Nebi Niş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nebi Niş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2018 Cumartesi

SEÇİM İTTİFAKLARI BÖLÜM 6

SEÇİM İTTİFAKLARI  BÖLÜM 6





Taban Barajından kastedilen şudur: 

Eğer bir parti herhangi bir ittifaka dahil olarak seçime giderse milletvekili çıkarabilmesi için tek başına en az yüzde 3 (yüzde 4 ya da 5 de olabilir) oy alması gerekir. 

Böylece meclisin çok parçalı bir parti sistemine doğru gitmesi önlenmiş olur. 

Bölünmüş parti yapılarının hakim olduğu siyasal sistemlerde ittifakların yaygınlaşması iki yönlü bir sonuç doğurmaktadır. Bir taraftan küçük partiler ittifaklar üzerinden sistemde belirli bir etki düzeyine ulaştığı için bu temsilde adalet açısından olumlu bir sonuç ortaya çıkarırken diğer taraftan ittifaklar küçük partileri sistemde bazen kilit bir konuma taşıdığı için bölünmüş parti sistemini daimi hale getirmektedir. Ya da küçük partilerin içinde yaşanan her çatışma o partilerin de bölünmesini cesaretlendirmektedir. 

Uzun dönem tek parti iktidarının yaşandığı ülkelerde ya da hakim parti sistemlerinde seçim öncesi ittifaklar genellikle mevcut hakim partiye karşı yapılır. 
Buradaki amaç birçok partinin birleşerek tek parti iktidarını değiştirecek bir güce sahip olduklarını göstererek seçmenlerin oy tercihini etkilemeye çalışmaktır. 
Böylece sandığa gitmeyen seçmenler de umutlanarak motive olurlar.

Seçmen davranışına etkisi açısından seçim ittifaklarına bakıldığında birkaç hususun altını çizmek gerekir. Küçük partilerin ve onların seçmenlerinin oylarının sistemde önemli hale gelmesi bu partilerin seçmenlerinin oy verme motivasyonu artırmaktadır. Özellikle seçim barajı bulunan ülkelerde partiler bir platform altında birleşerek seçime gittiğinde seçmenler oylarının boşa gitmeyeceğini düşünerek oy vermeye yönlenmektedir. 

Eğer seçim ittifakları, sadece seçim öncesi ile sınırlı kalmayıp seçim sonrasında hükümeti kurmaya yönelik bir protokolü de içermekteyse yine küçük partilerin 
iktidar ortağı olma durumu, o partilerin seçmen tabanlarının seçim çalışmalarına katılımını ve oy verme motivasyonunu olumlu etkilemektedir.

16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği referandumu Türkiye siyasal sistemine etki edecek birçok farklı dinamiği beraberinde getirmiştir. 
Bunlardan biri de seçim ittifaklarının partiler için bir gereklilik haline gelmesidir. Hem başkanlık hem de parlamenter sistemde görülen seçim ittifaklarının 
seçim öncesi ve sonrasını kapsayacak şekilde farklı modelleri bulunmaktadır. Seçim öncesi ittifaklar partilerin seçimde iş birliği yaparak siyasal kazanımlarını 
maksimize etmeleri esasına dayanırken seçim sonrası ittifaklar ise partilerin hükümet kurma sürecindeki iş birliğini içermektedir. Seçim ittifakları Türkiye’de 
parti sisteminin iki bloklu bir yapıya kavuşması sonucunu doğuracaktır. Bu blokların oluşmasında partiler arasındaki ideolojik uyum ve hakim partiye karşı konumlanma önemli bir faktör olacaktır.

Bu çerçeveden hareketle söz konusu analizde ilk etapta hem dünya örnekleri hem de Türkiye’de seçim ittifaklarında ön plana çıkan hususlar ele alınmaktadır. 
Daha sonrasında seçim ittifaklarının temel dinamiklerine değinilerek bunun seçmen davranışına etkisine ve avantaj ile dezavantajlarına odaklanılmaktadır. Bir sonraki bölümde başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistemlerde seçim ittifakları örnek ülke deneyimleri üzerinden değerlendirilmektedir. Analizin sonuç bölümünde ise seçim ittifaklarının Türkiye siyasetinin geleceğine yönelik muhtemel etkileri tartışılmaktadır. Bu analizde dünyadaki örnekleri üzerinden seçim ittifakları değerlendirilmekte ve Türkiye’de konuyla ilgili olarak yapılan tartışmalara katkı sağlamak amaçlanmaktadır.




DİPNOTLAR;

1. Sona Nadenichek Golder, “Pre-Electoral Coalition Formation in Parliamentary Democracies”, British Journal of Political Science, Cilt: 36, Sayı: 2, (2006), s. 210.
2. Csaba Nikolenyi, “The Institutional Regulations of Electoral Coalitions in Post-Communist Democracies”, ECPR, Reykjavik, İzlanda, (2011), s. 3-4.
3. Nikolenyi, “The Institutional Regulations of Electoral Coalitions in Post-Communist Democracies”, s. 14.
4. Pippa Norris, “Choosing Electoral Systems: Proportional, Majoritarian, and Mixed Systems”, International Political Science Review, Cilt: 18, (1997), s. 297-312.
5. Donald Horowitz, A Democratic South Africa: Constitutional Engineering in A Divided Society, (Kaliforniya Üniversitesi Yayınları, Berkeley: 1991), s. 172.
6. Horowitz, A Democratic South Africa: Constitutional Engineering in A Divided Society, s. 172.
7. Arend Lijphart, Electoral Systems and Party Systems: A Study of Twenty Seven Democracies 1945-1990, (Oxford Üniversitesi Yayınları, New York: 1994), s. 134.
8. Golder, “Pre-Electoral Coalition Formation in Parliamentary Democracies”, s. 211.
9. Siddhartha Bandyopadhyay, Kalyan Chatterjee ve Tomas Sjöström, “Pre-Electoral Coalitions and Post-Election Bargaining”, Quarterly Journal of Political Science, 
    Cilt: 6, Sayı: 1, (2011), s. 4.
10. “Coalitions: A Guide for Political Parties”, The National Democratic Institute & The Oslo Center for Peace and Human Rights, (2015), s. 14.
11. Euncheol Shin, A Model of Pre-Electoral Coalition Formation, (California Institute of Technology, Pasadena: 2016), s. 2.
12. Bandyopadhyay, Chatterjee ve Sjöström, “Pre-Electoral Coalitions and Post-Election Bargaining”, s. 1.
13. Bandyopadhyay, Chatterjee ve Sjöström, “Pre-Electoral Coalitions and Post-Election Bargaining”, s. 26.
14. Bandyopadhyay, Chatterjee ve Sjöström, “Pre-Electoral Coalitions and Post-Election Bargaining”, s. 2.
15. Shin, A Model of Pre-Electoral Coalition Formation, s. 4. 
16. Shin, A Model of Pre-Electoral Coalition Formation, s. 3.
17. Nikolenyi, “The Institutional Regulations of Electoral Coalitions in Post-Communist Democracies”, s. 17.
18. Arend Lijphart, “Unequal Participation: Democracy’s Unresolved Dilemma”, The American Political Science Review, Cilt: 91, Sayı: 1, (1997), s. 1-2.
19. Erik R. Tillman, “Pre-Electoral Coalitions and Voter Turnout”, Party Politics, Cilt: 21, Sayı: 5, (2015), s. 1.
20. Tillman, “Pre-Electoral Coalitions and Voter Turnout”, s. 1.
21. Andre Blais ve Agnieszka Dobrzynska, “Turnout in Electoral Democracies”, European Journal of Political Research, Cilt: 33, Sayı: 2, (Mart 1998), s. 241. 
22. Blais ve Dobrzynska, “Turnout in Electoral Democracies”, s. 239.
23. Blais ve Dobrzynska, “Turnout in Electoral Democracies”, s. 242.
24. Blais ve Dobrzynska, “Turnout in Electoral Democracies”, s. 243.
25. Raimondas Ibenskas, “Understanding Pre-Electoral Coalitions in Central and Eastern Europe”, British Journal of Political Science, Cilt: 46, 
      Sayı: 4, (2016), s. 743-744.
26. Ibenskas, “Understanding Pre-Electoral Coalitions in Central and Eastern Europe”, s. 750.
27. Adam Habib ve Rupert Taylor, “Political Alliances and Parliamentary Opposition: Post-Apartheid South Africa”, Democratization, Cilt: 8, Sayı: 1, (2001), s. 14.
28. Marisa Kellam, “Why Pre-Electoral Coalitions in Presidential Systems?”, British Journal of Political Science, Cilt: 47, Sayı: 2, (2015), s. 403.
29. Jae-Jae Spoon ve Karleen Jones West, “Alone or Together? How Institutions Affect Party Entry in Presidential Elections in Europe and South America”, 
      Party Politics, Cilt: 21, Sayı: 3, (2015), s. 394.
30. Karleen Jones West ve Jae-Jae Spoon, “Coordination and Presidential Coattails: Do Parties’ Presidential Entry Strategies Affect Legislative 
Vote Share?”, Party Politics, Cilt: 23, Sayı: 5, (2017), s. 579.
31. West ve Spoon, “Coordination and Presidential Coattails”, s. 580.
32. West ve Spoon, “Coordination and Presidential Coattails”, s. 579.
33. Norris, “Choosing Electoral Systems: Proportional, Majoritarian, and Mixed Systems”, s. 297-312.
34. Karşılaştırmalı Hükümet Sistemleri: Başkanlık Sistemi: ABD, Arjantin, Azerbaycan, Brezilya ve Nijerya Örnekleri, (TBMM Yayınları, Ankara: 2017), s. 138-139.
35. “Coalitions: A Guide for Political Parties”, s. 18.
36. “What is the Pacto por México?”, Americas Society/Council of the Americas, 
       http://www.as-coa.org/articles/explainer-what-pacto-por-m%C3%A9xico, (Erişim tarihi: 22 Ocak 2018).
37. “Coalitions: A Guide for Political Parties”, s. 26.
38. “Coalitions: A Guide for Political Parties”, s. 26.
39. “Coalitions: A Guide for Political Parties”, s. 26.
40. “2014 Political-Electoral Reform in Mexico”, Tribunal Electoral del Poder Judicial de la Federación, s. 13.
41. “2014 Political-Electoral Reform in Mexico”, s. 13.
42. Brezilya Seçim Kanunu, madde 6, fıkra 2. 
43. Sona Nadenichek Golder, “The Logic of Pre-Electoral Coalition Formation”, (Doktora Tezi, New York Üniversitesi, 2004), s. 130.
44. Golder, “The Logic of Pre-Electoral Coalition Formation”, s. 132-133.
45. Golder, “The Logic of Pre-Electoral Coalition Formation”, s. 136.
46. Golder, “The Logic of Pre-Electoral Coalition Formation”, s. 139.
47. Golder, “The Logic of Pre-Electoral Coalition Formation”, s. 140.
48. Karşılaştırmalı Hükümet Sistemleri: Yarı-Başkanlık Sistemi: Fransa, Polonya ve Rusya Örnekleri, (TBMM Yayınları, Ankara: 2017), s. 68-70.
49. George Tsebelis, “Nested Games: The Cohesion of French Electoral Coalitions”, British Journal of Political Science, Cilt: 18, Sayı: 2, (1988), s. 145-170.
50. Karşılaştırmalı Hükümet Sistemleri, s. 68-70.
51. Karşılaştırmalı Hükümet Sistemleri, s. 68-70.
52. Tsebelis, “Nested Games: The Cohesion of French Electoral Coalitions”, s. 145-170.
53. Golder, “Pre-Electoral Coalition Formation in Parliamentary Democracies”, s. 193.
54. Golder, “Pre-Electoral Coalition Formation in Parliamentary Democracies”, s. 194.
55. John Huber, Rationalizing Parliament: Legislative Institutions and Party Politics in France, 
     (Cambridge Üniversitesi Yayınları, New York: 1996), s. 185.
56. Golder, “Pre-Electoral Coalition Formation in Parliamentary Democracies”, s. 196.
57. William Roberts Clark ve Matt Golder, “Rehabilitating Duverger’s Theory: Testing the Mechanical and Strategic Modifying 
      Effects of Electoral Laws”, Comparative Political Studies, Cilt: 39, Sayı: 6, (2006), s. 694.
58. Alessandro Chiaramonte, “The Unfinished Story of Electoral Reforms in Italy”, Contemporary Italian Politics, Cilt: 7, Sayı: 1, (2015), s. 10-26.
59. Chiaramonte, “The Unfinished Story of Electoral Reforms in Italy”, s. 10-26.
60. Chiaramonte, “The Unfinished Story of Electoral Reforms in Italy”. 
61. Roberto D’Alimonte, “The Italian Elections of February 2013: The End of the Second Republic?”, Contemporary Italian Politics, Cilt: 5, 
     Sayı: 2, (2013), s. 113-129.
62. Carlo Fusaro, “Party System Developments and Electoral Legislation in Italy (1948-2009)”, Bulletin of Italian Politics, Cilt: 1, Sayı: 1, (2009), s. 49-68.
63. Chiaramonte, “The Unfinished Story of Electoral Reforms in Italy”.
64. D’Alimonte, “The Italian Elections of February 2013: The End of the Second Republic?”.
65. Schubert Thomas,“Coalition Statements in German Federal Election Campaigns: Are They a Preliminary Stage of Coalition 
Formation or Strategic-Tactical Campaign Instruments?”,
https://www.tu-hemnitz.de/phil/politik/pspi/pdf/Schubert_Coalition%20Statements%202009.pdf, (Erişim tarihi: 19 Ocak 2018).
66. Thomas, “Coalition Statements in German Federal Election Campaigns”, s. 2.
67. Thomas, “Coalition Statements in German Federal Election Campaigns”, s. 7.
68. Thomas, “Coalition Statements in German Federal Election Campaigns”, s. 8.

