SERV ANTLAŞMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SERV ANTLAŞMASI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2018 Pazar

SYKES-PICOT GİZLİ ANTLAŞMASI, BOP VE YENİDEN ŞEKİLLENEN ORTADOĞU. BÖLÜM 5

SYKES-PICOT GİZLİ ANTLAŞMASI, BOP VE YENİDEN ŞEKİLLENEN ORTADOĞU. BÖLÜM 5




SERV BATININ TÜRKLER İÇİN HAZIRLADIĞI BİR SUİKASTTİR,

Mustafa Kemal Atatürk’e göre ise Sevr, Türkler için yüzyıllardan beri hazırlanmış büyük bir suikasttır 81. 

İngiliz gazetelerinden bazıları ise Sevr için, “imkânsız”, “Müttefiklerin halledemediği sorunlar maskelendi”, “suni”, “geçici” gibi başlıklarla uygulama zorluklarını yazmışlardır.82. 

Antlaşma sonrasında İstanbul karışmıştı. Vahdeddin kendisinin hal’ edileceğinden korkmaktaydı. Veliahd Abdülmecid Efendi, Damad Ferit Paşa’yı 
yerden yere vuran bir layihayı Padişaha göndermiştir. İngilizlerde Milli Hükümet’e karşı olan hareketlerinde ve Sevr’in uygulanmasındaki başarısızlığı yüzünden Ferid Paşa’ya kızmaktaydılar. Bunların sonucunda Padişah paşayı görevden alarak yerine Tevfik Paşa’yı getirmiştir.83.

Sevr’in imzalanmasından sonra kamuoyunda antlaşmanın iyi olduğuna, pekiyi olmadığına ve kötü olduğuna dair üç farklı görüş oluşmuştur. İlk görüşü 
savunanlar Yunan taraftarı olanlar idi. Onlara göre, Türkiye’nin haritadan silinmesi umurlarında değildir ve Türklere acımak suçtur. İkinci görüşe sahip olanlar ise sadece Türkiye’ye acımakla yetinmektedirler. Antlaşmaya karşı değildirler. Antlaşmanın kötü olduğu düşüncesinde olanların başında ise Fransız kamuoyu gelmektedir. Özellikle Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verilmesi büyük tepkilere yol açmıştır. Fransızlar, Sevr’in İngilizlere çok fazla ayrıcalık verdiğine inanıyorlar ve karşı çıkıyorlardı. Mesela, ticaret merkezi olan İzmir İngiliz egemenliğine giriyor, kapitülasyonlardan yararlanma hakkı da Yunanlılara ve Ermenilere verilmekteydi. Yani Fransızlarla ayni statüye sahip olmaktaydılar. Ayrıca Türkiye, böylece Fransa’ya olan borçlarını da ödeyemeyecektir. 

Fransızlar antlaşmanın Lloyd George’un antlaşması olduğunu biliyorlardı. Hatta Pierre Loti, Sevr için “Fransa’nın Doğu politikasındaki ahmaklıklar dizisini layık 
şekilde taçlandıran belge” olarak nitelendirmekte ve matemdeki Türkiye’nin yanında Fransa’nın da siyahlara bürünmesi gerektiği değerlendirmesini yapmaktadır.84.

Yine Fransız kamuoyu Sevr Antlaşması’nı kötü bulmuş ve reddetmiştir. Fransız gazetelerinde “Türkler için adil olmadığı gibi Fransa’nın çıkarlarını da korumuyor” şeklinde yorumlarda bulunmuşlardır. Özellikle de ‘Le Temps’ gazetesi “Türkiye’nin paylaşılması ile Fransa’nın doğudaki varlığı azalmaktadır” şeklinde makaleler yayınlamıştır. Solcu görüşe sahip olan L’Humanite’ye göre de, Fransız Hükümeti İngiliz kapitalizmine yenilmiş idi.85.

Ayrıca Türk kadınının fedakârlığı, azmi ve kuvveti burada da karşımıza çıkmaktadır. Türk basınında bu konuya dair yazılar çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi Türk kadınlarının antlaşmayı kötüleyen uzun bir mektubu Sevrès Gazetesinde ve daha sonra da 8 Mayıs 1921’de Hâkimiyet-i Milliye’de yayınlanmıştır. Bu mektupta ‘Sevr Antlaşması’nın Osmanlı saltanatına, Türk vatanına ve milletine hücum ettiği, eğer Anadolu buna karşı koymasaydı Ankara, Konya, Erzurum’da İstanbul gibi olacaktı ve Türk milleti istiklalini kaybedecekti’ şeklinde Türk kadınlarının konu hakkındaki hassasiyetleri ortaya çıkmaktadır.86. 

 Sevr’e karşı çıkanlardan bir diğeri de Londra Merkezi İslam Cemiyeti idi. Cemiyet, Milletler Cemiyeti’ne göreve çağrı sunmuşlardır. Bu çağrıda Lloyd 
George’un 5 Ocak 1918 tarihindeki “ ırk olarak çoğunlukla Türktür” sözü hatırlatılarak çoğunluğu Türk ve Müslüman olan Trakya’nın ve İzmir’in Yunanistan’a verilmesine karşı çıkılmıştır. 

Merkezi İslam Cemiyeti, Türklerin hâkimiyetinin Boğazlara bağlı olduğu, bu sebeple Türk hâkimiyetinde kalması gerektiği; Doğu Anadolu’nun Ermenistan 
sınırları içine alınmasının kabul edilemeyeceği; Kürtlerin ise Padişaha bağlı oldukları, mahalli muhtariyet istedikleri takdirde yabancı bir devletin himayesine girmeden bunun kendilerine verilebileceği konularında açıklamalarda bulunmuştur. Ayrıca, İstanbul Hükümeti’nin müttefiklerin kontrolü altında olduğu için hiçbir fonksiyonu kalmadığı, bu sebeple Milletler Cemiyeti’nin antlaşmaya göre, “Sultan’ın orada Türk Devleti’nin payitahtını idameye hakkı olacaktır” açıklamasının anlamının ne olduğu sorulmaktadır.87.




