Gazprom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gazprom etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2020 Cuma

21. YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞAL GAZIN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 4

21. YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞAL GAZIN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 4




BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN HPBH PROJE KRONOLOJİSİ 

(1992-1997) 
(Mayıs 1998) 

(Ekim 1998) 

(Nisan 1999) 

(Kasım 1999) 

(Kasım 1999) 

(Ekim 2000) 

(Ekim 2000) 
(Ekim 2000) 
(15 Kasım 2000-

5 Mayıs 2001) 

(19 Haziran 200118 Haziran 2002) 
(28 Ağustos 2002) 
(29 Ağustos 2002) 
(10 Eylül 2002) 
(18 Eylül 2002) 
(20 Eylül 2002) 

(26 Eylül 2002) 

Muhtelif Görüşmeler 

İstanbul Mutabakat Zaptı Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye Ankara Deklarasyonu Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, Kazakistan, Özbekistan Devlet Başkanları (ABD Enerji Bakanı şahit) İstanbul Protokolü Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye (ABD yetkilisi şahit) 

IGA’nın İmzalanması Azerbaycan, Gürcistan ve 

Türkiye Devlet Başkanları (ABD Başkanı şahit) İstanbul Deklarasyonu Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkiye Devlet Başkanları (ABD 
Başkanı şahit) 
HGA’nın İmzalanması Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye TA’nın İmzalanması Hükümet Garantisi’nin İmzalanması 

Temel Mühendislik 

Detay Mühendislik 
Detay Mühendislik-İş-Tamamlama Belgesi 
Arazi Temin ve İnşaat-İşe Başlama Bildirim 
Arazi Temin ve inşaat-Resmi Başlangıç Tarihi 
BTC Temel Atma Töreni-Bakü 
BTC Türkiye Kesimi Sözleşmeleri İmza Töreni-

Ankara  BTC Ceyhan Terminali Temel Atma Töreni- Adana 

Aralık 2000’de Ramco şirketinin AIOC konsorsiyumundaki tüm hissesi Devon Energy, Unocal ve Delta-Hess şirketleri tarafından satın alınmıştır. Böylece, AIOC konsorsiyumundaki şirket payları değişmiş ve AIOC içinde meydana gelen bu değişiklik, BTC Sponsor Grubu’na da yansımıştır. Daha önce bu oluşuma katılmamış olan ‘Devon Energy’ şirketi, Ramco’nun Sponsor Grup içindeki hisselerinin bir kısmını alarak gruba dahil olmuştur. Ramco hisselerinin geriye kalanı ise Unocal ve Delta-Hess şirketlerine devredilmiştir. 

Devon Energy daha sonra Sponsor Grup’dan çekilmiştir. 

<  18 Ekim 2001 tarihinde Sponsor Gruba (MEP) İtalyan dev petrol ve enerji firması ENI’nin katılımı projenin geleceği açısından çok önemli bir dönüm noktası olmuştur.  >

Gerek AIOC Konsorsiyumu gerekse Sponsor Grup liderliğini BP şirketi üstlenmektedir. 

18 Ekim 2001 tarihinde Sponsor Gruba (MEP) İtalyan dev petrol ve enerji firması ENI’nin katılımı projenin geleceği açısından çok önemli 
bir dönüm noktası olmuştur. Böylece, ilk kez AIOC üyesi olmayan, yani taşınacak petrolün sahibi olmayan bir firma MEP Katılımcısı unvanını 
almıştır. ENI katılımının önemli bir diğer özelliği ise, BTC hattı ile Kazak petrollerinin de taşınmasının önünü açmış olmasıdır. Gerçekten de, 
ENI’nin alt kuruluşu olan Agip, Kazakistan’daki dev Kaşağan sahasının operatörü ‘Agip KCO Konsorsiyumu’nun lideri konumundadır. Fransız Total FinaElf,  Japon Inpex ve Amerikan ConocoPhillips firmalarının da katılımıyla Sponsor Grup içerisindeki şirketler ve payları zaman içerisinde değişmiş olup, pay dağılımı aşağıdaki gibi oluşmuştur: 


Tablo 5: Sponsor Grup İçindeki Firmaların Payları 

MEP Katılımcıları, 1 Ağustos 2002’de, inşaat ve işletme faaliyetlerini yürütmek amacıyla ‘BTC Co.’ ve finansman işlerinden sorumlu olmak üzere ise ‘BTC Invest’ şirketlerini kurarak, BTC hattının hayata geçirilmesi konusundaki kararlılıklarını bir kez daha kanıtlamışlardır. BTC Co. üyelerince gerek Kazak petrolünün de BTC hattı ile taşınması gerekse dış finansman sağlanması kapsamında yürütülen görüşmeler çok olumlu şekilde devam etmektedir. BTC boru hattı inşaatının % 30’unun BTC Co.’daki hisseleri oranında şirketler tarafından ve geriye kalan % 
70’inin ise uluslararası finanssal kuruluşlarca karşılanması planlanmaktadır. 

Anahtar Teslim Anlaşması çerçevesinde müteahhit olarak görevlendirilen BOTAŞ, her biri projenin ana aşamalarını da temsil eden, ‘Temel Mühendislik’ çalışmalarını 6 ay, ‘Detay Mühendislik’ çalışmalarını 12 ay içinde başarıyla tamamlamıştır. BOTAŞ, 10 Eylül 2002 itibarıyla resmi olarak başlatılan üçüncü ve son aşama ‘Arazi ve İnşaat’ çalışmalarını ise 32 ayda bitirmekle yükümlüdür. Tüm hattın tamamlanması ve devreye alınması için hedeflenen tarih ise 2005 yılı bahar aylarıdır. 

b. Özet Proje Bilgileri 

1. Proje Yatırım Maliyeti 

PLE Mühendislik firması tarafından yapılan fizibilite etüdünde projenin toplam sistem için yatırım maliyeti 2,4 milyar Dolar olarak hesaplanmıştır. 

Türkiye kesiminin tahmini maliyeti ise kamulaştırma dahil 1,4 milyar Dolar düzeyindedir. 

Türkiye kesiminin tüm finansmanı, Türkiye tarafından değil; bizzat projeye iştirak eden şirketlerce karşılanacak olup, işin zamanında bitirilmesi 
durumunda proje, Türkiye’ye hiçbir maliyet getirmeyecektir. 

Türkiye, 1.4 milyar Dolarlık Türkiye kesimi yatırım maliyetinin aşılması durumunda, karşılıklı anlaşmaya bağlı olarak devreye girip girmeyeceği 
tespit edilecek 300 milyon Dolar tutarında Hükümet Garantisi sağlamış bulunmaktadır. 

2. Proje Süresi Esas süre 40 yıl olmakla birlikte, proje katılımcılarının talep etmesi durumunda, 10’ar yıllık dönemler halinde iki kez uzatılması 
mümkündür. 

3. Projenin Teknik Özellikleri Maksimum Kapasite 50 MTY (1 Milyon varil/gün) 

Toplam Uzunluk 1,774 km 

Azerbaycan 440 km 

Gürcistan 260 km 

Türkiye 1,074 km 

Boru Çapı 42’/34’ 

Dizayn Basıncı 100 Bar 

Toplam Pompa İstasyonu 8 
Türkiye 4 


4. Projeden Sağlanacak Gelir BTC Projesi’nden sağlanacak dolaylı kazançlar bir yana bırakılırsa, Türkiye’nin, bu projeden ‘geçiş vergisi ve işletmecilik hizmetleri’ karşılığında; taşınacak kapasiteye bağlı olarak, 1-16. yıllar arasında 140 ile başlayıp 200 milyon Dolara ulaşan, 17-40. yıllar arasında ise 200 ile başlayıp 300 milyon Dolar civarına çıkan bir yıllık gelir elde etmesi beklenmektedir. 

Özellikle 50 MT’luk maksimum yıllık kapasiteye ulaşıldığında BTC’den sağlanması beklenen gelirin, Irak hattından sağlanan gelirin üzerinde 
olacağı anlaşılmaktadır. Bu rakamlar, BTC’nin Türkiye açısından önemini daha da somutlaştırmaktadır. 

