Corona virüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Corona virüsü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2020 Çarşamba

Corona virüsü ile Küresel Mücadelede ne durumdayız?. BÖLÜM 2

Corona virüsü ile Küresel Mücadelede ne durumdayız?. BÖLÜM 2



Avrupa’nın Çıkmazı.. 

Coronavirüs, Avrupa Birliği.nin 2008.deki finansal krizden sonra karşılaştığı en 
sıkıntılı dönemi başlattı ve önemli sonuçları olacak. Bu salgına ülkelerin nasıl tepki verdiğine bakarsak, genellikle her üye ülke kendi ulusal istikametinde çözümler üretti. Hatta daha yakın ilişki içinde bir birlik olma idealine rağmen, virüs ortaya çıkınca bencilce ve kaotik bir şekilde hareket ettiler. Mart ayının ilk haftasında bile yani virüsün Avrupa.ya ulaştığı ilk günlerde Avrupa Birliği, virüsü ciddi olarak ele almamıştı ve daha çok Türkiye.de gelecek göç dalgası ile uğraşıyordu. Salgın hissedilince ülkeler kendi çözümlerine başvururken AB, bunları koordine edecek etkinliği gösteremedi. Bugün Avrupa, salgının en önemli merkezlerinden biri haline gelirken, virüs özellikle nüfusu en fazla olan beş ülkeyi vurdu. Bazı ülkelerde virüs artık zirveden sözde düzlüğe inmeye başladı. 

Coronavirüs.den önce Avrupa Birliği politikalarının arkasındaki temel güç “Avrupa Şüpheciliği (Euroscepticism)” oldu. Bu bir yandan Avrupa ülkelerinin birbirinden uzak durmasının, diğer yandan popülist politikaların ve özellikle daha sıkı göçmen politikaları taraftarlarının eğilimi olarak ortaya çıktı. Şüphecilik, 2008.deki finansal ve 2015.deki göçmen krizi ile iyice belirginleşti. 2008-2009 krizi özellikle birliğin güney ülkelerini vurmuş ve finansal kurtarma tedbirleri tartışılırken kuzey-güney ayrışması belirginleşmişti. 2015.deki göçmen krizi ise başta Polonya ve Macaristan olmak üzere bazı ülkelerin göçmen kotalarını 
kabul etmek istememesi üzerine Şüpheciliğin yeni bir safhası olmuştu. 

Coronavirüs ise Avrupa.nın siyasi, ekonomik ve sosyal uyumuna etki etmeye devam ediyor. Mart ayında Almanya ve Fransa tarafından, koruyucu cihazların ihracatının yasaklanması üzerine diğer ülkeler de aynı yolu izledi. Dayanışma havada kaldı. İtalya ve İspanya gibi diğer Avrupa ülkelerine de medikal malzemeler Çin ve Rusya.dan geldi. Özetle tam finansal kriz ile yaşanan güvensizlik atlatılırken, coronavirüsü bu trendi tersine çevirdi. 

Salgının en çok etkili olduğu İspanya ve İtalya, kendilerine yeterince yardım edilmediği için kuzey ülkelerini suçladılar. Hatta sıkı AB taraftarı olan İspanya başbakanı Pedro Sanchez, birliğin dağılabileceği uyarısında bulundu9. İtalya başbakanı Giusseppe Conte de benzer endişeleri belirtti. 

Birlik şimdi şüphecilik yanında otoriter ve aşırı sağ eğilimlerle de mücadele etmek zorunda. Herşeyden önce dayanışma ruhunun ispatlanması, birliğin prestijinin kurtarılması gerekli. Bu arada, Avrupa.dan da pis kokular geliyor. 

Fransa hükümeti, COVİD-19.un yayılmasına sağlayarak Big Pharma.nın daha çok kazanmasına yardım ediyor. İşin arkasında küresel sermayenin adamı olduğunu çok iyi bildiğimiz Macron ile Big Pharma arasındaki gizli ilişkiler var. 
Bu ilişkinin basına yansıyan bölümünde virüsün tedavisinde kullanılan ve tamamı Fransız hükümetinin kontrolünde olan klorokin maddesinin hastanelere verilmemesi, arka yüzünde ise Macron.u iktidara getiren bağlantılar var. 

Macron, 2014-2018 yılları arasında Ulusal Sağlık ve Medikal Araştırma Enstitüsü.nün (INSERM) başına getirdiği Yves Levy.nin karısı Agnes Buzyn Sağlık Bakanı. Levy, Hastane-Üniversite Enstitüsü (IHU10) başkanı Prof.Didier Raoult ile anlaşamıyor. Sebebi ise Raoult, insanların eve kapanmasına karşı ve daha fazla test yapılarak sadece hasta olanların karantina olmasını savunuyor. Raoult.un önerdiği klorokin ilacının on tanesi bir Avro. Big Pharma.nın şirketi olan Fransız Sanofi ise herkese eve kapatmanın yanında daha büyük bir fiyata hazırlanıyor. 

Klorokin hastalığın ancak erken safhasında yani ilerlemeden önce etkili yani her 
zaman değil. Bu yüzden, kitlesel bir test ile erken safhada kullanmak için uygundu. Ama Fransa Sağlık Bakanı Agnes Bugyn, 13 Ocak 2020 tarihinde 50 yıldır eczanede satılan klorokini reçeteye bağladı. Ülkede maske bulunamıyor, polis bile maske takamıyor. Ortada bir maskeli balo var. Ülkede seçim sürecinin uzaması COVİD-19.un iyice yayılması demek. 

Macron, Almanya ve Güney Kore.nin yaptığı gibi kitlesel test uygulamasını istemiyor. Bu arada, Fransız basınında klorokin stoğunun çalındığı haberleri çıktı. Hâlbuki Fas hükümeti Kazablankada Sanıfiden klorokin satın alıyor. Özetle, iddialara göre; ilacı büyük paraya satmak için kitlesel teste mani olunuyor, halk eve hapsediliyor. Macron.un mucizevi bir aşı ile ortaya kurtarıcı gibi çıkacağı bir Büyük Pharma operasyonu konuşuluyor11. 

İngilizler ise başlangıçta COVID-19.a karşı virüsü serbest bırakma, böylece “sürü bağışıklığı” sağlama stratejisi seçmişti. Ama geri adım atmak zorunda kaldı. İngiltere.de 47 milyondan fazla insan enfekte olacak ve COVID-19 istatistiklerine göre %2.3.ü ölecek, %19.u ise ciddi hastalıklara maruz kalacak12. 

Virüsten ne Zaman ve Nasıl kurtulacağız? 

Salgın hastalıklar insan uygarlığının kaçınılmaz gerçeklerinden biridir. 

Bu gerçekle tarih boyunca sık sık karşı karşıya geldik ama şimdi daha bilinçli ve organizeyiz. Tıp bilimi önemli atılımlar yaptı, teknoloji önemli kolaylıklar sağladı, insanları dayanışması ve iletişimi, duyarlılığı en üst düzeyde ama diğer bir gerçek var ki hala bir çözüm yok. Pek çok yönden salgın hastalıklar öncekilere benzer, bazen siz savunmaya geçmekte yani fark etmekte geç kalırsınız. Coronavirüsü de başlangıçta mevsimsel grip ile karıştırıldı. Farkı sadece ateşli 
olması idi. Şu anda tek savunma formülü; Sosyal Mesafeyi korumak. 

Salgın hastalıkların tarihi içinde M.Ö.400.lerde Yunanlı tarihçi Thucydides Peleponez Savaşları esnasında insanların salgın hastalıktan öldüğünü ve cenaze törenlerinin bile yapılamadığını not eder. İkinci büyük salgın M.S. 541-542.de Roma İmparatorluğu.nda yaşanır ve iki yüzyıl sonra aynı salgın Bizans.ta tekrarlanır. 1527.de Floransa.da ortaya çıkan salgının kurbanlarından biri Machiavelli olur. Bunu 14. Yüzyılda Avrupa.da yaşanan kara veba izler. Ancak, bu sefer insanlığın hastalıklara bakışı değişir; yani Rönesans olur, daha az dini daha çok insani olarak görülmeye başlanır. 1665.de Londra.da meydan gelen salgında bütün okullar, dükkânlar, toplanma yerleri kapatılmış, insanlar karantinaya alınmıştı. 


Resim: Eski Yunan Döneminde Salgını Tasvir Eden Bir Resim 

20. yüzyılın başındaki İspanyol gribi esnasında bilim insanları enfeksiyonundan 
bakterilerden kaynakladığını düşünüyordu. Bugün artık griplerin virus kaynaklı olduğunu biliyoruz ve aşı çalışmaları buna göre yürüyor. Şu an COVİD-19.a karşı en etkili görülen klorokinin bazı kalp komplikasyonlara yol açtığına rastlanmaktadır13. 

İnsanı en çok öldüren sivrisinek, ikinci sırada insan yer alıyor. Çok ciddi bir savaş yoksa her yıl 600 bin kişi sivrisinekten ölüyor, bunun %95.inin nedeni is sıtma. SivrisineklerDang, Zika, Chikungunya ve Sarı Humma taşıyor. 

Sivrisinekleri yola getirmek için Wolbachia adında bir bakteriyi sivrisineğe yerleştiriyorsunuz 14. Sonra bir daha bu paraziti taşıyamıyor. Bu, Dang humması ve Zika üzerinde de işe yaradı. Diğer bir yaklaşım ise yeni 
gen düzenleme teknolojisi (CRISPR) ile virüs taşımalarına engel olmak. 

Peki, coronavirüsten ne zaman kurtulacağız? Muhtemelen bu asla sona ermeyecek. Bir virüsten kurtulmanın yolu ancak kökünü kazımakla mümkün olur, bunun için etkili bir aşı gerekir. Geçmişte aşı ve tedavi zengin ülkelerin işi oldu. Örneğin çiçek hastalığının aşısı 1940.ların sonunda bulunmasına rağmen, hastalığın en çok görüldüğü fakir ülkelerden ortadan kalkması ancak 1978.de mümkün oldu. COVİD-19 aşısını üretmeye en büyük aday Üç şirket; Amerikan Moderna, Alman CureVac ve BioNTech. 

Aşı bulma yarışında İngiltere önde gidiyor. İngiltere.de 23 Nisan tarihinde insanlar üzerinde ilk klinik deneylere başlandı. Oxford Aşı Merkezi ilk üretime Eylül ayına kadar başlanabileceğini açıkladı15. Alman hükümeti de ilk klinik deneylere izin verdi. Alman Aşı Enstitüsü bu deneylerin aylarca sürebileceğini açıkladı. Mart ayında ABD biyoteknoloji şirketi Moderna Therapeutics de gönüllüler üzerinde aşılara başladı. Almanya.dan Pfizer ve ABD.den BioNTech SE ilaç şirketleri ise klinik deneylere başlamak için hükümetlerinden 
onay bekliyor. 

 Çin ise aşı denemelerine Mart ayında başladı ve önümüzdeki altı ay için denekler izlenmeye alındı. Halen hayvanlar üzerinde deneyler yapan Rus Vektor Aşı Merkezi, Haziran ayında insanlar üzerinde klinik deneylere hazır olacaklarını açıkladı. 

