MEHMET ALİ PEKGÜZEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MEHMET ALİ PEKGÜZEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ekim 2017 Salı

48 CELSE DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 10

48 CELSE  DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 10


Milli  Savunma Bakanlığında  1983  yılında askerliğini yaptığını, o dönemde paşamız Ceyhun Fikret ARAT' ın yardımcısı yaptığını, Milli Savunma eski Bakanı Haluk BAYÜLGEN ile rahmetli Haluk Bayülgen ile  beraber NATO Brüksel   NATO   Karargahlarında   çok   ziyaretlerinin olduğunu ve danışman yaptığının, Melahat ÜZÜMCÜ' yü tanıdığını, kendisini eski Mali Şube Müdürü Salih GÜNGÖR emekli olduktan sonra onun sayesinde tanıdığını, Melahat ÜZÜMCÜ ile sayın Veli KÜÇÜK arasında bir husumet olup olmadığı konusu kendisine sorulduğunda bilmediğini, Güler KÖMÜRCÜ hanfendiyi tanımadığını kendisinin izah ettiği gibi, bir mesajlaşma şeklinde aralarında bir husus olduğunu beyan etti, ben tüm telefon dökümlerini söylemek istemiyorum, siz de okudunuz hepsi günlük, güncel olayları içeren konuşmalar, kendisi Cumhuriyet savcılığında ve sorgu hakimliğinde aynı şeyleri söylemiş, şimdi sayın Sedat Peker’i tanımadığını söylemiş, ama biz gördüğümüz kadarıyla kendisiyle bir telefon görüşmesi olduğunu dosyayı incelediğimizde gördük, şimdi sayın başkanım bir kişi tanımak var, tanımak var, farklı şeylerdir. Ben burada bir şey ilave etmek istiyorum. bundan belki 8-10 kadar önce bir iftar yemeğine giderken, iftara yetişemedim, bir arkadaşıma telefon ettim, iftarın var mı oruç bozabilir miyiz dediği zaman beni davet etti. Ofisinde iftar yaparken yanında genç bir arkadaş geldi, oturdu o zaman daha görevdeydim Sedat Peker beyin ben orada tanıdım, daha sonra belki birkaç sene geçti, o arkadaşım bir lokanta açtı, eşlerimizle beraber açılışa bizde davet edildik, gittik, bir de orda kendisini gördüm bana sordukları zaman Sedat Peker’i tanır mısın diye tanırım, ama Sedat Peker’i bu şekilde tanırım, ben onunla hiçbir şekilde bir teşriki mesaim olmamış, yani müvekkilim Hayrettin Ertekin Sedat Peker’i tanıyor musun diye soru sorulduğunda tanımıyorum demesinin nedeni budur. 

Yani bir telefon görüşmesi var, ama birliktelik, beraber olma gibi bir tanışıklığı yok onu özellikle belirtmek istiyorum, şimdi bu iddianamedeki suçlamanın temeli Ergenekon isimli bir terör örgütünün var olduğu ve yukarıda da belirttiğim gibi, müvekkil Hayrettin Ertekin'in bu örgüte üye olduğu, parasal yardım ettiği iddiasıdır, şimdi burada çok meslektaşların bu Ergenekon kelimesi üzerinde durdular, hakikaten ben onları dinlerken onlara da hak verdim küçüklüğümüzden beri bu Ergenekon hikayeleriyle bu yaşlarımıza kadar geldik, keşke bu soruşturmaya bu isim verilmeseydi diye bende düşünüyorum Türkiye tarihinde çok Ergenekon gibi mücadeleler var, en basiti ulusal mücadelemizde bir Ergenekon destanıdır. Şimdi iddianameye bakıyoruz, böylesine ciddi ve vahim neticeler yaratan bir soruşturmana efsanelere dayalı kılınması alışılagelen yargılama mantığına da ben aykırı görüyorum. Şimdi müvekkil Hayrettin Ertekin’e istinat edilen suçları kısaca sizleri de sabrınızı zorlamadan tek tek kısaca açıklamak istiyorum, gerçi kendiside bir hukukçu gibi bütün maddi, manevi yönleriyle anlattı suçlamaları ama bende kısaca değinmek istiyorum. müvekkil Hayrettin Ertekin hakkında 3713 sayılı Terörle Mücadele yasasının 4.maddesi delaletiyle, 5.maddesi gereğince bir dava açılmış şimdi böyle bir suçlamaya aşağıda belirteceğim hususlar nedeniyle katılmak mümkün değil, şimdi Bir terör örgütünden bahsedebilmek için öncelikle, bu suçun belirli bazı unsurlarının bir arada olması gerekir, yani bu suçun işlenmesinde öncelikle tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulanmak suretiyle  doğrudan  veya  dolaylı biçimde işlenmesi gerekir. 

Bu suçun maddi unsuru, halkı Türkiye Cumhuriyetine karşı silahlı bir isyana tahrik etmektir Suçun oluşması bakımından halkın silahlı olarak isyana tahrik sayılan maddi bir fiille kışkırtılması yeterli olmaktadır. Keza Türk Ceza Kanununun 314. maddesinde belirtilen silahlı örgüt suçundan korunmak istenen hukuksal yarar. Devletin ülkesinin ve ulusunun bütünlüğü ve egemenliği ile Anayasal düzenin ve kişi güvenliğinin korunması ve sağlanmasıdır. Bu suçlarda aranan manevi unsurda özel kasıttır. Şimdi bu açıklama doğrultusunda olayımıza ye dosya içerisindeki belgeler baktığınızda, müvekkilin yani Hayrettin Ertekin’in bir örgütün örgüt üyesi olmadığı, örgütün varlığından bahsedilebilmesi için bulunması gereken şartların müvekkil açısından mevcut olmadığı, halkı isyana tahrik nitelikte hiçbir söz veya yazı yada konuşmasının bulunmadığı dolayısıyla müvekkil açısından bu suçların oluşmadığı anlaşılmaktadır. şimdi müvekkil iddianamede, 1984 ile 1993 nolu sayfalan arasında bir takım kişilerle ilgi tutularak bu kişilerle konuşmaları  Öncelikle müvekkil iddianamede çeşitli manalar verilmek suretiyle müvekkil bu örgüte içerisine dahil edilmiş şimdi öncelikle müvekkili iddianamede ismi geçen  86 sanıktan uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Muzaffer Tekin, Sami Hoştan, Sedat Peker, Veli Küçük ve gazeteci Gülay Kömürcü'yü yakından ve uzaktan tanımamaktadır. Bir iddiada, müvekkilin bir internet sitesi sahibi olduğudur kendisi çok detaylı bir şekilde anlattı hiçbir zaman bir internet sitesi sahibi olmamıştır sadece iddianamede Enternet grup olarak adlandırılan şirket müvekkilin Bulgaristan-Sofya’da kurulu bir ticari şirketinin ismidir. İnternet sitesidir. 

Müvekkil bu site üzerinden birçok yazılarını yazmış, sayfa 933’de bir görüşmesi var, onu sizlerde hatırlattınız Hayrettin Alp isimli bir arkadaşla, bu arkadaşla ilgili görüşmesi güncel içerikli görüşme, diğer görüşmelerde aynı şekildedir. Sayın iddianamede, Fener Rum patrikhanesi önünde yapılan bir gösteriye katıldığı belirtilmiştir. sayın Kemal Kerinçsiz bey de bu celse izah etti, hiçbir şekilde böyle bir toplantı veya gösteriye katılmamıştır. Yine iddianamede, 1914. sayfasında 23 sayfalık bir yazıdan bahsediliyor. Bu yazı, TRT ile ilgili yazı rahmetli Prof. Doktor Mehmet Cihat Özönder tarafından Ankara'dan gönderilen müvekkile gönderilen posta ile gönderilen bir yazıdır. Bu yazının müvekkil ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Muzaffer Tekin beyi ajandasına not ettiği belirtilmiş ve sorguda kendisine de sorulmuş kendisi geniş bir şekilde izah etti. Hiç kimse tanıdığı bir kimsenin ismini telefonunu ajandasına not etmez, yine iddianamede asker Personele ait paşalarımız eşleri ve çocuklarıyla ilgili bir takım telefonların olduğunu ve gizli belge olduğu belirtilmiş, bunu da kendisinin belirttiği gibi Ceyhun Fikret Arat Paşa'nın kızının Harbiye Ordu Evindeki bir düğünü nedeniyle kendisine verilen bir listedir. Yine telefon görüşmelerinde  Necati Altuntaş ile ne gibi bir ilgin var diye bir soru sorulduğunda,  müvekkil bu kişinin 25 yıllık bir aile dostu olduğunu belirtmiş. Tuncay Güney sorulmuş kendisi 1997 yılında kendisini gazeteci olarak tanıttığını, bir defa telefonda görüştüğünü ve daha doğrusu kendisinin belirttiği gibi bir telefona gittiğinde kapıda kendisini gördüğünü belirtmiş, yine sanıklardan Abdulmuttalip Tonçer'i yanında kendisine bir iş vermesi nedeniyle tanıdığını, keza Kaan Dut isimli kişiyi de müvekkilin oğlunun işyerinde çalışan bir kişi olarak tanıdığını, Kürşat Atılgan isimli kişinin, müvekkilin 25 yıllık arkadaşı ve MHP Adana milletvekili olduğunu açık yüreklilikle beyan etmiştir. bu görüşmeleri bu isimleri neden okudum, bu isimleri okumamın nedeni, bunlarla yapmış olduğu telefon görüşmeleri nedeniyle bir örgüt yaratıldı ve müvekkil de bu örgüte dahil edildi hiçbir şekilde müvekkil hiç kimseyi hükümete karşı isyana tahrik edici bir söz ve düşünce paylaşmamıştır. Şimdi önemli bir hususu belirtmek istiyorum müvekkil birçok fotoğrafı size verdi, şimdi Müvekkilimiz bir kısım sanıklarla tesadüfen tanıştığı veya konuştuğu için örgütsel bağı olduğu ve örgüt üyesi olmakla itham edilmiştir. Bu durumda varlığı dahi somut olarak tespit edilmemiş bir örgütün üyesi olduğu iddia edilen kişilerle tanışmış olmak, iddianamede suçlanmış olmak için yeterli gerekçe olarak kabul edilmiştir. 

   Sayın başkanım, değerli üyeler Doğru bir tanedir. Doğru bir tanedir, yasalar herkese eşit olarak uygulanır. Bu tahkikat kapsamında dahi, bu ilkelerden vazgeçilmesi mümkün değildir. Öyleyse, iddianamenin hazırlanması ile suçlama sırasında uygulanan şüpheliyle görüşen de şüphelide ilkesi ya her kes için geçerli olacaktır ya da müvekkiliniz için de geçerli olmayacaktır. Şimdi temel ilke budur, buna göre ikinci adım müvekkil çok fotoğraf size verdi, bende size fotoğraf gösteriyorum buradan, sayın Cumhurbaşkanımızla ve çeşitli bakanlarla çeşitli yerlerde fotoğrafları var müvekkilin, öyle bu insanlarda bu iddianameye mi dahil edilmesi lazımdı veya neden dahil edilmediler öyle ya suçluyla görüşen insan suçluysa benim müvekkilimde suçluysa bu insanlarında suçlu olması lazım, bunu özellikle belirtmek istedim. 

   5237 sayılı Türk Ceza yasanın 220. Maddesinde suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, yasanın suç saydığı birçok ve belirsiz sayıda fiilleri işlemek amacıyla birleşmeyi ve sürekliliği ifade eder, bu suç bir tehlike suçudur, gelecekteki suçları işlemek amacıyla kurulan bir veya cezalandırılan bir suçtur, sayın başkanım, burada bakıyoruz, buradaki sanıkların çoğu kendi birbirlerini tanımamaktadır. Bunları nasıl bir araya getirip de bir örgüt üyesi yapıldığını da anlamak mümkün değildir.  Bu nedenle, örgüt varlığından bahsetmek mümkün değildir. İddianamede, belirtilen kişiler, henüz hukuken örgüt kapsamında değildir, iddianamedeki suçlama sebebiyle bir araya getirilmiş kişilerdir. Üstelik müvekkilimizin adı geçen kişilerle hiçbir ilgisi, bağı yok, hiç birisiyle örgütsel bir görüşmesi veya ilişkisi yoktur, onun için müvekkilin terör örgüt olduğu iddia ithamı haksız ve bizce çok büyük hatalı suçlamadır. sayın başkanım değerli üyeler, bu iddianameye baktığımızda, bu iddianameye baktığımızda, 4 tip eylem ve sanık profili görüyoruz. bu iddianamenin içerisinde 4 tip insan profili ve suç var, birinci profilindeki sanık veya sanıklar bir kısım teçhizat tedarik etmiş ve bu teçhizatı kıllanmayı amaçladığı ileri sürülmüştür. Ancak bu profildeki sanıkların, somut ve sabit bir amacı ortaya konulmamıştır. Amacı olmayan teçhizat terör amacını değil, silah sahibi amacı olduğunu gösterir iddianamede diğer ikinci profildeki bazı kişilerin ferdi olarak tabanca silah edindiği, bu kişilerin şahsi menfaat teminini amaçladığı belirtiliyor. Öncelikle, şahsi menfaat terör amaçlı bir örgütün kapsamında değildir, böyle de olmamıştır üçüncü profildeki sanık dediğimiz kişiler, yani iddianamede iddianameye konu olan kişiler, iktidarda olan parti ile yöneticilerinin laiklik ve cumhuriyet gibi anayasal ilkelerde sapmalar yaptığı düşüncesinde olan, dernek faaliyeti çerçevesinde ve gerektiğinde mitingler de düzenleyerek toplumsal duyarlılık doğrultusunda, düşünce ve emek harcayan kişilerdir. İddianamede dahi, bu profildeki kişilerin rejime karşı olduğu ile isyankar yapıda olduğundan bahsedilmediği, aksine rejimin muhkem bir şekilde devamını isteyen kişiler olduğu görülmektedir. Dördüncü profildeki sanıklar ise, internet ortamında yazılar yazarak veya kitap yayınlayarak, fikirleri ile araştırmalarını kamuoyuna sunan kişilerdir. Ancak bu kişilerin birbiriyle süreklilik arz eden ve desteklemek amaçlı bir birliktelik yada tanışma içinde olmadıkları görülmektedir. Bu kişilerin kimisi zaten profesyonel yazardır, bir kısmı ise profesyonel olmamakla birlikte, okuryazar kişidir ve şahsi çabalarıyla yaptıkları araştırmalar ile ulaştıkları fikir ile bilgileri kamuoyuna sunmuşlardır, iddianamede müvekkilin fikir ve araştırmalarını internet ortamında okumak isteyenlere sunduğu belirtilmiş, ifadesinde yoğunluk taşıdığı veya tanıdığı kişiler ile hükümete karşı tavrına odaklanmış, iddiada yazı ve fikirlerinin hükümete karşı olarak algılanıp benimsenmediği ve men edilmesi gereken fikir ve yazı olarak sınırlandırıldığı görülmüştür. Şimdi herkes, demokratik toplumlarda herkes hatta oy verdiği partisini dahi icraatlarını beğenmeyebilir ve bunları da tenkit edebilir, müvekkilimde bu açıdan yazılarında bunları yapmış olabilir. Ama bu dosya kapsamında kamuoyunda fikir özgürlüğüne baskı kurulduğu kanaati oluşması ile yurttaşların fikirlerini açıklamaktan imtina eder olması ise Anayasal rejimi ve demokrasiyi istemeden de olsa zedeleyebilecek, zaman içerisinde sakıncaları görülebilecek bir başlangıç olması ihtimaline sebep olmaktadır. Keza, müvekkilimizin yazılan ve bu yazılarındaki düşünceleri incelendiğinde, PKK isimli terör örgütünün kanlı eylemlerine duyduğu infial ile mutlaka önlenmesi isteği, vatan ve insan sevgisi, vatanın ve milletin bölünmezliği, Cumhuriyet ve Anayasa ilkelerinin vazgeçilmezliği gibi konulardadır. Yani yazıların tüm içeriği bunlardır. Dosyayı inceledik, sayın savcılarımız, dosyayı hazırladılar iddianameyi hazırladılar, benim müvekkilimi bu örgütün Ergenekon örgütünün finansörü olduğu söylenmiş sayın başkanım müvekkilimin şirketleri açık, defterleri mevcut, bunlar her an incelenebilir niye şimdiye kadar incelenmedi, onu da bilmiyoruz, eğer böyle harcamalar varsa, bunlar defterlerden çok rahatlıkla çıkar üzüntüyle görüyoruz ki, böyle bir iddia olmasına rağmen bu iddiayı belirten veya bu iddianın dayanağı olan hiçbir belgeye rastlamıyoruz, yani dedikodu şeklindeki sözlerle müvekkil bu örgütün finansörü olmuş, iddianamede bir diğer dayanak ise, Muhbir beyanları sayın başkanım, sıkmadan kısaca bunları şey yapacağım, çünkü muhbirlik muhbir beyanıyla ile muhbir Ceza Hukukumuz için çok yenidir ve uygulamada çok büyük hatalar yapıldığını görüyoruz. şimdi nedir, bu bunun amacı nedir yasanın amacı nedir. Birtakım suçların ortaya çıkarılması, delil edilmesindeki güçlük sebebiyle imkansız hale geldiğinden, suçu ve suçluları elde etme kapsamında özel soruşturma usulleri belirlenmiştir.