5. Projenin Türkiye’ye ve Doğu-Batı Enerji Koridoru’na Diğer Katkıları Ekonomik etkileri kısaca gözden geçirilirse, hattın gerçekleşmesi ile geçiş ücreti ve sahalardaki payımızdan dolayı önemli ölçüde gelir elde edilecek; taşıma maliyetlerinin minimuma indirilmesi, finansman ve navlun ücretlerinden sağlanacak tasarruf gibi nedenlerle daha ucuza ham petrol temin etmek mümkün olacaktır. BTC hattından alınacak petrol ile, ithalata bağımlı ülkemizin enerji arz güvenliğine yapılacak katkı açısından da çok ciddi bir avantaj tesis edilmiş olacaktır. 

İnşaat aşamasında yaratılacak yeni istihdam ve iş olanakları ile de hem Türk özel sektörünün önü açılacak hem de hattın geçtiği bölgelerde ekonomik canlanma yaşanacaktır. Özellikle inşaat aşaması boyunca, kısa, orta ve uzun vadeli istihdam olanakları yaratması açısından projenin, gerek boru hattı güzergâhı üzerinde gerekse deniz terminali mücavir alanlarında bulunan yerleşim birimleri için pek çok imkan yaratması beklenmektedir. 

Halihazırda, geliştirilme aşamasında olan sosyal ve çevresel yatırım programları ile de boru hattı ve deniz terminali civarında bulunan genel çevre ve yerleşim alanlarına bir takım faydalar sağlanması mümkün olacaktır. 

<   Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun en kritik ayağını oluşturan BTC HPBH ile hem Türkiye’nin jeopolitik önemi artacak hem de Azerbaycan ve Gürcistan’ın siyasi ve iktisadi istikrarına katkı yapılacaktır. >


  BTC hattı içinde ve Ceyhan terminalindeki ham petrol sayesinde, kriz zamanlarında arz esnekliği sağlamak üzere, Türkiye’nin stratejik petrol stok kapasitesi de artacaktır. Proje ile Ceyhan terminali önemli bir uluslararası petrol piyasası merkezi haline gelirken; yaratılan sinerji ile Mersin ve İskenderun limanları da hızla canlanacaktır. 

Bugüne kadar siyasi, ekonomik, stratejik ve güvenlik bakımından en uygun çözüm olduğunu tüm dünyaya kanıtlayan BTC HPBH Projesi, Türk Boğazları ’ndaki aşırı trafik yükünden kaynaklanan geçiş risklerinin en aza indirilmesi sayesinde çevresel etkiler bakımından da açık ve önemli bir avantaj sağlayacaktır. 

Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun en kritik ayağını oluşturan BTC HPBH ile hem Türkiye’nin jeopolitik önemi artacak hem de Azerbaycan ve Gürcistan’ın siyasi ve iktisadi istikrarına katkı yapılacaktır. Proje ile Azerbaycan, dünya genelinde sayılı üreticiler arasına girerken, Gürcistan da en önemli geçiş ülkesi olarak ön plana çıkacaktır. 

Çeşitli ulusal ve uluslararası platformlarda da pek çok kereler vurgulandığı üzere, hattın geçeceği güzergah Doğu ile Batı arasında bir enerji köprüsü oluşturacak ve her şeyden önemlisi bu proje, bölge ülkelerinden dünya pazarlarına ham petrol ve doğal gaz nakledecek diğer boru hattı projelerine de öncülük edecektir. 

BTC’yi, sırasıyla Azerbaycan gazını Türkiye ve Avrupa’ya ulaştıracak Şah Deniz Doğal Gaz Boru Hattı Projesi ve Türkmenistan gazını ülkemiz ve Avrupa piyasalarına taşıyacak Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Doğal Gaz Boru Hattı Projesi izleyecektir. Bu hatlar, bugün ikisi de hızla ilerleyen Türkiye-Yunanistan-İtalya ve Türkiye-BulgaristanRomanya-Macaristan-Avusturya Doğal Gaz Boru Hattı projelerine bağlandığında koridor tamamlanacak ve Türkiye gerek petrol gerekse doğal gazın Batı piyasalarına aktarımı bakımından tam anlamıyla bir enerji terminaline dönüşmüş olacaktır. 

DİPNOTLAR;

