SIZINTI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SIZINTI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2016 Perşembe

Esir Adam: Fethullah




Esir Adam: Fethullah,




Gökçe Fırat
Esir Adam: Fethullah





















Takıyye'nin Mucidi: Said-i Kürdi

Said-i Kürdi filminin gösterime girmesi birkaç açıdan ele alınabilir.

AKP iktidarı tüm cemaat ve tarikatların ve aynı zamanda terör örgütlerinin hürriyet elde ettiği bir dönemi başlattı.

Bu hürriyetten en fazla nasiplenenlerse elbette Nurcular ve ondan doğma Fethullahçılar oldu.

İkinci sırayı ise onlarla birlikte PKK'lılar aldı diyebiliriz.

Bu durum Said-i Kürdi ve Şeyh Sait ikilisinin Cumhuriyet'ten öc alma oparasyonu olarak görülebilir.

Ancak Said-i Kürdi'yi anlatan " Hür Adam " filminin zamanlaması, sadece Cumhuriyet'e meydan okuma, onunla hesaplaşma, ondan intikam alma amacından kaynaklanmıyor.



Nur Cemaatinin kurucusu Said-i Kürdi, adından da anlaşılacağı gibi bir Kürttür ve aynı zamanda da Kürtçüdür.

Ancak " Takıyye "nin mucidi bu adam için, kendi Kürtçü amaçlarını gizlemek, bu Kürtçülüğü İslam'ın ardına gizlemek hatta ve hatta Kürtçülüğe karşı çıkmak genel strateji olmuştur.

Bu strateji, bu Kürtçü cemaatin Türk kesimleri örgütlemesi için icad edilmiş takıyyeydi ve oldukça da başarılı oldu.

Türk-İslam'ın ardındaki ahtapot

Cemaatin kadroları uzun yıllar Merkez Sağ çizgiyi benimsedi bu sayede Türk taban üzerinde hakimiyet kurmayı başardı.

Gittikleri insanlara " Din İçin " gittikleri için, dinine bağlı temiz insanlar bunların gizli Kürtçü amaçlarını da sezemediler.

Hatta bu cemaat, Merkez Sağ'ın iki yan kolu Milliyetçi Hareket ve Milli Görüş içine de başarılı bir şekilde sızdı.

Öyle ki gerek Merkez Sağ (Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP, DYP geleneği), gerek İslamcı Sağ (MSP, Refah, AKP ve Saadet geleneği) gerek Milliyetçi Sağ (MHP ve BBP geleneği) içinde çok üst düzeylerde hep bu cemaat etkili oldu.

Cemaatin resmi ideolojisi ise o dönemler için Türk-İslam Sentezi'ydi. Bu ise Cemaatin Kürtçü emellerini tamamiyle gizleyen bir örtü oldu.

Hemen peşinden ise Sovyetler'in dağılması ile birlikte cemaat, Orta Asya Türk Coğrafyası'na açıldı. Türk-İslam Sentezi'nin "Türk" yanı bu iş için icad edilmişti.

Ama aynı zamanda tüm dünyada Amerika'nın teşvik ettiği İslamcı genişleme alanına da cemaat daldı.

Türkiye'nin Merkez Sağı'nı örgütleyen ahtapotun koları Türk ülkelerinden, Ortadoğu'nun ve Afrika'nın İslam devletlerine, Balkan Türklerinden ve Müslümanlarından Afrika'ya, oradan da Avrupa ve Amerika'nın Türk göçmenlerine kadar uzanıverdi.

Demek ki Said-i Kürdi haklıydı!

Bu kadar büyük bir genişleme ve taban "Kürt Said"le elde edilemezdi, "Nur Said" bu iş için idealdi.

O nedenle de Said-i Kürdi ismini değiştirmiş ve Said-i Nursi yapmıştı!

Fethullah ve Sızıntı

1980 sonrası "takıyye"nin mucidi Said-i Kürdi'nin en etkin müridi Fethullah bayrağı üstadından devralmıştı.

