Olabilir Mi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Olabilir Mi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Eylül 2018 Salı

Sincar PKK Terör Örgütünün İkinci Kandili Olabilir Mi?

Sincar PKK Terör Örgütünün İkinci Kandili Olabilir Mi?






11 Temmuz 2017

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 11 Eylül saldırılarından sonra 2002’de Afganistan’ı ve ardından da 2003’te Irak’ı işgal ederek Saddam rejimini devirmesi, hem Orta Doğu’da hem de uluslararası düzlemde pek çok dengeyi değiştirmiştir. Irak’ın işgalinden sonra Orta Doğu’da güç denklemlerinin evirildiğini ve bölgesel rekabet unsurlarının vekâlet savaşları gibi çeşitli araçlara dönüştüğü ifade edilebilir.  Bu çerçevede bölgesel bağlamda; Irak’ın Bush yönetimi tarafından işgal edilmesi, el Kaide gibi terör örgütlerinin güçlenmesi, 2010 Aralık ayında Arap ülkelerindeki halk isyanlarının başlaması, Obama Yönetimi’nin Irak’taki askerleri geri çekmesi ve DAEŞ/IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında ilerlemesi önemli gelişmeler olarak sayılabilir. Arap ülkelerindeki halk isyanlarının sebep olduğu değişimin neticesinde Suriye’de yaşanan dramatik kriz ve vekâlet savaşları beraberinde Orta Doğu’daki güç boşluğunu da doğurmuştur. Bahse konu olan gelişmelerin Orta Doğu’da oluşan güç dengelerinin kırılmasına neden olarak; terör örgütlerinin bölgede güçlenmesine yol açtığı değerlendirilebilir.

Bu bağlamda DAEŞ Terör örgütünün 10 Haziran 2014 tarihinde Musul’u kontrol altına almasının; gerek Irak’taki Milis güçlerinin gerekse bölgesel terör örgütlerinin önünü açtığını söylemek mümkündür. Irak ve Suriye’de DAEŞ, el Nusra Cephesi ve PKK terör örgütünün uzantısı olarak bilinen PYD-YPG’nin bu ülkelerde yapılanmalarının temel nedenlerinden biri de yukarıda sözü edilen bölgesel ve küresel dengelerdir.  DAEŞ sonrası Irak’taki siyasi, askeri, ekonomik ve demografik iç dengelerin değişmesinin orta vadede ciddi etnik ve mezhepsel iç çatışmalara yol açacağını öngörmek zor değildir.
 




13 Haziran 2016 Pazartesi

Suriye’de Perde Arkasında Pazarlık Olabilir Mi?



Suriye’de Perde Arkasında Pazarlık Olabilir Mi?




Yazar: Ümit Özdağ
05 EYLÜL 2013 PERŞEMBE


Suriye Ordusu’nun Birleşmiş Milletler gözlemcileri Şam’da iken Şam’ın stratejik önemi olmayan bir semtindeki direnişçilere yönelik olarak kimyasal silah saldırısı yaptıkları iddiası üzerine dönmeye başlayan Suriye’ye askeri müdahale çarkları dönemeye devam ediyor. 

ABD’nin Irak’ı işgali öncesinde BM dahil her platformda söylenen yalanları unutmamış olan dünya kamuoyu Suriye’nin kimyasal silah saldırısı yaptığına inanmıyor. Bir İngiliz milletvekilin söylediği gibi, “Baas rejimi kimyasal silah kullanacak kadar kötü olduğunu biliyorum ancak gerçekten o kadar aptallar mı?” Bu soruya İngiliz parlamentosu üyelerinin çoğu “ Hayır ” cevabını verdikleri için İngiliz parlamentosu Suriye’ye müdahaleye “ Hayır ” dedi.




          Üstelik kimse Amerikanlı gazeteci Dale Gavlak kimyasal silahın Suudi kaynaklı olduğu ve silahı kullanmayı bilmeyen isyancılar tarafından yanlışlıkla patlatıldığı şeklindeki çok önemli haberi üzerinde durmak istemiyor. Savaş haberleri konusunda uzman bir site olan infowar.com ve lifeleak.com başta olmak üzere değişik haber sitelerinde ve Türkiye’de Taraf gazetesinde çıkan bu haber sessizlikle öldürülüyor. Üstelik Dale Gavlak, kimyasal silahı patlatanların adlarını veriyor, silahı patlatan isyancının babası ile yaptığı söyleşi de babanın silahı gördüğünü açıklıyor. Batılılar, Suudi Arabistan’ın kimyasal silah bağlantısının ortaya çıkmaması için olayı bastırıyorlar. Çünkü bu olayın arkasında Suudi istihbarat servisi başkanı Prens Bandar var. Ve Prens Bandar çok uzun yıllar Washington’da büyükelçilik yapmış, çok güçlü bağlantıları olan bir isim. Zaten sıkıntıda olan petrol monarşisini şimdi bir de bu konuda sıkıntıya sokmak istemiyor Batı Başkentleri.


