Cinsel taciz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cinsel taciz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ocak 2019 Pazartesi

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR BÖLÜM 8

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR  BÖLÜM 8


EK 2: TÜRKİYE’YE GÖSTERİLERE MÜDAHALE VE İLGİLİ EKİPMANI SAĞLAYAN ÜLKELER 

Uluslararası Af Örgütü, göstericilerin barışçıl toplanma hakkının güvence altına alınabilmesi için, Türkiye yetkilileri polisin keyfi ve aşırı güç kullanımı ile ilgili derhal, bağımsız ve tarafsız soruşturma açıncaya ve bunun sonuçlarını açıklayıncaya kadar, bütün ülkeleri Türkiye’ye kimyasal madde ve hız yoluyla etki eden cisimlerin ve fırlatıcıların satışını durdurmaya çağırmaktadır. Aşağıdaki ülkeler Türkiye’ye bu ürünlerin satışını yapanlar arasındadır: 

ABD 

2013 yılında Taksim Meydanı’nda merkezi Homer City’de bulunan ABD firması Non Lethal Technologies Inc yapımı çok sayıda CS göz yaşartıcı gaz kapsülü bulundu. 

Belçika 

Temmuz 2010’da Türkiye’ye biber gazı, sarı boya ve plastik hız yoluyla etkili cisimlerin fırlatılmasını sağlayan FN 303 silahlarının satıldığı duyuruldu ve bu ürünlerin 2013 yılında kullanıldığı görüldü. 

Birleşik Krallık 

2011 yılı Mayıs ayında £32,000 değerinde CS kapsülünün sevkiyatı için İngiltere ve Türkiye arasında bir lisans anlaşması yapıldı. 2011 yılı Aralık ayında, miktarı belirtilmemiş CS gazı, küçük silahlar ve parçaları dahil olmak üzere toplumsal olaylara müdahale mühimmatının sevkiyatı için lisans anlaşması yapıldı. 

Brezilya 

Taksim Meydanı’nda Brezilya üretimi yeni göz yaşartıcı gaz kapsüllerinin bulunmasının ardından, Brezilya Dışişleri Bakanlığı, Brezilya şirketlerinin Türkiye’ye öldürücü olmayan silah ihraç ettiğini söyledi. Condor Non-Lethal Technologies SA şirketi Haziran 2013’te Türkiye güvenlik güçlerine göz yaşartıcı gaz sattığını doğruladı. 

Çek Cumhuriyeti 

2010 ve 2011 yılında Çek Cumhuriyeti hükümetinin Türkiye’ye belirtilmeyen miktarlarda “ses ve ışık fişeği silahı ve biber gazı spreyi” ihraç ettiği duyuruldu. 

Çin 

Zhejiang Huaan Security Equipment Co Ltd şirketi 2006 yılında Türkiye’ye toplumsal olaylara müdahalede kullanılan koruyucu kıyafetlerin satışını yaptığını söyledi. 

Güney Kore 

2013 yılında Türkiye’de üzerinde Güney Kore CNO Tech firmasının işareti olan CS göz yaşartıcı gaz fişeği bulundu. 

Hindistan 

Tekanpur, Madhya Pradesh’teki The Tear Smoke Unit (TSU) 2009 yılında aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerden büyük miktarda sipariş aldığını söyledi. 2007 yılında TSU, Türkiye’nin 10,025 göz yaşartıcı gaz fişeği satın aldığını belirtti. 

Hong Kong 

Checkmate Industries şirketi birçok ülkeye Çin yapımı araç, fırlatıcı, mühimmat ve koruyucu ekipman gibi toplumsal olaylara müdahale ekipmanı sağlamaktadır. 2013 yılında şirket Türkiye’yi ihraç noktalarından biri olarak listeledi ancak ne tür ürünlerin satıldığı belirtilmedi. 

İsrail 

Pulse Jet Tazyikli Su sıkma aracını üreten İsrail firması Beit Alfa Technologies / Beit Alfa Trailer Co., (BAT)’ın 2007 yılında Türkiye’ye tazyikli su sıkma aracı sattığı ve Nurol Makina’nın BAT’ın Türkiye’deki bayiisi olduğu bildirildi. Türkiye Polisi ve Jandarma tarafından kullanılan TOMA tazyikli su sıkma araçlarının Nurol Makina tarafından üretildiği ancak görsel olarak BAT tarafından üretilenlere benzediği belirtiliyor. 


DİPNOTLAR 

1 Bkz. Hürriyet, Taksim Dayanışması’dan talep metni, 5 Haziran 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23439555.asp 

2 Bkz. Bianet, Erdoğan: Taksim'e Cami de Yapacağız, 2 Haziran 2013. 
http://www.bianet.org/bianet/siyaset/147142-erdogan-taksim-e-cami-de-yapacagiz 

3 Bkz. Radikal, Gezi eylemlerinin bilançosu açıklandı, 23 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_eylemlerinin_bilancosu_aciklandi-1138770 

4 Bkz. Hürriyet Daily News, UN secretary-general urges calm and dialogue in Turkey protests, 11 Haziran 2013. 
http://www.hurriyetdailynews.com/un-secretary-general-urges-calm-and-dialogue-in-turkeyprotests.aspx?pageID=238&nid=48648; 
ve Genel Sekreter’in Türkiye’deki durum üzerine açıklaması, 18 Haziran 2013. 
http://www.un.org/sg/statements/?nid=6913. 

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu ile yaptığı görüşme sırasında Başbakan şöyle bir açıklama yaptı: “Yumruğa karşı yumruk sallamadık. Bundan sonra güvenlik güçleri daha farklı davranacak. Yapılanların hesabını verecekler." 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/basbakan-erdoganin-18-hazirantarihli-tbmm-grup-toplantisi-konusmasinin-tam/46101 

5 BBC Türkçe, Erdoğan: Tencere, tava çalanlar yargıya taşınmalı, 21 Temmuz 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/07/130721_erdogan_gezi.shtml. 
Tencere ve tava çaldıkları için açılan dava ile ilgili bkz Milliyet, Tencere-tavada ilk dava açıldı, 20 Ağustos 2013. 
http://gundem.milliyet.com.tr/tencere-tavada-ilk-dava-acildi/gundem/detay/1752224/default.htm 

6 Bkz. sayfa 46 

7 Bkz. Radikal, Başbakan Erdoğan: Twitter denen bir bela var, 2 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/politika/basbakan_erdogan_twitter_denen_bir_bela_var-1135952 

Başbakan Erdoğan, 16 Haziran 2013 tarihinde Kazlıçeşme’de yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Taksim Meydanı'na 30 bin kumanyayı kimlerin gönderdiğini gayet iyi biliyoruz. Kendi otellerinde terör ile işbirliği yapanları, yatırıp kaldıranları da çok iyi biliyoruz. Bunların hesabı sorulmayacak mı? Bu hesabı 
sormazsak, o zaman millet bizden hesap sorar.” 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/biz-yuzde-yuzunhukumetiyiz/46043 

8 Türk Tabipler Birliği, Göstericilerin Sağlık Durumları, 15 Temmuz 2013. 
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/veriler-3842.html 

9 Bkz. Kolluk Kuvvetleri tarafından hak ihlallerine yol açan güç kullanımı bölümü, sayfa 15 

10 Başbakan’ın konuşma metninin tamamı: 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/basbakan-eroganinmilli-iradeye-saygi-erzurum-mitingi-konusmasinin-tam-metn/46327. 

11 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Djavit An v. Türkiye (Başvuru no: 0652/92), 20 Şubat 2003 tarihli karar, sayfa 19, paragraf 56, 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-60953; 
ve, Kokkinakis v. Yunanistan (Başvuru no. 14307/88), 25 Mayıs 1993 tarihli karar, sayfa 12, paragraf 31, 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-57827 

12 Bkz. İnsan Hakları Konseyi Kararı 15/21, 2010 Ekim ayından kabul edilen Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakları (A/HRC/RES/15/21). 
http://ap.ohchr.org/documents/dpage_e.aspx?si=A/HRC/RES/15/21 

13 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Djavit An v. Türkiye (Başvuru no. 20652/92), 20 Şubat 2003, tarihli karar, sayfa 19, paragraf 56 http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-60953; 
ve Christians against Racism and Fascism v. İngiltere (Başvuru no. 8440/78), 16 Temmuz 1980 tarihli Komisyon kararı, sayfa 148. http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-74286 

14 BM İnsan Hakları Komitesi 29 no’lu Genel Yorumu, 31 Ağustos 2001, sayfa 3, paragraf 5. 
http://www.unhchr.ch/tbs/doc.nsf/%28Symbol%29/71eba4be3974b4f7c1256ae200517361?Opendocument 

15 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Madde 11(2) “Bu hakların kullanılması, yasayla öngöru¨len ve demokratik bir toplum içinde ulusal gu¨venliğin, kamu gu¨venliğinin korunması, kamu du¨zeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgu¨rlu¨klerinin 
korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.” Aynı şekilde Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 21. 
Maddesi şöyle der: “Bu hakkın kullanılmasına, yasalara uygun olarak konulmuş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ya da kamu güvenliği, kamu düzeni bakımından ve kamu sağlığının, genel ahlakın korunması ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından gerekli olan sınırlamalardan başka sınırlama getirilemez.” 

16 Bkz. AGİT, Barışçıl Toplanma Özgürlüğü konusunda kılavuz, 2010. 
http://www.osce.org/odihr/73405?download=true 

17 Bkz. Özel Raportör Maina Kiai’nin barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü konusundaki raporu, 
A/HRC/23/39, 24 Nisan 2013, sayfa 14 paragraf 49. 
http://www.ohchr.org/Documents/HRBodies/HRCouncil/RegularSession/Session23/A.HRC.23.39_EN.pdf. 
Ayrıca bkz. AGİT Kılavuzu, 2.2, sayfa 15. 

18 Bkz. AGİT Kılavuzu’nun 164 ve 167. Paragrafları. Ayrıca bkz. toplantıyı düzenleyenler gerekli koşullara uymamış olsa bile, barışçıl toplantıların kolaylaştırılması konusunda 131 ve 163. paragraflar. 

19 AGİT Kılavuzu, sayfa 62, paragraf 111; Ayrıca bkz. Özel Raportör Maina Kiai’nin barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü konusundaki raporu, sayfa 20, paragraf 78. 

20 7 Kasım 1982 yılında yürülüğe giren 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 34. Madde (17 Ekim 2001 tarihinde yapılan değişiklik) Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir. 

21 90. Madde Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet 
Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgisine sunulur. 

Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz. 
Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır. 

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. (Ek cu¨mle: 7/5/2004-5170/7 md.) 
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır. 

22 6 Ekim 1983 yılında yürülüğe giren 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu. 
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2911&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 

23 3. Madde – Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. 

24 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 10. Maddesi’ne göre, toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa verilir. 
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2911&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 

25 Bunlar arasında, belirtilen gün ve saatten önce ya da sonra, ateşli silahlar veya patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar,boğma teli veya zincir gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her 
türlü sis, gaz ve benzeri maddeler ile yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşınarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyilerek veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma ve kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşınarak veya bu nitelikte sloganlar söylenerek veya ses cihazları ile yayınlanarak yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşleri bulunmaktadır. 
http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2911&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 

26 Bkz. AGİT Kılavuzu, sayfa 15, paragraf 1 

27 Bkz. Oya Ataman v. Türkiye davası, paragraf 38 - 44. 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-78330 

28 Bkz. Başbakan’ın 16 Haziran 2013’te Kazlıçeşme mitingindeki konuşması. 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/biz-yuzde-yuzun-hukumetiyiz/46043 

29 ”Duran adam” eylemleri 17 Haziran günü sekiz saat boyunca Taksim Meydanı’nda sessiz bir şekilde duran Erdem Gündüz tarafından başlatıldı ve ilerleyen günlerde ülke genelinde birçok kişi tarafından benzer eylemler yapıldı. Eylem medyanın büyük ilgisini çekmişti. Bkz BBC Türkçe, Erdoğan: Tencere, 
tava çalanlar yargıya taşınmalı, 21 Temmuz 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/07/130721_erdogan_gezi.shtml;    ve Bianet, Stadyumda 
“Her Yer Taksim Her Yer Direniş” Yasağı, 31 Temmuz 2013. 
http://www.bianet.org/bianet/spor/148864-stadyumda-her-yer-taksim-her-yer-direnis-yasagi 

30 Taksim Meydanı’nın boşaltılmasının ardından İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun basın açıklaması için bakınız HaberTurk, Vali Mutlu'dan eylemcilerin ailelerine çağrı, 11 Haziran 2013.
http://www.haberturk.com/gundem/haber/851715-vali-mutludan-eylemcilerin-ailelerine-cagri 

31 Uluslararası Af Örgütü temsilcilerinin İstanbul Valisi ile yaptığı görüşme, 11 Haziran 2013 

32 Bkz. Sec Haber, Taksim’e çıkış tamamen yasaklandı. Available at 
http://www.sechaber.com/taksimecikis-tamamen-yasaklandi/ 

33 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Korkmaz v. Türkiye (Başvuru. 42590/98), 20 Aralık 2005 tarihli karar. Karar metni Fransızca’dır 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-71721 

34 AGİT Kılavuzu’nun 165. paragrafı şöyle demektedir: “Gösterilerin dağıtılması: Gösteriler barışçıl olduğu sürece, kolluk kuvvetleri tarafından dağıtılmamalıdır. Gösteriler ancak son çare olarak ve uluslararası standartların getirdiği kurallar uyarınca dağıtılmalıdır. Bu kuralların yasada belirtilmesine gerek yoktur ancak kolluk kuvvetlerini yönlendiren kılavuzlarda belirtilmelidir, ve ulusal yasalar bu tür kılavuzların yayınlanmasını sağlamalıdır. Kılavuzlar gösterilerin hangi koşullarda dağıtılabilecğeini ve bu izni kimin vereceğini (örneğin, sadece belli bir kıdemdeki ya da üstü olan polisler) belirtmelidir.” 

35 Toplanma özgürlüğünün sınırlanması ile ilgili olarak paragraf 3.2: “Kamusal alan. Ticari etkinlikler ya da araç ve yaya trafiği gibi toplumsal gösteriler de kamusal alanının meşru bir kullanımıdır. Herhangi bir sınırlama getirilmesi düşünüldüğünde bu ilke teslim edilmelidir.” 

36 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Balçık ve diğerleri v. Türkiye (Başvuru no. 25/02), 29 Kasım 2007 tarihli karar, paragraf 52. 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-83580 

37 Bkz CNN Türk, Topçu Kışlası'na durdurma kararı, 31 Mayıs 2013. 
http://www.cnnturk.com/2013/turkiye/05/31/topcu.kislasina.durdurma.karari/710259.0/index.html. 
Yürütmeyi durdurma kararı 22 Haziran 2013 tarihinde geri çevrildi. 

