Prof. Dr. Atilla SANDIKLI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof. Dr. Atilla SANDIKLI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2020 Cumartesi

TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİNİN DİNAMİKLERİ

 TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİNİN DİNAMİKLERİ  




Prof. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 

Hazırlayan: Sibel KARABEL 

Türkiye-Rusya İlişkilerinin Dinamikleri 

BİLGESAM Başkanı Prof. Dr. Atilla Sandıklı, Arjantin La Plata Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Kürsüsü Sekreteri Ariel Gonzales Levaggi ile gerçekleştirdiği söyleşisinde Türkiye ve Rusya ilişkilerini değerlendirmektedir. 

Soru: Soğuk Savaş sonrası Türkiye-Rusya ilişkilerinin dinamiklerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Atilla Sandıklı: Soğuk Savaş döneminde Rusya ve Türkiye farklı güvenlik ittifaklarına bağlı olduklarından ilişkilerini interaktif ve etkin bir şekilde geliştirme imkanı bulamamışlardır. Dolayısıyla iki ittifak sisteminin (Rusya ve ABD) politikaları büyük ölçüde Türkiye-Rusya ilişkilerinin belirleyicisi durumundaydı. 

Soğuk Savaş’ın yumuşama dönemine geldiğimizde, özellikle AKKA Anlaşması (Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması)’ndan sonra, Rusya-Türkiye ilişkileri güven ortamına yönelik bir eğilim göstermeye başlamıştır. 

İki kutuplu dünya son bulduktan sonra, özellikle Varşova Paktı ve SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan 

Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını kazanması sonrasında ise; Türkiye-Rusya ilişkilerinde bölgeye yönelik bir rekabet yaşanmaya başlandı. Türkiye, bu devletlerin bağımsızlıklarını kazanmaları ve devlet olarak ortaya çıkmaları doğrultusunda çeşitli problemlerin yaşanması ve Rusya’ya rağmen bu bölgeye yönelik politika yürütülmesinin zor olduğunu anladı. Uygulanan politikalarda rekabet ve işbirliği aynı anda gelişmeye başladı. AKKA Anlaşmasıyla başlayan güven ortamı, Soğuk Savaş sonrasında işbirliğinin geliştirilmesine önemli katkılar sağlamaya başladı. Bu güven ortamı işbirliğini artırmaya başlayınca, Sovyetler’den ayrılan Türk Cumhuriyetlerinin devlet olarak varlıklarını geliştirmeye ve sürdürülebilir yapılarını oluşturmasına paralel olarak Türkiye-Rusya ilişkileri de rekabet ortamından daha çok işbirliği alanlarına doğru hızla kaymaya başladı. 




Bu dönemde Rusya’nın hem NATO hem de ABD ile ilişkilerinin iyi bir şekilde gelişmesi de bu sürece katkıda bulundu. Bu iyi ilişkiler Türkiye-Rusya ticaret hacmine; ekonomik ilişkilerine; turizm gibi sosyo-ekonomik, sosyo-politik alanlara ve daha sonra ise enerji ve güvenlik alanlarına hızlı bir şekilde olumlu yönde yansımıştır. Yani denilebilir ki; AKKA ile başlayan güven ortamı; Sovyetlerin dağılmasıyla rekabet ortamına; daha sonra rekabet ve işbirliğine ve sonra ise işbirliği sürecinin başlamasına doğru çevirilmiştir. 

Bu noktada, bu sürece katkıda bulunan önemli bir faktörü de eklemek gerekir. Bu dönemde Rusya iç bütünlüğünü sağlamaya çalışan, yeni baştan güç olma çabasında nisbeten zayıf bir devletti. Dolayısıyla tüm ülkelerle olumlu ilişkiler kurmaya gayret göstermekteydi. Rusya’nın Çeçen İç Savaşı’ndan sonra tekrar iç bütünlüğünü sağlaması, petrol fiyatlarının artmasıyla ekonomik yapısının güçlenmesi ve özellikle Putin yönetimiyle birlikte tekrar büyük bir güç haline gelmesine doğru bir evrim geçirdiği söylenebilir. 

Bir yandan da tarihsel süreçteki gelişme eğilimlerine uygun olarak; Rusya eski etki coğrafyasına (eski Sovyet devletleri) ek olarak Doğu Akdeniz ve Suriye gibi ülkelerdeki etkileşimini ve varlığını hissettirmeye başladı. 

Özellikle Güney Osetya ve Ukrayna Krizleri göstermiştir ki; Rusya Batının Sovyet coğrafyasına girmesini tehdit olarak algılamıştır. Hem Ukrayna’da hem de Gürcistan’da iç savaşın çıkmasına neden olmuştur. Aynı zamanda Doğu Akdeniz’de Suriye politikalarında bu daha net bir şekilde görülmüştür. 

Türkiye içinse; hem Ukrayna’nın hem de Gürcistan’ın toprak bütünlüğü Türkiye’nin güvenliği ve ekonomik-ticari ilişkileri açısından çok önemliydi. Bu noktada Türkiye ve Rusya arasında çıkar çatışması söz konusu olmuştur. Rusya’nın bu yayılmacı siyaseti Türkiye tarafından Rusya’ya olan güven sorununu tekrar sorgulamaya açmıştır. Suriye sorununda ise bu gerilim ve güven bunalımı potansiyel olarak daha üst noktaya çıkmıştır. Rusya’nın Esed yönetiminin doğrudan arkasında durması Türkiye’nin politikalarıyla taban taban zıttır. 

Rusya’nın Esed’e destek vermesi ve Türkiye’nin desteklediği Türkmenleri bombalamasından sonra bu güven bunalımı patlama noktasına geldiği söylenebilir. Uçak krizinden önceki bu gelişmelere ek olarak, Türkiye’nin uçak düşürme hadisesinden sonra ikili ilişkiler bıçak sırtı gibi kesilmiş ve düşüşe geçmiştir. 

Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulması her iki ülkeye ekonomik açıdan zorluklar yaratmasının yanında Türkiye’nin yeniden şekillenen Suriye’de etkili olma potansiyelini sınırlandırmaktadır. Şunu da eklemek gerekir; Türkiye’nin çıkarlarını etkileme bakımından Suriye politikaları Gürcistan ve Ukrayna’dan daha fazla ve hatta hayati derecede etkileyecek durumdadır. 

Bu arada Türkiye’nin ABD ile Suriye ve Irak politikaları da hemen hemen problemli bir duruma gelmiş ve iki ülke arasındaki güven problemi açığa çıkmıştı. ABD’nin PYD/PKK’yı destekleyecek şekildeki teşebbüsleri ve Şii dünyayla ilişkilerini geliştirmesi gibi girişimlerin Türkiye’deki yarattığı güvensizlik 

Türkiye’yi Rusya’yla ilişkilerini ilerletmeye yönlendirmiştir. Hatta, Şangay İşbirliği’nin içinde yer alma yönünde beyanlarda bulunmaya başlamıştır. Rusya ise Türkiye’yi Batı Bloku’ndan kendi tarafına çekmek için, uçak krizini yapıcı bir şekilde sonuçlandırarak bunu bir fırsata dönüştürmek istedi. Böylelikle ikili ilişkilerde yeni bir ivme kazanıldı. Sonuç olarak, Türkiye hem Rusya hem de ABD ile ilişkileri bozuk olarak ne Ortadoğu’nun şekillenmesinde etkili olabilir ne de kendi güvenlik kaygılarını giderebilir. 

Diyebiliriz ki; ülkeler artık Soğuk Savaş dönemindeki gibi temel iki aktörün (ABD ve Rusya) doğrudan yanında ve belirledikleri politikalarının direkt aracı olmaktan çıktılar. Kendi çıkarları doğrultusunda zaman zaman Rusya ile bazen de ABD ile birlikte hareket etmekteler. Çıkarların ters düşmesi durumunda ise karşılıklı gerilimler ve karşılıklı söylemler geliştirilebilmektedir. Bu da, Soğuk Savaş sonrası daha esnek politikaların uygulanmasının doğal bir sonucudur. 

Soru: Türkiye ve Rusya arasındaki bahsettiğiniz güven sorunu ile kastettiğiniz ülkelerin geleneksel bürokrasisindeki bir güven sorunu mu? Eğer öyleyse hangi sektörlerde? 

Atilla Sandıklı: Türkiye, 2010’lara kadar hem Batı (AB, ABD) hem Rusya ve komşu ülkelerle çok olumlu ilişkiler geliştirdi. Aslında bu dönemde uygulanan politikalar; farklı kesimlerin fikirlerinden doğan ortak noktaların politikaya yansıması olan optimal politikalardı. Baktığımızda, hemen hemen tüm dünya ülkeleri noktasında Türkiye’nin yumuşak gücü hızla artmaya başlamıştı. Türkiye bir yandan Batı Bloku içinde yer almış, diğer yandan da halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan aynı zamanda özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa gibi değerlere sahip bir ülke olarak bölge ülkelerine her ikisinin de beraber yaşanabileceği bir ortam sunmuştu. Dünya çapında büyük saygınlık kazanmıştı. 

Arap Baharıyla beraber Türkiye, bu özellikleriyle Batı değerlerinin Orta Doğu’ya yerleşmesi yönünde önemli katkılarda bulunmaya başladı. Ancak süreç hem Batı hem de Türkiye tarafından pürüzsüz bir şekilde yönetilemedi. Ve sonuçta Arap Baharı sonbahara hatta kışa dönüştü. Batılıların ve Türkiye’nin Orta Doğu’daki imajı değişmeye başladı. 

Türkiye Arap Baharıyla beraber interaktif ilişkileri geliştirmekten yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. 

Müslüman Kardeşler ve HAMAS gibi gruplarla ilişkilerini geliştirmeye başladı. 

Arap Baharından ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda beklentileri ise, daha ılımlı bir dünya; Batı değerlerinin bölgeye yerleştirilmesi ve Batı ile iyi ilişkiler geliştirebilecek bir Orta Doğu devlet yönetiminin ortaya çıkmasıydı. Gelişmeler başlangıçta bu doğrultuda olsa da, bir müddet sonra Orta Doğu’nun toplumsal, sosyal ve siyasal dokusu farklı noktada ilerleme gösterdi. 

Müslüman Kardeşler fırsattan istifade ederek bölgede etki alanını Kuzey Afrika’dan Suudi Arabistan sınırına kadar çok hızlı genişletti. Bununla beraber, bu grup içinde aşırılıklar taşıyan unsurlar da vardı. 

Zaman zaman bu grupların uygulamaları ve söylemleri Batılıların ve özellikle ABD’nin beklentileri dışında gelişme gösterdi. 

ABD ve Batılılar “Orta Doğu nereye gidiyor?” sorusunun cevabını ararken iki farklı yaklaşım söz konusu oldu. Birincisi, Türkiye-Müslüman Kardeşler-HAMAS etkileşiminden doğan ve bölgede İslami anlayışın ön planda olduğu bir yumuşak gücün oluştuğunu gördüler. İkincisi ise, bu grubun her ne kadar Batı ile ılımlı söylemler geliştirdiği görülse de, arka planında Batı ile güven bunalımının devam ettiği ve olumsuz yaklaşımların belirebileceği ortaya çıkmaya başladı. Batının bu endişeleri, Libya’da ABD Büyükelçiliğinin basılıp büyükelçi ve personelinin öldürülmesinden sonra özellikle ABD’nin bölgeye bakışında büyük değişiklik gösterdi. Nitekim bu bir kırılma noktası olarak değerlendirilebilir. 

Şu önemli noktayı da eklemek gerekir; ABD’nin Orta Doğu politikasındaki temel çıkarlarından bir tanesi, bölgede hem içeriden hem dışarıdan ABD karşıtı bir gücün oluşmamasıdır. Bu karşıt güç, Rusya olabileceği gibi Türkiye-Müslüman Kardeşler etkileşiminden oluşmuş bir yapı da olabilir. Bunların yanı sıra, Müslüman Kardeşlerin bölgede etkinliğinden rahatsız olan İslam ülkeleri de bulunmaktaydı. Ki bu ülkeler Müslüman Kardeşlere karşı kendi yönetimlerini kaybetme tehlikesini bir tehdit olarak görmekteydiler. 

Nitekim Suudi Arabistan destekli Selefi gruplar Batılılarla ortak doğrultuda hareket ederek, Müslüman Kardeşlerin bölgedeki ağırlığını kırmak için Mısır’da Mursi’den desteklerini çektiler. Mursi %27’lik bir tabana oturmaktaydı ve halk ayaklanması sonucu askeri bir darbe oldu. Denilebilir ki, hem Batılıların hem de adı geçen ülkelerin de etkin olmasıyla Mısır’da demokratik yönetim ortadan kalktı. Bundan sonra Mısır’da askeri darbeyle kurulmuş ve Batıyla iyi geçinecek bir yönetim yerleştirildi. Mısır darbesiyle Arap Baharı sonbahara, Suriye’de de kışa dönüştü. 

Tüm bu tablo içerisinde, Türkiye-Batı ilişkilerini bu gelişmelerin dışında bırakmak mümkün değildir. ABD ile olan ilişkiler de yaşananlara paralel bir şekilde sonbahara sonra da kışa dönüştü. Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak büyüdüğüne kanaat getirilerek bölgedeki değişime yön vermedeki istek ve arzusu, Türkiye’nin Batı dünyasıyla ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen gelişmelerdendi. 

Diğer taraftan, Türkiye bölgede güçlenen ve bölgedeki gelişmeleri etkileyebilme kabiliyeti olan bir ülkeydi. 

Ancak, HAMAS ve Müslüman Kardeşlerle gücünü daha da artırmaya yönelik uygulamalardaki yaşadığı kötü deneyimler Türkiye’nin gücünün sınırlarını göstermeye başladı. Türkiye, gücünün sınırlarını öğrendikçe de Orta Doğu’da ne kadar etkin olabileceğini görmeye başladı. Bu aslında önemli bir gelişmedir çünkü Orta Doğu’ya yönelik politikaların belirlenmesinde ve uygulanmasında daha uygun yöntemlerin geliştirilmesine neden olmaktadır. 