ANKARA • İSTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHİRE 

www.setav.org
Uygulama: Hasan Suat Olgun
Baskı: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul
SETA | SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFI
Nenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE
Tel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90
www.setav.org | 
info@setav.org | 
@setavakfi

SETA | İstanbul
Defterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43
Eyüp İstanbul TÜRKİYE
Tel: +90 212 395 11 00 | Faks: +90 212 395 11 11

SETA | Washington D.C. 
1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106 
Washington D.C., 20036 USA
Tel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099
www.setadc.org | info@setadc.org | @setadc

SETA | Kahire
21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No: 19 Cairo EGYPT
Tel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985 | @setakahire

SETAV KAYNAK,

http://setav.org/assets/uploads/2018/02/232.-SEÇİM-İTTİFAKLARI.pdf


***

SEÇİM İTTİFAKLARI BÖLÜM 5

SEÇİM İTTİFAKLARI  BÖLÜM 5



     
   Bu Örnekte de görüldüğü gibi, 

Almanya’da seçim ittifakları partilerin kampanya stratejilerinin bir parçası olmakta ve ağırlıkla seçim sonrasındaki muhtemel koalisyonların seçim 
öncesinde kısmi de olsa netleştirilmesi biçiminde ortaya çıkmaktadır.

Bu bağlamda Almanya’da geçmiş seçimlerde seçim öncesinde seçim sonrasını şekillendirecek pek çok örtük ittifak kurulmuş ve başarılı olmuştur. 
Daha önce de belirtildiği gibi bu örtük ittifakların asıl amacı seçim sonrasında kurulacak koalisyonlara yeşil ışık yakmak olduğundan pek çoğu koalisyon 
kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 1953’te seçim öncesinde iş birliği sinyalleri veren Hristiyan Demokrat Birliği (CDU)-Hristiyan Sosyal Birliği (CSU)-Alman Partisi (DP) yüzde 48,38 oy alarak hükümeti kurmuştur. 1957’de yine aynı ittifak bu kez yüzde 53,55 oy ile seçimleri kazanmıştır. Aynı zamanda bu seçimlerde kurulan bir diğer bölgesel ittifak olan Bavyera Partisi (BP)-Katolik Merkez Partisi (CCP)-HPP ittifakı ise başarılı olamamıştır. 1961’de CDU-CSU ittifakı yüzde 45,31 oyla seçimi kazanarak hükümeti kurmuştur. 

Bu ittifak oylarını artırarak 1965 ve 1969 seçimlerinde de hükümeti oluşturmuş tur. 1972 seçimlerine gelindiğinde CSU-CDU ittifakı yüzde 44,86 oy alırken Sosyal Demokrat Parti (SPD)-Hür Demokratlar (FDP) ittifakı oyların yüzde 54,21 ini alarak seçimi kazanarak hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde de ittifakların seçimlerde belirleyici rol oynadığı görülmüştür. 2005 erken genel seçimlerinde CDU-CSU ittifakı FDP ile koalisyon yaparak hükümeti kurarken 2009’da yine CDU-CSU ittifakı seçimleri kazanarak hükümeti 
oluşturmuştur. 2013’te bu ittifak oyların yüzde 41,5’ini alarak seçimden birinci parti olarak çıksa hükümeti kuracak çoğunluğu alamadığı için SDP ile koalisyon kurarak hükümeti kurmuştur. 2017’de ise yine CDU-CSU örtük ittifakı oyların büyük bir kısmını almasına ve seçimlerden sonra 5 ay geçmesine rağmen hükümet hala kurulamamıştır.

TÜRKİYE’DE SEÇİM İTTİFAKLARI DÜZENLEMESİ;


21 Şubat’ta AK Parti ve MHP uzlaşısı ile seçim ittifakları üzerine hazırlanan yasal düzenlemeler TBMM Başkanlığına yasa teklifi olarak sunuldu ve kamuoyuna açıklandı. 
Düzenleme Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, Siyasi Partiler Kanunu, Mahalli İdareler Kanunu ve Milletvekilliği Kanunu olmak üzere dört kanunda önemli değişiklikler içeriyor. Söz konusu teklif bir taraftan seçim ittifakları ile ilgili önemli düzenlemeler öngörürken diğer taraftan seçimlerin güvenliğine yönelik de bazı iyileştirici değişiklikleri kapsıyor.

Söz konusu yasa teklifi kabul edildiği takdirde siyasi partilerin parlamento seçimlerinde yasal olarak ittifak kurabilmesinin önündeki engelleri kaldırıyor ve ittifakların kapsamını netleştiriyor. 

Öncelikle ittifakın geçerli toplam oyu yüzde 10’u geçtiği takdirde bu ittifaka dahil olan siyasi partilerin her biri, tek başlarına yüzde 10’luk oy oranına ulaşamasalar da barajı geçiyor. Dolayısıyla yüzde 10 barajının mahiyeti ittifaka dahil olan partiler için değişiyor. Seçim ittifakları düzenlemesinin hayata geçirilebilmesi için, siyasi partilerin seçimlerde başka bir siyasi partiyi destekleme kararı almalarını yasaklayan mevcut kanun maddesi de kaldırılıyor.

Yasa teklifi ayrıca ittifak kuracak partilerin izlemesi gereken yasal prosedürü netleştiriyor. Bir ittifak altında seçimlere gitmek isteyen partilerin seçim takviminin başlamasından sonra bir hafta içerisinde ittifak protokolü ile YSK’ya Resmi başvuruda bulunması kuralı getiriliyor. 

İttifaktan vazgeçen, Siyasi Partilerin ise bu durumu aday listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna teslim edilme tarihinden üç gün öncesine kadar bildirmeleri 
zorunlu kılınıyor. Değişiklikler kapsamında ittifakların adına ve bileşenlerine Oy pusulalarında nasıl yer verileceği de netleştiriliyor. 

İttifaka dahil olabilecek partilerin sayısında herhangi bir kısıtlama öngörülmez ken ittifakta yer alacak partilerin pusulada aynı kutucuk içinde yer alması, kutucuğun üzerinde varsa ittifakın adı, yoksa da sadece “ittifak” ibaresinin bulunması kuralı getiriliyor. Seçimlere katılacak birden fazla unvanı olmayan ittifak olması durumunda YSK’nın kura yolu ile bu ittifakların sıralamasını belirlemesine yönelik düzenleme yapılıyor. Bu ittifaklara dahil olan partilerin isimlerine ise ittifakın adı altında tek tek yer verilmesi öngörülüyor.