 Bir virüsün nasıl bulaşıcı bir salgın hastalığa dönüştüğünü bilmiyoruz ama insanların kendi kendine bir koruyuculuk sağladığını biliyoruz. Hangi özellikleri olanların daha fazla koruyuculuğa sahip bilmiyoruz ama Çin.deki örnekler kan gruplarının etkili olduğunu söylüyor. Ayrıca bir kere enfekte olan kişinin tekrar aynı virüse yakalanıp yakalanmayacağını da bilmiyoruz. Hastalığa karşı sağlanan korumanın ne kadar süreceğini de bilmiyoruz. 

Epidemoloji, önümüzdeki yıllarda hangi tür koruyucu bağışıklık seviyesinin hangi enfeksiyonlara yeterli olacağı konusuna çalışmalıdır. Virüsün etkilerini azaltabiliriz, onu zirve noktasından aşağı çekebiliriz ama gerçekte tamamen yok edemeyiz. Her virisün kendi yolu var ve ona uygun da bir bağışıklık seviyesi. 

Coronavirüsü bir virüs ailesinin üyesi ve mutasyonlar geçirerek mevsimsel olarak yeniden ortaya çıkabilir. Ancak, insanlar bağışıklık kazanmış olabilir. Bütün bunların dışında yeni veya mutasyona uğramış virüsler için de erken ikaz sistemine ihtiyaç var. COVİD-19.un erken ikazı konusunda Güney Kore başarılı oldu. Nüfusun çoğuna uygulanan hızlı bir test ve takip sistemi ile potansiyel ekonomik ve sosyal kayıplar azaltıldı. Erken ikazın ilk şartı hükümetlerin virüs ortaya çıkar çıkmaz tüm dünyaya doğruyu söylemeleridir. 

Ülkeler başlangıçta ciddi hastalık belirtisi gösterenleri test etti. Birçok ülkede insanlar ya test merkezlerine uzaklar ya da pahalı buldukları için testten kaçınıyorlar. Ortada bir COVİD Takip Projesi olması ve pek çok merkezde yapılan testler için bir data bankası kurulması lazımdı. 

İşin diğer bir boyutu hatalı testler. Önde gelen Alman laboratuarında yapılan testlere göre, Dünya Sağlık Örgütü tavsiyelerine göre bazı vakalar pozitif olarak açıklandı. Böylece rakamlar patladı. Rakamların yükselmesinin diğer nedeni geç de olsa test sayısının artmasıydı. 

Bizleri neler bekliyor? Doğru Mücadele Nasıl olmalı? 

Yayılmakta olan koronavirüs salgını aynı zamanda toplumda patlamaya hazır 
muazzam ideolojik virüsleri de tetikledi: sahte haberler, paranoyak komplo teorileri, ırkçılık patlamaları. Yıllardır Bill Gates bizleri uyarıyordu; bir salgın hastalık gelecek ve dünyayı dönüştürecek. Olanlara bakınca bunun iyi çalışılmış bir senaryo olduğu ortaya çıkıyor. Peki önümüzde neler var? 

(1) Önümüzdeki bir kaç ay içinde ikinci dalga gelecek. Buna zaten alıştırılıyoruz yani Corona Dünya Düzeni.ne. Zaten Gates, bu dalgayı İlk Modern Salgın olarak tanımladı. Salgın planlayıcıları başka dalgalardan da yani üçüncü ve dördüncüden de bahsediyor. İşin diğer yanında evde kalmakla bağışıklığımızı daha çok kaybediyor ve yeni patojenlere daha hassas hale geliyoruz. 

(2) İkinci önemli gelişme medya kanallarına getirilen yasaklamalar olacak. Sözde yalan haberlerle mücadele için filtreler getirilecek, işsiz ve eve hapis insanların sesi çıkmayacak. Böylece corona haberleri hükümetlerin tek sesine hapsedilecek, halkın acısı derinleşirken diğer haber kaynakları dezonformasyonla suçlanacak. 

(3) Uzun vadede yeni ve gerçek biyo-silahlar devreye girecek. SARS-CoV-2.ın bazı türevlerinin Avrupa ve New York.da görüldüğü basına yansıdı. Biyolojik saldırı silahları henüz kullanılmadı. Belki de bunlar biyo-terör maskesi altında kullanılacak. Kesin olan gelecekte de artık yeni salgın hastalıklarla sık sık karşılaşma ihtimalimizin düşük olmadığıdır. 

Gelecekte belki de sadece sanal gerçek güvenli görülecek, açık havada özgürce 
hareket etmek sadece ultra zenginlerin adalarında mümkün olacak. Artık kendimizi kontrol etmeyi ve disipline sokmayı da öğrenmemiz lazım. 

Asya tecrübesi gösteriyorki COVİD-19 ve benzeri salgınlarla mücadele etmenin sırrı şuralarda dır 16; 

(1) Kamu sağlığı sistemine yapılmış ciddi yatırımlar. 

(2) Bir virüs çıktığında medikal, teknolojik ve hukuki olarak salgına karşı hızlıca seferber olmak. 

(3) Toplumsal ve tek tek birey olarak gerekli tedbirleri alma tetikliği ve sorumluğuna sahip olmak. 

Bunlara ilave olarak, özellikle Tayvan, Güney Kore ve Singapur.da görülen 
şeffaflık ve hükümetin doğru bilgilendirmesine olan güven de halkın desteğini artırmıştır. 
Çin ise alışkanlıklarından vazgeçmedi; bu mücadeleyi artan bir gözetleme devleti ve bilginin sansür altına alınması ile sürdürmeye devam ediyor. 

Tabii ki her devletin salgın hastalıkla ilgili kendi devlet yapısı, kültürü ve salgına 
ilişkin kendi mücadele algoritması olabilir. Ancak, başka ülkelerden iyi olanları örnek alırken, halkı doğru bilgilendirmeyi, şeffaflığı ve alınan tedbirleri demokratik bir biçimde daha açık söylemek gerekirse otoriter tedbirleri artırmamak yönünde kullanmalıyız. 

Uluslararası işbirliği ihtiyacı.. 

Dünya modern tarihin en ciddi sosyal ve ekonomik krizinin dönemecinde. Pek çok ülkede ekonomi kepenkleri indirdi; alış veriş merkezleri, fabrikalar, okullar, üniversiteler durdu. İnsanlar evlerine hapsoldu. Korku ve karamsarlık hâkim. Bunlar olurken 30 bin Amerikan askeri Rusya.ya karşı bir senaryo dâhilinde NATO tatbikatı (Defender 2020) için Avrupa.ya geldi. 

COVİD-19 salgını, dünya genelinde barış ve güvelikten sorumlu olan Birleşmiş 
Milletler sisteminin de ne kadar yetersiz olduğunun diğer bir testi oldu. Şimdi de ABD ve Çin arasındaki çekişmeden ötürü Güvenlik Konseyi.nden tek bir karar bile çıkamıyor 17. 
23 Mart.ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres.in yaptığı dünya genelinde çatışmaların durdurulmasına ve coronavirüsü ile mücadelenin ilk öncelik olmasına yönelik acil çağrıya kulak veren olmadı. Guterres, coronavirüsünün özellikle zayıf ve fakir nüfusları vurduğunu söyleyerek G-20.den en az 2 milyar dolar istedi ama yalnız kaldı. Coronavirüsün jeopolitik etkilerini başka bir makalede ele alacağız. 

COVİD-19 dünyayı vurmaya başladığında üç önemli trende girmiştik; artan 
milliyetçilik, tektaraflılık ve otoriter gözetleme kapitalizmi. Bu eğilimler Avrupa Birliği.nde bile kırılma eğilimlerini artırmıştı. COVİD-19, uluslararası dayanışmanın önemini ortaya çıkardı. 

Ülkelerin çoğu koronavirüsüne karşı halklarını korumak için sınırlarını kapatarak ve savaş zamanı konsepti (sokağa çıkma yasakları, alış veriş merkezlerinin kapanması vb.) içinde karşılık verdi. Bu milliyetçi yaklaşıma rağmen hiç olmazsa bundan sonraki salgınlar için şimdiden küresel bir dayanışma içinde tedbirler alınması gereği ortaya çıkıyor. 

 Salgın döneminde küresel tedarik zincirleri ve tedarik kesildi. Şimdi küresel ekonomi yeniden başlatma hazırlığı içinde bazı konularda uluslararası işbirliği gerekiyor. 

 (1) COVİD-19.dan kurtulma stratejisinin en önemli unsuru gerek enfekte olan gerekse bağışıklık için test cihazlarının çok daha yaygın kullanımının sağlanmasıdır. Ancak, böyle sağlıklı olanlar işe dönebilir ve enfekte olanlar gerekli tedaviyi görebilir. Bu yüzden, ülkelerin yeterli test cihazı ve koruyucu cihaz yanında vantilatörler ve acil tedavi ünivetelerine sahip olması ve bu alanda uluslararası işbirliği gerekir. Vantilatör üreticilerinin çoğu Batılı şirketler 
değil, ana üretici Çin18. Şimdi bütün bu ihtiyaçların küresel bir tedarik zinciri içinde düzenlenmesi gerekiyor. 

 (2) Diğer bir işbirliği alanı virüsün takip ve kontrolü için. Halen Çin ve Güney 
Kore.nin kullandığı sistemler ile idare ediliyor ama elle yapılan izlemeler çok zaman alıcı. Bu alanda yeni uygulama programlarına ihtiyaç var. Ülkelerin halkın enfekte olmadan virüsün yayılmasını takip için ihtiyaç duyduğu takip sistemi için de uluslararası işbirliği gerekli. Bu olursa, insanları eve kapatma, alış veriş merkezlerini çalışmaz hale getirmenin önü kapanacak. 

(3) Uluslararası arasında işbirliği için üçüncü önemli gayret alanı etkili bir aşının 
geliştirilmesidir. Son dönemde Çin, ABD ve Avrupa.daki araştırma merkezlerinin aşı için viral gen örneklerini paylaşmaya başlaması; Çin, İtalya ve ABD.den doktorların bir araya gelmesi ile umut verici bir dönem başladı. Dünya Sağlık Örgütü bundan sonra bu alanda bilimsel işbirliğini artıracak kurumsal işbirliği ve bilgi paylaşımına öncülük etmelidir. Virüsün ikinci dalgasının önümüzdeki aylarda bekleniyor olması, bu tür işbirliğini daha da acil hale getirmektedir. Aşının bulunması kadar önemli olan husus, bunun kar amaçlı yapılmaması, tüm insanlığın hizmetine bedava sunulmasıdır. 

Keza aşı çalışmaları bazı merkezlerin özel amaçlı gen ve kimlik kontrolü çalışmalarına da imkân sağlamamalıdır. 

