26 Şubat 2019 Salı

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 4

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 4 



Bu şekilde. 

Şimdi, bu kesimler, bu olgular askerin içinde de oluyor, polisin içerisinde oluyor. 
Yani, ben, mesela şu anda Demokratik Toplum Partisi değil mi? Yani, içimizde yok mudur? 
Bizim içimizde de huzuru belki istemeyenler var. Yani, her tarafta oluyor... 
...ayın 10'unda, Vali Bey, Emniyet Müdürlüğüne bizi çağırdı. Dedi ki, İlçe 
Emniyet Müdürlüğüne gelir misiniz. Yine belediye başkanları olarak. Biz giderken, çevik kuvvetten 40-50 kişi orada, girişte, nereye gidiyorsunuz diye sordu. Ben, Vali Beye gideceğiz dedim. Arkadaşlarla birlikte bizi çağırmış. Bir tane polis çok ters hareket etti Niye böyle yapıyorsun dedim. Hatta, o anda, yere bir tane mermi de patlattılar. O mermi sekseydi bize değerdi. Niçin patlattılar falan. Ne oluyor, niye böyle davranıyorsunuz, insan biraz rahat davranır, biz burada bir şeylerin olmaması için çaba gösteriyoruz dedim. Beyefendi, ne iş yapıyorsunuz dedi bana. Belediye başkanıyım dedim. Evet, sunardınız dedi. Bu hükümet düşecek. Bu İçişleri Bakam istifa edecek. 
Önce bana dedi, seninle, sizinle sonra daha rahat görüşeceğiz. Çok daha rahat bir şekilde görüşeceğiz. Bu şekilde tehdit ettiler. Ben dedim ki, balon, sen bizim de polisimizsin, bu asker bizim de askerimiz, biz senin de belediye başkanınız. Biz, ne senin canının ne bu insanların, çocukların canının yanmasını istemeyiz, hiç kimsenin. Biz, bunun çabası içerisindeyiz. İki gündür burada yapağımız sağduyunun, çabamızın mükafatı herhalde bu olması gerek dedim, sizin yaklaşımınızla. Başka bir şey aklınızdan geçmiyor mu, düşünemiyor musunuz, biraz daha olumlu davransanız, biraz daha, Belediye Başkanıyız, senin Müdürün çağırmış, senin Başsavcm çağırmış. Kim çağırırsa çağırsın dedi, aynen böyle tepki gosterdL Ben, bu sefer telefon açtım. VaU Beye dedim ki, bizi içeri koymuyorlar. Onlar içeriden, Başsavcı, Emniyet Müdürü, onlarm şeyiyle 
bizi içeri aldılar. Gittik, dedik ki, olay bu. İşte, Vali Beyin tavrı, çocukların psikolojisi dedi, arkadaşları şehit oluyor, şu oluyor, bu oluyor falan dedi. Dedim, tamam, biz istemiyoruz kimse yasanımı yitirsin. 
Bu çabamız var. 
Bu da Şemdinli'de başımıza geldi... 

METİN KAŞKOĞLU (Düzce) - ...Şimdi, size şunu sormak istiyorum; ama, tabiî, 
bizim komisyonumuzun kuruluş amacı şu: Susurluk dediniz, işte birtakım olaylardan bahsettiniz. Ne oluyor, bölgede ne var? O, birtakım, işte bu hükümet düşecek, o gidecek, sizinle daha rahat görüşeceğiz de geçti o söylediğiniz, birtakım güçler bir yerden düğmeye basb, tekrar olaylar orada artmaya başladı, bombalama olayları başladı dediniz. Kim bastı? Ne bu? Devletin içindeki bir yapılanma mı? Susurluk'ta, dediğiniz, Susurluk'ta, hadi onu da açıklayalım, devletin yasal görevlilerinin bazen yasayı aşarak, gayri yasal bir yapılanması; 
burada da mı böyle bir şey var? Hakkâri'de de böyle bir şey var mı? Siz bunu mu söylemek istiyorsunuz? Biraz daha bunu somutlaştırabilir misiniz bize?... 

M. SALİH YILDIZ - Evet, teşekkür ederim...Türkiye'nin içine çekildiği kaos, Sayın Demirel'in de, eski Cumhurbaşkanımızın da söylemiyle Türkiye'de iki tane devlet var; biri esas devlet, biri de derin devlet dediği ve bunu birçok kez resmî ağızlardan da, işte, televizyon panellerinde de geçen hafta özellikle Kanal 7'de Nazlı Ihcak'ın programında da özellikle sıkça tartışılan Türkiye'nin bu manzarasında gerçekten ne oluyor? Yani, Türkiye'nin selamete ulaşmasını engelleyen noktalar nedir, sıkıntılar nedir? Bu, özellikle bana göre ve belki eğer tabiri caizse, yanlış anlaşılmazsa, oradaki halkın psikolojisine göre de 
Türkiye'nin demokrasiye geçişini istemeyen, özellikle sıkıyönetim döneminde, 12 Eylül döneminde bölgede sıkıyönetim olağanüstü hal birçok kesime çok güzel rantlar oluşturduğunu, oraya gelen daha önce ya burası sürgünler yeri, tehlike yeri deyip de, sonra oraya gelip de gitmemek için çaba harcayanları düşündüğünüz zaman. 
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Kim bunlar? 

M. SALİH YILDIZ - İşte, bunlar memur, subay, astsubaylar, polisler ve resmî memurlar, 
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Onu açık açık söyle. 
M. SALİH YILDIZ - Tabiri caizse, yani, bir horoz sırtındaki ev eşyasiyla gelip, 
TIR'larla dönen, işte, olağanüstü hal bölge tazminatlarının maaşlarına ekstra şeyler, oradaki halkın o psikoloji durumu, hem ekonomide, hem eğitimde, hem sağlıkta yaşam koşullarına, sosyal yaşam koşullarına geri kalmışlığın verdiği o fakirlik, ıstırap da; işte, sınır kapılarının da işlevsizliği, kapatıldığı. İşte, İran sınır kapısı ve Esendere yıllardır, bir kapı, adı kapı ama kime hizmet ediyor? 

Bir ara, işte, Hakkâri Valisinin geçmişteki valilerin denetiminde belli kişilere mazot ruhsatı verildi, satışı verildi. Belli kesimlerin palazlandığı; halkın yoğunca fakir kaldığı; koruculuk sistemiyle de köylerin boşaldığı... 

İnsanların korucu başı ; Korucuların kendi ellerindeki mallarını saunaları, davarlarını, hayvanlarım, sadece koruyucu maaşına talim etmesi; yine, koruculuğu kabul etmeyenlerin şehre göç etmesi, şehrin 90'larda 15 000 
kişiyken Yüksekova gibi bir yerin, birdenbire 100 000'in üzerine çıkması... Şimdi, burada, artık, insanlann meşru değil gayrimeşnı, yani, ister istemez, işte, İran'dan mazot getirmek, bir bidon mazot için arabasının bağlandığı, bilmem işte alışveriş, ticaret, gayri ticaretler falan, bu insanlar işte yol aramalardaki durumlarda, elde edilen rantlarla, işte, oradaki güvenlik güçlerinin yol aramalarında, canlan istedikleri zaman bir bakıyorsun eroinle binlerce kilo 
yakalanıyor bölgede, bir bakıyorsun fld yıl için tonlarca bahsediliyor, İstanbul'lar da, Avrupa'larıda bunlar Türkiye'den geçiyor, kimse yakalanmıyor. Şimdi, bu bölge, olağanüstü hal sürecinden bugüne kadar, yani, önce istenmeyen, sürgünler yeri, sonra, oradan ayrılmak istemeyenlerin meskeni durumunda... Oraya gelen memurlar İçin diyorum. Şimdi, oradaki ağalar, korucu başlan, herkesin arak bir rant sağladığı bir bölge durumuna gelmesi, arak orada demokrasinin ve insan haklarının  bir an evvel inşası; bütün bu imkanların herkesin elinden çıkacağı kaygısının da verilmesiyle, özellikle Türkiye'de yani 
demokrasiden rahatsız olan kesimlerin, işte, bu Kürt sorununu, işte, bunlar da bizim insanlarımız, bunlar da bizim kardeşlerimiz, bunlar da işte bizim Kafkaslarda, Korelerde, Viyanalarda, şurada burada, beraber, Türkiye Cumhuriyetini kurmada ortak yaşamımızı yitirdiğimiz insanlarımız demeleri yerine, tam tersine, yani, sonuçta, kanayan yara devam etsin, bu insanların sorunları çözümsüz kalsın, çözümsüz kaldıkça biz her konuda rant 
sağlayabiliriz diyen kesimlerin, işte, belki bu kesime özellikle derin devlet dediğimiz anlayışın kendisi, yani, bölgenin huzura kavuşmasını istemiyor. 