1 BP-Statistical Review of World Energy 2002, (Londra; Haziran 2002), s.38.; World Energy Council, ‘Yarının 
Dünyası için Enerji’ (Ankara, 1996), ss. 43-47, 288-91’deki Tablo C1a,C1b,C4a,C4b, 302’deki Tablo C15; B. 
Yücel, ‘21. Yüzy›l Eşiğinde Türkiye’nin Enerji Politikalarına Yön Verecek Gelişmeler’, Türkiye 6. Enerji 
Kongresi, (Ankara: Dünya Enerji Konseyi, 1994), ss.24-38.; B. N. Bayraktar, ‘Enerji Kullanım Yönünden 
Ülkelerin Uygarlık Düzeylerinin Karşılaştırılması’, Enerji Politikaları ve Planlama- Türkiye 7. Enerji Kongresi, 
Ankara: Dünya Enerji Konseyi, 3-8 Kasım, 1997, ss. 11-19.; F. Birol, ‘Küresel Enerji Talebi: Uzun Vadeli Bir 
Bakış’ Enerji Politikaları ve Planlama - Türkiye 7. Enerji Kongreyi, (Ankara: Dünya Enerji Konseyi, 3-8 Kasım, 
1997), ss. 1-6; International Energy Outlook, 1999 bask›s›, ‘Environmental Issues and World Energy, Table 
A.10, Reference Case’, http://www.eia.doe.gov/oiaf/ieo99/environmental.html; International Institute for 
Applied System Analysis (IIASA) and World Energy Council (WEC), ‘Global Energy Perspectives’, N. 
Nakicenovic, A. Grubler ve A. Mcdonald (Der.) (Cambridge University Press., 1998), Chapter 4.; International 
Energy Agency – Caspian Oil and Gas, The Supply Potential of Central Asia and Transcaucasia, 1998 
baskısı,(OECD/IEA Pub., Paris), Part IV. 
2 Tablonun hazırlanmasında kullanılan kaynaklar: International Energy Agency- World Energy Outlook, 1982 
baskısı, (OECD/IEA Pub., Paris), s. 65.; Energy Agency - World Energy Outlook, 1998 baskısı,(OECD/IEA 
Pub., Paris).; International Energy Agency- World Energy Outlook: Assessing Today’s Supplies to Fuel 
Tomorrow’s Growth, 2001 Insights, OECD/IEA Pub., Paris.; BP - Statistical Review of World Energy 2002, 
(Londra; Haziran 2002). 
3 Hidrolik hariç, günefl, rüzgar, gel-git, jeotermal, geleneksel ve modern biyolojik yakıtlar. 
4  Aslında, elimizde, enerjinin geleceği hakkında, Ajans raporu (IEA 1998) dışında, biri Dünya Enerji Konseyi’ne 
(WEC 1996) ait, diğeri ise Konsey ve Uluslararası Uygulamalı Sistemler Analiz Enstitüsü’nün ortak raporu 
(IIASA/WEC 1998) olmak üzere iki adet çalışma daha vardır. Bu üç rapor, en az›ndan 2020 yılına kadar 
dünyanın geniş ölçüde fosil yak›tlara bağımlı kalacağı ve alternatif enerji kaynaklarının ise çok s›n›rl› bir paya 
sahip olacağı konuları üzerinde anlaşmaktadırlar. Bu raporların tümünde, enerji ve çevre açısından 2020’ye 
kadarki görünüm hemen hemen aynı olmakla birlikte, asıl farklılık 2020’den sonra ortaya çıkmaktadır. 
   WEC (1996) ve IIASA/WEC (1998) çalışmaları, çeflitli enerji ve çevre senaryoları itibarıyla öngörülerini 2050 hatta 
2100 yılına kadar uzatmaktadırlar. Burada, Keynes’in “uzun dönemde hepimiz ölüyüz!” felsefesinden esinlenerek 
ve diğerlerine göre daha gerçekçi bir senaryodan hareket ederek önümüzdeki 20 yılı detaylı şekilde analiz eden Ajans 
(IEA) tahminleri tercih edilmiştir. 
5 International Energy Agency - World Energy Outlook, (Paris: OECD/IEA Pub., 1998), ss. 19-20. 
6 Aynı raporu 2001 verileriyle revize eden Ajans’ın (International Energy Agency- Key World Energy Statistics, 
   (OECD/IEA, Paris, 2001)) raporundaki genel eğilimlerin aynı kalacağını belirterek, Hazar’a daha geniş yer 
   ayırması bunun kanıtıdır. 
7 International Energy Agency - World Energy Outlook: Assessing Today’s Supplies to Fuel Tomorrow’s 
Growth, 2001 bask›s›, (OECD/IEA Pub., Paris), s. 33. 
8 Energy Economist, ‘Transport into 2020’, Financial Times Energy, (Eylül 1998), ss.1-7. 
9 Afganistan savaşının Hazar boru hatlarına etkisi, bu savafşın arka planında ABD’nin bölgedeki tüm potansiyel 
  oyunculara ve/veya seyircilere gönderdiği çeşitli mesajların değerlendirildiği bir çalışma için bkz. Cenk Pala, 
  ‘Afganistan Savaşının Hazar Boru Hattı Projelerine Etkisi: Kırmızı Kalem Bu Kez Kimin Elinde’, PetroGas, Cilt 
  26, (Kasım-Aralık, 2001), 38-43. 
10 International Energy Agency- Key World Energy Statistics, (OECD/IEA, Paris, 2001), ss. 135-136. 
11 Tablo için kullan›lan kaynaklar: International Energy Agency- World Energy Outlook: Assessing Today’s 
    Supplies to Fuel Tomorrow’s Growth, 2001 Insights, OECD/IEA Pub., Paris. S.24.; International Energy 
    Agency - World Energy Outlook, 1998 baskısı,(OECD/IEA Pub., Paris). s. 64, Table 6.1. 
12 TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, ETKB Alt Komisyon Raporları, Türkiye 1. Enerji şurası- 7-9 Aralık, 
    İstanbul, (Ankara: 1998), ss.10-25. 
13 BP- Statistical Review of World Energy 2002, Haziran, Londra. 
14 Bu felaket senaryolarını örnekleyebiliriz: 1865 yılında ünlü İngiliz iktisatçısı Stanley Jevons, İngiltere kömür 
     kaynaklarının çok kısa bir süre içinde tükeneceğini yazmıştır. Oysa, 1860’lara 70 milyon tonluk bir üretim 
     düzeyi ile giren İngiltere için bu yıllar, kömür üretiminin hızla arttığı yıllar olmuştur. 1914 yılında ise bu kez 
     ABD Maden Bürosu, Amerikan’ın 10 yıllık petrol rezervinin kaldığını savunmuştur. Çeşitli hükümet kuruluşları 
     bu kehanetlere devam etmişler ve ilkin 1939’da, ardından 1951’de Amerikan petrol rezervlerine 13 yıl ömür 
     biçilmiştir. Bu tahminler arasında en çarpıcı olanı ise, 1972’de Roma Klubü tarafından yayınlanan “Ekonomik 
     Büyümenin Sınırları” isimli 70’lerin ünlü raporunda yer alan petrol rezerv tahminleridir. Rapora göre, o tarihte 
     550 milyar varil olan dünya ispatlanmış ham petrol rezervleri, 20 yıl içinde tükenecektir. Oysa, 1970 ile 1990 
     yılları arasında dünya 600 milyar varil petrol tüketmiştir. Üstelik, Roma Klubü tahminlerinin tersine, 1990’da 
     (petrol benzerleri hariç) hiç kullanılmamış “ispatlanmış” rezerv miktarı 900 milyar varil düzeyine ulaşmıştır. 
     Burada, dünyanın 2003 yılına 1 trilyon varili aşan (ki bazı tahminlere göre 3 trilyon varil) bir petrol rezerviyle 
     girmiş olduğunu da kayda geçmek gerekir (‘Environmental Scales: plenty of Gloom’, The Economist, Cilt 20, 
     (December, 1997), ss. 21-23; BP- Statistical Review of World Energy 2002, Haziran, Londra., s.4.). 
15  Cenk Pala ve E. Engür, ‘Kafkasya Petrolleri: 21. Yüzyılın Eşiğinde Hazar Havzası ve Türkiye’, İşletme ve 
     Finans, Sayı 152, (Kasım, 1998), s. 25. 
16 International Energy Agency – Caspian Oil and Gas, The Supply Potential of Central Asia and Transcaucasia, 
     1998 baskısı,(OECD/IEA Pub., Paris). 
17 United Nations, Energy Information Administration, Caspian Sea Region: Reserves and Pipeline Tables (New 
     York: United Nations, 2002), ss. 4-6. 
18 BP- Statistical..., s. 4. 
19 BP- Statistical..., s. 20. 
20 International Energy Agency – Caspian Oil and Gas, The Supply Potential of central Asia and Transcaucasia, 
    1998 baskısı,(OECD/IEA Pub., Paris). ; United Nations, Energy Information Administration, Caspian Sea 
    Region: Reserves and Pipeline Tables (New York: United Nations, 2002). 
21 Tablo için kullanılan kaynaklar: International Energy Agency-World Energy Outlook, 1998 baskısı,(OECD/IEA 
     Pub., Paris). s. 134, Table 8.10.; International Energy Agency- Key World Energy Statistics, (OECD/IEA, 
     Paris, 2001), s. 38,Table 2.1,135.; BP- Statistical Review of World Energy 2002, Haziran, Londra, ss. 910,25,40. 
22 International Energy Agency- Key World Energy Statistics, (OECD/IEA, Paris, 2001), s. 42, Table 2.3. 
23 International Energy Agency- Key World Energy Statistics, (OECD/IEA, Paris, 2001), s. 172, Table 2.10. 
24 European Union, European Comission-Diroctorate-General for Energy and Transport, Green Paper: Towards 
     a Europen Strategy for the Security of Energy Supply, (Brüksel: EU, 29 Kasım 2000), s.769. 
25 European Union, European Comission-Diroctorate-General for Energy and Transport, Green Paper: Towards 
    a Europen Strategy for the Security of Energy Supply, (Brüksel: EU, 29 Kas›m 2000). 
26 Güneş, rüzgar, gel-git, jeotermal, geleneksel ve modern biyolojik yakıtlar. 
27 Cenk Pala ve E. Engür, ‘Kafkasya Petrolleri: 21. Yüzyılın Eşiğinde Hazar Havzası ve Türkiye’, İşletme ve Finans, Sayı 152, Kasım, 1998, ss. 21-39. 
28 Tabloyu oluştururken kullanılan kaynaklar: International Energy Agency – Caspian Oil and Gas, The Supply 
     Potential of central Asia and Transcaucasia, (Paris: OECD/IEA Pub., 1998); BP- Statistical Review of World 
     Energy 2002, Haziran, Londra. 
29 International Energy Agency – Caspian Oil and Gas, The Supply Potential of central Asia and Transcaucasia, 
     1998 baskısı,(OECD/IEA Pub., Paris); BP- Statistical Review of World Energy 2002, Haziran, Londra; United 
     Nations, Energy Information Administration, Caspian Sea Region: Reserves and Pipeline Tables (New York: 
     United Nations, 2002). 
30 Cenk Pala ve E. Engür, ‘Kafkasya Petrolleri: 21. Yüzyılın Eşiğinde Hazar Havzası ve Türkiye’, İşletme ve 
    Finans, Sayy 152, Kasım, 1998, s. 25. 
31 International Energy Agency – Caspian Oil and Gas, The Supply Potential of central Asia and Transcaucasia, 
    1998 baskısı,(OECD/IEA Pub., Paris); BP- Statistical Review of World Energy 2002, Haziran, Londra; United 
    Nations, Energy Information Administration, Caspian Sea Region: Reserves and Pipeline Tables (New York: 
    United Nations, 2002). 
32 United Nations, Energy Information Administration, Caspian Sea Region: Reserves and Pipeline Tables (New 
    York: United Nations, 2002). 
33 BP, Statistical Review of World Energy 2002, (Londra: BP, 2002). 
34 Cenk Pala, ‘Afganistan Savaşı’nın Hazar Boru Hattı Projelerine Etkisi: Kırmızı Kalem Bu Kez Kimin Elinde’, 
    PetroGas, Sayı 26, Kasım-Aralık, 2001, ss. 38-43. 
35 United Nations, Energy Information Administration, Caspian Sea Region: Reserves and Pipeline Tables (New 
    York: United Nations, 2002). 
36 Reuters, 21 Ağustos 2002. 
37 International Energy Agency – Caspian Oil and Gas, The Supply Potential of Central Asia and Transcaucasia, 
    (Paris: OECD/IEA Pub., 1998). 
38 ‘ Afganistan Savaşı’nın Hazar Boru Hattı Projelerine Etkisi: Kırmızı Kalem Bu Kez Kimin Elinde’, PetroGas, 
    Sayı 26, Kasım-Aralık, Ankara, ss. 38-43. 

