Kobane etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kobane etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2018 Pazar

ABD Düğmeye Bastı Batı Kürdistan Kuruluyor, Öcalan Özgür Kalıyor,

ABD Düğmeye Bastı Batı Kürdistan Kuruluyor, Öcalan Özgür Kalıyor,



Cahit Armağan DİLEK
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                       
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
20 Ekim 2014 Pazartesi

IŞİD'in Irak ve Suriye'de başlattığı işgaller kapsamında Türkiye sınırının hemen 
dibindeki Suriye'nin Ayn El-Arab (Kobani) kentini Türkiye ve dünya gündeminde 
uzunca süredir en üstte tutanların (PKK/KCK) Büyük Kürdistan'a giden yoldaki 
beklentileri hayata geçmeye başladı. Özellikle yaklaşık son on gündür meydana 
gelen görüşmeler trafiği ve açıklamalar bunları ortaya koymaktadır. 

Kobani Bahaneli Terör

Türkiye'de PKK/KCK/HDP'nin çağrısıyla Kobani'yi savunduğu söylenen PYD/YPG'ye yardımın önün açılması (daha doğrusu sınırda serbest bir koridorun açılarak sorgusuz sualsiz her türlü insan ve malzemenin, silahın geliş-geçiş yapabilmesi) dayatmasıyla Türkiye bir terör dalgasına maruz bırakıldı. Bu terör dalgası hükümetin HDP üzerinden İmralı'daki Öcalan'a ulaşmak zorunda kalmasıyla PKK/KCK/Öcalan cephesi terörle bir şeyler alabileceklerini bir kez daha gördü. 

Ve bunun üzerine Öcalan'dan terörü sona erdirmekle ilgili değil çözüm süreciyle 
ilgili diyalog ve müzakerenin hızlandırması çağrısı (yani aslında hükümete eğer 
müzakere şartları oluşmazsa yani benim şartlarım değişmezse terör devam eder tehdididir) geldi. Nitekim hükümetin gündeminin en üst konusu Öcalan'ın 
şartlarının iyileştirilmesi oldu.

Bununla eş zamanlı yürüyen diğer konuda yani Türkiye'nin IŞİD'e karşı 
oluşturulan koalisyona girmesi bağlamında Suriyeli muhaliflerin eğitilip-donatılması projesine PYD/YPG'nin dolayısıyla PKK'nın da alınıp 
alınmayacağı tartışılmaktaydı. PYD'nin PKK'nın uzantısı olması nedeniyle hem 
Türkiye hem ABD görünürde tereddüt yaşamış, çelişkili açıklamalar yapmışlardı.

ÖSO Devre Dışı, Suriye'nin Kuzeyinde Esas Muhalif Güç Kürtler 

İşte tam bu sırada hızlı gelişmeler oldu. ABD kararını vermiş ve harekete 
geçmişti yani düğmeye basmıştı sanki. Önce ABD'nin 2012'den bu yana PYD ile 
dolaylı görüşmeler yapmış olduğu basına sızdı. Sonra bizzat Amerikan Dışişleri 
Bakanlığı PYD ile bu hafta doğrudan görüşmeye başladıklarını ve hatta Kobani'de istihbarat paylaştıklarını açıkladı. PYD sözcüsü bir adım daha ileri giderek ABD ile Kobani'deki Kürtlere (yani PYD'ye) askeri yardımın nasıl yapılacağını görüştüklerini açıkladı.

