THY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
THY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2018 Pazartesi

TÜRKİYE VARLIK FONU NEDİR.?



TÜRKİYE VARLIK FONU NEDİR.?

Nedir bu Varlık Fonu? Ne işe yarar?

05-02-2017 22:20 
Güncelleme : 05-02-2018 11:46

   
Nedir bu Varlık Fonu?  Ne işe Yarar?

Kamuoyu tarafından yakından bilinen şirketlerin de aralarında bulunduğu bazı firmalara ait hisseler Varlık Fonu'na devredildi.

Bakanlar Kurulu Kararı'yla Ziraat Bankası, BOTAŞ, PTT, TÜRKSAT, ETİ Maden, Çaykur, BİST, Halk Bank, Türk Hava Yolları, Varlık Fonu'na devredildi.

Antalya, Aydın, Isparta, İstanbul, İzmir, Kayseri ve Muğla'daki Mülkiyeti Hazine'ye ait 46 taşınmazların tahsisleri kaldırılarak Türkiye Varlık Fonu'na devredildi.







VARLIK FONU NEDİR?


Ekonomist Mahfi Eğilmez ise Varlık Fonu'nu şu şekilde anlatıyor ve eksilerini sıralıyor;

Ulusal Varlık Fonları, Çeşitli Finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin sahipliği ve yönetimi altında çalışan fonlardır. 
Bu fonun geliri genellikle bütçe fazlalarından oluşur. Bir ülke eğer bütçe fazlası veriyorsa bu fazlayı 4 şekilde kullanabilir:

(1) Harcamalarını Artırır.

(2) Mevcut vergi yükünü Düşürür.

(3) Borçlarını erken ödemeye tabi tutabilir.

(4) Bir Varlık fonu kurarak bütçe fazlalarını buraya aktarır ve bu fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıkları satın alıp gelirlerini artırmaya çalışarak 
gelecek kuşaklara refahı aktarma yoluna gidebilir.

Bu tür fon yönetimlerinde temel hareket noktası varlıkları risk ve getiri dengesini gözeterek kazanç amaçlı kullanmaktır.

Bu işlemleri, bütçe kısıtlamaları ve parlamentonun sıkı denetimi altında yürütmek kolay değildir. Varlık fonu kuruluşunun bir nedeni de bu kısıtlamalardan  kurtulmaktır.

VARLIK FONU İLE TÜRKİYE NELER YAPABİLİR

Türkiye Varlık Fonundan beklentiler yasanın genel gerekçesinde sıralanmış bulunuyor. Buna göre; 

(a) Türkiye Varlık Fonunun kurulmasıyla büyüme oranında artış sağlanacak. 
(b) Sermaye piyasalarında büyüme ve derinleşme hızlanacak.
(c) İslami finansman varlıklarının kullanılması yaygınlaşacak. 
(d) Yapılacak yatırımlarla yüzbinlerce kişiye istihdam olanakları sağlanacak. 
(e) Savunma, havacılık, yazılım gibi alanlardaki yerli şirketlerin sermaye ve proje bazında desteklenmesiyle küresel oyuncu konumuna geçmeleri sağlanacak.
(f) Otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Havalimanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman bulunacak. 
(g) Katılım finansmanı sektör payı artırılacak. 
(h) Arz güvenliğini sağlamak üzere, Türkiye için önem taşıyan petrol, doğalgaz gibi yurtdışındaki stratejik sektörlere bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan 
doğrudan yatırım yapılabilmesi gerçekleştirilecek. 
(i) Bu Fon, ekonominin yapısal sorunlarını aşmakta katkı sağlamanın yanı sıra dış politikanın önemli bir enstrümanı olarak Türkiye’nin uluslararası arenada 
daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.





Birçok kamu kuruluşu Varlık Fonu'na devredildi
(Grafiğin büyük halini görmek için üzerine tıklayınız)




SİSTEMİN EKSİLERİ NELERDİR

1996 – 97 yıllarında Erbakan’ın koalisyon hükümeti sırasında bir uygulama popülerlik kazanmıştı: Kamu kaynak havuzu.