Bir de şu noktayı eklemek gerekir; Türkiye’nin özellikle kuruluşunda uygulanan seküler sistemin daha çok Fransız yapısına uygun olarak gelişmesi ile insanların dini sorumluluklarını yerine getirmesine ve inançların önüne gelen sınırlamalar İslami yaklaşımların yükselmesine sebep olmuştur. Bu yaklaşımın yayılması hızlı bir şekilde gelişmiş ve toplumun belirli bir kesiminden destek almıştır. Ancak yaşanan son gelişmeler göstermiştir ki; Türkiye’nin tarihi ve kültürel perspektiflerinden gelen özelliklerini de (kuruluş felsefesi değerleri, seküler yapısı ve komşularla iyi geçinme gibi politikaları) meczedecek bir anlayışın gerekliliği noktasındaki görüşler ağırlık kazanmaya başlamıştır. Türkiye hem halkının büyük çoğunluğu Müslüman hem de seküler bir ülkedir. 

Son tartışmaların diğer bir boyutu da; Türkiye’nin bölgedeki gücünün sınırlarını dikkate almak suretiyle, küresel ve bölgesel güçlerle etkin iletişime geçerek bölgenin optimal sonuçlar doğuracak biçimde şekillendirilmesinde katkı yapacak politikaları belirlemesidir. Şahsen, yakalanacak bu optimalin belirli bir olgunlukla değerlendirilmesi gerektiğine kanaat etmekteyim. 

Türkiye bölgedeki gelişmeleri tek başına değiştiremeyeceği gibi Türkiye’nin Orta Doğu’nun tamamıyla dışında kalacağı da tahayyül edilmemelidir. Çünkü bölgedeki dinamikler Türkiye’nin gerek güvenliğine ve ekonomik ilişkilerine gerekse iç politikasına doğrudan etki etmektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin hem küresel hem de bölgesel güçlerle rekabet ve çatışmacı tutumdan ziyade işbirliği ve uzlaşmaya yönelik optimal politikalar geliştirerek bölgedeki istikrara katkı yapabileceğini ve eski saygınlığını kazanacağını değerlendirmekteyim. 

Söyleşinin başında ifade ettiğim gibi, Soğuk Savaş dönemi sonunda uluslararası sistemdeki diğer ülkeler gibi Türkiye de daha esnek politikalar oluşturmaya başlamıştır. Ancak, burada altının çizilmesi gereken bir nokta bulunmakta. Bu esnekliği uygularken içinde bulunduğu ittifak sisteminden (ABD, AB, NATO) tamamen uzaklaşacak bir yöne gitmesi Türkiye’ye daha fazla zarar getirebilecektir. Bu nedenle, Türkiye hem kendi çıkarlarını diğer yandan da içinde bulunduğu ittifak sisteminin bölgeye yönelik beklentilerinide dikkate alarak bölgedeki işbirliğini geliştirmek suretiyle istikrara katkıda bulunabilir. Böylelikle, kendi çıkarlarını daha etkin sürdürebileceği gibi bu ittifak sisteminin bölgedeki beklentilerini de optimal işbirliği süreçleriyle daha fazla etkileme imkanı bulacaktır. 

Bu arada Batının da yapması gerekenler bulunmakta. Örneğin, bölgesel barış ve hatta dünya barışı açısından İslamofobia küresel ve bölgesel kaosa neden olabildiği gibi Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bağlamda, Batı’nın seküler anlayışını sadece Hıristiyan dinine mensup farklı mezheplere uygulanan bir sistem olarak geliştirmesinden ziyade farklı dinlere (İslam’a da) aynı hoşgörüyü yansıtmasının faydalı olacağını değerlendirmekteyim. 

İkinci olarak; ABD’nin dikkate alması gereken bir unsur daha bulunmaktadır. Orta Doğu’da ulus devletlerin parçalanmış yapılara dönüştürülme politikası vahim sonuçlar doğurabilir. Daha önce Yugoslayva’nın dağılma sürecinde Avrupa’nın göbeğinde yaşanan katliamlar insanlık tarihine kötü bir leke olarak geçmiştir. Bugünkü Yugoslayva’nın bütünlüğünün Avrupa dinamikleri nedeniyle devam ettiği de unutulmamalıdır. 

Eğer Yugoslavya’daki gibi parçalanmış ulus devlet yapılanmaları Orta Doğu’da yaşanırsa bu kontrol edilemez boyutlara gelir. Bu çerçevede çok tehlikeli bir senaryo ile karşı karşıya kalınabilir. Bölgedeki mezhep savaşları ve farklı etnik grupların birbiriyle çatışmaları sonucunda bölgesel ve hatta küresel kaosa dönüşme ihtimali bulunmaktadır. 

Örneğin, Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt bölgesi gibi ayrılması, Suriye’ye benzer şekilde politikalarla yaklaşılması bölgede sonu gelmez gerilimlerin ve çatışmaların başlangıcını oluşturacağı dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra, herhangi kontrolsüz bir durumda insanlık tarihine Avrupa’da yaşanan 30 Yıl Savaşları, 100 Yıl Savaşları gibi kötü lekeler bırakacağı göz önünde bulundurulmalıdır. 

Rusya’nın ise yayılmacı politikalarının süreç içinde kendisini yıpratacağını hesaba katması ve Türkiye gibi küresel ve bölgesel güçlerle optimal politkalar üretimine yönelik girişimlerde bulunması gerekmektedir. 

Soru: Rusya’ya dair Türk halkında ve Türk silahlı kuvvetlerindeki temel jeopolitik vizyon nedir? 

Atilla Sandıklı: Harp akademilerinde kurmay gruplarda öğretim üyesi ve enstitü müdürü olarak görev yapmış biri olarak diyebilirim ki; Batı ittifak sisteminin parçası olan eğitimlerin sonucunda daha çok Batıcı bir perspektifle yetişen Türk subayındaki genel görüş, Batı ittifak sisteminde olunmasına yönelik olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak gerek ABD gerekse AB’nin Türkiye ile ilişkilerinde Türkiye’yi geri plana iten ve dikkate almayan neredeyse ittifak sistemi dışında bırakılan ülke gibi algılanabilecek tutumları, Türk halkında olduğu gibi Türk askeriyesinde de Asyacı eğilimleri canlandırmaktadır. Türkiye’nin AB’ye olan üyelik müracaatlarının kabul edilmediği dönemde Avrasyacı görüş ortaya çıkmıştır. Fakat ne zaman ki AB ile bütünleşme sürecine girilip, ABD ile ilişkiler geliştirildiğinde bu eğilimlerin zayıfladığına tanık olduk. 

Son zamanlarda ise Türk halkında ve Türk silahlı kuvvetlerinde tekrar Rusya ve Avrasya ile ilişkilerin geliştirilmesi yönünde söylemler dillendirilmeye başlamıştır. Bu da ABD ve AB ile ilişkilerin olumlu gelişmemesinin bir sonucu olarak okunabilir. 

Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türk halkının Batı ittifak sistemi içinde bulunmayı ve ilişkileri geliştirmeyi Avrasyacı görüşe göre öncelediği söylenebilir. Ancak zaman zaman Avrasyacı ve Rusya’ya yönelik yaklaşımların öne çıkmasının sebebi Batının Türkiye’yi dışladığı ilgili imajın oluşacağı politikalar gütmesidir. Daha net bir ifadeyle, burada belirleyici unsur Batılıların Türkiye’ye karşı geliştirdikleri politikalardır. 


***

16 Şubat 2020 Pazar

ULUSLARARASI GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU VİZYONU VE STRATEJİSİ., BÖLÜM 6

ULUSLARARASI GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU VİZYONU VE STRATEJİSİ., BÖLÜM 6




< Devletler veya devlet yönetimleri ile halklar arasındaki anlaşmazlıklarda mümkün mertebe uzlaştırıcı politikalarda ısrar edilmeli, bu mümkün olmuyorsa tarafsız ve uzak kalınmalıdır. >

Rusya ile ilişkilerin onarılması maksadıyla Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerle bir araya gelerek, bu güne kadar elde edilmiş olan Karadeniz Donanma İşbirliği 
Görev Grubu (BLACKSEAFOR) ve Karadeniz Uyum Harekâtı (BLACKSEA HARMONY) gibi kazanımların devam ettirilmesi ve geliştirilmesi yönünde 
girişimler yapılmalıdır. 

< Suriye politikaları nedeniyle Rusya ile zaten gergin olan ilişkileri daha fazla tırmandırmamak için askeri ve siyasi alanlarda gerginliği 
artıracak söylem ve eylemlerden kaçınılmalıdır. >

KAYNAKÇA 

Afacan, İsa. “Türk Dış Politikasında Afrika Açılımı.” Ortadoğu Analiz, Ekim 2012, Cilt 4, Erişim:18 Mart 2016, 
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2012105_o.analizekim.pdf. 

Balta, Evren. ed. Küresel Siyasete Giriş: Uluslararası İlişkilerde Kavramlar, Teoriler, Süreçler. İstanbul: İletişim, 2014. 

Baylis, J., S. Smith ve P. Owens. The Globalization of World Politics. New York: Oxford University Press, 2011. 

Beeson, Mark ve Nick Bisley. Issues in 21st Century World Politics. New York: Palgrave Macmillan, 2013. 

Atilla Sandıklı, Ali Semin ve Tuğçe Ersoy Öztürk. 2.Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak. Rapor No: 55, İstanbul: Mart 2013. 

Fatih Özbay. Türk-Rus İlişkileri. Rapor No: 58, Haziran 2013, İstanbul. 

Atilla Sandıklı, Elnur İsmayılov ve Orhan Gafarlı. Kafkasya’daki Gelişmeler ve Türkiye. Rapor No: 60, Nisan 2014. 

Atilla Sandıklı ve Bilgehan Emeklier. Kaos Senaryolarının Merkezinde İran. Rapor No: 40, İstanbul, 2012. 

Buzan, Barry, Ole Weaver ve Jaap de Wilde. Security: A New Framework for Analysis. Colorado: Lynne Riener Publishers, 1998. 

Çolakoğlu, Selçuk. “Türkiye-Çin İlişkileri: Tek Taraflı Aşk mı?.” Orta Doğu Analiz, Sayı: 45, Cilt: 4 (Eylül 2012): 53-66. 

“Davos’ta Kriz.” CNN Türk, 29 Ocak 2009, Erişim: 12 Mart 2016, 
http://www.cnnturk.com/2009/dunya/01/29/davosta.kriz/511241.0/. 

Davutoğlu, Ahmet. Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu. İstanbul: Küre Yayınları, 2001. 

Davutoğlu, Ahmet. “Turkey’s Foreign Policy Vision.” Insight Turkey, Vol.10, No.1 (Winter 2008): 79-84, Erişim: 18 Şubat 2016, 
http://file.insightturkey.com/Files/Pdf/insight_turkey_vol_10_no_1_2008_davutoglu.pdf. 

Davutoğlu, Ahmet. “Küresel Yönetişim.” SAM Vision Papers, No.2, (Ankara: Mart 2012), 8-14, Erişim: 22 Şubat 2016, 
http://sam.gov.tr/tr/wp-content/uploads/2012/05/vision_Paper_02_Turkce.pdf. 

Davutoğlu, Ahmet, “Türk Dış Politikası’nın İlkeleri ve Bölgesel Siyasal Yapılanma.” Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ağustos 2012, 
http://sam.gov.tr/tr/wp-content/uploads/2012/08/vision_paper_turkce_031.pdf. 

Jackson, R. ve G. Sorensen. Introduction to International Relations. New York: Oxford University Press, 2003. 

Keyman, Fuat. “İsmail Cem ve Türkiye’nin Dış Politika Vizyonu.” Radikal, 2 Şubat2007, Erişim:15 Mart 2016, 
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=6001. 

Kohen, Sami. “Dış Politikada Latin Rüzgârı.” AB Haber, 11 Şubat 2015, Erişim: 17 Mart 2016, 
http://www.abhaber.com/dis-politikada-latin-ruzgari/. 

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı,“Komşularla Sıfır Sorun Politikamız.” Erişim: 17 Ocak 2016, 
http://www.mfa.gov.tr/komsularla-sifir-sorunpolitikamiz.tr.mfa. 

Oran, Baskın. ed. Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I. İstanbul: İletişim Yayınları, 2001. 

Oran, Baskın. ed. Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt II. İstanbul: İletişim Yayınları, 2001. 

Oran, Baskın. ed. Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt III. İstanbul: İletişim Yayınları, 2012. 

“Orta Doğu’da Türkiye Algısı.” TESEV, 2 Şubat 2011, Erişim: 23 Şubat 2016, 
http://tesev.org.tr/wp-content/uploads/2015/11/Ortadoguda_Turkiye_Algisi_2010.pdf. 

Sander, Oral. Türkiye’nin Dış Politikası. Ankara: İmge Kitapevi, 2006. 

Sandıklı, Atilla. Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri. İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2012. 

Sandıklı, Atilla ve Erdem Kaya. ed. Orta Doğu’da Değişim ve Türkiye. İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2014. 

Sandıklı, Atilla. Türkiye’nin Jeopolitiği: Yumuşak Güç Savaşları ve Terörizm. İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2015. 

Sandıklı, Atilla. Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri. İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2008. 

Sandıklı, Atilla. “Orta Doğu Bataklığında İnsanlar Ölüyor.” Yeni Yüzyıl, 18 Aralık 2015, Erişim: 22 Aralık 2015, 
gazeteyeniyuzyil.com/makale/orta-dogu-batakliginda-insanlar-oluyor-519. 

Sandıklı, Atilla. “Türk Dış Politikasının Analizi I.” Yeni Yüzyıl, 22 Kasım 2015, Erişim: 12 Ocak 2016, 
http://www.tumkoseyazilari.com/yazar/atillasandikli/22-11-2015-turk-dis-politikasinin-analizi-i.html. 

Sandıklı, Atilla. “Türk Dış Politikasının Analizi II.” Yeni Yüzyıl, 24 Kasım 2015, Erişim: 20 Ocak 2016, 
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/turkdis-politikasinin-analizi-ii-192. 

Sandıklı, Atilla. “Rusya’nın Küresel Hegemonya Hayali.” Yeni Yüzyıl, 1 Ocak 2016, Erişim: 21 Şubat 2016, 
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/rusyanin-kuresel-hegemonya-hayali-733. 

Sandıklı, Atilla. “Vekâlet savaşları: Orta Doğu ve Türkiye.” Yeni Yüzyıl, 19 
Ocak 2016, Erişim: 21 Şubat 2016, http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/
veklet-savaslari-ortadogu-ve-turkiye-982. 