38 Uluslararası Af Örgütü, Türkiye: Görüşmeler insan hakları krizini çözmek için memnuniyet verici bir adım 
http://www.amnesty.org.tr/ai/node/2190 

39 Bkz. Hürriyet, Egemen Bağış'tan Taksim protestolarıyla ilgili açıklama, 16 Haziran 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23517868.asp 

40 Bkz. Türk Tabipler Birliği, Göstericilerin Sağlık Durumları, 15 Temmuz 2013. 

41 Bkz. Anadolu Ajansı, Gezi Parkı için referandum mümkün, 13 Haziran 2013. 
http://www.aa.com.tr/tr/manset/192568--gezi-parki-icin-referandum-mumkun Gezi Park 

42 Ethem Sarısülük, Ankara’da 1 Haziran günü yapılan bir eylem sırasında 9mm bir kurşun ile başından vurularak öldürüldü. Abdullah Cömert (22) Antakya’da yapılan bir eyleme polisin müdahale etmesinin ardından 4 Haziran günü hayatını kaybetti. 3 Haziran günü yapılan polis müdahalesinde, Cömert başından yaralanmıştı. Ali Ismail Korkmaz (19) Eskişehir’de 3 Haziran günü yapılan bir eyleme polisin müdahalesinin ardından kaçarken sivil giyimli kişiler tarafından dövülerek öldürüldü. Korkmaz’ın beyin kanaması geçirdiği belirtildi ve 10 Temmuz günü hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre Ali İsmail Korkmaz’ı dövenler arasıdna sivil giyimli polisler de bulunmaktaydı. Ölen diğer iki kişiden biri Adana’da 5 Haziran günü yapım aşamasındaki bir köprüde beş metre yükseklikten düşerek ölen polis Mustafa Sarı. Sarı ertesi gün hayatını kaybetti. Sarı’nın kaçan göstericileri kovalarken düştüğü bildirildi. Mehmet Ayvalıtaş (20) İstanbul’da 3 Haziran günü göstericiler arasına giren bir arabanın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Ayvalıtaş aynı gün hastanede hayatını kaybetti. Bu iki ölümün polis ve göstericiler arasında yaşanan çatışmalardan kaynaklanmadığı ve kaza olduğu düşünülüyor. 

43 Başbakan’ın Polis Akademisi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmanın ayrıntıları için bkz Milliyet, Polis destan yazdı, 25 Haziran 2013. http://siyaset.milliyet.com.tr/polis-destanyazdi/  siyaset/detay/1727367/default.htm 

44 Türkiye ICCPR’ı 23 Eylül 2003 tarihinde, AİHS’i 1954 tarihinde, İşkenceye karşı Sözleşme’yi 2 Ağustos 1988 tarihinde onayladı. 

45 Birleşmiş Milletler Kolluk Kuvvetleri tarafından Güç ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler. http://www.ohchr.org/EN/ProfessionalInterest/Pages/UseOfForceAndFirearms.aspx 

46 Uluslararası Af Örgütü yakın bir zaman içinde “öldürücülük düzeyi az” bu silahlarla ilgili bu ve diğer kanıtlara referans vereceği ayrıntılı bir rapor yayımlayacak. 

47 Bu Uluslararası Af Örgütü Fransa Şubesi’nin ses ve ışık bombası kullanımı ile ilgili önerilerine dayanmaktadır. Bkz. Amnesty International, Lanceur de balles de défense (de type Flashball). 
http://www.amnesty.fr/AI-en-action/Violences/Mauvais-traitements/Presentation/Lanceur-balles-defense-Flashball 

48 Bkz. Nurol Makina ve Sanayi A.Ş, TOMA Riot Control Vehicle 
http://www.nurolmakina.com.tr/en/products/internal-security/toma.html 

49 Bkz. T24, Polise 400 bin biber gazı, 60 yeni TOMA geliyor, 13 August 2013. 
http://t24.com.tr/haber/polise-400-bin-biber-gazi-60-yeni-toma-geliyor/236728 

50 Videolar için bkz. 
http://webtv.hurriyet.com.tr/20/50932/0/1/alman-hastanesi-ne-toma-limudahale.aspx; 
ve 
http://www.youtube.com/watch?v=qfpGoi4chAU 

51 Bkz. NTV, Vali Mutlu: İlaçlı su, kimyasal değil, 16 Haziran 2013. 
http://www.ntvmsnbc.com/id/25449362/ 

52 Bkz. Hurriyet Daily News, Substance in water cannons in Gezi Park protests harmful and criminal, 
experts say, 18 Haziran 2013. 
http://www.hurriyetdailynews.com/substance-in-water-cannons-in-gezipark-protests-harmful-and-criminal-experts-say.aspx?pageID=238&nid=49009 

53 Bkz. Milliyet, Devletin gazı 20 günde bitti, 19 Haziran 2013. 
http://gundem.milliyet.com.tr/devletingazi-20-gunde-bitti/gundem/detay/1724846/default.htm 

54 Bkz. T24, Polise 400 bin biber gazı, 60 yeni TOMA geliyor, 13 Ağustos 2013. 
http://t24.com.tr/haber/polise-400-bin-biber-gazi-60-yeni-toma-geliyor/236728 

55 Bkz. Milliyet, Devletin gazı 20 günde bitti, 19 Haziran 2013. http://gundem.milliyet.com.tr/devletingazi-
20-gunde-bitti/gundem/detay/1724846/default.htm 

56 Genelgede, göz yaşartıcı gaz kullanılmadan önce yüksek sesle uyarı yapılarak, ayrılmak isteyenlerle ilgisiz kişilerin uzaklaşmasına fırsat verileceği ve gazın etki alanı dâhilinde okul, hastane, kreş ve huzurevi gibi kurumlar bulunup bulunmadığına dikkat edilmesi gerektiği belirtiliyor. Bkz. BBC Türkçe, 

Biber gazı kullanımı konusunda genelge, 27 Haziran 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/06/130627_biber_gazi_genelgesi.shtml 

57 Dr. Şebnem Korur Fincancı ile 5 Ağustos tarihli görüşme 

58 Abdullah Yaşa ve diğerleri v. Türkiye (Başvuru no. 44827/08), 16 Temmuz 2013 tarihli karar, paragraf 
48-50. http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-122368 

59 Bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ali Güneş v.Türkiye (Başvuru no. 9829/07), 10 Nisan 2012 
tarihli karar. http://hudoc.echr.coe.int/sites/fra/pages/search.aspx?i=001-110262; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Abdullah Yaşa ve diğerleri v.Türkiye vakası (Başvuru no. 44827/08). Fransızca karar metni 
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-122368 

60 Örneğin bkz. Gercek Gündem, Ahmet Şık başından vuruldu, 31 Mayıs 2013. 
http://www.gercekgundem.com/?p=548398 

61 Burak Ünveren’le görüşme, 19 Haziran 2013. 

62 Genel Bilgi Toplama, GBT olarak bilinen tarama sırasında, kişinin sabıka kaydı da dahil olmak üzere devlet tarafından kayıt altına alınmış bilgileri incelenmektedir. 

63 26 Haziran 2013 tarihli görüşme 

64 Video için bkz. http://www.youtube.com/watch?v=eC9-Z7gw3DA 

65 Eylem Düzyol ve Fulya Atalay ile yapılan görüşme, 18 Temmuz 2013. 

66 Bkz Radikal, 'Gelen vurdu giden vurdu', 23 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/hayat/gelen_vurdu_giden_vurdu-1138794 

67 Bkz Hürriyet, Alp Buğra Bahadır Gültekin gözaltına alındı, 3 Ağustos 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24454246.asp 

68 Bkz. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye: The Entrenched Culture of Impunity Must End, 5 Temmuz 2007. 
http://www.amnesty.org/en/library/info/EUR44/008/2007; Bkz. Uluslararası Af Örgütü, Çocuk Hakları Evrenseldir: Çocukların Terörle Mücadele Yasaları Altında Adil Olmayan Yargılamalarına Son Verin, Haziran 2010 http://amnesty.org/en/library/asset/EUR44/011/2010/en/a8a060ec-e6b8-4a32-8c9bd564b11aca77/
eur440112010tr.pdf 

69 Bkz. İnsan Hakları Komitesi, Türkiye'nin Başlangıç Raporuna ilişkin olarak 106. Oturumda kabul edilen sonuç gözlemleri, 13 Kasım 2012, paragraf 14. http://daccess-ddsny.
un.org/doc/UNDOC/GEN/G12/475/98/PDF/G1247598.pdf?OpenElement; ve İşkenceye Karşı Komite, 
45. Oturumda kabul edilen sonuç gözlemleri, 20 Ocak 2011, paragraf 8. 
http://docstore.ohchr.org/SelfServices/FilesHandler.ashx?enc=6QkG1d%2fPPRiCAqhKb7yhsnvJXP2%2b 
50OL9O36biF%2f9eatHQ7LHvsqWAd%2bzr%2b%2bHXK0D2ILPJaGWwJRuUgEAs7kwizhMPDMVAioTx 
k2eARyxYSuV9NLswm9MnrFSqmXLC4m 

70 Bkz. BBC, Turkey protests resume in Istanbul after apology, 5 Haziran. 
http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-22776946 

71 Bkz. Milliyet, Polis destan yazdı, 25 Haziran 2013. http://siyaset.milliyet.com.tr/polis-destanyazdi/
siyaset/detay/1727367/default.htm 

72 Örneğin, gözaltı yerlerinin görüntü kayıtlarının olması zorunluluğunu ve çevik kuvvet polislerinin kimliklerinin tespit edilmesini sağlayan kask numarası uygulamasını getiren yasalar kötü muamele ile mücadelede oldukça önemli olmuştur. 

73 Bkz Radikal, Gezi Parkı'nda polis şiddetine soruşturma açıldı, 11 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_parkinda_polis_siddetine_sorusturma_acildi-1137182 

74 Bkz Avrupa Konseyi, Avrupa Polis Etiği Kuralları, Mart 2002. 
http://polis.osce.org/library/f/2687/500/CoE-FRA-RPT-2687-EN-500 

75 Bkz Radikal, İzmir Emniyet Müdürü 'sopalıları' açıkladı: Sivil polisler, 4 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/izmir_emniyet_muduru_sopalilari_acikladi_siviller-1136245# 

76 Ethem Sarısülük’ün vurulduğu anı gösteren video: http://webtv.hurriyet.com.tr/2/50629/0/1/ankaradaki-
gezi-parki-protestolarinda-ethem-sarisuluk-boyle-vuruldu.aspx 

77 Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna ile CNN Türk’te yapılan görüşme, 10 Temmuz 2013. 
http://www.youtube.com/watch?v=umjCajKAzTw 

78 Bkz. Bianet, “Hasarlı” Görüntüleri Alan Emniyet Görevlilerine Soruşturma, 10 Temmuz 2013. 
http://bianet.org/bianet/insan-haklari/148385-hasarli-goruntuleri-alan-emniyet-gorevlilerine-sorusturma 

79 Bkz. T24, Ali İsmail Korkmaz cinayetini ortaya çıkaracak kamerayı sivil polis mi kapattı?, 21 Eylül 
2013 http://m.t24.com.tr/haber/ali-ismail-korkmaz-cinayetini-ortaya-cikarak-kamerayi-sivil-polis-mikapatti/
240119 

80 Bkz. Milliyet, Ali İsmail cinayetinde flaş gelişme, 7 Ağustos 2013. http://gundem.milliyet.com.tr/aliismail-
cinayetinde-flas-gelisme/gundem/detay/1747227/default.htm 

81 Bkz. Radikal, Mehmet Ali Şahin: Gezi eylemleri müebbetlik suç kapsamında, 31 Temmuz 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/mehmet_ali_sahin_gezi_eylemleri_muebbetlik_suc_kapsaminda- 
1144298 

82 Bkz. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye: İfade Özgürlüğünün Tam Zamanı, Mart 2013, sayfa 17- 31. 
http://www.amnesty.org.tr/ai/system/files/Ifade%20ozgurlugunun%20tam%20zamani%20_%20TR.pdf 

83 Bkz. Radikal, Ali İsmail Korkmaz'ın ölümünde 6'ıncı adam, 26 Ağustos 2013. 
http://webtv.radikal.com.tr/turkiye/4829/ali-ismail-korkmazin-olumunde-6inci-adam.aspx 

84 Bkz. Radikal, Gezi eylemlerinin bilançosu açıklandı, 23 Haziran 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_eylemlerinin_bilancosu_aciklandi-1138770 

85 1 Ağustos 2013 tarihli görüşme 

86 Bkz BBC Türkçe, Kimdi peki bu #duranadam?, 18 Haziran 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/06/130618_duranadam_kim.shtml 

87 “Gizlilik kararları” iddianamenin yayınlanmasından önce savunma avukatlarına kanıtların ifşasını engeller. Bu tedbir, davadaki savcının başvurusunun ardından bir yargıç tarafından, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. Maddesi uyarınca, delillerin ifşasının “soruşturmanın amaçlarını tehlikeye atması” olasılığı ile gerçekleştirilir. 

88 16 Temmuz 2013 tarihli, 2013/13024 sayılı iddianame, sayfa 1-2 

89 16 Temmuz 2013 tarihli, 2013/13024 sayılı iddianame, sayfa 3 

90 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1. Maddesi. 

91 Cemevi Alevilerin ibadet yeridir. Alevilik Türkiye’nin çoğunluğunu oluşturan ve camide ibadet yapan Sünnilerden farklı tür ibadetlerde bulunmaktadır. 

92 26 Temmuz 2013 tarihli iddianame, 2013/493 esas numaralı, sayfa 7 

93 26 Temmuz 2013 tarihli iddianame, 2013/493 esas numaralı, sayfa 9 

94 Bkz. Barışçıl Toplanma ve Örgütlenme Özgürlüğü Özel Raportörü Maina Kiai’nin Raporu, A/HRC/23/39, 24 Nisan 2013, sayfa 14 paragraf 49 
http://www.ohchr.org/Documents/HRBodies/HRCouncil/RegularSession/Session23/A.HRC.23.39_EN.pdf 

95 Bkz. Cumhuriyet, Emniyet'ten sınır aşan fezleke, 3 Temmuz 2013. 
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=426416 

96 “Diyorlar ki “otele polis saldırdı” durup dururken saldırmadı. O meydanlarda polisle çatışanlar oraya gitti. Oranın sahipleri de onlara güzel bir ev sahipliği yaptı. Oranın peşinden polis oraya girdi. Biliyorsunuz yasalarda yataklık etmek de suçtur. Bu bir yataklık etme suçudur aslında.” 
http://haber.gazetevatan.com/divan-otel-de-yataklik-etti/548619/9/siyaset 

97 Bkz. Spiegel Online, Investors Nervous: Erdogan’s Witch Hunt Endangers Economy, 20 Ağustos 2013. 
http://www.spiegel.de/international/business/erdogan-endangering-economy-with-financial-sector-witchhunt-
a-917370.html 

98 Birleşmiş Milletler Kolluk Kuvvetleri tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler’in 5. Maddesi şöyle demektedir: “Hukuka uygun kuvvet ya da ateşli silah kullanımının kaçınılmaz olduğu durumlarda, kolluk kuvvetleri aşağıdaki şekillerde hareket etmelidir: 

(a) Kuvvet ve ateşli silah kullanımını sınırlayın ve suçun ciddiyeti ve hedeflenen amacın meşruiyetine göre hareket edin; 

(b) Verilen zararı ve yaralanmaları asgari düzeye indirin ve insan hayatına saygı duyun ve koruyun; 

(c) Yaralanan ya da çeşitli şekillerde etkilenen kişilere mümkün olan en kısa sürede destek ve sağlık yardımı yapılmasını sağlayın; 

(d) Yaralanan ya da çeşitli şekillerde etkilenen kişilerin ailelerine ya da yakınlarına mümkün olan en kısa sürede haber verilmesini sağlayın.” 