Bütçe dışındaki kamu kesimine ait kaynaklar bu havuzda toplanmaya ve buradan harcanmaya çalışılıyordu. Bu havuza her gün yeni bir kaynak aktarılıyor, 
bir süre sonra bu aktarımların başka bir alandaki dengeyi bozduğu görülünce yeni kaynak arayışları gündeme geliyordu. Türkiye Varlık Fonunun kaynaklarına 
bakınca aklıma Erbakan’ın Kamu Kaynak Havuzu uygulaması geldi.

III. Selim’in padişahlığı sırasında 1793 yılında İrad-ı Cedid Hazinesi kurulmuş ve böylece Osmanlı İmparatorluğu'nda tek ve merkezi Hazine düşüncesinden 
ilk sapma ortaya çıkmıştır. Bunu Tersane Hazinesi ve Zahire Hazinesi izlemiştir. Sonraki dönemlerde Hazine sayısı artmaya devam etmiştir. Mukataat Hazinesi, 
Mansure Hazinesi, Redif Hazinesi, Darphane Hazinesi ve Maliye Hazinesi bunların en önemlileridir. Hazinelerin çoğalması Osmanlı mali sistemini 
rahatlatmamış, tam tersine mali disiplini alt üst etmiştir. Hazine sayısının artmasının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde özel bir yeri vardır. 

1839 yılında Tek ve Merkezi Hazine sistemine geri dönülmüştür.

http://dusuncemektebi.com/d/137479/daes-in-yaktigi-iddia-edilen-askerlerin-goruntusunun-montaj-oldugunun-delilleri/

***

TÜRKİYE VARLIK FONUNA Hangi Şirketler devredildi.,


Varlık Fonu nedir? Hangi şirketler devredildi?

   Başbakanlık, Türkiye'nin en önemli şirketlerine ait hazine hisselerinin Türkiye Varlık Fonu'na devredilmesine karar verdi. 

Varlık Fonu nedir? Hangi şirketler devredildi?

Milli Piyango ve at yarışlarından sonra, Ziraat Bankası, BOTAŞ, Borsa İstanbul, THY, Halkbank'ın da aralarında bulunduğu dev kamu kuruluşları varlık fonuna 
devredildi.

Varlık Fonu, Savunma Sanayi Destekleme Fonu'nun 3 milyar liralık kaynağını da 3 ay süreyle kullanabilecek.

Başbakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye Varlık Fonu'na devredilen söz konusu şirketlerin mevcut yönetimleri ve işletme politikaları ile iş planlarının, 
yatırım ve büyüme stratejilerine uygun olarak devam edeceği, uluslararası finans kuruluşları da dahil olmak üzere ilgili paydaşlarla sağlanan işbirliğinin 
sürdürüleceği belirtildi.

Açıklamada, Türkiye Varlık Fonu'nun söz konusu şirketleri, Bakanlar Kurulunca onaylanacak Stratejik Yatırım Planı çerçevesinde yöneteceği kaydedildi.

Varlık Fonu Nedir?

Bütçenizdeki Fazla Parayı kumbaranıza atıyorsunuz ve nerelerde değerlendireceğinize karar veriyorsunuz. Ulusal varlık fonlarını da bu şekilde düşünebilirsiniz.

Bu fonlar, çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin sahipliği ve yönetimi altında çalışan fonlardır.

Amacı Nedir?

Sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, 
stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek

Kim Yönetiyor?

Şirketin en az 5 kişiden oluşan yönetim kurulu, başkan ve üyeleri ile genel müdürü başbakan tarafından atanıyor.

Devredilen Şirketlerin Listesi

Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası AŞ, 
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), 
Türkiye Petrolleri AO (TPAO), 
Posta ve Telgraf Teşkilatı AŞ (PTT), 
Borsa İstanbul AŞ, 
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ'nin (TÜRKSAT
sermayelerinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamı, 

Türk Telekomünikasyon AŞ'nin yüzde 6,68 oranındaki Hazineye ait hissesi ile 
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve 
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (Çaykur), 
THY'nin yüzde 49,12, 
Halkbank'ın yüzde 51,11 Hissesinin Varlık Fonu'na devrine karar verdi.