***

21. YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞAL GAZIN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 3

21. YÜZYIL DÜNYA ENERJİ DENGESİNDE PETROL VE DOĞAL GAZIN YERİ VE ÖNEMİ BÖLÜM 3




Özellikle Kazakistan ve Azerbaycan, yeni taşıma seçeneklerine şiddetle gereksinim duyacaklardır. Bugün, Rusya’nın, Hazar Dörtlüsü’nün kullanımına izin verdiği boru hattı kapasitesi; Atrau-Samara-Drujba (Dostluk) Boru Hattı ile Baltık Denizi’ne gönderilen 310 bin varil/gün (15.5 milyon ton/yıl) ve CPC ile taşınacak 565 bin varil/gün (28 milyon ton/yıl; bu hattan 2002 sonunda 20 MT civarında taşıma yapılmıştır) Kazak petrolü; Kuzey Hattı ile Novorossisk’e gönderilen 100 bin varil/gün (5 milyon ton/yıl; bu hattan 2001’de ancak 

2.5 milyon ton taşınmıştır) ve Batı Hattı ile Supsa’ya gönderilen 145 bin varil/gün (7.2 milyon ton/yıl; bu hattan 2001’de 5.7 milyon ton 
taşınmıştır) Azeri petrolü ile sınırlıdır.35 

Bölgenin ihracat potansiyeline cevap verebilmek için, bölgede faaliyette bulunan uluslararası enerji şirketleri ve hükümetler, çeşitli alternatif boru hattı güzergâhları araştırmakta ve önermektedirler. 

Türkmenistan’dan yapılması planlanan ihracat, gelecekte Azerbaycan ve Kazakistan ihracatının bir parçası olacakmış gibi görünse de, çeşitli sorunlar ve yeni dengeler nedeniyle Türkmenistan’ın kendi petrolüne ayrı bir ihraç güzergahı bulmak için çabalayacağı anlaşılmaktadır. Mevcut durumda Türkmenistan, yaklaşık 20 bin varil/gün (1 milyon ton/yıl) düzeyindeki ham petrol ihracatı 
için İran ile ‘takas’ (swap) yöntemini kullanmaktadır. Ancak, bu, ülkenin 2010 yılında ulaşılması beklenen 5 milyon ton/yıl’lık ihraç kapasitesi için çok da pratik bir seçenek oluşturmamaktadır. Hazar Dörtlüsü içinde özellikle Türkmenistan, piyasalara açılma bakımından en kötü konumda bulunan ülkedir. Boru hattı güzergâhlarının büyük bir kısmının muhtemel rakiplerin topraklarından geçmesi gerekmektedir. İran üzerinden geçecek güzergahın ise, günümüz koşullarında politik olarak savunulması imkansızdır. 

Bölgenin ihracat potansiyeline cevap verebilmek için, bölgede faaliyette bulunan uluslararası enerji şirketleri ve hükümetler, çeşitli alternatif boru hattı güzergahları araştırmakta ve önermektedirler. Bazı seçenekler politik açıdan tercih edilmelerine rağmen, ekonomikliği çok tartışmalı olan projelerdir. 

Enerji şirketlerine daha cazip gelen bazı seçeneklerin ise politik yönden yapılabilirliği bulunmamaktadır. Hazar Bölgesi ile ilgilenen pek çok Batılı ülke açısından en önemli faktörlerden birisi, kapalı enerji havzalarında yer alan hidrokarbon kaynaklarını büyük piyasalara taşıyacak, makul fiyatlı ve güvenilir bir boru hattı sisteminin kurulabilirliğidir. Söz konusu sistemin inşa edilmesi hem büyük miktarda sermaye gerektirmesi, hem de Bölge’nin karmaşık jeopolitiği nedeniyle hiç de basit bir mesele değildir. Ancak, zaman, Türkiye’nin teklif ettiği 
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin ve Türkiye üzerinden geçecek Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun, ne kadar iyi seçilmiş hedefler olduğunu kanıtlamıştır. 

Şu bir gerçek ki, hangi boru hattı inşa edilirse edilsin, bundan en büyük zararı OPEC görecektir. OPEC düşük petrol fiyatları ile mücadele etmekle birlikte, Hazar Bölgesi’nden gelecek ilave petrolün dünya petrol fiyatları üzerinde büyük bir baskı oluşturacağı aşikardır. Bu nedenle, OPEC’in en güçlü ülkesi olan Suudi Arabistan’ın, çok uluslu şirketlerin bu ülkeye geri dönmelerini kolaylaştıracak birtakım adımlar atması kuvvetle muhtemel gözükmektedir. 

Bu yönde bir yaklaşım, kuşkusuz, Hazar Bölgesi’ne yönelik beklentilerin tamamıyla değişmesine neden olacaktır. Ancak, 11 Eylül sonrasında ABD ile Rusya ve ABD ile Suudi Arabistan arasında meydana gelen gelişmeler,  kanımızca, ibreyi Hazar’dan tarafa döndürmüştür. 

Avrupa Birliği, petrol ithal eden bölge veya ülke olarak daima kazanan tarafta yer almaktadır. Petrol piyasasının global yapısından ötürü, petrolün nereden gönderildiğinin hiçbir önemi bulunmamaktadır. Petrol, örneğin en dinamik piyasalardan biri olan Güney Doğu Asya piyasalarına, Çin üzerinden veya İran Körfezi’nden gönderilse bile, dünya petrol fiyatları mevcut koşullar ve önceden tahmin edilen piyasa dinamikleri nedeniyle düşecektir. 

Bir OPEC üyesi olan İran için, bu kötü geleceği paylaşmakla birlikte, kendi üzerinden geçecek bir boru hattının sağlayacağı vergi gelirleri ve ekonomik kalkınma, düşük petrol fiyatları nedeniyle uğranılacak kayıpları belirli ölçüde de olsa telafi etmesini sağlayacaktır. İran’ın, Kazakistan-Türkmenistan-İran (KTI)- İran Körfezi boru hattı seçeneğinde kazanan tarafta olmasının nedeni de budur. Ancak, bu seçenek, ABD’nin Irak müdahalesi sonrasında İran’ın yeniden tanımlanacak durumu nedeniyle askıya alınmıştır. Dahası, bu hattın fizibilite 
çalışmasını yapan TotalFinaElf şirketi, Haziran 2002’de % 5 payla BTC sponsor grubuna katılmış; bu, Kazakistan’ın CPC’den sonraki tercihinin İran güzergahı olmayacağına, BTC’nin Kazak petrolü için de gerçekçi bir çözüm olduğuna bir kez daha işaret etmiştir. 