99 Ayrıca bkz. Türk Tabipler Birliği, İzmir’de Sağlık Hizmeti Sunan Meslektaşımıza Polis Saldırısı , 9 Haziran 2013. http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/izmir-3853.html 

100 15 Haziran akşamı polisin Divan Oteli’ndeki gaz maskelerine ve gazın etkisini giderecek sıvılara el koyduğunu gösteren video: http://www.youtube.com/watch?v=V7-WDegwRtY 

101 Video için bkz. http://www.youtube.com/watch?v=x7jiJqpw5J0 

102 Bkz Hürriyet TV, Alman Hastanesi’ne TOMA’lı müdahale video, 16 Haziran 2013. 
http://webtv.hurriyet.com.tr/20/50932/0/1/alman-hastanesi-ne-toma-li-mudahale.aspx 

103 13 Ağustos tarihli görüşme 

104 Bkz Bianet, Gönüllü Doktorlara Soruşturma!, 14 Haziran 2013. http://www.bianet.org/bianet/insanhaklari/
147570-gonullu-doktorlara-sorusturma 

105 Bkz Türk Tabipler Birliği’nin basın açıklaması, Gezi eylemcilerine gönüllü sağlık hizmeti, insani yardım 'hukuki değil' mi?, 17 Haziran 2013. http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/hukuki-3862.html 

106 Mektup metni: http://sozcu.com.tr/2013/gundem/saglik-bakanligindan-revirlere-sorusturma.html 

107 Bkz. Hürriyet, Sağlıktaki torba tasarıya hekimlerden ağır eleştiri, 24 Haziran 2013. 
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/23575034.asp 

108 Bkz. OSCE, Barışçıl Toplanma Özgürlüğü üzerine Kılavuz, 2010, paragraf 169. 
http://www.osce.org/odihr/73405?download=true 

109 Bkz. Bianet, İtalyalı Fotoğrafçıya 7 Yıl Hapis İstemiyle Dava Açıldı, 20 Temmuz. 
http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/148615-italyali-fotografciya-7-yil-hapis-istemiyle-dava-acildi 

110 Başbakan’ın 16 Haziran 2013 günü İstanbul’da miting konuşmasından alıntı 
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/biz-yuzde-yuzun-hukumetiyiz/46043 

111 Bkz. BBC Media Centre, Statement regarding BBC reporters in Turkey, 24 Haziran 2013. 
http://www.bbc.co.uk/mediacentre/statements/bbc-reporters-turkey.html 

112 Bkz. Bianet, Gezi Direnişinde 59 Gazeteci İşten Çıkarıldı, İstifaya Zorlandı, 22 Temmuz 2013. 
http://www.bianet.org/bianet/medya/148636-gezi-direnisinde-59-gazeteci-isten-cikarildi-istifaya-zorlandi 

113 Bkz. The Guardian, Turkish paper fires readers' editor after refusing to publish his columns, 24 Temmuz 2013. http://www.theguardian.com/media/greenslade/2013/jul/24/press-freedomturkey?
guni=Article:in%20body%20link 

114 Bkz. Radikal, Ve Can Dündar da gitti, 2 Ağustos 2013. 
http://www.radikal.com.tr/turkiye/ve_can_dundar_da_gitti-1144521; ve BBC Türkçe, Türk medyasında neler oluyor?, 12 Ağustos 2013. 
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/08/130809_turkiye_basin_ozgurlugu.shtml 

115 Bkz. NTV, Erdoğan: Twitter denilen bir bela var, 2 Haziran 2013. 
http://www.ntvmsnbc.com/id/25446690/ 

116 Bkz. Facebook Newsroom, Fact Check, 26 Haziran 2013. http://newsroom.fb.com/Fact-Check 

117 Bkz. Twitter’ın Türkiye’de ofis açması için yasayı değiştireceğiz, 26 Temmuz 2013. 
http://www.zaman.com.tr/ekonomi_twitterin-turkiyede-ofis-acmasi-icin-yasayidegistirecegiz_
2113925.html 

118 Bkz. Hürriyet Daily News, Government working on draft to restrict social media in Turkey, 18 Haziran 
2013. http://www.hurriyetdailynews.com/government-working-on-draft-to-restrict-social-media-inturkey.
aspx?pageID=238&nid=48982 


***

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR BÖLÜM 7

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR  BÖLÜM 7


REVİRLERE BASKIN YAPILMASI, 

İzmir’de doktorlar İzmir Tabipler Odası binasındaki revirin 2 Haziran gecesi polis tarafından basıldığını bildirdi. Revirde çalışan doktor Dr. Özlem Aydın’ın yapılan baskına tepki vermesi üzerine polisin başına copla vurduğu ve başından yaralandığı bildirildi.99 

Aynı gün Ankara’daki çeşitli revirlere de üç polis baskını yapıldı. Bir doktor Uluslararası Af Örgütü’ne “O haftasonu kim beyaz önlük giymişse hedef alındı. Biz de beyaz önlük giymeme kararı aldık” dedi. 

Doktorlar, Uluslararası Af Örgütü’ne, ilk baskının 2 Haziran günü saat 20.00 sularında yapıldığını söyledi. Kızılay Alışveriş Merkezi’nin giriş katındaki revirin çevik kuvvet tarafından hedef alındığını ve sivil polislerin bina içerisinde göz yaşartıcı gaz sıktığını aktardılar. Üç doktor görevlerini yaptıkları sırada polis tarafından saldırıya uğradı ve revirdeki beş tıp öğrencisi gözaltına alındı. Doktorların Ulusararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre polis baskını sırasında revire sığınan ya da tedavi gören yaklaşık 100 kişi vardı ve çoğu polis 
tarafından dövüldü. Tam da istendiği gibi polis baskınının ardından revir kapatıldı. 

Uluslararası Af Örgütü ayrıca aynı gün saat 21.00 sularında Mülkiyeliler Birliği’nin giriş katındaki revire yapılan polis saldırısının ardından verilen zararı inceledi. Yaklaşık 40 sağlık personelinin hemen hemen aynı sayıda yaralıyı tedavi ettiği ve aralarında kanamalı ya da dikiş gerektiren yarası olan ağır yaralı hastaların olduğu belirtildi. Doktorların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre polis revirin penceresini kırarak içeri göz yaşartıcı gaz attı. İçerisinin göz yaşartıcı gaz ile dolması nedeniyle binadan dışarı kaçan kişilerin de polis 
tarafından dövüldüğü belirtildi. Doktorlar ayrıca polis baskını sırasında binanın elektriklerinin de kesildiğini ifade etti. 

Doktorlar, Uluslararası Af Örgütü’ne, aynı akşam saat 22.00 sularında Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki revirin aynı şekilde polis baskınına uğradığını söyledi. Elektriklerin kesildiğini, revirin kapısının camı kırılarak içeri iki göz yaşartıcı gaz kapsülü atıldığı belirtildi. O sırada revirde görev yapan yaklaşık 20 sağlık personeli ve benzer sayıda yaralı bulunmaktaydı. Polisin içerdeki kişileri ve gaz nedeniyle dışarı kaçanları dövdüğü bildirildi. Doktorlar bitişikteki kafede aralarında revirde tedavi görenlerin de bulunduğu yaklaşık 100 kişi olduğunu ve onların da polis tarafından dövüldüğünü anlattı. 

İstanbul’da da revirlerin girişinde ya da içinde göz yaşartıcı gaz kullanıldığı ve bunun yaralıların tedavisine engel olduğu bildirildi. Haberler ve video görüntüleri 15 Haziran günü polisin Divan Oteli’ndeki revirin girişinde göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su kullandığını, içerideki kişilerin yüzlerindeki maskeleri çıkardığını ve göz yaşartıcı gazın etkisini gidermek için kullanılan losyonlara el koyduğunu gösteriyor.100 Makine Mühendisleri Odası Uluslararası Af Örgütü’ne polisin 2 Haziran günü revir olarak kullanılan binalarının içerisine göz yaşartıcı gaz 
attığını söyledi. Çevik kuvvet polislerinin içeriye göz yaşartıcı gaz kapsülü atarken görüntülendiği video görüntüleri mevcut.101 İstanbul Tabipler Odası Uluslararası Af Örgütü’ne 15 Haziran günü Harbiye’deki Ramada Oteli’ndeki revirinin polis tarafından hedef alındığını ve oradaki sağlık personelinin görevlerini yapmasına engel olunduğunu söyledi. Beyaz önlük giyen iki kişi gözaltına alındı ancak daha sonra alınan bilgilere göre bu kişilerin sağlık çalışanı 
olmadığı ortaya çıktı. O esnada orada bulunan ve polisin saldırısına uğrayan avukatlardan biri de Burcu Öztoprak (bkz:, Aşağıdaki Avukatlar bölümü, sayfa 48). Polisin Taksim Meydanı’na yakın Alman Hastanesi’nin girişinde de tazyikli su kullandığı kayıt altına alındı.102 İstanbul Tabipler Odası ayrıca Uluslararası Af Örgütü’ne üç doktor, bir diş doktoru ve bir hemşirenin tıbbi malzeme taşırken gözaltına alındığını söyledi.103 

REVİRLERİ YASAYA AYKIRI GÖSTERME ÇABALARI, 

14 Haziran günü, Sağlık Bakanı revirlerin yasa dışı olduğu ve revirlerde acil sağlık yardımında bulunan sağlık personeli hakkında soruşturma açılabileceğini söyledi.104 Türk Tabipler Birliği, Sağlık Bakanı’na ihtiyacı olan kişilere ilk yardım hizmeti vermemenin yasalar uyarınca cezai yaptırımları olduğunu hatırlatan sert bir cevap verdi.105 Bakanlık daha sonra Türk Tabipler Birliği’ne yazılı olarak çalışma saatleri içinde revirlerde çalışan doktorlar hakkında soruşturma 
açılabileceğini bildirdi.106 Ağustos itibariyle revir açmak için resmi izin koşulu getiren yasal değişiklikler Meclis’in onayına sunulmuştu.107 

AVUKATLAR, 

Avukatlar, Gezi Parkı eylemleri boyunca gözaltına alınan ve şiddete maruz kalan kişilere ücretsiz danışmanlık sağlamada önemli bir rol üstlendi. Göstericilerin haklarını savunmak için gösterdikleri çabalar yetkililer tarafından çeşitli şekillerde engellendi. Ankara, Antakya, İstanbul ve İzmir’deki avukatlar polisin uzun süreler boyunca gözaltına alınan kişilere ulaşmalarına engel olmaya çalıştığını bildirdi. Avukatlar ayrıca Uluslararası Af Örgütü’ne polis tarafından sözlü tacize uğradıklarını söyledi. Ankara ve İstanbul’daki avukatlar polisin hukuki danışmanlık sağlamak ve gözaltıları takip edebilmek için kurduğu kriz masalarının bulunduğu baro binalarına girmeye çalıştığını ancak bu konuda başarısız olduğunu aktardı. Avukat Burcu Öztoprak Uluslararası Af Örgütü’ne, 15 Haziran günü Ramada Otel’de İstanbul Barosu adına gözaltıları takip ettiği sırada, polisin kendisini yasa dışı bir örgüt adına hareket etmekle suçladığını, hakaret ve saldırıda bulunduğunu söyledi. 

11 Haziran günü, İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nde Gezi Parkı eylemleri boyunca yaşanan polis şiddetini kınamak amacıyla basın açıklaması yapmaya çalışan küçük bir grubun içinde olan iki avukat gözaltına alındı. Adliyedeki gözaltıları protesto eden çok daha fazla sayıda bir grup avukat da gözaltına alındı ve Fatih’te Vatan Caddesi üzerindeki Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Toplam 49 avukat gözaltına alındı, bazıları polis tarafından adliyeden sürüklenerek 
çıkarıldı. Grup resmi gözaltı prosedürleri henüz tamamlanmadan, resmi gözaltı kaydı yapılmadan ve avukatların gözaltına alınması konusundaki yasal gereklilikler yerine getirilmeden 11 saat sonra serbest bırakıldı. 

GAZETECİLER, 

Eylemlerle ilgili bağımsız bir şekilde haber yapılmasında gazetecilerin önemli bir rolü bulunuyor. AGİT Kılavuzu’nda da belirtildiği gibi “Medya görüntüleri hem eylemleri düzenleyenler hem de kolluk kuvvetlerinin hesap verebilirliği açısından önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle medyanın eylemlere erişimi olmalı ve polis operasyonlarının da bunu kolaylaştırması gerekmektedir”.108 

Ancak bırakın işlerini yapmayı, gazetecilerin hakaretlere, engellemelere ve hatta fiziksel şiddete maruz kaldıkları ve ellerindeki görüntülerin yok edildiği bildirildi. Çok sayıda gazeteci Uluslararası Af Örgütü’ne eylemler sırasında görevlerini yaptıkları için polis tarafından dövüldüğünü söyledi (bkz: Gökhan Biçici vakası, sayfa 31, Kemal Soğukdere ve Alper Çakıcı vakaları, sayfa 29, Alp Buğra Bahadır Gültekin vakası, sayfa 33, Eylem Düzyol ve Fulya Atalay vakaları, sayfa 33). 8 Temmuz günü, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Gezi Parkı eylemleri boyunca 54 gazetecinin kötü muameleye maruz kaldığını ve 34 gazetecinin de gözaltına alındığını bildirdi. Örgüt, gözaltına alınanlar ve kötü muameleye uğrayanlar arasında uluslararası gazetecilerin de bulunduğunu aktardı. Gözaltına alınan gazetecilerden biri olan İtalya vatandaşı Mattia Cacciatori, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı davranmakla ve polise mukavemet etmekle suçlanıyor.109 Cacciatori iki suçtan da suçlu bulunduğu takdirde, yedi yıl hapis cezası ile karşı karşıya. Davanın ilk duruşmasının 1 Kasım 2013 tarihinde yapılması bekleniyor. 

Gezi Parkı eylemleri boyunca hükümet medyaya yönelik şimdiye dek görülmemiş düzeyde saldırıda bulundu. Hükümet özellikle uluslararası medyayı hedef aldı ve olayları çarpıtmakla ve gerginliği yükseltmekle suçladı.110 Uluslararası yayın kuruluşları için çalışan bazı gazeteciler kimliği belirsiz kişilerden tehditler aldıklarını söyledi. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Melih Gökçek’in, BBC Türkçe’de çalışan bir gazeteciye karşı başlattığı Twitter kampanyasının ardından, BBC, güvenilirliğine darbe vurulması ve gazetecilerine göz dağı verilmesi çabaları ile ilgili kaygılarını dile getirdi.”111 

Ulusal medya kuruluşları için çalışan gazeteciler, hükümetin Gezi Parkı eylemlerine tepkisi ile ilgili eleştirel habercilik yapmaktan kaçınmaları için editörlerinden ve ticari çıkarları nedeniyle hükümet ile ilişkileri olan medya patronlarından baskı gördü. Türkiye Gazeteciler Sendikası 22 Temmuz günü yaptığı açıklamada Gezi Parkı eylemleri ile ilgili yaptıkları haberler nedeniyle 59 gazetecinin işini kaybettiğini, bunlardan 22’sinin işten çıkarıldığını ve 37’sinin ise istifa etmek zorunda kaldığını söyledi.112 Sonraki gün 23 Temmuz’da, Yavuz 
Baydar, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili medyanın oto sansür uygulaması konusunda yaptığı eleştiri nedeniyle, hükümet yanlısı Sabah gazetesindeki ombudsmanlık (okur temsilciliği) pozisyonundan çıkarıldı.113 Bir hafta sonra, Türkiye’nin en iyi bilinen köşe yazarlarından Can Dündar Milliyet gazetesindeki işinden çıkarıldı ve işten çıkarılan gazetecilerin sayısının 81’e ulaştığı bildirildi.114 Bu durum, Türkiye’nin en iyi bilinen ve muhalif gazetecilerinin 
birçoğunun hükümet ile iyi ilişkiler kurmak isteyen medya patronları tarafından işten çıkarılmış olduğu bir dönemde yaşandı. 