Merkezi İslam Cemiyeti’nin üyeleri arasında çoğu Hintli olmak üzere şairler, aydınlar, yazarlar, işadamları, hukukçular bulunuyordu. Cemiyete diğer İslam ülkelerinden de destek verilmiştir.88. Yine antlaşma öncesinde mitingler yapılmıştır. Mesela Mart 1920 tarihinde Kalküta’da “Halife Konferansı” toplanmış, Türklerin İstanbul’dan çıkarılmaları amacıyla İngiltere’deki propagandaya son verilmezse Hint Müslümanlarının greve gidecekleri ve İngiliz mallarını boykot edecekleri açıklanmıştır.89.

Kamuoyunda özellikle de Hint Müslümanları arasında meydana gelen bu hareketlenmeye karşılık 21 Şubat 1921 tarihinde Londra Konferansı toplanmıştır. 
Konferansta İngiltere kendi sömürgesi olan bölgelerde olumsuz bir etkiyle karşılaşmamak için antlaşma metninde bazı değişiklikler yapmıştır. Antlaşma 
metninde önemli değişiklikler yapılmamıştır. Sadece Müslümanların karşı çıktığı İstanbul’un Türklerden alınması maddesi çıkarılarak özellikle de Hint Müslümanlarının gönlü alınarak İngiltere kendi sömürge yollarını koruma yoluna gitmiştir90.

Netice de Türk topraklarını tamamen parçalayan ve Türklere bırakılan yerleri de yabancı idaresi altına koyan Sevr Antlaşması’nın ‘güya’ revize edilmesini 
sağlayarak kabul edilmesi için toplanılan Londra Konferansı sonuç elde edemeden neticelenmiştir. Çünkü Yunanlılar Anadolu’dan çekilmeye ve Sevr’in hükümlerinin değiştirilmesine razı olmuyorlardı. Türkiye ise Ocak 1921’de I.İnönü Savaşı’nı kazanmış olmanın gururuyla, hangi kılığa sokulursa sokulsun bu antlaşmanın adını taşıyan bir belgeye imzasını asla koyamayacağını ifade etmiştir91.

Sevr, Türkler arasında asla kabul edilmediği gibi, İslâm milletleri arasında da kabul görmemiştir. Nitekim yukarıda bahsedildiği üzere Hint Müslümanlarının girişimleri bu konuda dikkate değerdir. Yine Merkezi İslam Cemiyeti Ermenistan kurulmasına karşı çıkmıştır. Kürdistan kurulmasında ise bölge halkının görüşlerine başvurulması gerektiğine, ancak buna gerek olmadığı, zaten Kürtlerin Padişaha bağlı oldukları vurgulanmış tır. 

  Yani Kürtler Müslüman olduklarına, ayrı bir devlet kurmalarına gerek olmadığına, buna karşılık ise Ermenilerin Hıristiyan oldukları ve Müslüman topraklarında devlet kuramayacaklarına, üstelik de Ermenilerin nüfus olarak bu bölgede çok az olduklarına dikkat çekilmiştir. 

İngilizler bu durumun çok iyi farkında idiler. Nitekim Lloyd George bir demecinde, “Biz ne Türk ırkının oturduğu bölgelerde Osmanlı İmparatorluğu’nun 
devamına nede başkentinin İstanbul olmasına karşıyız; fakat Akdeniz’i Karadeniz’e birleştiren Boğazlarda uluslararası bir yönetim uygulanmalıdır. Arabistan, Ermenistan, Mezopotamya, Suriye ve Filistin bizim kanımıza göre, ayrı bir milli hayat yaşama hakkına sahiptirler” açıklamasını yapmaktadır.

Başka zamanlarda ise bu demeç farklı olarak karşımıza çıkmaktadır: 
“Biz Türkiye’yi başkentinden veya Küçük-Asya’nın zengin ve meşhur bölgelerinden ve Türk ırkının hâkim bulunduğu Trakya’dan yoksun bırakmak için savaşmıyoruz”.

Lloyd George ilk demecinde Türk ırkının bulunduğu bölgelerden hiç bahsetmezken, ikincisinde ise bu tamamen açıktır.

Lloyd George Şubat 1920 tarihindeki bir açıklamasında, İstanbul’un Türklerde kalmasına 1918 yılındaki demeciyle neden karşı çıkmadığını şöyle 
açıklamaktadır: “O sırada Hindistan’ın Müslüman halkı telaşa kapılmıştı ve yatıştırılmaya ihtiyacı vardı. Biz Hindistan’da özel bir çaba gösteriyorduk. İşte bu andan (demecin ilanından) itibaren askere yazılan Hintliler çoğaldı”. 

 Lloyd George’un bu beyanatlarından tamamen art niyetli olduğu, zamana ve duruma göre hareket ettiği anlaşılmaktadır.92. 

Nitekim Lloyd George Osmanlı Devleti’nin Sevr’i imzalamaya karar verdiği zaman “Turkey is no more” yani “Türkiye artık yoktur” diyerek memnuniyetini göstermekteydi. 

Ancak Milli Mücadele’nin başarıya ulaşması ile Büyük Zafer’den sonra Lloyd George’un siyasi yaşamı sona ermiştir. Yani “Lloyd George is no more”93. 

Sevr Antlaşması, dönemin Alman basınında da geniş yankı bulmuştur. Alman basınının ortak kanaatine göre, Sevr Türklere yapılan büyük bir 
haksızlıktır ve bu antlaşmanın amacı Türk milletini ve devletini tamamen ortadan kaldırmaktır. Özellikle 16 Mart 1921 tarihinde Türkiye’nin Rusya ile yaptığı Moskova Antlaşması’ndan sonra, Rusya’nın Sevr Antlaşması’nı tanımadığı, Türklerle yakın ilişkiler içinde oldukları, hatta Sevr Antlaşması’nın Lenin tarafından Haydutluk anlaşması olarak tanımlandığı, hatta İtilaf Devletlerinin bile Sevr’in Türkiye’yi Rusya’ya yakınlaştırdığını kendilerinin de kabul ettikleri, yine 1921 yılında Fransa ile Türkiye arasındaki antlaşma de ile Fransa açısından da Sevr’in artık geçerliliğinin kalmadığı Alman basınında geniş yer verilmiştir.94. 

