNSANIN KOLUNU KESİP BİLEZİKLERİNİ ÇALMADILAR MI? HASARLI EVLERİ SOYMADILAR MI? 50.000 LİRALIK EKMEĞİ 500.000 TL'YE SATMADILAR MI?

HANİ NERDE İNSANLIK? HANİ NERDE VİCDAN? ÖNCE KENDİ KENDİMİZİ VİCDANEN SORGULAYALIM. ACABA YAPTIKLARIMIZIN NE KADAR DOĞRU OLDUĞUNA BAKALIM. ZATEN EN ÖNEMLİSİDE BU DEĞİL Mİ?

BUNLARIN MUHAKEMESİNİ KENDİMİZDE YAPARSAK BELKİ DOĞRUYU BULABİLİRİZ.

HERKESİN AYRI BİR HAVA ÇALDIĞI MEMLEKETTE, ÇALIŞIP NASIL ZENGİN OLABİLİRİM DÜŞÜNCESİ YERİNE; "HANGİ YOLSUZLUĞU YAPARSAM YAKALANMADAN PARA KAZANIRIM" DİYEN İNSANLARIN OLDUĞU BİR ORTAMDA, HATTA DEVLETİN ELİNİ KOLUNU BAĞLAYARAK SAYIŞTAYIN DEPOSUNDA YANGIN ÇIKARARAK KENDİNİ AKLAMAYA ÇALIŞAN BALİNALARLA NEREYE KADAR GİDEBİLİRİZ Kİ?

1983 SEÇİMLERİNDEN BU YANA NORMAL SÜRESİNDE SEÇİM YAPILDIMI HİÇ? TABİİKİ HAYIR. KURULAN HÜKÜMETE SAHİP ÇIKAMAYAN PARLEMENTO ÜYELERİ KENDİ ŞAHSİ EMELLERİNİ ÖN PLANA ÇIKARARAK KİŞİSEL KAYGILAR, LİDERLİK KOLTUĞUNU KAPTIRMA KORKULARI, YADA MUHALEFETTE KALMA KORKUSU HEP BU HÜKÜMETLERİN SÜRESİNDEN ÖNCE DAĞILMASINA SEBEP OLMADI MI?

MİLLETİN VEKİLİ OLDUĞUNU İDDİA EDEN SÖZÜM ONA VEKİLLER MECLİSE GİRDİKTEN SONRA NE ZAMAN VEKİLİ OLDUĞU HALKINI DÜŞÜNDÜ Kİ ? VERDİKLERİ KANUN TEKLİFLERİNİ NE ZAMAN VATANDAŞA DANIŞTILAR Kİ? SEÇİMLERİN BİLE DEMOKRATİK OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜM BİR ÜLKEDE HANGİ VEKİLİN VATANDAŞINI DÜŞÜNDÜĞÜNÜNDE TARTIŞILMASI GEREK MEZ Mİ? (BU SADECE ŞAHSİ FİKRİM)

EVET UZUN SÖZÜN KISASI; SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKEN BİR ÜLKEMİZ, KORUNMASI GEREKEN BİR TOPLUMUMUZ VAR. BİR ARADA KENETLENMEMİZ GEREKEN BİR ZAMANDAYIZ.

GELİN HEP BERABER BİRLİK OLALIM DOĞRUYU BULALIM.

BİRLİKTEN KUVVET, KUVVETTENDE YEPYENİ GELİŞMİŞ BİR ÜLKE VE AYDINLIK REFAH DOLU BİR TÜRKİYE YARATALIM.

BU YÜCE ATATÜRK'ÜN KURDUĞU TÜRKİYE'YE VE ULU ÖNDERE BİR NAMUS BİR VİCDAN BORCU DEĞİL MİDİR?

SAYGILARIMLA (Yazan: Hayri Yazıcı)

Dr. Tahir Tamer Kumkale
1 Eylül 2000 Cuma

http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=65

***

Fehriye Erdal,

Fehriye Erdal,





Dr. Tahir Tamer Kumkale
18 Ağustos 2000 Cuma 

Ülkemizin en saygın ve başarılı işadamlarından Özdemir SABANCI Beyefendi; ülkemizin en modern ve güvenli olduğu bilinen SABANCI İŞ MERKEZİ'nin zirvesindeki odasında iki üst düzey yöneticisi ile birlikte profesyonel katiller tarafından huhharca katledildi.

Türkiyenin en köklü ve zengin ailelerinden birine karşı yapılan bu hain saldırı ülkemizdeki anarşi ve terörün geldiği noktayı göstermesi bakımından çok önemli idi. Milletimiz Sabancı ailesiyle birlikte bu acı olayı lanetledi ve haklı üzüntüsünü her vesile ile gösterdi.

Güvenlik güçlerimiz bu defa iyi çalıştılar. Katiller kısa sürede belirlendi. Bunlardan bir tanesi yakalandı. Yargılandı. Yargı safhasında hapishanede öldürüldü. Katillerin bir diğeri, yazıma konu olan Fehriye ERDAL ise dost ve müttefikimiz BELÇİKA topraklarında yakalandı.

Türkiye'nin en saygın iş adamlarından birinin katili olduğu resmen belirlenen Fehriye ERDAL; Belçika resmi makamlarınca 65 milyon Türkün gözleri önünde hapishaneden çıkartıldı. Şimdi Belçikada bir evde dinlendiriliyor. Bu arada dost ve müttefikimiz olan Belçika ve Avrupalı dostları bu azılı katilin hayatının geri kalan günlerini rahat geçirebileceği bir ülke arıyorlar. Abdullah ÖCALAN misalinde olduğu gibi, muhtemelen yakında bulurlar ve gönderirler.

Aralarında olmak için can attığımız Avrupalı işte budur. Dün böyle idi. Bugün böyle. İnanıyorum ki yarın da böyle olacaktır. Bu çifte standart insanlık kuralları uygulayan ülkelerin Almanya versiyonu Birinci Cihan Harbi sonunda Eski Osmanlı Başbakanı Talat Paşa'yı sokak ortasında herkezin gözü önünde öldüren azılı Ermeni cani Talleryan'ı adeta kahraman ilan ederek bir ömür boyu refah içinde yaşamasını sağlamıştır.

Bunlar için insanlık ve hukuk Türkiye ve Türklük düşmanları için vardır. 30.000 kişinin katledilmesine vesile olan Katil başı APO ve yandaşları hapiste nezle olsalar akın akın hesap sormaya gelirler. 20 yaşında hayatının baharında şehid olan fidan gibi binlerce Türk evladının yakınlarını ve ailelerini hiç dikkate almazlar. 3 aylık bebeklerle 80 lik nineleri vahşice katleden azılı canileri milli kahraman ilan ederler ve bu masum bebeklerin ölümüne alkış tutarlar.

Belçika nın bugün yaptığını çok kısa bir süre önce İtalya ve Yunanistan'dan Abdullah Öcalan için gördük ve yaşadık. Bunlar Avrupalı için doğaldır. Bunu yapmaları kendi menfaatleri icabıdır. Bizim sözümüz onlara değildir. Bizim sözümüz Belçika gibi avuç içi kadar küçük bir ülkeye dahi haddini bildiremeyen Cihan İmparatorlukları kurmuş bir devletin mirasını devralan 65 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticilerinedir.

Basınımızdan bir kaç cılız sesin dışında, yöneticilerimizden çıt çıkmıyor. Onlar kendi vatandaşlarının defterini dürecekleri bir kararname peşindeler. Gündemi bu suni krizle kilitleyenler Fehriye ERDAL olayı ile,Türk Devletinin uluslararası prestijinin indiği noktayı göremiyorlar. Veya görmemezlikten geliyorlar. Oysa Türkiye Devletinin gücü kendisini devlet yerine koymayan, ve saymayan Belçikayı altetmeye fazlasıyla yeterdi. Neler yapılabilirdi. Sıralayalım;

- Fehriye ERDAL yakalandığı gün resmen geri almak için müracaaat edilir ve ekipler derhal Belçikaya gönderilirdi.

- Belçikada yaşayan 250.000 Türk Vatandaşı ile Avrupa da yaşayan 4 milyon T.C. vatandaşının yasalar dahilinde heryer de protesto toplantıları ve gösteri yapmaları sağlanırdı.

- 65 milyon Türk vatandaşı ve 250 Milyon soydaşımızın bulundukları yerlerde gösteri ve mitinglerle olayı kınaması suretiyle, bu alandaki TÜRK HÜKÜMETİ'nin haklı isteklerine destek olmaları sağlanabilirdi.

- Mektup, telefon, E-mail ve fax'larla Belçika resmi daireleri kitlenebilirdi.
- Belçika ile ekonomik alandaki ilişkiler derhal askıya alınarak bu ülke bankalarında bulunan Türklere ait mevduatların çekilmesi sağlanabilirdi.
- Belçika nezdinde bulunan temsilcilerimiz derhal geriye çekilir, kadrolar asgariye indirilir, sorun bizim istediğimiz şekilde çözülene kadar ilişkiler dondurulur du.

Bütün bunlar Türkiye'ye daima önyargılı bakan Avrupa ülkelerinin anlayacağı dildir. Onlar barış, dostluk ,insanlık, kardeşlik gibi dilden anlamazlar. Çünkü bu ülkeler hala sömürgeci zihniyeti ve kafasını atamamışlardır. Dünyada sömürge yönetimine karşı ilk defa bir milli mücadele vererek onların yenilebileceğini isbat eden Türkiye Cumhuriyetine başka türlü davranmalarını beklememek lazımdır.

Başımızda artık ATATÜRK gibi bir lider yoktur. Hükümetlerimiz ise kendilerini Avrupa hülyasına kaptırmışlar, onları üzdürmemek ve kızdırmamak için birbirleri ile adeta yarışmaktadırlar. Bunu normal karşılayabiliriz. Fakat , MİLLİ RUHU ve MİLLİ GURURU kendilerine bayrak edinerek MİLLİYETÇİ ve ÜLKÜCÜ vasıfları dolayısıyla halkımızdan oy toplayıp bugün iktidar koltuğunda oturan Milliyetçi Hareket Partisi için ne demek lazım bilemiyorum. Milliyetçiliğinin seçim zamanı ve seçim meydanlarının dışına çıkmadığını milletimize isbat eden MHP yöneticilerini yine milletin sağduyusuna havale ediyorum.