SOSYAL MEDYA KULLANICILARI, 

Türkiye’de anaakım medyanın büyük bir kısmı tarafından oto sansür uygulanması nedeniyle, sosyal medya eylemlerde yaşanan gelişmelerle ilgili bilgi vermek ve eylemleri desteklemek isteyen kişiler için önemli bir rol oynadı. Hükümet sosyal medya şirketlerine ve kullanıcılarına saldırırken, Başbakan da “Twitter denen bir bela var” dedi.115 Hükümet tarafından yapılan açıklamalar Facebook’tan kullanıcı bilgilerinin alındığını ancak Twitter’dan alınamadığını 
gösterdi. Bu durum Facebook’u Türkiye yetkilileri ile işbirliği yapmadıklarına dair bir açıklama yapmaya itti.116 Hükümet daha sonra bir açıklama yaparak Twitter’ın Türkiye’de bir ofis açması gerektiğini söyledi ve hakaret gibi “evrensel suçlara” karşı yetkililerle işbirliği yapmaya çağırdı.117 Hükümet daha sonra sosyal medyaya yönelik ve sosyal medya aracılığıyla “hakaret” edilmesi konusunda yasal düzenleme yapmayı düşündüğünü açıkladı.118 

Ağustos sonu itibariyle 4 Haziran’da İzmir’de gözaltına alınan 38 Twitter kullanıcısına yönelik açılan soruşturma devam etmekteydi. Hakkında soruşturma açılanların çoğunluğu 18-27 yaşları arasında. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre birçoğu, 36 saat boyunca gözaltında tutulduğunu ve TCK’nın 214. Maddesi uyarınca “suç işlemek için tahrikte bulunmak”la ve 217. Maddesi “halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik etmek”le suçlanıyor. Soruşturma eylemlere destek niteliğinde olan ve polisin göstericilere nerede 
müdahale ettiği, yaralılar, tıbbi ihtiyaçlar ve eylem için nerelerin güvenli olduğu gibi bilgileri içeren tweet’lere yönelik açıldı. Hakkında soruşturma açılanların bazıları sadece bir ya da iki tweet nedeniyle suçlanıyor. Polisin soruşturma kapsamında şimdiye kadar referans verdiği tweetlerin hiçbirinde şiddete teşvik ya da yasaklanmış bir söylem bulunmamakta. Hatta tweet’lerden biri açıkça göstericilere taş atmamaları çağrısında bulunmaktadır. 

Uluslararası Af Örgütü Antakya’da sosyal medya kullanıcılarına yönelik açılan başka bir soruşturmadan daha haberdar oldu. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre İzmir’de atılan tweet’lere benzer Facebook paylaşımları nedeniyle yaklaşık 50 kişiye karşı açılan soruşturmanın devam ettiğini söyledi. Uluslararası Af Örgütü, sadece internet üzerinden ifade özgürlüğünü barışçıl bir şekilde kullandığı için tutuklanan herkesi düşünce 
suçlusu olarak değerlendirecektir. 

SONUÇLAR VE TAVSİYELER, 

Türkiye yetkililerinin Gezi Parkı eylemlerine gösterdiği aşırı tepki, hem Türkiye içinde hem de ülke dışındaki birçok kişiyi şoka uğrattı. Bu durum, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin sorumluluk sahibi ve insan haklarına saygılı bir hükümet olma iddialarını zayıflattı ve muhalif fikirlere karşı ne kadar hoşgörüsüz olduğunu gösterdi. 

Gezi Parkı eylem hareketinin bastırılması sürecinde büyük bir kısmı kapsamlı olmak üzere çok sayıda insan hakları ihlalleri işlendi. Bunlar arasında barışçıl toplanma hakkının toptan ihlali ve yaşam, özgürlük ve işkence ve kötü muameleye uğramama haklarının ihlali bulunmakta. 

Polis ihlallerinin çok büyük bir kısmı şimdiden cezasız kalacak gibi görünüyor. Buna karşın eylemlere katılmakla ya da eylemleri düzenlemekle suçlanan kişiler karalamalara ve kötü muameleye maruz kaldı ve şimdi de haksız ya da abartılı suçlamalarla yargılanma riski ile karşı karşıya bulunuyor. Doktorlar, avukatlar ve hatta işyeri sahipleri gibi göstericilere yardım eden kişiler de tehdit ve tacize maruz kaldı. 

Türkiye yetkilileri farklı bir yaklaşım izlemelidir. Barışçıl toplumsal gösteri hakkına saygı duymalı ve kolluk kuvvetlerinin gösterilerde hukuka uygun bir şekilde hareket etmelerini sağlamalıdır. 

Bu bağlamda, Uluslararası Af Örgütü Türkiye yetkililerine aşağıdaki tavsiyelerde bulunmaktadır. 

TÜRKİYE YETKİLİLERİNE TAVSİYELER, 

Uluslararası insan hakları hukuku uyarınca, Türkiye’nin yetki alanı içinde görüşlerini barışçıl bir şekilde ifade etmek isteyen herkesin barışçıl toplanma hakkını güvence altına alın 

. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu ve uygulanışını kapsamlı bir şekilde gözden geçirin. AGİT Barışçıl Toplanma Özgürlüğü Kılavuzu gibi uluslararası hukuk ve standartlar uyarınca gerekli değişiklikleri yapın; 

. Terörle mücadale yasaları da dahil diğer yasaların barışçıl gösteri düzenleme ya da barışçıl gösterilere katılım haklarını kullanan kişilere karşı kullanılmamasını sağlayın. 

Hiç kimsenin barışçıl toplanma özgürlüğü hakkı kapsamında olan eylemler nedeniyle gözaltına alınmamasını ya da yargılanmamasını sağlayın 

. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda, ihtar üzerine dağılmamak gibi (32. Madde), barışçıl bir gösteriye katılımı suç sayan maddeleri kaldırın; 

. Gösteriye katılan bazı kişiler şiddet içeren ya da düzen bozan fiillerde bulunsa bile, şiddet içeren bir fiilde bulunmayan ya da bu tür bir fiili teşvik etmeyen diğer kişilerin gözaltına alınmaması ya da yargılanmamasını sağlayın. 

Gösteriler sırasında kolluk kuvvetlerinin tutumu 

. Polis, olası çatışma ihtimalini hafifletmek ya da gerginliğin tırmanmasını önlemek için, gösterileri planlayan ya da düzenleyen kişilerle aktif iletişim halinde olmalı; 

. Polisin gösterilere vereceği tepki, herhangi bir müdahalenin çatışmayı artırma riski varsa müdahale etmeme ihtimali de dahil olmak üzere bir dizi seçeneği içermektedir. Şiddet içeren gösterilerin dağıtılması durumunda sınırlı oranda güç kullanılmalı ve sadece diğer yöntemlerin etkisiz kaldığı ya da istenen amacın başarılmasının mümkün olmadığı durumlarda kullanılmalı; 

. Polis, güç kullanmadan önce çatışmayı önlemek için arabuluculuk ve müzakere yollarını kullanmalı; 

. Eğer başkalarının güvenliğini sağlamak gibi durumlar nedeniyle güç kullanmak 
kaçınılmazsa, Birleşmiş Milletler Kolluk Kuvvetleri Tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler’e uygun bir şekilde gerekli en asgari oranda kullanılmasını sağlayın; 

. Uzman kurumlarla işbirliği halinde, gösterilere müdahale ve gösterileri sınırlama araçlarının kullanımı ile ilgili ayrıntılı bir kılavuz hazırlayın ve kılavuz hazırlanır hazırlanmaz yayımlayın; 

. Ciddi yaralanma ya da ölümle sonuçlanabilecek plastik mermi, göz yaşartıcı gaz (sıkılan ya da fırlatılan kimyasal maddeler), ses ve ışık fişeği olarak da bilinen ses bombası, cop, tazyikli su ve zırhlı araçların, sadece eğitim almış ve BM ve AGİT gibi uluslararası kurumların meşru güç kullanımı konusundaki ilkelerine uyumlu profesyonel standartlar uyarınca emir komuta zinciri altındaki ve ciddi eğitimden geçmiş kolluk kuvvetleri tarafından kullanılmasına 
izin verilmeli; 

. Bir gösterinin dağıtılması amacıyla kullanılan araçlar dikkatli bir şekilde seçilmeli ve sadece gerekli, orantılı ve hesap verilebilir bir şekilde kullanılmalı; 

. Yetkililer bu tür araçların kullanıldığı her durumda, kullanımlarının uluslararası hukukun gerektirdiği gereklilik ve orantılılık ilkelerine uygun olup olmadığını incelemeli; 

. Yaralı ya da müdahaleden etkilenmiş kişilere mümkün olan en kısa zamanda destek ve tıbbi yardımının ulaşmasını sağlayın; 

. Gazetecilerin haber amacıyla eylem alanlarında bulundukları sırada herhangi bir engelle karşılaşmadan ve güvenli bir şekilde görevlerini yapmalarını sağlayın; 

. Resmi olmayan gözaltı uygulamasına son verin ve gözaltına alınan herkesin 
gecikmeksizin resmi bir gözaltı merkezine gönderilmesini ve avukatlara erişimlerini sağlayın; 

. Toplumsal olaylarda polis memurlarının, kolluk görevlerini yerine getirirken, 
üniformalarının üzerindeki kimlik kartları, koruyucu kıyafetleri de dahil olmak üzere özel zırhları ve kasklarının üzerindeki numaralarla tanınabilir halde olmalarını sağlayın; 

. Yakalama vekimlik kontrolü yapma gibi kolluk görevlerini gerçekleştiren sivil giyimli polis memurları muhatap oldukları kişilere ve gerekirse olaya şahit olan kişilere kendilerini tanıtmalı. 

Kolluk kuvvetleri tarafından işlenen insan hakları ihlalleri ile mücadele edin 

. Devlet yetkilileri tarafından işlendiği iddia edilen tüm kötü muamele vakalarını etkili ve tarafsız bir şekilde soruşturun; sorumluları adalet önüne getirin; 

. Tüm gözaltı merkezlerine düzenli, önceden planlanmayan ve habersiz ziyaretler gerçekleştiren bağımsız bir izleme mekanizması oluşturarak İşkenceye Karşı Sözleşme’ye Ek İhtiyari Protokol’ü uygulayın; 

. Tamamen bağımsız ve etkili bir polis şikayet mekanizması oluşturun. Bu mekanizma, özellikle, şu özellikleri barındırmalı: 

. Uzmanlaşmış Polis Ombudsmanı veya Bağımsız Polis Şikayet Kurumu gibi kurum bünyesinde olmayan ve polis ile hiçbir yapısal ve örgütsel bağı olmayan bir kamu kurumu olmalı, 

. Kurumun yeterli sayıda çalışanı olmalı ve kurum, kolluk kuvvetleri teşkilatına üye olmayan, yeterliği, tarafsızlığı, uzmanlığı, bağımsızlığı ve dürüstlüğü kabul gören uzmanlar tarafından yönetilmeli. Şikayetleri incelemek üzere kendi bağımsız uzman araştırmacıları olmalı. 

TÜRKİYE’YE TOPLUMSAL OLAYLARA MÜDAHALE EKİPMANI SAĞLAYAN ÜLKELERE TAVSİYELER: 

. Türkiye yetkilileri polisin keyfi ve aşırı güç kullanımına yönelik derhal, bağımsız ve tarafsız soruşturma açıncaya kadar ve toplumsal olaylara müdahale araçlarını uluslararası hukuka uygun bir şekilde kullanacağını gösterinceye kadar, Türkiye’ye, kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylara müdahale için kullandığı kimyasal madde ve hız yoluyla etki eden cisimlerin satışını durdurun. 

EKLER 
EK 1: GEZİ PARKI EYLEMLERİNİN KRONOLOJİSİ 

27 Mayıs Pazartesi 

Sivil toplum kuruluşları, siyasi gruplar ve meslek gruplarının oluşturduğu bir koalisyon olan ve Taksim’deki kentsel dönüşüm planlarına karşı aktif bir şekilde kampanya yürüten Taksim Dayanışma Platformu, buldozerlerin gelmesinin ardından Gezi Parkı’nda toplanmaya başladı. 

28 Mayıs Salı 

Bir grup çevreci gösterici Gezi Parkı’nda barışçıl bir oturma eylemi gerçekleştirdi. Polis parkı boşaltmak için aşırı güç (göz yaşartıcı gaz ve biber gazı spreyi) kullandı. 

29 Mayıs Çarşamba 

Gezi Parkı’ndaki göstericilere yönelik polisin aşırı güç kullanmasına duyulan tepkinin ardından, İstanbul’da göstericilerin sayısı hızla artmaya başladı. 

30 Mayıs Perşembe 

Sosyal medya ve haber sitelerinde, sabahın erken saatlerinde polisin Gezi Parkı’nda kamp kuran göstericilerin çadırlarını yaktığını gösteren görüntüler paylaşıldı. Polis göstericileri dağıtmak için biber gazı ve tazyikli su kullandı. Akşam saatlerinde göstericilerin sayısı ciddi oranda artmıştı. 

31 Mayıs Cuma 

Polis sabah erken saatlerde barışçıl göstericileri Gezi Parkı’ndan çıkarmak için göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su dahil olmak üzere aşırı güç kullanarak müdahale etti. Polisin sert müdahalesi İstanbul’un merkezinde de akşama kadar devam etti. Kitlesel gösteriler Ankara ve İzmir’in yanı sıra, Antakya, Eskişehir, Edirne, Bursa, Kocaeli, Samsun ve Adana gibi diğer şehirlere de yayıldı. 

1 Haziran Cumartesi 

Polis saat 17.00 sularında Taksim Meydanı’ndan çekildi ancak şehrin diğer taraflarında polis müdahalesi devam etti. 

Eylemler diğer şehirlere yayıldıkça, polis barışçıl göstericilere yönelik aşırı güç kullanmaya devam etti. Ankara, İzmir ve Eskişehir’de onbinlerce, Adana, Edirne, Samsun, Antakya, Trabzon, Bursa ve Kocaeli gibi diğer şehirlerde binlerce gösterici ve polis arasında çatışmalar çıktı. 