Amerikan Dışişlerinin açıkladığı bu faaliyetlerle hemen hemen aynı zaman 
diliminde konuyla ilgili başka gelişmeler de oldu. Obama'nın özel temsilci 
sıfatıyla IŞİD stratejisinin koordinatörlük görevine getirdiği (E) Org. John 
Allen göreviyle ilgili olarak Türkiye dahil bölge ülkelerine yaptığı ziyaret 
sonrasında değerlendirmelerde bulunmak üzere geçen Çarşamba günü basın 
toplantısı yaptı. Allen basın toplantısında, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve ılımlı 
muhaliflerin nasıl bir yapı oluşturacağıyla ilgili sorular üzerine: "ÖSO ile 
resmi bir koordinasyonumuz yok. Eğiteceğimiz ılımlı muhalifleri ÖSO'nun içine 
katma gibi düşüncemiz de yok." dedi. Allen, Suriye'de siyasi muhalefeti 
güçlendirmek için ABD ve koalisyon ortaklarının çalışmakta olduğunu, bu siyasi 
muhalefetle bağlantılı "güvenilir bir kara kuvvetinin" de oluşturulacağını, 
ancak bu kuvvetin çok dikkatli incelemelerle seçilerek oluşturulacağını 
açıkladı. Yani Allen ABD'nin ÖSO'yu devreden çıkaracağını ve yerine başka bir 
ortak koyacağını açıklıyordu. Allen'in söyledikleri aslında ABD'nin sadece PYD 
konusunu değil daha geniş yelpazede ve sonuçları Türkiye'deki süreci de 
etkileyecek şekilde Barzani-Kobani-PYD(PKK) konusuna el attığını gösteriyordu.

ABD-Suriye'nin Kuzeyi-Irak'ın Kuzeyini Görüşüyor

Peki bu güvenilir kara kuvvetinin bel kemiğini kim oluşturacaktı? ABD ne 
planlıyordu? İşte bunun cevabı da geçen bir hafta on gün içinde Irak'ın 
kuzeyindeki görüşmeler ve toplantılarda saklı. Bunlarla ilgili haberler önce 
Barzani yönetimine yakın haber sitelerinde daha sonra bölge ve dünya genelindeki haber ajanslarınca yayımlandı. Buna göre;

- Suriyeli bütün Kürt parti temsilcilerinin (PYD'li Salih Müslüm dahil) 
Barzani'nin çağrısıyla Dohuk'ta Suriyeli Kürtlerin birliğinin oluşturulmasına 
yönelik  olarak geçen hafta başında toplantılar yaptılar. Bu toplantı ABD'nin 
yönlendirmesiyle yapılıyordu ve toplantılara Amerikan Dışişleri Bakanlığı 
yetkilileri de katılıyordu. ABD, Suriye'deki Kürtlere yardım etmek için bir şart 
koymuştu, o da Suriyeli Kürtlerin hepsinin (PYD dahil) tek bir yapı içinde 
birleşmesiydi. (Böylece PYD/YPG'ye verilecek yardım doğrudan verilmemiş olacak ve Türkiye'nin muhtemel tepkileri önlenmiş olacaktı. Esasen PYD/YPG, ABD'nin terör örgütleri listesinde değildi, dolayısıyla kendi iç hukukları açısından bir sıkıntı yoktu; ama Türkiye ile ilişkilerin gerilmesini de istemiyorlardı.) Ve 
toplantının liderliğini de Suriye'nin kuzeyinde PKK öncüğünde oluşturulan kanton yönetimlerine ve PYD/YPG'ye karşı tutum sergilemiş olan Barzani yapıyor, aynı Barzani PYD'ye silah yardımı yaptıklarını da açıklıyordu. Buradaki en can alıcı nokta Suriye'nin kuzeyinde Kürtleri bir araya getirme (Suriye Kürdistanı ya da Batı Kürdistan) projesinin liderliğinin Barzani'ye verilmesine PYD'den  ve dolayısıyla PKK/KCK/Öcalan cephesinden hiçbir itiraz gelmemiş olmasıdır. Bu durum bütün bunların Öcalan'ın ve Kandil'in bilgisi dahilinde gerçekleşmiş olduğunu da göstermektedir.