Nitekim Atatürk’de Sevr Antlaşması’nın hükümlerini öğrendikten sonra 1 Haziran 1920’de General Kazım Karabekir’e gönderdiği telgrafta şunları ifade 
etmiştir: 
Devlet ve Milletimizin halas ve selameti hakkında garp devletlerinden hakiki bir muavenet ve insaf umudu kalmadığı üzerinde herkes birleşmiştir. Memleketimizin geleceği Doğu sınırlarımızın Ruslara ve İslâm âlemine bitişik olmasına mütevakkıf olduğu hepimizce muhakkaktır. Bu bitişikliğin herhalde teminine cidden çalışılacaktır”.95.

Nitekim Kazım Karabekir Paşa, Meclis Başkanlığı’na 16 Ağustos 1920 tarihli gönderdiği bir telgrafta Sevr’i imzalayanların “vatan haini” ilan edilmesini teklif 
etmiştir. Meclis’te görüşülen bu öneri 19 Ağustos 1920 tarihinde kabul edilmiş ve anlaşmaya imza atan Hadi Paşa, Rıza Tevfik Bey, Reşat Halis ve kırk iki kişinin daha vatan haini olduğu ilan edilmiştir.96.

Türkler için bir ölüm kararı olan Sevr, Türkler için bağımsızlık prensipleriyle bağdaşmamaktay dı. Dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa ve milliyetçilerin bunu 
kabul etmesine ve uygulanmasına imkân yoktu. Böylece bu durum, büyük bir milliyetçi grubun İstanbul’dan Anadolu’ya göç etmesine sebep olmuştur97. 

Fransa ile olan gelişmeler sonucunda da 20 Ekim 1921 tarihli antlaşma iki ülke arasında imzalanmıştır ve Ankara’daki görüşmeleri Atatürk bizzat kendisi 
yönetmiştir98.

Ayrıca, Sevr’in imzalanmasından kısa bir süre sonra Ankara, Kastamonu ve Trabzon’da basılan “ Türk Muahede-i Sulhiyyesi ve Mahiyet-i Hakikiyesi: Bir 
Milet Nasıl Esarete Alınır (Türk Barış Antlaşması ve Gerçek İçyüzü/İçeriği” başlıklı bir kitapçık Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar dağıtılmıştır. Bu kitapçık Türk ve Müslüman kamuoyu ve Kuva-yı Milliye üzerinde son derece etkili olmuştur. Kitapçık “…Hiçbir millet düşmanları tarafından bu kadar hakir görülmemiştir” yorumunu yapmaktadır.99.

İşte bütün bu zor şartlar içinde bile Türk Milleti bu durumdan yüzünün akıyla çıkmayı başarmıştır. Zaten Türkler böyle bir antlaşmayı tanımamışlar ve 
geleceğe ümitle bakmışlardır. Atatürk’ün 17 Ocak 1921 tarihinde United Telgraph muhabirine verdiği demecinde ifade ettiği gibi; “İstiklâl-i siyasi, adli, iktisadi ve malimizi imhaya ve binnetice hakkı-ı hayatımızı inkâr ve iptale matuf olan Sevr ahidnamesi bizce mevcut değildir. Levazım-ı istiklâl ve hâkimiyetimizi temin edecek bir sulhün akdi nuhbe-i âmâlimizdir”100.

Atatürk’ün bu isteği Sevr’e imza koyan devletlerin 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması’nı imzalayıp onaylamalarıyla gerçekleşmiştir. Çünkü Lozan 
antlaşması, Sevr’i tanımıyor ve Sevr’deki hükümleri tamamen değiştiriyordu. Lozan’ı imzalamakla Sevr’i imzalayan ayni devletler, Sevr’in milletlerarası alanda artık mevcut olmadığını da kabul ve açıklamış oluyorlardı.

Ayrıca, daha Sevr yapılmadan önce Ankara Hükümeti 16 Mart’tan itibaren İstanbul tarafından imzalanan bütün antlaşmaları hükümsüz sayacağını dünyaya ilan etmiştir. Sevr ise onaylanmadığı için akdedilmiş kategorisine bile giremeyip bir tasarıdan ibaret kalmıştır.101.

Sonuç

Mondros Mütarekesi’nden sonra Türkiye’ye düşman olan devletler tarafından dört defa barış teklifi olmuştur. Bunlardan birincisi Sevr projesidir. Bu 
proje TBMM.’nce müzakere konusu bile olarak görülmemiştir. İkinci teklif ise, I.İnönü Savaşı’ndan sonra toplanılan Londra Konferansı ile 12 Mart 1921’de gündeme gelmiştir. Bu konferans, Sevr’i sadece çok küçük noktalarda revize ederek ortaya koymaktaydı. Ancak ardından II. İnönü Savaşı’nın başlaması ve Türkiye’nin böyle bir antlaşmayı kabul etmemesi üzerine konferans bir netice elde edemeden dağılmak zorunda kalmıştır. Üçüncü teklif, Sakarya Zaferi’nden ve ardından Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması’nın hemen arkasından, Paris’te toplanılan İtilaf devletleri dışişleri bakanları tarafından yapılmıştır. Sonuncusu ise Lozan Antlaşması’dır.102 ve Lozan Antlaşması ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti sağlam temeller üzerine kurulmuştur. 

Anderson’un da dediği gibi, “Türkiye’nin hayata dönüşü 20.yüzyılın en kayda değer olaylarından biri” dir.103. 

Lozan Antlaşması ile “Şark Meselesi” ortadan kalkmıştır diyebiliriz. Ardından Atatürk dönemi güçlü bir Türkiye oluşmasında çok etkili olduğu için bu 
mesele uygulamaya konulamamıştır. II. Dünya Savaşı yılları da dünyanın Almanya-İtalya-Japonya üçlüsüyle uğraştığı bir dönem olduğu için Şark Meselesi yeniden ortaya çıkacak bir ortam pek bulamamıştır. Mesele daha çok beklemededir. II. Dünya Savaşı sonrasında artık Şark Meselesi-Sevr’in uzantıları, günümüze uyarlamaları ortaya çıkmıştır. 21.yüzyıl Türkiye’si için ise durum gittikçe daha tehlikeli bir durum almaktadır. 