METİN KAŞIKOGLU (Düzce) - PKK orada bir huzur ortamı ister mi?..Demokratik 
açılımlar işine gelir mi PKK'nın? 
M. SALİH YILDIZ - Şimdi, onları dinlemeyeceğiz. Daha çok mesela onların 
söylemediği de var bu konuda; ama, oradaki halkın söylemi önemli. O halkın söylemi bana göre hem ülkemizi, devletimizi hem onlan da bağlamak. Yani, orada İstenilen şu: Şimdi, ben bir şeyi açık söyleyeceğim: Yüksekova'da çalacağınız her kapıda, gidin, kanayan bir yarası var, çocuğu dağdadır, ama, bir çocuğa da askerdir. Kesinlikle... 
Şimdi, evde oturuyor, çocuğun askerdeki operasyonlara çıkma, yaşamını yitirme kaygısını, operasyona çıkan çocuğunun kendi diğer evladıyla karşılıklı, karşı karşıya gelme psikolojisini düşünen binlerce aile var Yüksekova'da. Bölgede de bu böyle. Yani, herkes bunu istiyor... 
...M. SALİH YILDIZ - Evet, şimdi, onlar, şimdi, Sayın Komisyon Başkanım, o 
konuda insan psikolojidir, orası İstanbul gibi değil, günlerce birbirini görmeyebilirsin İstanbul'da, Ankara'da, orada herkes herkesi her gün görüyor. İnsanların orada o çıkan yasalara, pişmanlık yasalarına, benzeri şeylere, şimdi insan psikolojisidir, yani, biz devletimizi korumada, ama doğru, ama dürüst, ama demokratik birçok fedakarlığı yaparız, o ayrı bir şey ama, sonuçta, insanların içerisinde, toplumların içerisinde işte bu ajandır, bu itirafçıdır, bu bilmem nedir denilen bu psikolojiyi o halk yaşadığı için, çıkardan o tür yasalardan fazla yararlanmamıştır nisanlar. Neden? Çünkü, çocuğumu 
getireceğim ama benim bütün çevrem bana arak sırt çevirecek, yanlış bakacak, yanlış yorumlayacak psikolojisi. 

Bence bu yasaları çıkarmayla bir seferliğine bir genel af çıkardırdı, herkese böyle rehabilitasyon dediğimiz o psikolojiyle yaklaşırdık, onun için yasalarımızda o kültürel, sosyal, benzeri dediğimiz değişikliklerle buluşturabilseydik, bugün bu sorunlar olmazdı, zaten bugün istenilen de budur. Çözüm olarak da önerilen budur. Bölge halkının da hükümetimizden özellikle belki Meclis araştırma komisyonunun çalışmalarının etkisiyle hükümete vereceğiniz önerilerden beklentisi budur. Yani, bir genel af, sosyal ve kültürel değişiklikler, işte, belli haklar... 
METİN KAŞIKOGLU (Düzce) - Siz böyle bir şey görüyor musunuz? Polis 
camiasıyla asker camiasının arasında halkla olan ilişkileri arasında bir farklılık var mı? 
M. SALİH YILDIZ - Yüksekova için diyorum, orada emniyetin halka yaklaşımı, 
ülkesine, devletine bu nisanları olan bitenleri unutma, acdan unutma, iyi davranma, beden dilini iyi kullanma yaklaşımı açık ve net ortadadır. Ama, biz, bir komutanımızı iki yıldır görmemişiz. Çarşıda bir yerde bir su içtiğini bile görememişiz. 
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Komutan derken kimi kast ediyorsun? 
M. SALİH YILDIZ - Yüksekova Tugay Komutanını. 
Şeklinde beyanlarda bulunulmuştur. 
Komisyonumuzca Hakkari Merkez, Yüksekova ve Şemdinli'de polis-halk diyalogu ve ilişkilerine yönelik olarak Milletvekili, Vali, Kaymakamlar, Emniyet ve Askeri görevliler ve Belediye Başkanlarının yaptıkları açıklamalar göz önüne alındığında; Onlarca yıldır ülkemizin özellikle doğu ve güneydoğu bölgesinde Devletin tüm kurumlan ile kararlı ve azimli bir şekilde sürdürülen terörle mücadelede başat unsur, yöre halkının desteğinin muhakkak surette sağlanması olmuştur. İstikrarlı ve kalıcı bir başarının temel öğesi olan bölge insammn mücadeleyi benimsemesini temin etmek, ana hedef ittihaz edilmiştir. Bu desteği aksatabilecek uygulamalardan özenle kaçınmak da, bu mücadelenin bir 
başka önemli ayağını teşkil eder. Hakkari bölgesi özellikle Yüksekova ve Şemdinli ilçeleri PKK terör örgütü gözünde özel konumu olan alanlar arasındadır. Örgüt ilk silahlı eylemini 1984 yılında Şemdinli ilçesinde gerçekleştirmiştir. Terör örgütünün, gerek anılan bölgeye yakın Kuzey Irak'ta kamplarının bulunması, gerekse fiziki şartların elverişsizliğinden istifadeyle ülkemizin Irak ile olan sınır hatlarından geçiş kolaylığına sahip olması gibi nedenlerle anılan bölgede eylemlerini zaman zaman arttırdığı görülmektedir. Ülkemizin bölücü terörle mücadelesinde böylesine önem arzeden bu bölgede görev alan kamu  görevlilerinin, yöre inşam ile ilişkilerinin sıcak ve olumlu olması izahtan varestedir. 
Genel olarak emniyet görevlileriyle vatandaşlar arasındaki ilişkilerin iyi olduğu, 
karşılıklı sıcak ilişkilerin kurulduğu, polis-balk ilişkilerinde 1-2 olay dışmda olumsuzluk yaşanmadığı değerlendirilmektedir. Şemdinli olayı sonrasında olan iki olay ( Vali ile yapılacak toplantıya katılmak üzere giden Belediye Başkanlarına yönelik olarak 1-2 polisin davranışı ile Hakkari Belediye Başkanının Hakkari'de protesto gösterileri esnasında binaların çatısından göstericileri kışkırtmak amacıyla polislerin sapanla taş attığı iddiası) dışmda Kaymakamlar ve emniyet görevlilerinin açıklamaları yanında gerek Hakkari Milletvekilleri gerekse belediye başkanlarınca polis-halk ilişkisinde olumsuz ve eleştirilecek bir husus bulunmadığı, diyalogun sıcak ve ilişkilerin kaynaşmayı sağlamaya dönük olduğu ifade edilmiştir. 

Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü ile ilgili olarak, Komisyonumuzun mahallinde 
yaptığı çalışma sırasında, halkla sıcak bir diyalogun sağlamadığı, halkla-polis 
ilişkilerinde soğukluk yaşandığı, birbirlerine şüpheyle yaklaştıkları, tam bir güven ortamının sağlanamadığı, halkın 3 yıl önceki İl Emniyet Müdürleri dönemini sitayişle andıkları izlenimi edinilmiştir. 

Ancak yukarıda belirtildiği gibi Yüksekova İlçesi 21. Sınır Tugay 
Komutanlığının, Yüksekova Emniyet Müdürlüğü ile aralarında toplumsal olaylara 
müdahale tarzı gibi bazı emniyet hizmetlerinin sunumu konusunda sorunlar yaşandığı, askerlerin çarşıya alışveriş amacıyla çıkmasına izin verilmemesi, esnafların bayrak yürüyüşüne yeterince katılmamaları ve zaman zaman da kepenk kapatılması gibi konularda yeterince duyarlı davranmadıkları gerekçesiyle cezalandırıldıkları şeklinde yorum ve değerlendirmelerin yapıldığı, bu nevi bazı uygulamaların yöre halkının kimi yakınmalarına konu obuası, bölgede Devletimizce büyük fedakarlık ve özveri ile yürütülen terörle mücadelede, toplumun her kesiminin de içinde olacağı bir stratejinin tatbikinde bazı aksamaları tevlit edebileceği kaygısına yol açmıştır. Belirtilen nedenle, 
Komisyonumuzca, konunun hassasiyetine binaen Yüksekova 21. Sınır Tugay 
Komutanlığının söz konusu uygulamalarının incelenmesi için Genel Kurmay 
Başkanlığınca gerekli işlemin yapılmasının yerinde olacağı kanaatine varılmıştır. 