Sarıarslan, Fatma. “2000’li Yıllarda Türkiye-İran Ekonomik İlişkileri.” Akademik 
Orta Doğu, Erişim: 22 Şubat 2016, 
www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu14makale/fatma_sariaslan.pdf. 

Schweller, Jillian ve Deborah Gerner. Understanding the Contemporary Middle East. Lyenne Reiner Publishers, 2008. 

Leon Panetta. “Shangri La Güvenlik Diyaloğu Konuşması.” 2 Haziran 2012, Erişim: 16 Şubat 2016, 
http://archive.defense.gov/Speeches/Speech.aspx?SpeechID=1681. 

Sönmezoğlu, Faruk, Nurcan Özgür Baklacıoğlu ve Özlem Terzi. XXI. Yüzyılda 
Türk Dış Politikasının Analizi. İstanbul: DER Yayınları, 2012. 

Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanlığı. “Ankara Anlaşması.” Erişim tarihi: 25 Nisan 2016, 
http://www.ab.gov.tr/?p=117&l=1. 

“Türkiye-İsrail İlişkileri.” SDE Analiz, Ekim, 2011, Erişim: 16 Ocak 2016, 
http://www.sde.org.tr/userfiles/file/TURKIYE%20ISRAIL%20ILISKILERI.pdf. 

“Türkiye BM Güvenlik Konseyi’ne giremedi.” BBC Türkçe, 17 Ekim 2014, Erişim: 22 Ocak 2016, 
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/10/141016_turkiye_bm. 

Yenigün, Cüneyt ve Ertan Efegil. Türkiye’nin Değişen Dış Politikası. Ankara: Nobel Yayın, 2010. 

Yeşiltaş, Murat ve Ali Balcı. “AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası Sözlüğü: Kavramsal Bir Harita.” Bilgi (23), 2011, s. 24, Erişim: 7 Mart 2016. 
http://bilgidergi.com/uploads/AKPvedispolitika.pdf. 


DİPNOTLAR;

1 Atilla Sandıklı, Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2014), s. 182-183. 
2 Özdem Sanberk, “Türk Dış Politikasının Dayanakları,” Stratejik Öngörü Dergisi, Sayı: 5, (İstanbul: TASAM Yayınları, 2004), s. 6. 
3 Sandıklı, Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler, s. 67. 
4 Baskın Oran, “1923-1939: Göreli Özerklik,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt I içinde, ed. Baskın Oran, 
   (İstanbul: İletişim Yayınları, 2001), s. 254. 
5 Sandıklı, Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler, s. 146, 113. 
6 Sandıklı, A.g.e., s. 69. 
7 İlter Türkmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası,” Orta Doğu’da Değişim ve Türkiye içinde, ed. Atilla Sandıklı ve Erdem Kaya, 
   (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2014), s. 3. 
8 Sandıklı, Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler, s. 99. 
9 Atay Akdevelioğlu ve Ömer Kürkçüoğlu, “Orta Doğu’yla İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, 
   Yorumlar Cilt I içinde, ed. Baskın Oran, s.207. 
10 Sandıklı, Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler, s. 93-94. 
11 Akdevelioğlu ve Kürkçüoğlu, “Orta Doğu’yla İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I içinde, ed. 
    Baskın Oran, s.365. 
12 “Orta Doğu Krizindeki Gelişmeler ve Türkiye (III),” Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, 27 Ocak 2016, Erişim: 27 Ocak 2016, 
    http://www.bilgesam.org/incele/2305/-orta-dogu-krizindeki-gelismeler-ve-turkiye--iii-/#.VtRtIFOLTWU. 
13 Fırat ve Kürkçüoğlu, “Orta Doğu’yla İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I içinde, ed. Baskın Oran, s. 616-617. 
14 Sanberk, “Türk Dış Politikasının Dayanakları,” s. 7. 
15 Türkmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası,” s.12; Melek Fırat ve Ömer Kürkçüoğlu, “Arap Devletleriyle İlişkiler,” Türk Dış Politikası: 
     Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I içinde, ed. Baskın Oran, s. 620. 
16 Fırat ve Kürkçüoğlu, “Arap Devletleriyle İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I içinde, ed. 
     Baskın Oran, s. 626. 
17 Türkmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası,” s. 13. 
18 Türkmen, A.g.e.,s. 14. 
19 Ramazan Gözen, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Gelişim ve Etkenleri,” Erişim: 25 Ocak 2016, 
     https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=354821 
20 Atilla Sandıklı, Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi ve Avrupa Birliği (İstanbul: Beta Yayınları, 2008), s. 243. 
21 Türkmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası,” s. 15. 
22 Oğuz Çelikkol, İçimizdeki Komşu Suriye (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2015), s. 34. 
23 Gözen, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Gelişim ve Etkenleri,” Erişim: 25 Ocak 2016, 
    https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=354821. 
24 Türkmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası,” s. 19. 
25 Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, “Orta Doğu Krizindeki Gelişmeler ve Türkiye (III).” 
26 Gözen, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Gelişim ve Etkenleri” 
27 Gözen, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Gelişim ve Etkenleri.” 
28 Sanberk, “Türk Dış Politikasının Dayanakları,” s. 9. 
29 Sanberk, A.g.e., s. 12. 
30 Gözen, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Gelişim ve Etkenleri.” 
31 Türkmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu Politikası,” s. 23. 
32 Sanberk, “Türk Dış Politikasının Dayanakları,” s. 8-9. 
33 Bülent Ecevit, “Bölge-Merkezli Dış Politika,” Yeni Türkiye Dergisi: Türk Dış Politikası Özel Sayısı, Sayı: 3, Yıl: 1, (Ankara: Mart-Nisan 1995), s. 64. 
34 Fuat Keyman, “İsmail Cem ve Türkiye’nin Dış Politika Vizyonu,” Radikal, 2 Şubat 2007, Erişim: 15 Mart 2016, 
     http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=6001. 
35 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt III içinde, ed. Baskın Oran, s. 347-348. 
36 Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, “Orta Doğu Krizindeki Gelişmeler ve Türkiye (III).” 
37 Atilla Sandıklı ve Erdem Kaya, “Teoriler Işığında Türk Yunan İlişkilerinde Ege Sorunu,” Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri içinde, 
    ed. Atilla Sandıklı, (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2012). 
38 Sami Kohen, “Dış Politikada Latin Rüzgârı,” AB Haber, 11 Şubat 2015, Erişim: 17 Mart 2016, 
     http://www.abhaber.com/dis-politikada-latin-ruzgari/. 
39 Selçuk Çolakoğlu, “Türkiye-Çin İlişkileri: Tek Taraflı Aşk mı?,” Ortadoğu Analiz, Sayı: 45, Cilt: 4 (Eylül 2012): s. 56. 
40 İsa Afacan, “Türk Dış Politikasında Afrika Açılımı,” Ortadoğu Analiz, Ekim 2012,Cilt 4, Erişim: 18 Mart 2016, 
     http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2012105_o. analizekim.pdf. 
41 Nuri Yeşilyurt, “Orta Doğu’yla İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt III içinde, ed. Baskın Oran, s. 403. 
42 Yeşilyurt, A.g.e., s. 401-403. 
43 Hasan Hüseyin Ecik, “Etki Odaklı Harekât Konseptinin Tarihi Gelişimi, Kavramsal Çerçevesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerindeki Yeri,” Güvenlik Stratejileri Dergisi, 
    Sayı: 3, 2006, Erişim: 15 Mayıs 2016, 
    http://dergipark.ulakbim.gov.tr/guvenlikstrtj/article/viewFile/5000098948/5000092204. 
44 Atilla Sandıklı, “Vekâlet savaşları: Orta Doğu ve Türkiye,” Yeni Yüzyıl, 19 Ocak 2016, Erişim: 21 Şubat 2016, 
     http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/veklet-savaslari-ortadoguve-turkiye-982. 
45 Leon Panetta, “Shangri La Güvenlik Diyaloğu Konuşması,” 2 Haziran 2012, Erişim: 16 
     Şubat 2016, http://archive.defense.gov/Speeches/Speech.aspx?SpeechID=1681. 
46 Atilla Sandıklı, Elnur İsmayılov ve Orhan Gafarlı, Kafkasya’daki Gelişmeler ve Türkiye (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2014), Rapor No: 60, s. 31. 
47 Atilla Sandıklı, “Rusya’nın Küresel Hegemonya Hayali,” Yeni Yüzyıl, 1 Ocak 2016, Erişim: 21 Şubat 2016, 
     http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/rusyanin-kuresel-hegemonyahayali-733. 
48 Sandıklı, “Rusya’nın Küresel Hegemonya Hayali,” Yeni Yüzyıl, 1 Ocak 2016. 
49 Atilla Sandıklı, “Orta Doğu Bataklığında İnsanlar Ölüyor,” Yeni Yüzyıl, 18 Aralık 2015, Erişim: 22 Şubat 2016, 
     http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/orta-dogu-batakliginda-insanlar-oluyor-519. 
50 Sandıklı, “Orta Doğu Bataklığında İnsanlar Ölüyor.” 
51 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Komşularla Sıfır Sorun Politikamız,” Erişim: 17 Ocak 2016, 
     http://www.mfa.gov.tr/komsularla-sifir-sorun-politikamiz.tr.mfa. 
52 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Komşularla Sıfır Sorun Politikamız.” 
53 Fatma Sarıarslan, “2000’li Yıllarda Türkiye-İran Ekonomik İlişkileri,” Akademik Ortadoğu, Erişim: 22 Şubat 2016, 
     http://www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu14makale/ fatma_sariaslan.pdf. 
54 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye-Irak Siyasi İlişkileri,” Erişim: 17 Şubat 2016, 
     http://www.mfa.gov.tr/turkiye-irak-siyasi-iliskileri.tr.mfa. 
55 Yeşilyurt, “Orta Doğu’yla İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt III içinde, ed. Baskın Oran, s. 401-402. 
56 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Komşularla Sıfır Sorun Politikamız.” 
57 “Türkiye-İsrail İlişkileri,” SDE Analiz, Ekim 2011, Erişim: 20 Ocak 2016, s.13, 
      http:// www.sde.org.tr/userfiles/file/TURKIYE%20ISRAIL%20ILISKILERI.pdf. 
58 A.g.e., s.14. 
59 Ahmet Davutoğlu, “Türk Dış Politikasının İlkeleri ve Bölgesel Siyasal Yapılanma,” SDE, 2012, Erişim: 19 Ocak 2016, s. 3-4, 
     http://sam.gov.tr/tr/wp-content/uploads/2012/08/vision_paper_turkce_031.pdf. 
60 Davutoğlu, “Türk Dış Politikasının İlkeleri ve Bölgesel Siyasal Yapılanma,” s. 5-7. 
61 Ahmet Davutoğlu, “Küresel Yönetişim,” SAM Vision Papers, No.2, (Ankara: Mart 2012), 8-14, Erişim: 22 Şubat 2016, 
     http://sam.gov.tr/tr/wp-content/uploads/2012/05/vision_Paper_02_Turkce.pdf. 
62 Ahmet Davutoğlu, “Geleceğe Yönelik Bir Balkan Vizyonu,” SAM Vision Papers, No.1, (Ankara: Ekim 2011), 5-11. 
     http://sam.gov.tr/tr/wp-content/uploads/2012/05/Vision_Paper_ No1_Turkce.pdf. 
63 Davutoğlu, “Türk Dış Politikasının İlkeleri ve Bölgesel Siyasal Yapılanma,” s. 8. 
64 Davutoğlu, A.g.e., s. 8. 
65 Davutoğlu, A.g.e., s. 9. 
66 Davutoğlu, A.g.e., s. 9. 
67 Davutoğlu, A.g.e., s. 9. 
68 Atilla Sandıklı ve Bilgehan Emeklier, Kaos Senaryolarının Merkezinde İran (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2012), s.12. 
69 “İsrail Mavi Marmara’ya saldırdı: 9 ölü 30 yaralı,” T24, 31 Mayıs 2010, Erişim: 13 Aralık 2015, 
     http://t24.com.tr/haber/israil-mavi-marmaraya-saldirdi-9-olu-30-yarali,79210. 
70 “Orta Doğu’da Türkiye Algısı,” TESEV, 2 Şubat 2011, Erişim: 23 Şubat 2016, 
     http://tesev. org.tr/wp-content/uploads/2015/11/Ortadoguda_Turkiye_Algisi_2010.pdf. 
71 Atilla Sandıklı, “Türk Dış Politikasının Analizi II,” Yeni Yüzyıl, 24 Kasım 2015, Erişim: 12 Aralık 2015, 
     http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/turk-dis-politikasinin-analizi-ii-192. 
72 Sandıklı, “Türk Dış Politikasının Analizi II.” 
73 “Türkiye BM Güvenlik Konseyi’ne giremedi,” BBC Türkçe, 17 Ekim 2014, Erişim: 22 Ocak 2016, 
     http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/10/141016_turkiye_bm. 
74 “Orta Doğu’da Türkiye Algısı 2010,
    ”http://tesev.org.tr/wpcontent/uploads/2015/11/Ortadoguda_Turkiye_Algisi_2010.pdf, “Orta Doğu’da Türkiye Algısı 2011,” 
     http://www.aciktoplumvakfi.org.tr/pdf/Ortadogu_Turkiye_Algisi_2011.pdf, “Orta Doğu’da Türkiye Algısı 2012,” 
     http://bit.ly/1qZPVEw, “Orta Doğu’da Türkiye Algısı 2013,” http://tesev.org.tr/wp-content/uploads/2015/11/Ortadoguda_Turkiye_Algisi_2013.pdf. 

BİLGESAM YAYINLARI VE  BİLĞE ADAMLAR KURULU ÖZGEÇMİŞİ.