Sonuç olarak;

Fehriye ERDAL olayı; TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ve Türk Milleti için utanç verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Bugün olan olmuştur. Atı alan Üsküdarı geçmiştir. Demekki bu gibi olaylara Avrupa'nın çifte standartlı bakış açısı yüzünden daha çok karşılaşacağımız anlaşılmaktadır.

Hükümetlerimizin her zaman olduğu gibi bu gibi olayları seyretmekle yetineceği de görülmektedir. Bunun için haklı nedenleri bulmaları da mümkündür.

O halde ne yapmak lazım?
Kim bu milletin önüne düşecek?
Kim bu ülkenin potansiyelini harekete geçirecek?
Hakkımızı kim koruyacak?

Bunun tek cevabı ve adresi vardır. O'da SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI'dır. Kıbrıs için milyonları sokağa döken, "YA TAKSİM YA ÖLÜM" sloganlarıyla halkı coşturan, ve halkın desteğini görerek kendisini görevli sayarak Kıbrıs Türk Halkına sahip çıkmak üzere hükümeti yönlendirenler onlardır. Sivil Toplum Kuruluşları'mıza çok önemli görevler düşmektedir. Anadolu Türk Toplumunun kendi gücünü her alanda temsil edecek örgütlü mücadeleleri yapacak Sivil Toplum Kuruluşları halinde biraraya gelmeleri uzak değildir.

Dr. Tahir Tamer Kumkale
18 Ağustos 2000 Cuma

http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=64

***

7 Ocak 2019 Pazartesi

Gezi Parkı Eylemleri: Protestolarda Gün Gün neler yaşandı?

Gezi Parkı Eylemleri: Protestolarda Gün Gün neler yaşandı?




31 Mayıs 2018

    2013'te İstanbul'daki Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nı yeniden yapmak için başlayan inşaat çalışmalarını protesto etmek amacıyla düzenlenen ve daha sonra Türkiye'nin birçok noktasına yayılan eylemlerin beşinci yıldönümü.
İlk eylemler, iş makinelerinin Gezi Parkı'na girdiği ve çalışmalara başladığı bilgisinin sosyal medya üzerinden yayılmasıyla birlikte başladı.
Ancak daha sonra parkta nöbet tutan çevre aktivistlerinin çadırlarının yakılması büyük tepki topladı ve olayların Türkiye çapına yayılmasına ve hükümet karşıtı bir kimlik kazanmasına neden oldu.
Eylemciler, Gezi Parkı ve Taksim Meydanı'nı iki haftaya yakın bir süre işgal etti. İşgal, güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle son buldu

Üç haftaya yakın süren eylemlerde biri polis, sekiz kişi yaşamını yitirirken, 10 bine yakın insan da yaralandı. Onlarca kişi tutuklandı ancak açılan davaların çoğu beraatla sonuçlandı.

Hükümet zaman zaman Topçu Kışlası'nı inşa etme planını yinelemiş olsa da son beş yılda bu konuda somut bir adım atılmadı.
Dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemlerini dış kaynaklarca kışkırtılan kitlelerin sokaklara dökülmesiyle hükümetin değiştirilmesinin istendiği "bir darbe senaryosu" ve "darbe girişimi" olarak nitelendiriyor. Erdoğan, aradan geçen zaman içerisinde yaptığı farklı konuşmalarda "cesur olunması" gerektiğini belirterek, "o tarihi eserin Gezi Parkı'na inşa edileceğini" söylemeyi sürdürüyor.
Haftalarca sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da gündemini oluşturan ve yakın tarihin en önemli olaylarından biri olarak gösterilen Gezi Parkı eylemlerinde gün gün neler yaşandı?

28 Mayıs 2013, Salı

Pazartesi'yi Salı'ya bağlayan gece inşaat çalışmalarına başlamak üzere ilk dozerler parka girdi.
Çalışmalar, Park'ın Divan Otel tarafında yer alan duvarın yıkılmasıyla ve bazı ağaçların sökülmesiyle başladı.
O sırada parktaki çay bahçesinde toplantı halinde bulunan Taksim Gezi Parkı Derneği üyeleri dozerleri fark etti ve sosyal medya üzerinden eylem çağrısı yaparken, yıkım çalışmalarını durdurmak istedi.

Bir grup aktivist, yıkım çalışmalarını engellemek için çadır kurarak parkta beklemeye geçti.
Sabah saatlerinde toplanan kalabalık arttı. Kalabalığın artmasıyla birlikte Çevik Kuvvet polisleri de konuşlandırıldı.
Polis, toplanan kalabalığa biber gazıyla müdahale etti.

Reuters haber ajansı foto muhabiri Osman Örsal'ın yakaladığı ve tüm dünyada ün kazanan "kırmızılı kadın" fotoğrafı da bu müdahale sırasında çekildi.
Kalabalığın uzaklaşmasının ardından yıkım ve ağaç söküm çalışmaları yeniden başladı.

Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de eylemcilere destek vermek üzere Gezi Parkı'na geldi.
Önder, "Ben ağacın da vekiliyim" sözleriyle dozerlerin önüne oturarak, çalışmaların durmasını sağladı.
Aktivistler, akşam saatleri için eylem çağrısı yaptı ve yüzlerce kişi parkta toplanarak, yıkım planlarını protesto etti.



29 Mayıs 2013, Çarşamba

Çalışmalar durduruldu ancak yeniden başlama ihtimaline karşı eylemler devam etti.
Çoğunluğunu Taksim Dayanışması bileşenlerinin oluşturduğu parkta toplanan kalabalık, çadır kurarak çalışmaların devam etmesini engelledi.
Bir gün önce sökülen ağaçların yerine yeni fidanlar dikildi.
Bazı sanatçılar, toplananlara destek olmak için konserler verilirken, film gösterimi ve müzik dinletisi gibi etkinlikler düzenlendi.
Başbakan Erdoğan, İstanbul'da üçüncü köprünün temel atma töreninde yaptığı konuşmada, "İşte birileri geliyor, Taksim Meydanı'nda yok Gezi Parkı şöyle olmuş, böyle olmuş, gösteri yapacaklar şudur budur vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik. Verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz" dedi.

30 Mayıs 2013, Perşembe

Polis sabah saatlerinde, parkta çadır kurarak geceleyen eylemcilere müdahale etti, yaklaşık 150 kişilik kalabalığın üzerine biber gazı attı.
Kalabalığın uzaklaştırılmasının ardından yıkım çalışmaları yeniden başladı.
BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bir kez daha Park'a gelerek, dozerlerin önüne geçti ve çalışmaları durdurdu. Polisin müdahalesinde bir kişi de yaralandı.
Çalışmalar durduruldu ve toplanan kalabalık parkta sabahlamaya devam etti.

31 Mayıs 2013, Cuma

Sabah saat 05:00'te parkta uyuyan eylemcilere bu kez polis daha sert müdahalede bulundu. Polis önce biber gazıyla müdahale etti, ardından da eylemcilerin içinde uyudukları çadırları ateşe verdi.
Polis çadırları kendisinin yakmadığını, eylemciler tarafından yakıldığını açıkladı. Ancak çekilen görüntülerde yakma işlemini yapanların polis ve zabıta olduğu anlaşıldı.
Dönemin Beyoğlu İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli ise daha sonra çadırların yakılması talimatı verdiği iddiasıyla yargılandı. 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından ihraç edilen Emekli, çadırların yakılmasından dolayı "görevi kötüye kullanmak" ve "genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması" suçlarından 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Hükümete yakın bazı isimler arasında, çadırla yakılmasının olayların daha da büyümesini sağlamak için Fethullah Gülen Cemaati'nin bir provokasyonu olduğunu iddia edenler de oldu.
Çadırların yakılma görüntüleri sosyal medyada yayınlanınca büyük bir infiale yol açtı. Yapılan eylem çağrıları sonunda gün boyunca Gezi Parkı ile Taksim Meydanı'nda toplanan binlerce kişi ile polis arasında sert çatışmalar yaşandı.

Gün içerisinde Taksim'de eylemler devam ederken, İstanbul Altıncı İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası'nın yapımına onay veren kararı iptal etti.

Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da bir basın toplantısı düzenledi. Mutlu, bir doğa katliamının söz konusu olmadığını ve olaylarda istismar çabası olduğunu söyledi.
Akşam saatlerinde Taksim'e ulaşan füniküler, metro ve otobüs gibi toplu taşımanın kapatılmasına rağmen kalabalık daha da büyüdü. Polis, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nı kapattı ve yaklaşmaya çalışan kalabalığa biber gazıyla sert müdahalede bulundu.
On binlerce kişi İstiklal Caddesi, Osmanbey, Sıraselviler ve Tarlabaşı yönlerinden Taksim Meydanı'na çıkmaya çalışırken, polis de biber gazı ve plastik mermi kullandı. İstiklal Caddesi'ni binlerce gaz kapsülü kapladı.
Eylemciler, bazı noktalarda barikatlar kurdu, topladıkları atık ve eşyaları ateşe verdi ve söktükleri kaldırım taşlarını güvenlik güçlerine attı.
İstanbul Tabip Odası, olaylarda 100'den fazla kişinin yaralandığını açıkladı. Yaralananlar arasında milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Sezgin Tanrıkulu ile gazeteciler Ahmet Şık, Reuters'tan Osman Örsal ve Hürriyet'ten Selçuk Şamiloğlu da vardı.
İstanbul'un başka yerlerinde de sokağa dökülenler olduğu görülürken, evlerinin pencerelerinden eylemlere destek vermek amacıyla tencere ve tavalara vurarak ses çıkaranlar oldu.
Eylemler, başta Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük kentler olmak üzere başka şehirlere yayıldı. Ülke genelinde Gezi Parkı'na destek eylemleri düzenlendi ve birçoğunda eylemciler ile polis arasında çatışmalar çıktı.