2 Haziran Pazar 

Türkiye genelinde polisin aşırı güç kullanımı devam etti. Polis Ankara ve İzmir’de barışçıl göstericilere göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su ile müdahale etti. Ankara ve İzmir’de polisin yaralı göstericilerin tedavi edildiği revirlere saldırdığı bildirildi. 

İçişleri Bakanı Muammer Güler yaptığı açıklamada ülke genelinde 67 ilde altı gündür süren 235 eylemde 1,730 kişinin gözaltına alındığını söyledi. 

4 Haziran Salı 

22 yaşındaki Abdullah Cömert 3 Haziran’da Antakya’daki bir eyleme polisin müdahale etmesinin ardından başından yaralanarak hayatını kaybetti. Görgü şahitleri Cömert’in polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. İzmir’de 38 kişi Twitter’da eylemlerle ilgili mesajlar paylaştığı için gözaltına alındı. 

5 Haziran Çarşamba 

Türk Tabipler Birliği, başta İstanbul, Ankara, İzmir ve Eskişehir olmak üzere, ülke genelinde 12 şehirde 4,355 kişinin yaralandığını bildirdi. 

7 Haziran Cuma 

Dört günlük Kuzey Afrika ziyaretinden dönen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da destekçilerine bir konuşma yaptı. Başbakan konuşmasında eylemlerin yasa dışı olduğunu, çoğu polis olmak üzere yaklaşık 1,000 kişinin yaralandığını ve eylemlere son verilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan ayrıca polisin aşırı güç kullandığı durumlar olmuş olabileceğini de dile getirdi. 

11 Haziran Salı 

Sabah polis Taksim Meydanı’ndaki eyleme göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su kullanarak müdahale etti ve Taksim Meydanı’nda 11 gün süren barışçıl işgal eylemine son verdi. Polis ve göstericiler arasındaki çatışmalar gün ve gece boyunca devam etti. 

Öğleden sonra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu Taksim Meydanı’na yapılan polis müdahalesini meydandaki anıt heykelin ve civardaki binaların üzerindeki “terörist örgütlere ait afişleri” gerekçe göstererek savundu. Gezi Parkı’nda ise polis müdahalesi olmayacağına dair söz verdi. 

Akşamın erken saatlerinde polis göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve plastik mermilerle Gezi Parkı’na müdahale etti. 

Bir grup avukatın İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde Gezi Parkı eylemlerinde polis şiddetini kınamak için basın açıklaması yaparken gözaltına alınmasını protesto eden 45 avukat gözaltına alındı. 

12 Haziran Çarşamba 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan göstericilerin Gezi Parkı’nı boşaltmaları için “son bir uyarı” yaptığını söyledi. 

Sabahın erken saatlerinde polis Taksim Gezi Parkı revirine ve çevresine göz yaşartıcı gaz ile müdahale etti. 

14 Haziran Cuma 

Ankara’da 1 Haziran günü yapılan eylemlerde bir polis tarafından sıkılan kurşun ile başından vurulan Ethem Sarısülük hayatını kaybetti. 

15 Haziran Cumartesi 

Polis Gezi Parkı’nda barışçıl işgal eylemi yapan göstericileri göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve plastik mermi kullanarak dağıttı. Göstericilerin parka yeniden girmeleri engellendi. 

Polis Divan Oteli’nin girişinde tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullandı ve otelin yaralı göstericilerin tedavi edilmesi için revir olarak kullanılan lobisini göz yaşartıcı gazla doldurdu. 

16 Haziran Pazar 

Polis, Ankara’da Ethem Sarısülük’ün cenaze yürüyüşüne aşırı güç kullanarak müdahale etti. 

17 Haziran Pazartesi 

Akşam saatlerinde sessiz bir durma eylemi olan “duran adam” eylemi başladı ve hemen ardından birçok kişi eyleme katıldı. 

Taksim Meydanı’nda durma eylemi yapan en az 16 kişi gözaltına alındı, yaklaşık sekiz saat 
sonra serbest bırakıldı. 

Türk Tabipler Birliği çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de olmak üzere ülke genelinde 12 şehirde 7,478 kişinin yaralandığını bildirdi. 

22 Haziran Cumartesi 

Polis, Türk Mühendis ve Mimar Odalar Birliği’ndeki revirin içine ve etrafına göz yaşartıcı gaz fırlattı. 

23 Haziran Pazar 

İçişleri Bakanlığı Türkiye’nin 81 ilinin 79’unda 2.5 milyon kişinin eylemlere katıldığını bildirdi. Bu süre boyunca yaklaşık 4,900 kişi değişen sürelerle gözaltına alındı. 

24 Haziran Pazartesi 

Başbakan bir polis akademisinin mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada polisin Gezi Parkı eylemleri boyunca cesur, kahramanca bir tavır gösterdiğini söyleyerek onları kutladı. 

Türk Tabipler Birliği istatistiklerine göre eylemlerin başlamasından bu yana 13 şehirde 8,038 kişi yaralandı. 

8 Temmuz Pazartesi 

Gezi Parkı’nın İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu tarafından halka açılmasının hemen ardından göstericiler ve halktan diğer kişiler parkı doldurdu. Ancak iki saat sonra polis parktan çıkmaları için uyarıda bulundu ve göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullanarak müdahale etti. Polis operasyonu parkın etrafındaki yerlere de yayılarak sabahın erken saatlerine kadar devam etti. 

Gezi Parkı’na barışçıl bir şekilde girmek isteyen Taksim Dayanışma temsilcileri de dahil olmak üzere 50 kişi gözaltına alındı. 

10 Temmuz Çarşamba 

3 Haziran günü Eskişehir’deki bir eyleme polisin müdahale etmesinin ardından kaçarken sivil giyimli kişiler tarafından acımasızca dövülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz hayatını kaybetti. Biri polis olmak üzere yakalanan beş kişi hakkında cinayet suçlamasıyla dava açıldı. 

12 Temmuz Cuma 

8 Temmuz’da gözaltına alınan Taksim Dayanışma’nın tüm temsilcileri serbest bırakıldı. 

22 Temmuz Pazartesi 

Antakya’da barışçıl göstericilerin işgal eylemi yaptığı Sevgi Parkı sabahın erken saatlerinde polis tarafından boşaltıldı. 

Polis Taksim Meydanı’nda göstericilere yönelik aşırı güç kullandı. 

26 Temmuz Cuma 

Savcılar, Ankara’daki Gezi Parkı eylemlerine yönelik ilk iddianameyi tamamladı. Polis tarafından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün cenaze yürüyüşüne katıldıkları gerekçesiyle 73 kişiye dava açıldı. 

1 Ağustos Perşembe 

Köşe yazarı Can Dündar, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili yazdığı yazılardan dolayı Milliyet gazetesindeki işinden çıkarıldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili yaptıkları haberler nedeniyle 81 gazetecinin işine son verildiğini bildirdi. 

3 Ağustos Cumartesi 

Gezi Parkı’nın içinde ve etrafında eylem yapmak isteyen kişilere, polis göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve plastik mermi kullanarak müdahale etti. Polis müdahalesi gece boyunca devam etti. 

19 Ağustos Pazartesi 

Antakya’da polis Ali İsmail Korkmaz’ı, ölümünün 40. gününde anmak isteyen göstericilere yönelik göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su kullandı. 

20 Ağustos Salı 

Polis, Gezi Parkı eylemleri boyunca yaşanan polis şiddetinin mağdurlarının adalet arayışlarına dikkati çekmek için Antalya’dan İstanbul’a yürüyen dört kişilik “Adalet Yürüyüşü” grubuna ve gruba destek verenlere göz yaşartıcı gaz ve aşırı güç kullanarak müdahale etti. 

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR BÖLÜM 6

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR  BÖLÜM 6



EYLEMLERE KATILAN YA DA EYLEMLERİ DÜZENLEYEN KİŞİLERE YÖNELİK GÖZALTILAR, SORUŞTURMALAR VE YARGILAMALAR 

“Bu eylemleri başlatıp yönlendirenlerin hükümeti devirmeyi ve görevden uzaklaştırmayı amaçladıklarını düşünüyorum. Ancak, devletin güvenlik güçleri 
ve hükümetin basiretli davranışı bu heves içinde olanların amacına ulaşmasını engellemiştir.” 

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, göstericilerin ömür boyu hapis cezası öngören “hükümeti devirmeye çalışmak” suçundan yargılanmaları çağrısında bulundu, 31 Temmuz 2013.81 

Gezi Parkı eylemleri başladıktan sonraki aylarda, polis ve savcılar göstericilere soruşturma açmak ve suçlamak konusunda, kolluk kuvvetlerinin görevini kötüye kullanmasını önlemeye çalışmaktan daha fazla gayret gösterdi. 

Binlerce kişi eylem alanlarında, çok sayıda kişi de ülke genelinde polisin gösterilerin ardından evlere düzenledikleri baskınlarda gözaltına alındı. Her iki durumda da, gözaltına alınanların polise ya da savcıya ifade vermeleri gerekti ve Gezi Parkı eylemlerine katılmakla, eylemleri düzenlemekle ya da gösteriler sırasında şiddet içeren fiillerde bulunmakla suçlandılar. 

Uluslararası Af Örgütü, bu gözaltıların birçoğunun ve bu kapsamda açılan soruşturmaların barışçıl toplanma hakkını kullanan kişileri hukuka aykırı bir şekilde hedef aldığını düşünmektedir. 

Uluslararası Af Örgütü, özellikle, eylemlere katılan sıradan birçok kişinin, katıldıkları eylem uluslararası hukuk uyarınca barışçıl ve meşru olmasına rağmen, kanuna aykırı bir eyleme katılanların ihtardan sonra kendiliğinden dağılmayıp hükümet kuvvetleri tarafından zor kullanılarak dağıtılmasını suç sayan yasa uyarınca yargılanma riski altında olmasından endişe duymaktadır (Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32. Maddesi). 

Uluslararası Af Örgütü ayrıca eylemleri düzenlemekle suçlanan birçok kişi hakkındaki soruşturmanın terörle mücadele yasaları ve Ceza Kanunu’nun 314. Maddesi olan “yasa dışı örgüt üyeliği”, 220/6. Maddesi olan “yasa dışı örgüt adına suç işlemek” gibi ilgili suçlamalar uyarınca yapılmasından kaygı duymaktadır. Ağır cezaları olan bu maddeler devletin politikalarını eleştiren kişileri ve ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü hakları kapsamındaki fikirlerin ifade edilmesini yargılamak için kullanılmaktadır.82 Şimdiye kadarki mevcut belirtiler Gezi Parkı eylemleri kapsamında terörle mücadele yasalarının keyfi bir şekilde kullanıldığını göstermektedir. 

Ağustos sonu itibariyle, vakaların çoğunda soruşturmalar devam ediyordu ve kaçının yargılama ile sonuçlanacağı henüz belli değildi. Ancak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun ihlal edildiği iddiasıyla birçok dava açıldı.83 Açılması muhtemel diğer davalar için kötü bir örnek teşkil eden bu mevcut durumda, Uluslararası Af Örgütü’nün de incelediği iddianamelerde sunulan kanıtlar, sadece birkaç vaka hariç, eylemlere katılım ötesindeki 
fiillerden bahsetmemektedir. 

EYLEM ALANLARINDAKİ GÖZALTILAR, 

İçişleri Bakanlığı’nın istatistiklerine göre 24 Haziran itibariyle Türkiye genelinde Gezi Parkı eylemlerinde yaklaşık 4,900 kişi gözaltına alındı. Bu gözaltıların 3,400’ü eylemlerin başladığı ilk hafta olan 31 Mayıs ve 2 Haziran arasında gerçekleşti.84 Ankara Barosu, Uluslararası Af Örgütü’ne eylemler sırasında gözaltına alınan 950 kişiye adli yardımda bulunduklarını söyledi. Bu kişilerin 700’ü eylemlerin ilk haftasında gözaltına alınanlardan oluşurken, 585’i sadece 2 Haziran günü yapılan gözaltılardan oluşuyor. Baro, kendi avukatı olan ya da baro avukatı istemeyen kişiler de dahil toplam gözaltı sayısının 1,200 ila 1,500 
arasında olabileceğini söylüyor.85 İstanbul Barosu 1,200 kişiye adli yardımda bulunduğunu belirtirken, İzmir Barosu 538 kişiye adli yardım verdiğini söylemektedir. 

Uluslararası Af Örgütü bu gözaltıların çoğunun keyfi ve sadece barışçıl toplanma hakkını kullanan kişilere yönelik olabileceğinden endişe duymaktadır. Örneğin, Uluslararası Af Örgütü, 16 Haziran günü Sıraselviler’de ve Taksim Meydanı’na yakın ara sokaklarda çok sayıda gözaltı vakasının yaşandığını gözlemledi. Bu vakaların hiçbirinde, gözaltına alınan kişilerin şiddet içeren bir fiilde bulunmadığı, ancak polislerin eylemlere katılan kişileri rastgele gözaltına aldığı görüldü. 16 Haziran günü bu bölgede yakalanan K.O.’nun gözaltına alınması bu örneklerden sadece biri (bkz. sayfa 30). Uluslararası Af Örgütü’ne, barışçıl bir şekilde eylemlere katılan ya da sadece eylem alanında bulunduğu için polisin gösterici 
sandığı birçok kişinin keyfi bir şekilde gözaltına alındığına dair sayısız bildirimde bulunuldu (bkz. M.E. vakası sayfa 30, Deniz Kaptan, sayfa 25, Eylem Karadağ, sayfa 25 ve Deniz Erşahin, sayfa 26). 


Uluslararası Af Örgütü’ne verilen bilgiye göre gözaltına alınan kişiler “izinsiz gösteriye katılmak”la ve “polise görevini yaptırmamak için direnmek”le suçlandı. Diğer bazı vakalarda gözaltına alınanlar iddiaları temellendirecek herhangi bir kanıt olmaksızın taş atmak, molotof kokteyli atmak gibi şiddet içeren fiillerde bulunmakla suçlanıyordu (bkz. Deniz Erşahin vakası, sayfa 26). Ne kadar barışçıl olursa olsun bir eyleme katılmanın gözaltıyla sonuçlanabileceğini gösteren bir örnek de, polisin 17 Haziran günü Taksim Meydanı’nda “duran adam” eylemine katıldığı için, sessiz ve tek başına durmak gibi bireysel eylemlerde bulunan en az 16 kişiyi gözaltına almış olması.86 

Ankara, Antakya, İstanbul ve İzmir’deki avukatlar, Uluslararası Af Örgütü’ne, polisin gözaltına alınan kişileri yanlarında bir avukat bulunmaksızın ifade vermeye zorladığını ve bazı durumlarda avukata erişimlerini saatlerce geciktirdiklerini, yemek, su ve tuvalet ihtiyaçlarını karşılamadan saatlerce tuttuklarını söyledi. 

EYLEMLERİ DÜZENLEYENLERİN HEDEF ALINMASI, 

Ağustos sonu itibariyle, terörle mücadele yasaları ve ilgili maddeler uyarınca birçok soruşturma açılmıştı. Suçlanan kişilere karşı herhangi bir kanıt gösterilmezken, sorgulanan kişilere yöneltilen suçlamalar, eylemlere katıldıkları ya da eylemleri düzenledikleri iddia edilen kişilere karşı terörle mücadele yasalarının keyfi kullanımının bir devamı niteliğindeydi. 

