Reza Zarrab etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Reza Zarrab etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2018 Cumartesi

Üç Pasla Devletin Kalesine İnme Yöntemleri,

Üç Pasla Devletin Kalesine İnme Yöntemleri,


ABD'den Skandal Türkiye Adımları.,

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'deyi eleştirmesinden saatler sonra eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için ABD mahkemesinden tutuklama kararı çıktı. Çağlayan, İran'a yönelik ABD ambargosunun Halkbank aracılığıyla delinmesinde rol almakla suçlanıyor. Davanın hakimi Yargıç Richard Berman, davaya Çağlayan'ın da dahil edilmesiyle 'dosyanın seyrinin değiştiğini', söz konusu iddianame ile bir devlet kuruluşu olan Halk Bankası'nın 'kurum olarak öne çıktığını' ifade etti. Eş zamanlı bir diğer gelişme, ABD Senatosu Tahsisat Komisyonu'nun, Erdoğan'ın korumalarına silah satışının yasaklanmasını öngören tasarıyı onaylaması oldu. ABD ayrıca, Türkiye'den gelen kargo uçaklarına ve Türk mallarına uygulanan 'arama ve kontrol seviyesini' de yükseltti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelişmelere çok sert tepki geldi, Erdoğan 'ABD'nin İran'a yönelik ambargo kararına uymayan Türkiye'nin bir bakanının tutuklanma kararını çok pis kokular geliyor diyerek eleştirdi. Erdoğan 'İran'a biz herhangi bir yaptırım uygulama kararı Türkiye olarak almadık' dedi. ABD'nin bu hamleleri şaşırtıcı değil. Haberimizde aktardığımız bulgular, verdiğimiz linklerdeki bilgiler ve özetle aktardığımız bazı haberler ışığında, Gülen örgütünün ABD'ye ajanlık yaptığı şüphesi şüphe olmaktan çıkıyor.




10.09.2017 16:40 ABD'nin Türkiye'de Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütünü doğurduğu ve besleyip büyüttüğü iddiaları skandal gelişmelerle eşliğinde giderek güçleniyor. Fetö'nün ve 15 Temmuz'daki darbe girişiminin arkasında bulunduğu son bir kaç senedir savcılık iddianamelerine de yansımaya başlamış olan ABD'den bu ilişkiyi doğrulayan skandal hamleler geliyor. ABD mahkemesi ve jürisi, ülkesinin koyduğu İran'a yaptırım kararına uymayan Türkiye'nin bir Bakanı hakkında tutuklama kararı çıkardı.

İran’a uygulanan yaptırımları ihlal, ABD bankacılık sistemine karşı dolandırıcılık, para aklama gibi suçlamalarla ABD’de tutuklu yargılanan Reza Zarrab davasına, ‘yasak işlem ve rüşvet’le suçlanarak sanık olarak eklenen Zafer Çağlayan ve eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ile Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan için resmi tutuklama emri verildi.

ABD Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan resmi belgede, Çağlayan ile birlikte Aslan ve Balkan’ın hakkında da resmi olarak bir tutuklama kararının Jüri tarafından onaylandığı bilgisi yer aldı.

New York Güney Bölgesi Başsavcılığı tarafından önceki gün dava dosyasına konan ek iddianameye Zafer Çağlayan ve eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın yanı sıra aynı bankanın uluslararası operasyonlardan sorumlu genel müdür yardımcısı Levent Balkan ve Rıza Sarraf’ın kuryesi Abdullah Happani de eklenmişti. Sulh Hakimi Katharine H. Parker, iddianameyi imzayla onaylayarak üzerine el yazısıyla “Sanıkların tutuklanma emri verilmiştir” diye not düştü.

DAVADA 2’Sİ TUTUKLU 9 SANIK

Sanık sayısının ikisi tutuklu olmak üzere 9 kişiye çıktığı davada, yeni iddianame için Mehmet Hakan Atilla 11 Eylül, Rıza Sarraf ise 25 Eylül tarihinde yeniden davanın hakimi Richard Berman’ın karşısına çıkacak.

30 Ekim’de başlayacak olan sanıkların jürili duruşmasının bir aydan uzun sürmesi bekleniyor. Davanın hakimi Yargıç Richard Berman, davaya Çağlayan’ın da dahil edilmesiyle ‘dosyanın seyrinin değiştiğini’, söz konusu iddianame ile bir devlet kuruluşu olan Halk Bankası’nın ‘kurum olarak öne çıktığını’ ifade etti.

DİĞER HAMLE

ABD Senatosu Tahsisat Komisyonu da, Erdoğan’ın korumalarına silah satışının yasaklanmasını öngören tasarıyı onayladı. ABD ayrıca, Türkiye'den gelen kargo uçaklarına ve Türk mallarına uygulanan 'arama ve kontrol seviyesini' de yükseltti.

Amerikan haber ajansı AP, ABD’den Türkiye’ye Erdoğan’ın koruma ekibinin kullanması için yapılması planlanan 1.2 milyon dolarlık yarı otomatik tabanca ve mühimmat satışının durdurulmuş olduğunu bildirdi. Erdoğan’ın korumalarına yeni silah satışını engellemek üzere düzenlenen tasarıyı Demokrat Partili Senatörler Patrick Leahy ve Chris Van Hollen hazırladı.

SİLAH SATIŞI YASAK

Hürriyet'te yer alan habere göre; Van Hollen, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel korumalarının, Amerikan topraklarında barışçıl Amerikalı protestoculara saldırmasına izin vermeyeceğiz ve onlar bunu yaparken onlara kesinlikle silah satmayacağız” diye konuştu. Van Hollen, Senatör Leahy ve kendisinin, ABD Dışişleri Bakanlığı ile birlikte, bu korumaların bağlı olduğu kurumun bu eylemlerden sorumlu tutulması için çalışacaklarını söyledi.

TASARI SENATOYA GİDECEK

Van Hollen, polisin muhaliflerin bastırılması için Erdoğan’a yardım ettiğini öne sürdü. Temsilciler Meclisi’nden Cumhuriyetçi vekil Dave Trott ise “Bu silah satışını bloke etmemiz ve Erdoğan’ı işaret ederek ona, stratejik bir yer olmanın Türkiye’yi hukukun üstüne çıkarmadığını söylememiz gerekiyor” dedi. Erdoğan’ı koruyan polislere silah satışını yasaklayan düzenleme bir bütçe tasarısının parçası olarak Senato’ya gidecek.

ABD, Türkiye’den havayoluyla gelen malları daha kapsamlı taramaya tabi tutacak. Alınacak ek önlemlerle ilgili henüz detaylı bilgi verilmezken, detaylı aramaların sadece Türkiye’den gelen kargo uçaklarına uygulanacağı belirtiliyor.

ERDOĞAN'DAN SERT TEPKİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelişmelere çok sert tepki geldi. ABD ziyareti sırasında Washington'da yaşanan olayların da bu pis kokunun bir ifadesi olduğunu söyleyen Erdoğan, "O olayla ilgili biliyorsunuz, benim korumalarım hakkında soruşturma açtılar. Hatta hatta, olay günü orada olmayan korumalarım hakkında, eşimin iki koruması bayan, onlarla ilgili de aynı şeyi yaptılar. Bu nedir? Bu Amerika yönetiminin düşmüş olduğu aczi gösteriyor. Kendilerine de bunlar bildirildi. Büyük bir devlet olabilirsin ama adil devlet olmak başka bir şeydir. Sıkıntı burada. Onun için de adil bir devlet olmak, hukuk sisteminin adil işlemesinden geçer. Eğer hukuk sisteminiz adil işlemiyorsa bu sıkıntılar sürekli olarak o pis kokuları da getirir." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kazakistan ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı'nda basın açıklaması düzenledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'deki Rıza Sarraf davasına eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan'ın adının dahil edilmesiyle ilgili bir soruya," Burada bizim eski Ekonomi Bakanımıza yönelik atılan bu adımı, açık söylüyorum, ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik bir adım olarak değerlendiriyorum" dedi. "Atılan bu adımlar tamamen siyasidir. ABD bir defa bu konuyu gözden geçirmesi lazım. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor. Rıza Sarraf olayı da öyledir" diyen Erdoğan açıklamasını şu sözlerle sürdürdü;