1 Haziran 2013, Cumartesi

Polislerin Gezi Parkı'ndaki çadırları yakmasının ardından başlayan olaylar 24 saat boyunca hız kesmeden sürdü ve yayıldı.
Sert müdahaleye yönelik görüntülerin sosyal medya üzerinden yayılması ve yapılan katılım çağrıları, sadece İstanbul'da değil, Türkiye genelinde sokağa inen kalabalıkların daha da artmasına neden oldu.
İstanbul'un Anadolu yakasında Gezi Parkı eylemlerine destek vermek amacıyla toplanan kalabalık, daha sonra Boğaz Köprüsü'nden yürüyerek Avrupa yakasına geçti ve Taksim Meydanı'na ulaştı.
Polis, sabah saatlerinde gelen talimatla birlikte çekildi ve eylemciler yeniden Taksim Meydanı ile Gezi Parkı'na girdi. Böylece meydanın yaklaşık 10 gün; parkın da iki hafta süren işgali başlamış oldu.
Meydan'a çıkan kalabalık, haber yapmadıkları gerekçesiyle bazı basın kuruluşlarına ait canlı yayın araçlarını ateşe verdi ve belediye otobüsleri, istasyon girişi ile reklam panoları zarar gördü.
Dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül de ilk kez konuyla ilgili bir açıklama yaptı.
Gül, hükümetten farklı düşünce ve kaygılara daha çok kulak vermesini isterken, polisin de müdahalelerinde ölçülü olası gerektiğini söyledi.
Erdoğan ise biber gazı kullanımının yanlış olduğunu ve incelendiğini belirterek, eylemcilerden Taksim'de esnaf, yaya ve ziyaretçilere "daha fazla zarar verilmemesini" rica etti.

2 Haziran 2013, Pazar

Polisin çekilmesinin ardından Taksim Meydanı ve Gezi Parkı bölgesinde sular durulurken, bu kez İstanbul'un başta Beşiktaş olmak üzere diğer bazı yerlerinde ve Ankara'da toplanan göstericiler ile polis arasında sert çatışmalar yaşandı.
Ankara'da Kızılay'da toplanan kalabalık, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Başbakanlık binasına yürümek istedi. Ancak polisin müdahalesiyle karşılaştı. Ankara'da 500 kişi gözaltına alındı.
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, altı günde 67 şehirde 235 eylem yapıldığını ve 1.730 kişinin gözaltına alındığını söyledi. Güler, maddi zararın da 20 milyon lirayı aştığını açıkladı.
Güler, 115 güvenlik görevlisinin ve 58 sivilin yaralandığını belirtirken, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ise yaralı sayısını 22'si ağır olmak üzere 1740 olduğunu bildirdi.
Erdoğan ise daha sonra sloganlaşacak olan "çapulcu" ifadesini de ilk kez kullandı. İstanbul'da yaptığı bir konuşmada, "Açık söylüyorum; birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız" dedi.
Bu konuşmadan sonra Habertürk TV'de gazeteci Fatih Altaylı'ya bir mülakat veren Erdoğan, "Twitter denilen bir bela var, sosyal medya denilen şey toplumların baş belasıdır" sözlerini sarf ederek, içki içen herkesi "alkolik" olarak nitelendirdi.
Mülakat sırasında Habertürk TV'nin Talimhane'deki binasının önünde protesto gösterisi düzenlendi.



3 Haziran 2013, Pazartesi

Gezi Parkı ve Taksim Meydanı'nın işgali ve buralardaki görece sükûnet devam ederken, İstanbul'un diğer noktalarında ve başka kentlerde eylemler düzenlendi.
Ayrıca, Gezi Parkı eylemlerinin ilk can kaybı da gerçekleşti. Akşam saatlerinde İstanbul'un Ümraniye ilçesinde bir aracın TEM otoyolunu kapatan protestocuların üzerine sürmesiyle 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş; Antakya'da da polisin attığı gaz fişeğiyle vurulan 22 yaşındaki Abdullah Cömert hayatını kaybetti.
Taksim Dayanışması da Gezi Parkı'nda yaptığı basın açıklamasıyla taleplerini sıraladı.
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman tarafından okunan açıklamada talepler şöyle sıralandı:

1- Gezi Parkı'nın park olarak kalması ve Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) yıkılmaması
2- Başta İstanbul Valisi ve Emniyet Genel Müdürü olmak üzere eylemlerin şiddetle bastırılması emrini veren sorumluların istifa etmesi ve biber gazı kullanımının yasaklanması
3- Eylemler nedeniyle gözaltına alınanların serbest bırakılması
4- Türkiye'deki tüm meydan ve kamusal alanlarda toplantı ve eylem yasağının sona erdirilmesi
5- İfade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması


Güvenlik güçlerinin Dolmabahçe ve Beşiktaş hattına çekilmesiyle birlikte, buralardan Taksim'e çıkmaya çalışan gruplarla polisin çatışmaları devam etti.
Polis, eylemcilerin özellikle Dolmabahçe'de bulunan Başbakanlık Ofisi'ne yaklaşmalarını engellemek için biber gazı ve plastik mermi ile sert müdahalelerde bulundu. Ankara, Antalya, Adana ve İzmir gibi kentlerde de eylemler görüldü.
Cumhurbaşkanı Gül, sakin olunması ve kurallara uyulması çağrısı yaparken, "İyi niyetli mesajlar alındı. Günü geldiğinde gereği yapılır" dedi.
Başbakan Erdoğan ise Gül'ün ne kastettiğini bilemediğini söyledi.
Ancak gündeme esas olarak Erdoğan'ın Atatürk Havalimanı'nda Afrika turuna çıkmadan önce düzenlediği basın toplantısında Reuters haber ajansı muhabiri Birsen Altaylı ile girdiği diyalog oturdu.
Erdoğan, bu diyalog sırasında "Bizim de evlerinde zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50'si var" sözlerini sarf etti.



4 Haziran 2013, Salı

Eylemlerin başlamasından bu yana bir haftayı geçmiş ve İstanbul'un kalbi sayılabilecek alanlar güvenlik güçlerinin olmadığı, tamamen protestocuların kontrol ettiği bölgelere dönüşmüştü.
Sadece İstanbul'da değil, Türkiye'nin çok sayıda kentinde birçok kişi gündüz işe, akşam saatlerinde de eylemcilerin toplandığı alanlara gitmeye başladı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) eylemlere destek için greve gitti.
Taksim Meydanı ve civarı sükûnetini korurken, İstanbul'da Beşiktaş ve Gazi Mahallesi ile Ankara, Adana, Hatay, İzmir ve Tunceli gibi yerlerde devam eden eylemlere polis de sert şekilde müdahale etti.
Can kayıplarının da görülmesiyle birlikte, gündemin odağına da polisin müdahalesi sırasında orantısız güç kullanıp kullanmadığıyla ilgili tartışmalara oturdu.
İzmir'de eylemlerin ilk başladığı dönemlerde polisle birlikte ellerinde sopalarla protestoculara müdahale eden kişilerin sivil polis olduğu açıklandı. Ancak İzmir Valisi Mustafa Toprak, Emniyet Müdürü'nün bu açıklamasına, "Öyle polis mi olur?" sözleriyle tepki gösterdi.
Özellikle İstanbul'da müdahalede bulunan Çevik Kuvvet polislerinin kasklarındaki sicil numaralarını gizlediklerine dair görüntüler sosyal medyada yayıldı.
Bazı üniversite ve akademisyenler ile yurtdışından sivil toplum kuruluşları ve aralarında Judith Butler ile Slavoj Zijek gibi isimlerin de olduğu bir grup felsefeci polisin sert müdahalesinin durdurulması çağrısı yapan açıklamalar yaptı. Ayrıca ABD ve Avrupa Birliği (AB) de kaygılarını dile getirdi.
TTB, eylemlerin başlangıcından bu yana üçü ağır en az 2 bin 800 kişinin yaralandığını açıkladı. TTB, yaralanmaların çoğunun tazyikli suyun ölçüsüz biçimde insan bedeni hedef alınarak kullanılması, biber gazı kapsüllerinin eylemcilerin üzerine sıkılması, doğrudan hedef alınarak direkt fırlatılması ve plastik mermilerin yakın mesafeden ateşlenmesi sonucu gerçekleştiğini söyledi.



5 Haziran 2013, Çarşamba

Taksim Dayanışması'ndan bir grup, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile bir araya geldi.
Grup adına görüşmenin ardından bir açıklama yapan Eyüp Muhçu, Gezi Parkı için referandum önerisini kabul etmediklerini belirterek, "Demokratik toplumlarda halkın sağduyusu dikkate alınır" dedi.
Taksim Dayanışması, görüşmede daha önce kamuoyuna açıkladıkları talepleri Arınç'a iletti.
İzmir ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte, sosyal medya paylaşımlarından dolayı onlarca kişi gözaltına alındı.


6 Haziran 2013, Perşembe

Adana'da Komiser Mustafa Sarı, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin il başkanlığı binasının önünde toplanan kalabalığa müdahale sırasında alt geçit inşaatından düşerek hayatını kaybetti.
Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nda eylemlerin ilk 10 gününde hayatını kaybeden 3 kişi için anma köşesi ve polis müdahalesinde ağır yaralanarak, hayati tehlikesi bulunanlar için de destek mesajları yazılan bir bölüm oluşturuldu.
Ayrıca "Gezi Kütüphanesi" kuruldu.
Eylemlerin 10. günü nedeniyle bazı sanatçıların katılımıyla Park'ta düzenlenmesi planlanan konser, can kayıpları nedeniyle tepki gösterilmesi üzerine iptal edildi.
Başbakan Erdoğan, Topçu Kışlası'nın yapılmaması yönündeki taleplerle ilgili olarak, "Şunu alırsan bunu veririm. Şunu verirsem, şunu isterim gibi mantıkla devlet yönetemezsiniz" diye konuştu.
Erdoğan, ayrıca Afrika turunu tamamlayarak, Türkiye'ye döndü ve dönüşünde Ankara'da havalimanından konutuna geçerken otobüs üstünde kendisini desteklemeye gelenlere konuşma yaptı.