 Son olarak, alınacak tedbirler konusunda sadece ülkemizi değil, özellikle dünyanın fakir ve geri kalmış bölgelerine de hızlı ve etkili yardım edecek bir acil önleme sistemi için Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri.nin desteklenmesi için fon sağlanmalıdır. Bir daha ki sefere her ülke kendi bacağından asılmak yerine uluslararası işbirliği için gerekli hazırlığı yapmış bir şekilde küresel bir kriz yönetimi anlayışı için tüm dünyanın sağlığı için mücadele etmeye hazır olmalıyız. 

Sonuç.. 

Sonuç olarak, COVİD-19 gibi gelecekte de ortaya çıkacak salgınlarla mücadele için öncelikle sağlık alt yapımıza yatırım yapmalı, kurumsal olarak hazır olmalıyız. İkinci olarak demokratik prensiplere uygun olarak salgını bir kriz yönetimi sistemi içinde takip edecek hızlı bir tespit ve izleme sistemi kurmalıyız. Bu tür sistem, insanların mahremiyetine yönelecek ya da güvensizlik yaratacak uygulamaları içermemelidir. Son olarak, salgınlarla mücadelede her ülke kendi kendine yeterli hale gelmelidir. Bu da önce sağlam bir kriz yönetimi alt yapısını gerektir. Salgının gerektirdiği başta ilaçlar ve medikal cihazlar konusunda yeterli ikmal maddesinin stoklanması gereklidir. 

Ülkelerin salgın hastalıklarla mücadelede başta aşı geliştirme konusu olmak üzere test cihazları ve diğer sağlık konularında araştırma ve geliştirme merkezleri ile buralarda çalışacak bilim insanlarına yatırım yapması gereklidir. 


DİPNOTLAR;

1 John Letzing, How Different Countries are Approaching Coronavirus Testing, World Economic Forum, Strategic Intelligence, (12 Mar 2020). 

2 David Knowles, How and When will this Pandemic End? World Economic Forum, (April 6, 2020). 

3 Ben West, Learning How to Reopen a Country After COVID-19 Shutdowns, Stratfor, (April 23, 2020). 

4 Alireza Ahmadi, 10,000 Cases And Counting: Three Things Let Coronavirus Trample Over Iran, National Interest, (March 12, 2020). 

5 Jacob Heilbrunn, Trump Reboots to Confront the Coronavirus, (March 13, 2020). 

6 Institute for Health Metrics and Evaluation (IHME). 

7 William Engdahl, The Dubious COVID Models, The Tests and Now the Consequences, Free Eastern Look, (Global Research, April 29, 2020). 

8 Alex Berenson, The IMHE Model, New York Times, (April 10, 2020). 

9 Spencer Wong, Is the Coronavirus Ushering in an Era of Eurosceptic Leaders? National Interest, (April 29, 2020). 

10 IHU (Hospital-University Institute). 

11 Pepe Escobar, Why France Is Hiding a Cheap and Tested Virus Cure, Asia Times, (March 27, 2020). 

12 Jeremy Rossman, 'Herd Immunity' Won't Help Prevent the Spread of Coronavirus, The Conversation, (March 15, 2020). 
https://www.aspistrategist.org.au/wp-content/uploads/2020/04/athens2004.jpg

13 Shlomo Ben-Ami, Why This Pandemic is Different, ASPI, (20 Apr 2020). 

14 Charlie Rose, Billa Gates ile Sohbet, Bloomberg TV, (5 Mart 2016). 

15 Lucas Leiroz de Almedia, Coronavirus Escalates a Pharmaceutical Arms Race, InfoBrics, (April 26, 2020). 

16 Audrey Kurt Cronin, Patrick M. Cronin, America Needs an American Pandemic Strategy, (April 12 2020). 

17 Dan DePetris, Why Hasn't the UN Led the Fight Against COVID-19? Washington Examiner, (April 11, 2010). 

18 Ngaire Woods, Rajaie Batniji, There’s Only One Option for a Global Coronavirus Exit Strategy, We Forum, (11 Apr 2020). 


 ***

Corona virüsü ile Küresel Mücadelede ne durumdayız?. BÖLÜM 1

Corona virüsü ile Küresel Mücadelede ne durumdayız?. BÖLÜM 1



Prof.Dr.Sait Yılmaz 
02 Mayıs 2020 

Giriş 

Dünyada 150.den fazla ülke COVID-19 ile mücadele ediyor ve virüsün yayılmaması için aynı ümitsizliği paylaşıyor. Yayılmasının önlenmesi öncelikle için erken tespit yani coronavirüs testlerinin erken safhada yapılması ve izlenmesi lazımdı. Güney Kore ve İzlanda, bunu çok çabuk yaptı ve hastalığı izole etti 1. Ancak, virüs halen İspanya.da halkın %40, İtalya.da ise %26.sına bulaşmış durumda 2. Bu oran birkaç ay içinde %50.ye ulaşacak ve sonra doğal hale gelecek. Türkiye.de ise bu oranın sonbaharda %60.a ulaşması bekleniyor. 
Öte yandan, COVİD-19 ile ilgili hala pek çok soru cevaplanmış değil ve hala nasıl bir yöntem izleneceği konusu tartışılıyor. Evlere hapsedilen insanlar isyan diyor. Salgın ile ilgili olarak yanlış yöntemler ve yanlış bilgilendirme nedeni ile ekonomik ve sosyal bir intihara girişildiği yorumları yapılıyor. Muhtemelen bu salgının yenileri gelecek. Bu makalede, dünya genelinde corona virüsü ile mücadelede hangi yöntemlerin izlendiği, bu yöntemlerin dayatılması ile ilgili 
şüpheli durumları, neden bir sonuç alınmasının zor olduğu ve bizleri nelerin beklediği konusuna odaklanacağız. 

Corona ile mücadelede uygulanan yöntemler.. 

Ülkeler virüse karşı kendi siyasi yaklaşımlarına ve kabiliyetlerine göre karşılık verdi. 
Örneğin Nikaragua ve Türkmenistan en başından itibaren virüs yokmuş gibi davranma yolunu seçti. İsveç ve Beyaz Rusya ise kahveleri, barları ve restaurantları kapatmadı. Hastalık Avrupa.da yayılınca Beyaz Rusya evlere sağlık hizmeti göndermeyi durdururken, İsveç üniversiteleri kapattı ve spor oyunlarını durdurdu. Halktan sosyal mesafeyi koruyarak kendi risklerini yönetmelerini beklediler. 
Ancak, iki ülkede de vakalar hızla arttı ve kısa sürede milyonu buldu. Bu sayı; Danimarka, Norveç, Polonya ve Rusya.dan daha fazla idi. 

İkinci virüse karşı tepki politikası, Güney Kore.nin etkili bir izolasyon stratejisi ile insanları eve kapatmadan mücadele etmesi oldu. Onu izleyen Singapur, Nisan ayı başına kadar başarılı idi ama vakalar hızla artınca o da kapatma yolunu seçti. Güney Kore, okulları on-line hale getirirken sadece vakaların olduğu yerlerde alış veriş yerlerini kapattı. Güney Kore, 2015 yılında Suudi Arabistan.dan gelen MERS virüsü nedeniyle kitlesel bir sağlık krizi atlatmış ve gerekli dersleri almıştı. 4 Şubat 2020.de henüz 16 adet COVID-19 vakası görüldüğünde ilk test cihazını onaylamıştı bile. Akıllı telefonlar ve diğer veri sağlayıcılarla proaktif bir takip sistemi kullanmaya başladı. Böylece vakaların görüldüğü her yerde çevrelendiği bir izolasyon sistemi kurdu. Nüfusun yaklaşık yarısının yaşadığı Seul ü 
tamamen eve hapsetmeden büyük-veriye dayalı modeli karantia uyguladı. Bunun için, insanlarını mecburi tuttuğu bileklik ile takip etti. 

ABD virüs testini 12.045 kişiye uyguladığında pozitif sonucu %20 iken, Güney Kore 10.982 kişiye uyguladığında bu oran %2 oldu3. Bunun bir diğer açıklaması Güney Kore bu testleri daha tesadüfi yaparken, ABD belli kriterlere göre yapmak zorunda kalmıştı. Belirti gösterenleri test ettiğinizde, belirti göstermeyen ama pozitif olanlar hastalığı yaymaya devam ediyor demektir. 

Güney Kore.nin başarısının anahtarı şu kelimelerde saklı; şeffaflık, test, sıkı 
kontrol, takip, karantina ve tedavi. Gaddar Çin.in bunlara eklediği tedbirler; sosyal mesafe, zorla karantina ve kitlesel tedavi oldu. Başta Çin olmak üzere İran ve İtalya gibi ülkelerde siyasi liderler durumun ciddiyetinin farkına varmakta geç kaldılar. Bu yüzden, reaksiyon geç başladığı gibi yavaş devam etti ve tedbirler konusunda kafa karışıklığı yaşandı, hatalar yapıldı. 

Türkiye de başlangıçta Çin ile aynı iki politikayı izledi. Önce haberleri yayanları 
tutukladı. Sonra hastalık yayılana kadar suskun kalmayı tercih etti. Problemin temelinde şunlar yatıyordu; kötü bir kriz yönetimi ve karar-verme sistemi, bürokratik düşünmede ön yargılar ve yapısal eksikler. Türkiye.de düzenlemeler yukarıdan aşağıya ve çoğunlukla ekonominin bazı kesimlerini kurtarma ve populist görünümlü bazı tedbirlere odaklanmış durumda, halk sadece izliyor. 

Singapur ise 2003.deki SARS krizinden tecrübe edinmiş, erken test ve takip konusuna iyi çalışmıştı. Şubat ve Mart aylarında vaka sayısı 100.ler civarında iken bu yöntem iyi çalıştı. 

Ancak, Nisanın başında yani 10 hafta sonra vaka sayısı henüz g1000.lere çıkmışken dokuz gün sonra 2000 e çıktı. 20 Nisan.da ise 8 bin vakaya ulaştı. Bunun sebebi, Singapurun Güney Kore.ye göre çok daha yoğun nüfusun bulunduğu işçi bölgelerinin varlığı olarak değerlendirildi. Singapur, okulları ve iş yerlerini 7 Nisan.da kapatmıştı ama geç kalmıştı. 

Mesele sadece belirti verenleri test etmek ve temas ettiklerini takip etmek değil, belirti vermediği halde virüsü yaymaya devam edenleri bulmak. Şimdiden ABD ve pek çok Avrupa ülkesi Güney Kore modeline yatırım yapmaya başladı. Ana endişe kaynağı akıllı telefonlar yolu ile takip edilenlerin kişisel mahremiyetlerin nasıl korunacağı. Güney Kore.nin uyguladığı takip sisteminde neler olduğu henüz bilinmiyor. Öte yandan Afrika gibi dünyanın pek çok yerinde henüz bu tür takiplerin yapılabileceği akıllı vasıtalar kullanılmıyor. 