Bu konu gerçekten çok çok ilginç bir konu. Şu anda bunu hukuki bir mantık içerisinde yorumlamak zaten mümkün değil. Burada bizim eski Ekonomi Bakanımıza yönelik atılan bu adımı, açık söylüyorum, ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik bir adım olarak değerlendiriyorum. Zira burada şahsına yönelik bir iddiayı ortaya koyabilmiş değiller. Neymiş 'İran'la ilgili yaptırımları delmiş' İran'a biz bir defa herhangi bir yaptırım uygulama kararı Türkiye olarak almadık ki. Bizim İran'la ikili ilişkilerimiz var, hassas ilişkilerimiz var. İran'dan özellikle doğalgazımızın, petrolün bir kısmını oradan alıyoruz. Biz bunu kendilerine de o zaman söyledik. Ben bunları Sayın Obama'ya da söyledim, diğer bu konularla ilgilenen kişilerine, başta Dışişleri Bakanları olmak üzere onlara da söyledik. Yani dedik 'Biz burada böyle bir yaptırım içerisine girmeyiz.' Bu ekonomik ilişkileri yürüten bakanımız kim? Ekonomi Bakanı. Ekonomi Bakanı hükümetin attığı bu adıma ne yapacaktır? Uygulayanlardan bir tanesi olacaktır. Dolayısıyla atılan bu adımlar tamamen siyasidir. Amerika bir defa bu konuyu -tabii bu gidişimizde orada da inşallah görüşme fırsatı buluruz- gözden geçirmesi lazım. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor. Rıza Sarraf olayı da öyledir. Halk Bankamızın Genel Müdür Muavini Hakan Bey ile ilgili konu da öyledir. Bunların hepsi. Diğer isimler yine öyledir."

"ABD YÖNETİMİNİN ACZİNİ GÖSTERİR"

ABD ziyareti sırasında Washington'da yaşanan olayların da bu pis kokunun bir ifadesi olduğunu söyleyen Erdoğan, "O olayla ilgili biliyorsunuz, benim korumalarım hakkında soruşturma açtılar. Hatta hatta, olay günü orada olmayan korumalarım hakkında, eşimin iki koruması bayan, onlarla ilgili de aynı şeyi yaptılar. Bu nedir? Bu Amerika yönetiminin düşmüş olduğu aczi gösteriyor. Kendilerine de bunlar bildirildi. Büyük bir devlet olabilirsin ama adil devlet olmak başka bir şeydir. Sıkıntı burada. Onun için de adil bir devlet olmak, hukuk sisteminin adil işlemesinden geçer. Eğer hukuk sisteminiz adil işlemiyorsa bu sıkıntılar sürekli olarak o pis kokuları da getirir." dedi.

ABD'Lİ HUKUK FİRMASINDAN FETÖ'YÜ DEŞİFRE EDEN KİTAP

Öte yandan yaşanan diğer bir gelişmede, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) dünyadaki faaliyetlerini araştıran Robert Amsterdam, FETÖ'nün ABD'deki okulları aracılığıyla bugüne kadar yaklaşık 243 milyon dolar düzeyinde "sahtekarlık" yaptığını tespit ettiklerini söyledi.

Hukuk firması Amsterdam & Partners'ın (LLP) sahibi Amsterdam, 13 Eylül'de piyasaya çıkacak "Aldatma İmparatorluğu: Gülen Sözleşmeli Okul Ağı Üzerine Bir Araştırma" adlı yeni kitabıyla ilgili Washington'daki Türk basın mensuplarına açıklamalar yaptı.

Amsterdam iki yıldır süren çalışmalarının bir sonucu olarak tamamen kamuya açık kaynaklardan elde ettikleri bilgilerle kitabı hazırladıklarına dikkati çekerek, "Benim amacım siyasi bir sonuca ulaşmak değil, sadece Fetullah Gülen'in bir suçlu olduğunu ortaya koyabilmektir." değerlendirmesini yaptı.

243 Milyon Dolarlık "Sahtekarlık"

FETÖ'nün ABD genelindeki sözleşmeli (charter) okulları aracılığıyla bugüne kadar yaklaşık 243 milyon dolar "hortumladığını" anlatan Amsterdam, "Bu okullarda sadece finansal usulsüzlükler yapılmıyor, aynı zamanda Amerikan eğitim sistemi içine de sızıyorlar." diye konuştu.

Bu paraların Amerikan vergi mükelleflerinin parası olduğunu kaydeden Amsterdam, Amerikan halkının bu konudaki gerçekleri öğrenmesi gerektiğini belirtti.

FETÖ kurumları arasındaki parasal ilişkiler

Kitabının ana amacının Amerikan vatandaşlarına FETÖ'nün bu ülkedeki çalışmalarını ve buradaki usulsüzlükleri göstermek olduğunu ifade eden Amsterdam, söz konusu okullarla FETÖ'nün diğer kurumları arasında yakın bir iş birliği olduğunu ve bu kurumlar arasındaki finansal ilişkilerden yüklü miktarlarda para aktarımı gerçekleştirildiğini dile getirdi.

13 Eylül'de İngilizcesi yayımlanacak kitabın Türkçe çevirisinin de kısa sürede yapılması için çalışmalara başlandığını aktaran Amsterdam, FETÖ'nün ABD'deki yapılanmasının gerçek yüzünü tüm dünyaya göstermeye gayret ettiklerini vurguladı.

Robert Amsterdam, geçen temmuz ayında kitabının ön tanıtımını İstanbul'da gerçekleştirmiş, bu eserinde ABD'nin 29 eyaleti ve 174 okulda FETÖ yapılanmasına ait faaliyetleri gözler önüne serdiğini anlatmıştı.

ABD'Yİ KIZDIRAN GELİŞME PAPAZ'IN TUTUKLANMASI OLMUŞTU

Bu gelişmeler öncesinde, ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'den istediği Papaz Andrew Craig Brunson, casusluk ve darbe girişimi suçlamasıyla tutuklanmıştı.

FETÖ üyesi olduğu gerekçesi ile halen tutuklu bulunan Papaz Andrew Craig Brunson, "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs " suçlamaları ile tekrar tutuklandı.

TRUMP, İADESİNİ İSTEMİŞTİ

ABD Başkanı Trump, daha önce Türkiye'den papaz Brunson'un iadesini istemişti.

ABD'yi kızdıran bir başka gelişme de Büyükada'daki bir toplantıda basılan ve tutuklanan kişilerin ABD ve Avrupalı ülkeler adına Türkiye'de ajanlık yapmak ve Gezi benzeri olaylar planlamakla suçlanmaları olmuştu. Türkiye'deki bir mekanda, Türkiye haritası üzerinde ve Türkiye'ye doğrudan yönelik girişimleri konu alan soruşturmaya ABD, büyükelçiliği aracılığıyla sert tepki göstermiş, insan hakları savunucuları olarak değerlendirilen toplantı katılımcılarının derhal serbest bırakılmasını talep etmişti.

Fetö liderinin 2000 yılından beri yaşadığı ABD'nin Gülen örgütünü ajan olarak kullandığı son yıllarda sıkça gündeme geliyor. Örgütün 150'den fazla ülkede yapılanmış olması ve bu geniş lojistik ağı nedeniyle ABD için son derece değerli olduğu, hala kullanımının mümkün olması nedeniyle Türkiye'nin iade taleplerine sessiz kaldığı görüşü dillendiriliyor.

İŞTE O BULGULARDAN BAZILARI

• İlk olarak Özbekistan, yıllar önce  harekete geçmiş ve ülkesindeki Gülen okullarına baskın düzenlemiş, bazı öğretmenleri ABD ajanı suçlamasıyla tutuklamış, okulları da kapatmıştı. Ardından Rusya benzer bir karar almıştı. Türkiye 2013 sonunda itibaren örgüte karşı harekete geçmişti.

• Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip eden Azerbaycan da örgüte karşı sert önlemler almaya başlamış, en yetkili ağızlardan örgütün ihanetine dikkat çekilmiş, okullarına el konulmuştu. Örgütün ABD'li dev enerji şirketi yetkilileri ve ABD senatörlerinden oluşan kalabalık bir grubu nasıl arabuluculuk yaparak Azerbaycan'a sokmaya çalıştığına dikkat çekilmişti. Azerbaycan'ın örgütün üzerine gitmeye başlaması üzerine Gülen'e mektup yazan örgüt ülke sorumlularının ABD'nin Azerbaycan'a baskı yapması için harekete geçilmesini istemiş, yapılan baskınlarda bu mektupla birlikte Azerbaycan'da yetkililere verilen rüşvetlerin kayıtları ele geçirilmişti. Azerbaycan'ın ardından özellikle Türkiye'nin uyarıları sonrası sayısı giderek artan diğer bazı ülkeler de benzer adımlar atmaya başladı.