10 Ağustos 1920 tarihi, Türk tarihinde “ En Uğursuz” proje olarak nitelendirilmektedir. Sevr ile Osmanlı Devleti’nin bütün toprakları bölünmeye 
kalkışılmıştır. Bu düzen İngiliz Başbakanı Lloyd George’un başının altından çıkmıştır. Lloyd George’un, coğrafya ve tarihi olaylar hakkında çok az bilgisi 
vardı. Lloyd George, Türkiye’yi geçmişi ve geleceği olan yaşayan bir organizma olarak görmüyordu. Türkiye’yi sadece harita üzerinde bir toprak parçası olarak 
değerlendirmekteydi104.

Oysaki bunun böyle olmadığını Lloyd George, 1922 yılında Atatürk hakkında, “ Asırlar pek nâdir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o büyük dâhiyi 
asrımızda Türk milleti yetiştirdi. Mustafa Kemal’in dehâsı karşısında elden ne gelir?” 105 diyerek anlamıştır.

Şark Meselesi bir nevi’ Haçlı Seferleri’nin bitişi olarak da yorumlanmaktadır ve bu sorun yeni problemler çıkartmayacak şekilde çözümlenmeliydi106. Ancak bu 
amaca ulaşamamışlardır. 

Aslında Şark Meselesi Batı dünyasının olaylara Avrupa merkezli bir bakışıdır. Bu nedenle dün vardı, bugün de var ve yarın da olacaktır. Çünkü Müslüman 
Türk milletinin Anadolu’dan tamamen atılmasına kadar devam edecektir.107. 

Bu sebepledir ki Osmanlı Devleti üzerinde paylaşma senaryoları hazırlanmıştır ve bunun doğrultusunda Balkan Savaşları ardından da I.Dünya Savaşı gelmiştir. Son noktayı da Sevr ile koymak istemişlerdir. Hıristiyan nüfusu Tanzimat, Islahat fermanları ile Türkler aleyhine kışkırtmaları, I.Dünya Savaşı’nı 
çıkartmaları, Anadolu’da Ermeni ve Yunanlıları Türkler aleyhine kışkırtıp katliam yaptırtmalar hepsi Şark Meselesi’nin sonucudur.

1856 tarihli Paris Antlaşması’nın 7. maddesi ile Osmanlı Devleti Avrupalı bir devlet sayılmıştır ve böylece Avrupalı devletlerin hukukundan yararlanabilmesi 
sağlanmıştır.108. Gerçekte ise bu böyle olmamıştır. Çünkü İngiliz siyasetine göre Paris Antlaşması İngilizlere Türklerle ilgili her türlü konuya katılma hakkı tanımaktaydı.109. 

Böylece Avrupalılar Osmanlı Devleri’nin iç işlerine daha çok karışmışlardır ve Osmanlı Devleti’nin dış borçları gittikçe artmıştır. 

1881 tarihinde kurulan Dûyun-u Umumiye İdaresi’nin de IMF’den hiçbir farkı yoktur. Her iki kurum ile Türk ekonomisinin yabancıların eline geçmesini sağlamıştır. AB ile de bu karışma siyaseti devam etmektedir. Hatta bazen AB için Türkiye’nin 150 yıllık hayali yorumları 1856 Paris Antlaşması’na dayanılarak yapılsa da AB’nin Türkiye üzerindeki yaptırımları Türkiye’nin lehine hiçbir zaman olmamıştır. 

 Günümüz Türkiye’si için de gelişmeler aynidir. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye uyguladığı ekonomik, siyasi, kültürel alandaki dayatmalarının, Osmanlı 
Devleti zamanında yenilikler adı altında Türklere dayattıkları baskılardan hiçbir farkı yoktur. Sadece isimleri ve zamanları değişmiştir. IMF’nin Türkiye üzerindeki baskılarını da bunlara ekleyebiliriz. Çünkü Sevr’in 22. maddesi kendi kendilerini henüz yönetme yeteneğinden yoksun halklara ve ülkelere mandater sistemi önermektedir. 

Bu sistem de uygulamaya razı olacak devletlere verilecekti ve her manda altına alınacak ülkenin ekonomik, siyasi yapısı farklı olduğu için uygulamalar da 
buna göre yapılacaktı. Dolayısıyla günümüz şartlarında IMF’nin uyguladığı dayatma politikalarının Sevr’in bu maddesinden pek de farkı yoktur.

Uygulanan yöntemler ve amaçlar büyük benzerlikler göstermektedir. Yani günümüz itibariyle Şark Meselesi ve dolayısıyla Sevr bitmemiştir. Değişik yollardan tekrar hayata geçirilmek istenmektedir. Sözde Ermenistan, sözde Kürdistan gibi meseleler bu amaca hizmet etmektedir. Nitekim Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ki Kürtçülük ve Ermeni propagandaları da Şark Meselesi’nin günümüz uygulamaları olarak karşımıza çıkmaktadır. 1878 Berlin Antlaşması’nın 63. maddesi ile Ermenilere verilen ayrıcalıklar günümüzde sözde soykırım iddiaları ile devam etmektedir. Sevr ile oluşturulmak istenen sözde Ermenistan projesi günümüz itibarıyla sözde soykırım iddiaları ile hayata geçirilmek istenmektedir. 

Ayrıca Sevr haritası ile oluşturulmak istenen sözde Kürdistan haritası karşılaştırıldığında bu iki haritanın birbirlerinden pek de farklı olmadıkları görülmektedir. Amaç değişmemiş sadece araçlar zamana ve gelişen dünya şartlarına göre değişmiştir. 

Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren bu sorunlar azalmamış aksine gittikçe artmıştır. Bunun sebebi Türkiye’nin uyguladığı politikalarda 
değil, dış güçlerin Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde etkili olmalarında aranmalıdır. Atatürk döneminin Ekonomi Bakanı Celal Bayar’ın hazırladığı 1936 
tarihli Şark Raporu ile Necmeddin Sahir Sılan’ın hazırladığı 1939-1950 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Partisi’ne, ardından 1952-1953 tarihlerinde de Demokrat Parti’ye sunduğu raporlarda da Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmektedir110. Nitekim Atatürk döneminin Ekonomi Bakanı olan Celal Bayar 1936 tarihinde hazırlayıp sunduğu raporunda şöyle bir sonuca varmaktadır; 

 “ Doğu’da, bugün için dahi, tamamen yerleştiğimiz iddia olunamaz. Dayanacağımız en mühim kuvvet, ordumuz ve jandarmamızdır”111.