KAYNAK;

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1153.pdf

https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/kr_22HakkariSemdinli.pdf

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 3

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 3 



ŞEMDİNLİ ilçesinde Polis-Asker ve halk ilişkisine yönelik olarak; 

4) Şemdinli Kaymakamı Mustafa Cihat FESLİHAN; 

MUSTAFA CİHAT FESLİHAN- Şöyle, göreve başladığımız süre içerisinde, gerek 
askeri personel, emniyet teşkilatımız, diğer daire amirlerimiz vatandaşlarla böyle sevgi, saygı ölçüsünde olumlu bir diyalogumuz vardı. Özellikle bizim yaptığımız hem resmî hem dini bayramlara katılımları olurdu. Biz de ramazan aylarında her haneye ayrı ayrı günlerde, iftarlarda ziyaret ederdik. Vatandaşlarımız bizlere gelirlerdi, problemleri, sorunları konusunda biz onlara Sosyal Yardımlaşma Vakfı olsun, diğer eğitim, sağlık yardımı gibi konularda yardımcı olurduk. Aynı şekilde yine güvenlik güçleriyle de ilişkileri bu konuda... 
AHMET ERSİN (İzmir) - Polis mi jandarma mı? 
MUSTAFA CİHAN FESLİHAN - Polis, jandarma, yani öyle güzel bir sohbet 
ortamı vardı. Dolayısıyla biz olay yerine gittiğimizde de orada toplanan kalabalığı sakinleştireceği miz konusunda kanaatimiz hasıl olmuştu. Fakat 9 Kasımda o toplumsal olaylar o kadar hızlı gelişti ve bir anda topluluk bir anda galeyana geldi..." 

5) Şemdinli İlçe Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN; 

TACETTİN ASLAN - ...2004 yuma kadar bu terör örgütünün bir sözde ateşkesi 
vardı o bölgede, ondan dolayı hiç olay olmamış... İşte, 2004'ün Haziran ayı tahmin ediyorum, sözde ateşkesi kaldırınca örgüt, bu tür bölgede eylem ve işte askeri araçlara, özellikle Şemdinli ve Yüksekova arasmda maym koyma çok sık olur hale gelmişti o dönemlerde. Tabiî, sürekli istihbarat bilgileri akıyor, işte, şu kadar örgüt mensubu geldi, şehre girecek gibi istihbarat bilgileri, sürekli, geldiler, gidiyorlar, görüldüler. İşte, eylem olacak. Sürekli akıyordu bize o bilgiler. Biz, tabiî, hazırlıklıyız, olabilecek her türlü gelişmelere karşı. Benim göreve başlamamla, ilk şeyler bunlar oldu. Ama, halkla temas kurduk. Sürekli, yaklaşık, su son 3 aya kadar, hatta, son olaya kadar, ben, sürekli çarşıda gezerim, dolaşırım, resmi elbiseyle gece de çıkarım, noktaya giderim, yürürüm, 
kaldırımlarda otururum. Yani, esnafa sürekli giderim, içlerinde olurum, çay içerim, onlar bana gelirler. Yani, halkta, terör örgütüne yönelik herhangi bir destek ya da bir sempati ya da şehir merkezinde yaşayan halk kitlesi... Gençler de dahil, yani, lise öğrencileri de dahil buna, hiçbir eylem yok, hiçbir karışan da yok. Yani, şehir merkezinde böyle bir şey yok, her şey çok güzel. Yani, lise gibi, Şemdinli gibi bir yerde lise var; fakat, lisede en küçük bir eylem yok. ...16 000 nüfusu var. Benim izlenimlerim bunlardı. İşte, bu son üç aya gelinceye kadar, şehirde, yine, öyle bir bomba eylemi, ya da... Sadece hatırladığım kadarıyla, bir ya da iki bildiri dağıtılma eylemi oldu, örgüt tarafından bildiri dağıtıldı; ama, en küçük bir toplumsal olay, toplumsal bir hadise, kesinlikle böyle bir şey yoktu. Zaman zaman bu DEHAP İlçe Teşkilatı tarafından basın açıklamaları yapılır, onda bile yeteri kadar destek bulmazlardı, bulamazlardı. Minibüslerle köylerden iki minibüs, üç minibüs insan getirirlerdi kadınlı, erkekli, onlarla, hemen böyle 
ufak, tefek, böyle beş on dakikalık hemen, tamam deyince de bitirip giderlerdi. Böyle bir şehir vardı Şemdinli'de. Şemdinli gibi bir yerde... 
BAŞKAN - Yani, resmi görevliler ile esnaf, vesaire, halk arasında, özellikle Şemdinli Merkezinde sıcak bir diyalog var ve böyle bir şey yoktu. 
TACETTİN ASLAN - Kesinlikle. Yani, halk ve polis arasında, özellikle ben kendi 
teşkilatımla ilgili konuşayım, halk ile polis arasında en küçük bir sorun, en küçük bir olumsuzluk, asla... Zaten, son derece de dikkat ederdim. Böyle bir hadiseyle biç karşılaşmadım. Ama, şu son üç ay, haziran ayıydı tahmin ediyorum... İlk bomba Temmuzun 5'i. Temmuzun 5'inde, emniyet müdürlüğü bahçesinde oturuyordum. Havalar sıcak tabiî. Büyük bir gürültü üzerimize yağmaya başladı. Bu nedir diye firladık; olay yerine ilk önce ben gittim. Yakın, ilçe jandarma komutanlığı ile emniyet müdürlüğü karşı karşıya sayılır. Olay yerine gittim. Karanlık, elektrik kesik. Yatan askerleri gördük. Yaralılar diye düşünmüştük. Baktık ki yaralı değil, birinin kafesi kopuk, birinin bacakları yok. Böyle bir 
hadiseyle karşılaşınca hepimizin morali bozuldu. Şehir merkezi; ondan önce de şehrin çıkışında yine jandarma sorumluluk alanında yine bir mayın askeri aracı orada da üç şehidimiz vardı. Arkasından bu gelince, tabu, ister istemez etkileniyorsunuz bunlardan. 

Bu konularla ilgili terör örgütünün de üstlenmesine yönelik-bildirileri de vardır, eylemi üstlendiklerine dair. Bu, tabii, gerdi; yani, açıkçası hem bizini polis arkadaşlarımızı, asker arkadaşları daha dikkatli olmaya, daha tedbirli olmaya sevk etti bizi. Halk da üzgün, biz bunun farkındayız, çünkü sürekli içindeyiz. Arkasından hemen bir bombalama eylemi daha oldu. 1 Eylülde DEHAP tararından dünya banş günü yapıldı. Bü dünya barış gününde iki adet bomba patlamıştı, aynı noktada, iki adet el yapımı düzenekli. Bir hareketlenme oldu. Yine olay yerine koştum. Resmî elbiseli daldım halkın arasına. Yerde 
yaralılar vardı, 17 yaralı vardı. Bir tanesini aldım, kucaklayarak ambulansa götürdüm. Tabii, konuştuk oradakilerle, ne gerekiyorsa yapılacak dedik. Tekrar programı başlattık. Akabinde kısa bir yürüyüş tarzı bir şey yaptılar tepkilerini dile getirmek için. Ama, o da çok ciddî değildi. Orada dahi kayda değer slogan olsun, pankart, döviz, poster öyle şeyler yoktu, bunda da yoktu. Arkasından bir şahsa ait jandarmaya yakın isim -biz de tanıyoruz, alaya herhalde malzeme götürüp getiriyorlar, bu tarz ilişkileri var galiba- şahsın evin önündeki minibüsün altına bir bomba koydular. İşte, bunlar arka arkaya gelişiyordu. 28 Eylülde de emniyet müdürlüğünün üstünden yol geçer, tel örgülerin dibine bomba koydular. 1 
Kasımda, aradan üç gün geçmedi, büyük bomba dediğimiz bomba patladı. Şehir 
gerildi..." 

6) Şemdinli İlçe Jandarma Komutanı Erdem YILMAZ; 

ERDEM YILMAZ - Şimdi, Sayın Başkanım, vatandaşla diyalog tabiî çok önemli 
belirttiğiniz gibi. Az önce, işte, istihbarat konusunda da aynı konu gündeme geldi. 

Mesela, benim günlük 50-60 -bu sayı düşmez- gelenim gidenim olur; köyden muhtarlar gelir. 2 400 korucum var benim, net rakam 2 371 korucum var. 
BAŞKAN - Şemdinli'de? 