Teklif kapsamında seçim ittifakına dahil olan partilerin ve ittifakın oylarının sayılmasında da önemli düzenlemeler yapılıyor. Bu düzenlemelerle seçmenlerin pusuladaki ittifak sütununda yer alan partiye doğrudan oy verebilmesi mümkün kılınıyor. Bu sistemle partiler ittifak içinde olsa bile ne kadar oy aldıklarının belli olması ve çıkaracakları milletvekili sayılarının kendi aldıkları oy üzerinden hesaplanması olanaklı hale geliyor. 

Bu kapsamda yasa teklifinde oy kullanımı ve sayımına dair önemli düzenlemeler yapılıyor. Seçmenler ittifakın adı altında yer alan partilere doğrudan oy verebiliyor. Bu oy hem o partinin bizatihi oyunun hem de ittifakın toplam oyunun belirlenmesinde sayılıyor. Ayrıca seçmenin ittifak sütununun herhangi bir yerine mühür basması durumunda bu oyların geçersiz değil ittifakın ortak oyu olarak sayılabilmesi sağlanıyor. Daha sonra bu “ortak oy”un ittifaka dahil partiler arasında aldıkları oy oranlarına göre dağıtılması kuralı getiriliyor. Böylelikle ittifak yapan siyasi partilerin geçerli oyunun ittifakı oluşturan siyasi partilerin her birinin tek başına aldıkları oy sayısına ittifakın ortak oylarından gelen payın ilave 
edilmesiyle oluşmasına yönelik düzenleme yapılıyor. 

Sandık sonuç tutanağında ittifakların her birinin aldığı ortak oyların sayısının da ayrı ayrı gösterilmesiyle partilerin bizatihi oyları ile ortak oylardan gelen payları nın net bir şekilde görülebilmesine imkan sağlanıyor.

Teklifte yer alan bir diğer düzenleme ittifak yapan siyasi partilerin milletvekilleri sayılarının belirlenmesi ile ilgilidir. Düzenlemeler uyarınca ittifak yapan siyasi partilerin milletvekili sayısının hesaplanmasında ilk etapta ittifakın toplam oyunun esas alınması öngörülüyor. Bu oy miktarına göre önce ittifakın elde ettiği toplam milletvekili sayısının belirlenmesi, sonrasında bu sayının ittifakı yapan siyasi partiler arasında aldıkları geçerli oy sayısı esasına göre paylaştırılması düzenleniyor. 

Seçim ittifakları ile ilgili yapılan düzenlemeler aynı zamanda seçim güvenliği ile ilgili de bazı düzenlemeler içermektedir. Yapılan değişiklikle Yüksek Seçim Kurulunun seçim güvenliğinin sağlanması amacıyla, vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine sandıkların taşınmasına, seçim veya sandık bölgelerinin birleştirilmesine karar verebilmesine imkan sağlanıyor. Yine sandık çevrelerinde güvenliğin sağlanması amacıyla seçmenlerin ihbarı üzerine kolluk güçlerinin sandık çevresine gelebilmeleri ihbar sebebi ortadan kalkınca sandık çevresinden ayrılmaları öngörülüyor.

Öngörülen bazı düzenlemeler ise seçimlerin daha sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilmesine yönelik alınan tedbirlerden oluşmaktadır. 

Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesi zorunluluk haline getirilerek sayım işlemlerinin sorunsuz ve daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak getiriliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde oy pusulalarının aynı zarfa konulması kuralı getirilerek aynı anda gerçekleştirilecek seçimlerde oy pusulalarının sehven farklı zarflara konulmasının veya zarfın atılacağı sandıkların karıştırılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor. 

<  Ayrıca hastalığı veya engeli nedeniyle yatağa bağımlı olan seçmenler in seçimlere katılabilmesinin sağlanması amacıyla Yüksek Seçim Kuruluna seyyar seçmen sandığı oluşturma yetkisi veriliyor. >

SONUÇ:

   SEÇİM İTTİFAKLARININ TÜRKİYE SİYASETİNİN GELECEĞİNE MUHTEMEL ETKİLERİ

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında AK Parti ile MHP arasında oluşan uzlaşı ikliminin en önemli sonuçlarından biri Türkiye’de seçim ittifaklarının yasal bir şekilde yapılmasına imkan tanıyan düzenlemelerdir. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ile birlikte seçimlerin ilk turda kazanılabilmesi için oyların yüzde 50+1’inin alınması gerekliliği ittifakları siyasi partiler açısından kilit bir konu haline getirdi. Bu bağlamda her iki partinin üzerinde mutabakata varması ile hazırlanan 26 maddelik yasal düzenleme partilerin hangi kurallar çerçevesinde ittifak kurabilecekleri, bunun yöntemi ve ittifak oylarının sayımı hususlarını belirlemektedir.

Seçim ittifakları siyasi partilerin seçimlerde iş birliği yaparak çıkarlarını maksimize etmeleri esasına dayanmakta ve farklı seçim ve hükümet 
sistemlerinde yaygın bir biçimde görülmektedir. İttifaklar kuruluş biçimine göre temel olarak seçim öncesi ve sonrası şeklinde ikiye ayrılmaktadır. 

Seçim sonrası ittifaklar farklı partilerin hükümeti kurma sürecinde bir araya gelerek iş birliği yapması şeklinde görülmektedir. 

Seçim öncesinde kurulan ittifaklar ise partilerin seçimlerde beraber çalışılacağını deklare etmesi ortak bir platform aracılığıyla seçimlere gidilmesi ya da ortak bir liste ile seçim adaylarının belirlenmesi şekillerinde gerçekleştirilmekte dir. Yine bazı partilerin bir diğer parti ya da partiler lehine bazı bölgelerden çekilmesi de seçim öncesi ittifakların bir örneğidir.

Seçim ittifaklarının oluşturulmasında etkili olan unsurlardan biri ittifakın kurulduğu ülkede uygulanan siyasal sistemdir. Bu bağlamda temel ayrım başkanlık sistemi ve parlamenter sistem eksenindedir. Başkanlık sistemlerinde ittifaklar hem başkanlık hem de parlamento seçimlerinde gerçekleşmektedir. Bu sistemde başkanın seçilmesi için yüzde 50+1 oy gerektiği durumlarda tek bir partinin adayının bu sayıya ulaşması zor olduğu için parti ittifakları yaygındır. Başkanlık seçimlerinde görülen bir diğer ittifak biçimi başkanlık seçimlerinde, ikinci tura kalındığı takdirde, kendi adayları ikinci tura kalamayan partilerin diğer partileri desteklemesi ve seçmenlerini bu partilere yönlendirmesidir. Burada 
dikkat edilmesi gereken iki tur arasındaki sürenin uzunluğunun bu tür ittifakların başarılı olup olmamasında etkili olduğudur. Zira bu süre kısa olduğu ve ittifak kuran partiler arasında ideolojik yakınlık olmadığı takdirde bu tür ittifaklar başarısız olmaktadır. Başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde parlamento seçimlerinde ise partiler güçlerini birleştirerek daha etkili bir iktidar ya da muhalefet biçimi ortaya koymaktadır. Bu sebeple seçim öncesi ittifaklar ve seçim sonrası koalisyonlar parlamento seçimlerinde yaygındır.

Parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde gerçekleştirilen seçim ittifaklarında hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmeye çalışan partiler seçim öncesi ve sonrasında ittifak kurmaktadır. Parlamenter sistemde asıl amaç hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmek olduğundan seçim öncesi ittifaklar ağırlıkla seçim sonrasına da taşınmaktadır. Bu sebeple parlamenter sistemlerde ittifaklar oluşturulurken partiler arasındaki ideolojik uyum şartına daha çok dikkat edilmektedir. Buna ek olarak orantısız temsil durumunun yaygın olduğu ve ideolojik kutuplaşmanın görüldüğü sistemlerde seçim öncesi ittifakların kurulma ihtimali daha yüksektir.

Dünyadaki seçim ittifakları örnekleri incelendiğinde ittifakların seçim sonuçları ve sonrasındaki siyasi tablo üzerinde belirleyici olduğu görülmektedir. Gerek başkanlık gerekse de parlamenter seçimlerde çok sayıda parti ittifakı oluşturulmuştur. Bu çalışmada ele alınan Meksika, Brezilya ve Güney Kore örnekleri yakından incelendiğinde başkanlık sistemlerinde hem başkanlık hem de parlamento seçimlerinde ittifakların yaygın olduğu görülmektedir. Meksika’da ittifaklar hakim parti iktidarının sona ermesinin ardından yükselen siyasi istikrarsızlıklar sebebiyle son 20 yılda daha yaygın bir şekilde gerçekleşmektedir. “Koalisyoncu başkanlık” olarak tanımlanan Brezilya’da ise hükümet sisteminde 
ittifaklar siyasal sistemin bir parçası haline geldiğinden ötürü kanunda detaylı bir şekilde tanımlanmaktadır. Güney Kore’de ittifaklar partilerden ziyade liderlerin inisiyatifi ve karşılıklı güven esası ile oluşturmaktadır. Bir yarı başkanlık sistemi olan Fransa’da ise seçim sisteminin iki turlu dar bölge çoğunluk sistemi olması, sistemdeki sol ve sağ partileri kendi içlerinde ittifak kurmaya yöneltmiştir. 

Çalışma kapsamında ele alınan ve parlamenter sistem örnekleri olan İtalya ile Almanya’da da farklı şekillerde seçim ittifakları yapılmaktadır. 
İtalya’da seçim sisteminden ve parti sayısının fazlalığından kaynaklanan problemler partileri ittifak yapmaya zorlamaktadır. Bu ülkede ittifakların 
yaygın olması seçim barajının ittifaka dahil partiler ile bağımsız partiler için ayrı ayrı belirlenmesine yol açmıştır. Almanya’da ise partiler seçim kampanyaları esnasında seçim sonrasında hangi partiyle ittifak yapabileceklerine dair çeşitli sinyaller vermektedir. Bu durum partilerin seçim sonrasındaki muhtemel pozisyonlarını ortaya koymaktadır. 

