Güngören Katliamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Güngören Katliamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2018 Cumartesi

Ergenekon Davalarını Engelleme Girişimleri., BÖLÜM 1

Ergenekon Davalarını Engelleme Girişimleri.,  BÖLÜM 1

Ergenekon soruşturması sürecinde provokasyonlar yaşanıyor. Birileri soruşturma ve dava sürecini Şemdinli olayında olduğu gibi çıkmaza, sonuçsuzluğa ve akamete uğratmaya çalışıyor.
   
Abdullah Harun, 12.09.2008 - Ergenekon ve benzer soruşturmalar sürecinde provokasyonlar yaşanıyor. Birileri soruşturma ve dava süreçlerini Şemdinli davasında olduğu gibi çıkmaza, sonuçsuzluğa ve akamete uğratmaya çalışıyor. Bu girişimlerin süreceğini tahmin edip 12 Eylül 2008 tarihinde başladığımız bu canlı yayında tarihi olaylara, kışkırtmalara tanık oluyoruz, yaşıyoruz ve daha birçoğunun da yaşanacağına inanıyoruz.

İtalyan Gladyosu'nu Çökerten savcı Felice Casson, Türkiye'de gazetecilerin yakından tanıdığı bir isim. Bir gazeteye verdiği demeçte aynen şöyle diyor:

 " Soruşturmalar başladığı zaman bazılarının şiddetli eleştiriler yaptığını görürsünüz. Bir zaman sonra bu şiddetli eleştirileri yapan çevrelerden bazılarının da şüpheliler arasında olduğunu anlarsınız. İşte o zaman işler daha da karışır. Hedef aldığınız kesim öyle bir kulis yapar ki, savcı olarak bizim yaptığımız çalışmaların yasa dışı olduğu bile ima edilir. Ta ki soruşturma evresi tam olarak gelişinceye kadar bu böyle gider."

 Türkiye'de yaşanacaklar da sanırız böyle olacak. Tekrar etmek gerekirse en üst makamdan alttakine kadar muvazzafıyla yargısıyla ve diğer tüm dallarıyla Kontrgerilla, Şemdinli ve Ergenekon soruşturmalarında yakalanmış bulunuyor. General ve daha alt kademedeki elemanlarını feda edip soruşturmanın daha yukarılara, Kontrgerilla'ya uzanmasını engellemeye çalışıyorlar. Çırpınmalar bu yüzden. Özellikle Ergenekon soruşturması onları gittikçe köşeye sıkıştırıyor olmalı ki bu kadar deşifre olmaya başladılar. Şurası çok açık, Savcı Öz ve arkadaşları, Ergenekon soruşturmasıyla kontrgerillacıları kuyruğundan da olsa gerçekten yakalamayı başarmış ve soruşturmanın seyri kontrgerillacıları daha da zora sokacak. Türkiye, büyük olaylara ve inşallah hayırlı değişimlere doludizgin gidiyor. Birileri de tüm güçleriyle bunu engellemeye çalışıyor, bu çok açık.

 TESPİT EDEBİLDİĞİMİZ ENGELLEME GİRİŞİMLERİ:

2007 yılında başlayan Ergenekon soruşturması sürecinde bu davayı ve benzer diğer davaları engelleme girişimlerinden tespit edebildiklerimizi kronolojik olarak aşağıda aktarmaya çalıştık. Bu girişimlerden bazılarının doğrudan engelleme amacıyla yapıldığı açık iken, bazılarının ise dolaylı yoldan yapıldığı söylenebilir.

İşte o Girişimler:

 09.07.2008: ABD Konsolosluğuna saldırıda 3 polisin hayatını kaybetmesi:

 ABD'nin İstanbul İstinye'de bulunan konsolosluk binasına saldırı düzenlendi. Yoğun bir çatışmanın yaşandığı kanlı saldırıda konsolosluk önünde koruma görevlisi olarak bulunan 3 Türk polisi hayatını kaybetti. Bu saldırı basında Ergenekon soruşturmasına karşı bir intikam ve gözdağı mesajı olarak da algılandı. Saldırının ayrıntılarına bakıldığında hedefin konsolosluk değil Türk polisi olduğu açıkça görülüyor. Saldırganların göstere göstere gelerek ateş etmeye başlaması, sonra soğukkanlılıkla arabadan inerek ateş etmeye devam etmesi ve 3 polisi öldürmesi. Sonuçta saldırının ABD konsolosluğuna hiçbir zararı olmadı. Olan Türk polisine oldu. Dünyanın en güvenli binalarından biri olan İstinye'deki konsolosluk binasına pompalı tüfek ve tabancayla saldırı yapılması da hedefin konsolosluk binası olmayacağı yorumlarına neden oldu. 'Kale' gibi inşa edilen konsolosluk binasına girişin çok zor olmasının yanısıra araçtan tek saldırganın inerek direkt polise yönelip ateş açması, olay yerinin az ilerisinde bulunan ve iki trafik polisinin de çatışmaya girmesi üzerine araçta bekleyen diğer iki saldırganın harekete geçmesi, teröristlerin saldırıdan hemen sonra kaçmayı planladıklarını düşündürdü. Araçta bulunan 4. saldırganın çatışmaya girmeden kaçması da saldırının asıl hedefinin polise mesaj vermek olabileceği ihtimalini akıllara getirdi. Polisin hedef seçilmesinin nedeni olarak, Ergenekon soruşturmasında aktif rol oynaması gösteriliyor. Bir askeri darbeye karşı en büyük güvence polis. Özellikle emniyet istihbaratından çok tedirginler. Danıştay baskını hatırlanırsa tetikçi Alparslan Arslan'ı cesaretli bir polis son anda üzerine atlayarak yakalamıştı. Eğer tetikçi yakalanmasaydı Danıştay saldırısı çok farklı bir yönde gelişirdi.

 12.07.2008: Ergenekon Sanık ve yakınlarından savcıya suç duyurusu:

İçlerinde Ergenekon soruşturmasında tutuklanan avukat Kemal Kerinçsiz, eski asker Muzaffer Tekin'in de bulunduğu, emekli Albay Erdal Sarızeybek, İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan ve İşçi Partililer gibi belirli çevrelerce verilen 9 ayrı suç duyurusu sebebiyle Adalet Bakanlığı'nca Savcı Öz hakkında inceleme başlatıldığının ortaya çıktı. Başvuranlardan bazılarının Adalet Bakanlığı'nın ilgisizliğinden şikayet ederek Ankara İdare Mahkemesine suç duyurularını taşıdı. İstanbul Barosu eski Başkanı Avukat Turgut Kazan, Savcı Zekeriya Öz´ü, elindeki soruşturmayı 11 aydır tamamlamayıp ucu açık tutarak, yaşanan gelişmelere göre "dalga operasyonlar"a başvurmakla ve "geceleyin kapı çalınınca, sütçü gelmiştir diye uyanma hakkımız öldürüldü" suçlayarak Ankara İdare Mahkemesine başvurdu. (haberkaynağı-2, haberkaynağı-3, haberkaynağı-4)

 16.07.2008: CHP'li Öymen'den Gözdağı:

CHP’li Onur Öymen, katıldığı bir TV programında Ergenekon soruşturmasında yaşanan gözaltıları ve gelişmeleri eleştirdi. Öymen, ‘Merak etmeyin, Ankara’da hakimler var’ diyerek mahkemeden mahkumiyet çıksa bile Yargıtay’dan döneceğini ima etti.

 19.07.2008: Leninist Atatürkçülerden Ergenekon soruşturmasına tepki:

 Kadıköy'de, Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde, Atatürk'le Lenin'in yan yana resimlerini içeren pankartların taşındığı, "Ergenekon soruşturması cumhuriyetimizi yıkmak amaçlıdır!" konulu yaklaşık iki bin kişinin katıldığı bir gösteri düzenlendi. Habertürk televizyon muhabirinin canlı yayında adeta bir bayram havasında abartarak sunduğu haber şöyle: "Burada gerçekten çok büyük bir coşku var. 10. yıl marşları, türküler çalınıyor. Yaklaşık 2000-3000 kişi var şu anda Kadıköy İskele Meydanı'nda. Türk Bayrakları, Atatürk posterleri ön planda. Atatürkçü Düşünce Derneği önderliğinde düzenleniyor bu miting. Atatürkçü Düşünce Derneği'nin yanı sıra İşçi Partisi ve Türkiye Gençlik Sendikası, DSP, CHP, Cumhuriyet Okurları Derneği Bağımsız Cumhuriyet Partisi gibi çeşitli siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri de bu mitinge destek veriyorlar. Sizin de bildiğiniz gibi bu mitingde bugün Kadıköy İskele Meydanı'nda Ergenekon Operasyonu kapsamında yapılan gözaltılar eleştiriliyor. Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Doğu Perinçek isimleri ön plana çıkıyor biraz daha. Kimilerinin ellerinde Şener Eruygur resimleri var ve bu resimlerin altında Demokrat, Atatürkçü, aydın yazıyor. Mitingde Atatükçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı Sina Akşin, İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek ve Ulusal Kanal Genel Müdür Turan Özlü birer konuşma yaptılar.Eski milletvekili ve Türk Halk Müziği sanatçısı Faruk Demir küçük bir konser verdi. Onun dışında şuana kadar oldukça barışçıl ve coşkulu bir mitinde sahne oluyor Kadıköy Meydanı. Türküler çalınıyor. Marşlar çalınıyor. Türk bayrakları sallayan ellerinde Atatürk posterleri olan kalabalık sloganlar atarak marşlara eşlik ederek buradaki mitinge katılıyor."

 28.07.2008: Güngören Katliamında 17 kişinin hayatını kaybetmesi:

İstanbul Güngören'de halkın en kalabalık olduğu bir noktada peşpeşe meydana gelen iki patlamada 17 kişi hayatını kaybetti. PKK'ya atfedilen saldırıyı PKK üstlenmedi. Basında Ergenekoncuların intikamı olarak nitelendirilen saldırının, Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'nin kapatılma davasında vereceği kararın hemen öncesinde meydana gelmesi dikkat çekti.

 01.08.2008: Polise Saldırıların artması:

Ergenekon soruşturması sonrasında polise karşı saldırılar dikkat çekici şekilde arttı. PKK terör örgütü de bir açıklama yaparak öncelikli hedefinin polis olduğunu duyurdu. PKK'yla doğrudan karşı karşıya gelen ve çatışmalara giren gücün askerler olmasına karşın PKK'nın böyle bir açıklama yapması, örgütün Ergenekon örgütüyle bağlantıları olduğuna dair iddiaları güçlendirdi. 

 08.08.2008: Selimiye Kışlasına saldırı:

Güngören ve Konsolosluk saldırılarının Ergenekon örgütüyle bağlantısının savcılarca araştırıldığının ortaya çıkmasıyla birlikte, muhtemel hedefi Üsküdar Selimiye Askeri Kışlası olan havan toplu bir saldırı daha meydana geldi. Saldırganların kaçtığı saldırıyı 'Devrimci Karargah Örgütü' adı verilen, adı daha önce hiç duyulmamış yeni bir sol terör örgütü üstlendi.

 19.08.2008: Emniyete Şok baskın:

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Paksüt’ü yetkisiz dinledikleri iddiasıyla Ergenekon soruşturmasını yürüten Emniyet Müdürlüğü İstanbul Organize Şube’ye nöbetçi mahkemeden aldığı izinle baskın yaptı. AYM üyesi Osman Paksüt'ün başvurusuyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzenlediği baskında Organize Şube'deki bilgisayar harddisklerinin kopyası alınarak henüz mahkemeye bile yansımamış Ergenekon soruşturmasının kimlere uzandığının ve uzanacağının öğrenilmeye çalışıldığı ileri sürülüyor. Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, olaydan haberdar olur olmaz devreye girdi ve İstanbul 1. Ağır Ceza'dan aldığı aramayı durdurma kararı ile baskının ve kopyalama işleminin tamamlanmasını son anda engelledi. Elde edilen dijital kopyalara da el konuldu. Soruşturmanın ilerleyen aşamasında Osman Paksüt'ün eşinin de Ergenekon Terör Örgütü şüphelisi olduğu ortaya çıktı. Ferda Paksüt halen Ergenekon davası sanığı olarak yargılanıyor. Anayasa Mahkemesi üyesi olan kocası Osman Paksüt'ün de mahkeme bilgilerini Ergenekon sanıklarına sızdırdığı anlaşıldı. Ancak mahkeme kararıyla yapılan telefon dinlemesinin sadece karısını kapsadığı ve onun görüşmesine tesadüfen takılan Osman Paksüt'ü kapsamadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi Osman Paksüt'e ceza veremeyeceğini açıkladı. Paksüt'ün kollanmasına diğer mahkeme üyeleri tepki gösterdi ve karara şerh koydurdu.