7 Haziran 2013, Cuma
Türkiye'de yayın yapan yedi ulusal gazete, Başbakan Erdoğan'ın dış gezisi sonrası uçakta yaptığı açıklamaları aynı başlığı kullanarak manşetlerine taşıdı.
Erdoğan'ın uçakta gazetecilere söylediği, "Demokratik taleplere canımız feda" cümlesini Habertürk, Türkiye, Sabah, Zaman, Yeni Şafak ve Star gazeteleri taşra baskılarında manşetten; Bugün ise sürmanşetten verdi.
Bu gazetelerin önemli bir bölümü, şehir baskılarında ise Erdoğan'ın otobüs üstünde yaptığı konuşmayı birinci sayfasına taşıdı.
Gazetelerin o günkü birinci sayfaları, o dönemden bu yana basın özgürlüğüyle ilgili tartışmalarda sıklıkla gündeme getirilen bir sembole dönüştü.
Diğer yandan, İmralı'da cezaevinde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan da Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir mesaj yayınladı. O dönemde devam eden barış süreci kapsamında İmralı'ya giden BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan'ın mesajını iletti.
Öcalan mesajda, "Direnişi anlamlı buluyor ve selamlıyorum. Elbette ki bu duruş yeni bir siyasal kırılma yaratmıştır. Ancak hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı" dedi.

8 Haziran 2013, Cumartesi

Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş futbol takımlarının taraftar grupları birlikte Taksim Meydanı'na yürüdü.
Sosyal medyada kendilerini "ezeli rakip" olarak isimlendiren üç kulübün taraftarlarının birlikte yürümesine "İstanbul United" adı verildi.
İzmir'de de benzer bir etkinlik düzenlendi. Karşıyaka, Altay, Göztepe, Buca ve Altınordu taraftarları, bir yürüyüş yaptı. Gündoğdu Meydanı'nda Gezi Parkı eylemlerine destek vermek için binlerce kişi toplanırken, Ankara'daki yürüyüşe ise polis biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti.
Yine Ankara'da eylemlere destek vermek için kamp kurulan Kuğulu Park polis tarafından boşaltıldı.
Hükümete yakın basın organları, Başbakan Erdoğan'ın İstanbul'da beş saat süren Adalet ve Kalkınma Partisi Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantısında, olayların arkasında "faiz lobisi, ünlü spekülatör George Soros ve Türkiye'deki işbirlikçileri" olduğunu ve kendilerine karşı bir "sivil darbe" yapılmak istendiğini söylediğini bildirdi.
Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da projede sadece Topçu Kışlası'nın olduğunu, alışveriş merkezi ve otelin bulunmadığını belirterek, Gezi Parkı'ndan yalnızca 72 ağacın taşınacağını açıkladı.



9 Haziran 2013, Pazar
Türkiye, güne dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun Twitter üzerinden attığı mesajlarla başladı. Mutlu, "Gençler, Gezi parkında kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir sabah varmış doğru mu? Aranızda olmak isterdim" yazdı.

Günün ilerleyen saatlerinde Taksim Dayanışma Platformu, Taksim Meydanı'nda büyük bir miting düzenledi.
Mitinge 100 binlerce kişinin katıldığı belirtilirken, eylemlerin başlamasından bu yana Taksim'de düzenlenen en büyük toplantı olarak kayıtlara geçti.
Gezi eylemcileri adına açıklama yapan mimar Mücella Yapıcı, "Parkımızı iade edin. Her ne ad ile olursa olsun parkın bir santimetrekaresini dahi yapılaşmaya açacak projelerinizi unutun" dedi.
Aynı gün Başbakan Erdoğan da önce Adana, ardından Mersin'de birer miting düzenledi ve Ankara'ya dönüşünde de kendisine destek için havaalanı ile yol boyunca toplananlara otobüs üstünden 6 konuşma yaptı.
Erdoğan konuşmasında, "Kızılay'da, Sıhhiye'de, yok şurada yok burada, artık bu eylemlere son verilmesini özellikle rica ediyorum. Bir derdiniz varsa, temsilcilerinizi seçersiniz ben dahi kabul ederim ama aynı şekilde devam ederseniz anladığınız dilden konuşmak zorunda kalırım" dedi. Ayrıca, polisin Beşiktaş'ta yoğun müdahalesi sırasında Dolmabahçe Bezm-i Alem Camisi'ne sığınan eylemcilerin "içeri ayakkabılarla girdiği ve içeride içki içtikleri" iddiasını ortaya attı.
Ancak daha sonra bu iddia Yeni Şafak gazetesi yazarı Süleyman Gündüz ve cami imamı Halil Necipoğlu tarafından yalanlandı. Necipoğlu daha sonra başka yere atandı.

10 Haziran 2013, Pazartesi

Yeni Şafak gazetesi, "Bu Ne Tesadüf" manşetiyle çıktı. Manşet haberde, oyuncu Memet Ali Alabora'nın yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde oynadığı Mi Minör adlı oyunun "eylemlerin provası" olduğu iddia edildi.
Bu haberin ardından Gezi Parkı eylemlerine de destek veren Alabora hakkında soruşturma açıldı. Alabora, düzenlediği basın toplantısında iddiaları net bir dille reddetti, can güvenliğinin olmadığını söyledi ve kısa bir süre sonra da Türkiye'den ayrılarak Galler'e yerleşti.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir açıklama yapan dönemin Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eylemlerde yer alan bazı toplulukların Çarşamba günü Başbakan Erdoğan ile görüşeceklerini açıkladı.



11 Haziran 2013, Salı

Sabah saatlerinde başta Çevik Kuvvet olmak üzere çok sayıda polis, iş makineleriyle barikatları aşarak Taksim Meydanı'na çıktı.
Polis, meydana girişinde, "Gezi Parkı'na dokunmayacağız, taş atmayın, gaz sıkmayalım" anonsu yaptı. Ancak bazı eylemciler ile polis arasında çatışmalar yaşandı.
Daha sonra Gezi Parkı'nda kurulan kamptan gelen bir grup eylemci, park ile Meydan'da bulunan polis arasında el ele tutuşarak insan zinciri oluşturdu. Bu gelişme üzerine polis, AKM'nin olduğu alana çekildi.
Daha sonra AKM ve Atatürk Anıtı üzerine asılan pankartlar indirildi.
Bazı gruplar, akşam saatleri için eylem çağrısı yaptı. Bazı sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının da desteklediği bu mitinge katılmak için yüz binlerce kişi Taksim Meydanı'nda toplandı. Özellikle mesai bitiminin ardından kalabalık hızla arttı.
Polis, meydanda toplanan kalabalığa bu kez çok sert bir müdahalede bulundu. Çok yoğun biber gazı, tazyikli su ve plastik mermi kullanarak toplanan kalabalığı dağıttı.
Ancak, gece boyunca İstiklal Caddesi başta olmak üzere meydan çevresinde polis ile eylemciler arasındaki çatışmalar devam etti.
Amerikan CNN televizyonu, gece boyunca meydandan canlı yayın yaptı. Bu yayın daha sonra hükümete yakın isimler ve medya organları tarafından Gezi Parkı eylemlerinin dış kaynaklı olduğu iddialarını destekleyen bir gösterge olarak sunuldu.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Taksim'de gösteri yapan ve samimi duygularla oralara gittiğini kabul ettiğim gençleri özellikle buralardan ayırarak, 'Artık bu işi bitirin' diyor ve gözlerinden öpüyorum" dedi.
Vali Mutlu da akşamki müdahalenin ardından yaptığı çağrıda, "Taksim'e gelmeyin, Gezi'yi boşaltın. Aileler çocuklarını alsın. Can güvenliği sorunları olduğu konusunda ciddi istihbarat var" dedi.



12 Haziran 2013, Çarşamba

Gezi Parkı eylemcilerinden oluşan 11 kişilik bir grup, Başbakan Erdoğan ile bir görüşme yaptı. Görüşme yaklaşık 4,5 saat sürdü.
Görüşmenin ardından yapılan açıklamada, Erdoğan'ın Topçu Kışlası projesi için referandum önerdiği ve eylemcilerden Gezi Parkı'nı boşaltmalarını istediği belirtildi.
Eylemciler adına yapılan açıklamada ise referandum konusunun toplantıda gündeme gelmediği ve bu alanın park olarak kalmasının yanı sıra polis şiddetinin durdurulması yönündeki talepleri ise dile getirildiği ifade edildi.
Erdoğan aynı gün içerisinde oyuncu ve bazı sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle de bir araya geldi. Bu isimler arasında yer alan oyuncu Necati Şaşmaz'ın yaptığı açıklamalar ise özellikle sosyal medyada büyük yankı yarattı.
Şaşmaz, "Geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil, çok acil olarak değil ama çabuk çabuk yapılması gerekiyor. Acil değil ama çabuk çabuk yapılması gerekiyor, bizlere sunulması gerekiyor. Çünkü bizim gece karanlığındaki fosforlu kedi gözleri gibi bizim onları izlememiz gerekiyor" dedi.
Bu dönemde, 25 yaşında bir kadın, İstanbul'un Kabataş semtinde bebeğiyle birlikte eylemcilerin saldırısına uğradığını ve "belden yukarısı çıplak, ellerinde deri eldivenler, başlarında siyah bandanalar bulunan 70-100 kişilik grubun kendisini 52 saniye boyunca dövdüğünü" iddia etti. Çok sayıda liberal ve hükümete yakın gazeteci bu iddiayı köşesine taşıyarak destek verdi. Saldırı iddiaları ile ilgili soruşturma başlatıldı.
Olay gününe ait kayıtlarda herhangi bir saldırıya dair görüntülerin olmadığı ortaya çıkarken, savcılık daha sonra herhangi bir delil bulunamadığı için soruşturmayı kapattı.
Polisin meydandaki sert müdahalesinden 24 saat sonra piyanistler Yiğit Özatalay ve Davide Martello, Atatürk Anıtı'nın önünde bir konser verdi.

13 Haziran 2013, Perşembe

Ankara'da düzenlenen eylemlerde polisin açtığı ateş sonucu başından ağır yaralanan Ethem Sarısülük'ün beyin ölümü gerçekleşti.
Araştırma şirketi KONDA, 4 binden fazla kişiyle yaptığı yüz yüze görüşmede Gezi Parkı'ndaki eylemcilerin profilini oluşturdu.
Katılımcıların yüzde 91'i en az lise mezunu olduklarını söylerken, yüzde 58'i özgürlüklerin kısıtlandığını düşündüğü, yüzde 37,2'si hükümete ve politikalarına karşı olduğu ve yüzde 30,3'ü de Erdoğan'ın açıklamalarına tepki gösterdiği için eylemlere katıldığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, oyuncu ve şarkıcı Hülya Avşar ile görüştü. Avşar, görüşme sonrası "24 saat içinde müdahale sinyali aldığını" söyledi.
Vali Mutlu'nun bir gün önce ailelere yaptığı çağrının yüzlerce anne, eyleme katılan çocuklarına destek vermek üzere Gezi Parkı ve Taksim Meydanı'na geldi. Anneler el ele insan zinciri oluşturarak, bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Vali Mutlu da Dolmabahçe'de 150 kadar eylemci ile bir araya gelerek, sorularını yanıtladı.