- Nitekim bu haberleri veren haber sitelerinde Suriyeli Birlik Kürt Partisi 
Genel Sekreterine atfen Suriyeli Kürtlerin Ankara’daki ABD Büyükelçisi ile de 
bir araya geldikleri, görüşmede Rojava’daki Kürtler için potansiyel ABD ve 
uluslararası destek üzerinde durulduğu da bildiriliyordu. Aynı haberlerde 
ABD’nin desteğini alabilmeleri için Kürt gruplarının birlikte çalışması 
gerektiğinin söylendiği, bu maksatla Duhok’ta Suriyeli Kürt gruplar arasında 
geniş kapsamlı bir toplantı yapıldığı, ayrıca grupların Kürt bölgelerini 
savunmak için ortak bir güç oluşturulması olasılığını görüştükleri de 
açıklanıyordu.

- Bu toplantılarla bağlantılı olarak Salih Müslim'in Erbil ziyaretini müteakip 
Irak Kürt bölgesi parlamentosu Suriye'deki Kürt kantonlarını resmen tanıdığını 
açıkladı. Aynı karar metninde Barzani yönetimine de anılan kantonları tanıma ve 
buralara yardım etme çağrısı yapıldı.

Türkiye Bocalıyor 

ABD-Barzani-Kobani (PYD) üçgeninde bu gelişmeler yaşanırken Türkiye'de Kobani bahaneli terör gündemden düşmüş, hükümet İmralı'dan gelen tehditkar mesajlar karşısında Öcalan'ı müzakereye razı etmek için hapishane şartlarını iyileştirme konusuna odaklanmıştı. Bununla beraber her nedense IŞİD saldırıların yoğunlaştığı günlerin aksine ABD'nin Kobani çevresindeki IŞİD hedeflerine yönelik hava saldırıları artmış, IŞİD'ın ilerleyişi durma eğilimine girmişti. 

Böylece Kobani'ye yardım konusu da gündemde alt sıralara düşmüş, hükümet akil insanlar vasıtasıyla Öcalan'ı ön plana çıkarmaya başlamıştı. Diğer taraftan 
Türkiye'nin yönetiminde en üst makamlarda kafaların karıştığı, bırakın harekete 
geçmeyi nasıl bir pozisyon alınacağı konusunda da farklı görüşler vardı. 
Başbakan ve yardımcılarından Öcalan'ın şartlarının iyileştireceğinden, PYD 
ile görüştük bu bir anlamda onları meşru görmedir şeklinde açıklama gelirken; 
Cumhurbaşkanı: "PYD bir terör örgütüdür, Öcalan'ın şartlarında mevcut durumdan daha ileri yapacak bir şey olamaz" şeklinde açıklamalar yapıyordu. Diğer taraftan yine hükümet tarafından çözüm sürecinde PKK/KCK tarafının verilen hiçbir sözü yerine getirmedikleri; ama hükümetin süreçten vazgeçemeyeceği gibi tavizkar açıklamalar geliyordu. Bu yalpalamalar tabii ki hem PKK/KCK hem de bölgede inisiyatifi ele geçirmekte olan ABD tarafından bir zayıflık olarak görülüyor, ön alıcı karar ve uygulamalarla AKP hükümetini de facto durumlarla karşı karşıya bırakma şansı yakalıyorlardı.