• Gülen'in ABD'de süresiz oturum almasında ABD istihbaratının etkili olduğu, oturum başvurusu reddedilmek üzereyken mahkemeye başvuran istihbarat yetkililerinin girişimi sonrası mahkemenin 'Gülen'in ABD için yararlı bir yabancı olduğu' kararına vardığı ve süresiz oturum verdiği bir FBI ajanı tarafından mahkeme belgeleriyle ortaya konulmuştu.

• Son dönemde sık sık gündeme gelen Gülen'in Türkiye'ye iade edilme taleplerini ABD yetkililerinin gözardı etmesinin tek nedeninin, Gülen örgütünün ABD istihbaratıyla sıkı ilişkileri ve ABD'nin Gülen okullarından geniş ölçüde faydalanması olduğu iddia edilmiş, bu şekilde 140 civarında ülkeye yayılmış okulların bir istihbarat örgütü için çok önemli ve vazgeçilemez bir ajan kaynağı olduğu, hatta bu yönüyle cemaatin ABD açısından Türkiye'den bile daha değerli olabileceği iddia edilmişti.

• İki yıl önce basına sızan ve Ankara'da Fetö mensubu yargı mensuplarının gizli bir toplantısında yapıldığı belirtilen konuşma kayıtlarında '140 ülkedeki okullarımızı korumak adına gerekirse Türkiye'den vazgeçebiliriz. Güçlü olan ABD'nin yanında yer almalıyız' dedikleri dile getirilmişti.

• Gülen'in Trump'a gönderdiği mektubundaki itirafı. Gülen, mektubunda ABD'ye nasıl hizmet ettiğini, özellikle dünyadaki cemaat okullarında yürütülen faaliyetlerin Amerikan istihbaratının bilgisi dahilinde olduğunu, bu okullardan ABD'ye ciddi bilgiler transfer edildiğini, bilgi akışını sağlama konusunda gelen taleplerin hemen hepsinin karşılandığını anlatıyordu.

Bu bulgularla birlikte, haberimizin sonunda verdiğimiz linkler ve aşağıda bazılarını kısa özetle aktardığımız haberlerimiz, diğer delilleri teşkil ediyor. Bunlar ışığında, Gülen örgütünün ABD'ye ajanlık yaptığı şüphesi şüphe olmaktan çıkıyor.

HABERLER

Büyükada'daki ajanlara 8 tutuklama.,

23.07.2017 ABD ve Almanya tutuklamalara sert tepki gösterdi. Türkiye ise bu tepkilere aynı sertlikte karşılık verdi. Son açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi. Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu ve yargı sürecinin işlediğini dile getiren Erdoğan, "Ajan provokatörlük yapanlara karşı Türkiye de elinden geleni yapacaktır" dedi.

Büyükada'dan yeni detaylar,

15.07.2017 AK Parti Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dikkati çektiği son Büyükada buluşmasını mercek altına aldı. Deligöz 15 Temmuz gecesi Büyükada'daki CIA ajanı Hanri Barkey'in yönettiği darbe toplantısını kamuoyuna duyuran isimdi. Konuyla ilgili diğer yeni bilgiler de İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'dan geldi. Yaşar, Türkiye Gazetesi'ndeki köşesinde, "Büyükada olayını araştırırken hangi ilginç gerçeklerle karşılaşıldı?", "İstihbarat birimleri Büyükada'daki toplantıyı hangi aşamada izlemeye başladı?", "Gözaltına alınanların geçmişlerinde neler var?", "Gözaltına alınan Alman'ın ilginç mesleği ne?", "Neden Büyükada'yı seçtiler?", "Gözaltına alınanların FETÖ bağlantısı çıktı mı?" sorularına cevap aradı.

Yeni Gezi hazırlığına baskın,

09.07.2017 15 Temmuz Darbe girişimi gecesi CIA ajanlarının toplandığı Büyükada'da bu kez de İnsan Hakları örgütleri adı altında ikinci bir Gezi kalkışması planının yapıldığı ortaya çıktı. Yapılan baskında 2'si Alman ve İsveç vatandaşı 10 şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan İlknur Üstün'ün temsilcisi olduğu Alman Heinrich Böll Stiftung Derneği Gezi olaylarında başroldeydi. İdil Eser'in de yine Türkiye direktörü olduğu Af Örgütü PKK'nın hendek olaylarında hem de Gezi kalkışmasında provokatif eylemleri meşrulaştıran raporlar hazırlamıştı. Gözaltına alınanlardan bir diğeri de KHK kapsamında FETÖ bağlantısı nedeniyle Çukurova Üniversitesi Ceza Hukuku öğretim üyesi iken ihraç edilen ve açılan Fetö davasında halen yargılanan Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun. Şüpheliler, 'silahlı terör örgütü üyeliğiyle' suçlanıyor. Zanlıların hangi örgüte üyelikle suçlandıklarına ilişkin olarak ise henüz bir açıklama yapılmadı.

Yeni MİT Tırları iddianamesinde ABD'ye suçlama,

04.07.2017 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 55 kişi için 3'er kez müebbet hapis cezası istediği iddianamede Başsavcı İrfan Fidan, MİT tırlarının durdurulmasının ardından şüpheli 'imam'ların ABD Büyükelçiliği ve Başkonsolosluğu ile telefon görüşmesi yaptıklarına dair tespitlerin olduğunu söyledi.

ABD'ye FETÖ Soruşturması şoku.,

15.04.2017 Türkiye'den bir grup avukat, senatör Schummer, savcı Bharara, Michael Rubin ve Graham E. Fuller'in de aralarında bulunduğu ABD'li 17 üst düzey kişi hakkında FETÖ'yle bağlantılı oldukları veya yardım ettikleri iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, dilekçeyi işleme koydu ve suçlanan ABD'liler hakkında inceleme başlattı. Suç delillerinin de sıralandığı dilekçenin kabul edilmesi ve soruşturma başlatılması üzerine, ilerleyen süreçte şüpheliler hakkında uluslararası gözaltı ve tutuklama kararları verilmesi olasılığı belirdi. Bu gerçekleştiği taktirde, şüphelilerin Türkiye'ye girmeleri halinde tutuklanabilecekleri bildiriliyor. Mavi Marmara olayında İsrail'i en çok endişelendiren hususlardan biri, soruşturmada haklarında tutuklama kararı verilen İsrailli yetkililerin Türkiye ya da diğer bazı ülkelerde tutuklanabilmeleri ihtimali olmuştu. Bu nedenle, suç duyurusunun ABD'li yetkilileri çok rahatsız ettiği belirtiliyor.

Gülen'den ABD ajanlığı itirafı,

28.01.2017 ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan FETÖ lideri Fetullah Gülen, ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'a mektup gönderdi. Gülen, mektubunda ABD'ye nasıl hizmet ettiğini, özellikle dünyadaki cemaat okullarında yürütülen faaliyetlerin Amerikan istihbaratının bilgisi dahilinde olduğunu, bu okullardan ABD'ye ciddi bilgiler transfer edildiğini, bilgi akışını sağlama konusunda gelen taleplerin hemen hepsinin karşılandığını anlatıyor. Gülen'in itirafı, yıllardır çeşitli bulgulara dayanarak iddia edilen ajanlık suçlamasını en yetkili ağızdan doğrulamış oldu.

'Erdoğan Diz çökmedi, Darbe Geldi'.,

04.12.2016 Almanya'nın önde gelen siyasetçilerinden Willy Wimmer, darbe girişimiyle iilgili çok çarpıcı açıklamalara imza attı. FETÖ'cülerin arkasında AB ve ABD'nin olduğunu net bir şekilde ifade eden kurt siyasetçi, 'Erdoğan'a diz çöktüremedikleri için darbeye kalkıştılar' dedi.

Savcılık: Gülen'e CIA desteği anlamlı,

04.12.2016 İstanbul'daki askerlere yönelik ilk 15 Temmuz darbe girişimi iddianamesi hazırlandı. Sabiha Gökçen Havalimanı'nı işgal etmeye kalkışan 28'si subay olmak üzere 62 asker hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Darbe ve Fetö yapılanmasına dair çok çarpıcı bilgilerin yer aldığı iddianamede savcılık Gülen ve örgütünün ABD merkez istihbarat örgütü CIA bağlantısına da dikkat çekti. Eski CIA şefi Fuller'in 'Türkiye ve Arap Baharı' isimli kitabında da Gülen kuruluşlarını bol bol methettiği, bu durumun Fetullah Terör Örgütü'nün kimlere hizmet ettiği hakkında önemli bir delil olduğu anlatılan iddianamede, 'Sonuç itibari ile FETÖ/PDY silahlı suç örgütü, mevcut gücüne ve yapılanmasına örgüt liderinin ve üyelerinin kişisel gayretlerinden ziyade, küresel emperyalist güçlerin vermiş olduğu destek sayesinde ulaşmıştır' denildi.