Fethullah da tıpkı Said-i Kürdi gibi uyanıktı, o da iyi gizlenmeyi başardı.

Ama Fethullah cemaatinin etkisi tüm Nur cemaatlerinin ötesine geçti. Çünkü arkasına doğrudan Amerikan devletini almıştı.

Bu büyük güç ile Türk devletinin en ulaşılmaz alanlarına "sızıntı" başlatıldı.

Hukuk sistemi 30 yılda ele geçirildi.

Mülki sistem daha 20. yılda ele geçmişti.

30. yıl biterken Türk Ordusu'na "sızıntı" da meyvelerini verdi ve Ergenekon ile Ordu'nun yapısı Nurculaştırılmaya başlandı.

Fethullah da tıpkı Said-i Kürdi gibi başarılı oldu, " Sızıntı " ve " Takıyye " gerçekten de en etkili yöntemdi!

Fethullahçılar Dergilerinin adını boşuna " Sızıntı " koymamışlardı ya!

" Hür Adam " filmi niye çekildi?

Ancak Said-i Kürdi filmi bu cemaatin etkisini daha geniş kesimlere yaymak için yapılmış bir aklama filmi değildir.

Filmin asıl mesajı da Atatürk'e karşı bir Said-i Kürdi çıkartmak değildir.

Film, asıl olarak Nurcu cemaatler ve de özellikle Fethullahçı cemaatte gelişen bir rahatsızlığı gidermek için çekilmiştir.

PKK'nın gelişmesi, Kürt ayrılıkçılığının güç kazanması ve cemaatin de genel olarak bölücü Kürtçülerle birlikte hareket etmesi iki gelişmeye yol açtı.

Nur cemaatlerinin bir kısmı Kürtçülükten rahatsız olmaya başladılar ve Fethullahçılarla diğer Nurcu cemaatler arasında ayrışma başladı.

Ama bir diğer önemli ayrışma Fethullah Cemaatinin içinde yaşandı. Bazı Fethullahçılar Kürtçü gidişe tepkilerini yüksek sesle dile getirmeye başladılar.

Hanefi Avcı'nın tutuklanması olayının ardında da aslında bu gerçek yatmaktadır.

" Genç Cemaatçiler " rahatsız

Cemaatin kimi kıdemlileri gelişmeleri tedirginlikle izlemekle birlikte, itidalli davranışı elden bırakmadılar.

Ancak bazı genç cemaatçiler oldukça rahatsızlık duymaya başladı.

" Türk Okulları " nedense Türk devletini yaşatmaya değil de Kürt devletinin kurulmasına mı sebep olacaktı?

Neden bunca yıllık Türkçülere karşı akıl almaz saldırılar düzenleniyordu da PKK'ya karşı ses yükselmiyordu?

Sesler yükselmeye ve Işık evlerinin huzurunu kaçırmaya başladı.

Cemaat içindeki huzursuzluğu gidermek için bölücülük değil kardeşlik ön plana çıkartılmalıydı.

O nedenle Said-i Kürdi filminin ana teması " Türk-Kürt " kardeşliği olarak belirlendi ve Said-i Kürdi'nin bölücü olmadığı ispat edilmeye çalışıldı.

Aslında bu, kardeşlik için değil Türk'ü uyutmak için bulunmuş yeni bir takıyyeydi.

Gelişen Türk tepkisi, " Bakın Said-i Kürdi Kürtçü değildi " denilerek dizginlenmeye çalışılmaktadır.

Film fiyaskoyla sonuçlandı

Ancak bu takıyye çok başarılı olmadı.

Filmin galasında yer alan ve protesto gösteren iki Türk gencinin yükselen sesi bile, cemaate bir uyarıydı. Orada, kendi çöplüklerinde bile yalnız değillerdi!

Her yerde Türkler vardı!

Ve üstelik eylemci gençler, din karşıtı gençler değildi, tabanı kandırmanın imkanı yoktu, bu gençler Türk bayrağı ile gösteri yapıyordu!