Coronavirüs ile mücadele en başından itibaren sağlam bir kriz yönetim sistemi 
gerekli idi. Öncelikle yetkililer ve hatta sağlık personeli virüsün nasıl hızla yayıldığını anlayamadılar ve erken vakaları normal tedbirlerle yetersiz sağlık hizmetlerine yönlendirdiler. Ortada bir stratejik plan olmadan yerel tedbirler alınmaya çalışıldı. Kriz yönetim, bilgilendirme ve müdahale sistemi arasında yetki boşluğu oluştu. Siyasi beklentiler içindeki orta seviye yöneticileri yukarı otoriteye doğru bilgiyi taşıyamadı. 

Öte yandan İran gibi ülkeler dışarıdan uzman temin etmek gibi konulara yabancı idi. Ortada ateş edilecek bir düşman olmadığı için ülke istihbaratı da ne yapacağını bilemedi. Ekonomiyi kurtarmak için paniği önleme isteği, tedbirlerin alınmasını geciktirdi, insanlar hiçbirşey yokmuş gibi dışarıda dolaşmaya devam etti. 

Önceki İtalya Başbakanı Mateo Renzi.nin bu konudaki açıklaması da ilginç; “Virüs geldiğinde müzelere, tiyatrolara gitmeye devam ettik, çünkü korkmama eğilimi vardı, terör tehdidine de böyle cevap vermiştik.” Karantina kararlarının verilmesinde İtalya ve Avrupa, ekonomiyi kurtarma düşüncesi kadar kadar halkın standard yaşamını etkileme konusunda şüphede kaldı. 

İran üzerindeki ABD yaptırımları da halkına yönelik sağlık tedbirlerini zamanında 
alamamasında oldukça etkili oldu 4. Sağlık sektörüne yönelik insani yardım amaçlı ticaret resmi olarak yaptırım konusu olmamasına rağmen, İran dışarıdan gerekli tıbbi ham madde ve cihazları alamadığı için kendi sağlık altyapısı ve araştırma birimlerini kuramadı. 

ABD ve Avrupada ise hayli karışık ve şüpheli durumlar var. 

Bill Gates’in kiralık bilimi ve ABD’nin çıkmazı.. 
Amerikalılar uzun vadeli strateji geliştirme körlüğü içinde olan bir ülkedir. Kore ve Vietnam.da sözde Komünizmle mücadele etmek için müdahale ettiler ama yerel halkın desteklediği bir gerilla savaşına hazırlıklı değillerdi. General McArthur, 1951.de özel kuvvetlere ihtiyaç olduğunu söylediğinde, Amerikan Kongresi bunun kendi kültürlerine uygun olmadığı cevabını vermişti. Aynı kör bakış Vietnam.da da devam etti Hava kuvvetlerinin acımasız bombardımanı ile sonuç almak istediler. Afganistan.da El Kaide ile savaşmak yerine Taliban.ı da hedef aldılar, ülke inşasına kalkışmak ise başka bir körlüktü. Aynı hatayı Irak.a demokrasi getirmeye kalkmakla yaptılar ve ülkeyi fiilen böldüler. 

Bu yüzden, ABD son 70 yıldaki savaşlarında yenmeyi değil, yenilmemiş görünmeyi hedeflemiştir. Galibiyet askeri başarılar değil, istenen siyasi sonucun alınması demektir, bu da ancak halkın beyninde kazanılır. Bunların hepsinin altında Amerikan körlüğüne yol açan önyargılar ve arkasında ise Amerikan istihbaratının özellikle kültürel konulardaki işlevsizliği var. Bugünde aynı hatayı coronavirüsü ile mücadelede yapıyorlar; kurumsal ve kültürel hatalar. 

Çinde virüs haberleri çıktığında ABD.nin aklına ilk gelen durumdan istifade etmek oldu. Çin.i ekonomik olarak vurmak için başta seyahat yasağı olmak üzere pek çok tedbir aldı. Virüs ile mücadelenin örtülü kısmında Çin.e diz çöktürmek için bir ekonomik savaş yapılmaya başlandı. Virüs Avrupa.ya vardığında ise ikinci safha başladı ve bu sefer İngiltere hariç diğer Avrupa ülkelerine yasaklar getirildi. Böylece borsada hisse senedi olan hava yolları bir gecede çöktü. Hisse senetleri spekülatörlerin eline düştü. Sadece onlar değil sayısız miktardaki iflaslar ile büyük miktarda servet değişimi oldu ve olmaya devam ediyor. Bunların hepsi birilerinin finansal çıkarları için ince dizaynlı bir plan çerçevesinde yürüyor. 

 ABD kültürü coronavirüsle mücadele yöntemine de etki etti. ABD hükümeti konuyu bir iç güvenlik meselesi gibi algılayıp, ülke içinde askeri birlik kaydırma şovuna girince virüsle mücadele işine resmi olmayan kurumlar ve halk sahip çıktı. Yani müdahale tabandan geldi. Bazı şirketler kendiliğinden sağlık malzemeleri üretiyor, birileri aşı yapmaya çalışıyor, nakliye şirketleri sığınaklara uzun süre kalabilmek için malzeme yığıyordu. 

 Trump, corona virüsüne karşı 13 Mart tarihinde acil durum ilan etti. Hastanelere 50 milyar dolar ayrıldı. Test yapma kapasitesinin artırılması hedeflendi. Amerikalıların en kötü senaryosuna göre virüs ülkede 1.5 milyon insanı öldürebilir 5 ve ABD, İtalya.ya benzeyebilir. En iyi senaryoya göre ise 236 bin kişi ölebilir. Coronavirus, tahminlere göre 4 milyon Amerikalıyı ciddi şekilde etkileyecek. Ancak bu rakamların arkasında önemli bir tezgâh olduğu anlaşılıyor. Ortada iki kurumun yönlendirmesi var ve tabii ki olağan şüphelimiz Bill Gates. 

Bu iki kurumun bir tanesi Londra.daki Imperial College, diğeri ABD-Seattle.daki 
Washington Üniversitesi Sağlık Enstitüsü (IHME6). Her iki adres de, “Bill ve Melinda Gates Vakfı”ndan corona virüse karşı aşı ve ilaç geliştirmek için para alıyor ve ikincisi Bill Gatesin evine oldukça yakın. 

Londra.daki Imperial College.in Küresel Bulaşıcı Hastalık Analiz Merkezi.nden Prof. Neil Ferguson, önce Mart ayı başında COVİD-19.un İngiltere.de 500 bin kadar kişinin ölümüne yol açabileceğini açıkladı. Ferguson.un tanımladığı COVİD-19 modeli İngiltere.nin virüsle mücadelesi ve normale dönüşü için bir dönüm noktası olarak görüldü7. Modelin açıklanmasından sonra İngiltere, iş yerlerinin kapanmasına karar verdi ve Ferguson.un Enstitüsü hemen rakamları düşürmeye başladı. Böylece, İngiltere ekonomisi de büyük bir krize girdi. 

Halbuki Ferguson ve onun virus konusunda çalışan personelinin hastalıkları tahmin konusunda iyi bir sicili yok. 2002 yılında halk içinde „deli dana. dediğimiz hastalıktan İngiltere.de 50 bin kişinin öleceğini söylemişti ama bu sayı 178.de kaldı. 2005.de ise H5N1 yani kuş gribinden dünya genelinde 200 milyon kişinin öleceğini iddia etti ama bu sayı Dünya Sağlık Örgütü.ne göre sadece 78 olarak gerçekleşti. 2006.daki yeni kuş gribi (H1N1) salgınında ise İngiltere.de 65 bin kişinin öleceğini iddia ederken, sonuç 457 kişi oldu. 

Ferguson, İngiltere ekonomisinin kilitlenmesini sağlarken, 2.2 milyon kişinin 
öleceğini iddia ettiği ABD.de de aynı etkiyi yaptı. Ferguson.un modeline dayanarak, Dr.Fauci Trump.a baskı yaparak acil durum ilan ettirdi. Sonrasında Ferguson.un ABD için tahminleri 100-200 bin arasına düştü. Neil Ferguson ve onun modelleme grubu, Dünya Sağlık Örgütü tarafından destekleniyor, Bill ve Melinda Gates Vakfı.ndan her yıl milyonlarca fon alıyor. 

2006-2018 yılları arasında Gates Vakfı, Ferguson Enstitüsü.ne 184 milyon dolar yatırım yapmış. Fergosun.un Gates ile işbirliği “kiralık bilim” olarak adlandırılı yor. 
 Washington.daki Enstitüye (IEHM) gelince, Mart sonunda 2.2 milyona kadar 
Amerikalının öleceğini tahmin ederken, iş yerlerinin kapatılmasından sonra 7 Nisan.da bu sayının azami 200 bin olacağı şeklinde rakamı değiştirdi. Son tahminde ise bu rakamı 60 bine kadar düşürdü. Ferguson.un enstitüsü gibi IHME de Gates.in bir projesi. 2007 yılında Gates.in parası ile kuruldu ve 2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü ile dünyada sağlık trendlerini izlemek için bir anlaşma yaptı. 2017.de Gates.ten 210 milyon dolarlık ilave bir yardım alarak yeni binasında işleri genişletti. Kısaca, IHME, 13 yıldır Bill Gates.in küresel 
sağlık projesinin merkezindeki kurum. 

 IHM modeli salgın için 430 bin yatağa ihtiyaç var dediğinde eyaletler paniğe girdi, hastaneler boşaltıldı. Ancak, Amerikalı gazeteciler IMHE modelini sorgulamaya başladılar. New York dışında sağlık sistemi krizi yoktu, hastaneler boştu. Eyaletten eyalete değişen iş yerleri kapanması ile virüsün yayılması arasında bir bağlantı kurulamadı8. IHME ise rakamların düşmesini kapatma tedbirlerine bağlamıştı. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

28 Mart 2020 Cumartesi

COVID-19 U KİM ÜRETTİ, AŞISI NE ZAMAN BULUNACAK,


COVID-19 U KİM ÜRETTİ, AŞISI NE ZAMAN BULUNACAK,


Prof. Dr. Sait YILMAZ
COVID-19’U KİM ÜRETTİ ??? AŞISI NE ZAMAN BULUNACAK ???

COVID-19’U KİM ÜRETTİ?


AŞISI NE ZAMAN BULUNACAK?..

Giriş

Corona virüsü, zamanı durdurdu, hayatımızın ayrılmaz bir parçası gibi gözüken pek çok şey (oyun parklarındaki çocuklar, kahveler, alışveriş merkezleri, üniversiteler, etkinlikler, dost toplantıları vd.) kısa sürede hayatımızdan çıktı. Seyahat ve sokağa çıkma kısıtlamaları, iş yerleri ve fabrikaların çalışamaması ekonomileri vuruyor. Ülkelerin dış ticaret zincirleri salgın hastalık tedbirleri nedeni ile kesintiye uğradı. Turizm bitti. Her ülke kendine göre yöntemler geliştirirken İtalya ve İran’ın çaresizliğini izliyoruz. İspanya başta olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri ve ABD’de durum gittikçe daha kötüye gidiyor. Olup-bitenler, Batının ne kadar hassas olduğu yanında dünyada çok önemli gelişmelerin olacağının da göstergesi. Arka planda istihbarat savaşları var.