<  Dünyadaki en önemli petrol oyuncusu olan ABD ise, Hazar petrolleri dünya piyasalarına ulaştığı zaman petrolithal eden ülkelerle birlikte, bu olumlu geleceği paylaşacaktır. >

Dünyadaki en önemli petrol oyuncusu olan ABD ise, Hazar petrolleri dünya piyasalarına ulaştığı zaman petrol ithal eden ülkelerle birlikte, bu olumlu geleceği paylaşacaktır. Burada tek istisna, ABD’nin politik nedenlerden ötürü karşı çıktığı İran boru hattıdır. Son üç yılda yumuşamaya başlayan ABD-İran ilişkileri böyle devam ettiği taktirde ABD’nin tutumunda bir değişiklik beklemek mümkündür. İşte bu nedenle Türkiye, bölgedeki tüm kritik gelişmeleri dikkatle takip etmektedir ve özellikle BTC HPBH gerçekleşene kadar da sürekli 
teyakkuzda olmaya mecburdur. 

Ancak, buradaki kritik nokta, ABD’nin sorunlu Basra Körfezi’ne bağımlı olmak istememesidir. Yapılan bir hesaplamaya göre, ABD, Basra’dan yapılan ithalatın güvenliğini sağlamak için varil başına 54$ civarında bir askeri harcama yapmak durumundadır (1999). Böylece, ABD için Basra’dan bir varil petrol ithal etmenin gerçek maliyeti, 54$ + 32$ (varil başına günümüz petrol fiyatı), yani 86$ civarındadır. 

Kazakistan, özellikle ham petrolünü satmak için Batı’ya uzanan alternatif bir güzergah bulduğu takdirde, halihazırda tartışmalı olan Kazakistan-Çin Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin gerçekleşme olasılığı daha da azalacaktır; ki 1999 Eylül’ünden beri proje askıdadır. Bu arada, Ağustos 2002’de, Rusya ve Çin Doğu Sibirya’dan Kuzeydoğu Çin’e uzanacak, 1.7 milyar Dolarlık bir ham petrol boru hattının fizibilite çalışmasını 2003 yılının ilk altı ayı içinde sonuçlandırmak üzere anlaşmaya varmışlardır.36 İki ülke, hattın tamamlanmasıyla dış ticaret 
hacimlerini 35 milyar Dolar’a çıkarmayı hedeflemektedirler. Böylece, Çin’in aklında, hiç bir zaman Kazakistan-Çin ham petrol boru hattını gerçekleştirmek gibi bir hedef bulunmadığını, Çin’in bu anlaşma ile Rusya’ya mesaj gönderdiğini düşünen Kazak dostlarımız da haklı çıkmışlardır. İşte bu nedenle, bu hattın Çin kesiminde hiç bir ciddi hazırlık yapılmadığını da saptayan Kazakistan, önümüzde ki 10 yıl için Çin’e hiç bir petrol taahhüdünde bulunmamıştır.37 Son dönemde, Kazakistan’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’ne göstermiş olduğu yoğun ilgi, Kazakistan açısından BTC’nin vazgeçilmezliğini bir kez daha kanıtlamaktadır. 

Bakü-Novorossisk Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nde ise Novorossisk’in iskele kapasitesine bağlı olarak, tesislerin Azeri petrolü ihraç eden şirketlerle paylaşılması zorunluluğu, Kazakistan açısından sorun yaratabilecek bir husustur. Bu durumda, Kazakistan sadece Bakü-Novorossisk boru hattının olması halinde kaybeden tarafta olacaktır. Tengiz petrolünü taşımak üzere tasarlanan CPC hattının açılmış olması ise Kazakistan için yeni bir fırsat yaratmış gibi gözükse de, hem yılda 100 gün yükleme yapılamayan sorunlu Novorossisk limanını kullanacak olması ve Rusya’nın da bu hattan kendi petrolünü taşımak istemesi hem de Türk Boğazları’ndaki aşırı tanker yükü nedeniyle Kazakistan’ın uluslararası piyasalara çıkış problemine net bir çözüm getiremeyeceği açıktır. Geride bıraktığımız dönemde ekonomik, çevresel ve güvenlik açısından en uygun alternatif olduğunu çoktan kanıtlayan BTC HPBH Projesi, kanımızca, güvenli bir çıkış arayan Kazakistan açısından en kuvvetli seçenektir. 

İnceleme kapsamındaki diğer üç ülke de herhangi bir boru hattı alternatifinden kazançlı çıkmaktadır. Boru hatlarının inşası Türkmenistan’a takas yolu veya boru hatları ile kendi petrolünü taşıması için yedek kapasite sağlayacağından, hangi boru hattı inşa edilirse edilsin, Türkmenistan kazanan tarafta bulunmaktadır. 

Özbekistan ham petrol ihracatı açısından önde gelen bir ülke olmamakla birlikte, fazlalık olduğu taktirde, Hazar’ın doğusundaki petrolü Batıya (başta BTC) ve Doğuya taşıyacak bir boru hattı inşaa edildiği zaman, Özbekistan da kazanan tarafta yer alacaktır. Üstelik, böyle bir ihtimal, coğrafi avantajından dolayı Özbekistan’a kendi petrolünü Kazakistan ve Türkmenistan ile mübadele etme şansı da vermektedir. Hazar’ın batısındaki boru hatları Kazakistan ve Türkmenistan’ın kârlılığını arttırabilmektedir. Özbekistan’ın doğu ve güney piyasalarındaki rekabet gücü diğer piyasalara göre biraz daha fazla olmakla birlikte; özellikle Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzatılacak doğal gaz boru hatlarının hayata geçmesiyle, Azerbaycan ve Türkmenistan gazının ardından Özbekistan gazı da Batı piyasalarına ulaşabilir. 

Bu vesileyle, bölge doğal gaz ihracat olanaklarına bakıldığında ilk göze çarpan faktör, Hazar’ın temel uluslararası pazarlara olan uzaklığıdır. Esasen, daha önce sözü edilen petrol boru hattı güzergâhlarının karşı karşıya bulunduğu zorluklar, doğal gaz boru hatları için de geçerlidir. Mevcut tek çıkış yolu RF kontrolündeki eski boru hattı sistemidir. RF, bu sistemden sadece BDT ülkelerine yapılan gaz ihracatına imkan tanımakta, ancak, ekonomik açıdan zayıf bu ülkelerin gaz borçlarını ödemeleri mümkün olamamaktadır. 

Orta ve uzun dönemde artması muhtemel talep nedeniyle Avrupa, Pakistan, Hindistan ve Güneydoğu Asya’ya boru hatları yapılması gündeme gelebilecektir. Pakistan ve Hindistan’a yapılması planlanan doğal gaz ihracatı, yıllardır iç savaşın şiddetle devam ettiği ve bugün de ABD ve Batı ülkeleriyle savaşın ardından yeni bir denge oluşturulmaya çalışılan Afganistan üzerinden planlanmaktadır. Ancak, savaşın ardından güvenli ve istikrarlı bir ülke yaratılması ve boru hatları için gereken anlaşmaların tamamlanması için, kanımızca en az 10 yıl geçmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, Pakistan ve Hindistan pazarları hızla gelişse bile, Afganistan güzergâhının içinde yer aldığı bu tip boru hattı projelerinin gerçekleşme şansı, bize göre kısa ve hatta orta vadede mümkün gözükmemektedir.38 Doğu Türkistan üzerinden Çin’e ihracı 
düşünülen doğal gazın ise uzun bir mesafe kat etmesi gerekmektedir. 

Diğer ihraç güzergahı ise Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanmaktadır. Burada çeşitli güzergâh alternatifleri tartışılmaktadır. Bu planlara göre, Türkiye’ye doğal gaz İran veya Hazar Denizi’nden geçecek bir hat ile ulaşabilecektir. Doğu-Batı Enerji Koridoru’nu geliştiren Türkiye ve ABD, tercihini ikinci seçenekten yana kullanmıştır. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar ve Hazar’ın statüsünün belirlenmemiş olması özellikle Türkmen doğal gazının İran üzerinden Türkiye’ye taşınması konusundaki en önemli engeldir. 