ABD Kararını Veriyor

Anlaşılan o ki ABD, IŞİD'in Kobani'ye saldırısının (1) Türkiye'deki çözüm 
sürecini, (2) Kobani özelinde PYD/YPG'nin statüsü ya da Suriye'nin kuzeyindeki 
Kürtlerin statüsünü, (3) Eğitilecek Suriyeli ılımlı muhalifleri,  (4) 
Barzani'nin pozisyonunu, (5) Türkiye'nin çözüm süreci, IŞİD, ÖSO, PYD 
politikalarını hep birden birbirine bağlı ve çakışır hale getirdiğini ve 
inisiyatif alacak bir ABD'nin, IŞİD eliyle Ortadoğu'yu dizayn etmeye Kürtlerin 
yaşadığı bölgelerden başlayabileceğini gördü. Liderlik pozisyon almak değil 
karar verip uygulamaya geçmektir. İşte ABD de bu aşamada liderliğini gösterdi, 
Kobani merkezli olarak yukarıda belirtilen alanlarda meydana gelen gelişmelerin 
(kamuoyuna yansımayan perde arkası gizli görüşmeler ve mesaj trafiğinin de 
olduğunu düşünmeliyiz) son halini değerlendirdi, IŞİD sonrasında öngördüğü güç dengelerine göre kararını verdi ve harekete geçti. Konuyla ilgili diğer 
aktörlere de ABD'nin bu kararını ve uygulamalarını takip etmek düşüyor.

ABD'ye göre Suriye'nin kuzeyinde IŞİD'le mücadelede Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)'na güvenilmezdi. Çünkü ÖSO'nun yapısı uyumlu çalışmıyor, savaşma yetenekleri yok, en önemlisi El Kaide bağlantılı El Nusra cephesiyle alanda çok sık koordinasyonlara girdiği biliniyor. Dolayısıyla Suriye'de ılımlı muhaliflerin 
bel kemiği olamaz. Onun yerine Suriyeli Kürtler en iyi seçenektir. Çünkü komşu 
ülkelerdeki Kürtler destek alabilecekleri gibi IŞİD'in saldırılarının başladığı 
Haziran'dan bu yana dünya kamuoyunda mağdurluk ve kahramanlıklarıyla(!) öne çıktığından batılı ülkelerden de destek gelecektir. Zaten batılı ülkeler Barzani üzerinden Kürtlere yoğun bir askeri destek programı başlatmışlardı. Aslında IŞİD kriziyle birlikte ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin öncelikle ve ağırlıkla Barzani yönetimine politik ve askeri destek yağdırmaya başlamaları onların bir IŞİD krizi beklentisinde olduklarını ve IŞİD sonrasında Kürtlerin yeni aktör olarak bölgede yer almasına önceden karar verdiklerini de gösterebilir. İki Irak savaşıyla Iraklı Kürtler devlet olma seviyesine getirilmiştir. Şimdi sıra 
Suriyeli Kürtlerdedir. Türkiye'de ise AKP'nin çözüm süreci politikasıyla 
Kürtlerin tek temsilcisi konumuna getirilen PKK/KCK vasıtasıyla bu iş zaten 
yapılmaktadır.

İşte Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlerin bir araya getirilmesi de Barzani 
liderliğinde yapılırsa o desteğin Suriye'nin kuzeyine aktarılması da 
sağlanabilecektir. Ayrıca Suriyeli Kürtlerin birleşmesi o bölgenin hakim silahlı 
gücü PYD/YPG'nin de görünürde meşru bir yapının altına girmesini sağlayacağından PKK terör örgütüyle bağlantılı bir gruba da açıkça askeri destek verilmemiş olacaktır. Ayrıca PYD'nin bu şekilde desteklenmiş olması PKK/KCK yapısını da belirli ölçüde rahatlatacaktır. Ne de olsa Suriye'de kendi kolu olan PYD ılımlı muhaliflerin esas silahlı gücü olacak, sonunda bunun politik getirisi de mutlaka olacaktır. Ayrıca PKK tehdit/şantaj/terörle Öcalan'ın vazgeçilmez müzakereci olduğunu, bunun devamı için hapishane şartlarının iyileştirilmesini Türkiye'de hükümetin zaten öncelikli maddesi yapmıştır. PKK/KCK tarafının Öcalan'ın müzakere etme koşullarına kavuşturulmasından kasıtları Öcalan'ın hapishaneden çıkarılmasıdır. Süreci bizzat dizayn eden kişi olarak çözüm sürecinin bu rotaya gittiğini bilen ve hükümetin taleplerini birer birer karşıladığını gören Öcalan da özgür kalacağından emindir, bu sadece zamanlama meselesidir. Dolayısıyla Öcalan açısından şu aşamada Suriye'nin kuzeyindeki birlik oluşumuna Barzani'nin liderlik yapmasını sorun etmeye, süreçte hükümetle gereksiz kırılmalar yaratmaya gerek yoktur. Öcalan özgür kaldığında bu konu zaten tekrar ele alınacaktır. 