Ebola, MERs ve SARs’tan çok daha ciddi bir salgın hastalıkla karşı karşıyayız. Coronavirüs büyük bir virüs ailesinin ismi; şu an karşı karşıya kaldığımız son üyesi COVID- 19, öngörülmesi zor bir şekilde hızla yayılan bir virüs. Henüz ilacı veya aşısı olmadığı için hastalığın yayılmasını geciktirerek zaman ve bağışıklık kazanmaya çalışıyoruz. Bu yüzden, evde oturuyoruz. Sağlık alanında pek çok uzman kurum ve kişi akla gelebilecek her tedbiri zaten tavsiye ediyor. Bu onların işi. Bizim işimiz ise bunun arkasında ne var, neler olacak? Bunları ortaya koymak. Akla gelen ilk soru şu olabilir; bu virüs neden ortaya çıktı, işin içinde kimler var? Burada pek çok komplo teorisi ortaya çıkıyor. Ne olacak sorusu ise daha çok aşının bulunma zamanına odaklanmış durumda. Bu makalede, bu konuları ele alacağız.

Komplo Teorileri.,

Komplo Teorileri genel olarak dezenformasyon yani maksatlı olarak sahte bilgi yaymak gibi görülür. Pek çoğu da bu amaca hizmet eder. Dezenformasyonun babası Rus Vladimir Volkof tur. Ruslar bu işte oldukça uzmanlaştılar. 1980?lerde Sovyetler Birliği, CIA ve Pentagon hakkında pek çok hikaye uydurmuş ve bunlara Amerikalıların bile inandığı görülmüştü. 2018?de Ruslar, ABD?nin araştırma çalışmalarını önlemek için anti-aşı kampanyası görünümlü yeni bir dezenformasyon program başlattılar. Coronavirüsün ortaya çıkışı ile birlikte Rusların benzer bir dezenformasyon program başlattığı, CIA tarafından üretilen virüsün Çin?e karşı kullanıldığı hikayesi sosyal medyada sürekli işleniyor[1].

İstihbarat Teşkilleri bundan elli yıl önce haber ve veri toplar, bunları analiz ederek istihbarat haline getirirdi. Ancak, dünyanın işleri gittikçe karmaşık hale gelirken, öngörülemeyen konular için önce uzun dönemli (stratejik) değerlendirmeler üretildi, sonra da gelecek senaryoları yazıldı. Bu da yetmeyince olup-biteni açıklayabilmek için komplo teorileri üremeye veya üretilmeye başlandı. Bizler için mesele bir komplo teorisi içindeki doğru parçaları bir araya getirip, resmi daha iyi görmektir. Coronavirüs ile ilgili pek çok komplo teorisi var. Bunları tek tek ele alacak ve sonra bir doğruya varmaya çalışacağız. Önce COVID-19?un kimin çıkardığı ile ilgili görüşlere bir bakalım.

Amerikalılar, coronavirüsün ortaya çıkışı ile ilgili kendilerine yönelik komplo teorilerinin arkasında Rusların sosyal medya ve özellikle 
Twitter, Facebook ve Instagram üzeriden devam eden deonformasyon kampanyasının olduğunu iddia ediyorlar. 

Bu teorilerde ABD nin Çin e karşı bir ekonomik savaş için virüsü kullandığı hikâye ediliyor ama Rusya iddiaları kabul etmiyor[2]. 
Bununla beraber, Rus medyasında Wuhan?ın seçilmesinin nedeni, burada BSL-4 Laboratuarının olması ve böylece CIA ve Pentagon? un  örtü sağlaması [3]. Amerikalı yorumcu Josh Bernstein Demokrat Parti ve medikal derin devletin Çin hükümeti ile işbirliği yaparak coronavirüs 
ile Trump? devirmeye çalıştıklarını iddia etti[4].

Çin medyası da komplo teorilerinden geçilmiyor ve ortak kanı, virüsün CIA tarafından ülkeyi çökertmek için üretildiği[5]. 
Bu kapsamda, SARS?ın da ABD tarafından Çin e karşı kullanıldığı anlatılıyor. Bazı makalelerde Çin?deki Küresel Gen Enstitüsü (BGI)[6] 
Ekibinin Çinlilerin genetik bilgilerini ABD?ye sattığı iddia ediliyor. Bazı makaleler ise virüsün Ekim 2019?da Wuhan? da yapılan Dünya 
Ordu Oyunlarına gelen ABD atletleri tarafından yayıldığını, bu askerlerin biyo-savaş operatörleri olduğu iddia ediliyor. 
Bu kişilerin Wuhan?daki Deniz Ürünleri Toptancı Pazarına çok yakın bir yerde kaldıkları söyleniyor.

13 Şubat 2020 tarihinde Japon TV Ashai News, COVID-19? un ABD? de çıkmış olabileceğini iddia etti. 
    Habere göre, ABD? de gripten ölen 14 bin kişini çoğunun Coronavirüs ile ilgili olabileceği söylendi. 
    ABD ise ancak 12 Mart tarihinde bazı vakaların Coronavirüs ile ilgili olabileceğini açıkladı.

Arap medyası ise coronavirüsün ABD tarafından aşı satmak için üretildiği ve Çin?e karşı ekonomik ve psikolojik savaşı bir parçası olduğundan emin 
gözüküyor[7]. Arap ve İranlı yorumcular ABD ile birlikte İsrail?in ve Siyonist unsurların SARS ve Kuş Gribi?nde olduğu gibi COVID-19?dan da 
sorumlu olduğunu iddia ediyorlar. İran, coronavirüsün ülkeyi vurmasını ABD?nin intikam aldığı şeklinde yorumluyor. İran medyasına göre, 
ABD bu virüs ile hem Çin hem de İran?a karşı bir ekonomik savaş başlattı[8].

Şimdi asıl hikâyeye geçmeden önce adres göstereceğimiz küresel sermayenin biyolojik savaş alanındaki geçmişi ile ilgili bir özet yapmak istiyoruz. 
Bahsettiğimiz, devletler değil, onları da yönlendiren daha önce “Küresel Sermaye ve Türkiye”[9] kitabımda yer alan, ABD ve Avrupa içine dağılmış, başını Rockefeller ve Rothschilds gibi ailelerin çektiği zengin iş adamlarının oluşturduğu milliyetsiz çıkar ağı.

19. yüzyıldan beri Küresel Sermaye kastının hedefi, sürekli babadan oğula geçen bir oligark grubu altında tek bir dünya hükümeti yaratmaktı. 
Bu düzende orta sınıf olmayacak, sadece yöneticiler ve hizmetçiler bulunacaktı. Böyle bir dünya için bir milyar nüfus yeterli idi. Kurallara uyanlar 
yaşamakla mükâfatlandırılacak, uymayanlar ise ya aç bırakılacak ya da yasadışı ilan edilerek, en sonunda yok edilmek için hedef alınacaktı[10]. 

Bu ağın önde gelen isimlerinden Bill Gates 2010?da şöyle demişti; “Dünyanın nüfusu bugün 6.8 milyardır ve 2030’da 9 milyar civarına ulaşacaktır. 
Eğer yeni aşılar üretir, yeniden üretim sağlık hizmetleri ile birlikte bu nüfusu %10-15 azaltabiliriz.”[11]

Küresel Sermaye ve Nüfus Azaltma Projesi.,

Yeni Dünya Düzeni?nin ilk taslağı, Londra?daki Tavistock İnsan İlişkileri Enstitüsü baş teorisyeni olan Edward Bernays tarafından yapılmıştı[12]. 
Yeni Dünya Düzeni planı içinde; küresel nüfusu azaltacak bir mühendislik çalışması (virüsler/aşılar/genetik olarak oynanmış yiyecekler), dünya 
Nüfusunun bir milyardan aşağıya çekilmesi ve dünya kaynaklarının küresel oligarkların kullanımına bırakılması vardır. 20. yüzyılın başından beri 
dünyanın her yerinden virüs ve bakteri toplanarak, askeri amaçlarla üzerinde çalışılmaktadır.

Küresel Sermaye kastı, bu iş için kendisine filantropi (hayırseverlik) örtüsü edindi. 20. yüzyılın başlangıcında Rockefeller,  Carnegie ve Ford Vakıfları filantropi yolu ile bu çalışmalara finanse yolu ile öncülük ettiler. Mac Arthur Vakfı ile Bill ve Melinda Gates Vakfı,  bu büyük vakıflar arasına katıldılar[13]. Hayırseverlik amacı ile kurulmuş vakıflar, vergiden muaftır ve böylece zenginler vergi vermek yerine bir  kısım parasını –Benim param! diyerek, istediği her (eğitim, din, bilim, kültür vb.) alanda kendine göre projeler için kullanmaktadır. 

Bu yöntem, süper zengin biri için vakıf aracılığı ile yeni emlak ve gelir elde etme yolu olarak da kullanılmaktadır[14]. 
Örneğin Bill Gates, gelirlerinin çoğunu Microsoft?dan değil bu tür işlerden elde etmektedir[15].

Konunun genel çerçevesinin anlaşılması için yapılan çalışmaları tarihsel olarak üç dönem halinde ele alabiliriz:

Soybilim çalışmaları; İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar olan ilk döneme “soybilim (eugenics)” çalışmaları damgasını vurdu. 

  1920 ler den itibaren „ negatif soybilim? çalışmaları ile arka planda istenmeyen ırk ya da nüfusun yok edilmesi hedefleniyordu. 

Bunun ilk uygulaması Hitler tarafından Yahudiler üzerinde yapılırken, 1939?daki Negro Projesi?nde ise hedef siyahlardı[16]. 

Savaştan sonra Hitler?in soybilim alanındaki bilim adamları ABD?ye getirilerek, Rockefeller Vakfı içinde çalışmalarına devam ettiler[17].
Yeşil Devrim ve GMO’lu ürünler; 1946 yılında Nelson Rockefeller ve eski ABD Tarım Bakanı ve Hi-Bred Seed şirketinin kurucusu Henry Wallace?in 
Meksika?ya yaptığı bir geziden sonra Yeşil Devrim (Green Revolution) projesine karar verildi. Projenin görünüşteki hedefi dünyada açlığa son 
vermekti. Yeşil Devrim?in amacı; ileri mekanize tarım üretimine sahip sanayileşmiş ülkelerin yavaş da olsa dünyadaki “fazla nüfusu” eriteceği idi. 
Yeşil Devrim işinde Rockefeller Vakfı ile Ford Vakfı el ele idi ama ABD dış politikasını desteklemek için Kalkınma Ajansı (USAID)[18] ve CIA ile 
işbirliği yaptılar. On yıllarca başta Afrika olmak üzere dünyanın her köşesinde yapılan projeler çoğunlukla başarısız 1970?lere kadar yapılan 
Yeşil Devrim çalışmalarının sonrasında “genetik” bilimi dâhilinde genliği değiştirilmiş gıdalar (GMO)[19] ile tekrar nüfus kontrolüne geçildi. 