ERDEM YILMAZ - Tabiî ki efendim. Taa uzaktan 60 kilometreden gelmiş kapıya 
kadar; ben, onunla görüşmesem olmaz; yani, yoğun bir vatandaş hareketi. 19 köyümüz var; dolayısıyla, 19 köy muhtarımız. Artı, ilçedeki esnafımız, devlet memurlarımız, köylerden gelen öğretmen arkadaşlarımız. Tabiî, bizim mesaimiz biraz yoğun geçer, yoruluruz; ama, bu tatlı bir yorgunluktur. Dolayısıyla, birçok şey bu arada bize de yansır. Vatandaş geldiğinde -tabiî ki, Şemdinli bazı yerlere çok uzak; işte Derecik Belediyesi 8 000 nüfuslu- hemen işini yapmak ister. Gelir, şahsen bazen benim işim olmayan bir işte, işte kaymakam beyi ararız. Tabiî, bu konuda hepimiz, kaymakamlık, ilçe emniyet müdürümüz, ben, taktik jandarma sınır alay komutanımız, garnizon komutanımız, tüm kurumlar, askeriye, sivil, son derece uyum içerisinde çalışmaktayız. 
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Vatandaşla diyalog çok önemli; siz de bahsettiniz. 
Şemdinli İlçede Jandarma Komutanlığınızda görev yapan er veya erbaşlar, subay veya astsubaylar, bunlar Şemdinli halkının içerisine girdiğinde, yani, tatile veya izne çıktığında veya görevliyken, esnafla alışverişleri oluyor mu? 
ERDEM YILMAZ - Tabiî  
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, bir iddia da, işte, Alay Komutanlığında bu 
kadar er var, işte, askerler gelip halktan alışveriş yapmıyorlar. Biz, zaten fakiriz, bir de fakir olarak kaldığımız yönde söyleniliyor. Böyle Hakkâri'de de aynı şekilde midir; yani, askerimiz esnafla... 
ERDEM YILMAZ - Şemdinli için mi soruyorsunuz, Hakkâri için mi? 
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şemdinli'ye cevap verdiniz; bir de Hakkâri için, 
merkez için sordum. 
ERDEM YILMAZ - Hakkâri'deki durumu bilmiyorum. Şemdinli'de, tabiî, 
toplumsal olayların yaşandığı dönemde... 
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Onlar hariç... 
ERDEM YILMAZ - Onlar hariç. Şu an, normal, erlerimiz çarşıya çıkıyor. 
Şeklinde beyanlarında bulunulmuştur. 
YÜKSEKOVA ilçesinde polis-asker ve halk ilişkisine yönelik olarak; 

7) Yüksekova Eski Kaymakamı Mustafa ÖZTAŞ; 
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Bu halkla ilişkiler bağlamında, şimdi, 
özellikle, bazen şöyle bize bilgiler gelmişti: Bu Yüksekova'deki Tugay Komutanının askerlere "sakın ola halkla ilişki kurmayın, buradan alışveriş yapmayın" falan filan gibi birtakım iddialar geldi. Böyle bir şeyi gözlemlediniz mi sizin orada? Asker Ue sivil arasındaki ilişki nasıl? 
MUSTAFA ÖZTAŞ - Orada, belli bir dönemden sonra, çarşı izni verilmemesi 
gibi bir şey oldu; yani, Yüksekova değil de, Hakkâri'ye götürme gibi bir şey oldu. 
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Yüksekova'dan Hakkâri'ye mi götürüldüler? 
MUSTAFA ÖZTAŞ - Evet 
AHMET ERSİN (İzmir) - Niye öyle oldu? 
MUSTAFA ÖZTAŞ - Bilemiyorum; yani, bu Tugay Komutanı... 
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Kaç kilometre Yüksekova-Hakkâri arası? 
MUSTAFA ÖZTAŞ - Yüksekova-Hakkâri arası 80-85 kilometre. Yani, Tugayın 
kendi içinde de kantini şeyleri vardı; ama, belli bir şeyden sonra -2005 yılındaydı zannediyorum- Yüksekova çarşı merkezine -askerlerin, biliyorsunuz, bu çarşı İzni diye bir şey var- çıkarmama diye bir şey oldu. 
BAŞKAN - Güvenlik nedeniyle olamaz mı? 
MUSTAFA ÖZTAŞ - Yani, bilemiyorum artık tabii; çünkü, değişik... O bölgede, 
insanlar, yani, işte, canlı bomba olacak deniliyor, şey deniliyor. O bizim tamamen dışımızda ve askerî, bu Jandarma Sınır Tugayının, biliyorsunuz, bizimle hiçbir bağlantısı, hiçbir şeyi yoktur. Biz, jandarma dışında, diğer garnizonlarla olan ilişkilerimizi valilik aracılığıyla yürütürüz 5442'ye göre. Zannediyorum, 32 nci maddesinin (e) fıkrasında bu askerî birliklerden yardım isteme hususu vardır, yani, bu önlenemeyecek olaylarda. Bizim ilişkilerimiz o anlamda. Onun dışındakiler nezaket ilişkileridir. Yani, ben resmî ilişkiden bahsediyorum şu an; onun dışındakiler nezaket ilişkileridir. 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Oradaki birtakım millî veya din! bayramlara 
filan katılmazlardı. Bir ara, her zaman ilgilenirlerdi, işte, askerî erkan olsun; ama, öyle bir zaman geldi ki, şimdi bunlar da katılmamaya başladılar falan gibi, böyle bir iddia da vardı bayramlaşmalarda. Siz bayramlaşma yaptınız mı hiç kimseyle orada? 
MUSTAFA ÖZTAŞ - Tabiî; elbette. 
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Oralarda görmüşsünûzdûr herhalde. 
MUSTAFA ÖZTAŞ - Zaten, bütün kamu kurumlan ve vatandaşa bir 
davetiyemiz oluyordu bizim, duyurumuz oluyordu; yani, hem basma hem sivil toplum örgütlerine, siyasî partilere, vatandaşlara. Biz, bayramımızı, mesela, Öğretmen evimizde kutlardık; yani, millî, dinî bayramları, büyük salonu olduğu için. Milletvekillerimize, sivil toplum örgütlerine, vatandaşlarımıza duyurulur, gelen gelirdi, gelmeyen gelmezdi. 

8) Yüksekova İlçe Emniyet Müdürü Ergin İŞLER; 

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Bir şey daha sorayım Sayın Emniyet Müdürü: 
Halkla diyalogunuz nasıl, halk size yardımcı oluyor mu? 
ERGİN İŞLER - Biz, halkla diyalogumuzun iyi olduğunu düşünüyoruz sayın 
milletvekilim; ki, bu olaylar sırasında direkt polise dönük oradaki yaşayan yerli halktan olsun sivil toplum kuruluşlarında olsun ağır bir eleştiri almadık biz. Bölgede, biz, Türk polisi olarak hükümet emirlerine, İçişleri genelgelerine sonuna kadar bağlı kalmak kaydıyla vatandaşın huzurunu sağlamak adına en ince detaylara varıncaya kadar çok dikkatli çalışmaya gayret gösteriyoruz sayın milletvekilim. 
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Mesela, özellikle polis memurlarınıza halka 
karşı şefkatli davranın, güler yüzlü davranın diyor musunuz, bunu özellikle yapıyor musunuz? 

ERGİN İŞLER - Bunu yapıyoruz sayın milletvekilim; özellikle bunu, mutlaka, 
biz, birinci sırada personelimize bunu talimatlandırıyoruz, oradaki vatandaşımıza 
öngörüsüz, genellemelerden uzak bir şekilde, tamamen onun huzurunu göz önünde tuttuğumuzu hissettirecek tarzda şefkatle yaklaşıyoruz, bunu da başardığımıza inanıyorum efendim. 
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - ... Sayın Emniyet Müdürüm, bu Yüksekova 
Sınır Tugay Komutanlığı ile Yüksekova halkı arasındaki ilişkiler nasıl? Mesela, çarşı izni veriliyor mu ve çarşı izni verilse bile askerlere, askerlerin çarşı izni süresini Hakkâri'de geçirmeleri isteniyormuş, bu konuda bir bilginiz var mı? 

Bir de, oradaki tugaydaki askerlerin, daha doğrusu komutanların halkın bayram 
törenlerine, yani dini bayram törenlerine pek katılmadığı söyleniyor. Doğru mu bunlar, bilginiz var mı? 
ERGİN İŞLER - O konuda bilgim yok sayın milletvekilim. 
KOMİSYON UZMANI - Toplumsal olaylara müdahalede sizin askeri birliklerle 
veya tugayla bir görüş farklılığınız var nu, oldu mu hiç? 
ERGİN İŞLER - O konuda benim bir görüşmem olmadı; biz, mülki amirin 
direktifleri doğrultusunda hareket ediyoruz efendim. 
KOMİSYON UZMANI - Yani, olmadı mı böyle bir şey; görüş ayrılığı var mı yok mu? 