Gezi Parkı eylemlerinin ülke geneline yayılmasından bu yana, eylemleri düzenleyen ya da düzenlediği iddia edilen çok sayıda kişi birçok şehirde yapılan baskınlar ve polis operasyonları ile gözaltına alındı. Gözaltına alınanların bazıları Ağustos ayı sonu itibariyle hala tutuklu durumdaydı. Eylemleri düzenleyenler terörle ilgili suçlar da dahil olmak üzere en ağır suçlarla cezalandırılma riski altında. Gözaltına alınanların ya da hakkında soruşturma açılanların 
kaçının mahkeme önüne çıkacağı belli değil. Ancak yetkililerin Gezi Parkı eylemlerinin hoşgörü ile karşılanmayacağı konusunda ve eylemleri düzenleyenlerin ciddi bir risk altında olduğuna dair verdiği mesaj oldukça açık. 

Ankara Barosu, Uluslararası Af Örgütü’ne 1 Ağustos günü Ankara’daki eylemlerin ardından 50 kişinin evlerinden gözaltına alındığını ve bu kişilerin 35’inin tutuklu yargılandığını söyledi. 
Ağustos sonu itibariyle, altı kişi hala tutuklu yargılanmaktaydı. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre gözaltına alınanlar ve hakkında soruşturma açılanlar “yasa dışı örgüte üye olmak” (314. Madde), “yasa dışı örgüt adına suç işlemek” (220/6. Madde), “şiddet kullanarak hükümeti devirmeye çalışmak” (312. Madde), ve “kamu malına zarar vermek” (152. Madde) ile suçlanıyor. Ağustos sonu itibariyle, herhangi bir dava açılmadı ve 
çıkarılan gizlilik kararları nedeniyle avukatlar müvekkillerine yönelik suçlamalara dair kanıtları inceleyemedi.87 Avukatlar Uluslararası Af Örgütü’ne gözaltına alınanların Gezi Parkı eylemlerine katılmaları ve daha önce katıldıkları eylemlerle ilgili sorgulandıklarını söyledi. 

Antakya’da avukatlar Uluslararası Af Örgütü’ne polisin Temmuz ayında gerçekleştirdiği iki operasyonla birçok kişiyi evlerinden gözaltına aldığını söyledi. 30 kişi gözaltına alınırken, bunların 13’ü Ağustos sonu itibariyle tutuklu bulunuyordu. Hakkında soruşturma açılanların bazılarının avukatı Uluslararası Af Örgütü’ne müvekkillerinin “yasa dışı örgüt üyeliği” (314. Madde) ile suçlandıklarını söyledi. Avukatın verdiği bilgiye göre soruşturmada sunulan 
kanıtlar arasında Facebook gibi sosyal medya sitelerinde yapılan paylaşımlar, evlerde yapılan aramalarda bulunan sol görüşlü dergiler, eylemlerde taş attıklarını gösterdiği iddia edilen görüntüler ve fotoğraflar ve suçlanan kişilerin kayıtlı siyasi partiler ve derneklerle ilişkisi bulunuyor. Avukat, Uluslararası Af Örgütü’ne savcıların müvekkilerini eylemlerdeki rolleri ile ilgili sorguladığını söyledi. 

İstanbul’da Gezi Parkı eylemlerinin ardından bir dizi gözaltı yapıldı. Gözaltı operasyonlarının birinde Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)’nin üyeleri ve destekçileri hedef alındı. Gözaltına alınanların avukatları Uluslararası Af Örgütü’ne bu operasyon kapsamında 69 kişinin gözaltına alındığını ve 27’sinin hala tutuklu bulunduğunu ve 21 kişi hakkında da tutuklama emri çıkarıldığını söyledi. Gezi Parkı eylemlerine ek olarak, 2012 yılında yaşanan açlık grevi 
ile ilgili eylemler, 2013 yılında İstanbul’da yapılan 1 Mayıs eylemleri ve bu süre içinde yapılan basın açıklamaları ile ilgili de sorgulandılar. Tutuklu olanlar da dahil gözaltına alınanlar, Türkiye’de yasaklanmış olan sol silahlı örgüt, Marksist Leninist Komünist Parti (MKP)’ye üye olmakla suçlanıyor. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre gözaltına alınan kişilere eylem alanında olduklarını gösteren telefon kayıtları ve fotoğraflar gösterildi. Yetkililer ayrıca silah ve patlayıcı madde de bulduklarını iddia ediyor ancak bu iddialar suçlanan kişiler tarafından reddediliyor. 

Başka bir gözaltı dalgası Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyelerini ve destekçilerini hedef aldı. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre 11 Haziran günü parti binasına ve çevre yerlere yapılan baskınlarda 72 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların dördü tutuklandı. Avukatlar, sorgulamaya alınan kişilerin “zor kullanarak anayasal düzeni değiştirmek” (TCK 309. Madde), “zor kullanak hükümeti devirmek” (312. Madde) ile suçlandığını söyledi. Tutuklanan dört kişiden biri Türk Ceza Kanunu’nun 314. Maddesi olan 
“yasa dışı örgüt üyeliği” ile, diğer üçü ise “yasa dışı bir örgüt adına suç işlemek” ile suçlanıyor (TCK 220/6. Madde). Yetkililer, gözaltına alınanlardan birinin Taksim Meydanı’nda polise molotof kokteyli atarken fotoğrafının çekildiğini belirtiyor. 

Taksim Dayanışma’nın üyeleri de hedef alınan gruplar arasında. Taksim Dayanışma, Gezi Parkı’nın yeniden yapılandırma planlarına karşı muhalefeti organize eden ve 150 siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve meslek kuruluşunu temsil eden bir platform. Polis, 8 Temmuz günü - parkın 15 Haziran’da polis tarafından boşaltıldıktan sonra kısa bir süre kamuya açıldığı gün - Taksim Dayanışma Platformu’nun 48 üyesini, destekçilerini Gezi Parkı’na çağırmasının 
ardından gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında İstanbul Tabipler Odası Başkanı Ali Çerkezoğlu ve Mimarlar Odası Başkanı Mücella Yapıcı da bulunmaktadır. Mahkeme, Ali Çerkezoğlu, Mücella Yapıcı ve diğer 10 kişinin tutuklanması talebini reddetti. Taksim Dayanışma’nın üyeleri Uluslararası Af Örgütü’ne eylemleri düzenlemeleri ile ilgili sorgulandıklarını ve “suç örgütü kurmak”la suçlandıklarını söyledi (TCK 220. Madde). 

İzmir’deki avukatlar Uluslararası Af Örgütü’ne dört polis operasyonu sonucunda 65 kişinin gözaltına alındığını, bunların 49’unun Ağustos sonu itibariyle hala tutuklu olduğunu belirtti. Tutuklu yargılananların 25’i üniversite öğrencisi. Gözaltına alınıp bırakılanlar Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı davranmak ve “görevli memura mukavemet etmek”le (TCK 265. Madde) suçlanıyor. Hala tutuklu olanlar hakkında ayrıca “yasa dışı örgüt adına suç 
işlemek” (TCK 220/6. Madde) suçlaması getiriliyor. 

YARGILAMALAR, 

Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları iddiasıyla birçok kişiye dava açılması, yetkililerin şiddet içeren bir eyleme katılıp katılmadıklarına dair herhangi bir kanıt olmaksızın kişileri sadece eyleme katıldıkları için yargılama isteğini gösteriyor. Geçmişte hakkında dava açılan birçok kişi sadece eylemlere katılmakla suçlanmıştı. ve şiddet içeren fiillerde bulunduğu iddia 
edilen kişiler hakkında da çoğunlukla herhangi bir kanıt bulunmamaktaydı. 

İstanbul’da Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları iddia edilen kişilere yönelik birçok dava açıldı. Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği davalardan biri, 29 Haziran’da Taksim’de bir Gezi Parkı eylemine katılan yedi kişiye açıldı. Çoğu 20’li yaşlarının başlarında olan sanıklar, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1. Maddesi uyarınca “kanuna aykırı bir toplantı veya yürüyüşten emir ve ihtardan sonra dağılmamak” ve TCK 265. Madde uyarınca “kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek”le ve TCK 125. Madde uyarınca “kamu görevlisine hakeret etmek”le suçlanıyor.88 

Savcıya göre, polis, (sayısı belirtilmeyen) bir grup göstericinin dağılması için birçok defa ihtarda bulundu ve daha sonra polise ve yüksek rütbeli devlet görevlilerine hakaret eden ve taş atan göstericilere yönelik güç kullandı. 

Savcıya göre, kişiler hakkında sunulan kanıtlar, üzerlerinde eldiven, toz maskesi, beyaz kask, siyah sprey boya, Taksim Dayanışma yazılı bir bez parçası, gaz maskesi, deniz gözlüğü ve kask olduğunu gösteren, ya eylem alanında çekilmiş ya da arama ve gözaltı sırasında elde edilen fotoğraflar. İki kişi ayrıca sapan ve ekmek bıçağı bulundurmakla suçlanıyor ancak kendileri bu suçlamaları reddediyor. 

Savcı sanıkların hepsinin polise mukavemet ettiğini, saldırdığını, Başbakan’a ve İstanbul’daki kamu görevlilerine hakaret ettiğini iddia ediyor ancak bu iddialarla ilgili bir kanıt sunulmadı. Savcı ayrıca fotoğrafların incelenmesi sonucu sanıkların Gezi Parkı eylemlerine düzenli olarak katıldıklarının ortaya çıktığını iddia etmektedir.89 

Ankara’daki Gezi Parkı göstericilerine karşı açılan ilk dava da benzer sorunlar 
barındırmaktadır. Ankara’da bir Gezi Parkı eylemi sırasında polis tarafından vurulan Ethem Sarısülük’ün cenazesine katıldıkları gerekçesiyle 73 kişiye dava açıldı (bkz. sayfa 37). 

Uluslararası Af Örgütü, göstericilere karşı açılan bu davanın, şiddet içeren ya da suç teşkil eden herhangi bir eyleme katıldıklarına dair bir kanıta dayandırılma dan, sadece cenaze yürüyüşüne katıldıkları için açılmasından kaygı duymaktadır. Göstericiler, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32. Maddesi uyarınca “yasal olmayan bir eyleme katılmakla” ve “ihtara ve zor kullanmaya rağmen kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnilmesi” ile suçlanmaktadır. Yasaya göre bu suç üç yıla kadar hapis cezası ile 
cezalandırılır.90 

Sarısülük’ün cenaze yürüyüşünün 16 Haziran günü Ankara’da Cemevi 91’nden başlayıp Kızılay merkezinden geçerek Sıhhiye’ye doğru yapılması planlanıyordu. İddianameye göre, cenaze yürüyüşüne, “provokasyonları ve istenmeyen olayların yaşanmasını önlemek” amacıyla izin verilmedi.92 İddianamede ayrıca cenaze günü saat 12.15 civarı sesli uyarı yapıldığı, yürüyüşün Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı olduğu ve sayısı 1,500 olarak 
belirtilen grubun dağılması aksi takdirde zor kullanılacağı uyarısı yapıldığı belirtilmekteydi. 

İddianamede barışçıl toplanma hakkı konusundaki uluslararası insan hakları standartlarına referans verilmekte ancak saldırı ya da şiddet içeren bir gösterinin bu hak kapsamında değerlendirilmeyeceği belirtilmektedir.93 Bu “kendiliğinden gelişen şiddet içeren fiillerin ya da bazı göstericilerin suç sayılan fiillerde bulunmasının barışçıl göstericileri barışçıl toplanma hakkından mahrum bırakamayacağı” yönündeki uluslararası standartlarla çelişmektedir.94 

Eylemleri dağıtmak için tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullanıldı ve hakkında dava açılan 73 kişi gözaltına alındı. İddianameye göre göstericilerden üçünün taş atarken çekilen video görüntüleri bulunuyor. Başka bir göstericinin ise elinde taşla görüntülendiği iddia ediliyor. Geri kalanı ise eylem alanında göz altına alındıkları ve o sırada yapılan aramada üzerlerinde eylemin bir parçası olduklarını gösteren malzemeler bulunduğu için yargılanıyor. İddianameye 
göre bu malzemeler arasında taş, gaz maskesi, deniz gözlüğü, losyon (muhtemelen göz yaşartıcı gazın etkisini gidermek için kullanılan), limon, süt ve sirke (göz yaşartıcı gazın etkisini gidermek için kullanılan diğer sıvılar) bulunuyor. 

Davanın ilk duruşması 1 Kasım 2013 tarihinde yapılacak. 

EYLEMLERLE İLGİLİ HABER YAPAN, GÖSTERİCİLERE YARDIM EDEN YA DA HAKLARINI SAVUNANLARA YÖNELİK SALDIRILAR, 

Üst düzey hükümet yetkilileri ve diğer kamu görevlileri göstericileri desteklediğini düşündükleri kişilere yönelik hakaret, eleştiri ve tehditte bulundu. Eleştiriye hedef olanlar arasında göstericilere lojistik destek vermekle, olayları medyada yanlış yansıtmakla ve hatta eylemleri düzenlemekle suçlanan farklı grup ve mesleklere mensup kişiler vardı. Ankara’da savcılığa gönderilen ve yasal ve yasa dışı örgütlerin halkı “suç işlemeye […] ve hükümete karşı ayaklanmaya teşvik ettikleri”ni iddia eden bir fezleke yetkililerin bakış açısını yansıtan 
önemli bir örnek. Raporda “eylemlere katılan şahısların çoğunluğunun örgütsel bir yapı içerisinde olmamasından dolayı, hükümet karşıtı basın-yayın kuruluşları, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, taraftar grupları ile sanat camiası mensupları ve marjinal gruplar tarafından eyleme katılan şahıslar kışkırtılmış ve yönlendirilmiştir” denilmektedir. Polis ayrıca bu grupların “yasa dışı eylemleri” demokratik bir hak gibi yansıttıklarını öne sürmektedir. Bu gruplar arasında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Ankara Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD), 
Ankara Tabipler Odası (ATO) gibi sivil toplum kuruluşları sıralanmakta ve bu kuruluşların eylemci gruplara kamuoyu desteği sağladıkları, yargı ve Ankara Emniyet Teşkilatı üzerinde psikolojik baskı oluşturmaya çalıştıkları, göstericileri polisin aşırı güç kullanımı ile ilgili suç duyurusunda bulunmaya teşvik ettikleri iddia edilmiştir. Rapor ayrıca CNN, BBC, Economist, Al Jazeera gibi uluslararası yayın kuruluşlarını eylemleri abartmak ya da çarpıtmakla ve yanlış haber yapmakla suçlamaktadır.95 

Hükümetin eleştirisinin hedefinde olan grupların temsilcileri ayrıca polis tarafından eylem alanlarında sözlü taciz, fiziksel şiddet ve diğer tür tehditlere maruz kalmışlardır. Bu gruplar arasında uluslararası medya ya da Türkiye’de muhalif yayın kuruluşları için çalışan gazeteciler, sosyal medya kullanıcıları, eylem alanlarında yaralanan göstericilere ilk yardım hizmeti veren doktorlar ve hukuki danışmanlık yapan ve gözaltına alınan kişileri temsil eden avukatlar bulunmaktadır. 