 Bu usullerden birisini de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme başlıklı 6. Bölümünde yer alan Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi hükmünü düzenleyen 139. Maddesi oluşturmaktadır. 139.  Maddenin 1. Fıkrasında, soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması özellikle, burayı altını çizmek istiyorum, kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilmemesi halinde, hakim ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısı kararıyla, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu maddenin 4. ve 5. Fıkralarına göre, sadece suç örgütlerinin faaliyetlerini izlemekle ve bu konuda delil toplamakla kamu görevlilerinin gizli soruşturmacı olarak tayin edilmesi mümkündür. Şimdi yasanın ruhu ile önceki tarihlerden itibaren muhbirlerden yararlanan ülkelerdeki uygulamalar, muhbir uygulamasında dikkat edilecek hususları,  muhbirin güvenilir kabul edilmesi için gerekli kriterleri, geçerlilik sınırlarını ortaya koymaktadır. Şimdi muhbirlerden bir kısmının PKK veya DHKP-C üyesi veya sempatizanı olduğu belirtilmektedir. 

   Öte yandan sanıkların bir kısmının bu örgütlerle uzun süre mücadele ettiği ve amaçlarına ulaşmalarını engellediği, müvekkilimizin de bu örgütlere sempatiyle bakmadığı ile antipatisi olduğu bellidir. O halde, bu profildeki muhbirlerin fikir ve görevlerini ifaları ile örgütün amaçlarını engellemesi sebebiyle besledikleri husumeti tatmin amacıyla iftirada bulundukları da açık bir gerçektir, şimdi burada çok değerli komutanları görüyoruz, işte bir komutan ayağı seke seke gidiyor, birisi başka bir yerinden yaralanmış, yani itirafçı bir zamanlar o dağdaki insanlarla mücadele eden insanlar bugün bura da yargılanıyor o dağdaki mücadele eden insanlar bir kısmı hakikaten milletini, devletini sevdiği için devletin yanına gelmiş ama bir kısmı da sırf iftiralarla muhbirlik yapmak yolunu seçmiştir. Netice itibariyle ister gizli tanık, ister x muhbir olarak adlandıralım, suça konu olayla ilgili bilgi ve görgüsü bulunan kişilerin mutlaka kovuşturma aşamasında tabii hakimi ve mahkemesi tarafından dinlenmeleri gerekmektedir. Böylece vicdani delil sistemine göre, karar verecek olan hakimlerin doğrudan doğruya tanıkla bir araya gelmeleri, hakim tarafından tanığın beyanının ne derece gerçekçi olup olmadığının takibinin sağlanması, tanığın burası çok önemli tanığın yüz mimikleri ile hal ve hareketlerinin incelenmesi, en önemlisi hakim tarafından tanığa doğrudan doğruya soru sorabilme imkanı sağlanmış olmalıdır. Bu yolla, delillerin doğrudan doğruya değerlendirilmesi sadece, hakim veya mahkeme heyeti için söz konusu olmayacak, aynı zamanda her ne kadar kısıtlı da olsa da savunma makamının da tanığa soru sorabilme olanağı tanımış olacaktır, bir defa daha belirtmek gerekirse ne şeklide ve sebepte olursa olsun gizil tanıklık müessesenin hukuku açıdan kabulü de mümkün değildir. Esas olan mahkeme huzurunda ve duruşma salonunda sanık ile tanığın yüzleşebilmesi yani tanığın gizlenmemesi ve savunma makamından uzak tutulmaması olmalıdır. Yine iddianamede Kaan Dut isimli bir kişiden bahsedilmiş, belirttiğiniz gibi bu  müvekkilin oğlunun işyerinde çalışan bir kişidir. bir gaz tabancası bulunmuş bu gaz tabancası nedeniyle sanki müvekkil kendisine bir mesaj atıyor mu mesajın nasıl olduğunu nasıl atıldığını da biz anlayamadık, çünkü saatlerce, sabahlara kadar adliyede kaldık, müvekkilde 15-20 tane polisin arasında bu mesajı nasıl çekti, onu da anlamak mümkün değil, nitekim bu gaz tabancasının 6136 sayılı yasaya aykırılık teşkil etmemesi nedeniylede daha sonra geri iade edilmiştir. bir diğer hususta suçlamada, Abdulmuttalip Tonçer isimli sanığın suç üstlenmesine müvekkilin yardım ettiği şeklindedir, kendisine soru soramadık muhakkak sayın mahkeme bu soruyu da kendisine soracaktır tabancanın kime ait olup olmadığını kendisi beyan edecektir.  Burada şunu belirtmek istiyorum, yasaya aykırı olarak elde edilen veya edilecek deliller, aleyhe hiçbir zaman delil olamaz, bu durumda suçlamaya dayanak kılınan muhbir beyanlarının baskı ve vaat yoluyla alınmış, gerçeğe aykırı iftira olması, muhbirin kişiliği ile sanıkla bağı ve amaçladığı menfaatleri tahlil edilmediği için muhbir beyanları bu dosyada geçersizdir ve aleyhe delil teşkil etmeyeceği düşüncesindeyiz. Tüm bu itibarla müvekkilin, Türk Ceza Kanunu 313 ve 314 maddelerini ihlal etmediği, suçlamanın haksız ve asılsız olduğu, Yüce Mahkemenin de bu görüşümüzü paylaşacağı inancındayız. Müvekkille ilgili bir diğer suçlamada, Türk Ceza Kanunu 284. Maddesinde belirtilen tutuklu, hükümlü veya suçluyu bildirmeme seklindedir. Şimdi öncelikle, Türk Ceza Kanunun 284. maddesine bakıyorum 1. fıkrasında, Hakkında tutuklama karan verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bildiği yetkili makamlara bildirmeyen kimse, 2. fırkada İşlenmiş olan bir suça ilişkin delil ve eserlerin başkaları tarafından saklandığı yeri bildiği halde yetkili makamlara bildirmeyen kimse şeklinde suçlanıyor, bu maddede korunmak istenen hukuksal yarar ceza adaletinin gerçekleştirilmesi, failin veya hükümlünün herhangi bir şekilde yardım görmesinin ve delillerin karartılması yada kaybedilmesinin engellenmesidir. 