ERGİN İŞLER - Herhangi bir görüş teatisinde bulunmadık. 

9) Yüksekova İlçe Emniyet Müd. TEMÛH Şube Müdürü S.Murat KARA; 

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - ...Diyorsunuz ki "halktan bazı kısanlarla 
ilişkilerimiz iyi." Doğru mu, öyle mi anladım ben? 
S. MURAT KARA - Doğrudur efendim. 
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yani, neredeyse, işte gezmeye gideceğiz evlerine... 
S. MURAT KARA - Doğrudur efendim. Daha çok; yani, bizim alışveriş 
yaptığımız yerler daha çok o inandığımız insanlar. 
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Şimdi, ben bu anlamda şunları soruyorum. 
Tabiî, bunların sayısı sınırlıdır. Mesela, Yüksekova'nın sokağında, çarşısında gezdiğiniz zaman ki, sizi tanıyan halkın size bakış açısı nasıl; yani, korkarak mı bakıyor, yoksa affedersiniz sizi takmıyor mu devletin görevlisi olduğunuz için? Endişeyle mi, sevgiyle nü bakıyor? Bunu bir değerlendirir misiniz çarşıda gezdiğiniz zaman. 
S. MURAT KARA - Kişisel bağlamda ben kendimle ilgili bir şey söylemiyorum..." 
10) Yüksekova İlçe Jandarma Komutanı Erhan ARKAN; 
KOMİSYON UZMANI - Yüksekova halkıyla, genel olarak söylersek, 21 inci Sınır 
Tugay Komutanlığı veya diğer askeri birlikler arasında bazı olumsuz diyebileceğimiz ilişki var mı; bu konudaki bilginiz nedir? 
ERHAN ARIKAN - Bence yok; fakat, bununla ilgili söylemler var. Ben bunun 
asimin olmadığını düşünüyorum. Özellikle, Tugay Komutanımız, bu konuda, geçen sene, bu sene, özellikle muhtarlarımızı, yöreden, bizim için ve halk üzerinde gerçekten olumlu etkileri olan ve diğer devlet kuruluşlarından da, Milli Eğitim Müdürüdür, bankaların müdürleridir, oradaki esnaf sanatkârlar odasıdur, diğer toplum örgütleridir, hepsini toplayıp, birleştirici yemekler, toplantılar yapmakta. Kopukluk olduğunu ben düşünmüyorum. 

KOMİSYON UZMANI - Niye böyle bir söylenti var? 

ERHAN ARIKAN-Böyle bir söylenti olmasının sebebini ben şöyle 
yorumluyorum: Şimdi, bizim askerî unsurlar, jandarma, emniyet ve tugayın beraber birlik içinde olmaları, uyumlu obuaları, halka, özellikle 15 Şubatta bunun örneğini biz çok güzel sergiledik, emsal teşkil edecek bir davranıştı bence. Uyumlu, onları her zaman yanlarında olduğumuzu gösteren davranışları örgüt kabul edemiyor. Bunu bölmek, parçalamak, sorunlar varmış, problemler varmış şeklinde lanse etmek suretiyle, kendine bence çıkar sağlamaya çalışıyor. Yakın olmak isteyen insanları, yakınlık kurmak isteyen nişanlan, sıkıntılarını devletin her kademesinde çözmek isteyen insanları uzaklaştırmak için çaba gösteriyor. Dolayısıyla, bundan dolayı bir dedikodu çıkarıyorlar diye düşünüyorum. Gayet uyumlu, ahenk içinde bir çalışma var. Özellikle, İlçe Jandarma Komutanlığı ve Emniyet Müdürlüğü arasındaki ahengin ben imrendirecek seviyede olduğunu düşünüyorum. Bizim bölgemizde meydana gelen her olaya Emniyet Müdürü bizzat kendisi, onun bölgesinde, İlçe Emniyet Müdürlüğü bölgesinde meydana gelen, ben, hiçbir şekilde, ayrım gözetmeksizin, her zaman, beraber müdahale edip, birbirimizi destekler şekilde çalışıyoruz. 

11) Yüksekova Belediye Başkam M.Salih YILDIZ; 

M. SALİH YILDIZ - ...Şimdi, biz bunları böyle yan yana getirdiğimiz zaman bu 
faktörleri, bu şeyleri. O derin devlet dediğimiz olgu, eğer birkaç kişiyse, birkaç kişiden perde arkası kişilerden de besleniyorsa, bu olgu devam ediyor, bu olgu belki şu anda Komisyonumuzdan rahatsız, bizim varlığımızdan rahatsız, hükümetin iktidarından rahatsız, yani, belki oradaki Emniyet Müdürünün Yüksekova'daki Emniyet Müdürünün insancıl yaklaşımlarından rahatsız. 
Mesela, Yüksekova Emniyet Müdürü, açık söyleyeyim, Yüksekova'da olmasaydı 
bu iki yıl boyunca, diyalogu, ilişkilerimiz biraz iyi olmasaydı, Yüksekova'da belki 
binlerce böyle sorun önünüze gelirdi. Yani, bu durumda kışkırtan böyle kesimler var. 

Mesela Yüksekova'da ilk basın açıklamasında ben taşlı, sopalı darbeler aldım, 
hakaretler aldım. Halkın sakinleşmesi için çaba harcadım. Bütün bu çaba harcarken, vali beyin, kaymakamın, emniyet müdürünün, ilçe jandarma komutanının da, ya Başkan ne yapabiliriz demesine rağmen, ama, oraya gelen askeri güçlerden belli birkaç kişi, yüzü maskeli, kapalı İnsanların, çok affedersiniz, yani, ağza gelecek her türlü küfür, hakareti şahsıma yapmalarına rağmen, emniyet müdürü pencerede, Allah diyor, inşallah diyor Başkan dönüp bakmaz diyor, bunlar tahrik ediyorlar, Başkan bakarsa çok farklı bir şey de gelişebilir. Ben, dönüp arkama bakmadım. Ayağımın dibine iki tane gaz 
bombası da attılar, ben dönüp bakmadım. Yüzümü kapatmışım, bezlerle talan su getirdiler, millet benim vurulduğumu düşünerek, hayır vurulmadım bağmyorum, biber gazı gözüme girdi. 

4.CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 2

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 2 



Teknik olarak inceleme sonucu neler tespit edildiği sorusuna cevaben; 

"Zaten ikisi birbirine uyuşmuyor, '' İkisi farklı, karakterleri ve üslubu farklı ikisinin "İkisi de şiddet ve tehdit içeren bildiriler" 

Hakkari Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Sefer RESULOĞLU Komisyonumuza; 
"...Bu 5 şehit olayından sonra bir bildiriden bahsedildi; fakat, bu bildiriden 
bahsedenler, Roj TV ve PKK taraftan yayın yapan Internet sitelerinde görüldü. Bu bildiriden de. hiçbir güvenlik birimi elde edemedi efendim." 

Şemdinli İlçesi Jandarma Komutanı Binbaşı Erdem YILMAZ Komisyonumuza; 
"Şimdi, sayın milletvekilimiz "S şehidin kanı yerde kalmayacak" dedi. Tabiî, o S şehit, benim emir komuta ettiğim birliğin personeli. Detaylı olarak konuştuk Sayın Başkanım. Özellikle, -çünkü, ben duydum o zaman onu* çok hassasiyetle üzerinde durdum. Hemen tüm esnafı aradım, rütbelilere dedim, böyle bir şey duyduğunuzda haberim olsun. İşte, ifade vermeye muhtar gelir, vatandaş gelir, biri bir şey der. Özellikle herkesi uyardım; şu bildiriyi bir görevim. Sağ olsun emniyet müdürümüze dedim; o da çok üzerinde durdu hassasiyetle. 
Bu bildiriyi görmedik, öyle bir bildiriye hiç rastlamadık. İşte, bir de kısaltma falan dediler öyle. O da aklımda değil. Hiç bu bildiriyi görmedim, rastlamadım. Özellikle getirin dedim, göreyim; çünkü, onun dedikodusu, şeyi yayılmıştı. Ben, o bildiriyi görmedim, hiçbir esnaf da getirmedi. 