CIA ajanından Türkiye'ye tehdit,

23.10.2016 ABD'de CIA'ye yakın düşünce kuruluşlarından Atlantik Konseyi'nin Ortadoğu uzmanı Stein, yazısında Gülen'i savunarak Fırat Kalkanı üzerinden Türkiye'yi tehdit etti.

Erdoğan'dan ABD'ye Fetö/PKK tepkisi.,

16.10.2016 Fetullah Gülen'in ABD tarafından Türkiye'ye iade edilmemesi ihtimaline hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Adalet Bakanı Bozdağ tepki gösterdi: 'İade gerçekleşmezse suçluların iadesinde Türkiye ABD'ye misilleme yapmaya başlayacak.' Erdoğan, geniş açıklamalarında ABD Başkan adayı Hillary Clinton'a da PKK/PYD'ye silah yardımı ve FETÖ'ye destek nedeniyle tepki gösterdi. Erdoğan, 'gelişmelere bakarak önümüzdeki süreçte ABD'yle ilgili daha hassas açıklamalar da yapacağız' dedi.

FETÖ okullarına ABD koruması,

16.10.2016 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, Afrika başta olmak üzere yurtdışındaki FETÖ okullarının ABD ve Avrupalı şirketlere satıldığını, bu sayede sadece isim değişikliği yapılıp okulların işlevinin kamufle edildiğini saptadı. DEİK, 'Bu okullar ABD himayesine geçmiş olduğu için dokunulmazlık zırhı da kazanıyor' dedi. ABD'in bu tavrı, 2014 başında medyaya düşen bir ses kaydındaki FETÖ itiraflarını da doğrulamış oldu. Ses kaydında, Ankara'da FETÖ yargı üyelerine konuşma yapan bir kişi '159 ülkedeki cemaat okullarını koruyabilmek için güçlü olan ABD'nin yanında yer alınması gerektiği ve gerekirse Türkiye'nin feda edilebileceği' görüşünü dile getiriyordu.

FBI ajanı: Gülen, CIA bağlantılı.,

15.10.2016 Eski FBI Ajanı Williams, Fetullah Gülen ve CIA bağlantısı hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu: 'Gülen, CIA için Türkiye'yi kontrol etmenin yoludur. Onu ise biz kontrol ediyoruz. CIA ona uyuşturucu parasıyla kaynak sağlar. O da CIA için darbe yapar.' Bir kaç yıl önce diğer bir FBI ajanı Sibel Edmons da Fetö-CIA bağlantılarına dair benzer açıklamalar yapmış, Fetö'nün ABD istihbarat örgütü CIA'nın korumasında olduğuna dair şok ifadelerde bulunmuştu.

Himmet paraları Clinton'a gitti,

08.10.2016 FETÖ'nün sözde yardım kuruluşu 'Kimse Yok Mu'ya ilişkin soruşturmayla, örgütün ABD'de yaptığı lobi bağışları ilk kez resmi bir belgeye girdi. Fakir fukaraya yardım adı altında toplanan paraların nasıl örgüte ve ABD'deki lobicilik faaliyetleri çerçevesinde ABD Başkan adayı Hillary Clinton'ın derneğine aktarıldığı ortaya çıktı.

ABD'li isim FETÖ'den tutuklandı,

06.08.2016 NASA'da çalışan Türk asıllı bir ABD vatandaşı FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine yönelik soruşturmada tutuklandı. Zanlının gelen bir ihbar üzerine gözaltına alındığı öğrenildi. Gelen ihbarda şahsın, 'FETÖ'nün kripto elemanı olduğu, Türkiye'de cemaatin okullarında okuduğu ve daha sonra Amerika'da cemaatle olduğu ve ABD'ye ajanlık yaptığı' belirtilmiş.

ABD Senatosu: Gülen'i iktidar yapalım.,

03.08.2016 ABD Senatosu'nda FETÖ'ye bağlı senatörler darbeyi açıkça talep etmiş. FETÖ'cü senatörler senatoya sundukları öneride Erdoğan'ın yerine Fetullah Gülen'in Türkiye'nin yönetimine getirilmesi istendi.

'Batı'nın Hizmetindeyiz, İade etmeyin',

26.07.2016 FETÖ lideri Gülen ABD'ye çağrı yaparak, 'Beni Türkiye'ye iade etmeyin. Ben ve arkadaşlarım Batı'nın hizmetindeyiz' dedi.

Savcı: FETÖ'yü CIA koruyor,

16.07.2016 FETÖ ana iddianamesi tamamlandı. 'Bir numaralı sanık' Gülen dahil 73 sanığa 2'şer müebbet ve 65'er yıl hapis istenen iddianameye göre, CIA'nın koruduğu Paralel örgüt, devleti sinsice ele geçirmeye çalıştı.

Zarrab'ın hakimi tanıdık çıktı.,

25.06.2016 Reza Zarrab'ı yakalayarak gündeme gelen ABD New York Güney Bölge Hakimi Richard Berman'ın Gülen bağlantısı ortaya çıktı. Berman'ın 2014'te İstanbul'da katıldığı paneli, Fetullah Gülen'e yakınlığı ile bilinen avukatlık şirketi planlamış. Sempozyumda bir konuşma yapan Bergman Başbakan Erdoğan'la ilgili şu skandal ifadeleri kullanmıştı: 'Tek adam iktidarının tersi olan hukuk devleti Türkiye'de tehdit altında olduğu bir sır değildir. Bana göre kesinlikle tek adam iktidarı hukuk devleti ilkesi ile değiştirilmiştir.' Bergman, daha da ileri giderek Paralel Yapı mensuplarının argümanlarından alıntı yaparak şunları söylemişti: 'Hukuk devleti ilkesi, aktif bir şekilde soruşturmaları takip eden hakimlerin ve savcıların kovulmasını, polislerin görev yerlerinin değiştirilmesini, soruşturmaların durdurulmasını, mahkeme kararlarına saygısızlığı, her türlü iletişimin engellenmesini ve yargının domine edilmesini önleyen bir ilkedir.'

Erdoğan: Paralel'in devleti ABD,

10.05.2016 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya'da toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, 'Neymiş o paralel devlet. Boşuna heveslenmesinler, Amerika'da 400 dönüm yer vermişler herhalde onların devleti orası' dedi.

Türk Savcıya misilleme mi?,

26.03.2016 Paralel örgütün 17 Aralık'ta gözaltına aldığı isimlerden biri olan işadamı Reza Zarrab'ın İran'a yönelik ambargonun delinmesinde aktif rol aldığı gerekçesiyle ABD'de tutuklanması, paralel ve Doğan medyasında heyecan ve destekle karşılandı. ABD'nin menfaatlerine zarar verdiği için Zarrab'ın gözaltına alınmasının bu kesimlerde olumlu yankı bulması, 17 Aralık 2013'te AK Parti yönetimini devirme amaçlı paralel kumpasın ardında ABD olduğu iddialarını bir kez daha gündeme getirdi. 17 Aralık'ın ilk günlerinde dile getirilen bu şüphe giderek güçleniyor. Bu şüpheyi ve ABD Gülen bağlantısını güçlendiren çok sayıda somut bulgu ortaya çıkmıştı. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ofisine dinleme cihazı yerleştirilmesi davasında savcı Serdar Coşkun bu şüpheyi açıkça dile getirmişti. Coşkun, 5 ay önce mahkemeye sunduğu iddianamesinde şüphelilerin elde ettikleri dinlemeleri ABD istihbaratına verdiğini belirtmişti. Bu açıdan Savcı Bharara'nın başlattığı soruşturmanın Türk savcının bu suçlamasına misilleme olduğu, Zarrab soruşturmasının Böcek ve 17 Aralık kumpası davalarıına misilleme olarak geliştirilmeye çalışılabileceği dile getiriliyor.

'ABD kongresine nüfuz ettiler',

29.10.2015 Bir ABD'li hukuk firmasının paralel yapıyı eleştirdiği ve çarpıcı iddialar ileri sürdüğü basın toplantısı tartışılmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapının ABD Kongresine kadar sızmış olduğunu dile getirdi.