            Öte yandan ABD ordusundan ve askerilerinden gelen “bizi bu işe karıştırmayın” şeklindeki kurumsal ve bireysel mesajlara rağmen Amerikan yönetimi biraz da kendisini bağlamış olmanın neticesinde Temsilciler Meclisinden askeri müdahale için onay aldı ve gelecek hafta Senato askeri müdahaleyi görüşecek. Her ne kadar asker müdahale zaman sınırlı ve havadan olacak şekilde planlansa da daha şimdiden bütün askerlerin bildiği gibi ilk kurşun ateşlendikten sonra olacakları kimsenin bilmesi mümkün değil.

           Suriye, geçtiğimiz yıllarda çok güçlü bir hava savunma sistemi inşa etti. İran’da Suriye’den sonra kendisine bir saldırı yapılacağını düşünerek, Suriye’ye hava saldırısını, İran’a yapılacak bir saldırıda İran’ın kendisini  savunmasının manevra alanı olarak değerlendirecek. Suriye’nin elindeki sistemlerin ne olduğu dahi tam olarak bilinmiyor. Örneğin Rusların ileri teknoloji hava savunma sistemi S 300 füzelerinin Şam’ın elinde bulunup bulunmadığı karanlık bir husus. Putin en son açıklamasında Şam’ın  S 300’lerin birleşenlerini teslim aldığını ancak teslimatın tamamlanmadığını ifade etti. Bu açıklama içinde sürpriz barındıran bir açıklamadır. Eğer, Amerikan saldırısı başladıktan sonra S 300’lerin devreye girdiği ortaya çıkar ise Amerikan hava kuvvetleri çok şaşırır.  

          Amerikan saldırısını izlemek amacı ile Doğu Akdeniz’e konuşlanmaya başlayan Rus ve Çin savaş filoları da varlıkları ile dahi bir gerilim yaratacaklardır. Moskova’nın Suriye’ye Amerikan füzelerine karşı bilgi savaşı teknolojisi yardımı yapması, ABD’nin çok güvendiği denizden karaya füzelerinin etkisiz kalmasını beraberinde getirebilir. İlk mermi atıldıktan sonra eğer 10 Amerikan savaş uçağı düşer, bir Amerikan savaş gemisi vurulur, dört Amerikan füzesi havada etkisiz hale getirilir ise dünya kamuoyunda “yenilen ABD” imajı gelişirken, Amerikan kamuoyunda da bu imajı ortadan kaldırmak amacı ile  “karada savaş” görüşü güçlenecektir.

      Bütün bu ihtimallerin ABD başkentini de gerdiğini gören Moskova ve Tahran ise daha rahat görünüyorlar. Putin, Washington’a bir ikna heyeti yollamaktan bahsediyor. İran’da batı ile daha olumlu ilişkiler geliştirmek isteyen ve Batı tarafından olumlu karşılan yeni hükümette, Tahran’dan  yansıyan olumlu havanın devam etmesinin ABD’nin Suriye konusunda alacağı tavra bağlı olduğunu açıklıyor. İşte bu ortamda Amerikalı diplomatlar Tahran’da gizli görüşmelere başlamışlar. Tahran masaya nükleer çalışmalarını yavaşlatma sözünü sunar, İsrail’in yaşam hakkı ile ilgili rijit davranmayacağını ifade eder, karşılığında Suriye’ye yapılacak saldırının “makyaj” saldırı olmasını ister ve Esad rejiminin iktidarda kalmasını talep ederse Washington buna ne cevap verir?   
http://www.21yyte.org/ sitesinden 13.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır



http://www.21yyte.org/tr/arastirma/suriye-krizi-izleme-merkezi/2013/09/05/7198/suriyede-perde-arkasinda-pazarlik-olabilir-mi


..