Türkiye’nin tercihi olan Hazar geçişli ikinci alternatif (TCP) ise, özellikle Türkmenistan’ın, Türkiye ile imzalamış olduğu anlaşmadan kaynaklanan 
yükümlülükleri yerine getirmemesi ve boru hattını yapacak PSG konsorsiyum unun yetkilendirme belgesini uzatmaması nedeniyle şimdilik askıdadır. Yine de, her şey bu kadar olumsuz değildir. Eğer Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan ve Türkmenistan, özellikle de Azerbaycan ve Türkmenistan bir araya gelerek, Azeri gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Şah Deniz Projesi’ni, Hazar geçişli boru hattının ilk basamağı olarak görür ve ortak bir çözüm üretirlerse, kanımızca suni nitelikteki bu tip tüm sorunlar rahatlıkla çözümlenir. 

Bu anlamda, uzunca bir aradan sonra, Ekim 2001’de, Azerbaycan ve Türkmenistan yetkililerinin, boru hattının kapasitesi hakkındaki görüşmeleri 
yeniden başlatmış olmaları çok olumlu bir adımdır. 

<  Günümüzde, Rusya’nın sahip olduğu atıl durumdaki boru hatlarının taşıma kapasiteleri, bölge rezervlerinin nakliyesini kaldıracak durumda ve yeterlilikte değildir. >

 Buraya kadar ele alınanları kısaca toparlarsak: Günümüzde, Rusya’nın sahip olduğu atıl durumdaki boru hatlarının taşıma kapasiteleri, bölge rezervlerinin nakliyesini kaldıracak durumda ve yeterlilikte değildir. Bu konudaki diğer bir sınırlama ise, mevcut Rus ham petrol ihraç hatlarının büyük bölümünün, Karadeniz’deki Novorosisk Limanı’nda son bulması ve buradan yükleme yapan tankerlerin Akdeniz’e, yani pazara açılabilmek için fazlaca kalabalık, ekolojik ve politik olarak da hassas olan Karadeniz ve Türk Boğazları’nı kat etmek zorunda olmalarıdır. 

Önümüzdeki 20 yıl içinde Hazar Bölgesi ham petrol ihracat potansiyelinin hızla artacağı anlaşılmaktadır. Bölgedeki üç büyük uluslararası ortak girişim olan Azerbaycan’daki AIOC (Azeri-Çırak-Güneşli), Kazakistan’daki Tengizchevroil (Tengiz) ve Agip KCO (Kaşağan) konsorsiyumların faaliyetleri sayesinde, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde üretimin 3.5- 4 milyon varil/gün ve ihracatın 2.5-3 milyon varil/gün’e ulaşması beklenmektedir. Bu da gösteriyor ki, Hazar Bölgesi yeni bir Orta Doğu olamasa da, 4-6 milyon varil/gün üretim kapasitesine sahip, stratejik 
açıdan Batı’nın elindeki en önemli petrol sahası olan Kuzey Denizi’ne yaklaşık olarak eşit bir kapasiteyi dünya enerji piyasalarına sunacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti olarak, yürütülmekte olan çeşitli uluslararası boru hattı projelerinin desteklenmesine ilişkin politikalarımızda, ülkemiz ihtiyaçları ve çıkarları vazgeçilmez ve birincil öncelikli faktörler olmakla birlikte; Hazar Bölgesi’nde üretilecek petrol ve doğal gazın üçüncü ülkelere taşınmasını teşvik etmek de, özellikle tüm bölgenin sosyo-ekonomik refahı ve siyasi istikrarı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu önemli gerçeğin bilincinde olan Türkiye, söz konusu amaca ulaşmak için yoğun uğraşlar vermektedir. 

Şu bir gerçek ki, geride bıraktığımız son üç yıl içinde, bunca seçeneğin arasında ekonomikliğini çoktan kanıtlamış, Eylül 2002’de inşaat çalışmaları başlatılacak ‘Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’ ve öncelikle Azeri ardından Türkmen gazlarını ülkemize buradan da Avrupa’ya sevk etmeye yönelik ‘doğal gaz boru hattı projelerimiz’ bir adım öne çıkmıştır. BTC ile birlikte ‘Doğu-Batı Enerji Koridoru’nu tesis edecek Şah Deniz Projesi ise sadece Hazar boru hatları denklemini Türkiye lehine değiştirmekle kalmayacak, orijinal planda bu koridorun diğer ayağı olan Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı’nın da ilk ayağını oluşturacaktır. Artık, 21. Yüzyılın Enerji Projesi olarak da adlandırılan, BTC HPBH Projesi’ni kısaca ele alan aşağıdaki bölüme geçebiliriz. 

IV. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi 

a. Projenin Gelişimi Hazar Denizi’nin soğuk suları altında yatan ‘zengin’ hidrokarbon rezervlerinin, uluslararası enerji piyasalarına ulaştırılması 
meselesi, 10 yılı aşkın bir süredir Türk ve Dünya kamuoyunun yakından, merakla ve dikkatle takip ettiği çok önemli bir gündem maddesidir. 

Kuşkusuz, BTC HPBH Projesi’nin hayata geçtiği bugünlere gelinmesinde, Hazar Denizi’nde yer alan Azeri, Çırak ve Güneşli sahalarındaki petrolün arama, üretim ve paylaşımı konusunda Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi ‘SOCAR’ ile yabancı petrol şirketleri arasında, 20 Eylül 1994 tarihinde, Bakü’de ‘Azerbaycan Petrollerinin Üretim Paylaşım Anlaşması’ imzalanmasının ve böylece Ana İhraç Boru Hattı’nın kurulmasının çok kritik bir rolü vardır. 

Ana İhraç Boru Hattı inşasının uzun bir süre gerektireceğini göz önünde bulunduran AIOC Konsorsiyumu üyeleri, Haziran 1995 tarihinde, ilk yıllarda üretilecek ham petrolün (Erken Petrol) mevcut altyapının kullanımı yoluyla ihraç edilmesine karar vermiştir. 

Türkiye, Ağustos 1995’te, ham petrolün ‘Batı güzergâhı’ üzerinden Supsa İhraç Terminali’ne (Gürcistan) ulaştırılmasını kapsayan bir teklif sunmuştur. Ancak Konsorsiyum, Ekim 1995’te, ‘Erken Petrol Üretimi’nin, Batı ve Kuzey güzergâhları kullanılarak, iki hat halinde ihraç edilmesini kararlaştırmıştır. Bu karar doğrultusunda, 1998 yılı itibarıyla her iki güzergâhtan 5 milyon ton/yıl düzeyinde ham petrol sevkiyatına başlanmıştır. Ancak özellikle Kuzey Hattı’nın bir kaç kez kesintiye uğraması ve Temmuz 1999’da saldırıya uğraması sonucu bu hattan taşımacılık tamamen durmuştur. Özellikle hattın güvenliği meselesi nedeniyle tüm üreticilerin ve enerji dünyasının dikkati ve ilgisi bir anda 
güvenli, ekonomik bir boru hattı alternatifi sunan BTC Projesi’ne yönelmiştir. 

BTC HPBH Projesi kapsamında, Bakü’den başlayıp, Ceyhan’da son bulacak bir boru hattı ile başta Azeri petrolü olmak üzere Bölge’de üretilecek petrollerin Ceyhan’a taşınması ve buradan da tankerlerle dünya pazarlarına ulaştırılması planlanmaktadır. Bu kritik proje, petrolün uluslararası piyasaya ihracı için kullanılacak emniyetli bir taşıma sisteminin tesis edilmesini amaçlamaktadır. Kaldı ki, söz konusu proje ile hem ekonomik açıdan uygun hem de çevresel açıdan sürdürülebilir bir taşıma sistemi kurulmuş olacaktır. 

Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Ana İhraç Boru Hattı Projesi ile ilgili olarak Dünya Bankası finansmanı ile müşavir PLE firmasına hazırlatılan fizibilite raporu, 1997 yılı sonunda tamamlanmış ve Ağustos 1998’de banka tarafından onaylanmıştır. Söz konusu fizibilite etüdünde, projenin teknik ve ekonomik yapılabilirliği irdelenmiş; bunun yanı sıra finanssal ve hukuki yapılanmaya yönelik çeşitli model önerilerine de yer verilmiştir. 

Ayrıca detaylı bir Çevresel Etki Değerlendirme Etüdü de hazırlanmıştır. 