Özellikle ben istedim; dedim o bildiriyi bir göreyim ve bildirinin dağıtılmadığını 
düşünüyorum; yani, öyle bir bildiri yok; çünkü, muhakkak gelirdi." 
"Ama, bir bildiri olur Sayın Başkanım ortada. Şimdi, bir şeyin dedikodusu çıkıyor; ama, ortada o yok. Yani, varsayalım bildiri. Ben, tüm esnafı bir buçuk yıldır tanıyorum. Birisi de, komutanım, şunu deyip getirmez mi? Öyle bir bildiri yok hiçbir esnafta. Ha, örgütün o bildiri örnekleri bizlerde var; talebiniz halinde takdim edebiliriz." 

Komisyondaki fotokopi bildirinin gösterilmesi üzerine; "Hiç görmedim, bu bildiriyi de hiç görmedim." Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.

7. Komisyonumuzun Bildiri Dağıtılması Olayına Yönelik Değerlendirmeleri 

1) Provokasyon kelimesinin Türkçe sözlükteki karşılığı; kışkırtma, tahrik etme, 
dürtme, sinirlendirme biçiminde ifadesini bulmaktadır.Bildiride yer alan ve özellikle yöre halkının hassas olduğu dini değerleri ile namus ve haysiyetine dokunan aşağılayıcı sözlerden tam bir kışkırtma amacı güdüldüğü anlaşılmaktadır. 

2) Yukarıda bahsi geçen bildirilerde de açıkça devletimizin güvenlik güçleri ve 
halk karşı karşıya getirilmeye ve kaos ortamı oluşturulmaya zemin hazırlandığı, bildiriyi hazırlayanın polis olduğu izleniminin verilmesine özen gösterildiği dikkat çekmektedir. 

3) Bölgenin kaosa itilmesinde ve kargaşa içerisine girmesinde kimlerin menfaati 
varsa bu bildiriyi hazırlayıp dağıtanların da aynı kimseler olabileceği düşünülmelidir. 

4) Terör eylemlerinin yoğun olduğu özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu 
bölgelerimizde ihtiyaç duyulan en önemli şey huzur ve güven olduğu bilinen bir 
gerçektir. Yöre ballanın içerisine çekilmeye çalışıldığı terör eylemlerine karşı koyabilme ve gerektiği gibi mücadele etmenin ön şarta, halkın devlete ve dolayısıyla devletin kurumlarına, güvenlik güçlerine duyduğu güvendir. Halkın bu güveni yıkıldığı anda teröre müsait ortam hazırlanmış olacağı ortadadır. 

5) Konu bu kadar ciddi ve faillerinin de bir an evvel açığa çıkarılması hayati 
önem arz ederken konu ile ilgili komisyonumuzca ifadesine başvurulan kamu 
görevlilerinden bir kısmının, ilgili Cumhuriyet Savcılığında soruşturma dosyalarının bulunması, kriminal açıdan tetkike tabi kılınmış olmasına rağmen halen bu bildiriyi görmedikleri veya elde edemedikleri şeklindeki beyanları, güvenlik hizmetlerinin sunumunda bir zaafiyet olarak değerlendirilmektedir. 

II- POLİS- ASKER- HALK İLİŞKİSİ 

Komisyonumuzca bilgisine başvurulan kişilerin Hakkari Merkez, Yüksekova ve 
Şemdinli ilçesinde polis-asker ve halk ilişkisine yönelik anlatanları dikkat çekici 
bulunmaktadır. Buna göre; 


1) Hakkari Milletvekili Esat CANAN; 

"ESAT CANAN (Hakkâri) ...Şimdi, burada, şunu da hemen söyleyeyim: Bizim o 
bölgede görev yapan emniyet birimleri ile jandarma arasında sürekli bir çelişki, bir çekişme gözleniyor. Bunu ben gördüm. Bunu söylemekte bir sakınca görmüyorum. 

ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Bizim öğrenmek istediğimiz noktalar var. 
ESAT CANAN (Hakkâri) - Bunu ben hep yaşadım. Bunu bir şikâyet konusu 
olarak da ifade edeyim. Bunu bir şikâyet konusu olarak da zaman zaman yetkililere de aktardım. Onun için, burada da söylemekte salonca görmüyorum. Yani, orada, bana göre, halkla, polis, emniyet bir dayanışma içinde, bir güven ortamı içinde hareket edebiliyor; ama, bu JİTEM dediğimiz bu kesimden birileri, bu arayı bozmak için, sürekli böyle bir huzursuzluk ortamı yaratmak, emniyet ile vatandaşı birbirlerinden uzaklaştırmak için böyle bir gayret içinde olduklarını ben görüyorum. 

Balon, burada da, zaten bu bildiride de var. Bir cümlesinde diyor İd: "Biz devletin polisleri, sizin bilmem neyinizi koruyoruz." Şimdi "biz polisler" diyor. Polis bunu yapar mı? Halk diyor ki, polis bunu yapmaz. Polisin yaptığına inanmıyor, vatandaş da İnanmıyor, ben de ulanmıyorum, yani, oradaki vatandaş, böyle bir şeyi polisin yaptığına kesinlikle... 

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Bu nereden olabilir Esat Bey? 
ESAT CANAN (Hakkâri) - Bakın, polis demiyor; yani, kötü niyetli vatandaş olsa, 
polis yaptı diyecek; ama, polis yapü demiyor. O zaman bile dediler ki, hatta, hatta ben yetkililerin ağzından bile dinledim, bunu yapan jandarmanın içindeki birimler; ama, bunu seslendirmiyorsunuz, elinizde somut kanıt yok. 
İBRAHİM OZDOĞAN (Erzurum) - Bu çekişme neden; arada bir rant paylaşımı mı 
var? Neden oluyor bu çekişme; yani, akla gelen bir soru? Jandarma ile emniyet arasındaki çekişme neden; bir rant paylaşımı mı var, ortada bir şey mi var? 
ESAT CANAN (Hakkâri) - Rant paylaşımı olduğunu zannetmiyorum, rant 
paylaşımı diye değerlendirmiyorum. Benim değerlendirmem şöyle; yani, bizim o bölgede emniyet, halka daha yakın davranıyor; yani, daha hoşgörü içinde bu işi götürüyor. 

Asker, farklı bir anlayışla bakıyor oradaki insanlara. Mesela, şehit olan askerlerimize, asker diyor, bu şehit sadece benim şehidimdir, ben sahip çıkıyorum, başkaları sahip çıkmıyor anlayışı içinde; yani, bir nevi sivil otorite de dahil, halk da dahil bu şehitlere kimse sahip çıkmıyor, sadece biz sahip çıkıyoruz. Emniyet de bu potansiyel suçlu gördüğümüz insanlarla hoşgörü ortamında, onlarla beraber çarşıda geziyor, ben dışarıda kalıyorum; askeri, bu arayı bozmaya yönelik bir gayret içinde olduğunu görüyorum. 

Sayın Zeydan'a sordunuz mu bilmiyorum; Yüksekova ilçesinde bir yıldır, 
oradaki tugay komutanımız askere yasak koymuş, çarşıya çıkamazsınız. Yüksekova 100 000 nüfuslu bir üçe. Merkez nüfusu 100 000, ilden büyük. Askere yasak koymuş, hafta sonu çarşıya gitmeyeceksiniz. Yüksekova çarşısından hiçbir şey almayacaksınız. Yani, alışveriştir, çaydır, yemektir... 

BAŞKAN - Jandarma mı oradaki? 
ESAT CANAN (Hakkâri) - Jandarma da dahil hepsi. Yüksekova'da çok büyük 
bir askerî birlik var, tugay var, alay var, taburlar var. Kalabalık bir askeri birliğimiz var.Yani, bunlara yasak koymuş. Biz bunu hep söyledik, neden; sebep, geçen sene esnaf kepenk kapatmış, buna tepki olarak tugay komutanı da böyle bir tavır ortaya koymuş. 