Türkiye Varlık Fonu'nu Yönetecek isimler

Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi'ne göre Türkiye Varlık Fonu A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliklerine 

Yiğit Bulut, 
Kerem Alkin, 
Himmet Karadağ ve 
Oral Erdoğan 
atandı.


https://www.paradurumu.com/yatirim/varlik-fonu-nedir-hangi-sirketler-devredildi-haberi-2336


***







22 Aralık 2016 Perşembe

KAMU DİPLOMASİSİ VE THY. THY NEDEN HEDEFTE



KAMU DİPLOMASİSİ VE THY. THY NEDEN HEDEFTE?



ONUR DİKMECİ
15 Temmuz 2015 Çarşamba

Toplumların tarihsel tasnifleri geneli itibariyle dört kategoride incelenmektedir. Modern öncesi, Modern, Geç Modern ve Post Modern. Modern öncesi dönem ise Westfalyan evveli ve sonrası olarak iki kısımda incelenebilir. Otuz yıl savaşları diyebileceğimiz kanlı mezhep çatışmaları neticesinde imzalanan westfalya barışı bir anlaşma olmanın da ötesinde Avrupa kıtasında başlayacak siyasal değişimlerinde habercisiydi. Westfalya düzeni evvelinde ülke egemenliği, kral, aristokrat ve ruhban sınıfı arasında bölüştürülürken, anlaşma ile soyut iktidar dayanaklarından çok gücün belli çizilmiş bir sınırla tanımlanabileceği yani teritoryallik de denilen bu koşul uyarınca resmi sınırlara sahip tek kavram olan devletin asli merkezi otorite olduğu ve diğer unsurların devlete rakip olarak görülmek yerine devletin hükümranlığı altında kalan unsurlar olabileceği belirlenmiştir. Ondokuzuncu yüzyıldan ikinci dünya savaşı sonuna kadarki modern dönemde de devlet kavramı, birinci dünya savaşı sonrasındaki kısa süren idealist dönem hariç devletin en temel güç olduğu, askeri gücün sürekli arttırılmak zorunda hissedildiği evredir. Bu süreçte devlet her şey olduğundan sivil toplum önemsizdir. İkinci dünya savaşının sonundan soğuk savaşın biteceği 1990’lı yıllara kadar ise geçmodern dediğimiz dönemi oluşturmaktadır. Soğuk savaş stratejilerinden kitlesel karşılık prensibi gereği nükleer silahlanmanın önemi azami ölçüdeyken 1962 Atina Nato zirvesinden sonra aslında bu stratejinin güvenliği çokta mümkün kılmadığı ve masrafları da arttırdığı saptamasıyla esnek mukabele stratejisi belirlenmiştir. Nükleer silahların varlığını korumakla beraber önemini eskisine oranla yitirdiği buna karşılık savunmanın insan gücüne dayanacak olmasıyla beraber yoğun askeri personele ihtiyaç duyulacak evrede de realist ve kısmen neo realist kuramlar hakim olmuştur. 1990’ların sonrasını tanımlamak için kullanılan postmodern devrede ise devlet ilişkilerinde önemli değişiklikler olmuştur. Her şeyden evvel dünyadaki liberal dalgalanmalardan nasibini alan ülkelerde özelleştirmeler kendisini göstermek suretiyle devlet mekanizması küçülmeye başlamış, buna mukabil düşünce serbestisinin getirdiği liberal ortamda pek çok dernek ve vakıf hayata geçmiş, iktisadi yapılar otonomilerini ilan etmek suretiyle özerk huviyetlerine kavuşmuşlardır. Postnodern öncesi devlet ve toplum arasındaki dikey ilişki, postmodern dönemde yatay minvalde toplumun kendi devleti dışında başka devlette de taleplerini iletebildiği ve baskı mekanizması kurabildiği yatay ilişki yönünde evrilmiştir. Amerikalı siyaset bilimci Joseph Nye’ın ortaya attığı postmodern siyaset bilimi teorisine göre ise bir devletin başka devleti etkileyebilmesi ancak üç koşulda mümkündür.

1)      Tehdit ve güç kullanmak

2)      Rüşvet

3)      Kamu Diplomasisi başlığı altındaki yumuşak güç uygulamalarını kullanarak.