   Bu suçun maddi konusu, hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu veya saklandığı yeri bilinmesine karşın, bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesi sonucu suçun işlenmesidir. Manevi unsuru ise, hakkında tutuklama kararı verilmiş olan kişinin, bulunduğu veya saklandığı yerin bilinmesi şeklindedir. Manevi unsur, bu suçta çok önemlidir. bilme unsurudur. Yani kişinin arandığının kesin olarak tereddüde yer vermeyecek şekilde bilinmesi gerekir, sayın başkanım bilmekte önemli değil, tereddüde yer vermeyecek şekilde bilinmesi gerekir. Bu doğrultuda olayımıza baktığımızda, Müvekkilimiz hiç kimseyle tutuklu veya hükümlü olduğu halde firar etmekte olduğunu, herhangi bir sebeple aranmakta olduğunu veya suç işlemeye meyilli olduğunu bilerek diyalog kurmamıştır. Suçlamaya konu olan kişi Emre Gülaltay isimli kişiyi müvekkil Çin'de bir akrabası vasıtasıyla bir ticari fuarda tanımış, tanıtan kişi de şahsı rehberlik yapan bir kişi olarak tanıtmıştır. Bu kişinin anlında aranıyor veya hakkında dava vardır diye bilinmesi mümkün değil, müvekkilim nerden bilecek bunun arandığını hatta arama kararlarını da bildiğimiz kadarıyla gizli olması gerekir, kimse tarafından bilinmez eskiden biz buna gıyabı tevkif müzekkeresi diyorduk, kimse tarafından bilinmiyordu, müvekkilim bilmesi mümkün değil, o nedenle biz bu suçunda oluşmadığı kanaatindeyiz, iddianamede müvekkille ilgili bir diğer suçlamada Türk Ceza kanunun 334. maddesinde belirtilen açıklaması yasak bilgileri temin iddiasıdır. Müvekkil açıklanması yasak olan hiçbir bilgiyi temin etmemiştir ve açıklamamıştır. Türk Ceza kanunun 334.maddesinde, yasaklanan bilgileri temin suçunda, Öncelikle korunması gereken hukuksal yarar, Milli Savunma ve Devletin güvenliğidir. Bu çok önemli bu suçla bu suçun maddi unsuru, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakamından gizli kalması gereken bilgileri temin etmektir. Yani suçun oluşabilmesi için, öncelikle bu bilgilerin niteliği gereği gizli kalmasının gerekliliği zorunlu olmalıdır. Yani, bu bilgilerin yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları halinde Devletin Güvenliğinin, Milli varlığının, bütünlüğünün, Anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgilerden olması gerekir. Bu suça mesnet olan belgeler nelerdir diye bakıyoruz, bunları bir tanesi TRT çalışanlarının 2001 yılında yazılmış 23 sayfalık bir etüt çalışması, bu iddiaya sebep olmuş. Müvekkil Hayrettin Ertekin, 2007 yılında kendisinin de belirttiği gibi bir televizyona ortaktır, bir kanalına ortaktır. Bu yazı bu televizyonda olması nedeniyle müvekkilin yakın dostu ve akademisyen olan rahmetli Prof. Dr. Cihat Özönder beyefendi tarafından postayla kendisine gönderilmiştir. Bu kişi seçildikten sonra mazbatasını alırken yolda bir trafik kazası neticesinde vefat etmiştir. Müvekkil gönderilen bu notlan dahi okumadan tutuklanmış ve içeriğini de bilmemektedir. Bu notlar incelendiğinde, notlarda ismi geçen birçok kişinin bir takım gerekçelerle TRT den uzaklaştırıldığının belirtildiği görülmektedir. Bunların gizlilikle hiçbir ilgisi olmadığı, gerekli inceleme yapıldığında anlaşılacaktır. Diğer bir belge ise  bazı komutanların ad ve soyadı ile rütbesi, eşleri ve çocuklarının adı soyadı doğum tarihlerinin yazılı bir liste olduğudur. Müvekkil 30 yıllık kuyumculukla iştigal eden bir kişi olması nedeniyle, İstanbul Harp Akademilerinde görev yapan çok sayıda General ve eşleri ile birçok subaya rozet, yüzük ve benzeri altın satması nedeniyle ve zaman zamanda kendisi size bu takdir belgelerini ibraz etmiştir, vermiş olduğu konuşmalar nedeniyle birçok paşayla veya generalimizle tanışmış olmasıdır, ama bu belge, kendisi de izah etti sayın mahkeme uygun gördüğü takdirde biz tanık olarak da kendisini duruşmaya getirip burada dinletmek istiyoruz kendisi de belirtti,  Ceyhun Fikret Arat paşanın kızının bir düğünün Harbiye Ordu Evi'nde olması nedeniyle,  protokolde oturan kişilerin nerede oturacaklarını göstermek için bırakılan bir listedir. Ayrıca, bu listenin Genelkurmay başkanlığından gelen ve  dosya içinde buluna yazıda da gizli bir belge olmadığı açıkça belirtilmiştir, ama sayın savcılarımız, bu iddiaya verilen resmi cevapları dikkate almadan müvekkilimizi suçlama yoluna gitmiştir o nedenle bu suçlamaya da katılmak mümkün değildir. Şimdi iddianamede bir müvekkile suçlamada Türk Ceza kanunun 270. Maddede belirtilen suç üstlenmeye azmettirme şeklindedir. Bir defa öncelikle, Müvekkilimiz hiç kimseden suç üstlenmesini talep etmemiştir, hiç kimse müvekkilimizin işlediği bir suçu üstlenmemiştir. Bu suçlamanın kaynağı da, müvekkilin oğluna ait işyerinde bulunan silahlarla ilgili bir iddiadır. Az önce belirttiğim gibi, bir mesaj çekilme olayıdır bu mesajı nasıl çekildiğini bilemiyorum, müvekkilimde belirttiği gibi sayın savcımızda belirttiği gibi, bunlar cd’lerde varda ses analizi yoluyla bir sesli konuşma varsa çok rahatlıkla çıkabilir. Bu silahlardan glock marka tabancanın Abdulmuttalip Tonçer isimli sanığa ait olduğunu kendi ifadelerinde de anlamaktayız bu nedenle, bu suçlar yönünden de müvekkil açısından bu suçlarında oluşmadığı kanaatindeyiz İddianamede, müvekkil ile ilgili bir diğer suçlamada, 2813 sayılı telsiz kanuna muhalefet etmek suçlamasıdır. Şu anda bu yasa değişti, 5809 sayılı elektronik haberleşme kanunu haline dönüşmüştür. Suçlamaya sebep olan ise, ses iletişimi Sağlamak amaçlı kullanılan iki adet cihazdan, telsizden bahsedilmektedir bu telsizin bulunduğu rüzgâr atlı tekne müvekkilinde belirttiği gibi oğluna ve kardeşlerine ait Metro kuyumculuk adına olan bir teknedir ve bu telsizlerde oradan ele geçmiştir, ama yeni yasa incelendiği takdirde, bu telsizlere ruhsat alma mecburiyetinin ortadan kalktığı anlaşılacaktır. Bunun ötesinde, müvekkil sizlere sayın mahkeme ibraz etti, ayrıca bu telsizlerde ruhsatları olan telsizlerdir iddianamede müvekkil ile ilgili bir diğer suçlama ise ruhsatsız silah ve vahim nitelikte tüfek, bıçak, muşta bulundurmak suçlamasıdır zabıtlar incelendiğinde bir adet glock tabanca bir adet gaz tabancası bir adet kaba tabirle ateş almayan bir silah ki biz bu silahın müvekkilinde belirttiği gibi yeniden adli tıp kurumuna gönderilerek fizik balistik şubesine gönderilerek  6136 sayılı yasa kapsamına giren silahlardan olup olmadığını da incelemesini istiyoruz, fakat sayın başkanım  değerli üyeler biz bu dosyayı incelerken gerçekten hayretler içerisinde kaldığımız bir olay bir tutanak gördük, bu tutanak bir çok kişinin karşısında hangi silahlar veya malzemeler bulunduğu yazılı, benim müvekkilimin karşısında 4 adet içi boşaltılmış el bombası bulunmuştur diye yazmış, ben bu belgeyi görünce gerçekten ürktüm acaba böyle bir şey var mı diye dosyayı altını üstüne getirdik işyerleri evler aramalarına baktık hiçbir şekilde böyle içi boşaltılmış bomba görmedik, hatta ben bunu bir celsede belirttim sayın mahkemeye, zannederim ki sayın savcımızın da dikkatini çekecek ki benden bu tutanağın bir suretini istedi, mübaşir arkadaşımızla bu tutanağı gönderdim, daha sonra bu bombaların yanlışlıkla bu şekilde tutanağa geçtiği yazıldı, şimdi sayın başkanım  böyle yanlışlıklar varsa vay halimize, gerçekten vay halimize, bu silahlar ve kurusıkı tabancalar, palalar, bıçaklar bunlarla ilgili hepsi toplanmış, şimdi elimde olan bir teslim tesellüm belgesi ki 29.07.2008   tarihli  pala, komanda bıçağı çok amaçlı takımlar, çok amaçlı bıçaklar, havalı tabanca, kurusıkı tabanca birçok belge, bilgisayar hepsi iade edilmiştir. Biz bu nedenle Suça konu olan bıçak, muşta özellikle muştadan müvekkil bahsetti, bu muştanın da nasıl olduğunu sizler burada huzurda gördünüz, bu suçlarında müvekkil açısından olmadığı oluşmadığı kanaatindeyiz. Keza iddianamede, müvekkille ilgili suçlamalardan birisi de 2863 sayılı kültür ve tabiat varlıkları kanununa muhalefet suçudur, bu el konulan malzemeler hepsi müvekkilin belirttiği gibi oğlunun ve kendisinin zaman zaman hepimizin gezdiğimiz fakülte yıllarında bildiğimiz sahaflarda yerlerden toplanan vitrin süsü dediğimiz malzemelerdir, bunlar hiçbir zaman tarihi eser niteliğinde değildir. Biz el konulan bu cisimlerin bir bilirkişi marifetiyle yeniden tescil ve tasnife tabi olup olmadığı, keza tarihi eser niteliğinde olup olmadığının yeniden incelenmesini talep ediyoruz, hatta müvekkil bunların bir çoğunu Mustafa ÜLVAN isimli bir kişiden almış, bunu da mahkemede bu kişiyi de tanık olarak dinletmek istiyoruz. biz bu nedenle bu suç yönünden de suçun oluşmadığı yönündeyiz, görüşündeyiz, bu suç yönünden de beraat edeceği kanaatindeyiz. İddianamede, bir suçlamada, Ali Satı ve ve Faruk Güler adlı şahıslardan, Abdulmuttalip Tonçer aracılığıyla zorla para tahsilatı yapıldığı şeklindedir, sayın başkanım değerli üyeler bu tamamen gerçek dışı bir iddiadır, keşke Cumhuriyet savcılarımız bu kişileri çağırsaydılar da bu iddianame açılmadan bunları dinleselerdi de, bu işin bu hale gelmediğini kendileri de göreceklerdi. Zira Ali Satı ve Faruk Güler isimli şahısların sayın iddia makamındaki savcıma da sorduk, dosya içerisinde ifade verdikleri belirtiliyor, ama olmadığı şeklinde bize beyanları olmuştur, bizde bulamadık, bunların ifadelerini, ama biz bunların tanık olarak dinlenmesini sağlayacağız, duruşmaya getireceğiz, kendileri bir dilekçede vermişlerdir. Müvekkilin aracının şanzımanın yapılması nedeniyle kendisine bir para gönderilmiştir ve bu para sonrada iade edilmiştir yani bir gasp amacıyla para tahsilatı amacıyla bu işlemin olmadığını, bu kişilerde size belirteceklerdir. Bir diğer husus, suçlamada, müvekkil hakkında Türk Ceza Kanunun 216/1 maddesinde belirtilen halkı kin ve düşmanlığı tahrik suçudur, nedir diye baktığımızda, bir cümle önümüze çıkıyor, en iyi Kürt ölü Kürttür. sayın başkanım değerli üyeler müvekkilimi bir yönü de yazma yazardı yani bir köşe yazarıdır bu yazıyı bu mesajı çektiği arkadaşımızda yine hakimlikten ayrılan ve avukatlık yapan Üzeyir Termeli isimli bir arkadaşımıza bu mesajı çekiyor ve bunun yayınlanmasının suç olup olmadığı şeklinde bir görüş soruyor, suç olduğunu söyleyince de yazıda bunu yazmıyor, şimdi Türk Ceza Kanunun 216/1 maddesinde halkın kin ve düşmanlığı oluşabilmesi için halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek, bu konuda özel kasta sahip olmak ve bunun sonucunda kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkmasıdır, şimdi müvekkilim bu yazıyı yazdı, hangi tehlike meydana çıktı, kimleri isyana teşvik etti, kimleri ayırmaya teşvik etti hiç iddianamede bunlar yok, bu suçun bir unsuru da aleniyet unsuru, somut olayda, halkın bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrikin aleni yapıldığının tespiti, suçun maddi unsurunun oluşabilmesi bakımından şart olan unsurlardan birisidir. Bir mesaj çekmiş, ancak bu mesaj aleniyet kazanmamıştır bu nedenle bu suçun da oluşmadığı kanaatindeyiz, tüm suçlamalar müvekkil açısından bunlardır, şimdi tüm bu gerekçelere rağmen müvekkil iddianamede belirtildiği üzere suçlanmıştır. Buna karşın mevcut gerçekler sebebiyle suçlamaların hatalı ve hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz dosya kapsamı, iddianame ve suçlamalar ile deliller incelendiğinde ise, delilerin müvekkilin suçsuz olduğunu ispatladığı iddiada belirtilen bazı konuşmalar ile saptamaların haksız ve hatalı olarak aleyhe değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Nitekim, yüze mahkemenin de bizimde bu hususları kanaati paylaşacağı düşüncesindeyiz müvekkilin tüm ifadeleri çelişkisiz, tutarlı ve hayatın doğal akışıyla uyumlu olup bütün ifadelerinde suçlamaları reddetmiştir. Nitekim diğer sanıkların ifadelerinde de hiçbir şekilde müvekkili suçlayıcı bir beyan yoktur. Tüm bu sebeplerle müvekkilimizin yargılama sonucunda kesinlikle beraat edeceği inancındayım, bu inancımı da koruyorum, atılı suçların ve mahiyetiyle dosya kapsamı tutuklu yargılamayı gerektirmeyen suçlardır. Atılı suçları müvekkil işlememiştir delillerin büyük kısmı toplanmıştır artık toplanması gereken delil yoktur, çünkü sayın savcılarımızı da tereddüt ettiği birçok şeyi bu celse kendisine sormuş ve cevaplarını da almışlardır diğer taraftan müvekkil Tayland bankokta 1 milyon dolarlık gümüş imalatı fabrikası ve Çin’in Guanzo şehrinde 3 milyon dolarlık et entengre tesisi kuran ilk Türk müteşebbisidir. Sabit iş ve ikametgah sahibidir, kaçma ihtimalide yoktur bu olaylar başladığından yurtdışında olmasına rağmen hiçbir şekilde endişe duymadan Türkiye’ye gelmiş ve daha sonrada bu suçun içerisine katılmıştır. Tutuklama sayın başkanım bir tedbirdir, tutuklamadan beklenen gayede hasıl olmuştur kendisi 12 aydan beri tutukludur, işlerinden, sevdiklerinden ayrıdır, sonuç olarak şunu söylemek istiyorum, sayın başkanım çünkü sarpınızı fazla zorlamak istemiyorum, müvekkil Hayrettin Ertekin öncelikle, bir işadamı, gazeteci, araştırmacı ve yıllardan beri kuyumculukla uğraşan alkol, sigara, kuman ve bunun gibi tutkuları olmayan, vatanını, milletini ve bayrağını seven bu uğurda hayatını verebilecek insanlardan birisidir. Dosya içerisindeki tüm delilleri incelendiğinde, kendisinin suç teşkil edebilecek bir eylemi olmadığı gibi, hiç kimseyi de suç işlemeye tahrik etmediği, mevcut iktidarın henüz başlangıcında bunu kendisi de açıkladı, bu iktidara gücü olanından yardımları olan bir kemse olması nedeniyle mevcut iktidarın düşürülmesi için halkı isyana tahrik etmesi söz konusu olmadığı kendisinin gazetecilik kimliği ve duyarlı bir insan olması nedeniyle, memleketimizde meydana gelen ve birçok vatan evladının ülke için şehit düşmesi nedeniyle sadece kendisini ifade edebileceği bilgisayarının başına geçerek, her Türk vatandaşı gibi içinden geçen duyguları yazıya dökerek, dökmek dışında herhangi bir eyleminin bulunmadığı, bu tarz yazılarının halkı kin ve düşmanlığı tahrik olarak düşünülemeyeceği geçmiş te birçok bakandan ve milletvekilinden çeşitli konularda ödüller ve teşekkürler aldığı göz önüne alındığında müvekkilin yapılacak yargılama sonunda kesinlikle beraat edeceği düşüncesindeyiz sayın başkanım,  biz netice itibariyle ifadelerimizde beyan ettiğimiz tanıklarımızın dinlenmesini ve 12 aya yakın bir zamandan beri, gerçekten haksız bir şekilde tutuklu olan müvekkilin bihakkın olmadığı takdirde bir teminat karşılığında veya adli tedbir uygulanmak suretiyle tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ediyorum, beni dinlediğiniz içinde hepinize teşekkür ediyorum”
Sanık Hayrettin Ertekin müdafi Av. Taner Uzun söz istedi verildi” bende tahliyeye yönelik birkaç söz söylemek istiyorum. sayın başkanım değerli üyeler, müvekkile istinat edilen suçlarla deliller arasında dağlar kadar fark vardır, ak ile kara kadar fark vardır. Az önce müvekkilimizi dinlediniz, delil denen bu telefon konuşmalarının hiçbiri suç teşkil etmez, istinat edilen suçlara bu konuşmaların delil olarak sunulması, istinat edilen suçlara bu konuşmaların delil olarak sunulması düşündürücüdür. Bu telefon konuşmaları suç teşkil etmeyeceği gibi Ceza muhakemeleri kanununu 250. maddesi ile görevli ağır ceza mahkemesinde değil, dava açılması bunlardan dolayı Cumhuriyet savcılığınca takipsizlik kararı verilmeliydi. müvekkili dinledik iddiaları gördük, soruları dinledik ve cevaplandı. Cumhuriyet savcılığınca takipsizlik kararı verilmeliydi, ben öyle düşünüyorum, müvekkil hakkındaki iddianame reddedilmeliydi mahkemeniz tarafından maalesef 348 gündür, evet 348 gündür müvekkilim tutukludur. Neden çünkü müvekkil fincanca kervanını ürkütmüştür Nasrettin hocanın bir hikayesi var, bir gün hoca ölür der ki eşine de mezara da bir şey yaptırın, pencere yaptırın, arada sırada bana yem yiyecek su getirin, beni ziyaret edin der, hoca ölür gömerler mezara da dendiği gibi bir pencere koyarlar karısı arada sırada yem yiyecek getirir, bir gün gene takırtı tukurtu gürültü geliyormuş hoca pencereyi açar herhalde der bizim hatun yiyecek getirdi, su getirdi, bir açıverince pencereyi yakından kervan geçiyormuş fincancı kervanları, kervan ürkmüş ve cıncık boncuk ne varsa kırılmış, neydi neydi neydi konuşmuşlar, ordan bir şey oldu, o mezardan derler, hocayı çıkarırlar sen ne geziyon burada ne işin var niye ürküttün bu kervanı, hoca ah var dediyse de hocayı bir güzelce bir döverler hoca kervancıların elinden zor kurtulur, neticede evini bulur, komşuları eş dost akrabayı taallukat hoca sağılmış, hoca geri gelmiş diye varırlar sayın hocam öbür dünyada ne var ne yok derler, hoca derki rahat durursan bir şey yok ama fincancı kervanlarını ürkütürsen bol dayak var der, bizim müvekkilimizin burada olmasının sebebi, benim kanaat ve düşüncem fincancı kervanlarını ürkütmüş olmasıdır. Şu sebep bu sebep değildir buradaki sebep bir televizyon ihalesidir.  ATV’nin satış ihalesidir. Sabah gazetesini satış ihalesidir, müvekkilim  buraya girmiştir, girmesini engellemeye çalışmışlardır fakat inat edince kendini müvekkilim burada bulmuştur, yoksa yok Ergenekon du yok başka şeydi kesinlikle ilgi alakası yok delilde yok işte telefon konuşmaları ben bundan sonra telefonlarımı kaldırıp atacağım çünkü müvekkilim  konuşmalarında bu kadar yıllık hukukçuyum, hep genelde son 10 yıldır CMK 250 ile görevli mahkemelerde davalara girdim, sizin sayın mahkemenizde de daha önce davalara baktım kaldı ki Adana barosu avukatlardanım ordan buralara kadar geldim, ben böyle olaylara rast gelmedim yarın bu telefonlar sebebiyle bizimde alınıp götürülmemiz için hiçbir sebep yok, eğer ki bir fincancı kervanını bizde ürkütelim, bizde alınırız içeriye, onun için bu telefonları artık herhalde kaldırıp atacağız telefon bize teknolojiden fayda yerine zarar getirmeye başladığı kanaat ve düşüncesindeyim. gelelim tutuklu şüpheli Hayrettin Ertekin suç teşkil eden herhangi bir fiil, fiilinin bulunmaması ve suç teşkil eden herhangi bir delilin olmaması nedeniyle müvekkilin tahliyesini istiyoruz, öncelikle her ne kadar müvekkile istinat edilen suç ve suçlar nedeniyle tutuklanmış ise de, müvekkil Hayrettin Ertekin kendine istinat edilen suçlar ile uzaktan yakından hiçbir ilgi ve alakası yoktur iddia makamı tarafından müvekkile istinat edilen suçların hiçbirisini işlemiş değildir. Mevcut delillere göre ve tüm dosya münderecatına göre müvekkilim tutukluluk haline son verilerek tahliye edilmelidir. Tutuklu şüpheli Hayrettin Ertekin’e istinat edilen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin, inandırıcı birbirlerini destekleyen delil yada deliller mevcut değildir Avrupa insan hakları sözleşmesinin 6. maddesi 2. fıkrasında öngörülen masumiyet, suçsuzluk karinesinin doğal sonucu olarak ceza davalarında, bir kimseye suç istinadında bulunan şahıs veya makamın iddiasını kanıtlaması gerekir. Yani müddei iddiasını ispatla mükelleftir kısaca, sanık ilke olarak suç işlemediğini suçsuz olduğunu kanıtlamakla yükümlü değildir. Şüphe sanık lehinedir. Burada gördük, müvekkilim  iki günden bu yana müvekkilimize suçlu olduğunu iddia makamı iddia etti, ama ispat edebilmiş değildir. Müvekkilimiz suçsuz olduğunu ispat etmiştir, eğer burada bulunan sanık sandalyesinde oturan bu insanlar adalet mekanizmamız başka memleketlerde ki gibi jüri usulü olsaydı benim müvekkilim bugün tahliye olurdu, ama yine ben mahkemenizin yüce adaletine güveniyorum, müvekkilimin bugün tahliye olacağını düşünüyorum, ispat yükü iddia makamındadır dedik, var olan her türlü kuşku sanık lehine yorumlanmalıdır dedik, bakınız barbara mesuk jaborda ispanya davası kararı 6 Aralık 1998 seri no A no 146, sayfa 31 ve 33 paragraf 67-68 ve 77 bunun anlamı şudur, ispat yükünün iddia makamından savunmaya aktarıldığı durumda masumiyet karinesi çiğnenmiş demektir.  Avrupa insan hakları mahkemesi kararı vermiş, yine bakınız, Jonveri birleşik krallık davası kararı, 8 Şubat 1996 repir of jutkeis et deis 1996 1 sayfa 52 paragraf 54 kaynak Avrupa insan hakları mahkemesi kararları örnekler giles udrit sayfa 256, hal böyleyken her şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve birbirlerini destekleyen hiçbir delil yok iken, her türlü kuşku, her türlü şüphenin sanık lehinde yorumlanması emredici kural iken müvekkil  Hayrettin Ertekin’in 348 günden fazla bir zamandan bu yana tutukluluk halinin devam ediyor olması bizce usul ve yasaya aykırıdır. Müvekkile istinat edilen suçun, yatarı, infazı, ancak bu kadar olduğu kanaat ve düşüncesindeyiz, çünkü bir insan örgüt üyesi olsa, ancak ve ancak 2 sene 6 ay ceza ile cezalandırılabiliyor, sabıkasızsa başka bir şeyse yani ilk defa böyle bir suç işlemişse bizim müvekkilimiz nerdeyse 1 yıldan bu yana tutukludur. Bizce suçu işlenmiş olsa dahi kesinleşmiş bir suç karar olsa dahi mahkeme kararı olsa dahi bu infaz edilmiş durumdadır. Bu kadar olmamalıydı, ama tutukluluk hali bu kadar devam etti. Müvekkilin kendine istinat edilen suçların hiçbirini işlemiş değildir. Kaldı ki, istinat edilen suç ve suçlardan müvekkil Hayrettin Ertekin’in yapılan yargılama neticesinde mevcut delilere göre ve tüm dosyanın münderecatına göre, beraat edeceği kuvvetle muhtemeldir. Tek başına ikrarın dahi, başka yan delillerle desteklenmediği sürece, sanık aleyhine hüküm vermeye yeterli olmayacağı Yargıtay genel kurulu kararıyken elde telefon tapelerinden başka hiçbir delil yok, bu tapelerde suç teşkil etmemektedir, kaldı ki, müvekkilimin istinat edilen suçları işlediğine dair hiçbir ikrarı bulunmamaktadır. Müvekkil Hayrettin Ertekin’in tutuklanmasını ve tutuklu halini devam etmesini gerektirecek her türlü şüpheden uzak kesin, inandırıcı ve birbirilerini destekleyen deliller mevcut değildir. Her türlü kuşkunun, her türlü şüphenin sanık lehine yorumlanması genel kuraldır, tutuklu yargılamanın bir tedbir olmasına, asıl olan tutuksuz yargılama olmasına ve tüm dosya münderecatına göre, mahkemenin de, istisnadan kaçınmak suretiyle aslı olana itibar ederek müvekkilim Hayrettin Ertekin’in bihakkın bihakkın tahliyesine karar vereceği kanaat ve düşüncesindeyim müvekkil Hayrettin Ertekin’in sağlık sebepleri nedeniyle tahliyesini talep ediyoruz, bilindiği gibi yargılamanın ta başından beri müvekkil Hayrettin Ertekin’in kalp hastası olduğunu, tansiyon hastası olduğunu beyan ettik, tutuklamadan öncede bu konularda özel tedavi gördüğünü beyan ettik ve bugün müvekkil, o doktor raporlarını sayın mahkemeye sunmuştur. 27.10.2008 günlü duruşma sonunda, müvekkilimiz rahatsızlanmış, acilen hastaneye kaldırılmıştır. 28.10.2008 tarihli duruşmada da, müvekkil rahatsızlanmıştır. Müvekkilimin rahatsızlığı halen devam etmektedir. Haplar kullanmaktadır, mahkemeye de bunu gösterdi belgelerini de sundu, müvekkilimin ivedi ve acil olarak özel tedaviye ihtiyacı vardır. Yani bunları derken, bunu bir tahliye aracı olarak kullanmak istemiyoruz zaten dosya münderecatına göne müvekkilimizin cezalandırılması yönünde hiçbir şey yok, ama 348 gündür müvekkilimiz tutuklu, müvekkil Hayrettin Ertekin’in hayatı tehlikesi bizce söz konusu kanaat ve düşüncesindeyiz doktor değiliz, ama öyle düşünüyoruz, cezaevi şartlarında müvekkilin yeterli tedavi alma imkanı yoktur. Tutuklamadan beklenen amaç gerçekleşmiş olduğu kanaat ve düşüncesindeyim, tutuklu yargılamanın istisna, aslı olanın tutuksuz yargılama olduğundan, müvekkilim gibi özel tedaviye ihtiyacı olan bir insanın aslı olana itibar edilmek suretiyle tutuksuz yargılanması gerektiği kanaat ve düşüncesindeyim. mahkemenin de bu düşüncede olduğu kanaatindeyim. müvekkilimin sağlık problemleri ve sorunları müvekkil için hayatı öneme haiz tehlike arz etmektedir. Dosyamız münderecatı incelendiğinde, sağlık sorunları yaşayan cezaevi şartlarında yeterli tedavi alamayan tutuklu şahısların vefat ettiği herkes tarafından bilenen bir gerçektir. Müvekkil tutuklu kaldığı 348 günlük süre içerisinde aşırı kilo kaybına uğramıştır. Bu normal bir durum değildir. Müvekkilin sağlık problemleri kanaatimce hat safhaya ulaşmıştır. müvekkilim gerekli yeterli özel tedavisini yaptırabilmesi için, tahliyesine, tutuksuz yargılanmasını ve duruşmalardan vareste tutulmasını saygıyla arz ve talep ediyoruz, bilindiği gibi yukarda tekrar ettiğimiz gibi asıl olan tutuksuz yargılama olup tutuklu yargılama istisnadır. Müvekkilimin rahatsızlıkları kendisi için hayatı tehlike arz etmektedir. Hayatı tehlike içerisinde olan müvekkil Hayrettin Ertekin’in sağlık sebepleri nedeniylede tahliyesine karar verilmesini ayrıca saygıyla arz ve talep ederim asıl olan tutuksuz yargılama olan mahkemenin de istisnadan kaçınmak suretiyle asıl olana itibar ederek müvekkilimin tahliyesine tutuksuz yargılanmasına ve duruşmalardan vareste tutulmasına karar verilmesini saygıyla arz ve talep ediyoruz. müvekkile istinat edilen suçların maddi, manevi unsurların oluşmaması suç teşkil eden herhangi bir fiilinin olmaması, müvekkil aleyhine suç teşkil edebilecek herhangi bir delilin olmaması nedeniyle tahliye talep ediyoruz. Müvekkile isnat edilen suçların maddi, manevi unsurları oluşmamıştır. İstinat edilen suçları işlediğine dair yeterli delil yoktur. iddia makamının iddianamesindeki müvekkile istinat edilen suçların delillere telefon dinleme telefon tapeleridir. Telefon dinlenmesine ne zaman başvurabilir, elde edilen bilgilerin CMK’deki delil gücü nedir. Telefon dinleme tedbirine başvurulabilmesi için üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir, başka bir değişle muhaberat hürriyetine müdahale edilebilmesinin üç temel koşulu bulunmaktadır. Bu şartlardan bu koşullardan herhangi birisinin ihlali sonucunda elde edilen delil, hukuka aykırı delil niteliği taşıyacak olduğundan, ceza yargılamasında kullanılamayacaktır. Bunlar kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması, başka bir suretle delil etmenin mümkün olmaması ve telefon konuşmalarının dinlenmesi ve kayda alınmasına konu fiilin CMK 135. maddenin 6. fıkrasında sayılan suçlardan birisinin kapsamına girmesi olarak sınırlanabilir. CMK, söz konusu tedbirin uygulanabilmesini, bir suç dolayısıyla ceza soruşturması ve kovuşturması yapılması kapsamında şüpheli veya sanığın iletişiminin dinlenmesi koşuluna bağlamıştır. Böylece, CMK135 maddede, yukarıda saydığımız üç şart dışında kalan ve ön koşul olarak nitelendirebileceğimiz bir esası daha kabul etmiş olmaktadır. Şüpheli ve sanık kavramları CMK 2. maddesinde tanımlanmış olup, söz konusu tedbirin şüpheli ve sanık sıfatını taşımayan 3.’üncü kililer hakkında uygulanması hukuka aykırıdır. Hakim tarafından hakkın telefon dinleme tedbirine hükmedilen kişi, bu karar verilirken henüz şüpheli statüsüne girmediyse, yani Cumhuriyet savcılığı makamı tarafından hakkında soruşturma henüz başlatılmadı ise, hakim tarafından verilen tedbir kararı hukuka aykırı bir karar olacağından elde edilen delil de hukuka aykırı delil sayılacaktır. İletişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması ikincil ve son çare niteliğinde bir tedbirdir. Ama bizim iddianamemiz baştan sona telefon tapeleriyle doludur. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ikincil ve son çare niteliğinde bir tedbirdir. başka türlü delil elde etme imkanı olması gerekir, başka türlü delil elde edebilme imkanı var ise arama, el koyma, yakalama vesaire telefon dinleme tedbirine başvurulamaz, iddianame içeriğinin telefon dinleme kayıtlarıyla dolu olduğu görülmektedir. Başka türlü delil elde etme imkanı var iken, ki bu delillere de başvurulmuştur yakala, el koyma vesaire telefon dinlenmiş ise, yapılan dinlemeler usul ve yasaya aykırıdır kanunsuzdur, yasal değildir yasaya aykırı olarak yapılan dinlemeler elde edilen telefon tapelerindeki kayıtlar delil olarak kullanılamazlar, delil olarak karara esas alınamazlar, burada tutuklu olarak yargılanmakta olan şüpheli sanık müvekkil Hayrettin Ertekin hakkında ve aleyhine her türlü şüpheden uzak birbirini destekleyen kesin, inandırıcı bir delil elde edilemediğinden, dinleme tedbirine başvurulmuştur. İddianamenin temeli, telefon dinleme tapelerine dayanmaktadır. Başka delilin bulunmadığından bu tedbire başvurulabilir çünkü CMK başka türlü delil elde etme imkanı yoksa tabirini kullanmıştır. Başka türlü delil elde etme imkanı var iken, telefon dinlenmiş ise, yapılan dinlemeler usul ve yasaya aykırıdır, kanunsuzdur, yasal değildir. Yasaya aykırı olarak yapılan dinlemeler delil olarak kullanılamazlar delil olarak karara esas alınamazlar yukarıda arz ve izah eden sebeplerle, müvekkil Hayrettin Ertekin’in yargılama sonunda beraat edeceği kuvvetle muhtemeldir. Tutuklamanın şüpheli sanığı koruyan bir tedbir olmasına tutuklamadan beklenen amacın gerçekleşmiş olmasına ve tüm dosya münderecatına göre tutuklu şüpheli müvekkil Hayrettin Ertekin’in bihakkın ve bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim, yine müvekkil Hayrettin Ertekin 348 gündür tutuklu bulunan müvekkilim telafisi imkansız zararlarla karşı karşıya kalmış olup, bugüne kadar mağdur olmuştur. Mahkemenize sunduğu geçen yıl ve bu yılın vergilerini gösteren vergi verdiği bir belge verdi iki tane o belgelerden de anlaşılıyor ki, gerek ekonomik yönden, gerekse buradaki sağlık sebepleri nedeniyle telafisi imkansız zararlarla karşı karşıya kaldığı mahkememiz tarafından da malumdur, bilindiği gibi tutuklu yargılama istisnadır. Asıl olan tutuksuz yargılamadır. Evet diyoruz ama böyle maalesef böyle yasa böyle diyor 20 oldu sizde öğrenmiş oluyorsunuz mahkememizin istisnaya değil asıl olana itibar ettiğini biliyoruz, 348 gündün müvekkilim tutuklu bulunmaktadır. İstinat edilen suçun yatarı infazı da ancak bu kadardır. 348 gün hapis yatmış olmak infazın tamamlanmış olması demektir kanaat ve düşüncemize göre kaldı ki istinat edilen suç ve suçlardan müvekkil Hayrettin Ertekin’in yapılan yargılama neticesinde mevcut delillere ve tüm dosya münderecatına göre beraat edeceği kuvvetle muhtemeldir. Müvekkilimin kim olduğu bellidir, sabit ikametgah sahibidir. Delilleri karartma durumu yoktur, müvekkil işadamı olup kaçma durumu yoktur delillerin tamamı toplanmıştır. İstinat edilen suçları işlediğine dair hiçbir ikrarı yoktur tek başına ikrarın dahi başka yan delillerle desteklenmediği sürece sanık aleyhine hüküm vermeye yeterli olmadığı Yargıtay ceza genel kurulunca sabittir. Müvekkil Hayrettin Ertekin’in tutuklanmasını ve tutukluluk halinin devam etmesini gerektirecek her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı bir birlerini destekleyen deliller mevcut değildir. Her türlü kuşkunun, her türlü şüphenin sanık lehine yorumlanması genel kuraldır. Tutuklu yargılamanın tedbir olmasına asıl olanın tutuksuz yargılama olmasına toplanan delillere ve tüm dosya münderecatına göre asıl olana itibar edilerek, müvekkil Hayrettin Ertekin’in bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim, yine sosyo ekonomik ve siyasal konumları dikkate alınarak haklarının zedelenmemesi için Ergenekon soruşturması şemasında yer alan üzerleri kapatılmış isimlerin açıklanmamasını dair verilen 03.02.2009 tarihli ara kararına biz itiraz ederiz, şöyle ki hukuk önünde herkes eşittir, tutuklu ve tutuksuz olarak haklarında dava açılan sanıklar ile isimlerinin açıklanmamasına karar verilen kişiler yasa önünde eşittir. Biz onları tutuklanmasını istiyor değiliz bilakis burada tutuklu bulunanlarında tahliyesini isteriz, benim müvekkilim  sosyoekonomik ve siyasal konumu itibariyle kanun önünde üçüncü sınıf vatandaş değildir, 348 gündür gazetelerde terör örgütü üyesi, terörist diye lanse edilip 348 gündür tutuklu bulunmaktadır. 03.02.2009 tarih ara karar gereği tam yapılmalı ve tutuklu sanıklarda sosyoekonomik ve siyasal konumları gereği tahliye edilmelidir. Bunun akabinde tüm liste açıklanmalı ki, kamuoyu bu davada neyin kimlerin yargılandığını öğrensin, burada yargılanmakta olan tüm sanıkların ortak noktalarının vatanseverlik olduğu görülsün, bilinsin, aksi halde yargılama kadük kalacaktır, hiçbir zaman adil bir karar verilemeyecektir, bu millet tarihin derinliklerinden beri kanun önünde eşitlik ilkesini kabul etmiştir. Bizlere insanlık ve hukuk dersi vermeye kalkan batı toplumlarında engisizyon mahkemeleri ile halka zulüm ve insanlık suçları zulüm yapılırken, Osmanlı devletinin en ihtişamlı zamanında cihan fatihi unvanını alan Fatih Sultan Mehmet han mahkeme önünde bir ecnebi ile azınlık vatandaşıyla eşit şartlarda yargılanmıştır. Projeye uygun hareket etmediği gerekçesiyle bir Rum mühendisin eli kesilir bilindiği gibi hikayede, Rum mühendis Cihan padişahını şikayet eder zamanın mahkeme heyetine, mahkeme heyeti celp eder, cihan padişahı gelir sanık sandalyesine oturur, elleri kesilen mühendis şikayetini belirtir, cihan padişahı Fatih’e sorar mahkeme başkanı ne diyorsun cevap verir, ama yeterli bulmaz, mahkeme kararında Fatih Sultan Mehmet hanında ellerinin kesilmesine karar verilir, fakat o zaman ki kararda bir şey daha vardır eğer diyeti şikayetçi diyeti kabul ederse elleri kesilmekten kurtulur, böyle bir şeyde var, o günkü mahkeme ya o günkü yasalarda bu adaleti gören ecnebi mühendis aman der aman ben cihan padişahının ellerinin kesilmesini istemem, adaletin olduğunu gördüm, diyeti kabul ediyorum der ve diyeti kabul eder, mahkeme karara bağlar, fakat orda şöyle bir konuşma geçer Fatih Sultan Mehmet han o ihtişamlı duruşuyla cübbesinin altından bir kılıç çıkarır, ey başkan der işte o zaman başkan mıdır, kadı mıdır, eğer ki adil davranmayıp beni padişah diye sanık sandalyesine oturtmasaydın, şu kılıçla senin kafanı vuracaktım der, ordaki bunu duyan mahkeme başkanı, ey padişah der, eğer ben padişahım deyip sanık sandalyesine oturmasaydın ve oturduğu döşeği kaldırır, ordan bir yılan çıkarır, yılanın boğazını tutar kobranın şu yılanla seni sokturup öldürecektim der oda öyle bir cevap verir, şimdi bakın eşitlik ilkesine koskoca bir padişah yargı önünde nasıldır, nasıl cevap vermiştir yargı ona nasıl cevap vermiştir. Bizde mahkemenizin tüm bu anlatılanlar nazarı dikkatinde böyle adaletli bir mahkeme olduğu kanaat ve düşüncesindeyiz, delillerin müşterekliği, adil yargılanma ilkesi, yüzyüzelik ilkesi, kanun önündeki eşitlik ilkesi, silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmemelidir diyoruz, toplanan delillere tüm dosya münderecatına göre, müvekkil Hayrettin Ertekin’in bihakkın yada uygun görülecek şekilde tahliyesine karar verilmesini, saygıyla arz ve talep ederiz efendim, teşekkür ederim”