Moleküler biyoloji ve genler ile ilgili çalışmalar Rockefeller Vakfı?nın yarattığı bir alandır. Nüfus azaltması ve GMO?lar büyük bir stratejinin 
parçasıdır ve dünya nüfusunda önemli bir azaltmayı hedeflemektedir. Rockefeller Vakfı?nın büyük stratejisi içinde, bitkiler ve hayvanların 
genetiği ile ilgili araştırmalar iç içe devam etti. Yiyecek tedariği artık aile çiftlikleri yerine çokuluslu şirketlerin işi olmalı idi.1970?lerde 

    Henry Kissinger, “Petrolü Kontrol ederek ülkeyi kontrol edersiniz, yiyeceği kontrol ederek nüfusu (İnsan sayısını) kontrol edersiniz” diyordu 
ve onunla birlikte küresel nüfusun azaltılması ve gıda kontrolü ABD stratejisi oldu[20].

    Biyolojik Savaş ve Aşılar; İnsanın hayatı üzerine biyolojik savaşın babaları daha önce doğmuştu. İngilizler çiçek hastalığı bulaştırılmış 
battaniyeleri kullanıyorlardı. 

Amerika? ya göç eden İngilizler bu battaniyeleri Kızılderili nüfusunu yok etmek için kullandılar. 

Biyolojik silah çalışmaları bugün çok değişik örtüler altında yürütülüyor, ülkelerin gen haritaları ortaya çıkarılıyor. 

Nüfus azaltma projesi, 1960 ve 1980?lerde Henry Kissinger tarafından dile getirilmeye başlandı. 

Bugün kendisi Rockefeller ve onların Bildelberg Cemiyeti?nin sözcülüğünü yapıyor.

Rockefeller Vakfı, Nüfus Konseyi, Dünya Bankası, BM Kalkınma Programı (UNDP), Ford Vakfı ve diğerleri Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile 
birlikte 20 yıl boyunca, tetanos ve diğer aşıları kullanarak üremeyi önleyici aşı üzerinde çalıştılar[21]. 1970?lerden sonra BM örgütleri ile 
birlikte insanlar üzerinde denenen aşılar ile çeşitli deneyler yapıldı. 1978-1981 yılları arasında ABD hükümeti tarafından homoseksüellere 
uygulanan Hepatit B aşısı sonrası HIV mikrobu yayıldı. O zamandan beri Afrika?da nerede ne kadar maden varsa o kadar HIV/AIDS ve iç savaş oldu. 

Bu hastalıklardan Batının çokuluslu madencilik, ilaç ve gıda şirketleri hep karlı çıktı. İlaç şirketlerinin başında Pfizer, Merck & Co, 
Novartis Glaxo Smith Kline, Amgen, Astra Zenecai Ely Lilly, Abbott sayılabilir.

2000 yılından itibaren ise hedef biyolojik savaşı kazanmaktır. Bugün ABD?de 300?den fazla bilimsel kuruluş içinde 12.000 kişi biyolojik savaşta 
kullanılacak patojenler üzerinde çalışıyor[22]. Bu kirli oyunun içine, WHO gibi BM organları, çeşitli araştırma kurumları, biyo- savaş laboratuarları 
dahil edilmiş. Amaç sadece para kazamak değil, dünyanın ve insanlığın geleceğine, kimlerin yaşayacağına ve yöneteceğine karar vermek. 
Zaten bir çok politikacı, iş adamı, kurumlar ve medya bunların esiri. Çoğu filantropi yolu ile sanki kendini insanlığa adamış maskesi içinde 
sahnede.

COVID-19’a giden yol..,

Görünüşe göre salgın hastalıklar konusunda on yıldır kimse Bill Gates ve onun “Bill ve Melinda Gates Vakfı” kadar aktif değildi. 
Bill Gates, 18 Ekim 2015?de Vancouver? da yaptığı konuşmada, Batı Afrika?da ortaya çıkan Ebola?nın 10 binden fazla kişinin canını aldığını, 
bir sonrakinin daha kötü olacağını hatta 10 milyon kişiyi öldürebileceğini söylemişti. Moderna ve CureVac gibi şirketler COVID-19 gibi salgın 
hastalıklara karşı ilaç ve aşı geliştirmek için yıllardır Gates Vakfı?ndan fon alıyor. Gates ve Vakfı, uzun zamandır salgın hastalıklara karşı 
hazırlık yapıyor. 2017?da yapılan Davos Dünya Ekonomik Forumu esnasında Gates, epidemic hastalıklara karşı hazırlık amacı ile bir inisiyatif 
(CEPI)[23] başlattı. 2019 yılında ise Bill Gates?in salgın hastalık senaryolarına odaklandığını görüyoruz. Önce Netflix için bir video hazırladı 
ve hayali bir senaryo anlattı.

Şimdi COVID-19 öncesi neler olduğunu kronolojik bir sıra ile özetleyelim;

İlk adresimiz ABD-Maryland?taki Fort Derick biyo-silahlar laboratuarı. Burası coronavirüsü için 2015?de patent başvusunda bulunmuş ve 
2018 de almış. Ancak, aniden Ağustos 2019 da güvenli olmadığı için kapatılmış çünkü pek çok patojenin kaybolduğu anlaşılmış.

İkinci adres; Johns Hopkins Üniversitesi. 18 Ekim 2019?de yani Çin?in Wuhan şehrinde coronavirüs çıkmadan iki ay önce, Johns Hopkins Üniversitesi?nde Event 201” Coronavirüs bilgisayar simülasyonu oynandı. 
Bu programın sponsoru Dünya Ekonomik Forumu ile Bill ve Melinda Gates Vakfı idi. Senaryo, alınacak tedbirler üzerine ama virüsün adı; 
CAPS[24] yani Coronavirus Akciğer Sendromu. Senaryoya göre, Brezilya?da bir domuz çiftliğinden yola çıkan Coronavirüsü önce hava yolu 
ile Portekiz?e sonra ABD ve Çin?e ulaşıyor. Gene senaryoya göre 18 hafta içinde 65 milyon insan ölecek ama belli bir hızda devam edecek, 
küresel nüfusun %80-90?ı öldüğünde etkili bir ilaç bulunacak[25]. Peki bu tatbikata kimler katılmış;

2017?den beri Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi?nin başkanı olan Prof. George Fu Gao da var. Kendisi yarasadan geçen virus  ekolojisi ve moleküler biyoloji konusunda CIA Direktör Yardımcısı Avril Haines ve ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) başkanı emekli amiral Stephen C. Adı skandallara karışan Johnson &Johnson?ın (J&J) başkan yardımcısı Adrian Thomas. J&J; Ebola, HIV gibi bulaşıcı hastalıklara karşı  aşı geliştiriyor.

Başka bir isim Lufthansa?dan Martin Knuchel. Lutfhansa, COVID-19 ortaya çıkar çıkmaz bütün uçuşları durdurdu.

Bill Gates ve Dünya Ekonomik Forumu?na katılan Baltimore?daki Johns Hopkins Medikal Merkezi?nde yapılan bilgisayar similasyonundan iki hafta sonra Wuhan?da ilk COVID-19 görüldü[26].

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 12 Mart 2020 tarhinde COVID-19?un pandemik (salgın) hastalık olduğunu ilan etti. Ancak, salgın hastalık  halinde enfeksiyon sonucu ölümlerin %12?den fazla olması beklenir. Bu Avrupa?da %0.4 civarında, İtalya ise istisna (%6). Çin?de ise Mart  başında %3 civarında iken oldukça düştü. Akla şu soru geliyor; hastalığın pandemik olmasına kim karar verdi? WHO, muhtemelen emirleri  yukarıdan alıyor, sanmayın Trump?tan, dünyayı nüfusu azaltarak kontrol etmek isteyen tek dünya düzeni kastından. Bu karar, yıllardır  hazırlanıyordu ve Ocak 2020?de Davos?taki Dünya Ekonomik Forumu?nda (WEF) kapalı kapılar ardında şekillendi. Bu kapıların arkasında  Bill Gates, Aşı Geliştiren Eczacılar Birliği (GAVI)[27], Rockefellers, Rothschilds ve diğerleri vardı. Bill Gates zaten yıllardır on yılda on milyon  insanı öldürecek bir virüsün duyurusunu sözde insanlığı uyarmak adına yıllardır yapıyordu. Karar, ID2020 gündemini uygulamaktı.

WHO?nun kararından sonra diğer adıma geçildi; polis ve/veya asker gözetiminde aşı üretimi için baskı yapılması. 

Bunu Reddedenler cezalandırılacaktı. 

  Bu zorlama aşı, büyük ilaç, oyunun aracı idi; bu kokteylin içine ne konacağına onlar karar vermişti, belki yavaş ölüm ya da birkaç yıl 
sürecek başka bir süreç. Bu aşı belki gelecek nesilleri de vuracak, beyinlere zarar verecek, kadınların doğurganlığını önleyecek ama amaç 
nüfusu azaltmak[28]. Belki birkaç yılda daha bu virüsün nerden gelediğini bilemeyeceğiz ama bu virüsü üretebilecek seviyede teknolojiye 
sahip biyo-savaş labarotuvarları sadece ABD, İngiltere, İsrail, Kanada ve Avustralya?da var.

Totaliter bir dünya devleti peşinde olanlar ID2020 Gündemi kapsamında planlarını uyguluyorlar. Küresel finans hegemonyasının zorlama aşı, 
nüfus azaltması ve herkesin topyekun dijital kontrolü ile uyguladığı ID2020, tek dünya devletine giden yolda önemli bir dönüm noktasıdır. 
Kamu ve özel şirketlerinin ittifakı olarak bilinen ID2020 içinde BM ajanslar ve çeşitli sivil toplum kuruluşları da var. Bu aslında genel aşı 
kullanımı için bir dijital kimlik tanıma programı. Bu program sözde doğumundan itibaren hem doğum hem de tüm aşıların kaydedildiği Biyo-Metrik 
ağ ile dijital kimlik oluşturuyor. 

GAVI, kendi web sayfasında herkes için bağışıklık oluşturmak üzere kamu ve özel sektör ortaklığı olduğunu söylüyor. WHO tarafından desteklenen GAVI, gerçekte ilaç endüstrisinin devlerinin arkasında olduğu bir manivela.

İstihbarat Savaşları.,

Üçüncü adresimiz Kanada-Winnipeg?deki Mikrobiyoloji Laboratuarı. Bu laboratuarda çalışan Çin?li ajanların geçen yıl coronavirüs örneğini gizli bir şekilde kaçırdığı basına yansıdı. Virüsün adresi yaygın hastalığın faili Wuhan?daki BSL-4 laboratuvarıydı. Virüs önce 4 Mayıs 2013?de ve hayvan türleri üzerinde etkisi üzerinde çalışmak için Hollanda?daki laboratuvardan Kanada?ya getirilmiş. Winnipeg?deki laboratuar, coronavirüsün çeşitli tiplerini tanımlamış. İddiaya göre Mart 2019?da Kanada?dan Çin?e biyo-terör vasıtası olabilecek virüsün gittiğinin anlaşılması bir skandal doğurdu[29]. Bunun üzerine başlarında bayan Xiangguo Qiu?nun olduğu Çin ekibi laboratuardan uzaklaştırılmış.