İşte Nye bu üçüncü seçeneğe önem vererek yumuşak güç uygulamalarının postmodern dönemde giderek önem arz edeceğini belirtmiş ve yanılmamıştır. Buna göre diplomasi/yumuşak güç faaliyetleri şu hususları kapsar;

1)      Dinleme: Hedef ülkenin alışkanlıklarını anlama ve tahlil etme.

2)      Savunma: Devletin kendisi veya kurumuyla ilgili olumsuz bir mevzuyu hedef ülkede savunabilme yeteneği.

3)      Nüfus mübadelesi: Öğrenci değişim programları gibi uygulamalar.

4)      Kültürel mübadele: Dil kursları, dernekler, vakıflar.

5)      Uluslararası yayıncılık: Yabancı dilde yayın yapan platformlara sahip olunması.


Gelişmiş her ülke bu kaideler çevresinde, dünya piyasasında etkinliğini arttırmak suretiyle hakimiyetini pekiştirmeyi ister. Burs programları, finans şirketleri, film endüstrileri, spor klüpleri, sivil toplum, devletin resmi organ ve kuruluşları kamu diplomasisi faaliyetlerinde etkin yer alırlar. Büyük Türkiye, Güçlü Türkiye gibi sloganlarla yakın geçmiş dönemde imaj tazeleme stratejisini uygulamaya koymuş Türkiye’nin de yumuşak güç uygulamalarından münezzeh yorumlanabilmesi düşünülemez. Bu kapsamda balkanlarda kurulan ve Türkçe ile Türk kültürel çalışmalarına imza atan Yunus Emre Enstitüleri ile balkanlardaki ticari şirketler önem arz eder. Şu anda etkinlikleri üst düzey olmasa da bu faaliyetler balkanlar ile Türkiye arasında güzel birer köprü oluşturmuştur. Başbakanlığa bağlı TİKA ise, dünyanın pek çok yerinde, eski kültürel mirasların onarılması, erzak, giyim yardımları, kültürel projelerle etkin bir yumuşak güç vasıtasıdır. 

Yurt dışı na gönderilen öğrenciler, Türkiye’de ağırlanan turistler, kimi dernek ve vakıflar Türkiye’nin etkin yumuşak güç unsurlarını oluşturmaktadırlar. Kamu diplomasisi ve Türkiye hususunu izahata çalışılırken Türk Hava Yolları’na değinmemek çok büyük eksiklik olur zira, THY en etkin diplomasi kaynaklarındandır. 1933’te beş koltuklu yalnızca iki uçakla faaliyete başlayan kurum, Türkiye’nin gözbebeği misali yoğun emek ve vergilerle yıllar içerisinde büyüdü ve gelişti. 1943’te altı adet uçak daha filoya katılarak, 1945’te uçak sayısı elli ikiye yükseldi. 1955’te Türk Hava Yolları adının alınması,1980’lerden itibaren başlayan yoğun büyümeyle beraber 2003’ten itibaren küresel bir marka haline gelen ve dünya kamuoyunun ilgiyle izlediği bir kuruluş hüviyetine sahip olunulmuştu.[1] 

Afrika’da kırk noktaya uçuş düzenleyecek[2] bu husus Türkiye açısından prestiji yüksek bir durum olduğu kadar dünyadaki bazı odaklarında nefretinin kazanılmasına sebebiyet verecekti. Hayatını kaybeden eski Mitçi Binbaşı Kaşif Kozinoğlu’nun el yazısıyla kaleme aldığı eser göstermiştir ki, Oslo görüşmelerinin sızdırılması Alman istihbaratının ürünüdür.[3] Almanya özellikle balkanlardaki çekişmede de Türkiye’nin karşısına çıkmıştır. Türkiye’de üçüncü havalimanı yapımına en sert muhalefet Almanya’dan gelmiştir. Buna göre bir takım tertiplerin ardında Almanya’nın aranması olası göründüğü gibi, kurumların provokeside muhtemeldir. Tıpkı THY’nın son zamanlarda ihbarlarla prestijinin sarsılmaya çalışıldığı gibi. İstanbul Tokyo uçuşunu gerçekleştiren uçakta garip bir notun bulunmasıyla başlayan serüven, İstanbul- Sao Paulo seferindeki bomba notuyla devam ederek[4] günümüze kadar beşten fazla aksamaya sebebiyet vermiştir. 

