Derin Devletimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Derin Devletimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ocak 2016 Cumartesi

Derin Devletimi Geri İstiyorum...



Derin Devletimi Geri İstiyorum...


Gökçe Fırat
16.01.2006

Derin Devlet ve Kontrgerilla

Derin Devlet ” eskiden sadece sol çevrelerin lügatında olan bir kavramdı. “ Kontrgerilla ” sözcüğünü ilk duyanlar da, 12 Mart döneminde işkencehanelere atılan devrimci gençler ve subaylardı. “ Burada anayasa da baba yasa da geçmez. Burası kontrgerilla karargâhıdır.” diyen bir ekip, Türkiye’nin Atatürkçü, milliyetçi ve solcu birikimine kan kustururken, ülkücü katillerle şeriatçılar kolkola Kanlı Pazarlarda Türk gençlerini öldürüyor, sağ iktidarların Başbakanı “ Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz.” buyuruyordu.

Şimdi öyle mi ya? Artık “ Derin devlet ” tüm evlerde akşam yemeklerinde konuşulacak kadar derinliğine biliniyor, kontrgerilla dediniz mi seksenlik dedelerden ortaokul çocuklarına herkes uzman, dün sokakta solcu öldüren ülkücü ve Şeriatçıların gazeteleri derin devletle ve kontrgerilla ile hesaplaşıyor, dün “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz.” diyen adam “Derin devlet Türk Ordusudur.” buyuruyor, kontrgerillaya hizmet eden emekli generaller gazetelerde anılarını yayınlıyor!..

Sizce bu işte bir gariplik yok mu?

Türkiye’de derin devlet tartışması, aslında bugünkü sistemi çözmek için son derece önemli bir örnek. Çünkü derin devlet etrafında dönen tartışma ve saflaşma, aslında düzenin egemenlerini ortaya koyuyor.

Olay olay açıklığa kavuşturalım.

Şemdinli, önemli bir milat sayılmalı. Şemdinli’de gerçekleştirilen PKK operasyonu ile birlikte Türk Ordusu’na bir psikolojik saldırı başlatıldı. Şemdinli’de karanlık bir şeyler olmuştu ve bu karanlıktan derin devlet sorumluydu. Derin devletin adresi ise, astsubaylar şahsında Türk Ordusu’ydu. O halde basit denklem ortaya çıkıyordu: Türkiye’de karanlık işlerin, provokasyonların, cinayetlerin arkasında derin devlet vardır, derin devlet ise Ordu’dur.

Bu basit denklem, Şeriatçı ve Amerikancı iktidar tarafından, Şeriatçı basın tarafından, sağcı büyük sermaye basını tarafından ve elbette PKK yanlısı bölücü ve “sol” basın tarafından kuruldu ve zihinlere yerleştirildi.

Derin devletin karşısında iktidardan PKK’ya, AB’den ABD’ye, Şeriatçılardan solculara bir “halk cephesi” omuz omuza mücadele veriyordu. “Çeteler halka hesap verecek” sloganını atanlar halk adına söz söylüyorlardı, ama bunlar zaten bu ülkeyi halihazırda yönetenler ve sömürenlerdi!

Kontrgerillanın Merkezi Washington

Ama basit denklemde ısrarla gizlenen bir unsur daha vardı: ABD. Oysa tüm dünyada ortaya çıktığı üzere, kontrgerilla denilen olgu, doğrudan ABD ile ilgiliydi. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde komünizmle ve elbette solla mücadele etmek için, doğrudan NATO’ya, Pentagon’a bağlı örgütler kurulmuştu. Örgütlerin resmi ayağı her ülke ordusu içindeki Özel Harp Dairesiydi. Özel Harp Dairesi, doğrudan Pentagon’a bağlıydı ve maaşları da Pentagon ödüyordu. Bizim ülkemizde 60’lı yılların sonlarından beri başlayan kardeş kavgasının, aydın cinayetlerinin, Amerikancı darbelerin arkasında da işte bu örgütlenme vardı.

O halde kontrgerilla ile mücadele etmek isteyen herkesin, en başta bu kontrgerillanın merkezi olan Pentagon’a, ABD’ye cephesini dönmesi gerekmez mi? Gerekir ama tablonun garipliği ve denklemin eksikliği burada ortaya çıkmaktadır: Şemdinli üzerinden kontrgerillaya savaş açanların hepsi Amerikancıdır!

O halde gariplik nerede? ABD yandaşları, hatta maaşlı memurları, politikacıları, teröristleri, gazetecileri neden kendilerine bağlı bir kontrgerillaya savaş açıyor?

Bu soru derin bir soru değildir, cevabı da hiç derin değildir! Kontrgerillanın merkezi ABD’dir, bugün kontrgerillayı bulacağınız yer de, Amerikancı kuruluşlardır: Türkiye’yi yöneten iktidarın hükmetme binası, PKK elebaşının tutulduğu İmralı, PKK’lı belediyelerin binaları, İkitelli medyası, tarikat yuvaları kontrgerillanın merkezidir.