Kaçan göstericilere kapılarını açan iş yerleri de hükümet yetkilileri tarafından hedef alındı. Gezi Parkı’na yakın olan Divan Oteli bunların başında geliyor. Başbakan göstericilere bedava yiyecek verdiği iddia edilen iş yerlerinin yanı sıra, otel sahiplerini de “suçlulara yataklık etmekle” suçladı.96 Bunun hemen ardından Divan Oteli’nin sahibi olan Koç Holding’e ait üç şirketin Temmuz ayında vergi denetimine tabi tutulması ve hisselerinin bir milyar dolardan fazla değer kaybetmesi, hükümetin, Gezi Parkı eylemlerini desteklediğini düşündüğü için şirkete verdiği bir tepki olduğu düşünülmektedir ancak hükümet bu iddiayı reddetmektedir.97 

SAĞLIK PERSONELİ, 

Gönüllü sağlık personelininin çalıştığı revirler eylem alanlarında gerek hafif gerek ağır yaralanan göstericilere ilk yardım hizmeti sunmada kilit bir rol oynadı. Polisin kullandığı kimyasal maddeler, hızla fırlatılan cisimler ya da diğer tehlikeli araçlar düşünüldüğünde revirler ayrı bir önem kazandı. Polisin uluslararası standartlarda da belirtilen, yaralılara sağlık hizmetinin mümkün olan en kısa zamanda ulaştırılmasını engellemesi nedeniyle revirlerin önemi daha da arttı.98 Ankara ve İzmir’de doktorlar Uluslararası Af Örgütü’ne ambulansların 
“güvenlik nedeniyle” eylem alanlarına gitmediğini söyledi. Birçok gösterici Uluslararası Af Örgütü’ne eylemlere katıldıklarının ortaya çıkması durumunda gözaltına alınmaktan ya da haklarında dava açılmasından korktukları için tedavi olmak amacıyla hastaneye gidemediğini söyledi. Tüm bunlar nedeniyle revirlere olan ihtiyaç daha da arttı. 

Ankara, İstanbul ve İzmir’de doktorlar, polisin revirleri bastığını ve göstericilerin tıbbi yardıma erişmelerini engellemek ve sağlık personelini yıldırmak amacıyla tehdit ettiğini ve şiddet uyguladığını söyledi. Eylem alanlarında acil tıbbi yardım veren sağlık personeli de gözaltına alındı. 

7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR BÖLÜM 5

TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR  BÖLÜM 5


Gazeteci Gökhan Biçici Uluslararası Af Örgütü’ne 16 Haziran günü İstanbul’da bir eylem sırasında dövüldüğünü söyledi ve resmi olarak gözaltına alınmadan önce saatlerce gayri resmi bir şekilde gözaltında tutuldu.63 

“Saat yaklaşık 16.00 gibi Şişli civarındaydım. Gezi Parkı’nın boşaltılmasının ardından henüz bir gün geçmişti ve göstericilerin yeniden Taksim’e çıkması çağrıları yapılıyordu. 
Rumeli Caddesi ve Halaskargazi Caddesi’nin köşesinde, polisin yanında duruyordum. Her üç tarafta da göstericiler vardı. Elimdeki kamerayla IMC TV için çekim yapıyordum. 
Boynumda IMC basın kartı asılıydı. Saat yaklaşık 17.30 gibi Şube Müdür Yardımcısı olan bir polis yanıma geldi ve ‘Sikerim seni basın’ dedi. Boynumdaki basın kartını yırttı. Gaz maskemi, kaskımı ve iPad’imi aldı. Kaskımın ve maskemin üzerine basarak ezdi. 
Çantamı açıp içindeki biber gazına karşı kullanılan solüsyonu yere döktü. Tam o sırada bir gazeteci yanımıza gelip fotoğraflarını çekti ve beni basından tanıdığını söyledi. O sırada ben de kanalı aradım ve sokakta gözaltına alındığımı söyledim ve beni Taksim’de polis karakoluna götürebileceklerini söyledim. Polis o sırada göstericilere gaz sıkarak yeniden müdahale etmeye başlamıştı. Hepsinin maskesi vardı, ancak benimkini almıştı. 

Her taraf gaz içindeydi. İki tanesi beni yanlarında 500 metre kadar sürüklediler. 

Durdukları sırada cep telefonumdan gözaltına alındığıma dair bir tweet attım. Kanal beni aradı ve o sırada başıma gelenleri canlı yayında anlattım. Beni tutan çevik kuvvet polisleri beni neden tuttuklarını bilmediklerini ancak amirlerinin öyle istediğini söylediler. O sırada saat 18.30-19.00 olmuştu. Avukatım ve kanaldan bir arkadaş yanıma gelmek için yola çıkmışlardı. Ben ve serbest çalışan başka bir fotoğrafçı orada gözaltında tutuluyorduk. 

Polis göstericilere yeniden müdahale etmeye başladı ve bana da bir gaz maskesi verdi. O sırada bir polis amiri geldi. Beni cep telefonumla fotoğraf çekerken gördüğünü ve çekemeyeceğimi söyledi. Ben de ‘Gözaltında mıyım? Beni iki saattir burada tutuyorsunuz’ diye sordum. O da ‘Götüne sokarım telefonu’ diye karşılık verdi. Başka bir polise ‘Apartmana götürün, işini bitirin’ dedi. Polis amiri bana vurmaya başladı, iki polis de onunla birlikte yumruklarla, coplarla ve tekmelerle beni dövmeye başladılar. O sırada gerçekten çok korktum. Beni sokaktan bir apartmana götürürlerse dayak yiyeceğimi biliyordum. Elimden geldiğince kendimi korumaya çalıştım. Başımı ve kasıklarımı korumaya çalışıyordum. ‘Ben gazeteciyim, işkence yapıyorlar, bana yardım edin’ diye 
bağırdım. Etraftaki apartmanlardan beni duyanlar pencerelerinden bir şeyler atmaya başladılar. Apartmanlardan birinde birisi polisler beni dövdüğü sırada görüntüleri kaydetti.64 Daha sonra dövmeyi bıraktılar ve plastik bir kelepçe ile ellerimi arkadan bağladılar. Polislerden birisi ‘Seni öldürmek istiyorum ama burası yeri değil’ dedi. Daha sonra beni Ramada Oteli’nin dışarısına götürdüler ve polis otobüsüne bindirdiler. Bir tanesi ellerim arkada bağlı olduğu sırada suratıma yumruk attı. Otobüste 12 kişiydik. 
Herkes dayak yemişti, suratlarında kan vardı. Bir polis otobüse gelerek bizi coplarla dövmeye başladı. Herkesin elleri arkadan kelepçelenmişti. Ben ‘Gazeteciyim, bunu yapamazsınız’ diye bağırdım. O sırada saat yaklaşık 20.00-20.30 gibiydi. Otobüstekiler ben alınmadan önce polislerin arabaya gelip herkesi dövdüğünü söyledi. 

Otobüste olanlardan birinin astımı vardı ve çok kötü durumdaydı. Ambulans oradaydı ve ambulanstan birisi bana baktı. Başımda yara vardı ve kasığımdan kan geliyordu. Bana şanslı olduğumu ve eğer birkaç santimetre daha yakından vursalardı gözümü kaybedeceğimi söyledi, aynı şekilde daha ağır yaralansaydım testislerimin de patlayabileceğini söyledi. Polis elimdeki plastik kelepçeleri metal olanlarla değiştirdi ve otobüs yola çıktı. Önce Talimhane’de Point Otel’in önüne içinde gözaltına alınan insanların olduğu diğer polis otobüslerinin bulunduğu yere gittik. Bizi daha sonra Taksim Meydanı’nda Atatürk Kültür Merkezi’nin oraya, oradan da Karaköy’e götürdüler. Orada otobüsten birini çıkardılar. Polislerden birinin şoföre ‘İn aşağıya, gaz atalım, gebersinler’ dedi. Ama yapmadılar. Oradan Dolmabahçe’ye ve daha sonra Vatan Caddesi Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gittik. O sırada saat 00.00-00.30 sularıydı. Orada o sırada gözaltına alınan insanların içinde olduğu üç-dört otobüs daha bulunuyordu. 

Oraya gittiğimizde sivil giyimli bir polis otobüse geldi ve ‘Gökhan Biçici burada mı?’ diye sordu. Daha sonra kanalın bir milletvekili ile iletişime geçtiğini ve konunun İçişleri Bakanı’na intikal ettirildiğini öğrendim. Anlaşılan o ki İçişleri Bakanı da ‘İlgileniyorum’ demiş. Durum İçişleri Bakanı’na saat 21.00 gibi bildirilmiş ancak üç saat boyunca nerede olduğumu bulamamışlar. 

O sırada beni otobüsten indirdiler ve ellerimdeki kelepçeleri çözdüler. Gözaltına alınan çok sayıda kişi vardı, aralarından biri Cihangir’deki Alman Hastanesi’nden gözaltına alınmıştı. Suratı mosmordu ve şişmişti. Bana polisin elleri kelepçeliyken suratını tekmelediğini söyledi. Sağlık kontrolü için beni götürdüler, oradan döndüğümde diğer prosedürleri tamamlayarak hücreye koydular. Tüm nezarethaneler dolu olduğu için beni Terörle Mücadele Şubesi’ne koydular. Pazartesi sabahı saat yaklaşık 03.00 civarıydı. Salı sabahı savcılığa ifademi vermem için beni Çağlayan Adliyesi’ne götürdüler. Uzun süre orada bekletildim, ifadesini vermek için bekleyen çok sayıda insan vardı. Sıra bana geldiğinde, savcı hazırdı. Dayak yediğim anın görüntülerini izlemişti. Şikayette bulunmak 
istediğimi söyledim. Ben ve diğer birçok kişi gazeteci olduğumuz için dayak yedik. Bu sistematik bir uygulama.” 

Gökhan Biçici Uluslararası Af Örgütü’ne ayrı bir suç duyurusunda bulunduğunu ancak Ağustos sonu itibariyle savcılıktan henüz bir haber çıkmadığını söyledi. 

Eylem Düzyol ve Fulya Atalay, Uluslararası Af Örgütü’ne İstanbul’da eylem alanından haber yaptıkları sırada polis tarafından dövüldüklerini söyledi. Her ikisi de gazeteci Gökhan Biçici ile aynı gün ve aynı yerde dövüldüler. Uluslararası Af Örgütü’ne polisin bulunduğu taraftan fotoğraf çektikten sonra, göstericilerin bulunduğu yere geçtiklerini söylediler. 

“Saat yaklaşık 16.30 civarıydı, polis tazyikli su ve biber gazı kullanarak barikatları yıkmaya başladı. Gazdan dolayı hiçbir şey göremiyorduk, beyaz bir bulut gibiydi. Göstericiler kaçıyordu, biz de onlarla birlikte kaçmaya başladık. İkimiz ve tanımadığımız bir başka kişi bir apartmana sığındık. Üç ya da dört çevik kuvvet polisi bizim arkamızdan girdi, yanımızdaki kişiyi coplarla, tekmeler ve yumruklarla dövmeye başladılar. En fazla 20 yaşlarında bir erkekti. Polise sarı basın kartlarımızı gösterdik. Kartlara baktılar ve sonra bizi de dövmeye başladılar. Bir tanesi saçlarımı [Eylem’in] çekti, bizi tekmeleyerek dövdüler, sonra da apartmandan sokağa attılar. Polislerden biri Fulya’nın maskesini aldı. 
Her yerde gaz vardı. Sürekli ‘gazeteciyiz’ diyip durduk ama bizi dövmeye devam ettiler. Beş-on dakika boyunca dayak yedik sanırım. Daha sonra polis geri çekildi ve bizi dövenler de onlarla birlikte geri çekildiler. Biber gazından kaçmak için elimizden geleni yaptık, eylemler devam ediyordu ve sokakta yürümek çok zordu. Önce başka bir apartmana sığındık ve orada 20-30 dakika kadar dinlendik. Benim evim yakındaydı, saat 18.00 gibi eve varabildik. Sonraki gün vücudumuzdaki morluklar daha kötü olmuştu. 
Hastaneye gittik ve darp raporu aldık. Yaklaşık 10 gün sonra suç duyurusunda bulunduk. Savcılıktan hala bir haber çıkmadı.”65 

Radikal gazetesinde muhabir olarak çalışan Alp Buğra Bahadır Gültekin Uluslararası Af Örgütü’ne yaptığı açıklamada İstanbul’un Taksim semtindeki olaylarla ilgili haber yaptığı sırada polis tarafından nasıl dövüldüğünü anlattı. 

“23 Haziran günü sabah saat 01.00 civarıydı. İstiklal Caddesi’ne çıkan ara sokaklardan birindeydim. Polis biber gazı sıktı, ben de göstericilerin yanında kaçmaya çalışıyordum – yüzümde gaz maskesi yoktu. Polis arkamızdan geliyordu. Ben ‘Basınım’ dedim. Polis ‘Sikerim basını’ diye karşılık verdi ve copla vurup tekmelemeye başladı. Yere düştüm, o diğerlerinin arkasından gitti. Yanımdan geçen diğer polisler de vurmaya devam etti. 
Toplam yedi ya da sekiz polisten dayak yedim. Vücudumda dokuz ya da on dayak izi vardı. Polis gittikten sonra yerden kalktım yakındaki bir lokantaya gidip masaya çöktüm. 
Arkadaşlarımı aradım ve gelip beni oradan aldılar. Sonraki gün Bağcılar Medipol 
Hastanesi’ne gidip darp raporu aldım. Sonra polislerin beni dövdüğü sokağa gittim. 

Orada bir esnafla görüştüm ve polisin beni ve diğer birkaç kişiyi döverken gösteren kapalı devre kamera görüntülerini aldım.66 Polise karşı suç duyurusunda bulundum ve hala haber bekliyorum.” 

Alp Buğra Bahadır Gültekin 3 Ağustos günü Taksim’de başka bir olayda polis tarafından bir saat alıkondu.67 

POLİSİN İHLALLERİNE KARŞI CEZASIZLIK 

Polisin gücünü kötüye kullanması genel olarak belgelendirilmiş olsa da bu ihlallerden sorumlu kişilerin adalet önüne çıkarılması düşük bir ihtimal olarak görülmektedir. 

Türkiye'deki polis memurları uzun süredir, özellikle gösteriler söz konusu olduğunda, kovuşturmalara karşı uygulamada cezasızlıktan faydalanmıştır.68 Kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdikleri ihlallere yönelik etkin soruşturma ve kovuşturmaların ve gerçekten bağımsız şikayet mekanizmaların eksikliğine son yıllarda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve İşkenceye Karşı Komite tarafından da dikkat çekilmiştir.69 

Şikayetlerin ciddi şekilde soruşturulamayacağı ve etkin bir şekilde kovuşturulamayacağına dair uzun bir süredir var olan algılar ve şikayet edenlere yönelik karşı davalar açılmasına dair yüksek olasılıklı risk birçok mağduru ihlalleri yetkililere bildirmekten alıkoymaktadır. Gezi Parkı eylemleri konusundaki soruşturmalar görünüşte devam etmektedir fakat soruşturmaların seyri konusunda gözlenen bazı erken işaretler bilinen cezasızlığın devam edeceğine işaret etmektedir. 