 02.09.2008: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan şok soruşturma:

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Yargıtay üyelerine yönelik suikast krokilerinin de ele geçirildiği İşçi Partisi'nde yapılan Ergenekon soruşturması kapsamındaki arama işleminin hukuka aykırı yapıldığı iddiasıyla soruşturma başlattı. Ergenekon terör örgütü dava süreci, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmalarla sarsılıyor. Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ün dinlendiği iddialarını araştıran Ankara Cumhuriyet Savcısı Vahdet Polatkan'ın İstanbul Organize Şube Müdürlüğü'ne yaptırdığı baskının ardından, yeni bir soruşturma daha geldi. Memur suçlarına bakmakla görevli Ankara Savcısı Abbas Özden, Yargıtay'a suikast krokilerinin de ele geçirildiği İşçi Partisi'nde yapılan arama işleminin hukuka aykırı yapıldığı iddiasıyla soruşturma başlattı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün talimatı üzerine Emniyet güçleri, 21.03.2008 günü İP Genel Merkezi'nde, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nusret Senem'in evinde arama yapmıştı. Aramalarda bir CD içinde, Yargıtay binasına giriş ve güvenli kaçış yollarını belirten ayrıntılı bir suikast krokisi ele geçirilmişti. Ergenekon iddianamesinde de yer alan belgelere karşı İP'liler, delillerin Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda belirtilen maddelere aykırı elde edildiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu. İP'liler, bilgisayarlara şifreli oldukları gerekçesiyle yedekleme yapılmadan el konulduğunu, bilgisayarlardaki verilerin yedeklerinin çıkarılmadığı, kendilerine verilmediği ve bilgisayarlara kendilerine ait olmayan bilgilerin yüklenmesinin mümkün olduğu iddiasını dile getirdi. Suç duyurusu üzerine Abbas Özden soruşturma başlattı. Savcının, CMK'nın 134. maddesinin ihlal edildiği, yedekleme yapılmadan bilgisayarlara el konulduğu, verilerin yedeklerinin çıkarılmadığı ve parti yöneticilerine el konulan verilerin birer örneğinin verilmediği iddiasıyla İçişleri Bakanlığı'ndan soruşturma izni talep edeceği ifade edildi. Arama ve el koyma işlemi, Cumhuriyet savcısı gözetiminde gerçekleştirilmişti. Savcının bu girişimiyle Ergenekon delillerinin bir kısmının tartışmalı hale geleceği de öne sürüldü. CMK 134. madde, şifrelenen bilgisayarlara girilememesi halinde el konulacağını, şifrenin çözülmesi ve gerekli kopyanın alınması durumunda el konulan cihazların iade edileceğini belirtiyor. Hukukçular, soruşturmalarda el konulan bilgisayarların yedeklemelerinin, şüpheli ve vekiline verilmesi gibi bir zorunluluğun bulunmadığını, ancak ilgili kişilerin talebi olursa bu yedeklemelerin verileceğini ifade ediyor. İlerleyen süreçte soruşturma davaya dönüştü. İşçi Partisi'nde arama yapan Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli 10 polis memuru, 'mevzuata aykırı arama yaparak görevi kötüye kullandıkları' suçlamalarıyla yargılandıkları davada beraat etti. Karar gerekçesinde, bu isnatların gerçekleştiğinin anlaşıldığı ancak polislerin 'suç işleme kasıtlarının olmadığı' gerekçesiyle beraatlerine karar verildiği belirtildi. Ancak gerekçeli kararda Ergenekon davasının en önemli delillerini yok sayacak bir cümleye yer verildi. Gerekçeli kararında “sanık polislerin görevi kötüye kullanma kastı bulunmadığı gerekçesiyle beraatlarına karar verildiği” belirtilirken, “bilgisayar ve bilgisayar hafızalarından elde edilen delillerin yasaya aykırı olarak ele geçirildiği” de karara geçirildi. Polisler, bu kararı temyize götürdü. Ergenekon soruşturmasını etkileyecek bu hüküm Yargıtay tarafından da onaylandığı takdirde Ergenekon sanıklarının eline büyük bir koz verilmiş olacak. Beraat ettikleri halde karara itiraz eden sanık polislerin temyiz isteği üzerine dosya Yargıtay’a taşınırken son sözü 4’üncü Ceza Dairesi söyleyecek. 4’üncü Ceza Dairesi bozma yerine kararı onarsa Doğu Perinçek, İşçi Partisi ve üst düzey yöneticiler hakkında elde edilen çok önemli deliller yok sayılacak.