Kontrgerillanın temel hedefi ayaklanmaları bastırmaktır. Türkiye’nin bölünmesine karşı şahlanan ulusal uyanış, elbette bir ulusal ayaklanmaya dönüşecektir. Milletin ayağa kalkmasından korkan ABD, kendi elindeki Amerikancı “sivil kurumları” devreye sokarak, bu ayaklanmanın silahlı unsuru olarak gördüğü Ordu’yu pasifize etmektedir. Çünkü ABD’ye bağlı ordular eğer hizadan çıkarsa, kontrgerilla şemasına göre paramiliter unsurlar görevlendirilir. Bugün olan budur. Kontrgerilla merkezi olarak kurulan Özel Harp Dairesi’nin işlevini bugün bu sivil uzantılar yerine getirmektedir.

Türk Devletine söven kontrgerilladır

Dolayısıyla tam bir kontgerilla operasyonu ile karşı karşıya olduğumuzu tespit etmemiz gerekir. Psikolojik harp, yani tanksız topsuz harekât, kontrgerillanın öncelikli yöntemidir. Bugün devrede olan yöntem budur. Psikolojik harpte görev medyaya verilmiştir. Medya, kamuoyunu kontrgerillanın amaçları doğrultusunda işler ve yönlendirir.

Psikolojik harbin sırıtan örneklerini sıralayalım.

1- Şemdinli ile başlayan, tüm medyanın dahil olduğu, PKK ile birlikte Türk Ordusu’na saldırı kampanyası.

2- Hürriyet gazetesinde yayınlanan Kemal Yamak’ın anıları.

3- Mehmet Ali Ağca’nın serbest bırakılması.

Tüm bu haberler iyi analiz edilmelidir. Örneğin dünün Amerikancı kontrgerillacı generallerinin anıları neden birden Şemdinli sonrası yazdırılıp kitap haline getirilir? Buna kitap yazma denilmez. Bu, literatürde “servise koyma”dır. Demek ki Kontrgerillacı generaller hâlâ işbaşındadır. ABD’nin PKK’yı diriltme operasyonu için Türk Devletine ve Ordusu’na saldırmaktadırlar.

Bunu tersinden de okuyabilirsiniz. Türkiye’de kontrgerilla yeni mi açığa çıktı sanıyorsunuz! Türkiye kontrgerillayı yazarımız Talat Turhan’ın devrimci mücadelesi ile öğrendi. Talat Turhan kontrgerillanın tek uzmanıdır, bizzat kontrgerillanın işkencehanesinde işkence altında öğrenmiştir kontrgerillanın ne olduğunu. Peki neden bugün Talat Turhan gibi yurtsever ve Atatürkçü bir Türk subayı değil de, Amerikancı cuntanın kontrgerillacı generalleri medyadadır?

Çünkü Talat Turhan’a kendi milleti ve devleti aleyhinde söz söyletemezsiniz! Kontrgerillanın biricik denklemi de budur: Kendi devletine sövenler kontrgerilladır, ABD ile mücadele edenlerse kontrgerillanın hedefi! O nedenle Türk Ordusu bugün Amerikan kontrgerillasının bir numaralı hedefidir.

Ülkücü katil Ağca’nın serbest bırakılması da operasyonun parçasıdır. Yıllarca ülkücüleri kullanan ABD, şimdi ülkücüler üzerinden Türk Devletini karalamaktadır. Oysa ülkücü hareket, kuruluşu itibarıyle Amerikancıdır. CIA’nın imalatıdır.

Neden İkinci Dünya Savaşı’nda Almancı olan Türkiye’nin ülkücüleri, Alman İstihbaratının başı olan General Gehlen ABD’ye sığınınca Amerikancı oldu sanırsınız siz? Türk ülkücü hareketi doğrudan bir Pentagon imalatıdır. Dün işledikleri cinayetler aydınlarımızı ve gençlerimizi yok ediyordu. O günkü cinayetleri bugünse devleti pasifize etmekte kullanılmaktadır.

Bu durumda kontrgerilladan bahsetme hakkı olan tek kesim bu ülkenin Atatürkçü ve solcularıdır. Biz kontregerilla ile mücadele edebiliriz, çünkü ABD’ye karşıyız. Ama düzenin sahipleri ve taşeronları kontrgerillanın üzerine gidemezler, çünkü ABD’ye karşı çıkamazlar.

Çıkarız diyenlere hodri meydan: Şemdinli’yi kontrgerilla yaptı diyorsanız, bunun Brüksel ve Washington bağlantılarını da araştırın. Biliyorsunuz Türk kontrgerillası NATO karargahı Brüksel’e ve Pentagon’a bağlıdır!

16.01.2006

http://www.turksolu.com.tr/99/basyazi99.htm

.