Projenin resmiyet kazanmasına yönelik çerçeve anlaşması niteliğindeki ‘Hükümetlerarası Anlaşma-IGA’, 18 Kasım 1999’da, İstanbul’da yapılan son AGİT Zirvesi’nde bir araya gelen Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye Cumhurbaşkanları tarafından, ABD Başkanı’nın da şahitliğinde imzalanmıştır. Ayrıca, ‘Ev Sahibi Ülke Anlaşması-HGA’, ‘Anahtar Teslim Müteahhitlik Anlaşması-TA’ ve ‘Hükümet Garantisi Anlaşması-GG’ da bu tarihte parafe edilmiştir. 

3 Ekim 2000’de Azerbaycan, BTC Projesi’ni desteklemek üzere bir ‘Sponsor Grup’ meydana getirmiştir. 17 Ekim’de, AIOC üyesi 8 şirketten (SOCAR, BP, Unocal, Statoil, TPAO, Itochu, Ramco ve Delta-Hess) oluşan bu yeni grubun üyeleri, bir ‘Sponsor Grup Finansman ve İşbirliği Anlaşması’ imzalayarak Ana İhraç Boru Hattı (MEP) Katılımcıları adını almıştır. 

MEP Katılımcıları, 17-18 Ekim 2000 tarihlerinde sırasıyla Azerbaycan ve Gürcistan ile ‘Ev Sahibi Ülke Anlaşmaları’nı tamamlamış; 19 Ekim 2000 tarihinde ise Türkiye Cumhuriyeti ile ‘Ev Sahibi Ülke Anlaşması’ ve ‘Hükümet Garantisi Anlaşması’nı, BOTAŞ ile de ‘Anahtar Teslim Müteahhitlik Anlaşması’nı imzalamıştır. Böylece, artık bir ‘Dünya Projesi’ haline de dönüşen bu önemli boru hattı projesinin realize edilmesinin önündeki tüm engeller ortadan kalkmış ve BTC hattı için onay alınmıştır. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

28 Kasım 2018 Çarşamba

Türk Akımı Projesi’nin Neresi “Türk!”

Türk Akımı Projesi’nin Neresi “Türk!”

Dr. Tuğçe Varol  
17 Ağustos 2016


Türkiye ve Rusya arasındaki 2002-2014 yılları arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler, Erdoğan ve Putin ikilisinin de kişisel katkıları sayesinde giderek gelişme göstermiştir.

İki ülke arasındaki “enerji işbirliği” ise en çok bahsi geçen konulardan birisi olmuştur. Ancak zannedildiği gibi Türkiye ve Rusya arasında gerçek anlamda bir “enerji işbirliği” gerçekleşmemiştir. AKP döneminden önce imzalanan anlaşmalar neticesinde Rusya’nın Türkiye’ye doğal gaz ithalatı artmış ve AKP döneminde de Rus şirketleri Türk enerji sektörüne giriş yapma imkanı bulmuşlardır. Türkiye’nin ilk nükleer santral inşaatı ve işletmesi Rus Rosneft şirketine verilmiş, Rus Gazprom şirketinin alt şirketleri, Batı Hattı’ndan doğal gaz ithal eden şirketlere ortak olmuş ve hatta Trakya Elektrik Üretim şirketi Rus InterRAO tarafından satın alınmıştır. İki ülke arasındaki enerji işbirliğinden bahsedebilmek için iki ülke şirketlerinin ortak projeler gerçekleştirmesinden ya da karşılıklı alış-verişten bahsetmek gerekmektedir. Türkiye ve Rusya hiçbir zaman enerji alanında işbirliği yapamamıştır çünkü Türk tarafı hiç bir zaman masaya gerçekten Türkiye’nin enerji güvenliğine katkı yapmak için oturmamıştır.

Bugüne ışık tutmak için kısaca geriye dönecek olursak Rusya, 2007 yılında Ukrayna’yı by-pass edebilmek için İtalyan ENI şirketi ile birlikte Güney Akım doğal gaz boru hattı inşa edeceğini ilan etmiştir. Güney Akım projesine Avrupa Birliği’nden itirazlar gelse de İtalyan ENI, Fransız Electricité de France ve Alman Wintershall ortak olmuşlardır. Projeye göre boru hattının geçeceği Bulgaristan bölümü Bulgargaz ve Gazprom’un kuracakları ortak bir şirket ve Sırbistan bölümü ise Gazprom ve Srbjagas tarafından inşa edilecek ve işletilecekti. Türkiye’nin ise Güney Akım projesinin gerçekleşmesi için kendi münhasır ekonomik bölgesinden geçmesine ve inşaatın yapılmasına izin vermesi gerekiyordu. Türk tarafı Rusya ile görüşmelerde satın aldığı doğal gaz fiyatında indirim istemekten öteye gidememiştir. Hatta o günlerde Fransa’da kabul edilen sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir kanun kabul edilmiş ve Türkiye ile Fransa’nın arası açılmıştır. Türkiye’de Fransız mallarına “boykot yapalım” propagandası sürdürülürken, Türkiye, Fransız şirketinin de ortak olduğu Güney Akım boru hattının inşa edilmesine sessiz sedasız izin vermiştir. Rusya ile neredeyse üç ayda bir üst düzey görüşen Türk tarafının aklına bir türlü Güney Akım projesine bir Türk devlet şirketini de dahil etmek gelmemiştir. Oysa ki Samsun-Ceyhan petrol boru hattı projesinin gerçekleşmesi için dönemin Başbakanı Erdoğan’ın damadının CEO’su olduğu Çalık şirketi için görüşmeler gerçekleştirdiği bilinmekteydi.

Vladimir Putin’in Aralık 2014 tarihindeki Türkiye ziyaretinde aniden Güney Akım projesinin, Türk Akımı projesine dönüştürüldüğü ilan edilerek BOTAŞ ve Gazprom arasındaki ilk anlaşma imzalanmıştır. Türk Akımı projesinin aynı Güney Akım projesi gibi 63 milyar metre küp kapasite de olması ve Türkiye’nin de hattan yılda 15.75 milyar metre küp gaz alacağı ilan edilmiştir. Gazprom tarafından yayınlanan haritaya göre Türk Akımı Karadeniz’in altından geçtikten sonra Kıyıköy’e ulaşacak ve oradan Yunanistan’a geçecektir. Halbuki Türkiye, Türk Akımı projesinin Yunanistan’a değil, Bulgaristan üzerinden yeniden canlandırılacak Nabucco West projesi ile Orta Avrupa’ya gaz taşımasını beklemiştir. Zaten TANAP’ın gazı Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) boru hattından Türkiye-Yunanistan sınırından Güney Avrupa’ya taşınacağına göre 47.25 milyar metre küp miktarındaki gazı kapasitesi ilk aşama da 12 milyar metre küp, daha sonra 20 milyar metre küp planlanan TAP boru hattı nasıl taşıyacaktı? Buna ilave olarak Rusya, Türk Akımı projesine ilave olarak Türkiye’nin Trakya bölgesinde kapasitesi 50 milyar metre küp olması planlanan bir de doğal gaz depolama tesisi kurmak istediğini bildirmiştir. Türkiye ise Türk Akımı ile ilgili boru hattı görüşmelerinde satın aldığı doğal gaz fiyatının düşürülmesini talep ederek, Haziran 2015 seçimlerinin ardından Meclis’te boru hattı inşaatı için gerekli izinleri geçireceğini taahhüt etmiştir.[1] Ancak AKP Haziran seçimlerinde istediği oyu alamamış ve Meclis’ten istenilen Türk Akımı izinleri geçirilememiştir. O arada ise Rus askerlerinin Eylül ayında Suriye’ye asker göndermesinin ardından Türk-Rus ilişkileri gerilmiş ve Türk Akımı projesi dondurulmuştur. Türk Akımı projesi Rus uçağının 24 Kasım 2015 tarihinde düşürülmesinin ardından değil, Eylül ayında Rus donanmasının Türk Boğazlarından geçerek Suriye’ye asker çıkarmasının ardından bozulmuştur.