Mahkeme Başkanı " bu arada savunma sırasında, bir kısım sanıklar müdafilerinden avukat Hasan Gürbüz, Gönül Kerinçsiz, Hanefi Atlaş ve Mehmet Tolga Akalın’ın geldiği görülmekte huzurdaki yerine alındı.
Saatin 17.00 olduğu görüldü,
Dosya incelendi 
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Oturuma 06.02.2009 günü saat 09.30’a kaldığı yerden devam edilmek üzere ara verilmesine oybirliği ile karar verildi.05.02.2009

BAŞKAN-20909   ÜYE-28298   ÜYE-32346      KATİP 123036



***

48 CELSE DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 9

48 CELSE  DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 9


Sanık Hayrettin Ertekin "hayır efendim ben o dediğiniz tarihteki sayın başkanımıza bu konuyla ilgili hücrede olduğumu ve konuşma yapmadığımı saatleriyle beraber belgeledim ve verdim o konuşmayı ben yapmadım o konuşmanı geçtiği böyle bir şey yok öyle bir iddia edildiği konuşma yoktur bu Abdulmuttalıp Tonçer’in yani Ali olarak söylendiğini sayın savcımız Mehmet Ali Pekgüzel’in odasında ifade verirken bu silah dedi hayrettin bey bu silah nedir dedi glock bir silah yakalanmış sizde dedi dedim ki efendim ben glock silah bana polislerde sordular ama o silah dedim benim değil ben o silahı bulunduğu yeri söyleyin dediler ki böyle böyle yerde bulduk bir atölyede çekmecede orası bana ait değildir dedim orası Ali’nindir dedim Ali’ye sorun peki o zaman dedi şu olayı kapatalım zaten bir şey yok senin sorgunda Aliyi çağırın dedi avukatlardan bir tanesi dışarı çıktı oğlumu aramış ve Ali’yi atölyesinden çağırmışlar mahkemeye gelmiş ben görmedim Ali’yi orda da görmedim biz nezaretteydik 6 kişiydik o gün Vedat Yenerer, Orhan Tunç gibi insanlarla biz aşağıdaydık ben o Ali’yi falan görmedim Ali’yi ben ta Kandıra cezaevinde bana gelip gardiyanın işte biri var Abdulmuttalıp Tonçer diye seni tanıyormuş buraya yanına gelmek istiyor alalım mı güvenilir birimidir deyince hayırdı o niye tutuklanmış dedim dedi ki örgüt üyesi güldüm acaba PKK’dan mı çünkü daha önce PKK’da küçük yaşta kandırılmış dağa götürülmüş öyle biri olduğunu ama PKK’nın onu bulamayacağını da bildiğim için çünkü ismi değişik ve ben öyle gördüm onun haricinde görmedim buna sayın savcımızın lütfen cevap vermesi lazım orda da böyle bir şeyin olun olmadığını”

C.Savcısı Nihat Taşkın “bu size okuduğum görüşmelerden birisi kısa mesaj şeklinde diğeri de sesli görüşme yani bu doğrulanabilir bir şekilde “

Sanık Hayrettin Ertekin "peki tamam sesi lütfen sayın mahkeme dinlesin bana ise ki o ses bana ait değil oğlum konuştuğunu söylüyorlar oğluma konuştuğunu söylüyorlar oğluma konuşturduğunu söylüyorlar benim değil o ses ama mesaj ben çekmedim benim hücreye konduğum saat belli hangi saate koydum eğer bana mesaj getirdilerse veya bir ilaç verip uyuttularsa bir mesaj yazdırdılarsa suç işlemişlerdir demektir ben böyle bir mesaj çekmedin sayın savcım “

C.Savcısı Nihat Taşkın “21.02.2008 tarihli görüşmenizde sizden Hayrettin şu Yargıtay ı takip edin ya sözleriyle yardım eden kişiye komutanım ediyoruz o dosya biliyorsunuz şeye gitti daireye gitti 2’inci daireye gitti devamında da komutanım acaba bunlarla zamanında mücadele etmedik şimdi mücadele edeceğiz inşallah diyorsunuz benzer şekilde birçok dava takip işini yaptığınızda anlaşılıyor bu görüşmede sözü edilen dosya takip işini anlatır mısınız “