Analizde de belirtildiği gibi seçim ittifaklarının kapsamının oluşmasında ülkelerin tarihi geçmişleri, siyasal kültürleri, yönetim sistemleri ve toplumsal refahları gibi birçok faktör etkilidir. 
Türkiye örneği incelendiğinde seçim ittifakları düzenlemelerinin Türkiye’deki siyasal sistemin gereklilikleri ile uygun bir şekilde biçimlendiği görülmektedir. Türkiye’nin yönetim sisteminin başkanlı bir siyasal sisteme dönüşmesinin bir sonucu olarak parti sistemi iki partili bir yapıdan çok iki blok etrafında şekillenecektir. Toplumun mevcut ideolojik yönelimleri, sosyal bölünmelerin 
oy verme davranışına etkisi, partiler arasındaki oy geçişkenliğinin tarihsel seyri ile siyasal ve toplumsal kutuplaşma eğilimleri böyle bir sonucu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye siyasetinin partiler açısından tarihsel seyrine bakıldığında merkez-çevre, sağ-sol, muhafazakar-laik tanımlamaları aynı zamanda bu iki blokun sınırlarının belirlenmesinde işaretleyici olarak kullanılan kavram setleridir. 1946-1960 yılları arasında işleyen saf iki partili sistemin temel belirleyici dinamiği yakın geçmişin siyasal mirasıydı. Dolayısıyla bu dönem sonrasında Türk parti sisteminin iki ana ekseni de bu kurucu dönemin toplumsal ve siyasal konumlanması üzerinden yürümüştür. 1965 sonrasında “sağ ve sol siyaset” halinde devam eden bu iki eksen istisnai dönemler hariç “blok” özelliğini korumuştur. Bu iki blokun içerisinde merkeze yakınlığı ve uzaklığı farklı olsa da birçok parti kurulmuştur. Ancak iki bloktaki partilerin her birinin temel özelliği ideolojik yönelimleri ve seçmen profilleri açısından birbirine benzemeleridir.

Bu iki blok arasındaki en belirleyici unsur seçmenlerin bloklar arası değil blok içi geçişkenlik özelliği göstermesidir. Daha açık bir ifadeyle ideolojik yönelimleri benzer seçmenlerin aynı blok içinde (sağ ya da sol) yer değiştirmesi yaygındır. 
Yani blok içi oy geçişkenliği fazla iken; ideolojik bloklar arasındaki oynaklık düşüktür. Partiler ne kadar bölünürse bölünsün oylar bloklar içinde yer değiştirmiştir. Blok içi oy geçişkenliğinin fazla olmasının sebebi ise askeri darbelerden dolayı partilerin uzun ömürlü olamaması ve parti-seçmen özdeşliğinin uzun dönemli olarak sağlanamamasıdır. Bunun sonucu olarak sağ muhafazakar bir seçmenin, farklı seçimlerde ANAP, DYP, RP vb. partilere oy vermesi yüksek olasılıkken CHP, DSP ya da SHP gibi sol partilere oy vermesi istisnai bir durumdu. 

Demokratik çok partili hayata geçilmesinden bu yana CHP geleneği hiçbir zaman tek başına iktidar olmasa da, parti isimleri bazen değişmekle birlikte siyasetin sol-Kemalist blokun kesintisiz ve sürekli taşıyıcılığını yapmıştır. 

Bu açılardan bakıldığında aslında sistemde birçok farklı parti bulunmasına rağmen seçmen tercihleri açısından iki ana bloklu siyasal sistemin muhalefetteki 
taşıyıcı kolonu vazifesi görmüştür. 

2002’den itibaren Türkiye’nin parti sistemi “hakim parti”li bir yapıya doğru gitmektedir. Sistemde hakim bir partinin olması bu iki bloklu siyasetin belirginleşmesini daha da kolaylaştırmaktadır. 
Ancak hakim partinin sistem üzerindeki esas etkisi uzun dönemli olarak iki bloklu bu yapıda muhalefet kanadının iktidara gelmesinin gittikçe zorlaşmasıdır.

Bundan sonraki süreçte partiler arasındaki ideolojik yakınlık ve uzaklık meselesi daha fazla gündeme gelebilecektir. Zira ittifak yapacak partiler arasındaki ideolojik uyum ittifakın bileşenlerinin belirlenmesi ve başarılı ya da başarısız olmasında etkili olacaktır. 
CHP-HDP-İYİ Parti düzleminde partilerin ideolojileri ve seçmen tabanları arasında uyumsuzluk olduğundan bu partilerin ittifak yapmaları ve yaptıklarında seçmen tabanlarını ellerinde tutmaları zor görünmektedir. 

Dolayısıyla bu üç partinin arasındaki olası ittifak görüşmelerinin AK Parti-MHP ittifak görüşmelerindeki gibi sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi güçtür. Bu süreçte CHP’nin ittifak çalışmalarını seçimlere kadar üstü örtülü bir şekilde devam ettirmesi beklenmektedir. Çünkü HDP ile açıktan ve belirli prosedür ve şartlara bağlı bir ittifak görüşmesi CHP’yi kendi ulusalcı ve Atatürkçü seçmenine karşı zor durumda bırakacaktır. 
İYİ Parti’nin ise CHP’nin HDP ile ittifak kurmasını bekleyeceği ve doğrudan bu partilerle ittifak görüşmesine girmeyeceği düşünülebilir. 

Bu partinin HDP’ye yaklaşılmasından rahatsız olan CHP seçmeninin kendisine geleceğini varsayarak ittifak hesaplarını yapması kuvvetle muhtemeldir.

Seçim ittifaklarının her siyasal sistem için avantaj ve dezavantajları bulunmakta dır. Türkiye’nin yeni siyasal sisteminde olduğu gibi başkanlı bir siyasal sistemde seçim ittifaklarının en büyük dezavantajı seçim sonrası ile ilgilidir. Eğer seçim öncesi partiler arasında kurulan ittifak seçim sonrasını da içerecek şekilde bir protokole bağlandıysa yönetim krizinin çıkması ihtimal dahilindedir. Bu durumun iki farklı dinamiği bulunmaktadır. Eğer ittifakı oluşturan partinin adayı cumhur başkanı ise ve mecliste yasaları geçirmek için yeterli çoğunluk desteğine sahipse ittifakın küçük üyesinin seçim sonrasında ittifaktan çekilmesi çok da önemli değildir. Fakat Cumhurbaşkanının mecliste kendi partisinden yeterli desteği yoksa ittifakı oluşturan küçük parti meclisteki desteği için yürütme içerisinde daha fazla paya sahip olmak için sık sık pazarlığa başvuracaktır.

Ama her ne olursa olsun başkanlı siyasal sistemlerdeki bu tür bir kriz parlamenter sistemdeki koalisyonların oluşturduğu krizden farklıdır. 
Çünkü parlamenter sistemdeki siyasal krizler hükümetin uzun süre kurulamamasına ya da kurulan hükümetin aniden çökmesine yol açmaktadır. 
Ancak başkanlı bir siyasal sistemde başkanın partisinin mecliste yeterli çoğunluğu alamadığı durumlarda başkan, yasaları geçirmek için diğer 
partilerle de pazarlık yapar. Başkan sabit bir süre için seçildiği için de derin bir yönetim krizi yaşanmaz. Bu anlamda seçim ittifakları koalisyonlardan 
farklı bir dinamiğe sahiptir.

Türkiye’de seçim ittifakı tartışmalarında özellikle bazı hususlarda dezenformas yon yapılması ittifaklar meselesinde yanlış bir algının oluşmasına neden olmaktadır. Bunun toplumun ittifaklara yaklaşımı üzerinde de etkili olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. En çok dezenformasyon yapılan hususların başında koalisyon ile ittifak kavramlarının eşdeğer tutulması gelmektedir. Bu iki kavram eşdeğer olarak yansıtılarak ittifakların istikrarsızlık yaratacağına dair bir argüman dolaşıma girmiştir. 

Bu iddianın savunucuları AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle beraber istikrar sağlanacağını vaat etmelerine rağmen ittifakların yasal hale getirilmesiyle bu vaadin boşa çıktığını iddia etmektedir. Dolayısıyla ittifaklar ile beraber sistemin daha da istikrarsızlaşacağı bu çevrelerin temel argümanı olsa da bu argümanın pek çok açıdan problemli ve eksik olduğu görülmektedir. Esasen – daha önce de vurgulandığı gibi– seçim öncesi ittifaklar partiler arasında yapılan pazarlığın niteliğine göre sadece seçimlerle sınırlı olabileceği gibi seçim sonrasında yürütmedeki görev paylaşımını da kapsayabilmekte dir. Fakat Türkiye’de ittifak görüşmeleri sürecinde böyle bir durumun gündemde olmadığı görülmüştür. Zira AK Parti ile MHP arasındaki ittifak görüşmeleri sürecinde her iki taraf da seçim öncesi ittifakların seçim sonrasında hükümet kurma sürecinde pazarlık anlamına gelmediğini vurgulamıştır. Bununla uyumlu olarak iki taraf da ittifak meselesini seçim sonrasında hükumette olmak için bir pazarlık unsuruna  dönüştürmemiştir. Kaldı ki parlamenter sistemdeki koalisyon görüşmelerinin en önemli özelliği hükümeti kurmak için güvenoyualmaya yönelik gerçekleşmesidir. Başkanlık sistemlerinde hükümeti kurmak için güvenoyuna gerek yoktur. Başkanın seçilmesi hükümeti kurmak için yeterlidir. 

Başkanın parlamentoda çoğunluk desteğine ihtiyaç duyması ise yasaların meclisten geçirilmesi ile ilgilidir. 

Partiler arasında seçim ittifakının Türkiye siyaseti açısından bir diğer önemli sonucu ittifak yapan partilerin toplam oyu yüzde 10’nu geçtiğinde ittifakın içindeki partilerin kendi oyu yüzde 10’nun altında kalsa bile barajı geçmiş sayılacak olmasıdır. 

Bu durumun yakın dönem için Türkiye siyaseti açısından bir sorun ortaya çıkarmasa da ileriye dönük bazı sonuçlara yol açabilmesi muhtemel dir. İttifakın içindeki partilerin bazılarının oyları yüzde 1’in altında olsa bile toplamları yüzde 10’u geçmesi durumunda barajı geçmiş sayılacağı için bu tip bir uygulama ileride partilerin bölünme motivasyonunu artırabilir. 