Yine  Thy yönetim kurulu eski başkanı kurum içerisinde varlığından şüphe ettiği ve illegal olduğunu iddia ettiği  örgütlenmeye vurgu yaparak[5], kurumsal itibarın sarsılmak istenebileceğinin örtülü mesajını vermiştir. 

Siyasal olayların doğal gereği şudur ki, bir ülke içerisindeki hiçbir siyasal olay dünyadan bağımsız olarak düşünülemez ve yorumlanamaz. Yani kısa süre evvel Malezya hava yollarına ait bir uçağın, Güney Çin denizi üzerinde kaybolması[6] bir takım komploların hava taşımacılığı yapan şirketler üzerinden gerçekleştirilmek suretiyle hedef ülkeler üzerinde menfi intibahın uyandırılmak istenmesinde etkin olacaktır. Hulasa işlediğimiz konu hakkında şunları sıralayabiliriz;



1)      Kamu diplomasisi ve yumuşak güç uygulamaları, postmodern toplum tipinde gücün en önemli vasıtalarındandır. Devletler eskinin askeri stratejisinden çok diplomasi stratejilerini önemseyen bir konumda bulunduğu unutulmamalıdır.

2)      Etkin devletler arasında yer almak niyetinde olan Türkiye Cumhuriyeti, mevcut potansiyelini imkanları doğrultusunda değerlendirerek yumuşak güç/diplomasi stratejisini oluşturmaktadır.

3)      Türkiye’nin en etkin kamu diplomasisi faaliyetlerinden bir tanesi Türk Hava Yollarıdır. THY, her geçen gün büyüyen dinamik yapısıyla, gökyüzünün sancaktarı ve yabancı pistlerin müdavi misyonunu en iyi şekilde değerlendirmekte bu da dünyanın ilgisini çekmektedir.

4)      THY’yi provoke etmek isteyecek ülkeler ve yabancı hava yolları her daim olacaktır. THY uçaklarına yönelik ihbar, karalayıcı ve aldatıcı haberler, kara propaganda gibi istihbari faaliyetler etkin biçimde sürdürüleceğinden, Türkiye’de istihbarata karşı koyma birimleri bu konuda hazırlıklı olmalıdır.

5)      THY personelinin istihdamı etkin güvenlik tahkikatlarıyla gerçekleştirilmeli, güvenlik soruşturmaları periyodik aralıklarla tekrarlanmalı, personel eğitimlerinde gizliliğin personelce uygulanabilmesi ilkesi eğitmenler tarafından etkin olarak benimsetilmelidir.

6)      THY içerisindeki, kurum itibarını provoke edici gruplar, kurumdan süratle uzaklaştırılmalıdır.

7)      Malezya hava yollarına ait uçağın olumsuz akıbetinin, Kuala Lumpur’da kurulan temsili mahkemeye rövanşist bir tutum içerisinde uluslararası bir gücün devreye girmesiyle Malezya hükümetine cevap niteliği taşıdığı teorisi unutulmadan, ülke hava yollarının her daim rakip ülkelerin hedefinde bulunacağı, hava yolları faaliyetlerinin ülkelerin itibarına olumlu ya da olumsuz minvalde etkide bulunacağı unutulmamalıdır.


[1] Tarihçe, http://www.turkishairlines.com/tr-tr/kurumsal/tarihce
[2] Ergün Diler, Tarihe 3 Not, http://www.takvim.com.tr/yazarlar/ergundiler/2015/03/31/tarihe-3-not
[3] Kaşif Kozinoğlu, Kaşif Kozinoğlu’nun Mezara Götürmediği Sırlar, Kaynak Yayınları, 2012
[4] Diler, a.g.y.,
[5] Paralel Yapının THY’de Emelleri Var, http://www.aksam.com.tr/siyaset/paralel-yapinin-thyde-emelleri-var/haber-363048
[6] 239 Kişi Taşıyan Malezya Uçağı Kayboldu, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25964925.asp
Gönderen Onur Dikmeci zaman: 16:47 


http://dikmecionur.blogspot.com.tr/2015/07/kamu-diplomasisi-ve-thy-thy-neden.html

..