Dördüncü adresimiz olan Wuhan Enstitüsü, daha öncede coronavirüs, SARS, HN51 grib virüsü, Rusların geliştirdiği antharax gibi biyolojik taşıyıcılar üzerinde çalışmış. Çin?in böyle bir biyolojik saldırı geçmişi yok. Genetik çalışmalar Çin?de çıkan COVID-19?un coronavirüsün C Grubuna ait olduğunu gösterdi. C Grubu ise aile olarak sadece ABD?de bulunuyor.

Çin?de yaklaşık 40 kadar merkez biyolojik savaş üzerine çalışıyor ve Ebola ilacını (JK-05) üretmişler. Biyolojik ve kimyasal silahlar sadece savunma amaçlı değil, bir savaşta saldırı amaçlı olarak roketler, hava bombadırmanları, spreyler ve kısa menzilli güzeler ile de yayılabilir.

Çinli ajanların coronavirüsü Kanada?dan kaçırıp Wuhana getirdikleri ve buradan sızıntı olduğu ile ilgili haberlerin uydurma olduğu ile ilgili iddialar da var. Bu iddialar ise şu gerekçelere dayanıyor; COVID-19?un herkesin kabul ettiği gibi önceden tanımlanmamış yeni bir virus olması ve 2019 modeli nCoV?un ile aynı olmadığı. Kanada Kamu Sağlığı Teşkilatı da olayı yalanladı.

Ancak, ABD?de meydana gelen son casusluk olayları Çin?in uzun süredir bu işlerle alakalı olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim Ocak ayında Harvard Üniversitesi Kimya ve Kimyasal Biyoloji Başkanı Charles Lieber, Savunma Bakanlığı?na Çin hükümeti ile bağları ve yabancı bilim insanı ve araştırmacılar ile ilgili yalan söylemekten tutuklandı. Lieber?in Wuhan?daki araştırma laboratuarı ile bol paralı bir sözleşme yaptığı ortaya çıktı. Lieber, 2012-2017 yılları arasında Çinlilerden ayda 50 bin dolar ayrıca yaşam ve şahsi giderleri için de yıllık 150 bin dolar almış. Belgelere göre Wuhan?daki laboratuarın kurulmasına katkılarından dolayı 1.5 milyon dolar ödül verilmiş[30].

İşin ilginç yanı Lieber, ABD Savunma Bakanlığı?nın altı araştırma hibe yardımını teftiş eden kişi. Yaklaşık 10 milyon dolarlık bir hibeden sorumluydu. Yani diğer bir deyişle devam eden pek çok ABD projesinde sızıntı olduğu ortaya çıktı. Bütün bunlar ABD?nin teknolojik avantajının Çin karşısında nasıl eridiğinin de bir açıklaması olabilir.

Lieber olayı yakın zamanda Çin?in ABD içindeki üç casusluk olayından sadece biri. Boston Üniversitesi?nden 29 yaşındaki Yanqing Ye sahte doküman ve vize sahtekârlığı ile suçlanıyor. Çin?e kaçan Ye?nin aslında Çin ordusunda üsteğmen olduğu anlaşılmış. 30 yaşındaki Zaosong Zheng ise geçen ay ABD laboratuarından çalınan biyolojik maddeleri kaçırmak suçlaması ile Boston Havalanında tutuklandı. Zheng, Harvard bursu ile kanser araştırmaları yapıyordu.

Wuhan?daki Çin?de biyo-güvenlik laboratuarını (BSL-4) ABD?den Pitbright Enstitüsü destekliyor. Bu enstitüye yardım yapan adresler ise Gates Vakfı, WHO ve Avrupa Komisyonu. BSL-4 en yüksek biyo-tehlike seviyesinde yani en tehlikeli patojenler ile çalışma standardına sahip. Ve coronavirüsün çıktığı yere uzaklığı yaklaşık sadece 32 km.


Harita: Wuhan’daki Laboratuar ve Deniz Ürünleri Marketi. 1

CIA kaynaklarında ise şöyle bir bilgi var; “Wuhan biyo laboratuarında çalışan biri fazladan para kazanmak için deney için kullanılan ölü bir hayvanı mahalli pazarda satmış”[31].

Buraya kadar ki teorilerin temel dayanağı coroavirüsün laboratuarda biyo-terör silahı olarak üretildiği varsayımıdır. Ancak, bazı bilim insanları da COVID-19?un laboratuarda üretilmediğini ve biolojik silah olmadığını savunuyor. Bunlar içinde Ontario Doktorlar Koalisyonu kurucusu Dr. David Jacobs ve Rutgers Üniversitesi?nden kimyasal biyoloji uzmanı Prof. Richard Elbirght var.

İstihbarat savaşları devam ediyor. Suudi SARS Coronavirüsünü örneğini alan ve Winnipeg Kanada Laboratuarında Coronovirüs (HIV) üzerine çalışmış olan bilim  insanı Frank Plummer, Afrika?da nasıl olduğu bilinmeyen bir şekilde ölü bulundu. BBC, bu ölümü kalp krizini bağlasa da diğer kaynaklar ölümün ani ve gizemli olduğunu söylüyor.

Amerikalıları endişelendiren diğer bir gelişme ise coronavirüsü ABD içinde izlemek için kullanılan dijital haberleşme ve izleme sistemlerinin Ruslar tarafından manipüle edilerek kaosa yol açmaları. ABD istihbaratı küresel coronavirüs takibi için dinleme ve ajan ağın harekete geçirdi ama asıl hedef ülkeye yönelik muhtemel saldırıları önlemek. ABD istihbaratı, Ulusal Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)[32] ile yakın çalışıyor. İlk hedef İran?dan gelebilecek karşı saldırı ve diğeri ise Hindistan henüz başlangıç safhasında ola bu ülkenin nüfusunun çokluğu nedeni ile hastalığı yayma potasiyelinden korkuluyor[33].

Biyolojik Savaşı Neresindeyiz?

Şimdi Komplo teorilerini bir kenara bırakalım, sahnenin ön tarafına gelelim.

Biyolojik silahlar; insanların hastalanması ve ölmesi için üretilen ve yayılan virüsler, bakteriler, mantar ve diğer toksinlerdir. Biyolojik savaş, asıl savaşın bir parçası olan mikroplarla savaştır. M.Ö. 400?de zehirli oklar kullanılmaya başlanmıştı. İki dünya savaşında da kullanıldı ve halen ülkeler bu mikropları savaş malzemesi olarak görmeye devam ediyor. Halbuki 1972 yılında 179 ülkenin imzaladığı Biyolojik Silahlar Konvansiyonu?na göre bu tür silahların geliştirilmesi, üretilmesi, stoklandırılması ya da bir şekilde edinilmesi yasaklandı.

Ancak, konvansiyon ülkelere savunma araştırmaları yapma imkanı veriyor yani virüse karşı virus üretmek. Bazı ülkelerin resmi olmasa da sadece korunma değil saldırı amaçlı biyolojik ve kimysal silahlar geliştirdiği yaygın kanaat. Daha önemlisi bu ikisini birbirinden ayırt etmek kolay değil. ABD, 1972 yılındaki Biyolojik ve Toksin Silahları Konvansiyonu?ndan 2001 yılında çekildi.

1928 yılında çıkan İspanyol virüsü yaklaşık 17-50 milyon kişinin ölümün neden olmuştu ve virüs ABD?de üretilmişti. 2009?da ortaua çıkan H1N1 Kuş Gribi de 300 bin kişiyi öldürdü ve ABD üretimi. Tıpkı HIV AIDS gibi. Görüldüğü gibi Kaptan Amerika bu oyunları seviyor. Kendi coğrafyasının korunaklı olduğunu düşünüyor. Belki de bu yüzden sınırlarına duvar örmeyi seviyor. Ama bu sefer kendisi de yakalandı.

Amerikalıların Vietnam?da kullandığı biyolojik portakal maddesi doğal habitatı yok ediyor gözükse de uzun vadede kanser, doğumda sakatlıklar gibi pek çok araza yol açtı. COVID-19 ise iyi bir biyolojik silah değil, başlangıçta çok kuvvetli ama uzun vadede etkili değil. Yatakta kalarak normal bir grip gibi atlatmanız mümkün.

ABD başkanı Trump en başından beri virüs ile ilgili “Çin virüsü” gibi tanımlamalarla virüsün Çin yapımı olduğu gibi ve ABD?ye tehdit olduğu gibi bir tehdit imada bulundu. Biyosavaşta kullanılabilecek beş tip virüsün hepsi ABD kökenli. Japon ve Tayvanlı epidemoloji ve farmakoloji uzmanları yeni Coronavirüs?ün de orijin olarak ABD?de üretildiğini iddia ediyor.

Kasım 2019?da kayda geçen ilk vaka Wuhan?da meydana gelmedi. Virüs evrimi uzmanı Daniel Lucey?e göre, ilk 41 vakanın 13?ünün Wuhan deniz ürünleri pazarı ile alakası yoktu[34]. Aralık ayındaki vakalar, virüsün bu pazara başka bir yerden geldiğini gösteriyor. Diğer bir biolog Kristian Andersen, virüsün muhtemelen 1 Ekim 2019 tarihinde ilk defa ortaya çıktığını söylüyor[35].

SARS, MERS ve ZİKA gibi virüs örneklerinde Batı medyasının hikâyesi hep farklı oldu. Örneğin MERS, Haziran 2012?de Suudi Arabistanlı bir hastada ortaya çıkmış, Nisan 2013?de Ürdün?e taşınmıştı. COVID-19?un ne bir denüz ürünleri pazarında ne de Wuhan?da türediği doğrudur. Muhtemelen başka bir ülkede üretildi ve Çin?e getirildi[36]. ABD tarafından üretilmesi muhtemel çünkü sadece ABD, bu virüsün gövdesinin dallarına sahip. Bu virüsün orijinali ABD Maryland?taki Fort Detrick askeri biyo-savaş laboratuarında idi. Belki de tüm virüsler aynı laboratuardan gelmedi. Sadece Ukrayna?da ABD?nin beş biyo-savaş laboratuarı var. ABD?nin Gürcistan, Ukrayna Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan?da biyolojik silah üreten yeni biyolojik laboraturalar kurduğunun[37] farkıdamıyız? Bu laboratuarların Karadeniz ve Kafkasları çevreliyor olması dikkate değer değil mi?

Coronavirüsün ilk hedefinin ABD?nin baş düşmanı Çin olduğu kesin, sonraki de şaşırtmadı; İran. Peki, niçin İtalya? Çin ile Kuşak ve Yol projesini resmi olarak imzalayan ilk Avrupa ülkesi İtalya olduğu için olabilir mi?

Çin salgın hastalıklara yabancı değil. 20. yüzyılda iki büyük girp salgını yaşadılar; 1957?deki Asya gibi ve 1968?deki Hong Kong gribi. İki salgın dünya genelinde üç milyon ölüme yol açtı. Çinliler geçen sonbahar, ABD?nin drone?lar ile zehir yayarak Çin?de milyonlarca domuzu öldürdüğü düşünüyor.