Oylarının ziyan olmayacağını düşünen seçmenler cumhurbaşkanının seçilmesinin zaten istikrarı sağlayacağı düşüncesiyle milletvekilliği seçimlerinde küçük partilere oy vermek için kendilerini daha rahat hissedeceklerdir. 

Bu minvalde birbirlerine ideolojik olarak çok uzak ve programları farklı olan partiler bile sadece kağıt üzerinde ittifak yaparak az sayıda da olsa milletvekili çıkarmak için uğraşacaklardır. 
Seçim çevresi ile ilgili (dar ya da daraltılmış bölge) bir değişikliğe gidilmediği için çok küçük oy oranına sahip partilerin büyük illerden milletvekili çıkarabilmeleri ihtimal dahilindedir. Özellikle Türkiye’nin hakim partili bir sistemde olduğu göz önüne alındığında 2019 seçimlerinde olmasa bile sonraki dönemlerde hakim partiyi mümkün olduğu kadar aşağı çekmek için karşıt bütün partiler kağıt üzerinde ittifak yaparak çok küçük marjinal partileri bile meclise taşımaya çalışacaklardır. Kaldı ki kağıt üzerinde ittifak yapmanın küçük partiler açısından önemli bir maliyeti yoktur. Ancak diğer partiler ittifak yaparken herhangi bir ittifaka dahil olmamanın maliyeti büyüktür.

Temsilde adalet açısından küçük partilerin birkaç milletvekili ile mecliste temsil edilmesi olumlu olarak görülebilir. Ancak Türkiye’nin parti sistemi açısından ileriye dönük olarak ortaya çıkaracağı maliyetler daha yüksektir. Bu açılardan bakıldığında ittifak düzenlemesiyle Türkiye’de parti sisteminin çok parçalı bir yapıya dönüşmesini engellemek için söz konusu düzenlemeye taban barajı eklenebilir. 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

SEÇİM İTTİFAKLARI BÖLÜM 4

SEÇİM İTTİFAKLARI  BÖLÜM 4



Parlamenter Sistemlerde Seçim İttifakları;

Parlamenter demokrasilerde yürütme yetkisini kullanmak isteyen siyasi partiler sistemin gerekliliklerinden ötürü ittifak kurmaya zorlanmaktadır. 
Taraflar seçimlerden önce seçim öncesi ittifak kurabileceği gibi seçimler esnasında birbirlerinden bağımsız olarak rekabet edebilir ve seçim sonrasında 
mecliste daha etkili olmak amacıyla belirli konularda ittifak kurabilirler. Genel olarak seçim öncesi ittifakların ideolojik açıdan uyumlu taraflar arasında oluşma olasılığı daha yüksektir. Bu tarz ittifaklarda ideolojik yakınlık içerisindeki farklı partilerin bir araya gelerek büyük bir ittifak oluşturduğu görülmektedir.53

<  Ayrıca tıpkı başkanlık sistemindeki ittifaklarda da görüldüğü gibi, orantısız temsilin yaygın olduğu sistemlerde seçim öncesi ittifakların kurulma ihtimali daha yüksektir. >

Parlamenter demokrasilerde tek parti iktidarının oluşumu güç olduğundan siyasi istikrarsızlık ihtimali daha yüksektir. Bu sistemde yürütme yetkisi isteyen siyasi partiler seçim öncesi ve sonrasında bir şekilde ittifak kurmak zorunda kalır. 
Dolayısıyla ya seçim zamanında bağımsız olarak rekabet edebilir ve daha sonrasında ittifak arayışına girebilir ya da seçimden önce başka bir partilerle 
ittifak kurabilirler.

Parlamenter sistemlerde seçim ittifaklarının oluşum sürecini anlamak en az üç nedenden dolayı önemlidir. Birincisi ittifakların seçim sonuçları ve sonrasında uygulanacak politikalar üzerinde ciddi bir etkisinin olmasıdır. Dolayısıyla olası ittifakları değerlendirmek yeni dönemin temel kodlarını daha iyi anlamayı sağlar. İkincisi partilerin ittifak stratejileri seçim sonrasında kurulacak hükümetin temsiliyeti üzerinde normatif etkilere sahip olabilir. Çoğunlukçu hükümet sistemlerinde oy çoğunluğu veya çokluğunu alan partiler seçimlerde galip gelerek gelecek seçime kadar ülkeyi yönetmektedir.54

 Bu Tür Sistemlerde; 


Fransa her seçimde en az bir seçim öncesi ittifaka yer verilmesi konusunda olağan dışı bir örnektir. 1958-2006 yılları arasındaki her seçimde seçim öncesi en az iki ittifak olmuştur.

Seçmenin iradesi doğrudan sandığa yansımaktadır. 
Fakat nispi temsil sistemlerinde, seçilen kişilerin vazifelerinden birisi hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşmak olduğundan bu kişiler aynı zamanda gerekli ittifak/koalisyon görüşmelerini yürütme vazifesi de taşır.55

   Seçim öncesi ittifaklar seçmenlerin seçim zamanında hükümet alternatiflerini görmelerini izin vererek bu sorunu hafifletmektedir. 
   Sonuç olarak seçim ittifakları demokratik şeffaflığı artırabilir ve seçim sonrasında hükümete meşruiyet ve güçlü yetkiler sağlayabilir. 
Dolayısıyla bu tür sistemlerde seçim öncesi ittifaklar sıklıkla görülmektedir. Örneğin parti liderleri seçimde başarılı oldukları takdirde başka parti/partilerle 
hükümet kurmayı planladıklarını ya da ortak listeler veya adaylık anlaşmaları ile farklı bir platform adı altında seçime gireceklerini duyurmaktadır.

Siyasi partiler tıpkı hükümet kurmak için koalisyon arayışı süreçlerinde olduğu gibi seçim öncesi ittifaklarda da bakanlıkların dağılımı başta olmak üzere çeşitli hususlarda pazarlıklar gerçekleştirmektedir. Seçim öncesi ittifaklarda ortak bir platform adı altında seçime gidilecekse bu platformun ana hatlarının belirlenmesi seçim sonrasındaki muhtemel iş birliğinin hatları, belirli seçim bölgelerinde gösterilecek aday profili ve seçim sonrasında kurulacak hükümete kimin liderlik edeceği gibi hususlar temel tartışma alanlarını oluşturmaktadır. Bu sürecin aşılmasında daha önce de belirtildiği üzere partiler arasındaki ideolojik yakınlık ve seçmen tabanlarının geçişkenliği kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Bu, seçim öncesi ittifakların oluşturulmasında ideolojik uyum şartını en önemli unsurlardan biri haline getirmektedir. Zira ideolojik açıdan uyumsuz partilerin oluşturduğu ittifaklarda paydaş farklı partilerin seçmenleri ittifaka oy vermeyi tercih etmemekte, doğal olarak ittifakın aldığı oy partilerin tek başlarına girdikleri takdirde alacakları oyların toplamından daha az bir rakama tekabül etmektedir.56

Söz konusu tablo seçim öncesi ittifaklarda pek çok farklı faktörün göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. 1946’dan 1998’e kadar yirmi parlamenter demokraside gerçekleştirilen seçim öncesi ittifaklar ile ilgili bir çalışmada seçim öncesi ittifakların ideolojik açıdan uyumlu taraflar arasında oluşma ihtimalinin daha yüksek olduğu ortaya çıkarken ayrıca benzer büyüklükteki partiler arasında ittifak kurulma ihtimalinin daha yüksek olduğu tespit edilmektedir. 

Bu noktada parti liderleri gerek seçmen tabanını ikna etmede ve farklı koşullarda çıkarlarını maksimize etmede önemli rol oynamaktadır. 

Örneğin tek başına seçimlere girdiğinde yüzde 50’den fazla oy alma potansiyeli ne sahip bir parti herhangi bir ittifak kurmadan bağımsız olarak seçimlere girmeyi tercih ederken yüzde 50’den fazla oy alamayacak partiler ise ittifak arayışına girerek sistemdeki konumlarını sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. Bu tarz ittifaklar özellikle “küçük seçim çevresi” (low district magnitude) ve yüksek seçim barajı olan orantısız seçim sistemlerinde hem büyük hem de küçük partilerin iş birliğine gitmesini kolaylaştırmaktadır.57

İtalya: İstikrarsızlık Önleme Aracı Olarak Seçim İttifakları


     İtalya’da seçim ittifakları “Mattarellum” olarak adlandırılan 1993 seçim sistemi reformu ile birlikte önem kazanmıştır. 

Özellikle 1992’de pek çok siyasi ve bürokratın yolsuzluktan dolayı yargılanmasıyla sona eren Temiz Eller operasyonunun da etkisiyle seçim sisteminde yapılan düzenlemeler ittifak kültürünün yaygınlaşmasına neden oldu. Değişen seçim sistemi parti parçalanmışlığını azaltmasa da partilerin seçim öncesi ittifaklar kurmasını teşvik ederek hükümetlerin ömürlerini uzatacak yeni bir sistem oturtmayı amaçlamıştır. Ancak seçim sistemindeki değişiklikler ve seçim öncesi ittifaklar hükümetteki koalisyonların ömürlerini uzatsa da beklentileri karşılayamamıştır. Hükümetlerin ömrü 1948-1994 yılları arasında ortalama 322 günken 1993’teki değişiklikle birlikte 1994-2006 yılları arasında 523’e, 2005’teki değişiklik sonrasında 2006-2014 yılları arasında 729’a yükselmiştir. 