14 Haziran 2013, Cuma

Başbakan Erdoğan, bir kez daha çekilme çağrısı yaptı.
Erdoğan, "Mesajı aldık. Yargının kararını bekleyeceğiz. Karar olumsuz çıkarsa uyacağız, olumlu çıkarsa da halkoylamasına gideceğiz. Daha ne diyeyim" dedi ve çağrıda bulundu:
"Artık Gezi Parkı'ndan çekilin, evlerinize gidin. Temenni ederim ki; bugün bu iş artık biter."
Taksim Dayanışması da Erdoğan'ın çağrısı ve yapılan görüşmelerin ardından atılacak adımları belirlemek üzere Park'ta toplananlar arasında forumlar düzenlenmeye başladı.
Sağlık Bakanlığı da Gezi Parkı'ndaki revir ve gönüllü sağlık hizmeti sunulmasıyla ilgili soruşturma başlattı.



15 Haziran 2013, Cumartesi

Taksim Dayanışması, parkta toplanan forumlar sonucunda eylemlerine devam etme ve Gezi Parkı'ndan ayrılmama kararı aldı.
Başbakan Erdoğan da Sincan'da yaptığı konuşmada, "Yarın İstanbul mitingimiz var. Taksim Meydanı boşaldı boşaldı. Boşalmadığı takdirde artık bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir" dedi.
Bu sözlerden kısa bir süre sonra, Meydan tarafından parkın önüne çok sayıda TOMA ve Çevik Kuvvet polisi getirildi.
Polis önce parkın boşaltılması için anons yaptı ve akşam saatlerinde de Meydan tarafından Gezi Parkı'na biber gazı atarak girdi.
Eylemciler, polisin girmesinin ardından parktan ayrıldı. Eylemcilerin bir kısmı Meydan civarındaki başka noktalara giderken, bazıları da Divan Otel'e sığındı.
Gece boyunca polis ile eylemciler arasında yer yer çatışmalar yaşandı.
Polis ayrıca, Divan Otel civarında çok sert müdahalede bulundu ve zaman zaman otelin içine gaz fişeği attı. Yüzlerce kişi sabah saatlerine kadar otelde mahsur kaldı.
Müdahalede yüzlerce kişi yaralanırken, 350 kişi de gözaltına alındı.
Çevik Kuvvet polisi, TOMA'nın sıktığı suyun içine bazı kimyasal maddeler karıştırırken görüntülendi ve bu kimyasalın ciddi yanıklara neden olduğu açıklandı.
Böylece Taksim Meydanı'nın ardından Gezi Parkı'ndaki işgal eylemi de son bulmuş oldu. Taksim Meydanı ve civarına çok sayıda polis yerleştirilirken, Gezi Parkı da bir süre halka kapatıldı.

16 Haziran 2013, Pazar

Gezi Parkı'na sert müdahalenin ardından polis, sabah saatlerinde Divan Otel'de mahsur kalanların ayrılmasına izin verdi.
Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nın sert müdahaleyle boşaltılmasının ardından İstanbul'un başka noktalarında ve Türkiye'nin diğer kentlerinde çok sayıda eylem ve çatışma yaşandı.
İstanbul'da eylemler özellikle Beşiktaş ve Şişli ilçelerinde yoğunlaşırken, birçok noktada hayat durma noktasına geldi. İstanbul'un Okmeydanı semtinde 14 yaşındaki Berkin Elvan polis tarafından sıkılan gaz fişeğiyle kafasından ağır yaralandı. Elvan, 9 ay yoğun bakımda kaldıktan sonra Mart 2014'te yaşamını yitirdi.
İzmir, Ankara ve Adana başta olmak üzere çok sayıda kentte de eylemler düzenlendi ve bunlara polis sert müdahalede bulundu.
İstanbul'un Yenikapı semtinde ise Başbakan Erdoğan bir miting düzenledi. Yüz binlerce kişinin katıldığı mitingde, Erdoğan, "Şiddet uygulayanları kameralardan bulacağız. Medyada, sosyal medyada provokasyon yapanları tek tek belirleyeceğiz" dedi.
Erdoğan ayrıca destekçilerinden evlerine Türkiye bayrağı asmalarını istedi.


Eylemlerden sonra…
Polis tarafından boşaltılmasının ardından Gezi Parkı, birkaç hafta boyunca kapalı tutuldu. Bu süre içerisinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi peyzaj çalışması yaptı ve fıskiye gibi bazı noktaları onardı. Park daha sonra yeniden halkın kullanımına açıldı.
20 gün süren Gezi Parkı eylemleri, Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vuran olaylar arasında yer alıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarına göre, bu süre boyunca Gezi Parkı'ndaki eylemlere destek vermek için Bayburt hariç Türkiye'nin tüm kentlerinde protesto gösterileri düzenlendi.
Bu gösterilere 4 milyona yakın kişi katıldı. Ancak sivil toplum kuruluşları, Türkiye genelindeki katılım sayısının daha da yüksek olabileceğini belirtiyor.
Biri polis 8 kişi yaşamını yitirdi. Toplam 10 bine yakın kişi yaralandı. Yüzlerce kişi tutuklandı, bunlardan 120'den fazlası hakkında dava açıldı.
Hakkında dava açılanların çoğu beraat etti. Dönemin valisi Mutlu ve emniyet müdürü Çapkın ise 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen Cemaati'ne üye oldukları iddiasıyla kamudan ihraç edildi ve tutuklandı. Mutlu ve Çapkın, bir süre sonra tahliye edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan zaman zaman yaptığı açıklamalarda, Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nın inşa edileceğini yineliyor.
AKM'nin yıkımına Mart ayında başlanırken, Taksim Meydanı'na inşa edilen caminin bu yıl tamamlanması bekleniyor.


https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-44304326

***


TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR BÖLÜM 8

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR  BÖLÜM 8


EK 2: TÜRKİYE’YE GÖSTERİLERE MÜDAHALE VE İLGİLİ EKİPMANI SAĞLAYAN ÜLKELER 

Uluslararası Af Örgütü, göstericilerin barışçıl toplanma hakkının güvence altına alınabilmesi için, Türkiye yetkilileri polisin keyfi ve aşırı güç kullanımı ile ilgili derhal, bağımsız ve tarafsız soruşturma açıncaya ve bunun sonuçlarını açıklayıncaya kadar, bütün ülkeleri Türkiye’ye kimyasal madde ve hız yoluyla etki eden cisimlerin ve fırlatıcıların satışını durdurmaya çağırmaktadır. Aşağıdaki ülkeler Türkiye’ye bu ürünlerin satışını yapanlar arasındadır: 

ABD 

2013 yılında Taksim Meydanı’nda merkezi Homer City’de bulunan ABD firması Non Lethal Technologies Inc yapımı çok sayıda CS göz yaşartıcı gaz kapsülü bulundu. 

Belçika 

Temmuz 2010’da Türkiye’ye biber gazı, sarı boya ve plastik hız yoluyla etkili cisimlerin fırlatılmasını sağlayan FN 303 silahlarının satıldığı duyuruldu ve bu ürünlerin 2013 yılında kullanıldığı görüldü. 

Birleşik Krallık 

2011 yılı Mayıs ayında £32,000 değerinde CS kapsülünün sevkiyatı için İngiltere ve Türkiye arasında bir lisans anlaşması yapıldı. 2011 yılı Aralık ayında, miktarı belirtilmemiş CS gazı, küçük silahlar ve parçaları dahil olmak üzere toplumsal olaylara müdahale mühimmatının sevkiyatı için lisans anlaşması yapıldı. 

Brezilya 

Taksim Meydanı’nda Brezilya üretimi yeni göz yaşartıcı gaz kapsüllerinin bulunmasının ardından, Brezilya Dışişleri Bakanlığı, Brezilya şirketlerinin Türkiye’ye öldürücü olmayan silah ihraç ettiğini söyledi. Condor Non-Lethal Technologies SA şirketi Haziran 2013’te Türkiye güvenlik güçlerine göz yaşartıcı gaz sattığını doğruladı. 

Çek Cumhuriyeti 

2010 ve 2011 yılında Çek Cumhuriyeti hükümetinin Türkiye’ye belirtilmeyen miktarlarda “ses ve ışık fişeği silahı ve biber gazı spreyi” ihraç ettiği duyuruldu. 

Çin 

Zhejiang Huaan Security Equipment Co Ltd şirketi 2006 yılında Türkiye’ye toplumsal olaylara müdahalede kullanılan koruyucu kıyafetlerin satışını yaptığını söyledi. 

Güney Kore 

2013 yılında Türkiye’de üzerinde Güney Kore CNO Tech firmasının işareti olan CS göz yaşartıcı gaz fişeği bulundu. 

Hindistan 

Tekanpur, Madhya Pradesh’teki The Tear Smoke Unit (TSU) 2009 yılında aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerden büyük miktarda sipariş aldığını söyledi. 2007 yılında TSU, Türkiye’nin 10,025 göz yaşartıcı gaz fişeği satın aldığını belirtti. 

Hong Kong 

Checkmate Industries şirketi birçok ülkeye Çin yapımı araç, fırlatıcı, mühimmat ve koruyucu ekipman gibi toplumsal olaylara müdahale ekipmanı sağlamaktadır. 2013 yılında şirket Türkiye’yi ihraç noktalarından biri olarak listeledi ancak ne tür ürünlerin satıldığı belirtilmedi. 

İsrail 

Pulse Jet Tazyikli Su sıkma aracını üreten İsrail firması Beit Alfa Technologies / Beit Alfa Trailer Co., (BAT)’ın 2007 yılında Türkiye’ye tazyikli su sıkma aracı sattığı ve Nurol Makina’nın BAT’ın Türkiye’deki bayiisi olduğu bildirildi. Türkiye Polisi ve Jandarma tarafından kullanılan TOMA tazyikli su sıkma araçlarının Nurol Makina tarafından üretildiği ancak görsel olarak BAT tarafından üretilenlere benzediği belirtiliyor. 