Kitaplar ;

Çin Yeni Süper Güç Olabilecek mi? Güç, Enerji ve Güvenlik Boyutları 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Değişen Dünyada Türkiye’nin Stratejisi 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Türkiye’nin Bugünü ve Yarını 

E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN 

Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu Politikası 

E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN 

Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Bildiri Kitabı 

Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

IV. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi ve Sergisi Bildiri Kitabı 

Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

Özgür, Demokratik ve Güvenli Seçim 

Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Terörle Mücadele Stratejisi 

Bilge Adamlar Kurulu Raporu 

Hazırlayan: Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Türkiye’de Kürtler ve Toplumsal Algılar 

Dr. Mehmet Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK 

Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Asya’da Güvenlik Sorunları ve Yansımaları 

(Ed.) Doç. Dr. R. Kutay KARACA 

Sivil-Asker İlişkileri ve Ordu-Toplum Mesafesi 

Dr. Salih AKYÜREK, Serap KOYDEMİR, Esra ATALAY, Adnan BIÇAKSIZ 

Orta Doğu’da Değişim ve Türkiye 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Erdem KAYA 

Atatürk’ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

İçimizdeki Komşu Suriye 

Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL 

Dünden Bugüne Kürt Sorunu ve PKK 

Dr. M. Sadi BİLGİÇ 

Dünden Bugüne Türk-Yunan İlişkilerine Bir Bakış 

Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL 

Bölgesel Sorunlar ve Türkiye 

(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Erdem KAYA 

Raporlar ;

Rapor 1: Küresel Gelişmeler ve Uluslararası Sistemin Özellikleri 
Prof. Dr. Ali KARAOSMANOĞLU 


Rapor 2: Değişen Güvenlik Anlayışları ve Türkiye’nin Güvenlik Stratejisi 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 


Rapor 3: Avrupa Birliği ve Türkiye 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 4: Yakın Dönem Türk-Amerikan İlişkileri 
Prof. Dr. Ersin ONULDURAN 

Rapor 5: Türk-Rus İlişkileri Sorunlar-Fırsatlar 
Prof. Dr. İlter TURAN 

Rapor 6: Irak’ın Kuzeyindeki Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri 
E. Büyükelçi Sönmez KÖKSAL 

Rapor 7: Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme 
Prof. Dr. Fuat KEYMAN 

Rapor 8: Türkiye’de Bağımsızlık ve Milliyetçilik Anlayışı 
Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN 

Rapor 9: Laiklik, Türkiye’deki Uygulamaları Avrupa ile Kıyaslamalar Politika Önerileri 
Prof. Dr. Hakan YILMAZ 

Rapor 10: Yargının İyileştirilmesi/Düzeltilmesi 
Prof. Dr. Sami SELÇUK 

Rapor 11: Yeni Anayasa Türkiye’nin Bitmeyen Senfonisi 
Prof. Dr. Zühtü ARSLAN 

Rapor 12: Türkiye’nin 2013 Yılı Teknik Vizyonu 
Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

Rapor 13: Türkiye-Ortadoğu İlişkileri 
E. Büyükelçi Güner ÖZTEK 

Rapor 14: Balkanlarda Siyasi İstikrar ve Geleceği 
Prof. Dr. Hasret ÇOMAK, Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 

Rapor 15: Uluslararası Politikalar Ekseninde Kafkasya 
Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Rapor 16: Afrika Vizyon Belgesi 
Hasan ÖZTÜRK 

Rapor 17: Terör ve Terörle Mücadele 
M. Sadi BİLGİÇ 

Rapor 18: Küresel Isınma ve Türkiye’ye Etkileri 
Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 

Rapor 19: Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi 
M. Sadi BİLGİÇ, Dr. 
Salih AKYÜREK, 
Doç. Dr. Mazhar BAĞLI, 
Müstecep DİLBER, 
Onur OKYAR 

Rapor 20: Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratikleşme, Siyasi ve Sosyal Dayanışma Açılımı 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 21: Türk Dış Politikasının Bölgeselleşmesi 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 22: Alevi Açılımı, Türkiye’de Demokrasinin Derinleşmesi 
Doç. Dr. Bekir GÜNAY, Gökhan TÜRK 

Rapor 23: Cumhuriyet, Çağcıl Demokrasi ve Türkiye’nin Dönüşümü 
Prof. Dr. Sami SELÇUK 

Rapor 24: Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 25: Türkiye-Ermenistan İlişkileri Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Rapor 26: Kürtler ve Zazalar Ne Düşünüyor? Ortak Değer ve Sembollere Bakış 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 27: Jeopolitik ve Türkiye: Riskler ve Fırsatlar 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Rapor 28: Mısır’da Türkiye ve Türk Algısı 
M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 29: ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri 
Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK, Fadime Gözde ÇOLAK 

Rapor 30: Demokratik Açılım ve Toplumsal Algılar 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 31: Ortadoğu’da Devrimler ve Türkiye 
Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK, 
Mustafa YETİM, 
Fadime Gözde ÇOLAK 

Rapor 32: Güvenli Seçim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri 
Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Rapor 33: Silahlı Kuvvetler ve Demokrasi 
Prof. Dr. Ali L. KARAOSMANOĞLU 

Rapor 34: Terör Önleme Birimleri 
Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Rapor 35: İran, Şii Hilali ve Arap Baharı 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Emin SALİHİ 

Rapor 36: Yeni Anayasadan Toplumsal Beklentiler 
BİLGESAM Bilge Adamlar Kurulu Raporu 

Rapor 37: Etnik Çatışma Teorileri Işığında Dağlık Karabağ Sorunu 
Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ, Elnur İSMAYILOV 

Rapor 38: Çağcıl Hukuk Sistemlerinde ve Türkiye’de Tutuklama 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 

Rapor 39: Afrika’da Türkiye ve Türk Algısı 
BİLGESAM Bilge Adamlar Kurulu Raporu 

Rapor 40: Kaos Senaryolarının Merkezinde İran 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Bilgehan EMEKLİER 

Rapor 41: Ermenistan’da Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 42: Yasa dışı Göç ve Türkiye 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Emine AKÇADAĞ 

Rapor 43: Kırgızistan’da Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 44: Kazakistan’da Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 45: Çatışma Çözümü ve Türkiye’de Kürt Meselesi 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Erdem KAYA 

Rapor 46: Afganistan’ da Sivil Ölümleri 
Dr. Salih AKYÜREK, Nursema KIBRIS, Dilara ÜNAL 

Rapor 47: İran Nükleer Krizinin Türkiye’ye Olası Etkileri 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, 
Bilgehan EMEKLİER 

Rapor 48: Çağcıl Hukuk Sistemleri ve Türkiye’de İşkence 
Erkam MALBELEĞİ 

Rapor 49: Balkanlarda Türkiye ve Türk Algısı 
Dr. M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 50: Suriye Sorunu ve Türk Dış Politikasına Toplumsal Bakış 
Dr. Salih AKYÜREK, Prof. Dr. Cengiz YILMAZ 

Rapor 51: Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar 
Dr. Salih AKYÜREK, Mehmet Ali YILMAZ 

Rapor 52: Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi ve Türkiye 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, 
Ali SEMİN 

Rapor 53: İnsansız Hava Araçları: Muharebe Alanında ve Terörle Mücadelede Devrimsel Dönüşüm 
Dr. Salih Akyürek, 
Mehmet Ali Yılmaz & Mustafa Taşkıran 


Rapor 54: Türkiye’nin Dış Yardım Stratejisi Sorunlar ve Öneriler 
Hasan ÖZTÜRK, Sevinç ÖZTÜRK 

Rapor 55: 2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, 
Ali SEMİN, 
Tuğçe ERSOY ÖZTÜRK 


Rapor 56: Türk Silahlı Kuvvetlerine Toplumsal Bakış 
Dr. Salih AKYÜREK, 
Mehmet Ali YILMAZ 

Rapor 57: Çözüm Sürecine Toplumsal Bakış 
Dr. Salih AKYÜREK, 
Mehmet Ali YILMAZ, 
Esra ATALAY, 
Fatma Serap KOYDEMİR 


Rapor 58: Türk-Rus İlişkileri 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Rapor 59: Doğu Akdeniz’de Enerji Keşifleri ve Türkiye 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, 
Türkan BUDAK, 
Bekir ÜNAL 

Rapor 60: Kafkasya’daki Gelişmeler ve Türkiye 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, 
Elnur İSMAYILOV, 
Orhan GAFARLI 

Rapor 61: Türkiye’de Etnik, Dini ve Siyasi Kutuplaşma 
Dr. Salih AKYÜREK, 
Fatma Serap KOYDEMİR 

Rapor 62: Karadeniz’deki Gelişmeler ve Türkiye 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, 
Elnur İSMAYILOV, 
Erdem KAYA 

Rapor 63: Avrupa’nın İçinde Bulunduğu Sosyo-Ekonomik Kriz ve Türkiye ile İlişkiler 
Dr. Can BAYDAROL, 
Aslıhan P. TURAN 

Rapor 64: Balkanlar ve Türkiye 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Orhan DEDE 

Rapor 65: Irak ve Suriye’deki Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Ali SEMİN, Bekir ÜNAL 

Rapor 66: Türkiye’de Değerler ve Tutumlar 
Dr. M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK, F. Serap KOYDEMİR 

Rapor 67: Terörün Geldiği Yeni Boyut: IŞİD Örneği 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Rapor 68: Denizlerin Önemi ve Türk Deniz Kuvvetleri 
Dr. Emine AKÇADAĞ 

Rapor 69: Türkiye’de Yargıya Toplumsal Bakış 
Dr. M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK, F. Serap KOYDEMİR 

Rapor 70: Gelecek Vaadeden Kıta Afrika 
Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
Hasan ÖZTÜRK 

Rapor 71: Devlet Egemenliğinde ve Kuvvet Kullanmada Dönüşüm: 
İnsani Müdahaleden Koruma Sorumluluğuna 
Prof. Dr. Cenap ÇAKMAK, 
Cansu ATILGAN, 
Esra EROĞUZ 

Demokratikleşme ve Sosyal Dayanışma Açılımı Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Sonuç Raporu 

BİLGESAM 
İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2011) Sonuç Raporu 

BİLGESAM 
Dergiler 


Bilge Strateji Dergisi Cilt 1, Sayı 1, Güz 2009 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 2, Bahar 2010 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 3, Güz 2010 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 4, Bahar 2011 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 5, Güz 2011 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 4, Sayı 7, Güz 2012 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 5, Sayı 8, Bahar 2013 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 6, Sayı 10, Bahar 2014 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 6, Sayı 11, Güz 2014 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 7, Sayı 12, Bahar 2015 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 7, Sayı 13, Güz 2015 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 8, Sayı 14, Bahar 2016 

Söyleşiler 

Bilge Söyleşi-1: Türkiye-Azerbaycan İlişkileri 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Elif KUTSAL 

Bilge Söyleşi-2: Nabucco Projesi 
Arzu Yorkan ile Söyleşi 
Elif KUTSAL-Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-3: Nükleer İran 
E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN ile Söyleşi 
Elif KUTSAL 

Bilge Söyleşi-4: Avrupa Birliği 
Dr. Can BAYDAROL ile Söyleşi 
Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-5: Anayasa Değişikliği 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Merve Nur SÜRMELİ 

Bilge Söyleşi-6: Son Dönem Türkiye-İsrail İlişkileri 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK ile Söyleşi 
Merve Nur SÜRMELİ 

Bilge Söyleşi-7: BM Yaptırımları ve İran 
Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI ile Söyleşi 
Sina KISACIK 

Bilge Söyleşi-8: Füze Savunma Sistemleri ve Türkiye 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-9: Gelişen ve Değişen Türk Deniz Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 

E. Oramiral Salim DERVİŞOĞLU ile Söyleşi 
Emine AKÇADAĞ 
Bilge Söyleşi-10: Soru ve Cevaplarla Yeni Anayasa 
Kasım ESEN ile Söyleşi 
Özdemir AKBAL 

Bilge Söyleşi-11: Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 

E. Hv. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile Söyleşi 
Emine AKÇADAĞ 

Bilge Söyleşi-12: Arap Baharı Süreci, Mısır Seçimleri, Türkiye-Suriye Krizi 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Ali SEMİN 
Bilge Söyleşi-13: Esed Sonrası Suriye 
Halit Hoca ile Söyleşi 
Ali SEMİN & Tuğçe ERSOY ÖZTÜRK 


Bilge Söyleşi-14: Türk Kara Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 
Orgeneral (E) Oktar ATAMAN ile Söyleşi 
Emine AKÇADAĞ 

Bilge Söyleşi-15: Nükleer Enerji ve Nükleer Silahlanma 
Prof. Dr. Nurşin ATEŞOĞLU GÜNEY ile Söyleşi 
Hasan ÖZTÜRK, Ömer Faruk TÜRK 

Bilge Söyleşi-16: Türkiye’de Seçim Güvenliği 
Kasım ESEN ile Söyleşi 
Fatma Serap KOYDEMİR 

Bilge Söyleşi-17: Avrupa’ya Mülteci Akını ve Türkiye 
Prof. Dr. Ayhan KAYA ile Söyleşi 
Şafak Beren YILDIRIM, Türkan BUDAK 


BİLGE ADAMLAR KURULU ÜYELERİ 

ÖZ GEÇMİŞLERİ., 

Salim DERVİŞOĞLU, Oramiral (E), Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı 
Bilge Adamlar Kurulu Başkanı 

Salim Dervişoğlu, 1936’da İzmit’te doğdu. 1957 yılında Deniz Harp Okulu’ndan asteğmen rütbesi ile mezun oldu. Deniz Kuvvetlerinin çeşitli deniz ve kara hizmetlerinde bulundu. 1965-1967 yıllarında Deniz Harp Akademisi öğreniminden sonra Kurmay Binbaşı olarak Sultanhisar Gemisi ve bilahare Gayret Muhribi Komutanlığı yaptı. 1972-1973 yıllarında ABD’de İşletme alanında yüksek lisans yaparak yüksek işletme mühendisi oldu. 1974-1977 yıllarında Brüksel’deki NATO karargâhında görev yaptı. 1977- 1979 yıllarında 3. Muhrip Filotillası komodorluğundan sonra çeşitli kara görevlerinde bulundu. 

30 Ağustos 1981 yılında tuğamiral oldu. Deniz Kuvvetleri Personel ve Lojistik başkanlığı, Çıkarma Filosu, Hücumbot Filosu, Harp Filosu komutanlıkları yaptı. Dervişoğlu ayrıca Deniz Harp Akademisi Komutanlığı ve Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı görevlerini yürüttü. İtalya’da (Napoli) da 2 yıl boyunca NATO görevlerinde bulundu. Dervişoğlu, Koramiral olarak Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcılığı, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı görevlerini yürüttü. Oramiral olarak 1995-1997 yıllarında Donanma 
Komutanlığı yaptı ve 1997-1999 yıllarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yaparak emekli oldu. 

Bayan Türkan Dervişoğlu ile evli olan Dervişoğlu’nun Mehmet ve Ahmet adlarında 2 oğlu vardır. Dervişoğlu, İngilizce ve Fransızca bilmektedir. 