1946’dan beri 72 yılda 64 hükümet kurulmuştur. Dolayısıyla hiçbir hükümet bir yasama yılının tamamında iktidarda kalamamıştır.58

Seçim sisteminde 1993’teki değişiklik ile meclisteki sandalyelerin yüzde 75’i 2005’e kadar dar bölge seçim sistemine göre belirlenmiştir. Temiz Eller operasyonunda sistemdeki tüm partilerin yolsuzluğa bulaştığının ortaya çıkması partilere olan güven ve desteği azaltmıştı. Oluşan güvensizlik ortamı partilerin dar bölgelerde göstereceği adaylar ile seçimi kazanma şanslarını azaltmış bu da partileri seçim öncesi ittifaklar kurmaya itmiştir. Partiler dar bölgelerde seçilmesi kuvvetli ortak adaylar üzerinden ittifaklar kurarak seçimlere girmiş, ittifakın kazandığı sandalyeler ile koalisyonlar kurulmuştur.59

 2005’te merkez sağ koalisyonu avantajlı konumunu yitirmemek ve muhtemel bir seçim yenilgisinin önüne geçmek için seçim sistemi değişikliği teklifi hazırlamış, kabul edilmesi ile ilk olarak 2006 seçimlerinde yeni sistem uygulanmıştır.60

 “Porcellum” olarak adlandırılan sistemde dar bölgelerden meclis üyesi seçimi kaldırılıp liste usulüne geçilse de uygulanmaya başlanan seçim barajı partileri ittifakta kalmaya itmiştir. Bir parti eğer ittifak dışında seçime katılıyorsa Temsilciler Meclisi için yüzde 4, Cumhuriyet Senatosu için yüzde 8 barajını geçmesi gerekirken ittifak içerisinde yer alması durumunda Temsilciler Meclisi için yüzde 2, Cumhuriyet Senatosu için yüzde 3 oy olması yeterlidir. Fakat 2017’de yapılan bir değişiklik ile seçim barajının ittifaklar için yüzde 10’a ittifak dışı partiler için ise yüzde 3’e çekildiği duyurulmuş, fakat bu değişiklik henüz uygulanmamıştır. 

Ayrıca sandıktan birinci çıkan ittifak veya parti yeterli oyu alamasa da parlamentodaki sandalyelerin yüzde 55’ini elde etmesi partileri bu avantajı yakalamak için ittifak kurmaya itmiştir.61

İtalya’da ittifaklar parti temsilcileri arasındaki siyasi anlaşmalar ile kurulmakta ortak bir söylem ve platform etrafında seçim çalışmaları yürütülmektedir. Kurulan ittifaklar hükümet kurmak için yeterli sandalye kazanmayı hedeflemek tedir. İttifak liderleri ise başbakan adayı olarak çıkmaktadır. Özellikle 2001 sonrası oy pusulalarında ittifak sembolü ve ismi yanında ittifak liderlerinin isminin de yer alması seçim çalışmalarında ittifak liderlerinin ön plana çıkmasına neden olmuştur.62

Seçim zaferi ancak geniş seçim ittifakları kurarak mümkün olmaktadır. Bu nedenle parlamentoda daha fazla sandalye kazanma amacındaki partiler ittifakın boyutunu geniş tutmaktadır. 
Fakat bu durum ittifaka dahil partiler arasında ortak söylemin kurulmasını zorlaştırmaktadır. 
İttifakların geniş tutulması aynı zamanda küçük partileri avantajlı konuma getirmektedir. İttifakın seçim başarısı elde etmesi ve hükümeti kurabilmesi için ufak oy oranlarının ve sandalye sayılarının kritik olması küçük partilerin elini güçlendirmektedir. 1993’te gerçekleştirilen seçim sistemi reformunun bir sonucu da sistemin iki kutuplu hale gelmesidir. Ancak iki kutupluluk merkez sağ partilerin ve merkez sol partilerin bir araya gelerek kurduğu seçim ittifakları ve hükümet koalisyonları ile mümkün olmaktadır. İttifaklar seçimleri kazanmak için gerekli olmasına rağmen partiler hala daha İtalya siyasetinin temelini  oluşturmakta dır. Bu haliyle İtalya’da parti sistemi, seçim sistemlerindeki reformların amaçladığının aksine hala çok parçalıdır. 

Siyasal partilerin parçalanmışlığına rağmen seçim ittifakları ve hükümet koalisyonları etrafında iki kutuplu bir sisteme doğru gidilmesi “parçalanmış iki kutupluluk” (fragmented bipolarism) olarak adlandırılmaktadır.63

İtalya siyaseti bazılarının sadece belirli bölgelerde aktif olduğu çok partili bir yapıya sahiptir. Yeni bir aktör olan Beş Yıldız Hareketi (M5S) dışında İtalya siyasetinde günümüzde ağırlığı olan üç parti bulunmaktadır. İtalya Komünist Partisi’nin (PCI) halefi olan Demokratik Parti (PD) merkez solda yer alırken Kuzey Birliği (LN) ve Haydi İtalya (FI) merkez sağda yer almaktadır. Bu partiler seçim dönemlerinde ittifaklar aracılığı ile siyaseti yönlendirmektedir. 2013’te M5S’nin parti bazında Temsilciler Meclisi oylamasında yüzde 25,6 oy ile birinci çıkması, Cumhuriyet Senatosu oylamasında ise yüzde 23,5’lik bir seçim başarısı yakalaması ve partinin her kesimden oy alabilecek bir kitle partisi görünümü kazanarak sisteme yeni bir siyasi aktör olarak katılması dikkatleri çekmiştir. 

Bu sonuç iki blok halinde ilerleyen İtalyan parti sisteminde bir değişimin işareti olduğu yönünde okunurken, böyle bir iddia için daha erken olduğu konusunda görüşler de vardır.64

Almanya: Seçim Sonrası Koalisyon Odaklı Örtük Seçim İttifakları;


Almanya’daki mevcut seçim sistemi hükümetin kurulabilmesi için partilerin özellikle seçim sonrasında iş birliğine gitmesini zorunlu kılmaktadır. 
Zira seçim sistemi ve siyasal kültürün bir sonucu olarak tek bir partinin hükümet kuracak çoğunluğu elde etmesi çok zordur. Bu nedenle partiler seçim öncesi ve sonrasında hangi partiyle ittifak yapabileceklerine dair çeşitli sinyaller vermekte, seçim sonrasındaki muhtemel pozisyonlarını ortaya koymaktadır.65

     Bazen de partiler seçim sonrasında hükümet kurma sürecinde hangi partilerle kesinlikle iş birliği yapmayacaklarını deklare etmektedir. 
Dolayısıyla Almanya’da seçim ittifakları seçim sonrasındaki muhtemel tabloyu ortaya koyan örtük ittifaklar biçiminde oluşmaktadır.66

<  Partilerin ittifak kurmada temel amaçları güçleri birleştirmek, sistemde istikrarı sağlamak, çıkarları bütünleştirmek ve parlamentoda daha çok sandalyeye sahip olmaktır.67 >

<  Partiler birbirlerinin seçim kampanyalarını etkilememekte ya da seçmenlerini birbirlerine oy vermeye teşvik etmemektedir. İttifakların nasıl oluşturulacağına dair herhangi bir yasal düzenleme ya da kısıtlama bulunmamaktadır. >

Almanya’daki 2009 seçimleri ittifakların daha iyi anlaşılması noktasında önemlidir. Zira bu seçimlerde ittifaklar partilerin gündeminde önemli rol oynamıştır. 
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SDP) arasında seçim sonrasında beraber koalisyon kurulabileceğine dair işaretler verilirken Hristiyan 
Demokratlar ve Hür Demokratik Parti (FDP) arasında bir ittifak kurulup kurulmayacağı belirsizdi. Sosyal Demokrat Parti (SDP) ve Yeşiller Partisi seçim sürecinde iş birliği ve ittifak içerisinde olmadıklarını deklare ettiler. 
Hür Demokratlar ise seçim kampanyaları boyunca CSU ve CDU ile bir seçim sonrası için ittifak yapılmasına yönelik teşviklerde bulunsa da girişimlerinde başarılı olamadılar.68


5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

SEÇİM İTTİFAKLARI BÖLÜM 3


SEÇİM İTTİFAKLARI  BÖLÜM 3





Meksika: Hakim Partili Sistemde İttifaklar 

Başkanlık sisteminin olduğu ülkelerde seçim ittifakları tek bir partinin yüzde 50’nin üzerinde oy alamadığı örneklerde daha yaygındır. Özellikle Latin Amerika siyaseti incelendiğinde seçim ittifaklarının çok yaygın olduğu ve sıklıkla uygulandığı görülmektedir. 

1994’ten beri Meksika’da başkanlık seçimlerinde siyasal sistemdeki en güçlü üç partinin adaylarından hiçbiri yüzde 50’lik bir oy oranına ulaşamamıştır. 
Bu durum da sistemde tıkanmalara yol açmıştır. Bu sorunu çözebilmek için 2012’den sonra Başkan Enrique Pena Nieto Milliyetçi Hareket Partisi (PAN), 
Demokratik Devrim Partisi (PRD) ve Kurumsal Devrimci Parti (PRI) ile beraber “Meksika için Antlaşma” (Pacto for Mexico) hareketini kurmuştur. 
Her ne kadar bu üç parti Mecliste bir ittifak yapmasa da seçim süreçleri ve ülkeyi ilgilendiren genel sorunlarda iş birliği içerisinde hareket etmiştir.35

 Üç partinin de imzaladığı ittifak antlaşması siyasi tıkanıklık sebebiyle 1990’lı yıllardan beri parlamentodan yasaların geçememesi sorununa çözüm aramıştır. 
Bu sorunlar demokratik yönetim, şeffaflık, hesap verebilirlik, yolsuzluk, haklar ve özgürlükler, güvenlik ve adalet, ekonomik büyüme, rekabet ve istihdam başlıkları altında ele alınarak 2018’in ikinci yarısına kadar bu konularda mutabakata varılan değişikliklerin gerçekleştirileceği duyurulmuştur.36

Meksika’da hem başkanlık hem de parlamenter seçimlerinde seçim ittifakının kapsamını belirleyen düzenlemeler ittifakları partiler arasındaki koalisyon gibi diğer iş birliği türlerinden keskin bir şekilde ayırmaktadır ve her biri için ayrı yasal gereklilikleri özetlemektedir.37

 Bu sebeple partiler kuracakları ittifakların yasal çerçevesine göre hareket etmekte ve izleyecekleri prosedürleri buna göre belirlemektedir. Seçim kanununda belirtilen kurallar hem başkanlık hem de parlamento seçimlerindeki ittifakların kurallarını ortaya koymaktadır. Yani her ikisi için de aynı kurallar geçerlidir.

İttifak içerisinde bulunan partilerin belirli bir süre içerisinde yasal bildirimde bulunması ve seçim öncesi dönemden en az otuz gün önce anlaşma belgelerini seçim yönetim organına göndermesi gerekmektedir.38

 Bu sebeple partilerin seçim yönetimi kurumları ya da siyasi parti düzenleyici kurumuna resmen kaydolmaları zorunludur.