Diğer taraftan AKP hükümeti de Öcalan'ı fiziki özgürlüğüne daha da 
yakınlaştıracak yeni tedbirleri (Öcalan'ın istediği herkesle görüşmesi, doğrudan 
kamuoyuna mesaj verebilme vs) hayata geçirecek adımları hızlandırmıştır. Yani 
hem ABD'nin hem de Öcalan'ın öngörüleri tıkır tıkır işlemektedir.

Sonuç olarak;ABD Türkiye'nin dış politikasında ve terör örgütleriyle 
mücadelesinde zig zag çizen, istikrarsız ve kararsız tutumdan da faydalanarak 
PYD ile resmi görüşmeler başlatıp düğmeye resmen basmıştır. Bu kapsamda 
Suriye'nin kuzeyinde Kürtleri esas unsur olarak seçmiş, onlara eğer benden 
yardım istiyorsanız birlik olun mesajı vermiş, şimdilik Barzani'yi de bu işe göz 
kulak olması için görevlendirmiştir. ABD ayrıca, Suriye ve Irak'ta dış 
müdahaleyle yapılanı yani Kürtlere yeni topraklar kotarılarak bağımsız bir 
devlet olmalarının önün açılmasını ne de olsa Türkiye'de AKP iktidarının bilerek 
veya bilmeyerek izlediği politikalarla kendi elleriyle yaptığını görmektedir. 
Dolayısıyla ABD aldığı karar ve uygulamalarıyla Türkiye'deki süreci de kontrol 
altına alabilmekte, yönlendirebilmekte, kendi çıkarlarına uygun şekilde ve zaman diliminde gerçekleşmesine etki edebilmektedir.

Obama'nın IŞİD stratejisinin koordinatörü (E) Org. John Allen'in söylediği gibi 
ABD Suriye'de siyasi-askeri yapısı olan yeni bir ılımlı muhalefet 
hazırlamakta dır. İşte bu yeni gücün esasını ve liderliğini Suriyeli Kürtler 
yapacaktır. Bu da Suriye Kürdistanı'nın PKK/KCK cephesinin söylemiyle Batı 
Kürdistan'ın kurulmasıdır. Yine aynı cephenin Kuzey Kürdistan dediği Türkiye 
topraklarında ise, Öcalan'ın yönettiği çözüm süreciyle sonuca ulaşılacaktır. 
Onun sonucu da Öcalan'ın özgür kalmasıdır. Öcalan'ın özgür kalması Kuzey 
Kürdistan'ın kurulması demektir. Parçaların birer birer oluşturulması büyük 
resmi yani Büyük Kürdistan'ın oluşturulmasının önünü açmış olacaktır.  Çünkü 
sızan İmralı zabıtlarında Öcalan kendisini ziyarete gelenlere: "hükümete 
kendisiyle ilgili hiçbir talepte bulunmadığını, çünkü bu süreç tamamlandığında 
kendisi dahil herkesin özgür kalacağını" söylemektedir. Yukarıda anlatılan bütün 
gelişmeler de Türkiye'nin bekasına tehdit oluşturan bu sonuçların maalesef 
gerçekleşeceğinin birer göstergesidir. Bu durum aynı zamanda ABD liderliğindeki batı koalisyonun IŞİD stratejisinin yani IŞİD eliyle bölgeyi dizayn girişiminin ilk somut sonucu olacaktır.