Ancak bu konuda da 1994 tarihinde Türkiye’nin gündemine ‘profesyonel askerlik’ kavramı getirilmiştir112. 2010 yılı itibarıyla bu konu artan terör olayları 
üzerine tekrar gündeme getirilmiştir. 

Dolayısıyla Malazgirt Zaferi’nden günümüze kadar geçen süre zarfında Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ortaya çıkan menfî etkiler buralarda bir Şark Meselesi’ni ortaya çıkarmıştır113. Burada bahsedilen Şark Meselesi, Batı’nın ortaya koyduğu geniş çaptaki Şark Meselesi’nin uzantısı olarak, Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra tam amaçlarına ulaşamadıkları ve bu amaçlarını elde edebilmek için Türkiye Cumhuriyeti’nde ortaya çıkarılan Doğu ve Güneydoğu meseleleridir. 

 Misyonerlik faaliyetleri de çeşitli şekillerde devam etmektedir. Şark Meselesi ve uygulanmak istendiği Sevr, günümüz itibarıyla başka isimler ve uygulamalar 
adı altında karşımıza çıkmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan girişimler de bu amaca hizmet etmektedir. Yine Türkiye için zaman zaman gündeme getirilen Federal veya Başkanlık sistemleri gibi yönetim değişiklik önerileri de bu amaçtan başka bir şeye çalışmamaktadır. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa bunu “ya istiklâl ya ölüm” olarak ortaya koymuştur. Dolayısıyla günümüz Türkiye’si için bu sistemleri isteyenler hangi düşünceye göre bunları talep etmektedirler? 

Nitekim Kazım Karabekir Paşa’da bu konu ile ilgili olarak geçmişte şunları ifade etmektedir;

“Bizi parçalayarak yutmak isteyen dış güçler, Kürtlük hareketini de geçmişten beri yayıyorlardı. Hıristiyan unsurların dışında Araplar, Arnavutlar gibi bu sessiz İslam unsuruna da beylik, muhtariyet gibi zehirli haplar yutturuluyordu. Meşrutiyetin ilanından sonra ‘adem-i merkeziyet’ diyerek bu gayeye ulaşmak isteyen akılsız harisler türedi”.114. 

Yine Türkiye’nin AB’ye girme süreci içerisinde Türkiye’ye verilen rapor ve belgelerde Lozan Antlaşması ile çelişen istekler öne sürülmektedir. Bunların başında, azınlıklar ve hakları, yeni azınlık oluşturma girişimleri, ülke bütünlüğü nü ve milli birliği parçalamaya amaçlayan istekler, yeni etnik gruplar oluşturma gayretleri, dini azınlıkların Lozan’daki statülerini değiştirme çabaları gibi konular.115 tamamen Sevr’deki dayatmaların günümüz uygulaması olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Bunların yanında KKTC üzerindeki baskılarda yine ayni zihniyetin ürünüdür. AB’ye giriş vizesi olarak KKTC’nin ortadan kaldırılması Türkiye’den istenmektedir.

Yine Ege ve Karadeniz’de de Pontus ve Bizans ideallerini gerçekleştirme çabaları yine bu düşüncenin ürünü olarak değerlendirilmelidir. 

Bu konu ile ilgili olarak şu değerlendirmeler de dikkate değerdir; “Lozan’ı içine sindiremeyenler, Türkiye’ye Sevr koşullarını dayatıyorlar. AB hangi 
Türkiye’yi almak istiyor? Kıbrıs’tan vazgeçmiş, Türk-Yunan dengesini kaybetmiş, Ermeni iddialarını kabul etmiş, azınlık olmayan insanlarına azınlık statüsü vermeyi kabullenmiş, dolayısıyla Sevr şartlarını kabul etmiş bir Türkiye’yi almak istiyor… AB tarafından Atatürkçülüğün engel olarak gösterilmesi ürkütücüdür. Türkiye’nin temelinde kaynağını tam bağımsızlıkta bulan ilkeleri vardır ve onu koruyan, onun güvencesi Türk Ordusu. Avrupa Birliği, Türk Ordusunu idare edilebilir duruma getirmek istiyor. Buna dikkat etmek gerekir”.116.

Nitekim Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışı ve amacı ortadan kaldırılmak istenmektedir. Osmanlı Devleti gizli 
antlaşmalar ile parçalanarak topraklarında pek çok küçük devletler oluşturularak ortadan kaldırılmak istenmiş ve büyük devletler tarafından bu amaç I.Dünya Savaşı sonunda büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. Çünkü Türklerin Anadolu ve Rumeli’ye sahip olup yerleşmelerini bir türlü içlerine sindirememişlerdir. Dolayısıyla, tam anlamıyla Türkleri Anadolu topraklarından Milli Mücadele sayesinde atamadıkları için bu plan günümüz itibarıyla devam etmektedir. Yeni amaçları Türkiye’yi küçük devletçikler haline getirmektir. Dolayısıyla “Şark Meselesi” günümüz uygulamaları ile devam etmektedir. 

KAYNAKÇA

AHMAD, Feroz, “The Late Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), London, George Allen-Unwin Ltd., 1984.

AKŞİN, Aptülahat, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, Ankara, 1991, TTK.

AKŞİN, Sina, İç Savaş ve Sevr’de Ölüm, İstanbul, 2010, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

AKYÜZ, Yahya, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu (1919-1922), Ankara, 1988, TTK.

ALPASLAN, Teoman, Sevr ve Lozan’ın Ortak Hükümleri, Musul ve Kerkük Elden Nasıl Çıktı?, İstanbul, 2008, Kum Saati Yayınları. 

ALTUĞ, Yılmaz, “Onaylanmayan Andlaşmalar ‘Sevr’”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.32, Mayıs-1970.

ANDERSON, Matthew Smith, Doğu Sorunu 1774-1923, Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, İstanbul, 2010, 2. baskı, (çev.: İdil eser), Yapı Kredi Yayınları.

ARMAOĞLU, Fahir, Siyasi Tarih (1789-1960), Ankara, 1975.

ARVASİ, S.Ahmet, Türkiye’de Şark Meselesi ve Alınacak Tedbirler, İstanbul, 2009, Bilgeoğuz yay.

ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk, C.1, Ankara, 1981.

Atatürk’ün Milli Dış Politikası (1919-1923), C.1, Ankara, 1981. 

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri (1989), C.III, Ankara. 