Az sayıda bazı istisnalar haricinde, resmi açıklamalarda polise övgüler düzülmüş ve polis memurlarının yanlış yapmaktan muaf oldukları ifade edilmiştir.70 Özellikle Başbakan polisin yaptıklarını coşkulu bir şekilde savunmuş ve "destan" olarak nitelemiş, polisin şiddet mağduru olduğunu belirtmiştir.71 Gayri resmi gözaltı ve polis memurlarının yaygın bir şekilde kimliklerinin tespit edilmesini sağlayan kask numaralarını gizlemeleri gibi polis taktikleri de kovuşturmaların başarılı bir şekilde tamamlanması ihtimalini daha da zorlaştıran nedenlerden dir.72 

Ağustos ayı sonu itibariyle, bu raporda belgelenen vakalarda mağdur olan ve şikayette bulunan kişilerden yalnızca biri savcılık tarafından ifade vermeye çağrılmıştır. Başvuruda bulunanların büyük çoğunluğu, müracaatlarının ardından herhangi bir haber almamıştır. 

İstanbul'daki savcılar 11 Haziran'da kentteki polis şiddetine yönelik resmi bir soruşturma başlattıklarını açıkladı. Ancak, aradan üç ay geçmesine rağmen, ortada soruşturmanın ilerlediğine dair bir herhangi bir işaret ya da polislerin ifade vermek üzere çağrıldıklarına dair bir bilgi bulunmamaktadır.73 

Türkiye'deki kolluk kuvvetleri görevlilerinin uzun süredir yararlandığı cezasızlık, zor kullanılması konusunda en üst düzeylerde aldıkları destek ve aşırı güç kullanıldığında kendileri adına önerilen bahaneler, şüphesiz ki Gezi Parkı protestoları sırasında yaşanan polis ihlallerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur. 

FAİLLERİN TESPİT EDİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER 

Avrupa Polis Etiği Yönetmeliği gibi uluslararası standartlar, polis memurlarının, görev başındayken, polis olduklarını gösteren ve bir çeşit kimlik tespitine imkan veren şekilde giyinmeleri gerektiğini belirtmektedir.74 Türkiye yasaları görev başındaki polis memurlarına böyle bir yükümlülük getirmemekte, ancak çevik kuvvet polislerinin üzerine numaralar olan kasklar giymelerini gerekli kılmakta dır. Ancak bu gereklilik, sık sık ihmal edilmiştir. Çevik kuvvet polislerinin kask giyerken bile, sık sık bu numaraları etiketlerle kapattıkları ya da üzerinde numara olmayan kaskları giydikleri görülmüştür. 

Polis memurları sıklıkla gaz maskeleri taktıklarından, video ve fotoğraf delilleri üzerinden kimlik tespitlerinin yapılması da çoğu zaman oldukça zor olmaktadır. Kimlik tespitine imkan veren işaretlerin yokluğu ile birleştiğinde bu durum, polis memurlarının, diğer polis memurlarının aleyhte ifade vermeleri haricinde, kovuşturmaya uğramasını pratik olarak imkansız kılmaktadır. 

Polis memurlarının gösterilere sık sık sivil kıyafetler giyerek75 ya da yalnızca polis yeleği giyerek müdahale ettikleri de gözlenmiştir. Sivil polislere ek olarak, birçok durumda sivillerin de göstericilere yönelik şiddete katıldıkları, bunu yaparken polis tarafından engellenmedikleri ve bazen de polis memurlarıyla birlikte hareket ettikleri görülmüştür (bkz. Ali İsmail Korkmaz vakası, sayfa 38). 

RESMİ GÖZALTI PROSEDÜRLERİ DIŞINDAKİ GÖZALTI UYGULAMALARI 

Kolluk kuvvetlerinin güçlerini kötüye kullanmaları ile ilgili yukarıdaki bölümde de belirtildiği gibi, gözaltına alınanların birçoğu serbest bırakılmadan önce sokakta ya da polis araçlarında tutulmuşlardır. Bu tür durumlarda, resmi gözaltına alınan kişilere uygulanabilecek bir yakına haber verilmesi, avukata ve tıbbi muayeneye erişim ve gözaltı merkezlerinin video kaydı altında olması gibi koruma önlemleri söz konusu olmamakta ve bu da görevi kötüye kullanma ihtimalini artırarak bu durumların tespitini daha da zorlaştırmaktadır. 
Bir dizi vakada, polis memurlarının, gayri resmi gözaltına, özellikle protestoculara yönelik kötü muamelede bulunma amacıyla başvurdukları görülmektedir (bkz. Gökhan Biçici sayfa 31, M.E sayfa 30 ve Alper Merdoğlu sayfa 28). 

Gözaltına alınan kişilerle ilgili diğer önlemler de gözardı edilmiştir. Gözaltına alınan kişilerin tıbbi muayeneden geçirilmesi genel olarak riayet edilen bir kural olmuştur. Ancak, Uluslararası Af Örgütü’ne bilgi veren kişiler, birçok vakada muayene sırasında polislerin de odada bulunduklarını ve doktorların kötü muameleden şikayet eden kişilerin durumlarını incelemedikleri ve bu tür yaralanmaları tıbbi raporlara geçirmediklerini söylemiştir (bkz. M.E. 
sayfa 30, Deniz Erşahin sayfa 26, Alper Merdoğlu, sayfa 28). 

ETKİN SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA EKSİKLİĞİ 

Uluslararası insan hakları standartlarına göre, kolluk kuvvetlerinin insan hakları ihlalleri işlediklerine dair tüm iddialar, derhal, kapsamlı, tarafsız ve etkin bir şekilde soruşturulmalıdır. Gezi Parkı eylemleri kapsamında polis ihlallerine yönelik açılan soruşturmularla ilgili bir sonuca varmak için henüz çok erken olsa da, mevcut belirtiler durumun pek umut verici olmadığını gösteriyor. 

Yukarıda, kolluk kuvvetleri tarafından aşırı güç kullanılması ile ilgili bölümde aktarılan ölümcül olmayan 20 yaralanma vakasının, 16’sında suç duyurusunda bulunuldu. Ağustos sonu itibariyle savcılık sadece bir tanesi ile ilgili işlem yapmıştı. Savcılıktan herhangi bir cevabın alınmadığı vakalarda, suç duyurusunu yapan kişilerin avukatları, savcılık tarafından tek bir görgü tanığının ya da polis memurunun bile tespit edilmediğini söyledi. 

Buna karşın, Uluslarararası Af Örgütü mevcut kanıtlar doğru düzgün incelenmeden bazı soruşturmaların kapandığı bilgisini edindi. 

Örneğin, E.O.’nun avukatı Uluslararası Af Örgütü’ne 1 Haziran günü İzmir’in Basmane semtinde polisin aşırı güç kullanması sonucu yaralanan müvekkili adına yaptığı ayrıntılı suç duyurusunu gösterdi. E.O., bulunduğu yerin yakınına atılan bir gaz kapsülü sonucu başından yaralandığını söyledi. Yaralanmanın doktorlar tarafından belgelenmiş ve olayın yaşandığı yer ve zamanın dosyada belirtilmiş olmasına rağmen, avukat Uluslararası Af Örgütü’ne savcının müvekkilinin ifadesini almadan takipsizlik kararı verdiğini söyledi. 

Polisin aşırı güç kullanmasından kaynaklanan üç ölüm vakasındaki soruşturmalar ile ilgili durum ise daha karmaşık. 

3 Haziran günü Antakya’da bir eylemde başından yaralanan ve 4 Haziran’da hayatını kaybeden Abdullah Cömert vakası (bkz. sayfa 21) yukarıda ifade edilen gecikmelere bir örnek teşkil ediyor: Ağustos sonu itibariyle olayın ardından üç ay geçmiş olmasına rağmen, olay yerindeki hiçbir polis memuru ifade vermek üzere savcılığa çağrılmadı. 

Aşağıda aktarılan Ethem Sarısülük vakasında ise bir polis memuru hakkında olası en düşük cezalar istenerek dava açıldı. Ayrıca Ethem Sarısülük’ün ailesinin ve muhtemel görgü tanıklarının üzerinde baskı kurulduğuna dair endişe verici belirtiler mevcut. 

Ethem Sarısülük 1 Haziran günü bir polis memuru tarafından sıkılan gerçek mermi ile başından vuruldu. 14 Haziran’da ise hayatını kaybetti. Ethem Sarısülük’ün polis tarafından vurulduğu anın görüntüleri mevcut ve Sarısülük’ü vuran polis memurunun kask numarasının görüldüğü video sosyal medya sitelerinde yaygın olarak paylaşıldı.76 

Video polis memurunun diğer çevik kuvvet polislerinden ayrılarak ilerlediğini, yerdeki bir göstericiye tekme attığını ve etrafında polise doğru taş atan göstericilere karşı silahını çıkararak ateş ettiğini gösteriyor. Videoda polisin üç el ateş ettiği, iki kurşunu havaya birisini ise yere paralel bir şekilde sıktığı görülüyor. Ateş ettiği sırada polis memurundan beş metre uzaklıkta duran Ethem Sarısülük, bu üçüncü kurşun ile vuruldu. 

Savcılar olay yerinde ilk incelemelerini ancak 7 Haziran gününde gerçekleştirdi. Ateş eden polisin kimlik tespiti ile ilgili herhangi bir sorun bulunmazken, olaydan ancak iki hafta sonra 14 Haziran günü gözaltına alındı ve ifadesinin alınmasının ardından aynı gün serbest bırakıldı. 

Savcılık polisin, göstericiler kendisine taş attığı sırada içinde bulunduğu durumdan dolayı yanlışlıkla ateş ettiğini iddia etti. Polis, Türk Ceza Kanunu’nun 27. Maddesi olan “meşru savunmada sınırın aşılması suretiye öldürmek” suçundan yargılanıyor (Türk Ceza Kanunu’nun 81. ve 27/1 Maddesi). 

Duruşma hakimi, bir kamu görevlisinin görevini yaptığı sırada işlediği bir fiille ilgili yargılanabilmesi için yetkililerden izin alınması gerektiğini söyleyerek yargılamayı durdurdu. Karar yüksek mahkeme tarafından geri çevrildi. Ağustos sonu itibariyle dava henüz başlamamıştı. 

Ethem Sarısülük’ün ailesinin avukatı Uluslararası Af Örgütü’ne, bulduğu üç görgü tanığının biri hakkında eylemler sırasında işledikleri iddia edilen suçlarla ilişkili olarak yakalama emri çıkarıldığını, diğerinin ise önce gözaltına alındığını ve tutuklandığını, sonradan serbest bırakıldığını söyledi. 

Ethem Sarısülük’ün erkek ve kız kardeşi Uluslararası Af Örgütü’ne, Ethem Sarısülük’ün komada olduğu sırada hastanede sivil polisler tarafından tehdit edildiklerini söyledi. Ayrıca kardeşlerinin ölümünün ardından tanımadıkları kişilerden tehdit telefonları aldıklarını belirttiler. Avukatları tanık olmak isteyen bir başka kişinin de tehdit içeren telefonlar almaya başladığını söyledi. 

Ethem Sarısülük’ün ailesi Uluslararası Af Örgütü’ne, Ethem Sarısülük hastanede komada olduğu sırada yazdığı iki duvar yazısı nedeniyle Saısülük’ün babası hakkında kamu malına zarar vermekten dava açıldığını belirtti. 

Bir Gezi Parkı eyleminde dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz vakası göstericilere şiddet uygulamakla suçlanan polis memurlarının tespit edilmesinin önündeki engeller konusunda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Polis memurlarının, sivil kıyafetlerle ve üzerlerinde polis olduklarını gösteren hiçbir işaret olmadan göstericilere şiddet uyguladıkları iddia edilmektedir. Polis, ayrıca, sivil kişileri yönlendirmek ve onlarla birlikte hareket etmekle de suçlanmakta  dır. Korkmaz’ın ölümünün ardından, yetkililer hiçbir polis memurunun saldırıda 
bir rolü olmadığını söyledi. Saldırıyı gösteren video görüntüleri ise yok edildi. 

Sorumluların tespit edilmesinin önündeki engellere rağmen, olayla ilgili çok sayıda kanıt toplandı ve soruşturma ve yargılama sürecinde ilerleme kaydedildi. Şüphelilerin tespit edilmesi daha çok Korkmaz’ın ailesinin ve avukatlarının yürüttüğü kampanya ve vakanın medyada geniş yer bulması ile görgü tanıklarının ortaya çıkması sayesinde oldu. Soruşturmada görevli savcının da saldırının kanıtlarını toplamada büyük bir etkisi oldu. 

Eskişehir’de yaşayan Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran günü saat 23.00’ten sonra bir Gezi Parkı eylemi sırasında aldığı darbeler nedeniyle hayatını kaybetti. Görgü tanıkları Korkmaz’ın elleri sopalı bir grup sivil giyimli kişi tarafından dövüldüğünü söyledi. 

Ali İsmail Korkmaz’ı dövenler arasında sivil giyimli polis memurlarının da olduğuna dair çok sayıda iddiaya rağmen Eskişehir Valisi’nin polisin olayda bir rolü olmadığına dair açıklama yapması, polisin yetkililerden nasıl destek aldığını gösteriyor.77 

Olayla ilgili kapalı devre kamera görüntülerinin bulunmasında çok sayıda engel ile karşılaşıldı. Olayın gerçekleştiği yerdeki iki kameranın çektiği görüntüler, bozuk oldukları ya da o sırada kayıtta olmadıkları iddiasıyla savcılara başta verilmedi. Daha sonra, fırıncıda bulunan kamera kolluk kuvvetleri tarafından savcılara verildi ancak görüntüler zarar görmüştü ve saldırıyı gösteren en önemli dakikalar silinmişti. Savcı, polisin delilleri yok etme olasılığı ile ilgili bir soruşturma başlattı ancak daha sonra yaptığı bir açıklamada görüntülerin silinmesinden polisin değil sivillerin sorumlu olduğunu söyledi.78 Savcının talebi üzerine, jandarma silinen görüntüleri kurtarmayı başardı. Saldırının gerçekleştiği yerdeki otele ait ikinci kameranın görüntülerine de erişilemedi. 
Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü gece, bir sivil polisin otel müdürüne kamerayı 
kapatmasını söylediği ve ardından görüntülerin silindiği iddia edildi.79 

Bu kameradaki görüntüler ise hala kurtarılamadı. 

Elde edilen görüntüler ve olayın medyada geniş yer bulmasının ardından ortaya çıkan görgü tanıklarının ifadelerine dayanarak, 7 Ağustos günü Ali İsmail Korkmaz’ı kasten öldürmek suçlamasıyla dört kişi hakkında dava açıldı ve tutuklu yargılanıyorlar. Dört şüpheli arasında Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli bir polis memuru ve fırının sahibi bulunuyor.80 Polis ve sivillerden alınan ifadelerin ardından soruşturma devam etti. 24 Eylül günü Eskişehir’de bir mahkeme savcının iddianamesini kabul etti. Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünde rolü olan sekiz kişi yargılanma olasılığı ile karşı karşıya. 

Şüphelilerin dördü Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli sivil polis memuru, dördü ise onlarla birlikte hareket eden sivillerden oluşuyor. 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***