DİPNOTLAR 

1 Bkz. Hürriyet, Taksim Dayanışması’dan talep metni, 5 Haziran 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23439555.asp 

2 Bkz. Bianet, Erdoğan: Taksim'e Cami de Yapacağız, 2 Haziran 2013. 
http://www.bianet.org/bianet/siyaset/147142-erdogan-taksim-e-cami-de-yapacagiz 

3 Bkz. Radikal, Gezi eylemlerinin bilançosu açıklandı, 23 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_eylemlerinin_bilancosu_aciklandi-1138770 

4 Bkz. Hürriyet Daily News, UN secretary-general urges calm and dialogue in Turkey protests, 11 Haziran 2013. 
http://www.hurriyetdailynews.com/un-secretary-general-urges-calm-and-dialogue-in-turkeyprotests.aspx?pageID=238&nid=48648; 
ve Genel Sekreter’in Türkiye’deki durum üzerine açıklaması, 18 Haziran 2013. 
http://www.un.org/sg/statements/?nid=6913. 

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu ile yaptığı görüşme sırasında Başbakan şöyle bir açıklama yaptı: “Yumruğa karşı yumruk sallamadık. Bundan sonra güvenlik güçleri daha farklı davranacak. Yapılanların hesabını verecekler." 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/basbakan-erdoganin-18-hazirantarihli-tbmm-grup-toplantisi-konusmasinin-tam/46101 

5 BBC Türkçe, Erdoğan: Tencere, tava çalanlar yargıya taşınmalı, 21 Temmuz 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/07/130721_erdogan_gezi.shtml. 
Tencere ve tava çaldıkları için açılan dava ile ilgili bkz Milliyet, Tencere-tavada ilk dava açıldı, 20 Ağustos 2013. 
http://gundem.milliyet.com.tr/tencere-tavada-ilk-dava-acildi/gundem/detay/1752224/default.htm 

6 Bkz. sayfa 46 

7 Bkz. Radikal, Başbakan Erdoğan: Twitter denen bir bela var, 2 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/politika/basbakan_erdogan_twitter_denen_bir_bela_var-1135952 

Başbakan Erdoğan, 16 Haziran 2013 tarihinde Kazlıçeşme’de yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Taksim Meydanı'na 30 bin kumanyayı kimlerin gönderdiğini gayet iyi biliyoruz. Kendi otellerinde terör ile işbirliği yapanları, yatırıp kaldıranları da çok iyi biliyoruz. Bunların hesabı sorulmayacak mı? Bu hesabı 
sormazsak, o zaman millet bizden hesap sorar.” 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/biz-yuzde-yuzunhukumetiyiz/46043 

8 Türk Tabipler Birliği, Göstericilerin Sağlık Durumları, 15 Temmuz 2013. 
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/veriler-3842.html 

9 Bkz. Kolluk Kuvvetleri tarafından hak ihlallerine yol açan güç kullanımı bölümü, sayfa 15 

10 Başbakan’ın konuşma metninin tamamı: 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/basbakan-eroganinmilli-iradeye-saygi-erzurum-mitingi-konusmasinin-tam-metn/46327. 

11 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Djavit An v. Türkiye (Başvuru no: 0652/92), 20 Şubat 2003 tarihli karar, sayfa 19, paragraf 56, 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-60953; 
ve, Kokkinakis v. Yunanistan (Başvuru no. 14307/88), 25 Mayıs 1993 tarihli karar, sayfa 12, paragraf 31, 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-57827 

12 Bkz. İnsan Hakları Konseyi Kararı 15/21, 2010 Ekim ayından kabul edilen Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakları (A/HRC/RES/15/21). 
http://ap.ohchr.org/documents/dpage_e.aspx?si=A/HRC/RES/15/21 

13 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Djavit An v. Türkiye (Başvuru no. 20652/92), 20 Şubat 2003, tarihli karar, sayfa 19, paragraf 56 http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-60953; 
ve Christians against Racism and Fascism v. İngiltere (Başvuru no. 8440/78), 16 Temmuz 1980 tarihli Komisyon kararı, sayfa 148. http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-74286 

14 BM İnsan Hakları Komitesi 29 no’lu Genel Yorumu, 31 Ağustos 2001, sayfa 3, paragraf 5. 
http://www.unhchr.ch/tbs/doc.nsf/%28Symbol%29/71eba4be3974b4f7c1256ae200517361?Opendocument 

15 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Madde 11(2) “Bu hakların kullanılması, yasayla öngöru¨len ve demokratik bir toplum içinde ulusal gu¨venliğin, kamu gu¨venliğinin korunması, kamu du¨zeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgu¨rlu¨klerinin 
korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.” Aynı şekilde Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 21. 
Maddesi şöyle der: “Bu hakkın kullanılmasına, yasalara uygun olarak konulmuş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ya da kamu güvenliği, kamu düzeni bakımından ve kamu sağlığının, genel ahlakın korunması ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından gerekli olan sınırlamalardan başka sınırlama getirilemez.” 

16 Bkz. AGİT, Barışçıl Toplanma Özgürlüğü konusunda kılavuz, 2010. 
http://www.osce.org/odihr/73405?download=true 

17 Bkz. Özel Raportör Maina Kiai’nin barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü konusundaki raporu, 
A/HRC/23/39, 24 Nisan 2013, sayfa 14 paragraf 49. 
http://www.ohchr.org/Documents/HRBodies/HRCouncil/RegularSession/Session23/A.HRC.23.39_EN.pdf. 
Ayrıca bkz. AGİT Kılavuzu, 2.2, sayfa 15. 

18 Bkz. AGİT Kılavuzu’nun 164 ve 167. Paragrafları. Ayrıca bkz. toplantıyı düzenleyenler gerekli koşullara uymamış olsa bile, barışçıl toplantıların kolaylaştırılması konusunda 131 ve 163. paragraflar. 

19 AGİT Kılavuzu, sayfa 62, paragraf 111; Ayrıca bkz. Özel Raportör Maina Kiai’nin barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü konusundaki raporu, sayfa 20, paragraf 78. 

20 7 Kasım 1982 yılında yürülüğe giren 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 34. Madde (17 Ekim 2001 tarihinde yapılan değişiklik) Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir. 

21 90. Madde Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet 
Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgisine sunulur. 

Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz. 
Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır. 

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. (Ek cu¨mle: 7/5/2004-5170/7 md.) 
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır. 

22 6 Ekim 1983 yılında yürülüğe giren 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu. 
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2911&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 

23 3. Madde – Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. 

24 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 10. Maddesi’ne göre, toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa verilir. 
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2911&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 

25 Bunlar arasında, belirtilen gün ve saatten önce ya da sonra, ateşli silahlar veya patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar,boğma teli veya zincir gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her 
türlü sis, gaz ve benzeri maddeler ile yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşınarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyilerek veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma ve kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşınarak veya bu nitelikte sloganlar söylenerek veya ses cihazları ile yayınlanarak yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşleri bulunmaktadır. 
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2911&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 

26 Bkz. AGİT Kılavuzu, sayfa 15, paragraf 1 

27 Bkz. Oya Ataman v. Türkiye davası, paragraf 38 - 44. 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-78330 

28 Bkz. Başbakan’ın 16 Haziran 2013’te Kazlıçeşme mitingindeki konuşması. 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/biz-yuzde-yuzun-hukumetiyiz/46043 

29 ”Duran adam” eylemleri 17 Haziran günü sekiz saat boyunca Taksim Meydanı’nda sessiz bir şekilde duran Erdem Gündüz tarafından başlatıldı ve ilerleyen günlerde ülke genelinde birçok kişi tarafından benzer eylemler yapıldı. Eylem medyanın büyük ilgisini çekmişti. Bkz BBC Türkçe, Erdoğan: Tencere, 
tava çalanlar yargıya taşınmalı, 21 Temmuz 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/07/130721_erdogan_gezi.shtml;    ve Bianet, Stadyumda 
“Her Yer Taksim Her Yer Direniş” Yasağı, 31 Temmuz 2013. 
http://www.bianet.org/bianet/spor/148864-stadyumda-her-yer-taksim-her-yer-direnis-yasagi 

30 Taksim Meydanı’nın boşaltılmasının ardından İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun basın açıklaması için bakınız HaberTurk, Vali Mutlu'dan eylemcilerin ailelerine çağrı, 11 Haziran 2013.
http://www.haberturk.com/gundem/haber/851715-vali-mutludan-eylemcilerin-ailelerine-cagri 

31 Uluslararası Af Örgütü temsilcilerinin İstanbul Valisi ile yaptığı görüşme, 11 Haziran 2013 

32 Bkz. Sec Haber, Taksim’e çıkış tamamen yasaklandı. Available at 
http://www.sechaber.com/taksimecikis-tamamen-yasaklandi/ 

33 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Korkmaz v. Türkiye (Başvuru. 42590/98), 20 Aralık 2005 tarihli karar. Karar metni Fransızca’dır 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-71721 

34 AGİT Kılavuzu’nun 165. paragrafı şöyle demektedir: “Gösterilerin dağıtılması: Gösteriler barışçıl olduğu sürece, kolluk kuvvetleri tarafından dağıtılmamalıdır. Gösteriler ancak son çare olarak ve uluslararası standartların getirdiği kurallar uyarınca dağıtılmalıdır. Bu kuralların yasada belirtilmesine gerek yoktur ancak kolluk kuvvetlerini yönlendiren kılavuzlarda belirtilmelidir, ve ulusal yasalar bu tür kılavuzların yayınlanmasını sağlamalıdır. Kılavuzlar gösterilerin hangi koşullarda dağıtılabilecğeini ve bu izni kimin vereceğini (örneğin, sadece belli bir kıdemdeki ya da üstü olan polisler) belirtmelidir.” 

35 Toplanma özgürlüğünün sınırlanması ile ilgili olarak paragraf 3.2: “Kamusal alan. Ticari etkinlikler ya da araç ve yaya trafiği gibi toplumsal gösteriler de kamusal alanının meşru bir kullanımıdır. Herhangi bir sınırlama getirilmesi düşünüldüğünde bu ilke teslim edilmelidir.” 