Sanık Hayrettin Ertekin "dosya takip etmiyorum daha önce anlattım bu konuyu bahsettiğim kişi Ethem Erdağ’dır bizde danışman bizim danışmanımız komutanımız Ali Turan Ankara’daki avukata onunla ilgili dosyasının avukatı odur askeri Yargıtay’daki davasının askeri şuraya çok az kaldı o dosya orda onaylanırsa terfi sırasına girmez diye kendisi biran önce o dosyanın dilekçe verilmesini davanın erken sonuçlandırılıp 200 milyon liralık bir dava yani Elazığ’da kolordu komutanı olduğu dönemdeki 200 milyon liralık bir davadan onu iftira atan bir uğraşmadık dediğim insan bir tane başçavuş yani böyle 200 milyonu duvar yaptırmış, perde alacağına duvar yaptırmış bunu da işlem dışı diye askeri Yargıtay da 200 milyon lira yüzünden terfisi engellendi avukatı da benim tanıştırdığım hiçbir bedel almadan bakan Ali Turan’dır rica etmiştim Ali beye olay budur daha bunu detaylıca anlatmıştım benden rica etti kendisi bende Ali Turan beye telefon açıp paşamla bir numarayı verin görüşün bunu takip edin de askeri şuradan önce çıkarsa eğer şurada orgeneralliği engellenmez terfi eder diye düşünmüştük o başka bir şey yok”
C.Savcısı Nihat Taşkın “2001 yılında başka bir suç nedeniyle yakalanan Tuncay Güney’den 11 sayfalık isminizin yazılı olduğu illegal olayla ilgili gelen raporum şeklinde bir belge ele geçmiş siz bundan bahsettiniz Tuncay Güney’i tanımadığınızı söylerken huzurda bu kişiyi zaman gazetesine yaptığınız ziyarette gördüğünüzü “
Sanık Hayrettin Ertekin "Zaman değil efendim Samanyolu Tv orda gördüm ama bu belge melgeyle bir alakası yok orda sadece heyetle gittiğimizde kapıda karşıladığını bizde kartımızı verdik kendisine o bizi arayıp daha sonraki bir olayla ilgili televizyona çıkarmak istedi çıkmadım benim televizyona çıkmayacağımı o raporu ben yazmadım Kutlu Savaş’ın raporudur ama ismim yazılmış oraya o imzam yok imzam yok o raporun içeriğini ben biraz okudum keşke ben o kadar güzel rapor yazabilecek kabiliyette bir insan olsam eğer onu yazdığım söyleniyorsa ben kabul edeyim sayın başkanım  o güzel bir rapor memleketin meselelerini anlatıyor ama ben yazmadım altına ismim yazılmış Adil Serdar Saçan’ın yaptığını tahmin ediyorum çünkü Adil Serdar Saçan oradaki bazı insanları bazı suçlanan insanları bana karşı yönlendirmek için onu yaptırmış olabilir çünkü Adil Serdar Saçan hakkında şikayette bulundum ağır cezada yargılanıyor iki defa bir Fatih Cumhuriyet savcılığına birde İstanbul adliyesine çünkü bana olmadık işkencelere, olmadık zulümler yaptı bu Ümran Üzümcü meselesi yani tanık olarak kuyumcu eksperi olarak gittiğim davaya beni sokmaya çalıştı ondan dolayı oradaki insanları benim üzerime salmak için yapmış olabilir başka bir karalamadır ben ona şuan imza bile atarım o rapora”
C.Savcısı Nihat Taşkın “Abdulmuttalıp Tonçer ne zamandan itibaren yanınızda çalışmaktadır”
Sanık Hayrettin Ertekin "yanımda çalışmıyor orada bir kendisine “
C.Savcısı Nihat Taşkın “yanınızda dır diye “
Sanık Hayrettin Ertekin "benim değil oğlumun o işyeri Metro kuyumculuk benim değil”
C.Savcısı Nihat Taşkın “siz kendisine bir ücret ödüyor musunuz “
Sanık Hayrettin Ertekin "hayır bir ücret ödemiyorum kendisi atölyedeki tamirat yapıyorlar o tamirattan pay alıyor ve kendiside o tamirat kendisine sorun efendim bunu kendi açıklasın ordan para kazanıyordur herhalde ki bizde zaman zaman ailesine yardım ediyorduk niye yardım ediyorduk bayramda çoluğu çocuğu geldiğinde yardım ediyorduk eksik kaldığı zaman başkasına muhtaç olmasın yani bir insanı olarak başkasına muhtaç olmasın bu Türkiye Cumhuriyetine hizmet etmiş bu çocuk Türkiye Cumhuriyetine hizmet etmiş komutanların taktirini kazanmış ve komutanları evlendirmiş ordu evinde düğün yapmış bunu bana gönderen komutanın söylediğini söylüyorum kendisi sorabilirsiniz kendisi bana söylemedi biz bunu evlendirdik bu çok iyi bir çocuk askerliğini de yaptı temiz bir çocuk bunu al sen seversin bak gelsin elini öpsün geldi “
C.Savcısı Nihat Taşkın “haklı olarak bu size biraz önce okuduğum telefon görüşmesi kısa mesajdan size ait silahın onun tarafından üslenilmesi zaten bu konuda davada açılmış böyle bir şüphe doğuyor siz Abdulmuttalıp Tonçer’in Bursa’ya sizin arabanızla gidip gelecek benzin parasını dahi denkleştiremeyeceğini söylediniz glock marka silah ona aitse bunu nasıl temin etmiş olabilir “
Sanık Hayrettin Ertekin "ha söyleyeyim ben kendisine bunu sordurdum avukatlar aracılığıyla birinden almış bu silahı herhalde bir para bir bedel karşılığı öyle söylemiş avukatıma o parasını vermemiş herhalde bildiğim kadarıyla vermemiş veya vermiş kendisine sorun onu da bilmiyorum glock marka silahlar 1000 dolara falan satılıyor veya 1500 dolara satılıyor parasını vermemiş ben glock marka silah alsam kendim silah taşımaya haiz birisiyim satın alırım niye illegal silah alayım ki ruhsatlı olarak alırım ayrıca da kendisi Bursa’ya benim arabamla giderken benim haberim olup olmadığı konusunda da endişe var bana söylediğini söylüyor ama ben arabayla git dediğimi hatırlamıyorum o öyle söylüyor arabayla git dediniz diyor ama ben arabayla git dediğimi hatırlamıyorum her halde eşini gezdirmek için veya öyle bir şey için gitmiş olabilir veya o gün öyle bir canı gezmek istemiştir ordaki diğer çalışanlarla beraber bir koordine yapmışlardır gitmişlerdir yoksa Bursa’ya 800 milyon lira parayı almaya gitmez ve para aldıktan sonrada zaten benzinlen kendisi harçlık yapmış o şeyi bana getirmiş bir para yok bir senet varmış senedi iade etmiş Faruk’un abisi Faik bizde şuan çalışıyor Faik o kardeşinin hesabını kapatmak üzere Ali ile antlaşmışlar Ali’de gitmiş almış getirmiş parayı benim bundan haberim yok ben bunu duydum sadece “
C.Savcısı Nihat Taşkın “Teşekkür ederim sayın başkanım “
Mahkeme Başkanı " sorusu olan “
Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi” İddianamenin 156’ıncı sayfasında savcıların şöyle bir iddiası var örgüt üyelerinden Hayrettin Ertekin’in kontrolünde olan Business kanalı örgütün kontrol altına aldığı tespiti yapılmış sizce bu doğru mudur bu kanal ile ilginiz nedir, sözde örgütten yargılanan kişilerin bu kanal ile hizmet ilişkisi ortaklık, danışmanlık buna benzer herhangi bir ilişkisi var mıdır. Veli Küçük’ün kanal ile bu televizyon kanalı ile bir ilişkisi var mıdır”
Sanık Hayrettin Ertekin "sayın başkanım  böyle bir şey olabilir mi Veli Küçük kanalın yerini bilmez lütfen söyleyin kanalın yerini biliyor mu, kanalın adını biliyor mu kanal benim burada hiç kimse bilmez kanalın benim kanalım yeni alınmış 1.5 yıldır yayın yapıyor ve örgüt mörgüt bırakın ekonomi kanalı, film oynatır hiçbir şekilde örgütü bırakın Ergenekon’u e’i içeri giremezler böyle bir şey yok bu ticari olarak alınmış para kazanmak için Türk hava yollarından Ülker’den, Puaş’tan reklamlar alan hafta sonlara İngiltere birinci ligi, ispanya, Hollanda liglerini yayınlayan bir kanaldır radyosu da vardır alt katta da gazete çıkartıyoruz kesinlikle eğer bir kişi çıkarda buradan ben bu kanala gittim bu kanalın adını biliyorum Hayrettin Ertekin ile görüştüm bu kanalı Allah aşkına böyle bir şey yok nerden çıkarıyorsunuz böyle bir şeyi bu kanal benim kimse ortak değil bu kanala kimsenin şeyi değil kimse bilmez bu kanalı “
Sanık Kemal Kerinçsiz” bu kanalı Cumhuriyet gazetesiyle ulusal kanalla veya Aydınlık dergisiyle herhangi bir ilişkisi var mı?”
Sanık Hayrettin Ertekin "hayır efendim Cumhuriyet gazetesini sadece ben okuyucusuyum Cumhuriyet gazetesinin yerini bilmiyorum, Cumhuriyet gazetesini ben çocukluğumdan beri ailemize alırız okuruz başka rahmetli Uğur Mumcu’nun yazılarını okurdum onun haricinde ben gazeteyle ne alakası olabilir ne başka kanal dediniz hangisi“
Mahkeme Başkanı " aydınlık dergisi”
Sanık Kemal Kerinçsiz “ulusal kanal, cumhuriyet gazetesi”
Sanık Hayrettin Ertekin "hayır efendim ben Doğu Perinçek beyin ifadesinden dinledim Aydınlık dergisiyle kanallarının olduğunu ve ben inanın ben o kanalın yerini de bilmiyorum o kanalla hiçbir irtibatım bağım olamaz onların yayın politikası farklı onlar konuşma yapıyorlar sürekli biz rakamlar, ekonomi yapıyoruz bizim farklıyız biz Kemal bey böyle bir şey yok”
Sanık Kemal Kerinçsiz “efendim sorum bu kadar yalnız bir tespiti vardır o doğrudur Fener Rum patrikhanesinin önünde 2005 yılının 10’uncu ayında zannediyorum veya 11 ayında yapılan bir basın açıklamasında kesinlikle kendisi yoktur ben fotoğrafı da eklerde gördüm o fotoğraf kardeşim Mustafa Ertekin’e aittir Mustafa Ertekin milliyetçi işadamlarını temsilen bulunmuştur teşekkür ederim”
Sanık Güler Kömürcü Öztürk söz istedi verildi” Sayın Ertekin İstanbul emniyet müdürlüğünde hangi birimde sorgulamanız yapıldı, yani organize şube müdürlüğü mü, terörle mücadele müdürlüğü mü “
Sanık Hayrettin Ertekin "Sözlü olarak yapıldığı yer beni mülakat diye çıkardıkları kamaralı oda terörle mücadeleydi, daha sonra aradan bir ellerimi böyle bağlayarak başka bir yere götürdüler orası da Lütfü bey kapıda oturuyordu o ben girerken orası organize şubeydi herhalde tahmin ediyorum organize şubede yazıma başladıkları yer oraydı, fakat kurguyu bana işte sizinle ilgili sözleri orada söylediler, ben kabul etmedim, tanımadığım insan hakkında”
Sanık Güler Kömürcü Öztürk “şimdi öğleden önceki yaptığınız savunma sırasında pardon sayın başkanım  size polis ifadenizi okurken yaptığınız bir açıklamada bir soru üzerine açıklamada şahsımla ilgili size yaklaşık 100 sayfalık suçlama belgelerinin gösterildiğini söylediniz ve sizin bunu kabul etmediğiniz tutanaklarda var, yaklaşık bir 50 dediniz sonra yaklaşık 100 dediniz “
Sanık Hayrettin Ertekin "şu kadar bir saymadım efendim saymadım sayın başkanım  saymadım”
Sanık Güler Kömürcü Öztürk” var tutanaklarda zaten bununla ilgili ben özellikle İstanbul emniyet müdürlüğüne soru sorulmasını talep ediyorum ki heyetinize de burada dilekçe olarak sundum çünkü buruda hem şahsım hem ilgili makamlar çok ciddi bir zan söz konusu yada ben şahsımla ilgili zorlamayla yapılan bu yüz sayfalık, elli sayfalık tutanaklardan bakabiliriz sayfası önemli değil, suçlamaların ne olduğu yada bu konunun açıklığa kavuşmasını istiyorum ikinci olarak birde açıklama yapmak belirtmek istiyorum yüksek izninizle, bir telefon konuşmasında Hayrettin Ertekin bir numaranın kankasıdır diye etrafta dolaşıyormuş ve dolandırmadığı kalmadı gibi bir ifademin geçtiği söz konusu, evet böyle bir telefon konuşması vardı ve şahsıma aittir ordaki bir numara spekülasyon konusu olmaması için açıklayalım ben gazeteci ve yazarım ve bana çok sayıda kulis gelir, iddia gelir akşam gazetesinde yaklaşık 11 yıldır yazdım ve hiçbir zaman bu arada parantez içi onu de belirteyim görsel medyada çalışmayı düşünmedim ki bizim gurubumuzda Show tv skay vardı çalışmak istesem kendi gurumuzda çalışırdım yani Business kanalla ilgili bir hiçbir zaman çalışmayı düşünmedim böyle bir zemin olmadı bana gelen kulislerde bir numara diye bahsedilen hükümetin bir numarası sayın başbakan ile Hayrettin Ertekin’in belirli çevrelerle sayın başbakanla yakın olduğunu söylediği bir numara diye kaseden de hükümetin sayın başbakandır ve kendisinin sayın başbakanla çok samimi olduğu bu samimiyeti iddiasıyla da işte belirli ilişkiler, ekonomik ilişkilerde kullandığı iddiası bana ulaştırıldığı için bu kulisi, bu iddiayı telefonda tekrarladın teşekkür ederim çok mersi”
Sanık Hayrettin Ertekin "sayın Güler Kömürcü doğru söylemiyor bir numara dediği kişi Yaşar Büyükanıt’ı kastediyor. Ethem Erdağ bana söyledi Erhem Erdağ’ın arkadaşı olan paşada geldiler söylediler Güler Kömürcü ile senin bir problemin var mı dediler hayır yok dedim tanımıyorum hiç görmedim dikkat et ona dediler biz Amerika’da tanıştık dediler kendisiyle dikkat et dediler başbakanı kastetmedi başbakan bir numara değil başbakanı ben tanıyorum sayın başbakanı ben 11 yıl aynı İstanbul belediye başkanlığından 11 yıl aynı vakıf taksim cami vakfından her hafta toplantıya katıldık doğru söylemiyor”
Sanık Güler Kömürcü Öztürk” bakın ben bir iddiayı dile getirmiyorum burda bahsedilen bir numarayı iddiası da iddianame” 
Sanık Hayrettin Ertekin "hanım efendim doğru söylemiyorsunuz”
Sanık Güler Kömürcü Öztürk” izin verir misiniz lütfen burada bahsedilen iddianamedeki anlamındaki değildir efendim ekonomi dünyası, siyaset dünyasında öyle bir kurumda tüzel kişilik olarak baktığımızda Koç holdingin bir numarası atanmış kişidir. Baktığınızda heyetinizin bir numarası şahsınızsınız dolayısıyla da ki buradaki bir numara iddianame konusu bir numarası değil kastedilen burada kastedilen sizin bana aktarılan kulisle sizin ekonomik ilişkilerinizi takip ederken başbakan ile de samimiyim diye bunu argüman olarak getirdim bu kadar”
Mahkeme Başkanı " aktarılan bir beyan “
Sanık Güler Kömürcü Öztürk” evet beyan teşekkür ederim “
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese " sizi duruşmalar sırasında bir 360 rakamından söz ettiniz yani bunu bir açar mısınız nedir bu 360 rakamı neyi ifade ediyor bir duruşmada böyle bir beyanınız oldu yanlış hatırlamıyorsam “
Sanık Hayrettin Ertekin "hatırlamadım sayın başkan 360 ha açayım sayın başkanım  pardon benim aldığım bir duyum Türkiye Cumhuriyetinde bir PKK’ya af konusu gündeme getirildiğini, bunun bir büyük proje olduğunu bu Türkiye’deki sivil dinamitlerin internette gazetelerde, televizyonlarda yazı yazan insanları, gazetecilerin toplum dinamitleri dediğimiz ön plana çıkmış insanların işte emekli generaller, öğretim üyeleri, akademisyenler Türk milli duygularını ulusalcı denen insanları, yani Doğu Perinçek gibi liderleri bunların bu olaya karşı çıkabileceğini,  bunların Türkiye’de toplamının 360 kişi olduğu, bu kişilerin tamamı Amerikan büyükelçiliğindeki çalışan sosyologların ve ajanların hazırlayıp hükümete verdiğini, karşınıza çıkabilecek bu insanları ancak siz bir şekilde susturabilirisiniz diye bu projeyi hazırladıklarını, bu projenin içinde bu insanları örgüt gibi tek tek alarak toplayarak, böyle bir Ergenekon diye şey gibi toplayarak, bunları çoğunu cezaevinde yıldırarak, ailelerini perişan ederek, korku dağlarını adada yatan bölücü çete başını bir kanunla afla, ömür boyu müebbet hapsini müebbet hapse çevirerek, 20 yıla düşürüp 6 yıl son kalan cezasını da açıkta adadaki açık yerde 6 kişiyle arkadaşlarıyla geçeceğini, ondan sonrada kendisini Türkiye’yi terk etmek kaydıyla bir af çıkarılacağını ve zaman zarfında da Türkiye Cumhuriyetinin zorla kabul edebileceği bir birleşmiş milletlerdeki Kürt devletinin kurulacağını, bu projenin içinde Ak partinin yer alacağını bunların hepsi benim bulunduğum bir ortamda konuşulmuştu. bunları ben doğruluk derecelerini cezaevinde ziyaretime gelen insanlarla mektuplarla sorarak kim kimdir taşları yerine koyarak nasıl olduğunu kimlerin alacağını, hangi kişilerin alınacağını bu işte medya bölümünün kimlerin yapacağı söylendiği zaman ben bir oturdum şey yaptım liste yaptım. cezaevinde masamda liste yaptım tarih tarih hepsini uydu, kimlerin alınacağını ben mesela çıktım yüce mahkemenize dedim ki iki hafta sonra şu şu insanlar alınacak, zabıtlarda var. İstanbul’a gelen istihbarat şube müdürünün getirdiği araçlarla şu şu kişiler alınacak, söyledim ve aradan 6 gün sonra operasyon yapıldı ve o kişiler alındı, ben rüyamda bunu görmedim, kendi düşüncelerimin, doğruluğunu nerelere geleceğini hepsini gördüm ben ona istinaden bu 360 kişinin tamamlanacağını düşünüyorum. bu işle görevli savcılarımızın da dikkatini çekmek istiyorum. 
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese" bu bilgi belgeye nereden ulaştınız “
Sanık Hayrettin Ertekin "belge değil efendim bu bilgi biz Amerika’da stratejik araştırma yapan bir arkadaşımızın Ali Koçak isimli arkadaşımızın Amerika’dan restoranı var orda bir üniversite de akademisyen kendisi, bir ziyaretime gelmişti ziyaretime geldiğinde başbakan yardımcısı şu an devlet bakanı olan kişiyle sohbetlerini onların orda sohbetleriyle ilgili benim buradaki yaptığım sohbetle ilgili bir yemek yiyorduk, bu yemekte bunlar konuşulmuştu ben tutuklanmadan çok çok önce bu olayın böyle bir olay olacağını ben baktıkça da oraya doğru o kişilere doğru gidiyor hatta buradan söylüyorum Ankara’da iki tane hakim, İsmail Hakkı Karadayı, Kıvrıkoğlu, ondan sonra Korkut Eken, Mehmet Ağar alınacağını söylüyorum bir ama bir haber bir yerden bir yere haber gittiğini de biliyorum Türk silahlı kuvvetlerine tarihi sorumluluk ve hükümlülükler yüklemeyin, bunun vebali altında silahlı kuvvetler kalır, buna fırsat vermeyin diye bunun belki kısıtlamaya gidilebilir diye düşünüyorum yüce mahkemenizin dikkatine “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese" teşekkür ederim”


Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Lütfi İşbulan söz istedi ”sayın başkanım ben savunmama geçmeden önce, en son yapacağım tahliyeye ilişkin olması nedeniyle bir 6136 sayılı yasaya muhalefetten müvekkil hakkında müvekkil Hayrettin Ertekin hakkında bir dava açılması nedeniyle her ne kadar sorgusu yapılmamış olsa bile, belki bizim tahliye talebimizi ilgilendirmesi nedeniyle Abdulmuttalip Tonçer huzurda bu silah tabanca glock dedikleri silah olayını lütfen kendisinden sorun, bu silah kendisine mi aittir ne şekilde nerden almıştır, ondan sonra ben savunmama geçeyim sayın başkanım  bunu yani sorgusu yapılmamış “

Mahkeme Başkanı " savunması alınmamış ki daha onunda suçlandığı konudur o, yani birlikte her ne kadar müvekkilinizi de ilgilendiriyorsa da kendisini de ilgilendiriyor, Lütfü bey çünkü kendiside aynı konuda suçlanıyor malum“
Av. Lütfü İşbulan “ evet efendim sayın başkanım ben bu iddianamenin hiçbir şekilde siyasi yönünü üzerinde durmayacağım, çünkü ben yıllarsa bürokrat olarak görev yaptım ve bu şeyimde halen devam ediyor, siyasi hususu durumu hususunda konuşmak istemiyorum siyasetçi değilim, onun için bu işin siyasilere bırakılması yönünde tarafındayım ve şunu da belirtmek istiyorum, sayın Doğu Perinçek beyi dinlerken hakikaten bir siyasetçi olduğunu burada çok daha iyi anladım, hele o bayrak merasimleri beni de duygulandırdı, benim başımdan da geçen böyle bir doğuda bayrak meselesi vardı, bir okulda bayrak göremedim neden bu bayrak burada yok dediğimde bana dediler ki bu bayrak buraya çekilirse biraz sonra bayrak inecektir. Bu bayrağı ben diktirdim okula keşfe gittim dönüşte bayrağın yine yerinde olmadığını gördüm doğu bey gerçekten çok mücadele vermiş bu konuda, hele bir bayrağın yere düşmemesi için duygulandığı anda benim gözlerimde doldu, bende duygulandım çünkü hepimiz Türk insanı olarak bu duygularla büyüdük yetiştik. ben öncelikle müvekkilimin böyle telaşlı halinden dolayı sizlerden özür diliyorum, ben her zaman şunu söylüyorum. Türk yargısına güveneceksiniz, hiçbir zaman sizlerden böyle bir şüphemiz olmadı, olması da mümkün değil, ben müvekkilim Hayrettin Ertekin’in bir sosyal durumunu çok kısa olarak tahlil etmek istiyorum, şimdi kendisi bir Ergenekon ismiyle var olduğu iddia edilen bir terör örgütünün üyesi, olduğu, bu örgüte para sağlayan ve finansal ilişkilerinde yer alan bir kişi olarak gördük. Şimdi Hayrettin Ertekin kimdir kendisi çok geniş bir şekilde anlattı, ben satırbaşları olarak belirtmek istiyorum. baba mesleği olan kuyumculukla iştigal etmiş. Çalışkan, müteşebbis, araştırıcı bir kişiliğe sahip olan kimsedir gerçekten özel yaşantısı son derece mazbut ve özenlidir. 1999 yılında bir depremde eşini kaybetmiş ve geride kalan oğluna hem annelik, hem de babalık yapmış. bu güne kadar ve şimdiki eşiyle yeni evlenmişlerdir.  Ataerkil, devletini ve milletini seven, hakikaten bu milletin bölünmez bütünlüğü için mücadele eden bir insan, evet böyle yapıda bir insan, yani Cumhuriyet ve ilkeleri ve demokrasiye aşık bir insan, kendisinin belirttiği gibi alkol, sigara bilmez, ben kendisini 20-25 seneden beri de bir aile dostu olarak tanıyorum, gerçekten böyle bir alışkanlıkları yoktur, sadece bir kusuru var okumak, araştırmak ve bunu internet ortamında dostuna ve tanıdıklarıyla bunları paylaşmak, yani pek işadamı gibi boş vakitlerini kayak merkezlerinde, işte Avrupalarda, kumar masalarında geçiren bir insan değildir, işte böyle heyecanlı, duygusal bir insan bir kusuru daha var, her kendine gelen insana yardım etmeyi sanki kendisine görev saymış, ben de kendisine çocuğumla ilgili bir iş aramada Hayrettin senin çevren vardır kızıma iş bulabilir miyiz deyip sanki kendi işiymiş gibi koşturan bir insan, işte bu işlerin, bu olayların birazda başına gelmesinin nedeni de bu birazda gayretkeşliğidir, bunu yakından bilen bir insan olarak bunu söylemek istiyorum, şimdi iddianameyi inceledik, müvekkilim  Hayrettin Ertekin ile ilgili suçlamaları görünce, bende hayretler içinde kaldım. demek ki bende 20-25 seneden beri bu insanı tanıyamamışım. Ergenekon terör örgütü üyesi olmak, halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik, tutuklunun yerini bildiği halde, yetkili makamlara bildirmemek, yasaklanan bilgileri temin etmek, 6136 Sayılı Yasaya Muhalefet etmek, 2863 Sayılı kültür ve tabiat varlıkları yasasına muhalefet etmek  2813 Sayılı telsiz kanununa muhalefet etmek, 3713 Saydı Terörle Mücadele yasasına muhalefet etmek suçlarından dava açılmış açılmayan başka davada yok zaten, bütün suçlardan dava açılmış şimdi müvekkil emniyetteki ifadesinde ben 03’e kadar sorgusunda hazır bulundum, ama ondan sonra rahatsızlanmam nedeniyle bir başka avukat arkadaş sorguya devam etti, ancak sayın savcımızın huzurundaki sorgu sırasında ve hakimlikteki sorgu sırasında yanında oldum. kendisi emniyette Cumhuriyet savcılığında ve hakim önünde aşağı yukarı aynı şeyleri tekrarladı, yani şimdi emniyette bazı şeylerin ilave edildiğini söylüyor, ama belki ben bunlara şahit olamadım, yahut ta benim yanımda bunlar sorulmadı ama bizim ilk başlangıçta bir şey dikkatimi çekti. emniyetteki arkadaşlar sorguya başladıklarında, Hayrettin Ertekin’e özgeçmişini anlattırdıktan sonra, emniyette üst düzeyde kimleri tanıyorsunuz, MİT’te üst düzeyde kimleri tanıyorsunuz, Türk silahlı kuvvetlerinde üst düzeyde kimleri tanıyorsunuz, Bürokratlardan kimleri her halde hakim, savcı başka bürokratları gibi sorular geldi. Ben başlangıçta bu sorular başlayınca, müvekkile biran susma hakkını kullandırmayı düşündüm, ama susma hakkının Türkiye’de yargıçlar ve savcılar üzerindeki etkisini de yakından bildiğim için, ya bu insan acaba bir şey mi biliyordu da, orda hazırlıksızdı söylemedi durumuna düşmesin diye ben müvekkilime dedim ki ne biliyorsan ne soruluyorsa hepsine açık yüreklilikle cevap ve öyle de yaptı, bütün hayatını anlattı kendi adına kayıtlı yıllardan beri kullandığı 0 542 433 07 71 numaralı telefonu kullandığı, başka bir telefonunun olmadığını, yine Ergenekon terör örgütü sorulduğunda tanımadığını,  bu örgütün içersindeki insanların ne yaptıklarını ne suç işlediklerini bilmediğini, hatta kendisine bir soru soruldu bilseydin ne yapardın diye Türk Ceza Kanununun 221. maddesi gereğince eğer böyle suçu bilip de bildirirseniz, böyle bir yasadan sanki etkin pişmanlıktan istifade eder gibi bundan da ederdim diye de yani açıklardım ederdim diye de cevap vermiştir Muzaffer TEKİN’i tanımadığını, ancak rahmetli olan Bahadır TETİK' in devre arkadaşı olduğunu bu şekilde bir telefon konuşması olduğunu, Oktay YILDIRIM ve Alparslan ARSLAN"ı tanımadığını Semih Tufan GULALTAY' ı tanımadığını, Emre GÜLALTAY' nı tarihten iki ay önce Çin'de fuarda Murat KILIÇ vasıtası ile tanıdığını, Semih Tufan GULALTAY'm kardeşi olduğunu bilmediğini, Tuncay GÜNEY'i de kendisi çok detaylı bir şekilde anlattı nerde gördüğünü belirtmiş. 

10  UNCU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***


48 CELSE DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 8

48 CELSE  DURUŞMA TUTANAĞI BÖLÜM 8


  Türkiye Cumhuriyetinin ordusunun değerli bir generalidir. O generalle ilgili şey yapıyorsa kimseyi dolandırdığım veya öyle bir şey yok bir numara dediği insanı kendisi açıklasın benim tahmin ettiğim general mi yoksa başka biri mi bilmiyorum kendisini Can Ataklı televizyona çıkarmak istedi belki ben ona bağlıyorum belki de öyle değildir sayın başkanım  belki ben öyle diyorum ben kesinlikle bir siyasi içirikle program istemiyorum dediğimde Güler Kömürcü yü söylediğinde ben hayır istemiyorum dediğimde belki onu söylemiştir Can Ataklı diye o ifadeyi vermiş olabilir diye düşündüm acaba yoksa bana polislerin Güler Kömürcü sizin hakkınızda böyle böyle söylüyor Allah Allah hayret beni tanımaz nasıl benim hakkında böyle yorum yapar diye söylediklerinde sizde onun hakkında şunları şunları söyleyin o zaman dedi yazdılar yazdılar dedim ki bir dakika yazdığınız okur musunuz dedim okudu dedim ki hayır ben bunları söylemiyorum söylememde ama dedi o size böyle hakarette bulunmuş Lütfü bey şahittir. Sayın Lütfü bey bu konunun şahidisiniz dediniz ki hayır Hayrettin böyle bir şey söyledi lütfen çıkarın emniyet amiri geldi dedik benim söylediğim şeyleri yazıyor bu polis memuru yazıyor imzalamam ben bunları dedim ya dedi Güler Kömürcü bilmiyor musun kim olduğunu ne olduğunu niye imzalamıyorsun bak senin için böyle demiş sen normalde temiz bir adamsın dedim ki Allah aşkına temiz bir adamsam bana bu soruları niye soruyorsun imzalamıyorum dedim o bir yarım saat onunla ilgili münakaşa yaptık Güler Kömürcü ile ilgili bir sayfa yazmışlar onu oraya koymuş çıkattırdım imzalamadım çünkü neler yazmışlar ne hakaretler yazmışlar kadının affedersiniz hanım efendinin her şeyini yanlış yanlış anlatmışlar ki insan olarak utandım dedim hayır ben böyle bir şey hayrettin bey diyor bakın diyor dolandırıcı demiş dedim ki beni tanımıyor beni tanımayan resululah efendimizin bir hadisi vardır beni tanımayanların benim hakkımda yorum yapmasını kabul etmem beni aileme sorun en yakınlarıma sorun bu böyledir bunu cevabı budur sayın savcım “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "1715 nolu tapede 22.12.2007 tarihli telefon görüşmesinde askerden ihtilal yapılmasını istediğini söyleyen muhatabınıza abi olmaz şuan şuan konjektör uygun değil ama muhtıra tarzı olabilir oda genelkurmay kaynaklı değil hani vardı bizim eski malum eski giden arkadaşlar vardı bizim o grubun yaptığı gibi bir çalışma var öyle hissediyorum aynı görüşmenin devamında da televizyondan bahsederek psikolojik harekette bir şeyler yapılım diye aldık ama bir şey yapamadık öyle kaldı şeklinde beyanlarınız var görüşmede geçen sizin bizim gurubun yaptığı bir muhtıra çalışması sözünü açıklar mısınız bizim guruptan kastınız nedir kimlerden oluşmaktadır bu gurumun sizin dediğiniz gibi Genelkurmay kaynaklı olmayan bir muhtıra çalışması veya muhtırası olmuş mudur”


Sanık Hayrettin Ertekin "hayır böyle bir muhtıra olmadı bizim gurubumuz dediğimiz bizim televizyondaki kendi tingtenk kuruluşumuz vardır. Türkiye’nin günlük olaylarını otururuz sabah masada toplantıda konuşuruz o bizim gurubumuzdur genel yayın yönetmeni her gazetenin ve televizyonun vardır orada bir sert haber yapılır hükümeti eleştiri haberi yapılır yani laiklikle ilgili konuysa bu bir muhtıra olarak verelim onun adı muhtıra odur yani sizin anladığınız darbe niteliğindeki muhtıra değildir. Muhtıradır onun başlangıcı muhtıra kimdir. Maliye bakanıdır, muhtıra kimdir Genelkurmaydır, muhtıra kimdir ulaştırma bakanlığıdır oraya bir ihtardı aslında ama bizim televizyonda muhtıra diye geçiyor bu muhtıra verilecektir. 12 haberlerinde yorumcu çağırılır o konuyla ilgili o konunun şeyi orada o konu sorulur ve o konuda bir muhtıra gibi işte hükümetin bu yaptığı yanlıştır efendim işte Milli eğitim bakanının yaptığı yanlıştır gibi böyle bir şeydir bu bir tingtenktir. Stratejik bir tinktenktir bu dur muhtıra dediğim o başka bir Genelkurmay falan böyle bir şey efendim Türk silahlı kuvvetleriyle benim bu şekilde bir dia loğum yok böyle bir şeyim yok sadece ben sizlerden ve iddianameden duydum birde nokta dergisinden okudum oda yalanlandı mahkeme kararıyla doğru olmadığı olduğu öyle bir muhtıra falanda sanmıyorum hiçbir zaman emekli subaylar, emekli veya komutanlar muhtıra yapamaz veya darbe yapamazlar zaten darbeler dönemi bitmiştir. Bu darbelere en karşı olacak bir işadamı olarak benimdir kesinliklede öyle bir niyetim olamaz karşısında ilk ben olurum”


C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "size zaten muhatabınız kim bu gurupta diye sormuş devamında Aytaç gurubu vardı ya abi Aytaç gurubu işte o gurup gibi bir gurup çalışması var diye hissediyorum bakalım inşallah bir sıkıntı olmaz bu telefonlar sağlam olmadığı için dinlenildiğini bildiğim için söylüyorum yok hayır benim söylemem uygun olmaz çünkü yani ben söylersem arkadaşlar şey yapıyorlar ertesi tarihi alınıyorlar yani bu konuları niye paylaşıyorsun diye anlınabiliyorlar diye görüşmeniz devam ediyor yani burada sanki bir basın toplantısı değil farklı bir şey olarak algılanıyor “