AYDEMİR, Şevket Süreyya, Tek Adam, Mustafa Kemal (1919-1922), C.2, İstanbul, 1971, 4. baskı, Remzi Kitabevi.

BAYAR, Celal, Şark Raporu, İstanbul, 2009, İkinci Basım, Kaynak yayınları.

BAYUR, Yusuf Hikmet, Türkiye Devleti’nin Dış Siyasası, Ankara, 1973. 

BIREN, Mehmet Tevfik, II. Abdülhamit, Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları, C.II, İstanbul, 1993. 

BOSWORTH, R.F.B., “İtaly and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), London, 1984, George 
Allen-Unwin Ltd. 

BODGER, Alan, “Russia and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), London, 1984, George Allen-
Unwin Ltd.

BRIDGE, F.R., “The Habsburg Monarchy and the Otoman Empire, 1900-18”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), London, 
1984, George Allen-Unwin Ltd. 

ÇALIK, Ramazan, Alman Basınında Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Paşa (1919-1923), Ankara, 2004, Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü. 

ÇULCU, Murat, Zito Venizelos!... Sevr’den İzmir’e, İstanbul, 2009, E yayınları.

“Doğu Sorunu” Necmeddin Sahir Sılan Raporları (1939-1953), İstanbul, 2010, (der.: Tuba Akekmekçi-Muazzez Pervan), Tarih Vakfı Yurt Yayınları. 

ERIM, Nihat, Devletler Arası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, C.1 (Osmanlı İmparatorluğu Andlaşmaları), Ankara, 1953.

EVANS, Laurance, Türkiye’nin Parçalanması ve ABD Politikası (1914-1924), İstanbul, 2004, Örgün Yayınevi. 

GORYANOF, Sergey, Rus Arşiv Belgelerine Göre Boğazlar ve Şark Meselesi, (haz.: Ali Ahmetbeyoğlu-İshak Keskin), İstanbul, 2006, Ötüken. 

GREW, Joseph C., Amerika’nın İlk Türkiye Büyükelçisi’nin Anıları Lozan Günlüğü, İstanbul, 2001, Multilingual.

İRTEM, Süleyman Kani, Şark Meselesi, Osmanlı’nın Sömürgeleşme Tarihi, (haz.: Osman Selim Kocahanoğlu), İstanbul, 1999, Temel yayınları.

KARADAĞ, Raif, Şark Meselesi, İstanbul, 2005, 3. baskı, Emre yayınları. 

KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C.V, Ankara, 1988, 5. baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları.

KENT, Marian, “Great Britain and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), London, 1984, George 
Allen-Unwin Ltd. 

KOÇU, Reşat Ekrem, Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar (1300-1920) ve Lozan Muahedesi, İstanbul, 1934. 

KURAT, Yuluğ Tekin, Osmanlı İmparatorluğu’nun Paylaşılması, Ankara, 1986, Turhan Kitabevi. 

KURAT, Yuluğ Tekin, “Türkiye Topraklarının Paylaşılması Hazırlıkları-Sevr”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, X/58; X/59, t.y.

MELEK, Kemal, Doğu Sorunu ve Milli Mücadelenin Dış Politikası, İstanbul, 1985, Der yayınları.

Milli Mücadele Tarihi, C.I, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi, 2005. 

MORGENTHAU, Henry, Ambassador Morgenthau’s Story, New York, 1918, The Country Life Press, Garden City.

N. M. S., Harb-i Umumide Türkiye, Trabzon, 1338, İkbal Matbaası.

OLCAY, Osman, Sevrès Antlaşmasına Doğru, Ankara, 1980.

ÖCAL, Enver Emre, Kazım Karabekir’in Eserlerinde Doğu Sorunu, İstanbul, 2010, İlgi kültür sanat yayıncılık.

ÖZBAY, Turgut, Lozan’dan Sevr’e Türkiye, Ankara, 2005, 2. baskı, Anı yayıncılık. 

ÖZDAL, Barış, “Doğu Sorunu Kapsamında Almanya’nın Ermenilere Yönelik İzlediği Politikalar-Tessa Hofmann’ın İddialarının Analizi ve Kritiği-”, 
Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi XII. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, C.1, Erciyes Üniversitesi Yayını, 2009.

ÖZDEMIR, Hikmet , Atatürk ve İngiltere (Bir Barışmanın Diplomatik Tarihi), Ankara, 2004, Atatürk Araştırma Merkezi.

ÖZTÜRK, İbrahim Sadi, Sevr Antlaşması, Tam Metin, 433 Madde, Ankara, 2007, 2. baskı, Fark yayınları.

PEHLIVANOĞLU, Öner A., Sevr, Lozan Antlaşmaları ve Avrupa Birliği, İstanbul, 2005, Kastaş Yayınevi.

REDCLIFFE, Stratford de., The Eastern Question, London, 1881, John Murray, Albemarle Street.

RIZA, Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, İstanbul, 1993.

SALTIKGIL, Haluk V., “Sevr Muahedesi ve ‘Merkezi İslam Cemiyeti’nin İtirazı’”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.10, Temmuz-1968.

SEZER, M. Çevik, Avrupa’nın Sonu Sevr, Ankara, 2009, GİP yayınları. 

SIMAVI, Lütfi, “ Damat Ferit’in Sevr Hazırlığı”, Yakın Tarihimiz, 2/23, t.y.

ŞAPOLYO, Enver Behnan, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, İstanbu 1958.

TANSEL, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.III-IV, Ankara, 1973; 1974.

Tarih IV , İstanbul, Devlet Matbaası, 1931

TRUMPENER, Ulrich, “Germany and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), London, 1984, 
George Allen-Unwin Ltd. 

UZUN, Cem, Kemalizm Sol Değil, İstanbul, 2004, Antikapitalist-İde yayınları. 

YUVALI, Abdulkadir, “Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşunda Şark Meselesi Faktörü”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi 
II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, C.1, Erciyes Üniversitesi Yayını, 2009.