Partilerin ittifak içindeki görev dağılımları istedikleri gibi değiştirilebilirken bu konudaki prosedürü ana hatlarıyla izlemeleri gerekmektedir.39

 2014’te Siyasi Partiler Genel Yasası’nda gerçekleştirilen reform hiçbir siyasi partinin birden fazla ittifaka katılamayacağı bir sistem oluşturmuştur. 
Bu sistemde ittifaklar hususunda bir standart getirilerek ulusal ve yerel düzeydeki ittifaklar için tek tip bir sistem meydana getirilmiştir. Bu ittifakların oluşturulması için bir ittifak anlaşmasının yapılması ve bu anlaşmanın kayıt altına alınması zorunlu kılınmıştır. İttifakların yalnızca adayları çoğunluk ilkesi ile aday göstermek için oluşturulabileceği saptanmıştır (Madde 87).40

Yasal düzenleme uyarınca “Esnek”, “Kısmi” ve “Toplam” ittifakların kurulabilmesine izin verilerek ittifaklar türlerine göre sınıflandırılmıştır. 
Esnek ittifaklar federal veya yerel seçim sürecindeki adayların en az yüzde 25’inin ortak bir seçim platformu altında aday gösterildiği yapılardır. 
Kısmi ittifaklar siyasi partilerin adayların en az yüzde 50’sini federal veya yerel seçim sürecinde ortak bir platformda aday gösterdikleri ittifaklardır. 
Son olarak toplam ittifaklar ise federal veya yerel seçim sürecindeki tüm adayların ortak bir seçim platformu altında aday gösterildiği ittifaklardır (Madde 88).41

Meksika’da ittifakların seçim kanununda bu derece detaylı bir biçimde ele alınmasının nedeni –daha önce de ifade edildiği gibi– ittifakların seçimlerin temel unsurlarından biri haline gelmesiyle ilgilidir. Hemen hemen her başkanlık ve parlamento seçimlerinde ittifaklar aracılığıyla adaylar seçilmiş ve listeler oluşturulmuştur. Özellikle başkanlık seçimlerinde ittifaklar sonuçlarda temel belirleyicidir. Tıpkı ittifaklar konusunda olduğu gibi koalisyon kurulması süreçleri de açıkça tanımlanmaktadır. Başkan kendi yönetiminin herhangi bir anında bir veya birkaç siyasi partiyle koalisyon hükümeti kurmayı seçebilmektedir.

Brezilya: Koalisyoncu Başkanlık 


Brezilya’da kurulan seçim ittifaklarında başkan ittifak teklifinde bulunduğu partilere bakanlıklar vererek hem başkanlık seçimlerinde bu partilerin 
seçmeninden destek almakta hem de mecliste bir ittifak kurulmasını sağlayarak istediği yasaların geçmesini sağlamaktadır. Geleneksel olarak güçlü 
başkanların bulunmadığı Brezilya’da zaman içerisinde başkanın yetkilerinin artması başkanları ittifak kurulmasında kilit noktaya getirmiştir.

Başkanların partileri parlamentoda çoğunluğu sağlayamamalarına rağmen başkanlar kurdukları ittifaklar yoluyla istedikleri kanunların meclisten geçmesini sağlayabilmişlerdir. Başkan seçilebilmek salt çoğunluğa sahip olma zorunluluğu başkanlık seçimleri için de ittifakı zorunlu hale getirmiştir. Dolayısıyla Brezilya’da hem başkanlık hem de parlamento seçimlerinde ittifaklar kurulmaktadır. İttifak kurulması sürecinde anlaşmayı belirleyen temel husus bakanlıkların ittifakı oluşturan partiler arasında nasıl dağıtılacağıdır.

İttifakların pragmatik bir zemin üzerinde şekillenmesi ittifaklarda sık sık değişime yol açmaktadır. Örneğin federal seçimlerde başkanın politikaları ile uyumlu ve destekleyici bir kampanya yürüten bir parti genel seçimlerde farklı partiler ile beraber hareket edebilmektedir. Yani ittifaklar ideolojik değil konjonktüreldir. Bu durum Brezilya’da başkanlık sisteminin “koalisyoncu başkanlık” olarak adlandırılmasına neden olmuştur. 

Tıpkı Meksika’da olduğu gibi Brezilya’da da ittifakların nasıl yapılacağı seçim kanununda belirlenmiştir. Seçim Kanunu’nun 6. maddesine göre aynı seçim bölgesindeki siyasi partiler Brezilya’da karma seçim sistemi uygulandığı için çoğunluk ya da nispi seçim sistemleri altında ittifak oluşturabilmektedir. İttifakların içeriği ve sınırlılıkları iki sisteme göre farklılık göstermektedir. 
İttifaka taraf partilerin ittifak içerisindeki ayrıcalık ve yükümlülüklerinin yazılı bir metinle ortaya konulması zorunludur. İttifak bir platform altında kurulacaksa adaylar seçim ittifakı 

Başkanlık sisteminin olduğu ülkelerde seçim ittifakları tek bir partinin yüzde 50’nin üzerinde oy alamadığı örneklerde daha yaygındır. 
oluşturan platformun adı altında seçimlere gidebilmektedir. 
Bu ittifakların uzun süreli olduğu durumlarda ittifaka yeni partiler katıldığında ittifak isimleri de yenilenebilmektedir. 

Örneğin 2014’te gerçekleştirilen başkanlık seçimlerinde Dilma Rousseff’i 2010 seçimlerinde de destekleyen “Brezilya için Değişimi Sürdür” (Para o Brasil Seguir Mudando) platformu yeni partilerin katılımı ile birlikte adını “Halk Güçleriyle İttifak” (Coligaçao Com a Força do Povo) olarak değiştirmiştir.

Parlamento seçimlerinde parti ya da platform adının kullanılması ise duruma göre değişiklik göstermektedir. Bu bağlamda çoğunluk seçim sisteminin uygulandığı durumlarda partilerin kampanya sürecinde ittifakı oluşturan platformun adını kullanması zorunluyken nispi seçim sisteminin uygulandığı durumlarda kendi adları ve amblemleriyle kampanyalarını yürütebilmektedir.42

 Ama Brezilya’da parlamento seçimlerinde genel eğilim ittifaka dahil olan partilerin ittifak çatısı altında kampanya yürütmesi ve seçimlere gitmesidir. Örneğin 2010 Ulusal Meclis Seçimleri’nde on partinin oluşturduğu “Brezilya için Değişimi Sürdür” (Para o Brasil Seguir Mudando) isimli merkez sol ittifakı ile 6 partinin oluşturduğu “Brezilya Daha Fazlasını Yapabilir” (O Brasil Pode Mais) isimli merkez ittifakı yarışmış ve kampanya sürecinde partilerden ziyade bu platformlar ön plana çıkmıştır.

Brezilya’da seçim ittifakları kapsamında listelerde aday gösterilecek isimlerin yasal olarak ittifakı oluşturan partilerden birisinin mensubu olması zorunludur. Her partinin genel başkanın yetkilerine eşdeğer yetkilere sahip bir ismi ittifak temsilcisi olarak ataması yine Seçim Kanunu’nun altıncı maddesinde zorunluluk olarak belirtilmiştir. 

İttifakların aynı zamanda Seçim Mahkemesi’ne üç, Bölge Seçim Mahkemesi’ne dört, Yüksek Seçim Mahkemesi’ne beş delege aday göstermesi gerekmektedir.

İttifak adaylarının belirlenmesi ise Seçim Kanunu’nun 7. maddesine göre şekillenmektedir. Bu hususta kanun adayların seçiminde ve uygulanacak 
kuralların partilerin tüzüğüne uygun olması şartını koyar. Tüzüğün ihmal edilmesi durumunda ise partinin yönetim organı tarafından belirtilen normların oluşturulması ve seçimlerden yüz seksen gün öncesine kadar Birlik Resmi Gazetesi’nde yayımlanması gerekmektedir. Eğer düşük düzeyli (alt kademe) parti sözleşmesi ittifak görüşmelerinde ulusal sözleşme ile meşru olarak belirlenen yönergelere karşı çıkarsa partinin üst organları ilgili tüzük uyarınca müzakereyi ve bunlardan kaynaklanan fiilleri iptal edebilmektedir.

Yine Seçim Kanunu’nun 8. maddesine göre ittifaka taraf partilerin aday seçimi ve ittifak üzerine müzakereleri seçimlerin yapıldığı yılın 10-30 Haziran tarihleri arasında yapması ilgili tutanakların açık bir kitapta yayımlaması ve Seçim Mahkemesi tarafından imzalanması gerekmektedir. Müzakerelerin yerine getirilmesi için siyasi partilerin ücretsiz kamu binalarını kullanabilmesi kanun tarafından mümkün kılınmıştır. 

Güney Kore: Lider Odaklı İttifaklar


Güney Kore’de başkanın ve parlamentonun seçim süreçlerinde zaman zaman ittifaklar kurulsa da bu ittifakların sürdürülebilirlik noktasında başarısız olduğu görülmektedir. İdeolojik açıdan uyumlu demokrasi yanlısı başkan adayları eski askeri diktatörlüğün resmi adayına karşı ittifak kurmada uzun süre başarısız olmuşlardır. Bunun sebepleri arasında ülke siyasetinde liderlerin birbirlerine karşı olumsuz tutumunun yaygın oluşu çok etkilidir. 
Yine de özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 1990’ların sonrasında çeşitli ittifaklar gerçekleşmiştir.

Güney Kore’de askeri rejim sonrasındaki dönemlerde bile otoriter kuralların hakim olması ittifak kültürünün gerektiği kadar yaygınlaşmaması na neden olmuştur.43

 Askeri rejim ile demokrasi yanlıları arasındaki temel ayrışma 1987’de cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçilmesiyle başlayan süreçte de etkili olmuştur. 

Bu süreçte dahi parti ve grupların tek bir aday etrafında birleşemedikleri görülmüştür. Bunun sonucunda seçimleri askeri rejim yanlısı General Rah Tae Woo’nun kazanması ittifakların önemini tekrar ortaya koymuştur. Bunun sonucunda seçimlerde seçim ittifakının öneminin daha iyi anlaşılabileceğine dair beklentiler oluşmuştur.44

Yine de Seçim Kanunu’nda ittifakların sınırlarını belirleyen herhangi bir düzenleme bulunmamakta, ittifaklar daha çok partilerin seçimlerde iş birliği 
yapmaları şeklinde gerçekleşmektedir.