FETÖ=CIA destekli tarikat,

04.10.2015 Fetullah Gülen için müebbet hapis cezasının istendiği 17-25 Aralık darbe soruşturmasına ilişkin iddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü'nün dini kullanan ABD-CIA merkezli Moon ve Opus Dei tarikatları gibi olduğu belirtildi. İddianamede, 'Üçünün ortak özelliği misyoner faaliyetleridir. Her üç tarikat ABD'deki CIA gibi istihbarat örgütlerince desteklenmektedir' denildi.

ABD Dışişleri'nden Skandal rapor,

05.07.2015 ABD Dışişleri Bakanlığı'nca hazırlanan insan hakları raporu, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile örgüt lideri Fetullah Gülen'i Pensilvanya'da ağırlayan ABD yönetimi arasındaki ilişkiyi bir kez daha ortaya koydu.

Kayıtların ABD'ye gittiği kanıtlandı,

06.06.2015 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca takipsizlik kararı verilen 'Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturmasında usulsüzlükler yapıldığı iddialarına ilişkin Paralel Devlet Yapılanması'na yönelik yürütülen tahkikatta 'casusluk' faaliyeti tespit edildi. 'Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturmasında, 2010-2014 yılları arasında yapılan telefon dinlemelerine ilişkin ham verilerin, IP'si Amerika'da bulunan bilgisayara aktarıldığı belirlendi.

Darbenin Telefon Trafiği şok etti,

09.05.2015 17 ve 25 Aralık operasyonlarında rol oynayan emniyet müdürlerinin, kirli girişimleri öncesi ve sonrasındaki yoğun telefon trafiği şok edici nitelikte. Emniyetçiler başta Amerikan istihbarat teşkilatı CIA'nın merkezi Virginia Eyaleti olmak üzere 25 farklı ülkeden 100'ün üzerinde uluslararası numarayla görüşmüş. Polislerin telefon trafiği darbe günü zirve yapmış.

Senatörler: Ajanlarımıza dokunmayın,

21.03.2015 ABD'li 74 senatörün imzaladığı Türkiye karşıtı mektubun arkasında paralel yapıya destek veren Yahudi lobisinin bulunduğu belirlendi. Star'a konuşan ABD'li senatörler, paralel lobici Turkic-American Alliance adlı kuruluşun defalarca kendilerini ziyaret ettiğini belirtti. ABD mahkemesinin Fetullah Gülen'in oturum başvurusunu reddetmek üzere iken araya istihbarat yetkilisi bazı isimlerin girdiği, ardından mahkemenin Gülen için 'ABD menfaatlerine uygun' kişi kanaatine vardığı ve oturum talebini kabul ettiği ortaya çıkmıştı.

İhanet çetesi bayrağı hazmedemedi,

27.02.2015 Suriye'ye giden yardım tırlarını engelleyen, Türkiye sınırlarına tecavüz eden Suriye savaş uçağının düşürülmesine tepki gösteren, Suriye konulu üst düzey devlet yetkililerinin gizli görüşmesini sızdıran Gülen cemaati medyası son ihanetini Suriye'de gerçekleşen 'Şah Fırat' operasyonunda gösterdi. Bu tavırların tesadüf olmadığı, Türk olarak görünen bu örgütün aslında bir yabancı ülkeye bağlı görev yaptığı, bunu gösteren çok sayıda somut bulguların söz konusu olduğu belirtiliyor. Belki de hepsini birarada daha anlamlı kılan ise geçtiğimiz yıl ortaya çıkan bir ses kaydı.

Ülkesini İhbar eden Muhbir,

07.02.2015 Fethullah Gülen son dönemlerde sık sık ABD gazetelerinde demeçleriyle yer alıyor. Son olarak New York Times'te geçtiğimiz günlerde yayınlanan görüşleri tartışma konusu oldu. Türkiye'ye yönelik şikayetlerden ibaret olan açıklamaları Türkiye kamuoyunda ise giderek genişleyen ölçüde tepki görüyor. ABD'ye yıllar önce yerleşmesi ve geçen yıllarda yaptıkları ve söyledikleri ile Türkiye kamuoyunda bir ABD ve İsrail ajanı olarak değerlendirilen Gülen'e bir tepki de Başbakan Davutoğlu'nun danışmanı ve Star yazarı Taha Özhan'dan geldi. Özhan, Gülen'in New York Times'teki yazısını 'Türkiye'nin batıya bir ihbarı' ve ihbar sahibinin de ülkesini ihbar eden bir 'yerli muhbir' olduğunu dile getirdi.

CIA, Gülen´i MİT´ten koruyor,

26.03.2014 İnternete Fetullah Gülen'in yeni bir ses kaydı düştü. Son kayıtta Gülen yapılanmasının iki numaralı ismi Mustafa Özcan, ABD istihbarat teşkilatı CIA'dan aldığı bir bilgiyi Fetullah Gülen'e aktarıyor. Buna göre, CIA Pensilvanya'daki malikaneye Türk istihbaratının sızmaması için Gülen'e uyarı göndermiş. Kayıtta örgütün Almanya'daki faaliyetleri için de yine CIA'dan yardım aldığı anlaşılıyor. Gülen yapılanmasının ABD istihbaratı ile bağlantıları aslında hem bir ABD mahkemesinin dosyasından çıkan bilgilerle, hem bir FBI çalışanının aktardığı bilgilerle, hem de diğer somut bulgularla ortaya konulmuştu. Bu bağlantı nedeniyle cemaatin bazı ülkelerdeki faaliyetleri durduruldu. Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde ise cemaat faaliyetleri yakın takibe alındı. Bunların dışında CIA-Gülen bağlantısı şüphesini güçlendiren dolaylı başka bulgular da var.

Paralelciler bir bir ABD'ye kaçıyor,

10.03.2014 Cemaat tabanlı paralel yapının yargı ve polis imamlarından sonra MİT ve bürokrasi imamı Murat Karabulut'un da ABD'ye firar ettiği ortaya çıktı. Paralel yapılanmaya yönelik derinleştirilen soruşturmalar sonrası, paralel adalet bakanı gibi çalışan yargı imamı Ahmet Can 10 Ocak'ta, polis imamı Kozanlı Ömer (Osman Hilmi Özdil) 4 Şubat 2014'te, MİT ve bürokrasi imamı Murat Karabulut ise 4 Şubat'ta ABD'ye uçtu. Paralel yapının TSK imamı olduğu ileri sürülen Hamidullah Öztürk'ün ise Brezilya'da olduğu biliniyor. Paralel yapılanmanın lideri olmakla suçlanan Fetullah Gülen ise 1999'da kaçtığı ABD'nin Pensilvanya eyaletindeki bir villada yaşıyor. 30 Mart seçimlerinin hemen sonrasında paralel yapıya karşı Türkiye'de büyük bir operasyonun düzenlenmesi bekleniyor.

İşte Cemaatin Rüşvet Listesi,

06.03.2014 Gülen cemaati mensuplarının ABD'li politikacı ve bürokratlara dağıttığı para miktarlarını tam liste halinde yayınlıyoruz. Veren ve alan şahısların isimleri ile para miktarları kelime araması yapılabilen listede gösterilmiştir. Bu ödemelerin, Gülen Grubu'nun Amerika'daki bazı işlerini hallettirmek için Amerikalı bürokratlara ödediği rüşvetler olduğu iddia ediliyor. 1,5 milyon dolarlık bu rüşvet listesi, ABD'de Gülen Davasına bakan hakimlerin hazırladığı dava raporundan FBI Ulusal Güvenlik eski Ajanı Sibel Edmonds tarafından medyaya sızdırıldı.

FBI ajanı: Gülen, CIA operasyonu,

04.03.2014 FBI eski çalışanlarından önemli bir isim olan Sibel Edmonds, cemaatle ilgili Türkiye'de son dönemde olup bitenleri bir 'CIA operasyonu' olarak değerlendiriyor ve şu tespiti yapıyor: 'Gülen sadece bir sembol. Asıl önemli olan, bu sembolün arkasındaki güç, yani CIA, yani ABD silah sanayisi. 1997'den sonra CIA Gülen'i oyuna dahil etti. CIA onu ABD'ye getirdi ve ne tesadüf ki CIA merkezinin hemen yanı başında bir eve yerleştirdi.' Amacın AK Parti iktidarını devirme planı olduğunu söyleyen Edmonds, 'Türk halkı gözünü açık tutmaya devam etmeli' diyor.