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Abdulkadir Yuvalı, “Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşunda Şark Meselesi Faktörü”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi II. Uluslararası Sosyal 
Araştırmalar Sempozyumu, C.1, Erciyes Üniversitesi Yayını, 2009, s.s.101-102. 
2 Yuvalı, agm., s.102.
3 Raif Karadağ, Şark Meselesi, 3.baskı, Emre yayınları, İstanbul, 2005, s.s.7-9, 11-12, 18.
4 N.M.S., Harb-i Umumide Türkiye, İkbal Matbaası, Trabzon, 1338, s.s.72-73.
5 Karadağ, a.g.e., s.s.18-19.
6 Kemal Melek, Doğu Sorunu ve Milli Mücadelenin Dış Politikası, Der yayınları, İstanbul, 1985, s.39.
7 Sergey Goryanof, Rus Arşiv Belgelerine Göre Boğazlar ve Şark Meselesi, (haz.: Ali Ahmetbeyoğlu-İshak Keskin), Ötüken, İstanbul, 2006, s.s.26-28; 47.
8 Alan Bodger, “Russia and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, 
(ed.: Marian Kent), George Allen-Unwin Ltd., London, 1984, s.s.76-77.
9 Melek, a.g.e., s.26; N.M.S., a.g.e., s.86; Ulrich Trumpener, “Germany and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, 
(ed.: Marian Kent), George Allen-Unwin Ltd., London, 1984, s.127. The Country Life Press, Garden City.
10 Henry Morgenthau, Ambassador Morgenthau’s Story, The Country Life Press, Garden City, New York, 1918, s.98.
11 Melek, a.g.e., s.15; N.M.S, a.g.e., s. 71; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.V, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988, 5. baskı, s.205. 
12 Karal, a.g.e., s.s.203-204.
13 Barış Özdal, “Doğu Sorunu Kapsamında Almanya’nın Ermenilere Yönelik İzlediği Politikalar-Tessa Hofmann’ın İddialarının Analizi ve Kritiği-”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes 
Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi XII. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi Yayını, 2009, C.1, s.298.
14 Feroz Ahmad, “The Late Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), George Allen-Unwin Ltd., London, 1984, s.5.
15 R.F.B. Bosworth, “İtaly and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), George Allen-Unwin Ltd., London, 1984, s.s.57; 62.
16 Matthew Smith Anderson, Doğu Sorunu 1774-1923, Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010, 2.baskı, (çev.: İdil eser), s.65.
17 Anderson, a.g.e., s.198.
18 A.g.e., s.s.222-223.
19 Süleyman Kani İrtem, Şark Meselesi, Osmanlı’nın Sömürgeleşme Tarihi, (haz.: Osman Selim Kocahanoğlu), Temel yayınları, İstanbul, 1999, s.s.73-74; Trumpener, a.g.e., s.112.
20 Morgenthau, a.g.e., s. 90; 100-101.
21 N.M.S., a.g.e., s.146.
22 Ahmad, a.g.e., s.12.
23 Morgenthau, a.g.e., s.s.301-325.
24 Morgenthau, a.g.e., s.370;374-375; 377-378.
25 Yuvalı, a.g.e., s. 104.
26 N.M.S., a.g.e., s.23.
27 Ramazan Çalık, Alman Basınında Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Paşa (1919-1923), Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, 
Ankara, 2004, s.68,79,85,117,126,134,186-187,190-191,199,223,225,230-233,247. 
28 Stratford de Redcliffe, The Eastern Question, John Murray, Albemarle Street, London, 1881, s.s.5-6; 49; 129.
29 İrtem, a.g.e., s.236.
30 A.g.e., s.252,260,276-277.
31 Enver Emre Öcal, Kazım Karabekir’in Eserlerinde Doğu Sorunu, ilgi kültür sanat yayıncılık, İstanbul, 2010, s.s.41-42.
32 Turgut Özbay, Lozan’dan Sevr’e Türkiye, Anı yayıncılık, Ankara, 2005, 2.baskı, s.173. 
33 İrtem, a.g.e., s.249.
34 M.Çevik Sezer, Avrupa’nın Sonu Sevr, GİP yayınları, Ankara, 2009, s.s.209-210.
35 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih (1789-1960), Ankara, 1975, s.s.461-464.
36 Murat Çulcu, Zito Venizelos!... Sevr’den İzmir’e, E yayınları, İstanbul, 2009, s.26.
37 Melek, a.g.e., s.81; Yahya Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu (1919-1922), TTK., Ankara, 1988, s.s.105-106.
38 Marian Kent, “Great Britain and the End of the Otoman Empire”, The Great Powers and the End of the Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), George Allen-Unwin Ltd., London, 1984, s.187; 191.
39 Yuluğ Tekin Kurat, “Türkiye Topraklarının Paylaşılması Hazırlıkları-Sevr”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, y.y.y., X/58, s.8.
40 Kent, a.g.m., s. 175.
41 Teoman Alpaslan, Sevr ve Lozan’ın Ortak Hükümleri, Musul ve Kerkük Elden Nasıl Çıktı?, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2008, s.43; 50-51.
42 Yuluğ Tekin Kurat, Osmanlı İmparatorluğu’nun Paylaşılması, Turhan Kitabevi, Ankara, 1986, s.s.71-80.
43 Kurat, a.g.m., X/58, s.12.
44 A.g.m., X/58, s.15-16.
45 Tarih IV, Devlet Matbaası, İstanbul, 1931, s.62.
46 Kurat, a.g.m., X/58, s.s.8-9.
47 Melek, a.g.e., s.s.87-88.
48 Alpaslan, a.g.e., s.67.
49 Kent, a.g.m., s.187; 190.
50 Kurat, a.g.e.,s.s.95-97.
51 Kurat, a.g.e., s.s.97-99.
52 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, c.1, Ankara, 1981, s.575.
53 Reşat Ekrem Koçu, Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar (1300-1920) ve Lozan Muahedesi, İstanbul, 1934, s.274.
54 Osman Olcay Sevrès Antlaşmasına Doğru, Ankara, 1980, s.L1.