Güney Kore’de sistemin konsolidasyonunun geç sağlanması partilerin kurumsal yapılarında da belirsizliklere yol açmıştı. Bu sebeple ilk etapta ittifaklardan çok parti birleşmeleri gündeme gelmişti. 1990’da farklı ideolojik tabandan üç parti birleşerek tek bir parti haline geldi. Başkanın salt çoğunlukla seçilmesi başkanlık seçimlerinde ittifakların önemini daha da artırırken parlamentoda istikrarın sağlanması çabası da ittifakların kurulmasında önemli bir etken oldu. 
Zira başkanlık seçimlerinde ittifak kuran partilerin yayılma (spill-over) etkisiyle parlamento seçimlerinde de uyum içerisinde çalışacağı beklentisi oluştu. Başkanların tek dönem için seçilebilmesi zaman içerisinde farklı bir ittifak biçimi de türetti. İttifaka taraf olan partilerden birinin adayı başkanlık seçimlerinde bir dönem desteklenirken diğer dönem ittifaktaki diğer partinin adayı destekleniyor du. 

Örneğin 1992’de gerçekleştirilen seçimlerde ittifak sonucu başkan seçilen Kim Young Sam, Kim Jong Pil’e başbakanlık ve gelecek seçimlerde cumhurbaşkanlığı 
adaylığı teklif etmişti. Fakat seçim sonrasında bu kararından vazgeçtiğini duyurması seçim ittifaklarının güvenilirliğine de gölge düşürdü.45

 Bu aynı zamanda ittifakların seyrini de değiştirdi. Zira Kim Jong Pil 1996 yasama seçimleri için Kim Dae Jung ile yani bir başka isimle seçim ittifakı kurdu. 
Bu ittifak 1997’deki başkanlık seçimlerine de taşındı ve başarılı oldu. Zira Cumhurbaşkanı Kim Young Sam 1997’de tekrar seçime gidemeyince ve 1992 
seçimlerinde ittifak kurduğu partilere seçim sonrasında vaat ettiklerini gerçekleştiremeyince partisi aday gösterme sürecinde sıkıntı yaşadı.

Bu noktalardan bakıldığında seçim öncesi ittifakların Güney Kore’de 1992, 1997 ve 2002 yıllarındaki seçimlerde çok önemli rol oynadığı görülür. Bu ittifakların en gözle görülebilir özelliği ise ittifakların partilerden ziyade liderlerin inisiyatifi ve karşılıklı güven esası ile oluşturulmasıdır. 
Genelde ittifak kurulan partilere başbakanlık görevi sözü verilmekte ve gelecekteki seçimlerde de bu aday başkan adayı olarak destek verilmektedir. Ayrıca zaman içerisinde başkanlık ofisinin içerisinde ittifak kurulan partilere çeşitli pozisyonlar sunulması ittifakları daha da tercih edilebilir kılmıştır.46

Güney Kore’de seçim ittifaklarını şekillendiren bir diğer husus partilerin ve liderlerin yerel yönetimlerdeki pozisyonlarının ittifaklarda etkili olmasıdır. Bir liderin etkili olduğu bir bölgede seçmenler o liderin ön plana çıkmadığı bir ittifakı desteklememektedir.47

 Dolayısıyla ittifaklarda belirleyici olan unsurların başında liderin pozisyonu gelmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi her ne kadar siyasi parti ve liderler arasında uzlaşma kültürü bulunmasa da başkanlık sisteminin yapısı uzlaşmayı bir zorunluluk haline getirmiştir. 

Fransa: Yarı-Başkanlık Modelinde Seçim İttifakları


Fransa başkanlık ve parlamento seçimlerinde iki turlu, çoğunlukçu seçim sistemini kullanmaktadır. 1958’de yapılan anayasa değişikliğiyle birlikte 
Beşinci Cumhuriyet dönemi başlayan Fransa’da seçim sisteminin iki turlu dar bölge çoğunluk sistemi olması hem kuvvetli bir başkanlık hem de 
parlamentodaki üyelikler için yarışan partilerin birinci turda çoğunluğu kazanamamaları halinde ikinci turda kendi siyasi görüşlerine en yakın parti 
veya adayı desteklemelerine sebep olmuştur. Partiler arasında görülen bu uzlaşma ihtiyacı seçim öncesi ittifakları da artırmış ve Beşinci Cumhuriyet’le 
birlikte ilki hariç tüm parlamento seçimlerinde seçim öncesi ittifak görülmüştür. İki turlu seçim sisteminin dayattığı bu ikinci tur ittifakları uzun vadede sol ve sağ partileri kendi içlerinde daha uzlaşmacı bir siyasi kültüre yöneltmiştir.48

Sağ ve sol partilerde görülen seçim öncesi ittifaklarla ideolojik katılık ve kutuplaşma da azalmış ve küçük siyasi partiler büyük partilerde erimeye ve 
siyaset sahnesinden çekilmeye başlamıştır. 

Beşinci Cumhuriyet döneminde siyaseti domine eden dört büyük siyasi grup –RPR (Charles de Gaulle taraftarları), UDF (Valery Giscard d’Estaing taraftarları), PS (Sosyalistler) ve PCF (Komünistler)– sağ ve sol olmak üzere iki büyük ittifak oluşturmuş ve giderek merkez partilerin ortadan kalkmasına yol açmıştır.49

Bu ittifaklar sonucunda biri sağda ve biri solda olmak üzere birleşmeye başlayan siyasi partiler Fransa’da iki kutup oluşmasına sebep olmuştur. 
Bu iki kutup bugün Fransa parlamentosunun çoğunluğunu oluşturmaktadır.50

 Böylece 1958’de parlamentoda yaklaşık on civarında ve güçleri birbirine yakın parti bulunmaktayken bugünün Fransa Millet Meclisi’nde iki ana blok içerisinde (sağ ve sol cephe olmak üzere) altı parti bulunmaktadır. Ancak iki ana parti olan Halk Hareketi Birliği (UMP) ve Sosyalist Parti (SP) Meclisteki toplam 577 sandalyenin 491’ine sahiptir.51

Fransa’da seçim sisteminin yapısı parti ittifaklarının neden yaygın hale geldiğinin anlaşılmasını sağlamaktadır. Fransa seçim sistemlerinin orantısızlığı, siyasi partileri iş birliği yapmaya teşvik etmektedir. Fransa’da iki turlu seçim sistemi siyasi partileri iki cepheden koordine olmaya teşvik edebilir: Birincisi ikinci tura geçebilmek için partiler her seçim bölgesi için bir adayı onaylamayı kabul ettiği ilk turda ittifak kurma konusunda motive olurlar. İkincisi ikinci turda en fazla sandalye kazanmak için seçim ittifakının üyeleri blok içerisinde oy oranı en yüksek adayı desteklerler. Fransa’da iki turlu seçim yedi gün aralıkla yapılmakta dır. Bu sebeple partilerin stratejilerini değiştirmeye zamanı kalmamakta ve seçim ittifakları seçimden önce şeffaf bir biçimde gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda oluşturulmaktadır. Dolayısıyla Fransız siyasetinde seçim ittifaklarını belirleyen ana etkenler seçimlerin eş zamanlılığı ve görüşmelerin şeffaflığı dır.52

Fransa her seçimde en az bir seçim öncesi ittifaka yer verilmesi konusunda olağan dışı bir örnektir. 1958-2006 yılları arasındaki Fransa’da yapılan her bir seçimde seçim öncesi en az iki ittifak olmuştur. Partiler özellikle herhangi bir partinin çoğunluğu kazanma şansının az olması durumunda ittifaklar daha avantajlı olacağından seçim öncesi ittifak kurarlar. Fakat Fransa’da parlamento seçimlerinde görülen seçim ittifaklarının çokluğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geldiği zaman çok az örnek dışında hemen hemen hiç görülmemektedir. 

1965 ve 1974 yıllarında Sosyalist Parti (CP) ve Komünist Parti’nin ittifakı ve son olarak 2017’de Emanuel Macron’un seçilmesi örnekleri haricinde genel 
olarak cumhurbaşkanlığı seçimleri ittifaksız bir şekilde tek aday üzerinden yapılmıştır. Bu seçimlerde ittifakın oluşturulmasını sağlayan ana unsur ortak 
bir düşmana sahip olunmasıdır. 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ittifaklar genel olarak ilk turda yarışan partilerin ikinci tura kalamadıkları takdirde mevcut adaylardan birini desteklemesi şeklinde gerçekleşirken bir aday karşısında diğer partilerin birlikte hareket etmesiyle de oluşmaktadır. 

1965 seçimlerinde de Gaulle karşısında aday olan Mitterrand ikinci turda aşırı sağ ve Cumhuriyetçilerin desteğini almış ama yine de seçilememiştir. 1974 seçimlerinde Cumhurbaşkanlığı adayı Valery Giscard D’Estaing, Charles de Gaulle karşıtı partiler arasında bir ittifak meydana getirebilmiştir. 2017 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Fransa’da yükselen radikal sağ hareket National Front’a karşı sağ ve sol partilerin birlikte hareket etmesi etkili olmuştur. Demokrasi Hareketi (MoDem) lideri François Bayrou Marine LePen önderliğinde yükselen radikal sağı önleyebilmek için seçimden çekilmiş ve merkez sağın adayı Emanuel Macron’u desteklediğini açıklamıştır.

Sonuç olarak Fransa’nın hareketli siyasi hayatında tarihten günümüze kadar seçim ittifakları başkanlık ve parlamento seçimlerinin temel gündem maddelerin den olmuştur. Partiler kendi siyasi görüşlerine göre veya ortak bir düşmana karşı bir araya gelme temayülü göstererek güçlü lider ve partileri desteklemektedir. Tarihten bu yana yapılan parlamento seçimlerinin ilk seçim hariç tamamında görülen seçim ittifakları Fransız siyasetini derinden etkilemiş ve belirleyici bir faktör olarak siyasi partileri ve parti liderlerini yeniden konumlandırmıştır.

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***