Türk Akımı doğal gaz projesine gerekli izinleri alamayan Rusya, Türk Akımı projesini bir müddet daha erteleyerek başka bir projeye imza atmıştır: Kuzey Akım 2. 4 Eylül 2015 tarihinde, Rus askerlerinin Suriye’ye çıkmasından kısa süre önce, Rus Gazprom, Alman BASF, E.ON, Fransız ENGIE, Avusturyalı OMV ve İngiliz-Hollandalı Shell ile Vladivostok’ta Kuzey Akım 2 anlaşmasını imzalamıştır. Anlaşmaya göre projenin %51 hissesi Gazprom’un, geri kalan hisseler ise E.ON, Shell, OMV, BASF/Wintershall %10 ve ENGIE %9 hisse oranında paylaşılmıştır. Kuzey Akım 2’nin de aynı ilk Kuzey Akım projesine paralel olarak 55 milyar kapasite ile 2019 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanmaktadır. Bu arada 2012 yılında iki fazı da tamamlanan ilk Kuzey Akım projesinin de %51 hissesi Rus Gazprom’a, %15.5’ar hissesi Alman Winstershall ve E.ON’a ve %9’ar hissesi de Fransız Gasuni ve ENGIE şirketlerine aittir. Avrupa Birliği içerisinde çeşitli itirazlara rağmen Kuzey Akım projesi tamamlanmış ve Kuzey Akım 2 projesi de yine alevlenen itirazlara rağmen başlatılmıştır.

Öncelikle Kuzey Akım 2 projesine 2019 yılı sonundan itibaren 55 milyar metre küp göndermek üzere anlaşma yapan Gazprom’un artık Türk Akımı projesine 2019-2020 tarihinden itibaren gönderecek aynı miktarlarda gaz üretmesi son derece zordur. Bu nedenle de Erdoğan ve Putin’in 9 Ağustos tarihinde St.Petersburg’da ilişkileri düzeltmek için yeniden bir araya geldiklerinde yaptıkları açıklama, Türk Akımı projesinin sadece Türkiye doğal gaz pazarına taşıyacak ilk faz boru hattı inşaatının tamamlanması hakkındadır. Zaten Türk Akımı projesinin kapasitesi nihai olarak da 32 milyar metre küpe düşürülmüş durumdadır. Putin ve Erdoğan’ın bir araya gelmesinin ardından Rus Enerji Bakanı Alexander Novak’ın yaptığı açıklamaya göre Türk Akımı projesinin Türkiye’ye gaz taşıyacak ilk ayağının 2019 yılının sonuna kadar tamamlanması ve ardından ikinci ayrı ayağının da inşası söz konusu olabilir.[2]  Sadece Türkiye pazarına yılda ilave olarak 14 milyar metre küp gaz sağlayabilmek için Rusya gerçekten bu kadar pahalı bir yatırımı gerçekleştirecek mi? Sadece Türkiye pazarı hedefleniyorsa Mavi Akım’ın kapasitesinin arttırılması daha az maliyetli olmaz mı? Bu soruların cevaplarını önümüzdeki günlerde göreceğiz çünkü şu anda Türk Akımı projesini sadece bir ayak olarak yapmak ne Türkiye için ne de Rusya için karlı değildir.

Türk Akımı projesi ile birlikte Rusya’nın Yunanistan ile gerçekleştirdiği projenin Yunanistan ayağı ile ilgili anlaşmaya da değinmekte yarar vardır. 2015 Haziran’ında Rusya ve Yunanistan, Türk Akımı projesinin Yunanistan ayağı için bir ön anlaşma imzalamıştır. Anlaşmaya göre Yunan ve Rus tarafı projenin %50-50 ortağı olacağı bir şirket kuracak ve Gazprom şirketi Yunanistan tarafından geçecek hatta hisse sahibi olmayacaktır. İki ülkenin kuracağı ve Rus kalkınma bankası tarafından finanse edilecek boru hattını böylece Rusya ve Yunanistan ortaklaşa yönetmeyi planlamaktadır.[3] Ekonomisi batmış Yunanistan bile Rusya ile boru hatları üzerine anlaşma yaparken şartların eşit olabilmesi için sonuna kadar pazarlık etmiş ve istediğini elde etmiştir. Oysa ki Türk Akımı projesinin tam olarak ayrıntılarının ne olduğunu, Türk ve Rus tarafları arasında neler konuşulduğunu halen bilememekteyiz. Projenin adı “Türk Akımı” ancak proje de Türk olan hiç bir şey bulunmamaktadır. Daha da önemlisi Türk kamuoyu Türk Akımı doğal gaz boru hattı projesinin ayrıntılarını hiçbir zaman öğrenemeyebilir çünkü Olağanüstü Hal, Türk hükümetinin Türk Akımı hakkındaki kararları Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmeden Bakanlar Kurulu’nda onaylanmasına olanak sağlamaktadır ve Rus tarafı da bunu çok iyi bilmektedir.[4]

Sonuç olarak akademisyen Özdemir’in[5] “ Koridor Olamazsın Demedik, Merkez Olamazsın Dedik” yazısına atıf yapacak olursak Türk Akımı projesi gerçekleşirse ki, halen gerçekleşme ihtimali zor, Türkiye yine sadece koridor olarak kalacaktır. Üstelik de koridorda Türkiye’nin de söz sahibi olabilmesi için Ankara’nın hiçbir politik vizyonu da politik gücü de bulunmamaktadır. Türkiye’nin Rusya ile gerçek anlamda “enerji işbirliği” yaptığından bahsetmemiz için Türk şirketlerinin Rus şirketleri ile ortak çalışmalar gerçekleştirmesi gerekmektedir. TPAO’nun kendi inisiyatifi ile Rusya’nın bir petrol sahasında çalışması bulunmaktadır ancak bu durum Türkiye ile Rusya enerji işbirliği yapıyor anlamına gelmemektedir. Türk Akımı projesine bir Türk devlet şirketinin ortak olamaması veya Rusya’nın Türkiye’de Rus şirketinin kontrolünde gaz depolama tesisi kurması Türk enerji güvenliği açısından son derece olumsuz bir gelişme olacaktır. Türkiye’nin kesinlikle Rusya ile enerji işbirliği kurması gerekmektedir. Bunun için önünde onlarca Avrupalı şirketlerin nasıl çalıştığına dair örnekler mevcuttur. Türk Akımı projesi için Ankara’nın eşit şartlar talep etmesi ve elde etmesi halinde proje Türkiye için çok büyük jeostratejik bir kazanç olabilir ancak bunu yapabilmek için Türkiye’nin Rusya’dan başka çaresi kalmamış bir imaj vermemesi gerekmektedir. Mevcut haliyle Türk Akımı projesi, “Rus Akım’ından başka bir şey değildir.

[1]Haber Türk, “Medvedev: ‘Türk Akımı’ Projesi İçin Türkiye’de Yeni Hükümeti Bekliyoruz”, 24 Temmuz 2015, http://www.haberturk.com/dunya/haber/1107117-medvedev-turk-akimi-projesi-icin-turkiyedeki-yeni-hukumeti-bekliyoruz

[2]Sputnik, “Turkish Stream Draft Deal Envisions One Leg By End of 2019”, 9 Ağustos 2016, http://sputniknews.com/business/20160809/1044101017/turkish-stream-leg-2019.html

[3]Elena Holodny, “Greece is Now Officially a Part of Russia’s Big New Gas Plan”, Business Insider, 19 Haziran 2015, http://www.businessinsider.com/greece-is-now-officially-a-part-of-russia-big-new-gas-plan-2015-6

[4]Davir O’Byrne, “Turkey’s Coup and ts Gas Supply Plans”, 21 Temmuz 2016, Natural Gas Europe, http://www.naturalgaseurope.com/turkeys-coup-and-energy-plans-30711

[5]Volkan Özdemir, “Türk Dış Enerji Politikası (TANAP Örneği): Koridor Olamazsın Demedik, Merkez Olamazsın Dedik!”, EPPEN, 26 Mart 2015, http://www.eppen.org/index.php?sayfa=Yorumlar&link=&makale=183


https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/turk-akimi-projesinin-neresi-turk

***