İşin ilginç yanı Batıya gelen tıbbi tedavi ürünleri ve cihazların %80?i Çin?den geliyor ve özellikle antibiyotikte bu bağımlılık %90?a çıkıyor. COVID-19 ile mücadele esnasında Çin?in tıbbi üretim sistemi hemen hemen durdu. İhracat için yola çıkan gemiler geri döndü.

Bu yapay olarak tetiklenmiş panik insanları “bize aşı bulun” haricinde “güvenliğimizi sağlayın” boyutuna da dönüştürülebilir. Yani toplumdaki karamsarlık askeri bir güvenlik senaryosuna dönüşebilir. Büyük aşı içine saklanmış mini hastalıklar ve değiştirilmiş genler uzun vadeli bir acil sağlık hizmeti senaryosu ile Atlanta?da bu iş dizayn edilmiş Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) direksiyonu ele alabilir.

Aşı Ne zaman Bulunacak?

Coronavirüs geniş bir virus ailesi, bazısı insanda hastalık yapıyor, diğerleri hayvanlar (devler, kediler ve yarasalar dahil) arasında birbirine geçiyor. SARS, bir coronavirüs çeşididir ve Afrika?daki misk kedisinden geçti. MERS ise başka bir coronavirüs çeşidi olarak develerden geçti. Tabii sonra insandan insana geçmeye başladılar.

Aşı yapmada on yıllardır kullanılan ana yöntem orijinal virüsü kullanmaktır. Kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşılarında virüsün zayıflatılmış bir versiyonu kullanılarak vücudun yenmesi ve bağışıklık kazanması hedeflenir. Gripte ise mikrobun ana özellikleri alınarak aşama aşama etkisiz hale gelmesi beklenir. COVID-19 ise yeni olduğundan, daha az test edildiğinden, denemeye açıktır.

COVID-19?un genetik ağacı ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Çinli bilim insanları virüs ortaya çıktıktan ancak 65 gün sonra genetik dizisini paylaştı. Bazı aşı uzmanları onun genetik şifrelerini çözerek zararsız bir şekle sokmaya çalışacaktır. Zararsız virüs ile bağışıklık kazanılması denenecektir. Bazıları ise ham genetik kodlar (DNA veya RNA yaklaşımı) bağışıklık sistemine savaşmasını öğretecek virüs proteinleri enjekte edeceklerdir[38]. Bu kapsamda, coronavirüsün gen dizisi incelenerek uygun bir RNA aşıda kullanılacak. Ancak, bu stratejinin olumsuz yanı vücudun yeni proteini yabancı kabul edip, saldırması. Bu durumda geleneksel yöntem olan virüsün ölü ya da zayıflatılmış versiyonunu enjekte etme yolu seçilebilir.

Aşı ile ilgili çalışmalar yeni başladı ve işler yolunda gitse bile yaygın şekilde kullanılabilir hale gelmesi 12-18 ay sürebilir[39]. Aşı denemelerinde denekler enfekte olmayacak çünkü aşıda coronavirüsün kendisi olmayacak. Dünya genelinde bir düzine araştırma grubu COVID-19?a karşı aşı geliştirmeye çalışıyor. Şu anda kronik hastalığı olmayan ve virüsü yakalanmamış gönüllüler aranıyor. Her birine her klinik ziyareti için 100 dolar ödenecek.


Resim: Virüs Genetiği 2

Çin?in hastalığı yenmesinin arkasında, pek bahsedilmese de Küba tarafından 39 yıl önce geliştirilen tedavi var; İnterferom Alpha 2b (IFNrec) ilacı[40]. Virüslere ve diğer hastalıklara çok iyi gelmesine rağmen, ABD?nin Küba?ya uyguladığı ambargo nedeni ile uluslararası pazarlara gelemiyor.

İngiltere?de ise araştırmacılar COVID-19?a yol açan SARS-CoV?i yapısında bulunan altı protein ile ilgili bilgileri yapay zekâ kullanan programlara (DeepMind) yükleyerek çare arıyorlar[41]. Bilgiler Francis Crick Enstitüsü?ne gönderiliyor.

İsrail?deki Migal Research Institute ise coronavirüs aşısını geliştirdiklerini iddia etti. Enstitiü CEO?su David Zigon, dört yıldır coronavirüs aşısı için tavuklar üzerinde çalışma yaptıklarını ve insanda kullanımı için birkaç genetik değişikliğin yeterli olacağını söyledi[42]. Birkaç ay içinde insanlar için deneme sürecinden sonra onay için beklenecek. Bundan sonra satış için pazarlıklar başlayacak.

Avustralya?daki Queensland Üniversitesi araştırmacıları coronavirüsü aşısı konusunda hızlı bir ilerleme kaydettiklerini açıkladılar[43]. Söz konusu araştırma grubu daha önce Ebola, Mers coronavirus ve nipah konusunda da benzer teknolojiyi kullandıklarını söylüyor. Ancak henüz klinik testleri yapılmadı ve ancak bu testlerden seri üretime geçilebilir.

Büyük ilaç şirketleri de aşı geliştirme peşinde. Ebola?ya karşı ilaç geliştiren biyo- teknik devi Gilead Sciences GILD, önümüzdeki ay coronavirüs ile ilgili denemeleri incelemeye başlayacak[44]. Aşılar üzerinde çalışan Novavax NVAX ve Moderna MRNA ise yakında ilk safhaya başlıyor. İlaç yapımcısı ve SARS konusunda tecrübeli Sanofi SNY ise aşı işine girmeye karar verdi. Diğer ilaç yapımcıları GlaxoSmithKline GSK ve Johnson & Johnson JNJ aşı konusunda çalışıyor.

Coronavirüsünün ortaya çıktığı Çin, dünya aktif eczacılık ürünlerinin yani ilaç üretmekte kullanılan maddelerin %40?ını sağlıyordu. Bunlar içinde antibiyotik ve ağrı kesiciler gibi temel tıbbi ürünler var. Çin?deki fabrikaların kapanması ile dünyanın en büyük genel ilaç üreticisi Hindistan?a ihracat durdu. Böylece ABD ve Avrupa?ya ilaç ihracatı sınırlı hale geldi. Bunun anlamı şu Çin eğer ilaç malzemesi göndermezse ABD, coronavirüs denizi olabilir[45].

Bilim insanları aşının geliştirilmesinin minimum altı ay belki de yıllar alabileceğini söylüyor. Çalışmalar için yeni laboratuvar aletleri gerekiyor ve en iyi ihtimal sonbahara bir sonuç alınması umuluyor.

Sonuç

Dünyada hergün 26 bin kişinin açlıktan, 3 bin çocuğun ise Malarya?dan öldüğünü biliyor muyuz? 
Ya Sağlık sigortası olmadığı için her yıl ölüme terk edilen onbinlerce insan? 
Amerikanın yaptırımları yüzünden on yıllardır her gün yüzlerce İranlı ve Venezüellalının öldüğünün farkıda mıyız? 
Şurası bir gerçek ki COVID-19 ile içinde bulunduğumuz durum bir “Savaş Hali”dir. Bu savaş, tüm insanlığın savaşıdır Çünkü renk, Din ve Milliyet 
ayırmaksızın hepimize yönelmiştir. 
Şu ana kadar ülkeler kendi kabuklarına çekildi ve kendi halkı için en iyisini yapmaya çalışıyor çünkü aşı yok ve kaynaklar kısıtlı. 

Zaman tek tek tüm insanların ve devletlerin dayanışma zamanıdır. Şu an için yapılacak en iyi şey, hastalığın hızla yayılmaması için  birbirimizden uzak durmak gözüküyor. Asıl sorumluluk, aşının bir an önce bulunmasına yani bilim insanlarına düşüyor. İnsanlığa rehberlik edecek  gerçek rehber (hakiki mürşit) gene bilim. Ancak, dünya modern tarihin en ciddi sosyal ve ekonomik krizinin dönemecinde, hiçbir şey eskisi gibi  olmayacak. Bunları da başka bir makaleye bırakalım.

DİPNOTLAR:

[1] Bruce Scheiner, Margaret Bourdeaux, How Hackers and Spies Could Sabotage the Coronavirus Fight, Foreign Policy, (February 28, 2020).

[2] Jessica Glenza, Coronavirüs: US Says Russia Behind Disnformation Campaign, The Guardian, (22 Feb 2020).

[3] Mark Episkopos, Some in Russia Think the Coronavirus Is A U.S. Biological Weapon, Right Wing Watch, (23 February 2020).

[4] Josh Berstein, The Coronavirus Outbreak Is a Democratic and Chinese Conspiracy Against Trump, Right Wing Watch, (12 March 2020).

[5] The Economist, China’s Rulers See the Coronavirus as A Chance to Tighten Their Grip, (29 February 2020)

[6] GBI: Global Genomics Institution.

[7] Middle East Media Research Institute, Arab Writers: The Coronavirus is Part of Biological Warfare Waged by The U.S. Against China, 
     (6 February 2020).

[8] Fars News Agency, Civil Defense Chief: Coronavirus Likely Biological Attack Against China, Iran, (3 March 2020).

[9] Sait Yılmaz, Küresel Sermaye ve Türkiye, Kaynak Yayınları, (İstanbul, 2015).

[10] David DeGraw, Economic Elite Vs. The People – Origins of the 99% Movement & Occupy Wall Street, AmpedStatus, (May 14, 2013), 11.

[11] Bill Gates, Innovating to Zero, 2010 TED Conference, http://www.ted.com/talks/bill_gates

[12] John Coleman, The Committee of 300: A Brief History of World Power, World in Review (WIR), (2006), 24.

[13] Tristram Hunt, The Business of Giving, Guardian, (17 April 2008), 30.

[14] Joanne Barkan, Plutocrats at Work: How Big Philanthropy Undermines Democracy, A Quarterly of Politics and Culture, Dissent Magazine, 
       Fall 2013.

[15] Hürriyet, Traktörden 10 Milyar Dolar Kazandı, (18 Eylül 2013).

[16] Tanya L. Green, The Negro Project: Margaret Sanger’s Genocide Project for Black American’s, in www.blackgenocide.org/negro.html 
       (Erişim; 12 Haziran 2014).

[17] F. William Engdahl, Seeds of Destruction, Montreal, (Global Research, 2007), 72-90.

[18] USAID: United States Agency for International Development

[19] GMO: Genetically Modified Organisms.

[20] Executive Intelligence Review, “The True Story of Soros the Golem”, (April 1997) in Peter Mayers: Soros As Rothschild Agent, 
       (July 31, 2001).

[21] Garry Allen, None Dare Call It Conspiracy, GSG & Associations, (1971), 211.

[22] Sherwood Ross, Bush Developing Illegal Bioterror Weapons for Offensive Use, (December 20, 2006), in www.truthout.org

[23] CEPI: Coalition for Epidemic Preparedness Innovations.

[24] CAPS: Coronavirus Associated Pulmonary Syndrome.


****