Uzmanın Diğer Yazıları

  ABD'nin IŞİD konulu "Harp Oyunu"; IŞİD'le mücadelede neler olacak?  
  ABD Düğmeye Bastı: Batı Kürdistan Kuruluyor, Öcalan Özgür Kalıyor 
  IŞİD tehdidinin "Kazananları" ve "Kaybedenleri" 
  IŞİD Eliyle Irak'ın Yeniden Dizaynı: Kerkük'ten Sonra Musul Barzani'ye Peşkeş 
  Mi Çekiliyor? 
  Türkiye'nin Cumhurbaşkanını Seçmek; Kim Seçilirse Ne Yapar, Hangi Kararları 
  Alır? 
  Başbakan'ın "Terörün Nedeni" Tanımlaması ve Türkiye'yi Bekleyen Tehlikeler 
  PKK'nın zaferini, Öcalan'ın Özgürlüğünü, Kürdistan'ın kuruluşunu, Türkiye'nin 
  bölünüşünü ilan eden kanun 
  TSK Neden Hedef Alındı ve Nasıl Bertaraf Edildi? 
  Üç Kollu Gemi Halatı ve Yeni MİT Yasası 
  AKP (Erdoğan) - PKK (Öcalan) Barış Anlaşması Son Virajda 
  Türk-Amerikan ilişkilerinde ABD'nin manivelaları; NATO, İncirlik, PKK ve 
  Cemaat 
  İki Buçuk Savaş Tehdidinden "İki Buçuk Devlet & İki Buçuk Hükümet Tehdidi"ne 
  Dönüşen Türkiye'nin Beka Sorunu 
  Amerikan İstihbaratının 2014 Yılı Küresel Tehdit Değerlendirmesi ve 
  Türkiye'nin Durumu 
  ABD-Romanya Stratejik Ortaklığı; ABD Artık Sürekli Karadeniz'de  
  ABD Enerji Alanında da Süper Güç Oluyor 
  Tokyo 2020; Küresel Güç Dengeleri ve Asya-Pasifik'in Yükselişi 
  Esad'ı Cezalandırmak ve Askeri Operasyonun Sürpriz Etkisi 
  Amerikan Ordusu Suriye’de Askeri Harekâta Hazır mı ve Sürdürebilir mi? 
  ABD Suriye'yi Neden Vurmalı, Neden Vurmamalı?  
  PKK Terör Örgütüyle Mücadelenin Mitleri 
  Çapulcudan Özgürlük Savaşçısına, Terörden Direnişe, Direnişten Bağımsızlığa: 
  PKK Terör Örgütünün Dönüştürülmesi 

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2014/10/20/7829/abd-dugmeye-basti-bati-kurdistan-kuruluyor-ocalan-ozgur-kaliyor

..


22 Eylül 2015 Salı

Kobanenin ortaya çıkardığı yeni güç, Pankürdizm



  ‘Kobane’ nin Ortaya çıkardığı yeni Güç;  Pankürdizm




Yeni Harita 

                

                     ‘Kobane’ nin ortaya çıkardığı yeni güç;