Moralleri bozan bu gelişmeden sonra, Zaman gazetesi Ulusal Partili eylemcileri "ırkçılıkla" suçlayarak cemaat içindeki soru işaretlerini gidermeye çalıştı ama yine de ortalık durulmadı.

Bu defa cemaatçiler kendi içlerinde çatışmaya başladılar.

Nitekim filmin yapımcıları cemaati filme yeterince destek olmamakla suçladılar. Demek ki cemaat teskin edilememişti.

Film fiyasko bir film olarak kalacağa da benzemektedir.

Amerika ve Fethullah

Her ne kadar arkasında Fethullah desteği olsa da filme Amerikan desteği yeterli olmamıştır.

Amerika için artık Türk-Kürt kardeşliği gibi bir mesaj anlamsızdır. Türk-İslam Sentezi günleri çoktan geçmiş yerine Kürt-İslam Sentezi günleri başlamıştır.

Bu noktada AKP içinde de, Cemaat içinde de ciddi bir ayrışma ufukta görünmüştür.

Kürt tezlerine destek, ABD'nin BOP'una destek olmak demek, bu hareketleri kaçınılmaz bir bölünmeye götürücektir.

Cemaat ve AKP içindeki Kürtçü ekip, ne olursa olsun Kürtçülüğe devam demektedir.

Fethullah bu noktada takıyyeyi sürdürmek ve Türkleri ürkütmemek taraftarıdır.

Bir kısım Türk cemaatçi ise ayrılma anında Ergenekoncu olarak yaftalanmakla korkutulmaktadır.

Misafir değil Esir,

Tarihin garip bir cilvesidir aslında gerçekte sahnelenen.

Said-i Kürdi, " Hür Adam" olarak lanse edilmektedir ama onu lanse eden Fethullah " Esir Adam"dır.

28 Şubat sürecinde ABD'ye kapağı atması elbette onun Amerikancılığındandı.

Nitekim Amerika da onu tam siper korudu.

Ancak iki yıl önce ciddi bir kriz başgösterdi ve Fethullah'ın oturma izninin uzatılmaması gündeme geldi.

Fakat bunların hiçbiri Fethullah ile ABD arasındaki ilişkinin pozisyonunu açıklamamaktadır.

Fethullah şu anda ABD'de "Hür" değildir, ABD'nin elinde " Esir " dir.

Esir olduğu için de ABD'nin istediklerine boyun eğmek zorundadır.

Sanıldığı gibi Türkiye'de yargılanmaktan ya da darbe korkusundan değildir Türkiye'ye gelmemesi.

ABD Fethullah'ı Türkiye'ye göndermemekte, rehine olarak tutmakta ve cemaate her türlü Kürtçülüğü yaptırtmaya çalışmaktadır.

Fethullah Gülen, elbette bu durumda Amerikan tehditlerine boyun eğmeyip isyan edebilir ve tıpkı Said-i Kürdi gibi, "hür adam" olmayı seçip ülkesine gelmeyi deneyebilir!

Korkmasın bu ülkede darbe marbe olmaz.

Havaalanında asker-sivil tüm Türkler onu karşılar...

Buyursun esir olmadığını göstersin!

Hizbullahçılar dışarıda

Hizbullahçıların serbest bırakılması haklı olarak büyük bir infial yarattı.

Herkesi bir korku sarmıştı: Kasaplar Dışarı salındı diye.

Tamam hadi buyursunlar Hizbullahçıları İçeri alsınlar.

Nitekim Yargıtay Peşlerine Düşmüş durumda.

Ama...

Unutmayalım ki...

Tayyip Erdoğan dışarda...

Abdullah Gül dışarda...

Bülent Arınç dışarda...

Hüseyin Çelik dışarda...

Sadullah Ergin dışarda...

Cemil Çiçek dışarda...

Beşir Atalay dışarda...

Mehdi Eker dışarda...

Yani:

Hizbullahçıları Salmalarının " Artı "sı var mı?

Ya da Eğer Hizbulahçılar Tutuklanır ve İçeri atılırsa Güvende mi olacağız?

http://www.turksolu.com.tr/308/basyazi308.htm


..