Sanık Hayrettin Ertekin "konuştuğum kişi televizyonda ve bu konuşma televizyonda oluyor yönetim kurulu üyemiz sayın Yalçın Özçer paşayla yapıyoruz ve bir masada konuşuyoruz bunu ve daha sonrada bu telefon pardon bu telefondan sonrada oturup bunun masada konuşulması gerektiğini yolda arabada giderken konuşulmaması gerektiğini söylüyorum budur”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "televizyonu ticari maksatla aldığınızı aşama beyanlarınızda beyan ettiniz psikolojik harekatta bir şeyler yapalım diye aldık ama bir şey yapamadık öyle kaldı şeklinde beyanınız var “
Sanık Hayrettin Ertekin "doğru”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "psikolojik savaşı kime karşı ve ne şekilde verilecek bu konuda neler yapmak istiyordunuz”
Sanık Hayrettin Ertekin "efendim televizyonu ticari kuruluş olarak aldım ve hiçbir örgüt veya bir şeyle alakası olamaz yani böyle bir şeyin olması mümkün değil bir televizyon kanalının aylık 400 bin dolar masrafı var personel ve uydu bağlantısı, dijitürk bağlantısı kesinlikle böyle bir psikolojik hareket dememdeki kelime benim sık sık kullandığım psikolojik harekat yani PKK’ya karşı olarak yapılan yürütülmek istenen bir silahlı kuvvetlerin yanında psikolojik harekat çünkü daha önceki genelkurmay başkanları bundan yakındılar medya bizim yanımızda değil bizi desteklemiyor diye bende dedim ki alın size medya gelin ne söylemek istiyorsanız söyleyin bakın burada televizyonlar var iki tane kanal biri radyo iki gazete ne istiyorsanız söyleyin bu psikolojik harekatta yetersiz kalıyoruz dedi sayın genelkurmay başkanı Kıvrıkoğlu söyledi bunu, Genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt söyledi ve bende alın size sayın paşam gidin konuşun bir şey söylemek istiyorlarsa kendilerinin söylemek istediklerini malum medya yayınlamıyor ise gelsinler benim televizyonuma çık ben silahlı kuvvetlerine yine söylüyorum televizyonlarım açık ne söylemek istiyorlarsa buyursunlar söylesinler psikolojik hareket budur”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yine telefon görüşmenizde Business televizyon kanalının masraflarından bahsederken özetle abi öyle örtülü paramız var yani para problemimiz yok ve devamında kim o gün gündeme gelmesi gerek o şahsı getirip konuşturuyoruz şeklinde beyanlarınız var görüşmede geçen örtülü ödenek parası nedir. nereden gelmektedir, nasıl harcanmaktadır, Business televizyonunun yayın politikasını siz mi belirliyorsunuz “


Sanık Hayrettin Ertekin "ben belirliyorum günlük gündeme gelen konuları biraz önce tingtenk yaptığımız ve o stratejik konuları konuşacak insanlar neyse genelde ekonomik ağırlıklıdır. Onları çağırıyoruz bu konuyla ilgili biz diyoruz şu soruları soruyoruz bunlara cevap verir misiniz diye onu oradaki spikere veriyoruz ve o spiker o konunun uzmanına veriyor örtülü konusu benim Çin’de kazandığım para örtülü dediğim şudur benim buradaki kardeşlerimle olan ortaklığımla olan şirketlerin haricinde buraya aktardağım Hong Kong bankasından buraya getirdiğim aylık bu 400 bin doları karşılayacak para bunu bir yıl iki yıl dayanabilecek eğer reklam almazsak dayanabilecek bir örtülü para dediğim yani korkmayın biz bir iki yıl ayakta kalırız bu televizyonu iki yıl korkmadan götürebiliriz çünkü para kazanıyoruz bunu buraya aktarırım ama daha sonra bu televizyon bir marka olur tutarsa para kazanırız diye örtülü ödeneği para yani reklamdan gelmeyen paraya örtülü denir reklamdan gelen paraya televizyonun kazandığı açık para denir. Eğer televizyondan gelmiyor da patron cebinden veriyorsa bu para televizyonda örtülü paradır yani sizin örtülü dediğiniz kara parayı kastediyorsanız bizim bu televizyonumuzun basıldığında bütün evraklarımız devletin elinde eğer bir tane varsa çıksın söylesinler “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yine 1778 nolu tapede x şahıs ile yapmış olduğunuz 13.02.2008 tarihli görüşmede onlar sahte Ergenekon biz hakiki Ergenekonuz projenizden vaz mı geçtiniz bekleyin yakında tankları görürsünüz tanklar geliyor görürsünüz yani Baykal boşuna ipe gideceksiniz demiyor sözlerinizi ne şekilde telif ediyorsunuz “
Sanık Hayrettin Ertekin "efendim sayın Baykal çok doğru söylüyor Türkiye Cumhuriyetine kastı olan Türkiye Cumhuriyetini yıkmak, bölmek isteyenlerin her zaman devletin reflekssiyle karşılaşacağını biliyorum tanlarda 23 Şubat yani benim tutuklandığımdan bir gün sonra Kuzey Irak’a operasyon yaptılar ve bölücü terör örgütü PKK’yı kastettiğim ve hatta yarım kaldı Kuzey Irak’a kadarda girmeleri lazımdı derinliklere kadar Erbil 36’incı paralelin 36 paralelin altına inip Zaho, Erbil, Süleymaniye ta aşağılara kadar gitmelerini istiyorum onun içinde ne yapmam gerekirse yaparım çünkü Türkiye Cumhuriyeti tehdit eden bir orda bir terör örgütü var ordaki o örgütün sonuna kadar ne yapılaması gerekse tank mı gidecek, ben mi gideceğim, hepimiz mi gideceğiz gitmeliyiz yarım kalıyoruz, kısa kalıyoruz televizyonum değil canım feda olsun o konuşmam PKK terör örgütüne karşı yapılmış bir konuşmadır”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Tankları PKK’nın üzerine mi göndereceksiniz”
Sanık Hayrettin Ertekin "evet göndermedik mi göndermedik mi yarım kaldı engellediler, geri çektiler kimin üzerine gönderecektik sayın savcım lütfen lütfen kuzey Irak’a gönderecektik dalmaları lazım obüsleri vurduğu zaman Erbil’den Zaho’dan çıkması lazım Türkmenler katlediliyor orda bir milyon Türkmen bir milyon arap katledildi hiç kimse sesini çıkarmadı 20 yıldır 40 bin Türk askeri öldürüldü kimse sesini çıkarmadı memleketi böldürmek parçalatmak mı istiyorsunuz ben onu söylemişim sayın başkanım, bu memleketi parçlamak istiyorlar çok konuşmak istiyordum ama ben her ay kazancımın bir bölümünü bu insanlara harcadığım Kürt halkını da kandırarak PKK bu ermeni uşakları satılmış casuslar hepsi ülkemizi işgal etmişler bunlar terörün ta kendileridir ve bu ülkeyi parçalamak isteyen insanlara tank değil hepimiz gitmeliyiz kılıçlarımızla, tabancalarımızla gitmeliyiz bu ülkeyi parçalamak istiyorlar bu yutturdukları Büyük Ortadoğu projesinin işgal projesidir. Bunu bu iddianame ile bir ilgisi yok ama keşke bir konferans şeklinde olsaydı anlatsaydım Türkiye’yi nerelerden nerelere getirdiler Türkiye mevcut konumundan çıkmıştır. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti ilkelerinin temel taşları oynatılmıştır. Kıbrıs gitmiştir yakında Akdeniz’in güvenliği başkalarının eline geçecektir Mersin güvenliği tehlikelidir. İskenderun’un güvenliği tehlikededir, Adana’nın güvenliği tehlikelidir her yer tehlikededir sayın savcılarımız bizimle uğraşacaklarına o tehlikeye düşürenlerle uğraşmasını istiyorum  bu kadar efendim”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "3 Ocak 2008 tarihli telefon görüşmenizde komutanım diye hitap ettiğiniz şahsa komutanım bunların kökünü kazımak lazım BOB komutanları bugünkü komutanlar NATO komutanı değil BOB komutanı BOB’da kimin olduğunu herkes biliyor dedikten sonra devamında ben diyorum ki Ankara, Gebze, İstanbul hattı açılmadan bu işler olmaz o hattı açacaksınız bana vereceksiniz tekrar ben hep bunu söylüyorum bu bana verilmediği müddetçe hiçbir şey olmaz komutanım şeklinde beyanlarınız var görüşmenizde BOB komutanları olarak eleştirdiğiniz kişiler kimlerdir, bu kişileri bazılarının kökünü kazımadıklarından dolayı eleştiriyorsunuz bu kişilerden ne yapmasını bekliyorsunuz yine görüşmede geçen Ankara, Gebze, İstanbul hattı konusu nedir siz bu hatta eskiden ne yaptınız yeniden ne yapmak istiyorsunuz görüşmede geçen ve yeterli açıklıktan yoksun olan Ankara, Gebze, İstanbul hattı açılmadan bu işler olmaz sözü ile hangi konuyu anlatıyorsunuz”
Sanık Hayrettin Ertekin müdafi Av. Lütfü İşbulan söz istedi verildi; sayın başkanım  bu soruları duyunca hakikaten tüylerim diken diken oluyor yıllarca bu mesleklerin içinde kaldık şimdi bu sorularla nereye gidilmek isteniyor onu ben çok merak ediyorum acaba başka bir olaylara mı gitmek istiyorlar bu sorular yani sayın savcıların alınmasınlar yıllarca ben onlarla dirsek dirseğe de görev yaptım bu sorulanın hepsi savcılık aşamasında sorulması gereken sorulardı. Niye o zaman biliyorlardı da bu soruları sormadılar şimdi ben müvekkilim heyecanlı ben biraz şey yapacağım ama bende yapı olarak ondan daha fazla heyecanlıyım lütfen bu soruları sormayın bu soruları sordurmaya aracı olmayın bu sorular bu davanın soruları değildir. Bu sorular bu örgütün nedir medir belli değil onların soruları değildir lütfen bu soruları sordurmayın ve soruya da itiraz ediyorum”
Sanık Hayrettin Ertekin " ben cevap vereyim sayın başkanım cevap vereyim ben bu soruyu sorarken içeriğini eğer sayın savcım siz anlamadıysanız ben bu bir Türk evladı olarak bir istiklal savaşı dedemden kalan istiklal savaş madalyasını taşıyan biri olarak kendi duygularımı işadamı olarak duygularımı getirmişim ben bir komutanla görüşürken görevinizi yapmadığınızı ima etmişim ama onun üzerinden değil çünkü 20 yıldır 30 yıldır gencecik çocuklarımız dağlarda telef oluyor bu çocuklarımızın terörün bu kadar uzamaması lazımdı bu çocuklarımızın ellerine aldıkları silahları kullanmayı dahi bilmiyorlar iyi eğitemediklerini ima ettim komutanları daha dikkatli olmalarını belirttim PKK’nın bu konuda daha eğitimli olduğunu bu konuda daha ileri gidip kırsaldan şehre kadar geldiğini bunların boğazlarının şehirde de sıkılması gerektiğini Gebze Ankara hattı dediğim bir tren kazası olmuştu o günde biz onu bir espri olarak kullandık orda Gebze hızlı tren devrilmişti o gün tarihe bakarsanız görürsünüz orada birkaç Türk insanı canını kaybetti o esprinin bir kenarıydı Gebze hattını hiçbir şey yamadım ben Yedek subaylığımı güneydoğu Siirt ve Şırnak’taki tim komutanı olarak yaptım ve yıllar önce ve onu da anlattım size de anlatmıştım nasıl yaptığımı ve orada çenemden yemiş olduğum mermiyi, böbreğimdeki mermiyi hepsini söylemiştim ama herhalde unutmuşsunuz sayın savcım şimdi onlara girmek istemiyorum Türkiye Cumhuriyetinde biz birlik olalım ve ülkemizi bölmek parçalamak isteyen TRT Şeşler beşler üçler derken başka şeyler gelecek bakın çok tehlikelere gidiyoruz sayın savcım görevinizi yapmıyorsunuz aynı görevini yapmayan generaller gibi sizde sayın savcılar görevinizi yapmıyorsunuz görevinizi yapmış olsaydınız Hayrettin Ertekin, Doğu Perinçek ve buradaki insanlar değil PKK’lı memleketi bölmek, parçalamak isteyen hergün bomba atan gencecik askerlerimizi öldüren ve Alim Yarbayların, Elbeylerin, Gülbeylerin ölümüne sebebi sizler bunda sizinde şeyiniz çok onları yakalamadınız onları bıraktınız, onları mahkeme huzuruna getirmediniz onları hakim huzuruna getirmediniz ben size söyleyeyim son 2008 yılında 71 tane PKK’lı yakalanmış 47’si tutuklanmış diğerleri serbest kalmış ama 205 tane Ergenekon diye bulduğunuz insan hepsi vatan kahramanı generaller, albay levent, özel kuvvetlerin komutanı üç tana madalya almış bunları bunları lütfen biraz okuyun biraz tarih okuyun sayın savcım tarihi sorumluluk yükleniyorsunuz ben o generalle konuşurken Genelkurmayın tarihi hatalar yaptığını bu tarih hesabını veremezler daha dikkatli çalışmaları gerektiğini bir vatandaş olarak Türkiye Cumhuriyetinin kimliğini taşıyan vatandaş olarak içimdeki heyezanı anlattım sayın başkanım  ben böyle hissediyorum bu mücadele 30 yıl sürmemesi lazım bugün dünyanın en tehlikeli örgütleri yok edilmiştir. Baydarmaynof, Eta hiçbiri bırakılmamıştır. Ama Türkiye’de bu örgüt meclise kadar girmiştir. Bu örgüt başbakanı tehdit ediyor, bu Cumhurbaşkanını tehdit ediyor, buraya giremezsin diyor Diyarbakır’a sayın başkanım  daha ne söyleyeyim daha ne söyleyeyim “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "şuana kadar ki okumuş olduklarımızı PKK ile mücadeleye atfederek cevaplandırdınız fakat 12.12.2007 tarihli bir telefon görüşmenizde o tarihte gündemde olan Türban tartışmalarından bahsederek muhatabınıza komutanım kaleler tek tek gidiyor bakın ben bu YÖK var ya bu kadarını düşünmüyordum buda gitti. Yargıtay işte bir tek Yargıtay ile Danıştay kaldı Türbanı takıp herkes oturacak mı komutanım olacak mı bu yani yok mu yürekli bir tane böyle paşalardan komutanım ya böyle hop diyecek şeklinde beyanınız var bunu benzer birçok telefon konuşmanız vardı sürekli bu düşüncelerinizi aktararak neyi amaçlamaktanız görevli subaylardan ne yapmasını bekliyorsunuz”
Sanık Hayrettin Ertekin "sayın başbakanı milli güvenlik kurulunda sayın başbakan bu partinizin bazı organlarında laikliğe karşı bir takım yanlış beyanlarınız vardır bunu lütfen yeniden kontrol edin siyasi partinin gereklerini yapın diye veya Cumhuriyet Başsavcısına bir mektup yazarak suç örgütlerinin varsa irticaya karşı laikliğe karşı bunların Genelkurmay başkanlığının vazifelerinin arasındadır çünkü anayasanın üçüncü maddesine kollama ve gözetme maddesidir bu darbe yapmak anlamına gelmez bu milli güvenlik kurulunda oturulur bütün kurul üyeleri bunu konuşur burada konuşulması gerektiğini o konuştuğum komutan milli güvenlik kurulu üyesi bir komutan bunu orada konuşun diye ima ediyorum ima ediyorum ben bunu kendisini sayın başbakana da söyledim örgütünüzde yanlışlıklar var dedim örgütünüzü dikkat edin dedim bunu söyledim yine söylüyorum aynı söylediklerimi söylüyorum Türkiye Cumhuriyetini anayasa mahkemesi karar vermiş on bir’e bir çoğunlukla odak irtica faaliyetlerine odak bir parti diye ben bunu konuştuğumdan önce sonra verildi bu karar ben mi yanlışım anayasa mahkemesi mi yanlış başkanlığı mı yanlış yüce mahkemenizin takdirine bırakıyorum bunu”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "14.02.2008 tarihli telefon görüşmenizde muhatabınıza memleketin halinin iyi olmadığından, rejim tehlikesi bulunduğundan bahisle askeri bir darbeden bahsediyorsunuz ve askeri darbenin ülkeyi geri götürdüğünü söyleyen muhatabınıza asker geri götürmez ya 12 Eylül oldu geri mi götürdü asker Allah aşkına şeklinde beyanınız var siz ülke sorunlarına çözümü sadece askeri darbelerde mi görüyorsunuz bu sözlerinizi açıklar mısınız”
Sanık Hayrettin Ertekin "anlatayım bu benim danışmanım olan televizyondaki bu günlük tingten programlarını yapan bayan sanıyorum o veya diş doktoru olan bir bayan iki kişi var o konuşmada peş peşe konuştum hangisiyle konuştum bilmiyorum silahlı kuvvetleri ülkeyi hiçbir zaman geri götürmez bunu tekrar ediyorum 12 Eylülde Türkiye Cumhuriyeti geri gitmemiştir a insanlık demokrasi açısından hatalar yapılmamış mıdır yapılmıştır ama siz sayın savcılarımız mahkemelerimiz orda dururken benim bunu düşünmem, tanışmam tamamen bir insanlık ve vatandaşlık refleksi ben silahlı kuvvetlerin ülkeyi geri götürmediğine hala inanıyorum 12 Eylül öncesi benim öğrencilik yıllarımda burada hatırlayanlar bilirler biz okula gidemiyorduk ben 152 gün okula gidebildim terör vardı ve bugün çok şükür ülkemizde silahlı kuvvetlerin gölgesinde ülkemizde kargaşa, anarşi yoktur ben bunu kastetmişimdir silahlı kuvvetleri buruda övmüşümdür bundan da gurur duyarım silahlı kuvvetleri olmasaydı Türkiye’de türküm diye dolaşamazdınız sizde Cumhuriyet savcısı olarak orda oturamazdınız cevabım budur”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Klasör 133 dizi 431’de aramalar sırasında ele geçirilen Çaykur yazılı yeşil sarı renkli ajanda içeriği 31 Aralık sayfasında Cizreli Ali 535 numarası Abdulmuttalıp Tonçer yurtdışına PKK’lı unsurları görüyor parantez içinde Kadir ismi soyadı bilinmiyor 2-3 tane telefon numarası uluslar arası numaralarda var Romanya, Kurtuluşta silah istiyor mermi ÇYRPG7 Zaho’dan burada Silopi veya çukurca da Hokus Mağmur kampa gidiyor geliyor msn numarasın baranbodyi@hotmail. Com Romanya, Almanya sahte kimlik pasaport düzenliyor şeklinde bir not almışsınız bu tür istihbaratları nereden temin ediyorsunuz burada ismi geçen kurtuluş isminde bir şahıs var yine sizin telefon görüşmelerinize Çavuşpaşa karakolu ile görüştüğünüz Kurtuluş Horasan isminde bir şahıstan bahsediliyor bununla bir ilgisi var mıdır”
Sanık Hayrettin Ertekin "Kurtuluş Horasan diye bir isim yok Kurtuluş dediği o Abdulmuttalip Tonçer’in o rehber onundur kendi el yazısıdır benim bilgim yok kendisi bana söyledi savunmasının bir bölümünde de yazmış zaten sayın başkanım o benimle ilgili değil o defteri de bilmiyorum bana söylediler benim o bilgi yok öyle bir istihbaratım yok Abdulmuttalip Tonçer ona açıklama yapacaktır kendisi açıklar çünkü ben bilmiyorum nasıl bir Çizre mizre onları bilmiyorum kurtuluş Horasan dediğiniz beni maçta sinirlendim Beşiktaş haksız yere bir gol yediği için sinirlendiğimde arkadaşlar sen Kurtuluş Horasan dediği yer öyle Kurtuluşta yok Horasan diye biride yok beni Beykoz karakoluna gönderip dalga geçti iki albay arkadaşım sonrada gülüştük falan bu odur başka bir şey yok sizde zaten sormuşsuzunuz öyle bir olayın olmadığı dosyada var “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "evinizde yapılan aramada 12 sayfa içerisinde kara, deniz hava, kuvvetleri komutanlığı, jandarma genel komutanlığı, Gülhane asker tip akademisi ve askeri Yargıtay başkanıyla, askeri yüksek idare mahkemesinde görevli generallerin rütbeleri, nasp tarihleri, sicil numaraları, ad soyadları, eşlerinin isimleri, görevleri, illeri dahili telefon numaraları, PTT telefon numaraları, cep telefon numaraları ve tafiks ismi verilen özel olduğu düşünülen gizli telefon numaralarının bilgileri yazılı olduğu bir liste ele geçirilmiştir. Siz silahlı kuvvetlerde herhangi bir göreviniz var mı, Türk silahlı kuvvetlerinde sadece orada çalışan üst düzey komutanlara ait olan bu bilgileri kimden, ne zaman, ne şekilde temin ettiniz “