İlter TÜRKMEN, Dışişleri Eski Bakanı Bilge Adamlar Kurulu Başkan Yardımcısı 

İlter Türkmen 1927 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Türkmen, 1949 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. 

İlter Türkmen, 1961-64 yılları arasında Washington Büyükelçiliğinde Müsteşar, 1964-68 yılları arasında Dışişleri Bakanlığında Genel Müdür ve Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yapmıştır. 1968-72 yıllarında Atina Büyükelçiliği görevini yürüten Türkmen, 1972-75 yılları arasında Türkiye’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki Daimî Temsilcisi olmuştur. 1979-80 yıllarında Birleşmiş Milletler Teşkilatında Genel Sekreter Yardımcısı, 1980-83 yıllarında ise Dışişleri Bakanı olmuştur. 
1984-88 yılları arasında tekrar Birleşmiş Milletler nezdinde Daimî Temsilci olarak görev alan Türkmen, 1988-91 yıllarında Paris Büyükelçiliğine getirilmiştir. Türkmen, 1991-96 yılları arasında Birleşmiş Milletler teşkilatında Genel Sekreter Yardımcısı ve Filistin Mültecilerine Yardım Örgütü Genel Komiseri görevlerini yürütmüştür. 

İlter Türkmen, Bilge Adamlar Kurulu Başkan Yardımcılığının yanında OBİV Dış ve Savunma Politikası Grubu Başkanlığını da yürütmektedir. 


Sami SELÇUK, Prof. Dr., Yargıtay Eski Başkanı Bilge Adamlar Kurulu Başkan Yardımcısı 

1937’de Konya-Taşkent’te doğmuştur. 1955’te Konya Lisesi’ni ve 1959’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiştir. Ankara yargıç adayı olarak mesleğe başlayan Selçuk, sırasıyla Sütçüler, Akşehir, Yenice ve 1972’den sonra Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulunmuştur. 21.09.1982 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Selçuk, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca, 10.07.1990 tarihinde ilk kez, 13.07.1994 tarihinde ikinci kez, 13.07.1998 tarihinde üçüncü kez Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi Başkanlığına seçilmiştir. 

Fransızca ve İtalyanca bilen Selçuk, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde doktora yapmış, 1986 yılında doçent olmuştur. Selçuk’un kitap ve çeviri çalışmalarının yanında yerli ve yabancı dergiler ile günlük basında yayımlanmış Türkçe ve yabancı dilde; hukuk, dil, laiklik ve Atatürkçülük konularında makale ve denemeleri vardır. 

Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 07.07.1999 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığına seçilen Doç. Dr. Sami Selçuk bu görevden 15.06.2002 tarihinde yasal yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrılmıştır. Emekliye ayrıldıktan sonra Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinin öğretim üyeleri kadrosuna dâhil olmuştur ve Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığına seçilmiştir. Selçuk, Fakültede Ceza 
Hukuku ve Ceza Usul Hukuku dersleri vermektedir. 

Kutlu AKTAŞ, İçişleri Eski Bakanı, Vali (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Kutlu Aktaş, 1962 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmuştur. Mezuniyetini müteakip 30 Temmuz 1962 tarihinde atandığı Çankırı Maiyet Memurluğunda Yumurtalık ve Küre Kaymakam Vekilliklerinde görevlendirilip staj süresini doldurmuş, Kaymakamlık kursu ile Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’ünü (TODAİE) bitirdikten sonra 1964’te Darende Kaymakamlığına atanmıştır. 

30 Eylül 1967 tarihinde Yahyalı, 30 Nisan 1970 tarihinde Çüngüş, 31 Temmuz 1972 tarihinde Bozcaada, 1976 tarihinde Simav Kaymakamlıklarına atanan Aktaş, 3 Ağustos 1976 tarihinde Mülkiye Müfettişliğine, 20 Ağustos 1976 tarihinde 1. sınıf Mülkiye Müfettişliğine, 4 Şubat 1977 tarihinde Mülkiye Başmüfettişliğine, 28 Mart 1979 tarihinde de Mülkiye Müşavirliğine atanmıştır. 
Kutlu Aktaş, 26 Haziran 1981 tarihinde Ağrı Valiliğine, 22 Aralık 1986 tarihinde Malatya Valiliğine, 21 Nisan 1990 tarihinde İzmir Valiliğine ve 15 Temmuz 1997›de ise İstanbul Valiliğine atanmıştır. Aktaş, 5 Ağustos 1998-11 Ocak 1999 tarihleri arasında İçişleri Bakanı olarak görev yapmıştır. 


Özdem SANBERK, Büyükelçi (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Özdem Sanberk, Dışişleri Bakanlığı memuru olarak Madrid, Amman, Bonn ve Paris Büyükelçiliklerinde ve İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Daimi Temsilciliklerinde çeşitli derecelerde görevde bulunduktan sonra, 1985-1987 yılları arasında dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın dış politika danışmanlığını yapmıştır. 

1987-1991 yılları arasında Avrupa Topluluğu nezdinde Büyükelçi Daimi Temsilci, 1991-1995 yıllarında arasında Dışişleri Müsteşarı ve 1995-2000 yılları arasında da Londra Büyükelçisi olarak görev yapmıştır. 2000 yılında emekliye ayrılan Sanberk, 2003 Eylül ayına kadar Türkiye Ekonomik Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) Direktörlüğü görevinde bulunmuştur. Sanberk 2011’de, İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıyı müteakiben Birleşmiş Milletler’in yürüttüğü soruşturma sürecinde oluşturulan Palmer Komisyonu’nda Türkiye’yi temsilen yer almıştır. Sanberk, Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesidir. 

Özdem Sanberk, Sumru Sanberk ile evli olup Nazlı Sanberk’in babasıdır. 

Sönmez KÖKSAL, Büyükelçi (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Sönmez Köksal, 8 Mart 1940 İzmir’de doğdu. Köksal, Saint Joseph Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Köksal, 1963 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliğinde, Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dairesinde Şube Müdürü, Burgaz’da Başkonsolos, Paris Büyükelçiliğinde 
Müsteşar, Siyaset Planlama Dairesi ve Orta Doğu ve Afrika Dairelerinde Başkanlık görevlerinde bulundu. 

1980’de Avrupa Ekonomik Topluluğu nezdindeki Türkiye Daimi Temsilci yardımcılığına atandı. 1983’de Çok Taraflı Ekonomik İlişkiler Genel Müdür Yardımcılığını üstlendi. 1986 yılında Bağdat Büyükelçiliği’ne atandı. 1990’da Avrupa Konseyi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği görevini üstlendi. Türkiye’nin dönem başkanlığına rastlayan 1992 Nisan-Eylül ayları arasında 6 ay 
süre ile Avrupa Konseyi Bakan Delegeleri Komitesi’ne başkanlık yaptı. Köksal, 1992 Ekim ayında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı oldu. 1998 Şubat ayında Paris Büyükelçiliği’ne atandı. 1 Ağustos 2002 tarihinde kendi isteği üzerine emekli oldu. Sönmez Köksal, 2002-2006 döneminde Işık Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak bulundu ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı görevini üstlendi. 

Güner ÖZTEK, Büyükelçi (E) 
Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Güner Öztek 1935 yılında Çankırı’da doğdu. 1955 yılında St. Joseph Lisesi’nden mezun oldu. 1959 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. 

Güner Öztek, 1959-1960 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği Özel Kaleminde Ataşe, 1961-1963 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde 3’ncü Kâtip, 1963-1966 tarihleri arasında Paris Büyükelçiliğinde 3’ncü ve 2’nci Kâtip ve 1966-1969 tarihleri 

arasında Dakar Büyükelçiliğinde 2’nci Kâtip ve Başkâtip olarak görev yapmıştır. Öztek, 1969- 1971 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde Başkâtip, 1971-1972 tarihleri arasında Başbakanlık Özel Kalem Müdürü, 1972-1976 tarihleri arasında Londra Büyükelçiliği 

Müsteşarı, 1976-1978 tarihleri arasında Uluslararası Kuruluşlar Genel Müdür Yardımcılığı, Elçi, Genel Müdür Yardımcısı, 1978-1982 tarihleri arasında Moskova Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı ve 1982-1986 tarihleri arasında İkili Siyasi İşler Genel Müdür Yardımcısı görevlerinde bulunmuştur. 

Güner Öztek, 1986-1991 tarihleri arasında Kuveyt Büyükelçisi, 1992-1995 tarihleri arasında Dışişleri Müsteşar İdari İşler Yardımcısı, 1995-1999 tarihleri arasında Belçika Krallığı nezdinde T.C. Büyükelçisi ve Batı Avrupa Birliği nezdinde Daimi Temsilci olarak görev yapmıştır. Güner Öztek, 1 Ocak 2001’den itibaren Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı 
ve Direktörü olarak görev yapmaktadır. 

Öztek, Fransızca ve İngilizce bilmektedir. 

Ümit PAMİR, Büyükelçi (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

1942 yılında İstanbul’da doğdu. Saint-Joseph Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. 1965 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Gümülcine Konsolosluğu ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Fahri Korutürk’ün Özel Kalem Müdürlüğünü yaptı. 

Pamir, 1990 yılında Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün daimi temsilciliğini yaptı. 1991 yılında Türkiye’nin Cezayir Büyükelçisi oldu. 1995-1997 yılları arasında Yunanistan Büyükelçiliği görevinde bulundu. Başbakan Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz’ın başdanışmanlığını yaptı. 

2000’de Türkiye’nin BM nezdindeki daimi temsilciliğine getirildi. Kıbrıs’ın ele alındığı Bürgenstock görüşmelerinde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile beraber çalıştı. 

2004- 2006 yılları arasında NATO Daimi Temsilciliği yaptı. 2007 yılında Dışişleri Bakanlığı Müşavirliği görevine getirildi ve aynı yıl yaş haddinden emekli oldu. Dilek Pamir’le evli ve iki çocuk babasıdır. 


Oğuz ÇELİKKOL, Dr., Büyükelçi (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Dr. Oğuz Çelikkol, ilköğrenimine Ağrı’da başladı, İstanbul’da tamamladı. İstanbul Vefa Lisesi’ni bitirdikten sonra, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. ABD’de Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde (USC) master, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde doktora yaptı. 

37 yıl Dışişleri Bakanlığında çalıştı. Türkiye’nin New York Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği’nde, Beyrut ve Washington Büyükelçiliklerinde görev gördü. 1993-1997 yıllarında Los Angeles Başkonsolosu oldu. 

Ankara’da Orta Doğu Genel Müdür Yardımcılığı, Orta Doğu Genel Müdürlüğü ve Irak Özel Temsilciliği görevlerinde bulundu. 2000-2004 yıllarında Şam’da, 2008-2009 yıllarında Atina’da, 2009-2010 yıllarında Tel Aviv’de ve 2010-2013 yıllarında Bangkok’da Türkiye’yi Büyükelçi olarak temsil etti. 

Halen İstanbul Kültür Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. “ One Minute’ten Mavi Marmara’ya, Türkiye-İsrail Çatışması, İçimizdeki Komşu Suriye, Dünden Bugüne Türk- Yunan İlişkileri’ne Bir Bakış “ adlı kitapları ve çeşitli dergilerde yayınlanan makaleleri bulunmaktadır. 


Ahmet Ünal ÇEVİKÖZ, Büyükelçi (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Ünal Çeviköz, 1952 yılında İstanbul’da doğdu. Lise eğitimini Kadıköy Maarif Koleji’nde tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi’nin İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden 1974, Siyaset Bilimi bölümünden ise 1978 yılında mezun oldu. Aynı yıl Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladı ve merkez görevini müteakip Moskova Büyükelçiliği’nde ikinci katip, Bregenz Başkonsolosluğu’nda 
Konsolos olarak görev yaptı. 

Ankara’da Doğu Dairesi’nde şube müdürü olarak yaptığı görevi tamamladıktan sonra Sofya Büyükelçiliği Müsteşarlığı’na tayin edildi. 1989 yılında Dışişleri Bakanlığı’ndan izinli olarak ayrılarak NATO Uluslararası Yazmanlığı’nda göreve başladı ve önce Ekonomi Direktörlüğü’nde sonra Siyasi Direktörlük’te çalıştı. 1993 yılında Brüksel Üniversitesi’nden Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans derecesini aldı. 1994 yılında NATO’nun Moskova’daki Enformasyon Bürosu’nu açmakla görevlendirildi. Bunu müteakip NATO-Rusya Kurucu Senedi’ni hazırladı ve 1997 yılında yeniden Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevine döndü. Balkan Dairesi Başkanı ve Kafkasya-Orta Asya Genel Müdür Yardımcısı olarak merkez görevlerini tamamladıktan sonra 2001-2004 yıllarında Türkiye’nin Azerbaycan nezdinde, 2004-2006 yılları arasında da Irak nezdinde Büyükelçisi olarak 
görev yaptı. 2007-2010 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Müsteşar İkili Siyasi İşler Yardımcısı olarak Ankara’da bulundu. Bu sırada 2009 yılında Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokolleri hazırladı. 2010 yılında Londra’ya Büyükelçi olarak tayin oldu. 2014 yazında bu görevini tamamlayarak Türkiye’ye döndü. 

Ünal Çeviköz 2013 yılında Uluslararası Denizcilik Örgütü 28. Dönem (2013-2015) Genel Kurul Başkanlığı’na seçildi. İngilizce, Fransızca, Rusça, Almanca ve İtalyanca bilmektedir. 

Necdet TİMUR, Orgeneral (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

1937 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğmuştur. 1958 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1960 yılında Muhabere Okulu’ndan mezun olmuştur. Timur, 1968 yılında Kara Harp Akademisi’nden mezun olmuş, ardından Kurmay Subay olarak, 1’nci Ordu Muhabere İşletme Bölük Komutanlığı, 2’nci Zırhlı Tugay Harekât Eğitim Şube Müdürlüğü, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, 1’nci Ordu Genel Sekreterliği Harekât Subaylığı, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Harekât Eğitim 
Şube Müdürlüğü, Paris Kara Ataşeliği, 3’ncü Ordu Plan ve Harekât Şube Müdürlüğü ve Işıklar Askeri Lisesi Komutanlığı görevlerini yürütmüştür. 