Zaman zaman emniyet bu tür olaylarda halka yakın davranıyor. Bunun yanlış olduğunu söylüyor. O nedenden dolayı asker bundan da tepki alıyor. Yani, emniyeti de bir nevi farklı görüyor. İşin gerçeği bu. Yani, biz, bunları orada yaşadık, gördüğümüz şeyleri söylüyorum ben, bu bir tespittir. Bir yıldır... Bu doğru mu yanlış mı değerlendirmesini yapmıyorum; ama, bu bir tespit bir olgu. öğrenilebilir, bir yıldır askere yasak koymuş, Van'dan, başka yerden askerin ihtiyaçları temin ediliyor. Bu tabiî, Yüksekova'daki esnafımız, oradaki tüccarımız, oradaki insanlarımız buna kızıyor. Bana diyor ki "niçin asker bizi dışlıyor, niçin. Hepimiz suçlu değiliz ki, İçimizde suçlu olanlar olabilir. PKK'lı olanlar da olabilir." Doğru var, ama toplumun tümünü siz devletin bir kurumu olarak nasıl böyle dışlarsınız. Bu yaşanıyor, bugün de yaşanıyor. 
AHMET ERSİN (İzmir) - Tugay komutam mı bu? 
ESAT CANAN (Hakkâri) - Evet, tugay komutam. Bakın, bu ramazan bayramında 
ben oradaydım. Bu 1 Kasımda Şemdinli'ye gittim dedim, ondan sonra da 
Yüksekova'daki bayram programına yetişmek istedim. Kaymakama beyin düzenlemiş olduğu, tesislerde her zaman, geleneksel halk ve devlet yetkililerinin bir araya gelerek bayramı yaptıkları bir salon var. Geldik, bir asker! temsilcisi bayrama katılmadı. Bir askerî temsilci bayrama katılmadı; halbuki, bizim geçmişte, önce kaymakamlıkta belli bir yerde bayram programı yapılırdı, esnaf gider, oranın eşrafı gider, muhtarlar gider, siyasetçiler gider, ondan sonra da garnizona gidilir, bayramlaşihrdı; hatta, cezaevine, hastaneye... Bunların hiçbirisi gerçekleşmedi. Bu kaygımı ilin valisine, eski Hakkâri Valimize -şu anda Tokat'ta- ona da ifade ettim, il alay komutanımıza da söyledim. Bu bir sıkıntı dedim. Yani, bu doğru değil. Yani, tugay komutanımızın, en azından kendisi 
gelmeyebilir; ama, askeriyeden bir alay komutanı gelebilir. Halkla bayramlaşsın. Halk dışarıda, asker bu tarafta, böyle bir şey olmaz. Bu olsa olsa, sadece PKK'nın ekmeğine yağ sürmek olur. Bu doğru değil. Yani, herkes kan ağlıyor bu işte; ama, biz bunu bir türlü anlatamadık. Bazen anlattığımız zaman da, hep yanlış değerlendirmelere bizi alıyorlar. Mesela, Esat Canan işte devlet aleyhtarı veya devlet aleyhinde şeyler söylüyor. 

Hayır, ben herkesten önce bu devlete sahip olan bir insanım. 

Benim aşiretimde şu anda PKK'ya karşı mücadele veren tam 500 silahlı kişi var. 
Korucu olarak görev yapıyor ve ben bu sene PKK'ya 8 şehit verdim sivil halktan, askerleri söylemiyorum. 8 kişi benim yakınlarımdan gitti. Şimdi, biz, buradaki gerçekleri söylüyoruz, söylemeye çalıştığımız zaman da, maalesef, birçok çevrede, birçok yerde yanlış anlaşılmaya neden oluyor. Zaman zaman o korku nedeniyle biz de zaman zaman hiç konuşmayanın, bir şey söylemeyelim diye böyle suskun kalıyoruz; ama, bu bence devlete hizmet değil, bu ülkeye hizmet değil. Ben böyle değerlendirmiyorum. Onun için, Şemdinli'deki olayı da değerlendirirken, kesinlikle ben kişi olarak vicdanen, bu ülke için, hukuk için, insanlık için bu çalışmayı yaptığıma inanıyorum. 

Hiç birileri, beni hiç ilgilendirmez. Ali Kaya kimdir veya bir başkası kimdir. Kimseyle de özel ne kinim var, ne garezim var, ne de şahsen tanıyorum; ama, bölgede uzun süreden beri bu huzursuzluğa neden olan olaylar var. 
Tamam, şimdi PKK'yı kınıyoruz, PKK'nın eylemlerini biliyoruz; doğru, ona 
karşı mücadele de edeceğiz, ediyoruz; ama, buna karşı devletin içindeki birileri hukuk dışı bir biçimde, yani, hukuku yeterli saymayıp, yani, hukuk yok sayarak, onun dışına çıkarak bazı insanları da orada olay yerinde infaza gittikleri zaman, bu ülkeye hizmet değil, devlete hizmet değil. Tam tersine, PKK'nın ekmeğine yağ sürmektir; çünkü, orada çevredeki insanlar da rahatsız oluyor. Varsa suçlu, mesela, Seferi Yılmaz suçluysa, yakalanır, adliyeye teslim edilir. Nitekim, daha önce 15 yıl ceza evinde kalmış. 

Bir kez daha 15 yıl ceza verirsin, gitsin. Mademki, bağlantıları varsa -halen öyle 
söyleniyor- tespit edilsin, götürülsün, cezalandırılsın. Tespit edilemiyorsa, hukuk 
devletinde bununla ilgili daha fazla yapılacak bir şey yok ki..." 

2) Hakkari Valisi Erdoğan GÜRBÜZ; 

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın Valim, zor bir yerde görev yaptınız. 
Burada şöyle bir endişe var Emniyet güçlerinin, yani, asker, polis, sivil otoriteye tam tabi olmadıkları noktasında bir endişe var. 
ERDOĞAN GÜRBÜZ - Benim endişem olmadı. 
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Öyle bir durum var mıydı? 
ERDOĞAN GÜRBÜZ - Şahsen, benim, vali olarak, öyle bir endişem hiç yok. 
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Bir başka şey de, yine, orada, özellikle bazı 
komutanların, askerler arasında, askerlerle sivil insanlar arasında bir duvar ördükleri. Mesela, hiçbir sivilden alışveriş yapmayacaksınız, bayramlarına katılmayacaksınız, çarşıya inmeyeceksin iz gibi böyle çok sert uygulamalar yaparak, halkla asker arasında bir duvar ördükleri iddiası var. Bu konuda, özellikle Yüksekova'da, sizin bir gözleminiz oldu mu? 

ERDOĞAN GÜRBÜZ - Benim öyle bir gözlemim olmadı. Mesela, buna en büyük 
şahit, Sayın CHP İzmir Milletvekili arkadaşım vardı. Sayın Elkatmış dedi ki, bir generalle görüşebilir miyiz, sizin yanınızda oldu galiba. Ben dedim, hemen... Sonra, Sayın Elkatmış, "ya senin ne güzel ilişkilerin var" dedi, iki dakikada... Sava diyorsunuz, başsavcıya... Yani, benim şahsî olarak diyeyim. Başka valileri bilemem. Yani, ben bir hukukçu vali olarak, oradaki en yüksek makamla, askeri cenah da dahil, adi! cenah da dahil, bizim hiç öyle bir şeyimiz olmadı. 
Bir ağabey, kardeş, ilişkilerimiz fevkalade olumluydu. 
Ve hatta, şunu da söyleyeyim: Ben çok rahat -şimdi başka türlü düşünülebilir- 
Sayın Milletvekilim de Hakkâri'ye gelmişti, biliyor. Biz, sokakta çok rahat yürüyebilen... 

Yani, ben valiyim; ama, esnaf çocuğuyum, rahatça kuşaklaşabilen, kendim için 
söylüyorum. Generale de hiçbir sıkıntım yok. Ne zaman helikopter istesem bana 
gelmiştir. Gelmeyenler vardır bazı yerlerde, duyuyorum ben; ama, benim şahsî, Hakkâri olarak düşünüyorum, benim öyle hiçbir endişem olmadı, sıkıntım da olmamıştır. 
SEMİHA ÖYÜŞ (Aydın) - . . . Sayın Valim, sizin vaU olarak bu kişilerle ilişkinizde 
elbette sorun olmaması gerekir de, oraya giden memur kesimiyle, yerel halkın diyaloğu nasıldı? Ben, arkadaşımın sorusundan bunu anlıyorum. Onların yerel halkla... Ben de, yakın zamanda, bir başka komisyonla Diyarbakır'a, Urfa'ya gidip geldim de, oradaki insanlarla, gelen resmi görevlilerin kendileriyle kaynaşamadığından... Yani, bu arada, kültür alışverişi, sosyal ilişkilerin olmamasından yalandılar, o bakımdan söylüyorum." 