Gülen-Doğan İşbirliği tescillendi,

19.02.2014 İnternete düşen son ses kayıtları, Pensilvanya'da yaşayan örgüt lideri Fetullah Gülen'in, medya patronu Aydın Doğan'la birlikte hareket ettiğini gösterdi. Son ses kaydı 'Karanlık Kurul'u deşifre etti. Sarıgül'ün adaylığı CHP MYK'dan önce Gülen'e bildirilmiş. Aydın Doğan ise ağzındaki baklayı çıkardı: Tek gerçek demokrat Gülen..

Paralel yargı ses kaydı: Direneceğiz!,

15.02.2014 Paralel yapının yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara yönelik talimatlarını içeren bir ses kaydı ortaya çıktı. Ankara'daki hakim ve savcılara dinletildiği ileri sürülen kayıtta '150 devlet içinde hizmet hareketimiz ve müesseselerimiz var. MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranışları yüzünden '159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE'yi götürürsünüz' diyorlar. Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur. Bu hizmetin bekaası için gerekirse Türkiye feda edilir. Türkiye'deki mücadelede ABD'nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız. Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı 'buyrun siz giyin' diyecek değiliz. Büyük bir fayda için küçük kötülük yapılabilir' deniliyor.

Paralel Yapı = P2 Locası,

14.01.2014 Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. Görüşmelerde Gülen, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyasetten ekonomiye her alanda yapılacak eylemlerle ilgili talimatlarını iletiyor. ABD'nin Pensilvanya eyaletinde bir malikanede yaşayan Gülen, Türkiye'den telefonla kendisini arayan kişiye talimatlar veriyor, şok ifadeler kullanıyor. Gülen'in birçok ünlü iş adamı, bürokrat ve siyasetçiyle yakın temasta olduğu ve ülke içerisinde paralel yapılanmayı bizzat kendisinin takip ettiği görülüyor. Koç'a yönelik Tüpraş mali denetimini ve cemaate bağlı Bank Asya'ya yönelik olası devlet müdahalesini engellemek için BDDK ve diğer devlet kurumlarındaki cemaat çalışanlarını devreye sokabileceklerini belirtiyor. Paralel Devlet yapılanması da denilen bu yapılanmanın, İtalyan 'P2 Mason Locası' ile büyük bir benzerlik taşıdığı gözleniyor. İtalyan Ergenekon'u olan Gladio ile içiçe girmiş olan bu yapılanmanın, ABD'nin CIA istihbarat örgütü ile bağlantısı 1990 sonunda belgeleriyle ortaya çıkmıştı. Loca lideri Licio Gelli perde gerisinden adeta bir devlet başkanı gibi İtalya'yı yönetiyordu. Ülkedeki nüfuzu sayesinde siyasetten yargıya ekonomiden diğer tüm alanlara kadar yöneticiler Gelli ile temas halindeydi. P2 İtalya'yla da yetinmemiş; Arjantin, Brezilya ve Uruguay'da da örgütlenmeye başlamıştı. P2 Mason Locası ile Gülen paralel devlet yapılanmalarının benzerliği, her iki yapılanmanın uluslararası genişleme çabası, her iki yapılanmanın ABD bağlantısı, bu şüphe nedeniyle cemaatin Rusya'da yasaklanmış olması kafaları karıştırıyor. Acaba Rusya mahkemesi hangi somut delillere dayanarak bu yapılanmayı ülkesinde yasakladı? Merak etmemek mümkün değil.

(Abdullah Harun / kontrgerilla.com) Paralel yapı-ABD bağlantıları,

Gülen: Batı'nın hizmetindeyiz, iade etmeyin
Paralel yargıdan şok ses kaydı: Direneceğiz. ABD'yi Türkiye'ye tercih edelim!

Fetö = Kontrgerilla.. ABD ajanlığına yeni deliller

(10 Eylül 2017, 16:40), son güncel.: (08 Ekim 2017, 11:37)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: 

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=11229 


***

31 Ekim 2018 Çarşamba

Tayyip'te Bilal Paniği!

Tayyip'te Bilal Paniği!

Sabahattin Önkibar

Bir Başbakan meydan meydan dolaşıp sıradan bir savcıyı bu şekilde niye hedef alır?
-"Seninle daha işimiz bitmedi.
-İş takipçisi.
-Militanlar gibi bildiri dağtıyor."
Muharrem İnce bu durumu "Bilal korkusu", Kemal Kılıçdaroğlu ise "Abdestine güvenmemesi" diye yorumluyor...
Savcının engellenen ikinci dalga operasyonda Bilal Erdoğan'ın yanı sıra büyük ihaleler alan çok sayıda müteahhidin kurtarıldığı dillerdedir.
Söyleyin; değil böyle bir tabloda, zerre bir fısıltıda bile Başbakan'ın hodri meydan demesi gerekmez mi?
Reza Zarrab itirafçı olur korkusu
Tayyip Erdoğan'ın bunu yapmayıp operasyon kararını veren savcıyı alanlarda yargı hükmü olmaksızın "iş takipçisi" diye suçlaması hukuka suikast değil midir?

Bir Başbakanın, yolsuzluk operasyonunun merkezinde olan Reza Zarrab gibi somut suç unsurları ile yakalanan bir şüpheliye yargılama sürecinin başında arka çıkması ve onu medya önünde peşinen dürüst ilan etmesi adliyeye örtülü talimat değil midir?

Bu sözler üzerine muhalefet Başbakan'a dönüp, "Reza Zarrab'ın itirafçı olmasından mı korkuyorsun ki, ona ben arkandayım mesajını veriyorsun" diye bir soru sorsa ne cevap verecek?

Aynı şekilde evinde ayakkabı kutularının içinde 4,5 milyon dolar ile suçüstü yakalanan banka müdürüne yine peşin bir hükümle arka çıkmanın bırakın hukuk, hangi kanunda yeri var?

Bir Başbakan'ın görevi, işlenen cinayetin faillerini aramak mıdır, yoksa üstünü örtmek mi?

Eğer ikincisi ise insanların zihnine "yoksa Başbakanın o cinayetle bir alakası ya da ilişkisi mi var" gibi bir kuşku düşmez mi?

Düşeceğine ve Tayyip Erdoğan'ın bunun farkında olacağına göre, buna rağmen böyle davranılıyor ise durum gerçekten vahim ötesidir; zira böyle bir risk ancak suçüstü hallerinde üstlenilir.
İmamın suç ortakları

Efendim, bütün bu tavırlar yargının içindeki çete'ye dur demek içinmiş!
Tekrarından imtina etmeyip soracağız, o çeteyi yeni mi keşfettiniz ve kim açtı önünü?

Siz değil misiniz "Ne istedilerse verdik" diyen?

Siz değil misiniz dün o çete ile beraber iş tutup bu ülkenin Ordusunu terör örgütü ilan eden?

Siz değil misiniz o çetenin tertipleri ile yüzlerce kahramanı hapsettirip darbe mugalataları yapan?

Siz değil misiniz bu çeteyi demokrasi mücahitleri diye selamlayıp millete takdim eden?

Siz değil misiniz Yargıtay imamının dava dosyasını Pensilvanya'ya gönderirken susan ve bunu bugüne kadar gizleyen?

Siz değil miydiniz bizzat oluşturduğunuz HSYK'yı yargının bağımsızlık tanrısı gibi sunan?

Ve o siz şimdi hiç utanmadan yolsuzluğu araştıran bir savcıya arka çıktı diye o HSYK'yı hain ilan edebiliyorsunuz.
Tamam devletin içinde bir değil birkaç çete var da onların tamamı sizin eseriniz!
Yıllar önce yargıda örgüt var dediğimizde bizi dava eden siz değil miydiniz?

Yeni Dosyalar

Size ilişince birden "Örgüt var" diye hoplayan siz, aslında onlarla suç ortağısınız; zira yıllar yılı yardım ve yataklık yaptınız ve açılacak olan soruşturmada siz de bunun hesabını vereceksiniz!
Bir başka şey, hiç utanıp sıkılmadan "TSK'ya kumpas kurdular" demiyor musunuz?
Peki, o zaman siz uzayda, Jüpiter de mi, nerede idiniz?
Tayyip Erdoğan değil midir kumpas dediğiniz o hadisede savcılığa soyunan?
Kumpas söyleminde samimi iseniz Hakan Fidan olayında olduğu gibi hemen harekete geçsenize!
Yok sizin maksadınız, üzüm yemek yani TSK'ya sahiplenmek değil, bağcıyı yani cemaati süpürmek için TSK'yı sevenleri yanınıza çekmeyi istemektir.