Necdet Timur, 1983 yılında tuğgeneralliğe, 1987 yılında tümgeneralliğe terfi etmiştir. Timur, tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı, Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı görevlerini yürütmüştür. 

1991 yılında korgeneralliğe terfi ederek Genelkurmay Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı, 2’nci Kolordu Komutanlığı ve Harp Akademileri Komutan Yardımcılığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Başyardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra 1997 yılında orgeneralliğe terfi etmiştir. 

Bu rütbede Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevini müteakip 1’nci Ordu Komutanlığı’na atanmıştır. Fransızca bilen emekli Orgeneral Necdet Yılmaz Timur, Bayan Nezih Timur ile evlidir ve 1 çocuk sahibidir. 

Oktar ATAMAN, Orgeneral (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Oktar Ataman 1939’da İstanbul’da doğmuştur. 1961 yılında Kara Harp Okulu’ndan topçu subayı olarak mezun olmuş, 1966-1968 yılları arasında Kore Cumhuriyeti’nde Askeri Ataşe Yardımcısı ve Birleşmiş Milletler nezdinde İrtibat Subayı görevlerinde bulunmuş ve 1975 yılında Kara Harp Akademisi’ni bitirerek Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığı’na proje subayı olarak atanmıştır. 
1977’de İngiliz Kraliyet Kara Kurmay Koleji’ne seçilen Ataman, mezuniyetini müteakip Kara Harp Akademisi’nde üç yıl öğretim üyesi olarak, 1980-1983 yıllarında ise Belçika’da SHAPE Karargâhı Plan ve Prensipler Başkanlığı’nda karargâh subayı olarak görev yapmıştır. 1988’de tuğgeneral rütbesine terfi eden ve Genelkurmay Başkanlığı Plan Harekât Daire Başkanı olarak görev yapmaya başlayan Ataman 1992’de tümgeneralliğe terfi ederek Genelkurmay Başkanlığı 
Strateji ve Kuvvet Planlama Daire Başkanlığı’na atanmıştır. 

Orgeneral Ataman, 1997’de korgeneral rütbesine terfi etmiş ve Genelkurmay Başkanlığı Harekât Başkanlığı’na atanmıştır. Eylül 1998’den itibaren NATO Askeri Komitesi nezdinde Türk Askeri Temsil Heyeti Başkanı olarak görev yapan Orgeneral Ataman, 2000-2001 yıllarında 6’ncı Kolordu Komutanı olarak görev yapmıştır. 2001’de NATO Güneydoğu Avrupa Müşterek Kuvvetler Komutanlığı görevini devralan Ataman aynı yıl içinde orgeneralliğe terfi etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Hizmet Madalyası ile taltif edilen Orgeneral Ataman, Bayan Nedret Ataman ile evli olup bir kız ve bir erkek çocuğu babasıdır. 

Emin Murat BİLGEL, Oramiral (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Oramiral Emin Murat Bilgel 1952 yılında İstanbul’da doğdu.1970 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun olan Bilgel, 2 yıl subay olaraköğrenimine devam ettikten sonra 1972 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndafiilen göreve başladı. 1978 yılına kadar deniz kuvvetlerine bağlı çeşitligemilerde 
branş subaylığı yapan Bilgel, 1980 yılında Deniz Harp Akademisi’ndenmezun oldu, ardından kurmay subay olarak TCG Karayel Komutanlığı, TCGPiyalepaşa Seyir Harekât Subaylığı, Deniz Kuvvetleri Harekât Başkanlığı Plan veTeşkilat Daire Başkanlığı, NATO Plan Subaylığı, TCG Doğan Komutanlığı,İtalya’nın Napoli kentinde bulunan Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Karargâhı(AFSOUTH) İstihbarat Başkanlığı Plan Harekât Tatbikat ve Eğitim Şube Deniz İstihbarat Subaylığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Özel Sekreterliği, TCGYıldırım 2. Komutanlığı, TCG Yıldırım Komutanlığı, TCG Yavuz Komutanlığı, DenizKuvvetleri Harekât Başkanlığında Eğitim Yönetim ve Kıymetlendirme ŞubeMüdürlüğü, Tatbikat Eğitim Plan Program Şube Müdürlüğü ile 1. HücumbotFilotillası Komodorluğu görevlerini yürüttü. 

Bilgel, 1997 yılında tuğamiralliğe terfi etti. Tuğamiral rütbesiile Millî Savunma Bakanlığı Genel Plan Prensipler Daire Başkanlığı, İtalya’nınNapoli kentindeki Güney Bölge Müttefik Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (NAVSOUTH)Plan Daire Başkanlığı ve Kuzey Görev Grup Komutanlığı görevlerinde bulundu.  
2001 yılında tümamiralliğe terfi eden Bilgel, tümamiral rütbesi ile İstanbul Boğaz Komutanlığı, Hücumbot Filosu Komutanlığı ve Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevlerini yürüttü. Bilgel, 2005 yılında koramiralliğe terfi etmesinin ardından deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra, 30 Ağustos 2009 tarihinden oramiralliğe terfi ederek Donanma Komutanlığı görevine atandı. 2011 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak atanan Oramiral Bilgel, Ağustos 
2013 yılına kadar bu görevi sürdürdü ve aynı tarihte emekliye ayrıldı. 

Sabahattin ERGİN, Koramiral (E) Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Emekli Koramiral Sabahattin Ergin 1926’da İstanbul’da doğmuştur. 1935 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı piyano bölümüne devam ederek başladığı müzik yaşamını çeşitlendirerek sürdürmüştür. Sabahattin Ergin, 1983 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nda sanatçı ve öğretim üyesi olmuştur. Ergin, İ.T.Ü. Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nda lisans, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans, sanatta yeterlik ve doktora programlarında Müzik Pedagojisi, Müzik Eğitimi Felsefesi, Çağdaş Müzik Eğitimi Yöntemleri 
ve Mukayeseli Müzik Tarihi gibi dersleri Türkçe ve İngilizce olarak vermiştir. 

İ.T.Ü. dışında, Türk Mûsıkîsi Vakfı, Anadolu Bilim ve Teknoloji Stratejileri Araştırma Enstitüsü ve diğer bazı kültürel ve bilimsel dernek ve kurumlarda, kurucu, yönetim kurulu başkanlığı ve kurucu üyelikler de yapmıştır. 

42 yıl süren bir askerlik hizmetinde bulunan Ergin, Atatürkçülük ve jeopolitik konuları üzerinde çalışmalar yapmakta olup, meşgul olduğu çeşitli alanlarda ulusal ve uluslararası bilimsel etkinliklere; konuşmacı, bildiri sunucu ve panelist olarak katılmaktadır. İlgilendiği konular üzerine kaleme aldığı bazı çalışmaları kitap, makale ve tebliğ olarak basılmıştır. 

Nur VERGİN, Prof. Dr. Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Nur Vergin, 1941’de İstanbul’da doğdu. Çocukluğunu ve gençliğini yurt dışında geçirdi. Paris- Sorbonne Üniversitesi’nde Sosyoloji lisans ve yüksek program larını tamamladıktan sonra aynı üniversitede Sosyoloji Doktoru unvanını aldı. 1973’te Türkiye’ye dönüp İstanbul Üniversitesi’nde göreve başladı. 

Nur Vergin Bilkent Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyeliği görevinde bulundu. Vergin, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden emekli olmuştur. 

Çeşitli uluslararası Sosyal Bilimler Derneklerine üye olan ve siyaset, kimlik ve din sosyolojisi üzerine çalışan Vergin’in, Industrialisation et Changement Social en Milieu Rural (1976), Türkiye’ye Tanık Olmak (1998), Din, Toplum ve Siyasal Sistem (2000) ve Siyaset Sosyolojisi: Kavramlar, Tanımlar ve Yaklaşımlar (2008) başlıklı kitapları yayımlanmıştır. 

Orhan GÜVENEN, Prof. Dr. Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

1973 yılında OECD İstatistik Danışmanı olarak iş hayatına başlayan Prof. Dr. Orhan Güvenen, 1976 yılında Paris-Sorbonne Üniversitesi (EPHE) Öğretim Üyesi, 1977-1984 yıllarında Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales’de Öğretim Üyesi, 1979-1988 yıllarında Paris Üniversitesi Araştırma Direktörü ve Ekonometri Profesörü olarak çalışmıştır. Prof. Dr. Güvenen, 1988-1994 yıllarında T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı görevine atanmıştır. 

1995-1997 yıllarında Büyükelçi olarak İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi olarak görev yapan Prof. Dr. Güvenen, 1996 yılında ABD, Case Western Reserve Univ., “Systems Engineering Department” bölümünde Misafir Profesör olarak görev yapmıştır. 1997-1999 yıllarında T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı ve 1997-2000 yıllarında Büyükelçi ve Başbakan Başmüşavirliği görevlerine getirilmiştir. Güvenen, 2002 yılında UNESCO Yönetim Kurulu Türkiye Temsilcisi ve Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenmiştir. 

Milli Güvenlik Akademisi’nde Uluslararası Ekonomi Profesörü ve Paris Üniversitesi’nde Misafir Profesör olarak görev yapan Güvenen, 1988 yılında “Dünya Sistemleri, Ekonomileri ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü”nü kurmuş ve halen adı geçen Enstitü’de Ekonometri ve Uluslararası Ekonomi Profesörü ve Başkan olarak görevine devam etmektedir. Ayrıca, Ağustos 2000’den itibaren, 
Bilkent Üniversitesi Uygulamalı Yabancı Diller Muhasebe Bilgi Sistemleri Bölüm Başkanlığı görevini sürdürmektedir. 

Ali KARAOSMANOĞLU, Prof. Dr. Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Uluslararası Hukuk doktorasını Lozan Üniversitesi’nden almış olan Prof. Karaosmanoğlu, Stanford Üniversitesi Hoover Institution’da, NATO’da, Lahey Uluslararası Hukuk Akademisi’nde ve Princeton Üniversitesi’nde araştırma bursları kazanmış ve misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Bilkent Üniversitesi’ne katılmadan önce Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de öğretim üyeliği yapan Prof. Karaosmanoğlu, Türk dış politikası, strateji ve güvenlik politikaları konularında çalışmalar yapmaktadır. 

Yayınları arasında Les actions Militaires coercitives et non coercitives des Nations Unies (Droz); İç Çatışmaların Çözümü ve Uluslararası Örgütler (Boğaziçi Üniversitesi); Middle East, Turkey and the Atlantic Alliance (Dış Politika Enstitüsü, Editör); The Europeanization of Turkey’s Security Policy (Dış Politika Enstitüsü, editör) başlıklı kitapları ve Foreign Affairs, Politique Etrangère, International Defense Review, Europa Archiv, Security Dialogue ve Journal of International Affairs gibi dergilerde basılmış makaleleri bulunmaktadır. Prof. Karaosmanoğlu, Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi üyesidir. 

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden 2010 yılında emekli olan Karaosmanoğlu, İhsan Doğramacı Vakfı’na bağlı Dış Politika ve Barış Araştırmaları Merkezi’nin başkanıdır. 


İlter TURAN, Prof. Dr. Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

1941 yılında İstanbul’da doğmuştur. Orta öğrenimini Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamlamıştır. 1962 yılında Oberlin Koleji’nden (ABD) Siyasal Bilimler Lisansı, 1964 yılında Columbia Üniversitesi’nden Siyasal Bilimler Yüksek Lisansı almıştır. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyaset İlmi Kürsüsü’ne asistan olarak girmiştir. Aynı kürsüde 1966 yılında Doktor, 1970 yılında Doçent, 1976 yılında da Profesör olmuştur. 

1984 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne intisap etmiş, 1991 yılında aynı fakültede yeni kurulan Uluslararası İlişkiler Kürsüsü Başkanlığı’nı üstlenmiştir. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılmış ve Koç Üniversitesi İdari Bilimler ve İktisat Fakültesi’nde Siyasal Bilimler Profesörü olarak görev almıştır. Ekim 1998-2001 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Rektörlük görevini üstlenmiştir. Hâlihazırda aynı üniversitenin 
Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. 

Prof. Dr. İlter Turan’ın Mukayeseli Siyaset, Türk Siyasal Hayatı, Siyasal Davranış, Siyasal Kültür, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika konularında yayımlanmış İngilizce ve Türkçe kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Akademik mesleğine ek olarak muhtelif şirket ve vakıf yönetim kurullarında görev yapmakta, Dünya Gazetesi’nde haftalık yazılar yazmaktadır. 

Ahmet Çelik KURTOĞLU, Prof. Dr. Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Ahmet Çelik Kurtoğlu 1942’de Ankara’da doğdu. Kurtoğlu, 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nden lisansüstü derecesini alan Kurtoğlu, ABD’de Yale Üniversitesi ’nde doktora sonrası çalışmalar yaptı. Kurtoğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde İktisat Profesörlüğü görevinden 1995 yılında emekliliğe ayrıldı ve 1997-2006 yıları arasında Galatasaray Üniversitesi’nde ders verdi. 

Çelik Kurtoğlu, öğretim üyeliği yanında 1978-82 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı’na uluslararası ekonomi politikaları konusunda Danışmanlık yapmıştır. 1987-1995 yılları arasında İstanbul’da bulunan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) Direktörü olarak görev yapan Çelik Kurtoğlu, 1998 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.’yi 2002 yılında ise “iyi şirket” Danışmanlık A.Ş.’yi kurmuştur. Kurtoğlu, halen bu iki şirket kanalı ile yatırım bankacılığı ve kurumsal yönetim konularında bilgi ve tecrübelerini paylaşmaktadır. 

Çelik Kurtoğlu, DEİK Yönetim Kurulu Üyesi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi, TEMA Yönetim Kurulu Başkanı, Tekfenbank Yönetim Kurulu Üyesi, Avrupa Sanayiciler Yuvarlak Masası (ERT) “Asosiye Üyesi” dir. 


Ersin ONULDURAN, Prof. Dr. Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

Ersin Onulduran, 1945 yılında Bandırma’da doğdu. Lisans eğitimini Claremont Men’s College’de Siyaset Bilimi dalında, Yüksek Lisans eğitimini California State University’de Uluslararası İlişkiler bilimi dalında tamamladı. Doktora eğitimini University of Southern California’da Siyaset Bilimi alanında yaptı. 1973 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. Aynı fakültede 1983’de Doçent, 1989’da Profesör oldu. 