3) Hakkari Belediye Başkanı Metin TEKÇE; 

METİN TEKÇE - ...Yine, bu son 1999 yılından sonraki kent merkezindeki huzur 
ortamı, insanların artık sabahlara kadar dolaştığı bir döneme girmiştik dediğim gibi; fakat, 2005 yılının Temmuz ayıyla birlikte, sanki, on yıl öncesine, o çatışmaların yaşandığı dönemlere Hakkâri tekrar gitti görüntüsü ortaya çıktı. Hakkâri merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçe merkezlerinde, yaklaşık Temmuz ayından başlamak üzere, Kasım ayının 9'una kadar, 16-17 bombalama olayı meydana geldi. Bu bombalamalarla birlikte, kentin ya da ilçe merkezlerinin ya da Hakkâri merkezin çeşitli noktalarında gözle görülür; hatta, böyle çok daha farklı bir uygulamayla da yeni arama noktaları, panzerlerin sokaklardan, caddelerden geçtiği, sabahlara kadar sirenlerin çaldığı, marşların çalındığı mahallelerde, mahallelerde marşların çalındığı, Hakkâri'deki ev baskınlarında, maskeli insanların gidip kapılan kırdığı bir döneme giriliyordu, Temmuz, Ağustos, Eylül dönemi için söylüyorum; hatta, bunun için Sayın Hakkâri Valisiyle yaptığımız görüşmede, sonuçta varsa A şahsının bir suçu, yasal çerçeve neyse bu boyutta gidilir, gerekiyorsa, tutuklanması gerekiyorsa, yargı buna karar veriyorsa da bu yapılır; ama, maskeli insanların gidip kapılan kumaları, insanların, kadınların, çocukların başına silah dayamaları, güvenliği sağladık dedikten sonra sivil polislerin girişi, sabahlara 
kadar marşların, sirenlerin çalındığı bir dönem yaşadı, bu geçen yaz döneminde 
Hakkâri. 

BAŞKAN - Ne marşı?

METİN TEKÇE - Mehter Marşı, farklı marşlar, sirenler. Örneğin, ben, bunu Hakkâri Valisine söylerken dedi ki, ben duymuyorum. Sayın Valim, sonuçta vali konağının önünde tabiî ki bu olmaz dedim; ama, bunun için onlarca şikâyet de vardı; yani, savcılığa da şikâyet vardı. Bu dönem, daha Şemdinli'deki en son patlamalara gelmeden önceki dönemi söylüyorum, iki üç aylık dönemi, Hakkâri'de, belki benim de içerisinde yer aldığım, aslında Hakkâri'de bir demokrasi platformunun, sivil toplum örgütleri arasında bir demokrasi platformu çabasını belki beş altı yıldır yürütüyorduk, hiçbir zaman bir araya getiremedik. Bu bir gerçeklikti Hakkâri için; ama, o son üç dört aylık uygulamalar, inanın ki, anında Hakkâri'de bir demokrasi platformunun oluşmasına yol açtı. Ha, bunun düşüncesi sağdı, bunun düşüncesi soldu, bunun düşüncesi A partisi, B partisi 
değil, bütün hepsi de bir araya geldi, bu tür uygulamalar; çünkü, bütün her kesimi rahatsız ediyordu... 

...Şimdi, ben, onu şöyle izah ettim sayın vekilim; dedim ki, özellikle son iki yılda, 2004 yılının sonlan ya da 2005 yılında; yani, dağda, kırsalda çatışmaların olduğunu hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla, 2004 yılının sonuna kadar ya da 2005 yılı içerisinde, 1999 ile 2004 yılına kadar çatışmaların olmadığını gördüğümüz için ben bunu söylüyorum. Çatışmaların olmasıyla birlikte, kent merkezinde de, bu, benim sonuçta görüşümdür, bu benim tahlilimdir, ben, şunu şöyle ifade ettim; dedim ki, geçmişte de çatışmalar yaşandığında, gerek askerimiz gerek polisimiz gerekse dağdaki insanlar öldüğünde, halk üzerinde de bir baskı uygulanıyordu; zaten, sorun, hiçbir şekilde halk ile devlet ya da güvenlik 
güçleri arasında bir çözümü beraberinde getirmiyordu. 1999 ile 2004 yıllan arasında, Hakkâri'de en azmdan, kırsalında hiçbir çatışmanın olmadığım biz de kayıtlardan görüyoruz ya da en azından takip ediyoruz. 

...2004 yılı sonunda, tekrar, askerlerimizin, insanlarımızın ölmesiyle birlikte, halk üzerinde de bir baskı geliştiğini ifade ediyorum. Ben, bu baskıların da, ortaya koyuyorum, nedir bu baskılar, yani, örneğin panzerle çarşı merkezinde çok hızlı gitme, siren çalma. Abartısız, ben abartmıyorum. Sabahlara kadar ben bile uyumuyorsam, mahallelerdeki insanlar, zaten kenar mahallelerde daha fazlaydı; bu, Eylül, Ekim aylarına kadar sürdü. Ben şunu söylüyorum: Çatışma yaşanıyor, çatışma yaşanmıştır, tasvip etmem, ben bunu açıkça söylüyorum. İnsanlann ölmesini, hiç kimsenin, bu dağdaki insan olur, bu korucu 
olur, bu polis olur, bu asker olur ya da Filistin'deki bir insan olur, ben, insanoğlunun ölmesini istemem; fakat, eğer insan da ölüyorsa, bunun hıncının halktan çıkarılması kadar yanlış bir yaklaşım olduğuna inanmıyorum. Ben, gerek güvenlik kuvvetlerinin gerekse merkezî hükümeti temsil eden yereldeki idarecilerin, yöneticilerin, bu uygulamalarının yanlışlığını ifade etmek istiyorum. İşte, bu yaklaşımlar, halk üzerindeki, polisin, askerin bu baskısı, yaklaşımı, zaten 9 Kasımdan sonraki olayların da tetikleyicisi olmuştur. 
Ona da geleceğim. 

BAŞKAN - Birinci gün saat 24.00 veya 01.00 diyelim, o ana kadar keşif yapıldı, bitti! 
METİN TEKÇE - Bitti, ertesi gün zaten cenazeler geldi, akşam geç saatte cenazeler gömüldü, iki kişi ölmüştü, biri bombalamada, biri de taramada ölmüştü, iki kişi gömüldü. Tabiî, bu esnada şey hâkimdi, en azından bir açıklama, en azından bize verdiğiniz o insanlann bizde olduğu, gözaltmda olduğunun açıklanmamasının verdiği bir şey vardı. Bu sefer, ben tam hatırlamıyorum; ama, üçüncü gün müydü, Hakkâri'de olayların olduğunu duyduk ve Hakkâri'ye intikal ettik. Vardığımızda, zaten bitmişti, yani kimse kalmamıştı, sokaklarda hiç kimse yoktu, dağıtılmıştı. Şimdi, burada Hakkari ve Yüksekova'daki halk, yani neden tepki koydu. Şemdinli'de olay vardı, suçüstü yakalandı, devlet İşte müdahale etti, yargıya intikal edecek, işte şuna intikal edecek. Bana göre, tabiî, Hakkâri'de, Yüksekova'daki insanların, yani buna tepki koyması ya da işte faillerin korunacağına dönük görüşlerini dile getirmesi kadar doğal bir şey yoktur; çünkü, o güne kadar beş aylık dönem içerisinde hem Hakkâri hem de Yüksekova'da patlamalar meydana geldi Onları dahi aydınlatabilecek bir olaydı, düşüncesi zaten hâkimdi ve sonuçta Yüksekova'daki o gösteriye silahlı cevap verilmişti, üç vatandaşımız da orada öldü. Ben o 
esnada da Yüksekova'da idim, tabiî, biz çıkamadık, çünkü her tarafta ateş açılıyordu. 

BAŞKAN - Olayın ikinci gününde miydi? 
METİN TEKÇE - Hayır, üçüncü günü obuası lazım. Ertesi günü Hakkâri'de yine 
her tarafa ateş açılıyordu. Ben kendi gözlemlerimi söylüyorum. Sonuçta inanıp 
üıanmama komisyonun takdiridir; fakat, Özellikle, Hakkâri polis lojmanlarına yakın bir alan var, Hakkâri Valiliği Parkı denilen bir alan var, orada iki katlı sıra dükkanlar vardır. Üstleri çatılı değil, iki kadıdır. Buranın üzerine polislerin taş yığdığını, sapanlar yaptırdığını ve özellikle halkı üzerine çekmek için tahriklerde bulunduğunu kendi gözlerimle şahit oldum ve nitekim bu tahrikler sonucunda da tarama yapıldı. Yaklaşık Hakkâri'de silahla yaralanan 15 kişi idi. Yaranlar hastaneye kaldırıldı. Bu sefer polis hastaneye saldırdı. Hastanenin içme gaz bombalarıyla girdiler. Hemşirelerden, doktorlardan hiçbirisi zaten görev yapamadı ve orada bir hastane personeli de, yine silahla yaralandı. Bu tür durumlar yaşandı. Tabiî, özellikle, bu tür olaylarda, sonuçta ölüme yol açan, ölüme sebebiyet verenlerin hakkında halen hiçbir soruşturma da olmadığını 
da söyleyebiliriz..." Şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır. 

3.CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***