55 Çulcu, a.g.e., s.139.
56 Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.III, Ankara, 1973, s.136.
57 Mehmet Tevfik Biren, II. Abdülhamit, Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları, C.II, İstanbul, 1993, s.400.
58 Lütfi Simavi, “Damat Ferit’in Sevr Hazırlığı”, Yakın Tarihimiz, 2/23, y.y.y., s.291.
59 Tansel, a.g.e., 1973, s.138. 
60 Melek, a.g.e., s.s.89-90.
61 A.g.e., s.56;, Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye Devleti’nin Dış Siyasası, Ankara, 1973, s.s.49-50.
62 Öner A. Pehlivanoğlu, Sevr, Lozan Antlaşmaları ve Avrupa Birliği, Kastaş Yayınevi, İstanbul, 2005, s.65.
63 Tansel, a.g.e., 1973, s.s.162-163. 
64 Kurat, a.g.m., X/59, s.s.25-26. 
65 A.g.e., s.s.100-103; Antlaşmanın 433 maddelik tam metni için bkz.: Nihat Erim, Devletler Arası Hukuku 
ve Siyasi Tarih Metinleri, C.1 (Osmanlı İmparatorluğu Andlaşmaları), Ankara, 1953, s.s.525-69 1; İbrahim Sadi Öztürk, 
Sevr Antlaşması, Tam Metin, 433 Madde, Ankara, 2007, s.s.23-264; özeti için bkz.: Koçu, a.g.e., s.s.275-281; ayrıca 
Sevr, Londra, Paris ve Lozan Antlaşmalarının karşılaştırılması için bkz.: Atatürk’ün Milli Dış Politikası (1919-1923), 
C.1, Ankara, 1981, s.s.70-84; Sina Akşin,, İç Savaş ve Sevr’de Ölüm, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010, s.s.113-119. 
66 Rıza Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, İstanbul, 1993, s.s.142-143.
67 Sevr Antlaşması’nın mühürlü, tasdikli aslı Fransa Cumhuriyet Arşivi’nde bulunmaktadır.bkz: 
Özbay, a.g.e., s.72; Çünkü alınan karara göre Sevr Antlaşması tek bir metin olarak düzenlenmiştir. 
Bu metin Fransa Cumhuriyet Arşivi’ne konulacak ve imzacı devletlerin her birine onaylanmış 
birer örneği verilecektir. bkz.: İbrahim Sadi Öztürk, Sevr Antlaşması, Tam Metin, 433 Madde, Fark 
yayınları, Ankara, 2007, 2. baskı, s.263.
68 Anderson, a.g.e., s.s.370-371. 
69 Cem Uzun, Kemalizm Sol Değil, Antikapitalist-İde yayınları, İstanbul, 2004, s.113. 
70 Laurance Evans, Türkiye’nin Parçalanması ve ABD Politikası (1914-1924), Örgün Yayınevi, İstanbul, 2004, s.295. 
71 S. Akşin, a.g.e., s.208; Kent, a.g.e., s.191. 
72 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Mustafa Kemal (1919-1922), C.2, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1971, 4. baskı, s.430. 
73 Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye Devleti’nin Dış Siyasası, Ankara, 1973, s.s.59-60.
74 Olcay, a.g.e., s.s.XXIX-XXX.
75 Bayur, a.g.e., s.s.52-53.
76 N.M.S., a.g.e., s.113; 147-148; 151; 160; Ahmad, a.g.e., s.19.
77 Öcal, a.g.e., s.s.90-92.
78 Joseph C. Grew, Amerika’nın İlk Türkiye Büyükelçisi’nin Anıları Lozan Günlüğü, Multilingual, İstanbul, 2001, s.10.
79 Grew, a.g.e., s.11.
80 Pehlivanoğlu, a.g.e., s.67.
81 S. Akşin, a.g.e., s.119.
82 Melek, a.g.e., s.90.
83 Biren, a.g.e., s.415.
84 Akyüz, a.g.e., s.s.150-160.
85 Melek, a.g.e., s.90.
86 Milli Mücadele Tarihi, C.I, Atatürk Araştırma Merkezi Ankara, 2005, s.287.
87 Haluk V. Saltıkgil, “Sevr Muahedesi ve ‘Merkezi İslam Cemiyeti’nin İtirazı’”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, s.10, Temmuz 1968, s.s.8-16.
88 Saltıkgil, a.g.m., s.s.5-7; Biren, a.g.e., s.441.
89 Akyüz, a.g.e., s..146-147.
90 Tansel, a.g.e., C.IV, 1974, s.s.45-46.
91 Aptülahat Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, TTK, Ankara, 1991, s.36,90.
92 Akyüz, a.g.e., s.s.107-108.
93 S. Akşin, a.g.e., s.s.341; 357.
94 Çalık, a.g.e., s.40,85, 117, 155, 159, 161, 164, 166, 182.
95 A. Akşin, a.g.e., s.68.
96 Öcal, a.g.e., s.87.
97 Melek, a.g.e., s.s.90-91.
98 A. Akşin, a.g.e., s.26, 92.
99 A. Akşin, a.g.e., s.147; 151; 155; Çulcu, a.g.e., s.s.87-88.
100 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.III, Ankara, 1989, s.22.
101 Yılmaz Altuğ, “Onaylanmayan Andlaşmalar ‘Sevr’”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, s.32, Mayıs 1970, s.20.
102 A. Akşin, a.g.e., s.s.106-107.
103 Anderson, a.g.e., s.373.
104 Hikmet Özdemir, Atatürk ve İngiltere (Bir Barışmanın Diplomatik Tarihi), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2004, s.31.
105 Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, İstanbul, 1958, s.508.
106 Melek, a.g.e., s.126.
107 Yuvalı, a.g.m., s.108.
108 Karal, a.g.e., s.243; Özbay, a.g.e., s.65; Pehlivanoğlu, a.g.e., s.11; Redcliffe, a.g.e.,: s.9; F. R. Bridge, 
“The Habsburg Monarchy and the Otoman Empire, 1900-18”, The Great Powers and the End of the 
Otoman Empire, (ed.: Marian Kent), George Allen-Unwin Ltd., London, 1984, s.48.
109 Redcliffe, a.g.e., s.7.
110 Bkz.: Celal Bayar, Şark Raporu, İstanbul, 2009; “Doğu Sorunu” Necmeddin Sahir Sılan Raporları (1939-1953), İstanbul, 2010. 
111 Bayar, a.g.e., s.63.
112 Özbay, a.g.e., s.233.
113 S. Ahmet Arvasi, Türkiye’de Şark Meselesi ve Alınacak Tedbirler, Bilgeoğuz yay., İstanbul, 2009, s.21.
114 Öcal, a.g.e., s.120.
115 Pehlivanoğlu, a.g.e., s.142.
116 A.g.e., s.s.153-154.


6 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***