Onulduran, Ankara Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyeliği ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanlığı görevlerini yürüttü. Aynı zamanda Üniversitede Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü olarak görev yaptı. Ersin Onulduran 1986-2010 yılları arasında Türkiye- ABD Kültürel Mübadele Komisyonu (Fulbright Eğitim Komisyonu) Genel Sekreteri görevini yürüttü. 
Prof. Dr. Ersin Onulduran 2012 yılında Ankara Üniversitesi’nden emekli oldu. Onulduran, evli ve bir çocuk babasıdır. 

Sami KOHEN Bilge Adamlar Kurulu Üyesi 

1928 yılında İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi’nin Gazetecilik bölümünü bitirmiştir. 
Gazeteci Albert Kohen’in oğludur. Sami Kohen babasının 1939-1949 yılları arasında Ladino ve Fransızca dillerinde çıkarttığı “La Boz de Türkiye” (Türkiye’nin Sesi) gazetesini, babasının vefatından sonra Türkçe olarak önce “Türkiye’nin Sesi” ve sonra “Haftanın Sesi” adları altında yayınlamıştır. 

Tan, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres gazetelerinde çalışmıştır. 1954’de kurulan Milliyet’e Dış Haberler Şefi olarak girmiştir. 1958 yılında ABD’de birçok gazetede konuk gazeteci olarak çalışmıştır. 1960’larda ve 1970’lerde kısa ve uzun süreli olarak birçok dış merkezde görev yapmıştır. Önemli uluslararası olayları yerinde izlemiştir. 1980-84 yıllarında Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Akabinde Türkiye Basın Enstitüsü Derneği Başkanlığı görevini 
yürütmüştür. 

Milliyet gazetesindeki köşe yazarlığının yanı sıra Christian Science Monitor, NewsWeek, The Guardian ve The Economist gazete ve dergilerinde yazı ve makaleler yayımlamıştır. 1954 yılından bu yana aralıksız olarak Milliyet gazetesinde yazarlık yapmakta ve özellikle dış politika konularında yazmaktadır. 


***

ULUSLARARASI GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU VİZYONU VE STRATEJİSİ., BÖLÜM 5

ULUSLARARASI GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU VİZYONU VE STRATEJİSİ., BÖLÜM 5



6. 2010 Sonrası Gelişmeler 

< Uluslararası toplum Mısır’daki darbede olduğu gibi esneklik göstererek farklı uygulamalara gidince Türk dış politikasında benzer bir esneklik sağlanamamış, idealist politikalar sahadaki gerçeklerden uzaklaşmaya başlamıştır. >

2000’li yılların başlarındaki vizyon, hedef ve prensipler doğrultusunda gerçekleştirilen politika ve uygulamalar, Orta Doğu’da yaşanan hızlı değişim ve 
gelişmeler sonrasında her geçen gün sahadaki gerçeklerden uzaklaşmaya başlamıştır. İdealist yaklaşımlar çerçevesinde ahlaki, adil ve değerler çizgisinde 
kurulması arzu edilen küresel ve bölgesel sistemler üzerine yoğunlaşılmıştır. Türkiye başlangıçta bölgesel bir güç, daha sonra küresel bir aktör ve müteakiben küresel bir güç olarak değerlendirilmiş, bu doğrultuda söylem, hedef ve politikalar gündeme gelmeye başlamıştır. Söylemler, özellikle Avrupa ve 
ABD medyalarında “Türkiye eksen mi değiştiriyor, Batı’dan ayrılıyor mu?” yönündeki algıları kuvvetlendirmiştir. Bu görüş doğrultusunda hareket eden 
müttefik ve müttefik olmayan devletler, güvenlikleri ve bazı önemli çıkarlarının tehdit edildiği izlenimine kapılarak Türkiye’nin bölgedeki etkisini engelleme 
çabası içine girmiştir. Bu ihtimal dikkate alınmadığı için Türkiye yıpratılması gereken hedef ülke durumuna gelmiştir. 

< AB ile müzakerelerin yavaşlaması ve ilişkilerin bozulması, Rusya ile ilişkilerin gelişmesi ve Şangay İşbirliği Örgütü’ne üye olunması yönündeki söylemler bu olumsuzlukları derinleştirmiştir, >

Bu kapsamda Türkiye, Brezilya ve İran arasında geliştirilen “Tahran Anlaşması” ilk hayal kırıklığının yaşanmasına neden olmuştur. Mayıs 2010’da Türkiye, 
İran ve Brezilya arasında uranyum takası konusunda mutabakat metni imzalanmıştır. Düzen kurucu ülke olarak proaktif bir anlayışla gerçekleştirilen 
bu anlaşma BM Güvenlik Konseyi’nden destek alamamıştır. ABD’nin girişimiyle İran’a ağır yaptırımlar uygulanmasını öngören 1929 sayılı karar Haziran 
2010’da Türkiye ve Brezilya’nın ret oyuna rağmen BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilmiştir.68 Ayrıca bu gelişme ABD’nin büyük tepkisine neden olmuş 
ve Türkiye’nin Batı bloku içindeki yeri sorgulanmaya başlamıştır. 

Türk dış politikasının Batı ile ters düşme süreci Mavi Marmara olayı ile hızlanmıştır. Türkiye, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargo konusuna uluslararası kamuoyunun dikkatini çekerken, İnsani Yardım Vakfı’nın organizasyonu ile Mavi Marmara adlı gemi, Gazze’ye yardım malzemeleri götürmek üzere bir grup gemi ile birlikte yola çıkmıştır. 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye yakın uluslararası sularda İsrail Ordusu’nun gemiye asker çıkarması üzerine organizasyon amacına ulaşamamış ve İsrail komandoları tarafından 9 Türk öldürülmüş, 30 kişi ise yaralanmıştır.69 Bu noktada, Türkiye-İsrail ilişkileri 
derin yara almıştır. Türkiye her platformda İsrail’e karşı ağır eleştirilerde bulunmuş ve İran’ın nükleer silah elde etmeye çalıştığı konusunda yapılan eleştiriye her zaman İsrail’in nükleer silahları konusunu gündeme getirerek cevap vermiştir. Bu durum Tahran Anlaşması’yla başlayan olumsuz süreci daha da kötü hale getirmiştir. 

<   Gücün olduğundan büyük değerlendirilmesi ve bu doğrultuda söylem, hedef ve politikaların geliştirilmesi; olumsuz sonuçlar doğurabilirdi. >

Büyük Orta Doğu Projesi ve Medeniyetler İttifak’ı ile Orta Doğu’da cazibe merkezi haline gelen Türkiye, Arap Baharı sürecinin başlangıcında bölgedeki 
etkinliğini artırmaya çalışmıştır. Sıcak çatışmaların tarafı olmadan, daha çok insani yardım ve Libya’da olduğu gibi tahliye harekâtı ile gündemde yer 
almıştır. Türkiye gelişen özgürlükçü yaklaşımı, demokrasisi, ekonomisi ve artan refahı ile Orta Doğu halkları için örnek bir ülke konumuna gelmiştir. 

TESEV tarafından 2011’de Orta Doğu ülkelerinde yapılan bir araştırmada “Türkiye, Orta Doğu ülkeleri için başarılı bir model olabilir mi?” sorusuna 
katılanların % 61’i “Evet” demiştir.70 Nüfusunun çoğunluğunun Müslüman olması ve Batı dünyası içindeki yeri Türkiye’yi ayrıcalıklı bir ülke konumuna 
yükseltmiştir. Tunus ve Mısır’da devrimler sonrası iktidara gelen yönetimler yüzünü Türkiye’ye dönmüştür. Bu durum Türkiye’nin özgüvenini artırmış, 
Ankara küresel bir güç gibi özerk politikalar uygulamaya ve Orta Doğu’da düzen kurucu bir ülke olarak hareket etmeye başlamıştır. Bu kapsamda Müslüman 
Kardeşler ile ilişkilerini hızla geliştirmiş ve HAMAS ile daha da yakınlaşmıştır. 

Bu sayede Orta Doğu’daki etki alanını eski Osmanlı coğrafyasına 
genişletebileceğini değerlendirmiştir. 

< “Türkiye eksen mi değiştiriyor, Batı’dan ayrılıyor mu?” yönündeki algıları kuvvetlendirmiştir. >

Türkiye, Suriye’de halk hareketleri ayaklanmaya dönüşünce, kısa bir süre Esed rejimini reformlar yapmaya teşvik etmiştir. Bunda başarılı olamayınca, 
Esed’le ilişkiyi kesmiş ve halkın yanında yer almıştır. Düzen kurucu bir ülke olarak Suriye’de muhalefeti teşkilatlandırmaya çalışmış, Suudi Arabistan ve 
Katar’la birlikte muhaliflere her türlü yardımı yapmıştır. İran ise gelişmeleri Nusayri Esed yönetimine karşı Sünnilerin bir savaşı olarak değerlendirmiş ve 
kendi çıkarlarına tehdit olarak görmüştür. Tahran ayrıca Irak’ta Şii yönetimin Sünniler üzerindeki hâkimiyetini de geliştirmesini desteklemiştir. 

Bahreyn, Yemen, Katar ve Suudi Arabistan’da Şii ayaklanmalarına karşı yapılan operasyonlara tepki göstermiştir. Orta Doğu’da Şii-Sünni gerilimi ve İran-Türkiye, İran-Suudi Arabistan rekabeti artmaya başlamıştır. 

Türkiye’nin dış politikasında yaşanan en olumsuz gelişmeler, küresel ve bölgesel aktörlerin etkisiyle Arap Baharı’nın tersine dönme sürecinde yaşanmıştır. 
Libya’da Eylül 2012’de ABD Büyükelçiliği’nin basılması, Büyükelçi ve 3 elçilik personelinin öldürülmesi sonrasında Arap Baharı’nda süreç tersine dönmüştür. Arap Baharı ile Batı değerlerinin bölgeye yerleşmesinin kendi çıkarlarına uygun olduğunu değerlendiren ABD, gelişmelerin kendi çıkarlarına hizmet etmediğini görünce farklı bir politika uygulamaya başlamıştır. ABD için Orta Doğu’da en büyük tehdit bölge içinden bir gücün gelişerek nüfuzunu artırması ve hâkim bir duruma gelmesidir. Türkiye’nin Müslüman Kardeşler ve HAMAS ile ilişkilerini geliştirerek bölgede nüfuzunu artırması, bölgede oyun kurucu ülke olduğunu ileri sürmesi ve bu doğrultuda hareket etmesi; hem ABD hem de İran’da rahatsızlık yaratmıştır. Hatta Müslüman Kardeşler’le ilişkisi nedeniyle Suudi Arabistan’da dahi rahatsızlık meydana getirmiştir.71 

< Türkiye’nin dış politikasında yaşanan en olumsuz gelişmeler, küresel ve bölgesel aktörlerin etkisiyle Arap Baharı’nın tersine dönme sürecinde yaşanmıştır. >

Bu dönemde Müslüman Kardeşler’in merkezi Mısır’da, Suudi Arabistan destekli selefi gruplar Cumhurbaşkanı Mursi yönetiminden desteğini çekmiştir. 

Cumhurbaşkanı Mursi, Mısır’ı yönetmekte sorunlar yaşamış ve olaylar çıkmıştır. Halkın tepkisini öne süren Sisi 3 Temmuz 2013’de silahlı kuvvetleri arkasına alarak Mursi yönetimine karşı darbe yapmıştır. “Mursi halk desteğini kaybetti” gerekçesiyle darbe ABD ve Batı tarafından desteklenmiştir. Türkiye darbeyi kınamış ve darbe sonrasında kurulan hükümeti meşru bir yönetim olarak tanımamıştır. Bu gelişmelerden sonra, Mısır’la ilişkiler kopmuş ve Orta Doğu politikaları konusunda ABD ve Batı ile ayrışma derinleşmiştir. 

Yine 2013 yılında Suriye ile kimyasal silahların imhasına yönelik anlaşma imzalandıktan sonra, öncelikli tehdit ortadan kalktığı için ABD ve Batılı 
güçler Suriye’de ılımlı muhalif güçlere yaptığı yardımı kesmiştir. Türkiye, Suriye’deki gelişmeler karşısında yalnız bırakılmış ve uygulamaya çalıştığı 
bütün politikalar bir bir başarısızlığa uğramıştır. Bu süreçte içerideki çözüm sürecini istismar eden PKK terör örgütü Suriye’deki uzantısı PYD ve YPG 
örgütlenmesine ağırlık vermiş, PYD IŞİD karşısındaki konumu sayesinde giderek dış destek alan bir unsur haline gelmiştir. Sonuçta Suriye’nin kuzeyinde 
Irak’ın kuzeyindekine benzer özerk bir Kürt devletinin temelleri atılmaya başlamıştır.72 Irak’taki iç savaşla merkezi yönetimin dış desteklerle güçlendirilmesi yönündeki gelişme, bölgesel güçler arasındaki bölünmeleri derinleştirmiştir. Rusya’nın Suriye’de Esed rejimini güçlendirme politikası, Türkiye ile Rusya’nın politikalarının ters düşme sürecini başlatmıştır. 

Küresel ve bölgesel güçler tarafından görmezden gelinen IŞİD hızla gelişmiş, Irak ve Suriye’de önemli bir bölgeyi işgal etmiştir. IŞİD’in insanlık dışı eylemleri ve katliamları, uluslararası medyadaki kasıtlı haberler marifetiyle Sünni İslam anlayışıyla ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Özellikle ABD ve diğer Batılı devletlerin İran’a yaklaşma girişimleri, Batı-Suudi Arabistan ilişkilerinin girdiği süreç bölgede İran lehine bir görüntü ortaya çıkarmıştır. 

Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını artırması, Esed rejiminin bölgedeki pozisyonunu kuvvetlendirmiştir. Türkiye’nin Suriye’deki gelişmeleri 
yönlendirebilme kabiliyeti büyük oranda azalmıştır. Uluslararası ilişkiler ve güvenlik ortamı Türkiye’nin aleyhine dönmüştür. Gelişmelerin PKK ve 
Kürt dinamiğinin çıkarları doğrultusunda önemli fırsatlar yaratabileceği öngörülememiştir. Suriye’nin kuzeyinde PKK uzantısı PYD’nin özerk bir Kürt 
devleti kurma ve petrol sahalarını kontrol etme girişimi; Irak’ın kuzeyinde Özerk Kürt Yönetiminin bağımsızlığını ilan etmesi; PKK’nın Türkiye’de özerklik taleplerinin kitlesel halk hareketlerine dönüşmesi risklerine karşı bütüncül politikalar geliştirilememiş ve gerekli tedbirler zamanında alınamamıştır. 