36 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Balçık ve diğerleri v. Türkiye (Başvuru no. 25/02), 29 Kasım 2007 tarihli karar, paragraf 52. 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-83580 

37 Bkz CNN Türk, Topçu Kışlası'na durdurma kararı, 31 Mayıs 2013. 
http://www.cnnturk.com/2013/turkiye/05/31/topcu.kislasina.durdurma.karari/710259.0/index.html. 
Yürütmeyi durdurma kararı 22 Haziran 2013 tarihinde geri çevrildi. 

38 Uluslararası Af Örgütü, Türkiye: Görüşmeler insan hakları krizini çözmek için memnuniyet verici bir adım 
http://www.amnesty.org.tr/ai/node/2190 

39 Bkz. Hürriyet, Egemen Bağış'tan Taksim protestolarıyla ilgili açıklama, 16 Haziran 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23517868.asp 

40 Bkz. Türk Tabipler Birliği, Göstericilerin Sağlık Durumları, 15 Temmuz 2013. 

41 Bkz. Anadolu Ajansı, Gezi Parkı için referandum mümkün, 13 Haziran 2013. 
http://www.aa.com.tr/tr/manset/192568--gezi-parki-icin-referandum-mumkun Gezi Park 

42 Ethem Sarısülük, Ankara’da 1 Haziran günü yapılan bir eylem sırasında 9mm bir kurşun ile başından vurularak öldürüldü. Abdullah Cömert (22) Antakya’da yapılan bir eyleme polisin müdahale etmesinin ardından 4 Haziran günü hayatını kaybetti. 3 Haziran günü yapılan polis müdahalesinde, Cömert başından yaralanmıştı. Ali Ismail Korkmaz (19) Eskişehir’de 3 Haziran günü yapılan bir eyleme polisin müdahalesinin ardından kaçarken sivil giyimli kişiler tarafından dövülerek öldürüldü. Korkmaz’ın beyin kanaması geçirdiği belirtildi ve 10 Temmuz günü hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre Ali İsmail Korkmaz’ı dövenler arasıdna sivil giyimli polisler de bulunmaktaydı. Ölen diğer iki kişiden biri Adana’da 5 Haziran günü yapım aşamasındaki bir köprüde beş metre yükseklikten düşerek ölen polis Mustafa Sarı. Sarı ertesi gün hayatını kaybetti. Sarı’nın kaçan göstericileri kovalarken düştüğü bildirildi. Mehmet Ayvalıtaş (20) İstanbul’da 3 Haziran günü göstericiler arasına giren bir arabanın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Ayvalıtaş aynı gün hastanede hayatını kaybetti. Bu iki ölümün polis ve göstericiler arasında yaşanan çatışmalardan kaynaklanmadığı ve kaza olduğu düşünülüyor. 

43 Başbakan’ın Polis Akademisi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmanın ayrıntıları için bkz Milliyet, Polis destan yazdı, 25 Haziran 2013. http://siyaset.milliyet.com.tr/polis-destanyazdi/  siyaset/detay/1727367/default.htm 

44 Türkiye ICCPR’ı 23 Eylül 2003 tarihinde, AİHS’i 1954 tarihinde, İşkenceye karşı Sözleşme’yi 2 Ağustos 1988 tarihinde onayladı. 

45 Birleşmiş Milletler Kolluk Kuvvetleri tarafından Güç ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler. http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/UseOfForceAndFirearms.aspx 

46 Uluslararası Af Örgütü yakın bir zaman içinde “öldürücülük düzeyi az” bu silahlarla ilgili bu ve diğer kanıtlara referans vereceği ayrıntılı bir rapor yayımlayacak. 

47 Bu Uluslararası Af Örgütü Fransa Şubesi’nin ses ve ışık bombası kullanımı ile ilgili önerilerine dayanmaktadır. Bkz. Amnesty International, Lanceur de balles de défense (de type Flashball). 
http://www.amnesty.fr/AI-en-action/Violences/Mauvais-traitements/Presentation/Lanceur-balles-defense-Flashball 

48 Bkz. Nurol Makina ve Sanayi A.Ş, TOMA Riot Control Vehicle 
http://www.nurolmakina.com.tr/en/products/internal-security/toma.html 

49 Bkz. T24, Polise 400 bin biber gazı, 60 yeni TOMA geliyor, 13 August 2013. 
http://t24.com.tr/haber/polise-400-bin-biber-gazi-60-yeni-toma-geliyor/236728 

50 Videolar için bkz. 
http://webtv.hurriyet.com.tr/20/50932/0/1/alman-hastanesi-ne-toma-limudahale.aspx; 
ve 
http://www.youtube.com/watch?v=qfpGoi4chAU 

51 Bkz. NTV, Vali Mutlu: İlaçlı su, kimyasal değil, 16 Haziran 2013. 
http://www.ntvmsnbc.com/id/25449362/ 

52 Bkz. Hurriyet Daily News, Substance in water cannons in Gezi Park protests harmful and criminal, 
experts say, 18 Haziran 2013. 
http://www.hurriyetdailynews.com/substance-in-water-cannons-in-gezipark-protests-harmful-and-criminal-experts-say.aspx?pageID=238&nid=49009 

53 Bkz. Milliyet, Devletin gazı 20 günde bitti, 19 Haziran 2013. 
http://gundem.milliyet.com.tr/devletingazi-20-gunde-bitti/gundem/detay/1724846/default.htm 

54 Bkz. T24, Polise 400 bin biber gazı, 60 yeni TOMA geliyor, 13 Ağustos 2013. 
http://t24.com.tr/haber/polise-400-bin-biber-gazi-60-yeni-toma-geliyor/236728 

55 Bkz. Milliyet, Devletin gazı 20 günde bitti, 19 Haziran 2013. http://gundem.milliyet.com.tr/devletingazi-
20-gunde-bitti/gundem/detay/1724846/default.htm 

56 Genelgede, göz yaşartıcı gaz kullanılmadan önce yüksek sesle uyarı yapılarak, ayrılmak isteyenlerle ilgisiz kişilerin uzaklaşmasına fırsat verileceği ve gazın etki alanı dâhilinde okul, hastane, kreş ve huzurevi gibi kurumlar bulunup bulunmadığına dikkat edilmesi gerektiği belirtiliyor. Bkz. BBC Türkçe, 

Biber gazı kullanımı konusunda genelge, 27 Haziran 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/06/130627_biber_gazi_genelgesi.shtml 

57 Dr. Şebnem Korur Fincancı ile 5 Ağustos tarihli görüşme 

58 Abdullah Yaşa ve diğerleri v. Türkiye (Başvuru no. 44827/08), 16 Temmuz 2013 tarihli karar, paragraf 
48-50. http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-122368 

59 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ali Güneş v.Türkiye (Başvuru no. 9829/07), 10 Nisan 2012 
tarihli karar. http://hudoc.echr.coe.int/sites/fra/pages/search.aspx?i=001-110262; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Abdullah Yaşa ve diğerleri v.Türkiye vakası (Başvuru no. 44827/08). Fransızca karar metni 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-122368 

60 Örneğin bkz. Gercek Gündem, Ahmet Şık başından vuruldu, 31 Mayıs 2013. 
http://www.gercekgundem.com/?p=548398 

61 Burak Ünveren’le görüşme, 19 Haziran 2013. 

62 Genel Bilgi Toplama, GBT olarak bilinen tarama sırasında, kişinin sabıka kaydı da dahil olmak üzere devlet tarafından kayıt altına alınmış bilgileri incelenmektedir. 

63 26 Haziran 2013 tarihli görüşme 

64 Video için bkz. http://www.youtube.com/watch?v=eC9-Z7gw3DA 

65 Eylem Düzyol ve Fulya Atalay ile yapılan görüşme, 18 Temmuz 2013. 

66 Bkz Radikal, 'Gelen vurdu giden vurdu', 23 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/hayat/gelen_vurdu_giden_vurdu-1138794 

67 Bkz Hürriyet, Alp Buğra Bahadır Gültekin gözaltına alındı, 3 Ağustos 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24454246.asp 

68 Bkz. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye: The Entrenched Culture of Impunity Must End, 5 Temmuz 2007. 
http://www.amnesty.org/en/library/info/EUR44/008/2007; Bkz. Uluslararası Af Örgütü, Çocuk Hakları Evrenseldir: Çocukların Terörle Mücadele Yasaları Altında Adil Olmayan Yargılamalarına Son Verin, Haziran 2010 http://amnesty.org/en/library/asset/EUR44/011/2010/en/a8a060ec-e6b8-4a32-8c9bd564b11aca77/
eur440112010tr.pdf 

69 Bkz. İnsan Hakları Komitesi, Türkiye'nin Başlangıç Raporuna ilişkin olarak 106. Oturumda kabul edilen sonuç gözlemleri, 13 Kasım 2012, paragraf 14. http://daccess-ddsny.
un.org/doc/UNDOC/GEN/G12/475/98/PDF/G1247598.pdf?OpenElement; ve İşkenceye Karşı Komite, 
45. Oturumda kabul edilen sonuç gözlemleri, 20 Ocak 2011, paragraf 8. 
http://docstore.ohchr.org/SelfServices/FilesHandler.ashx?enc=6QkG1d%2fPPRiCAqhKb7yhsnvJXP2%2b 
50OL9O36biF%2f9eatHQ7LHvsqWAd%2bzr%2b%2bHXK0D2ILPJaGWwJRuUgEAs7kwizhMPDMVAioTx 
k2eARyxYSuV9NLswm9MnrFSqmXLC4m 

70 Bkz. BBC, Turkey protests resume in Istanbul after apology, 5 Haziran. 
http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-22776946 

71 Bkz. Milliyet, Polis destan yazdı, 25 Haziran 2013. http://siyaset.milliyet.com.tr/polis-destanyazdi/
siyaset/detay/1727367/default.htm 

72 Örneğin, gözaltı yerlerinin görüntü kayıtlarının olması zorunluluğunu ve çevik kuvvet polislerinin kimliklerinin tespit edilmesini sağlayan kask numarası uygulamasını getiren yasalar kötü muamele ile mücadelede oldukça önemli olmuştur. 