Biz bu oyuna gelmeyiz ve adına F tipi denen o çete ile dün olduğu gibi bugün de yarın da boğuşuruz. Ama biliniz; bizim gözümüzde sizin onlardan zerre farkınız yok.
Hülasa telaşın ötesinde paniktesiniz; zira sırada başka dosyaların olduğunu biliyorsunuz.
Bunun için komplo diyerek yeni bir algı peşindesiniz ama gayrı mızrak çuvala sığmıyor.
Bittiniz, tükendiniz, suçüstü oldunuz ve hesap vereceksiniz!

NOT: Bütün Okurlarımın yeni yıllarını kutluyorum.

***

15 Kasım 2016 Salı

Türkiye’de ya da Uluslararası Mahkemede…





Türkiye’de ya da Uluslararası Mahkemede…Tayyip için kaçış yok!


AKP’den kurtulmak artık Türkiye için bir Şeriat-Laiklik meselesi ya da sıradan bir yolsuzluk sorunu değil. Bir güvenlik ve varlık sorunu…
Türkiye, Ulusal güvenliği için suçluları yargılamalı, cezalarını vermeli ve başından atmalı.

Beşar Esad



Reza Zarrab ve Babek Zencani


İran’daki yolsuzluk soruşturması ve Türkiye
İran’da uzun süredir devam eden yolsuzluk soruşturması geçen hafta ilk sonuçlarını vermeye başladı. Ahmedinejad döneminin bakanları mahkemeye giderek ifade verdiler. Bakanların yolsuzlukta ortağı olan isim yani Babek Zencani de ifade verdi. Türkiye’deki 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasının İran’daki izdüşümü yaşanıyor aslında. Ama İran, meselenin üstünü örtmüyor. Bilakis doğrudan üzerine gidiyor. Acaba aynı meselenin iki ucunda bulunan İran ve Türkiye’de olayların bu şekilde farklı akmasının nedeni ne?
Bilindiği gibi Babek Zencani, Reza’nın İran’daki ortağı. Ya da daha doğru bir ifadeyle patronu. Yani Zencani’nin İran’da takip edilmesi doğrudan Reza’nın da takibi anlamına geliyor. Tabii ki bu da onun Türkiye’deki ilişkili olduğu isimlerin... Sırasıyla bakan çocuklarının, Egemen’in, Zafer’in, Muammer’in, Erdoğan’ın ve en nihayetinde de Bilal ve Tayyip’in işin içine yeniden girmesi anlamına geliyor.

İran’daki soruşturma Türkiye’ye nasıl mı yansıyacak? Olay sadece İran ve Türkiye arasındaki bir mesele olsaydı yansımayabilirdi tabi. Fakat boyut çok daha büyük… Olay basit bir yolsuzluk davası değil. İş uluslararası bir kara para aklama ve terör finansmanı boyutunda. Bunu gerçekte hem uluslararası camia, hem İran, hem de konunun AKP’li ilgilileri çok iyi biliyor. Ama işte mesele burada kopuyor…

İran, Ahmedinejad döneminde yapılan işlerin İran’ın başına büyük bir bela açacağının farkında olduğu için sert davranıyor. Ahmedinejad’ın yardımcısı olan Muhammed Rıza Rahimi geçtiğimiz günlerde ağır bir ceza aldı: 5 yıl hapis ve 290 bin doları aşkın para cezası. Peki, suçu neydi Rahimi’nin? Babek Zencani’nin kirli işlerinde ortak olmak…

İran’da bunlar olurken bu iş eninde sonunda Türkiye’ye de yansıyacak. Yani Türkiye’de kendi kurdukları komisyonlarda ve kendi milletvekillerinin oylarıyla aklanmak kurtuluş olmayacak. Pisliğin boyutu öyle ya da böyle bizimkileri de zorlayacak. Egemen’in de tahmin ettiği gibi bu iş mahkemede bitecek ama bu Türkiye’nin Yüce Divanı mı olur yoksa Uluslararası Ceza Mahkemesi mi? İşte asıl mesele artık bu…

Örtülemeyecek pislik: Kara Para ve Terör finansmanı ağı
Aslında bu karanlık ağın bir ucu Rusya’da, diğer ucu İran’da. AKP, Reza aracılığıyla bu iki ülkenin kara paralarını akladı. Buradan gelen para ile de Suriye’den Nijerya’ya, Kosova’dan Somali’ye kadar El Kaideci grupları silahla ve parayla besledi. Bunların savaş bölgelerine akmasına yardımcı oldu. Bu nedenle MİT tırlarında yakalanan silahlarla, 17-25 Aralık soruşturması birbirinden bağımsız olaylar değildi. Aksine aynı mekanizmanın iki ucuydu. AKP çok büyük bir kumar oynamıştı. Ama ahlaksızlık sıradan bir kumarbazınkini çok aşmıştı. Kumarbaz kendini riske atar, hadi en fazla da ailesini… Fakat bunlar tüm ülkeyi riske attılar. Kendilerini kurtarmak için olayı örtmeye kalktılar ama maalesef görünen o ki bu işin cezasını bize ulus olarak çektirecekler.
Uluslararası güçlerin ve yargının bu işin peşini bırakması düşünülemez. Nitekim olayın bir ucundaki Rusya, malî araçlarla cezalandırılıyor. Son olarak kredi notunun düşürülmesi bunun bir boyutu. İran ise çok daha kıvrak davranarak işin içinden sıyrılıyor. Kendi içinden olaya bulaşmış olanları cezalandırıyor, Ahmedinejad dönemini her alanda tasfiye ediyor. Böylece uluslararası arenada makbul bir ülke konumu ediniyor. Kısacası dengeler Ortadoğu’da Türkiye’nin aleyhine, İran’ın lehine değişiyor.
Fakat değişen dengelerde kendisini kurtaran sadece İran değil. Diğer kazanan Esad…

Türkiye hedef, İran ve Suriye makbul
İlk haberler ABD’nin Esad’ı istifaya davet etmekten vazgeçtiği yönünde geldi. Gerçi bu yen bir şey değil. ABD bu tip açıklamaları aylar önce emekli devlet görevlilerine yaptırdığında işin devamını geleceğini yazmıştık. ABD, çok uzun zamandır Esad’ın gitmesini istemekten vazgeçmişti. Şimdiyse bu politikasını resmîleştiriyor sadece. Ahmet Davutoğlu ise ABD’nin böyle bir şey yapacağına inanmadığını söyleyebildi ancak… Eşinin kendisini aldattığına bir türlü inanamayan mağdur eşin psikolojisine girdi. Ama strateji psikolojik durumla yürümüyor ki…

Herhalde Esad’ın ABD dış politika dergisi Foreign Affairs’te boy gösterdiğini görünce şok olmuştur bizim “ Stratejik Müflis ”…
Esad’ın ilk sözleri şunlardı:

“Mesele sadece askeri açıdan daha fazla aktif olmak değil. Çünkü bu sadece askeri bir mesele değil. Siyasi bir mesele. ABD’nin Türkleri ne kadar etkilemek istediğiyle ilgili. Çünkü teröristler hava saldırılarına bu kadar uzun süre dayanabiliyorlarsa, Türkler onlara silah ve para gönderiyor demektir. ABD, El Kaide’ye desteğini kesmesi için Türkiye’ye baskı yaptı mı? Hayır yapmadı. Bu yüzden mesele sadece askeri değil. Bu birincisi…”
Düne kadar AKP, ABD’den Esad’a karşı daha fazla baskı yapmasını isterken şimdi işler tersine döndü. Ama Esad’ın diyecekleri bunlarla da sınırlı değildi. 

Röportaj şöyle sürüyordu:

“ Foreign Affairs: Bizzat Erdoğan’ı mı suçluyorsunuz? Bir zamanlar onunla ilişkileriniz oldukça iyiydi.