 03.09.2008: TSK'dan Ergenekon Sanıklarına destek ziyareti:

Kocaeli ili Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi, Ergenekon sanığı tutuklu generaller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur'u Kandıra cezaevinde ziyaret etti. TSK web sitesinden yapılan açıklamada ziyaretin TSK adına yapıldığı belirtildi. Bu ziyaret basında, sanıklara moral vermek ve askerlerin Şemdinli davası gibi Ergenekon davasını da yargıya baskı yaparak akamete uğratmaya ve tutuklu generaller hakkında hazırlanan ek iddianameyi etkilemeye çalıştıkları şeklinde yorumlandı.

07.09.2008: Ergenekon davasını gündemden düşürme çabaları:

Dikkat çekici şekilde peşpeşe yoğunlaştırılan Deniz Feneri Davası ve diğer yolsuzluk iddiaları ile, her gün yeni bir gelişmeyle sürekli gündem olan Ergenekon soruşturmasının gündemden düşürülme çabaları.

09.09.2008: CHP lideri Baykal'dan Savcıya tehdit:

CHP lideri Deniz Baykal, isim vermeden Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz'ü, Şemdinli olayını soruşturan Savcı Ferhat Sarıkaya'nın akıbetini hatırlatarak tehdit etti. CHP lideri Deniz Baykal, Deniz Feneri davası ile Ergenekon davasını karşılaştırırken ilginç sözler sarf etti. Alman savcının hukukun temel ilkelerine uyduğunu ileri süren Baykal, Ergenekon iddianamesinin ise aynı nitelikte olmadığını savundu. Ardından isim vermeden Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz'e, Şemdinli'yi soruşturan Ferhat Sarıkaya'nın akıbetini hatırlattı: "Bugüne kadar iki iddianame ile ilgili tepki gösterdim. Birincisi Van'daki iddianame. Ne olduğu ortaya çıktı. İddianameyi hazırlayan savcı meslekten atıldı. İddianamenin hiçbir hukukî tutar tarafı olmadığı açık. İnsanlar tutuklandı gösterişli bir şekilde. Bir siyasi linç amacıyla yapılan düzenleme olduğu açıktı. Orada oydu. Burada bu savcı ne olacak? Ergenekon davası ne olacak? Bunu bilmiyoruz."

 10.10.2008: Güvenilir tanık: Tecavüzcü Coşkun:

Aydınlık, Cumhuriyet ve bazı gazetelerin, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'ü, çevresinde "tecavüzcü coşkun" olarak tanınan, işçi partili ve oto kundaklamadan 3 yıl hapis yatmış güvenilir bir kişiye dayanarak yüz kızartıcı suçlarla karalama kampanyası yürütmesi. Aydın'ın Çine ilçesinde tertiplendiği ve iftiralardan ibaret olduğu ortaya çıkan haber üzerine açıklama yapan ilçe halkı ve haberde adı geçen kişiler, yapılan dezenformasyonu gözler önüne serdi.

 27.11.2008: Vurun Tuncay Güney'e!:

İlginç bir benzerlik olarak, İlhan Selçuk'un liderlerinden olduğu 9 Mart 1971 cuntacıları arasına sızarak deşifre eden kayıtlı MİT ajanı Mahir Kaynak'a benzer şekilde yine İlhan Selçuk'un liderlerinden olma suçlamasıyla yargılandığı Ergenekon örgütüne sızarak deşifre olmasına yol açan çuvallarca belgeyi 2001'de ortaya çıkaran kayıtsız MİT ajanı Tuncay Güney'e karşı bazı çevreler, onun güvenilmez birisi olduğuna yoğunlaşmaya ve dikkatleri belgelerden kaçırmaya gayret ettiler.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***