                       Pankürdizm

ABD nin 2003 Irak işgali sonrasında gelişen ve onu izleyen 10 yıl içinde bölgede önemli bir güç merkezi yaratan Kürt gurupları, Orta-Doğu da yeni yaratılan hercümerc oluş sonrası için sınırlar ötesi bir toplum-devlet projesi hazırlığı içinde. Kısaca Pankürdizm olarak adlandırılan bu akımın Ana gövdesini petrol zengini Kuzey Irak yönetimi oluşturuyor. Parasal gücü ve devlet deneyimi dışında bir parlamentosu olan Kuzey Irak yönetimi Uluslararası ilişkiler açısından da Kürdistan olarak düşünülen siyasi coğ-rafyanın en önemli parçası. ‘Kobane Krizi’ olarak adlandırabileceğimiz Ayn El Arab kenti çevresinin IŞID tarafından kuşatılması girişimi sırasında uluslararası PR kampanyası Kuzey Irak, Suriye Kürt bölgeleri ve Türkiye Kürt siyaseti tarafından birlikte yürütüldü. Yaklaşık 1 ay süren bu ilk ‘Pankürdist siyasi girişim’ ABD,İngiltere,Almanya,Fransa gibi ülkelerin parlamentolarında lobi gurupları ve sokaklarda protesto gösterileri ile ‘Kobane’ konusunda ABD’nin etkili hava hücumlarını yönlendirerek  IŞID ın geri çekilmesi sonucununda büyük bir rol oynadı. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ‘açılım süreci’ boyunca karşısında bulunacak olan güç işte bu birleşik ‘Pankürdist’ blok olacaktır. Kobane kampanyası bunu net olarak ortaya koydu.

                         Barzani ve PYD artık iç politika aktörleri

IŞID ile savaşım adı altında en az iki yılı kapsayacağı tahmin edilen askeri mücadele ve hazırlıkları,tarihin garip bir cilvesi olarak, Türkiye’de açılım ve Kürt meselesinin çözümü takvimi ile örtüşüyor. PKK  tarafından ‘usul hakkında’ yapılan öneri ve şartlar TBMM de kesin bir üstünlüğe sahip olan AKP tarafından şu veya bu biçimde kabul sürecinde. Görüşmelerin nasıl ve hangi şartlarda sürdürüleceği konusu Türk medyasında yer alırken meselenin ‘esası’ hiç bir yerde dile getirilmiyor. Yani, Kürtlere tanınacak olan otonominin sınırları ve biçimi ‘zamana ve güçler dengesine’ bırakılmış durumda. Türkiye’nin ulusal bütünlüğü  için en büyük tehlike de burada. Süreç ve bir yanında PKK nın oturduğu masadaki görüşmeler bir yerinde kesildiği zaman, Türkiye karşısında kimleri bulacaktır ? Bunlar uygun bir zamanda Kürt Devleti olduğunu ilan edecek olan Kuzey Irak, Uluslararası ‘de facto’ tanıma kazanan ve silahlandırılan Suriye Kürt Kantonları ve bölgedeki Kürt nufüsun en büyük bölümünü oluşturan Türkiye Kürtleri ve onun adına açılım masasında oturan PKK’dan meydana geliyor. Pankürdizmi bu yapılaşmasından daha da tehlikeli hale getiren bir başka neden ise IŞID savaşı nedeniyle Türkiye sınırları içine yerleşecek olan ABD hava kuvvetleri ve onun kara ve denizdeki destek unsurlarıdır. Bu güç yada başka bir ifade ile ‘uluslararası toplum’, açılım görüşmeleri çıkmaza girip sokağa inildiği zaman BM, NATO, AB olarak tüm siyasi ve askeri varlığıyla ‘taraf’ olacaktır.

                            Kritik tarih   2015 Seçimi

Türkiye Cumhuriyeti önümüzdeki günlerde tarihinin en kritik dönemine girerken  savaş tehdidi altındaki sınırlarından öte, içeride açılım süreci ve ülke sınırları içinde yerleşecek ABD-NATO güçlerinden meydana gelen bir gündem ile yaşıyor. Bu şartlar altında yapılacak olan 2015 seçimlerinde ortaya çıkacak olan TBMM, önümüzdeki 4 yıl boyunca iktidar mekanizmasını kuracak ve ‘açılım sürecini’ yeni bir Anayasa ile sonuçlandıracaktır. Kısaca siyasi rejimi, devlet yapısı ve siyasi sınırları, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduklarından çok farklı bir ülke ile karşı karşıya kalmak söz konusu. Kobane olayı bu gerçeği çok açık bir biçimde gözler önüne serdi.


Mahir Tan      LondraPosta-Londra


..