73 Bkz Radikal, Gezi Parkı'nda polis şiddetine soruşturma açıldı, 11 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_parkinda_polis_siddetine_sorusturma_acildi-1137182 

74 Bkz Avrupa Konseyi, Avrupa Polis Etiği Kuralları, Mart 2002. 
http://polis.osce.org/library/f/2687/500/CoE-FRA-RPT-2687-EN-500 

75 Bkz Radikal, İzmir Emniyet Müdürü 'sopalıları' açıkladı: Sivil polisler, 4 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/izmir_emniyet_muduru_sopalilari_acikladi_siviller-1136245# 

76 Ethem Sarısülük’ün vurulduğu anı gösteren video: http://webtv.hurriyet.com.tr/2/50629/0/1/ankaradaki-
gezi-parki-protestolarinda-ethem-sarisuluk-boyle-vuruldu.aspx 

77 Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna ile CNN Türk’te yapılan görüşme, 10 Temmuz 2013. 
http://www.youtube.com/watch?v=umjCajKAzTw 

78 Bkz. Bianet, “Hasarlı” Görüntüleri Alan Emniyet Görevlilerine Soruşturma, 10 Temmuz 2013. 
http://bianet.org/bianet/insan-haklari/148385-hasarli-goruntuleri-alan-emniyet-gorevlilerine-sorusturma 

79 Bkz. T24, Ali İsmail Korkmaz cinayetini ortaya çıkaracak kamerayı sivil polis mi kapattı?, 21 Eylül 
2013 http://m.t24.com.tr/haber/ali-ismail-korkmaz-cinayetini-ortaya-cikarak-kamerayi-sivil-polis-mikapatti/
240119 

80 Bkz. Milliyet, Ali İsmail cinayetinde flaş gelişme, 7 Ağustos 2013. http://gundem.milliyet.com.tr/aliismail-
cinayetinde-flas-gelisme/gundem/detay/1747227/default.htm 

81 Bkz. Radikal, Mehmet Ali Şahin: Gezi eylemleri müebbetlik suç kapsamında, 31 Temmuz 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/mehmet_ali_sahin_gezi_eylemleri_muebbetlik_suc_kapsaminda- 
1144298 

82 Bkz. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye: İfade Özgürlüğünün Tam Zamanı, Mart 2013, sayfa 17- 31. 
http://www.amnesty.org.tr/ai/system/files/Ifade%20ozgurlugunun%20tam%20zamani%20_%20TR.pdf 

83 Bkz. Radikal, Ali İsmail Korkmaz'ın ölümünde 6'ıncı adam, 26 Ağustos 2013. 
http://webtv.radikal.com.tr/turkiye/4829/ali-ismail-korkmazin-olumunde-6inci-adam.aspx 

84 Bkz. Radikal, Gezi eylemlerinin bilançosu açıklandı, 23 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_eylemlerinin_bilancosu_aciklandi-1138770 

85 1 Ağustos 2013 tarihli görüşme 

86 Bkz BBC Türkçe, Kimdi peki bu #duranadam?, 18 Haziran 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/06/130618_duranadam_kim.shtml 

87 “Gizlilik kararları” iddianamenin yayınlanmasından önce savunma avukatlarına kanıtların ifşasını engeller. Bu tedbir, davadaki savcının başvurusunun ardından bir yargıç tarafından, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. Maddesi uyarınca, delillerin ifşasının “soruşturmanın amaçlarını tehlikeye atması” olasılığı ile gerçekleştirilir. 

88 16 Temmuz 2013 tarihli, 2013/13024 sayılı iddianame, sayfa 1-2 

89 16 Temmuz 2013 tarihli, 2013/13024 sayılı iddianame, sayfa 3 

90 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1. Maddesi. 

91 Cemevi Alevilerin ibadet yeridir. Alevilik Türkiye’nin çoğunluğunu oluşturan ve camide ibadet yapan Sünnilerden farklı tür ibadetlerde bulunmaktadır. 

92 26 Temmuz 2013 tarihli iddianame, 2013/493 esas numaralı, sayfa 7 

93 26 Temmuz 2013 tarihli iddianame, 2013/493 esas numaralı, sayfa 9 

94 Bkz. Barışçıl Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü Özel Raportörü Maina Kiai’nin Raporu, A/HRC/23/39, 24 Nisan 2013, sayfa 14 paragraf 49 
http://www.ohchr.org/Documents/HRBodies/HRCouncil/RegularSession/Session23/A.HRC.23.39_EN.pdf 

95 Bkz. Cumhuriyet, Emniyet'ten sınır aşan fezleke, 3 Temmuz 2013. 
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=426416 

96 “Diyorlar ki “otele polis saldırdı” durup dururken saldırmadı. O meydanlarda polisle çatışanlar oraya gitti. Oranın sahipleri de onlara güzel bir ev sahipliği yaptı. Oranın peşinden polis oraya girdi. Biliyorsunuz yasalarda yataklık etmek de suçtur. Bu bir yataklık etme suçudur aslında.” 
http://haber.gazetevatan.com/divan-otel-de-yataklik-etti/548619/9/siyaset 

97 Bkz. Spiegel Online, Investors Nervous: Erdogan’s Witch Hunt Endangers Economy, 20 Ağustos 2013. 
http://www.spiegel.de/international/business/erdogan-endangering-economy-with-financial-sector-witchhunt-
a-917370.html 

98 Birleşmiş Milletler Kolluk Kuvvetleri tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler’in 5. Maddesi şöyle demektedir: “Hukuka uygun kuvvet ya da ateşli silah kullanımının kaçınılmaz olduğu durumlarda, kolluk kuvvetleri aşağıdaki şekillerde hareket etmelidir: 

(a) Kuvvet ve ateşli silah kullanımını sınırlayın ve suçun ciddiyeti ve hedeflenen amacın meşruiyetine göre hareket edin; 

(b) Verilen zararı ve yaralanmaları asgari düzeye indirin ve insan hayatına saygı duyun ve koruyun; 

(c) Yaralanan ya da çeşitli şekillerde etkilenen kişilere mümkün olan en kısa sürede destek ve sağlık yardımı yapılmasını sağlayın; 

(d) Yaralanan ya da çeşitli şekillerde etkilenen kişilerin ailelerine ya da yakınlarına mümkün olan en kısa sürede haber verilmesini sağlayın.” 

99 Ayrıca bkz. Türk Tabipler Birliği, İzmir’de Sağlık Hizmeti Sunan Meslektaşımıza Polis Saldırısı , 9 Haziran 2013. http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/izmir-3853.html 

100 15 Haziran akşamı polisin Divan Oteli’ndeki gaz maskelerine ve gazın etkisini giderecek sıvılara el koyduğunu gösteren video: http://www.youtube.com/watch?v=V7-WDegwRtY 

101 Video için bkz. http://www.youtube.com/watch?v=x7jiJqpw5J0 

102 Bkz Hürriyet TV, Alman Hastanesi’ne TOMA’lı müdahale video, 16 Haziran 2013. 
http://webtv.hurriyet.com.tr/20/50932/0/1/alman-hastanesi-ne-toma-li-mudahale.aspx 

103 13 Ağustos tarihli görüşme 

104 Bkz Bianet, Gönüllü Doktorlara Soruşturma!, 14 Haziran 2013. http://www.bianet.org/bianet/insanhaklari/
147570-gonullu-doktorlara-sorusturma 

105 Bkz Türk Tabipler Birliği’nin basın açıklaması, Gezi eylemcilerine gönüllü sağlık hizmeti, insani yardım 'hukuki değil' mi?, 17 Haziran 2013. http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/hukuki-3862.html 

106 Mektup metni: http://sozcu.com.tr/2013/gundem/saglik-bakanligindan-revirlere-sorusturma.html 

107 Bkz. Hürriyet, Sağlıktaki torba tasarıya hekimlerden ağır eleştiri, 24 Haziran 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/23575034.asp 

108 Bkz. OSCE, Barışçıl Toplanma Özgürlüğü üzerine Kılavuz, 2010, paragraf 169. 
http://www.osce.org/odihr/73405?download=true 

109 Bkz. Bianet, İtalyalı Fotoğrafçıya 7 Yıl Hapis İstemiyle Dava Açıldı, 20 Temmuz. 
http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/148615-italyali-fotografciya-7-yil-hapis-istemiyle-dava-acildi 

110 Başbakan’ın 16 Haziran 2013 günü İstanbul’da miting konuşmasından alıntı 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/biz-yuzde-yuzun-hukumetiyiz/46043 

111 Bkz. BBC Media Centre, Statement regarding BBC reporters in Turkey, 24 Haziran 2013. 
http://www.bbc.co.uk/mediacentre/statements/bbc-reporters-turkey.html 

112 Bkz. Bianet, Gezi Direnişinde 59 Gazeteci İşten Çıkarıldı, İstifaya Zorlandı, 22 Temmuz 2013. 
http://www.bianet.org/bianet/medya/148636-gezi-direnisinde-59-gazeteci-isten-cikarildi-istifaya-zorlandi 

113 Bkz. The Guardian, Turkish paper fires readers' editor after refusing to publish his columns, 24 Temmuz 2013. http://www.theguardian.com/media/greenslade/2013/jul/24/press-freedomturkey?
guni=Article:in%20body%20link 

114 Bkz. Radikal, Ve Can Dündar da gitti, 2 Ağustos 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/ve_can_dundar_da_gitti-1144521; ve BBC Türkçe, Türk medyasında neler oluyor?, 12 Ağustos 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/08/130809_turkiye_basin_ozgurlugu.shtml 

115 Bkz. NTV, Erdoğan: Twitter denilen bir bela var, 2 Haziran 2013. 
http://www.ntvmsnbc.com/id/25446690/ 

116 Bkz. Facebook Newsroom, Fact Check, 26 Haziran 2013. http://newsroom.fb.com/Fact-Check 

117 Bkz. Twitter’ın Türkiye’de ofis açması için yasayı değiştireceğiz, 26 Temmuz 2013. 
http://www.zaman.com.tr/ekonomi_twitterin-turkiyede-ofis-acmasi-icin-yasayidegistirecegiz_
2113925.html 

118 Bkz. Hürriyet Daily News, Government working on draft to restrict social media in Turkey, 18 Haziran 
2013. http://www.hurriyetdailynews.com/government-working-on-draft-to-restrict-social-media-inturkey.
aspx?pageID=238&nid=48982 


***