Beşar Esad: Evet. Çünkü o El Kaide’nin tabanını oluşturan Müslüman Kardeşler ideolojisine bağlıdır. Müslüman Kardeşler, 20’inci yüzyılın başlarında şiddet içeren siyasi İslam’ı özendiren ilk siyasi İslami örgüttür. O (Erdoğan), sıkı sıkıya buna bağlıdır ve bu değerlere inanmaktadır. Fanatiktir ve bu yüzden hâlâ IŞİD’i desteklemektedir. Olanlardan bizzat sorumludur.”
Yıllarca Ortadoğu’daki neredeyse tüm terörist örgütlere destek olmuş bir ülke Suriye… İran ise 1979’dan beri İslam Devrimi ihraç etmek adına Batıyla cepheleşen, sık sık teröre destek vermekle suçlanan diğer ülke… Ama şimdi AKP’nin Şeriatçılığı ve maceracılığıyla o noktaya gelindi ki İran ve Suriye makbul, Türkiye hedef oldu. Esad o kadar makbul ki Amerikan dergilerinde Türkiye’yi hedef gösterebiliyor. İran o kadar makbul ki Yemen’de Şiî Husilere darbe yaptırıyor, Batı da bunu Yemen El Kaidesine karşı destekliyor…
AKP’nin Sünnî Hilali çoktan çöktü, İran-Suriye eksenli Şiî Hilali hem de Batının himayesinde kuruluyor…

Her şey tersine döndü, Ortadoğu dengeleri tepetaklak oldu. Anlaşılan bu sürecin sonunda AKP ve Tayyip rejimi de tepetaklak olacak. Fakat Türkiye’nin de bu işten zarar görmemesi mümkün değil.

Türkiye ulusal güvenliği için suçluları yargılamalı
Bu işin sonu artık belli oldu. Ortadoğu’da değişen dengelerde Suriye ve İran inisiyatifi ele aldı. Suriye’yi bizzat Tayyip maceracılığıyla kurtardı. İran ise Ahmedinejad dönemini bitirerek kendisini Batı himayesine aldı. Üstüne üstlük Reza’nın patronu Zencani ve ortaklarını cezalandırarak suçlanmaktan da kurtuldu. Sırada tüm bu suçlamaların AKP üzerinden Türkiye’ye yöneltilmesi var. Çok yakında Türkiye uluslararası alanda kara para aklayıcısı, El Kaide destekçisi, terör finansmancısı bir şer ülkesi, bir “ Rouge State – Haydut Devlet ” olarak tanımlanacak.

Bu noktada Türkiye’nin gerçekten suçlulardan kurtulması şart olmuştur. Bu adamların ceza almadan kalması ve Türkiye’yi yönetmeye devam etmeleri ABD’ye “ Gel Türkiye’ye müdahale et, Kürdistan’ı kur, hatta hazır sene 2015’ken Ermenistan’a da toprak ver ” demektir.

Zaten Batı, yıllardır Tayyip’e tam da bu nedenle katlanıyor. Onun atacağı delice adımların, işleyeceği suçların Türkiye’yi bu savunmasız duruma getireceğini çok iyi biliyor.

AKP’den kurtulmak artık Türkiye için bir Şeriat-laiklik meselesi ya da sıradan bir yolsuzluk sorunu değil. Bir güvenlik ve varlık sorunu…
Türkiye, ulusal güvenliği için suçluları yargılamalı, cezalarını vermeli ve başından atmalı.




Kaya Ataberk'in önceki yazıları:

-HDP ile AKP’nin ortak seçim stratejisi (Sayı 477 , 25 Ocak 2015)
-İlker Başbuğ’un bitmeyen PKK (S)empatisi (Sayı 476 , 18 Ocak 2015)
-Paris Saldırısı karşısında Müslümanların tavrı ne olmalı? (Sayı 475 , 11 Ocak 2015)
-Cizre’de AKP ve PKK’nın ortak planı: PKK’lılar dışındaki herkese katliam (Sayı 474 , 4 Ocak 2015)
-Tahşiyeciler: Mazlum mu, Radikal Cihatçı mı, Polis Örgütü mü? (Sayı 473, 21 Aralık 2014)
-Mevlana’nın Türk Medeniyetinden, AKP’nin Rantçı Medeniyetsizliğine… (Sayı 472, 14 Aralık 2014)
-Tayyip-Putin görüşmesi ya da “Rus Ayısı”yla yatağa giren AKP (Sayı 471, 7 Aralık 2014)
-AKP’nin II. Dersim Açılımı: Sadece CHP’yi değil Türkiye’yi de Bölme Planı (Sayı 470, 23 Kasım 2014)
-Dünya Liderliğinden, Zabıta Müdürlüğüne (Sayı 469, 9 Kasım 2014)
-CHP'nin yanlış Kobane politikası? (Sayı 467, 19 Ekim 2014)
-PKK-Hüda Par çatışması mı PKK’nın rakibini imha planı mı? (Sayı 466, 12 Ekim 2014)
-Özal, Kürtlük ve “Federasyon” (Sayı 465, 28 Eylül 2014)
-Turgut Özal dönemi ve Nakşîler (Sayı 464, 21 Eylül 2014)
-MSP’nin Akıncıları ve Silahlı Radikal İslamcılığın sahaya inmesi (Sayı 463, 14 Eylül 2014)
-1977 Seçimleri ve MSP’de artan Kürt ağırlığı (Sayı 462, 7 Eylül 2014)
-Erbakan-Erenköy Nakşîleri ilişkisi ve MSP tabanı (Sayı 461, 31 Ağustos 2014)
-Kürt-İslamcı yükselişte Erbakan-Millî Görüş çizgisi ve Nakşîler (Sayı 460, 24 Ağustos 2014)
-Sağdaki Kürt İslamcılardan, Kürt İslamcı Sağcılığa (Sayı 459, 17 Ağustos 2014)
-1960’larda Merkez Sağ’da Kürt-İslamcılar (Sayı 458, 3 Ağustos 2014)
-Türklere Kürt-İslamcı komplo ve Sağ tabanın kökenleri (Sayı 457, 20 Temmuz 2014)
-27 Mayıs döneminde tasfiye denemesi ve Sağın Kürt-İslamcılığı sahiplenmesi (Sayı 456, 13 Temmuz 2014)
-Doğuda devletin tasfiyesi, aşiret-tarikat rejiminin yeniden kuruluşu (Sayı 455, 6 Temmuz 2014)
-Demokrat Parti döneminde Nakşî Kürtler ve aşiretler (Sayı 452, 15 Haziran 2014)
-Hoybun’un kuruluşunda Fransız-Nakşî Kürt işbirliği (Sayı 450, 1 Haziran 2014)
-Nakşî şeyhleri, İngilizler, Ermeniler ve Aryen ırkçılığı (Sayı 449, 18 Mayıs 2014)
- İngilizler, Musul ve Kerkük için Şeyh Sait’i destekledi (Sayı 448, 11 Mayıs 2014)
- Haşim Kılıç, kılıcını çekti (Sayı 447, 4 Mayıs 2014)
- Şeyh Sait Ayaklanması: İngiliz emrindeki Kürtçü şeriatçılık (Sayı 446, 27 Nisan 2014)
- Şeyh Sait ayaklanmasını kimler, nasıl örgütledi? (Sayı 445, 20 Nisan 2014)
- Nakşî Kürtlerin ikinci kolu Şeyh Sait Ailesi (Sayı 444, 13 Nisan 2014)
- Sağın Barzani sevgisi ve Nakşî dayanışması (Sayı 443, 6 Nisan 2014)
- Nakşî Barzanilerin Türkiye’ye ihanet dosyası (Sayı 441, 16 Mart 2014)
- AKP-Barzani kardeşliğinin kökü, Necip Fazıl ve Nehrî ailesii (Sayı 440, 9 Mart 2014)
- Nakşî Kürtçülerin birinci kolu Nehrî Ailesi’nin kısa tarihi (Sayı 439, 2 Mart 2014)
- Tanzimat’ta Nakşî güçlenmesi ve Kürtçülüğün doğuşu (Sayı 438, 23 Şubat 2014)

- Diktatörle tarikatın savaşı: II. Mahmut’la müttefiki Nakşîler nasıl karşı karşıya geldi? (Sayı 437, 16 Şubat 2014)

- Kürt Nakşîliği Türk Devletini ve toplumunu nasıl böldü? (Sayı 436, 9 Şubat 2014)

- İngilizler, Vahhabîlik ve Kürt Nakşîliğinin Türklüğe karşı gizli ittifakı (Sayı 435, 2 Şubat 2014)

- Kürt Nakşîliğinin Kökeni Şehrizorlu Şeyh Halid ve İngiliz Ajanı Claudius Rich (Sayı 434, 26 Ocak 2014)

- AKP-Cemaat çatışmasının ardındaki Nakşibendî-Nurcu kavgası (Sayı 433, 19 Ocak 2014)


http://www.turksolu.com.tr/478/kataberk478.html