Sanık Hayrettin Ertekin "ben temin etmedim o düğün davetiyesinin sekreterimize düğün yanında onun 15 tane olan sayfada da çizgi çizgi masa numaraları harbiye ordu evine o günkü düğünü aratın düğününün listesi gelirse sayın başkanım var dosyada avukatlarım takdim edecek bir harbiye ordu evine o tarihle ilgili yazılmasını o düğünün orda yapılıp o kişileri listede ismi olan kişilerin oraya davetli olarak kapıda liste veriliyor olup olmadığının sorulmasını ve o kişiler telefon numaraları falan veren kişi düğün davetiyeleri yazılsın diye sekreterimize getirmiş sekreterimizde o Pazar günü olduğu için kapalı olduğu için şoförle onu bize şeyi göndermiş düğün Pazar akşamıydı Pazar günü sabah bırakmış o listeler verildi bitti paşamıza verin bunları diye eve bırakmış orada düğün davetiyeleri var davetiyelerin 15 tane hangi masalara yuvarlak masalara kimlerin oturacağı tanzim edilmiş telefon numaraları falan o telefon numaralarında geçen isimlerin çoğunu ben tanıyorum düğünde de zaten karşılaştık telefon numaralarında ezbere biliyorum tafiks numaralarını da ezbere biliyorum bende olması gayet doğal ben çünkü silahlı kuvvetlere iş yapan yani kuyumcu mağazalarım harp akademilerinin bütün müşterileri eşleri bizim müşterimizdir. Mağazalarımızdan alışveriş yaparlar brove, rozet bu tip şeylerin hepsini benden alırlar ben bunları zaman zaman şoförlerimiz veya çalışanlarını gönderirler veya telefon açarız doğum günleri olur doğum günlerine hediyeler göndeririz bunlar gayet sosyal ilişkilerdir bu numara ondan dolayı bendedir benim herhangi bir görevimden dolayı değildir “


C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel " Evinizde yapılan arama sırasında siz sonuna kadar bulundunuz mu yoksa “


Sanık Hayrettin Ertekin "hayır hayır efendim beni bana şeyi zaptı şeyde imzalattılar tutuklu olduğum hücrede imzalattılar beni saat 4 gibi falan götürdüler ama bir beyaz minibüsle ben bulunmadım sonuna kadar “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "arama saat kaçta başladı saat kaçta bitti”
Sanık Hayrettin Ertekin "4’ü 20 geçe başlamış ben hemen çıktım bilmiyorum kaçta bittiğini ben çünkü günleri karanlık bir odaya konduğum için günlerim saatimde kolumda olmadığı için günleri bile şaşırmıştım yani bilmiyorum “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "aramada sizden başka polislerden başka kimse bulundu mu “
Sanık Hayrettin Ertekin "bilmiyorum efendim yani benim oğlum vardı evde oğluma sormak lazım “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Klasör 127 sayfa 23’de ekspertiz raporu var evinizde kablosuz olarak 100 metre ses ve görüntü aktarımı yapabilen casus kamera ele geçirilmiş bunu ne amaçla aldınız ne faaliyetlerde kullandınız” 
Sanık Hayrettin Ertekin " efendim casus kamera değil wayles kameradır o “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel " ekspertiz raporunda öyle söyleniyor “
Sanık Hayrettin Ertekin "efendim işte bilmedikleri için wayles kamera bir yerden bir yere kablosuz olarak aktarılan görüntü ses aktarır ve ben bunların satışını yapıyorum enternet grup Bulgaristan şirketimi de ben bunların bütün dünyaya satışını yapıyorum bununla ilgili Beşiktaş’ta Mc danisın yanında mağazam vardı kapattım biz bunları satıyorduk telefon, Wayles kamera, netvork , cd, cd raytır, bilgisayar bunları satıyorduk mağazamız vardı kapattık meşgul olamadık bunlar onlardan kalan numune en son fuarda aldığım bunlar casus falan değil böyle 120 metre ile casusluk olmaz ben size başka bir şey söyleyeyim 6 km, 7 km lazer pointle ses kaydedici aletler satıyoruz Bulgaristan şirketimizden satıyoruz bunların ticaretini yapıyoruz bu 120 metre dediğiniz bir evde normal laptop kameranın yanına takarsınız bir wayles fişini öbür kamerayı da götürürsünüz kapınızın oraya korsunuz bantla yapıştırırsanız buradan kimi görmek istiyorsanız geleni 120 metre içinde dahili olarak görürsünüz 7 dolarlık Çin’de bunların ithalatını yapacağımız numunelerdir bunlar paketlerinden açılmamıştır bu bir tane değil evde unutulmuş daha sonra unutmuşlar almamışlar şeydeydi benim yeni seyahatten geldiğim çantada vardı 20-25 tane vardı yani bir tane değildi “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Klasör 130 sayfa 157’de bulunan Yapı Kredi ajandanızda adilserdars@mynet.com şeklinde bir notunuz var yine 133’üncü klasör 211’inci sayfada tutuklu erol maskoen abisi göz doktoru filan kardeşi tutuklu filen diye notlar var altında da  Adil Serdar Saçan İstanbul emniyet müdürü organize suçları Ayhan Mimaroğlu Adil Serdar Saçan yeğeni iki kişi bir kız bir erkek çalıştı Erol israil’e geziye götürdü filan şeklinde notlarınız var bu kişiyle ilgili niçin araştırma yaptınız “
Sanık Hayrettin Ertekin "evet doğrudur kişiyle ilgili beni daha önce Ümran Üzümcü ile beni işkence yaparak bana hiç alakam olmayan ilgim olmayan davada beraat ettiğim davada dosyasını yüce mahkemeye verdiğim arasında bana işkence yapan kişiyi mahkemeye verdim İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyor veya davası devam ediyor olabilir onla ilgili televizyonumda haber yapacaktım bir muhabirle rica ettim bununla ilgili her şeyi çıkarın bununla ilgili haber yapın bu davadan bir gün önce bu kişiyle ilgili meslekten ihraç edildiğiyle haberi girin ve bunu haber yapın diye bilgi toplamışlardı bana gelen bilgiler oydu yaptırmadım o haberi ama yaptıracağım “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yine ajandınız 312’inci sayfada yer alan şeyinde üst düzey komutanlarla ilgili hepsinin isimleri ne zaman orgeneral oldukları, ne zaman emekli olacakları ve yanlarında da bazılarının yaş haddinin doluş günlerinin yanı sıra Alevi şeklinde bazı notlarınız var bu notları niçin aldınız bu konuyla niye bu kadar ilgilendiniz”
Sanık Hayrettin Ertekin "bu komutanlarımızın çoğunu tanıyorum emekli olacaklara sekreterimiz şey yazar bir teşekkür şeyi işte bir yeni gelecek terfi etmiş yeni gelecek komutana da teşekkür yazar o sekreterimin notudur onlar ben yokken yurtdışında bu bizim kağıtlarımız var sayın başkanım  o kağıtlara imza atarım onları hayırlı olsun sayın komutanım diye imzalanır onlara o adreslere gönderilir hangilerinin o sene terfi edeceği yazılır veya emekli olacağı yazılır emekli olanlara bir yeni hayatınızda başarılar dileriz ailenizle kendinize yeni bir mutluluk saadet dileriz diye bir mesaj yazılır budur yani onun için almışımdır”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yine başka bir sayfada üst düzey kuvvet komutanlarının imsilerinin yanı sıra Marmaris’teki ev, İstanbul ev, Kadın olayı, oğluyla ilgili açıkları filan şeklinde aldığınız ihbarcı falan notları var bun notları niye altınız komutanlarımızla ilgili “
Sanık Hayrettin Ertekin "hayır öyle bir not yok görmek istiyorum ben öyle bir not almadım Marmaris falan göreyim “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "komutanların ismi de var “
Sanık Hayrettin Ertekin "doğrudur sayın başkanım nokta dergisinde bir haber çıkmıştı nokta dergisinde bu Aytaç paşa ve Özden Örnek paşayla ilgili ben oradan bir haber yapılması ve gazete köşe yazısı yazıyordum Şişli gazetesinde orada bu geçen şeyleri eğer bir orgeneral kendi yazdım o yazıyı da sanıyorum bir orgeneral kendine yakıştırıp günlüklerine varsa şayet günlüklerine bunları yazıyor ise bunu orgeneral yazmamıştır bunu başka birileri yazmıştır diye bir yazı yazmıştım şişli gazetesinde köşemde sanıyorum o notlardır yani gazete yazmadan önceki aldığım o dergiden aldığım not olabilir bilmiyorum yani öyle hatırlıyorum yoksa bir not almadım “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "teşekkür ediyorum “
C.Savcısı Nihat Taşkın “Emre Gülaltay ile yapmış olduğunuz telefon görüşmenizde siz şeylerden haber var mı Tekirdağ taraflarında bir haber var mı olumlu bir şey diyorsunuz Emre’de size Muzaffer abinin daha mahkemesini açmadılar diyor Emre Gülaltay”ın Muzaffer Tekin hakkındaki soruşturma ile ilgilenme ve bu konuyu sizinle paylaşma nedenini açıklar mısınız “
Sanık Hayrettin Ertekin "valla bilmiyorum benle niye paylaştığını ben ne cevap vermişim ki söylemiş ama ben cevap vermişim mi ben bilmiyorum  “
C.Savcısı Nihat Taşkın “siz Tekirdağ taraflarından haber soruyorsunuz oda cevap veriyor 
Sanık Hayrettin Ertekin "şuan hatırlamıyorum bu şeyi ama Tekirdağ tarafından derken bir akrabasının orda tutuklu olduğunu söylemişti o belki o olabilir “
C.Savcısı Nihat Taşkın “Muzaffer abinin daha mahkemesini açmadılar diye size söylüyor “
Sanık Hayrettin Ertekin "şimdi efendim şöyle benim belki bir konuşma arasında geçmiştir normal telefonumda da bu konuda öyle sormuş olabilir ben Muzaffer abinin davası bilmiyorum yani Muzaffer abiyi tanımıyorum ki “
C.Savcısı Nihat Taşkın “bizim buradan çıkarttığımız Muzaffer Tekin  Tekirdağ cezaevinde tutuklu “
Sanık Hayrettin Ertekin "hayır efendim ben Muzaffer Tekin  ile ilgili Muzaffer Tekin’i ayrıca da bilmiyorum Ankara’da cezaevinde idi tutuklu Tekirdağ da değildi ki Ankara’ya götürdüler bildiğim kadarıyla Danıştay olayından Ankara’ya gittiğini biliyorum ben gazeteden bunu okudum o zaman Çin’deydim bilmiyorum hatırlamıyorum Tekirdağ’da olduğunu sormuştur söylemiş olabilirim ama şuan inanın hatırlamıyorum sayın başkanım “
C.Savcısı Nihat Taşkın “peki aralarında ne mahiyette bir ilişki olduğunu biliyor musunuz”
Sanık Hayrettin Ertekin "bilmiyorum efendim bir ilişkisi olduğunu bilmiyorum”
C.Savcısı Nihat Taşkın “iş yerinizde ve yanınızda daha önce PKK terör örgütünde faaliyet gösterip daha sonra itirafçı olup JİTEM’de görev almış kişiler çalıştırdınız mı”
Sanık Hayrettin Ertekin "hayır efendim JİTEM diye bir şey ben sizin iddianamenizde okudum JİTEM diye yıllardır söylenir durulur ama JİTEM bir örgütü değil bir Jandarma İstihbarat teşkilatı vardır sizin algıladığınız JİTEM değildir 87 yılında rahmetli Turgut Özal’ın kanunlaştırdığı Jandarma İstihbarat teşkilatı vardır ama sizi onu terör örgütü gibi görüyorsunuz sayın savcılarımız “
C.Savcısı Nihat Taşkın “çalıştırmadınız”
Sanık Hayrettin Ertekin "hayır ben çalıştırmadım “
C.Savcısı Nihat Taşkın “Abdulmuttalip Tonçer, Adil Temur”
Sanık Hayrettin Ertekin "JİTEM’de çalışmıyor ki efendim hayır efendim Adil falan kimse çalışmadı Abdulmuttalip Tonçer benim yanımda çalışmıyor ben ona bir yer verdim bir ofis verdim şey atölyede atölye bana ait değil atölye oğlumun iş yerine ait bir atölyede yer verdik ben rica ettim buna meslek öğretin bu dağlara gitmesin üç tane oğlu var üçü de kaç yaş bilmiyorum gördüm geldiler elimi öptüler o kişilerin kuyumcu olsunlar diye bir komutanımızın ricası üzerine aldım ama ben onun JİTEM’de çalıştığını bilmiyorum ne JİTEM’i kendisi PKK’da itirafçı olduğunu söylüyor ama kendisi bunları ona soracaksınız bana niye soruyorsunuz ki sayın savcım “
C.Savcısı Nihat Taşkın “kendisine de soracağız “
Sanık Hayrettin Ertekin "sorun bana sormayın kendi ne söylüyorsa doğrudur ben kendisiyle konuşmuyorum tutuklandığı günden itibaren konuşmuyorum çünkü bütün arkadaşlar biliyorlar yarın dersiniz ki konuştunuz diye ben konuşmuyorum kendisiyle siz ona soracaksınız “
C.Savcısı Nihat Taşkın “Kaan Dut’a gönderdiğiniz mesajda yukarda bize ait değil atölyede çekmecede Ali’ye ait bir şey var onu yok et Ali’de gelsin benim atölyem işte silahta bana ait desin atölye yani çıkan şen Ali’ye ait öbürüde sana ait diyorsunuz bu görüşmelerin aramada elde edilen birisi glock marka iki tane ruhsatsız silahın yanınızda çalıştırdığınız iddia edilen ancak sizin ayrı bir işyeri olduğunu söylediğiniz Cizre’li Ali lakaplı Abdulmuttalip Tonçer tarafından üstlenilmesiyle ilgili olduğu anlaşılıyor, bu görüşmeler size mi ait”

9 UNCU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***