< Gelişmelerin PKK ve Kürt dinamiğinin çıkarları doğrultusunda önemli fırsatlar yaratabileceği öngörülememiştir. >

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak yurt içinde de potansiyel gerilimler artmıştır. Bu bağlamda gerilimler, Gezi Olayları ve 6-8 Ekim Kobani Kalkışması ile 
çatışmaya dönüşmüştür. Çözüm süreci çökmüş ve PKK terör örgütünün eylemleri artmıştır. Diyarbakır’ın Sur, Şırnak’ın Cizre, Silopi ve İdil, Mardin’in 
Dargeçit ve Nusaybin, Hakkâri’nin Yüksekova ilçelerinde hendek ve barikatlar kurulup “kurtarılmış bölgeler” oluşturulmuştur. Ayrıca Ankara’da sivillere 
yönelik iki büyük terör saldırısı gerçekleştirilmiştir. 

PKK’nın fiili özerk (kurtarılmış) bölgeler kurarak kitlesel halk hareketi ile sonuç alma stratejisi; devletin gösterdiği kuvvetli mücadele iradesi, TSK’nın 
ve diğer güvenlik güçlerinin kararlı operasyonları, bölge halkının terör örgütlerine destek vermemesi ve hatta direnç göstermesi sayesinde başarısızlığa uğratılmıştır. PKK terör örgütü eylemlerini tekrar kırsala ve büyük şehirlere kaydırmaya başlamıştır. Bölgede kalıcı bir barışın sağlanması için kapsamlı bir siyaset henüz geliştirilememiştir. 

Türkiye’nin, Suriye’de IŞİD karşıtı koalisyona aktif olarak katılması sonrasında, IŞİD terör örgütü iç çatışmayı körüklemek maksadıyla Silvan, Diyarbakır, 
Ankara ve İstanbul’da büyük terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Özellikle Kilis bölgesi olmak üzere sınır bölgelerimizdeki kentleri Katyuşa roketleriyle 
vurmaya başlamıştır. Buna karşılık Türkiye de uzun menzilli topçu ateşi ve koalisyon güçlerinin hava taarruzlarıyla Suriye’deki IŞİD mevzilerini vurmaktadır. 

Orta Doğu’da meydana gelen kaosun ve uygulanan olumsuz politikaların Türkiye’ye yüklediği en büyük sorunlardan birisi, 3 milyona yakın Suriyelinin 
Türkiye’ye sığınmasıdır. Bu sorun, Türkiye’de bugün ve gelecekte önemli siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel ve güvenlik problemleri yaratacak potansiyeldedir. 
Ayrıca AB ile ilişkileri de etkilemektedir. 

< Orta Doğu’da meydana gelen kaosun ve uygulanan olumsuz politikaların Türkiye’ye yüklediği en büyük sorunlardan birisi, 3 milyona 
yakın Suriyelinin Türkiye’ye sığınmasıdır.  >

Gelinen noktada Türkiye uluslararası prestijini hızla kaybetmeye başlamıştır. BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için 2008’de yapılan seçimlerde 153 
oy alan ve üyeliğe seçilen Türkiye, 2014’te yapılan seçimlerde sadece 73 oy almış ve üyeliğe seçilememiştir.73 

  TESEV’in Türkiye’nin Orta Doğu’daki rolü ile ilgili yaptığı anket çalışmalarında Orta Doğu halklarının Türkiye’ye olumlu bakışının, 2010 ile 2013 yılları 
arasında %19 civarında bir düşüş yaşadığı görülmektedir.74 

Herkesin güvenilir bir ülke olarak gördüğü ve bütün devletlerle iletişim ve etkileşim kurabilen arabulucu vasıflarına sahip Türkiye, küresel, bölgesel ve ülkesel sorunlar yaşayan bir ülke konumuna gelmiştir. Batı ülkeleri Türkiye’nin Orta Doğu politikalarını daha fazla sorgulamaya başlamış ve Orta Doğu’da İsrail, Mısır, Suriye, Irak ve İran’la ilişkiler kötüleşmiştir. Suudi Arabistan ile ilişkiler iyi olarak görülmesine rağmen ilişkilerde güven azaldığı için rekabete dayalı şüpheli yaklaşım devam etmektedir. Yine bölgede etkin olan Rusya ile uçak düşürme olayından sonra ilişkiler kopmuş, düşmanca yaklaşımlar ön plana çıkmıştır. 

ABD ile güvene dayanan ilişkilerin yerini güvensizlik almış, karşılıklı niyet ve politikalar konusunda şüpheler ön plana çıkmıştır. 

Suriye’nin Türkiye’nin güney sınırına yakın bölgelerinde PKK terör örgütü ve Suriye’deki kolu PYD’nin etkinliği artmıştır. PYD, Ankara’nın tepki göstermesine 
rağmen Türkiye’nin müttefikleriyle bile ilişkiler geliştirebilmektedir. PKK ve YPG, IŞİD, DHKP-C ve MLKP son zamanlarda Türkiye’de eylemlerini yoğunlaştırmıştır. Suriye ve Irak’taki gelişmelerin Türkiye aleyhine şekillenmesi, Türkiye’nin iç güvenlik risklerini daha da yükseltmiştir. 

Türkiye, Orta Doğu vizyonunu ve politikalarını tekrar gözden geçirmek durumundadır. Bu vizyon ve politikaların oluşturulmasına ve uygulanmasına etki edecek olan iç politika ortamı ile bölgesel ve küresel ilişkiler ortamı yeniden şekillendirilmeye çalışılmalıdır. Son aylarda AB ile ilişkiler ortamında tekrar 
yakalanan olumlu zemin hızla geliştirilmelidir. İsrail ile ilişkilerinnormalleşmesine yönelik olumlu gelişmeler sonuçlandırılmalıdır. 2016 yılı içinde Başbakan Davutoğlu’nun İran ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in Ankara ziyaretleri faydalı olmuştur. Ayrıca İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Türkiye Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve müteakiben Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz ile yapılan görüşmeler önemli girişimlerdir. İran ile başlayan bu diyalog süreci karşılıklı ziyaretlerle sürdürülmeli ve genişletilmelidir. 

<  Herkesin güvenilir bir ülke olarak gördüğü ve bütün devletlerle iletişim ve etkileşim kurabilen arabulucu vasıflarına sahip Türkiye, küresel, bölgesel ve ülkesel sorunlar yaşayan bir ülke konumuna gelmiştir.  >

Mısır’daki darbe yönetimine rağmen uluslararası toplumun Sisi yönetimi ile ilişkilerindeki gelişmeler dikkate alındığında, Mısır ile ilişkilerin normalleşme 
sürecine girmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin girişimleri ile Mısır ile ilişkiler çok kısa sürede düzeltilebilir. Bölge halklarının beklentisi Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan arasında bölgenin geleceği yönünde bir uzlaşma zemininin oluşturulmasıdır. İran ve Suudi Arabistan arasındaki güç mücadelesi, Türkiye’nin tüm bölge ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmesini ve bölgede daha fazla dengeleyici rol oynamasını zorunlu kılmaktadır. 

Bu ivme yakalanabilirse küresel güçler de uzlaşma zeminine katkı sağlayabilir. 

SONUÇ VE ÖNERİLER 

Türk dış politikasının Orta Doğu vizyonu incelendiğinde, 2000’li yılların başında politika oluşum süreçleri ve uygulamalarının kuruluş hedef ve prensipleri 
ile tarihsel deneyimlere büyük ölçüde uygun olduğu görülmektedir. 
Bu dönemdeki politikalar ve uygulamalar başarılı sonuçlar vermiş, Türkiye hem 
Batı hem de Orta Doğu ülkeleri arasında takdir edilen saygın bir ülke konumuna gelmiştir. 

Ancak daha sonraki yıllarda Orta Doğu vizyonu ve uygulamaları, tarihsel süreçteki deneyim ve pratiklerden uzaklaşmıştır. Bunun nedenleri; vizyon temelli dış politika arayışı kapsamında sahadaki gerçeklerden ve reel politikten uzaklaşılması; güç, çıkar ve politika ilişkisinin yanlış kurgulanması; hedeflerin 
belirlenmesinde ve prensiplerin uygulanmasında önemli hatalar yapılması; ve gerçekler, söylemler ve uygulamalar arasında farklar oluşmasıdır. 

Türkiye’nin kuruluşundaki dış politika hedef ve prensipleri ile yaşanan tarihsel deneyimlerden alınan derslere uygun olarak Türkiye’nin Orta Doğu vizyonu; 
ulusal çıkarları hedefleyen; küresel ve bölgesel güçlerin beklentileri ve politikalarını dikkate alan; Batılı müttefiklerimizin beklentileri ile bölge ülkelerinin algılarını dengeleyen; bölgesel barış, istikrar ve refahı öngören; ekonomik entegrasyonu önceleyen; bölgedeki farklılıkları dikkate alarak çoğulcu 
bir anlayışı benimseyen; eşitlik temelinde uzlaşmaya önem veren; sorunların bir parçası olmamaya özen gösteren; gerçekçilik ve esneklik prensiplerine uygun 
politikalar üzerine inşa edilmelidir. 

Türkiye’nin Orta Doğu’daki konumunu pekiştirecek en tutarlı uygulama; sorunların bir parçası olmadan, sorunlara çözüm bulabilecek ve arabuluculuk 
icra edebilecek bir politika üretmektir. Bu politika gereği ittifaklar, kuruluş dönemi dış politika hedef ve vizyonunda olduğu gibi milli menfaatler dikkate 
alınarak gerçekçilik ve dengecilik prensiplerine uygun olarak oluşturulmalıdır. Daha net bir deyişle; Batı’nın ittifak sisteminin parçası olarak gerekenler 
yerine getirilirken, Orta Doğu devletlerinin hassasiyetleri ile tarihi ve kültürel etkileşimler göz ardı edilmemelidir. Bu iki etken arasında konjonktürel durum 
da dikkate alınarak optimal bir denge sağlanmalıdır. 

Tarihsel deneyimler çerçevesinde; geçmişte belirlenen hedefler, prensipler ve uygulamalar; yeni oluşturulacak vizyon ve politikalarda dikkate alınmalıdır. 

Uluslararası hukuk kurallarına uyulması konusunda yeterli hassasiyet gösterilmelidir. 

< Ancak daha sonraki yıllarda Orta Doğu vizyonu ve uygulamaları, tarihsel süreçteki deneyim ve pratiklerden uzaklaşmıştır. >

Dış politikanın halkın büyük çoğunluğunun desteğine sahip bir devlet politikası olması için gerek vizyon oluşturma gerekse politika geliştirme ve uygulama 
sürecinde; başta bürokrasinin, muhalefet partilerinin, farklı görüşlere sahip düşünce kuruluşlarının, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin görüş 
ve eleştirileri daha fazla dikkate alınmalıdır. 

Ulusal çıkarlar doğrultusunda oluşturulan Orta Doğu vizyonu ve politikaları; güç, çıkar ve politika dengesi içinde Batılı ve bölgesel müttefiklerle, daha uyumlu bir şekilde geliştirilmelidir. Bu nedenle küresel ve bölgesel güçlerin Orta Doğu’daki çıkarları, hedef ve politikaları göz önünde bulundurulmalıdır. 

Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı riskleri de dikkate alarak devletlerin egemenlik haklarına saygı gösterilmeli ve içişlerine müdahaleden kaçınılmalıdır. 

< Tarihsel deneyimler çerçevesinde; geçmişte belirlenen hedefler, prensipler ve uygulamalar; yeni oluşturulacak vizyon ve politikalarda 
dikkate alınmalıdır. >

Devletler veya devlet yönetimleri ile halklar arasındaki anlaşmazlıklarda mümkün mertebe uzlaştırıcı politikalarda ısrar edilmeli, bu mümkün olmuyorsa 
tarafsız ve uzak kalınmalıdır. 

Batılı müttefikler dâhil diğer bölge ülkeleriyle ilişkilerde istişare mekanizmalarına daha fazla önem verilmeli ve çıkar dengeleri karşılıklı diyaloglarla kurulmaya 
çalışılmalıdır. Karşılıklı diyaloglarda diplomatik nezaket kurallarına uyulmalıdır. 

Yeni Osmanlıcılık algısını oluşturacak revizyonizm izlenimi veren söylem ve uygulamalardan kaçınılmalıdır. 

Batı ülkelerince uluslararası meşruiyeti sorgulanan örgütlerle ve bazı devletler tarafından terör örgütü olarak değerlendirilen gruplarla ilişki kurulmamalıdır. 

Orta Doğu’da değişen dış politika ortamı gerçekçi olarak değerlendirilerek, esneklik prensibi doğrultusunda küresel ve bölgesel ilişkiler gözden geçirilmelidir. 

Bu kapsamda AB ve İsrail ile ilişkilerdeki olumlu gelişmeler memnuniyet vericidir. İsrail ile ilişkilerin düzeltilme süreci hızlandırılmalıdır. Benzer şekilde 
uluslararası toplumun tutumu da dikkate alınarak Mısır ile ilişkiler yeniden canlandırılmalıdır. 

Suriye politikası bölgede meydana gelen yeni gelişmeler ışığında yeniden şekillendirilmeli, Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde ABD, Rusya, İran ve Suudi 
Arabistan arasında bir uzlaşma arayışına girilmelidir. 

Suudi Arabistan ve İran arasındaki güç mücadeleleri ve bu mücadelede mezhep farkının kullanılmasına rağmen, Türkiye mezhebe dayalı politikalardan 
uzak durmalıdır. 

< Ulusal çıkarlar doğrultusunda oluşturulan Orta Doğu vizyonu ve politikaları; güç, çıkar ve politika dengesi içinde Batılı ve bölgesel müttefiklerle, daha uyumlu bir şekilde geliştirilmelidir. >

İran ile bölgesel sorunların çözümüne yönelik diyalog geliştirilmeli ve belirli bir uzlaşma zemini oluşturulmalıdır. 

Suriye politikaları nedeniyle Rusya ile zaten gergin olan ilişkileri daha fazla tırmandırmamak için askeri ve siyasi alanlarda gerginliği artıracak söylem ve 
eylemlerden kaçınılmalıdır. 

6. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***