9 Şubat 2021 Salı

PROPAGANDA VE PSİKOLOJİK HAREKÂTIN ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE ETKİLERİ

 
PROPAGANDA VE PSİKOLOJİK HAREKÂTIN ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE ETKİLERİ




Doğan AÇAR*
* Doğan AÇAR, Uluslararası İlişkiler 3. Sınıf Öğrencisi, Karabük Üniversitesi, Karabük, Türkiye                    
E-Posta: doganacar71@gmail.com

ÖZET
       Bu çalışma, propaganda ve psikolojik harekâtın, iletişim ve ulaşım olanaklarının gelişmesiyle çok daha önemli hale geldiği I. Dünya Savaşı’ndan; neredeyse diplomasinin yerini aldığı Soğuk Savaş Dönemine ve günümüze kadar gelişimini, uluslararası ilişkilerdeki etkilerini incelemektedir. Çalışmada propaganda ve psikolojik harekâtın uluslararası ilişkiler literatüründeki yeri bağlamında uluslararası sistemde hegemon güç veya söz sahibi olmak isteyen devletlerin hem kendi halkına hem de hedef devletlerin halklarına karşı uyguladıkları psikolojik harekâtların, bunun yanı sıra adeta politik reklamcılık şeklinde icra edilen propagandaların uluslararası ilişkilere nasıl etki ettiğini ve bunların çeşitleri irdelenmiştir.19. ve 20. yüzyılda kitle iletişim araçlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile küçülen dünyada propaganda ve psikolojik harekâtların menzilinin genişlemesi ve 21. yüzyılda da bu gelişmelerin hız kazanarak devam etmesi propaganda ve psikolojik harekâta doğru orantılı olarak hız kazandırmıştır. Günümüzde özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması ve uluslararası veya ulusal olaylara konu olması propaganda ve psikolojik harekâta yeni icra alanları kazandırmıştır. Öyle ki Arap Baharı’nın sosyal medya propagandaları ile çok kısa sürede, çok geniş kitlelere yayılmış, etkili olmuş ve hatta ulusal meseleler, uluslararası sorunlara bile dönüşmüştür.   
Ayrıca uygulanan bu tip operasyonlar aracılığıyla uluslararası sistemde hegemon güç olmak isteyen devletlerin kamuoyu oluşturma çabası içerisinde oldukları ve kendi politikaları çerçevesinde birey ve toplulukları yönlendirerek kazanımlarını arttırmaya veya korumaya gayret ettikleri savunulmuştur.   

1.GİRİŞ

   Başat güçler arasında tarihteki son silahlı büyük savaşın II. Dünya Savaşı olduğu düşünülmektedir. II. Dünya Savaşı sonrasında; gerek Soğuk Savaş Dönemi, gerekse Soğuk Savaş sonrası dönemde ya bölgesel çatışmalar yaşanmış ya da asimetrik savaş dediğimiz gayrinizami harp teknikleri kullanılarak hegemon güç olma mücadeleleri devam etmiştir. Bunun sebebi artık nükleer silahlarında geliştirilmesi ile savaşların yıkıcılığının artmasıdır.

   Asimetrik savaş açısından son derece önemli yeri olduğu düşünülen psikolojik harekât ve propagandanın devletlerin istihbarat teşkilatları, medya veya kamu kurumları aracılığı ile nasıl yürütüldüğü, tarihsel örnekleri ile bunları inceleyip, uluslararası ilişkilere nasıl etki ettiklerine bakarak gelecekteki öneminin ne olacağı araştırılmıştır. Bu bağlamda öncelikle psikolojik harekât ve propagandanın ne demek olduğunu bilmemiz gerekir.

2.PSİKOLOJİK HAREKÂT VE PROPAGANDA 

2.1. Psikolojik Harekât Nedir ?

   Psikolojik harekât, hedef devlet veya ordunun moralini ve stratejisini bozmaya, onu caydırmaya ve direncini kırmaya yönelik olarak sıcak savaş veya soğuk savaş dönemlerinde yürütülen faaliyetler bütünüdür. “Psikolojik harekâtın genel olarak amacı; hedef unsurlarda, harekâtı yürüten taraf hakkında olumlu bir düşünce alt yapısı oluşturmak, taraftarlar kazanmak ve karşıt grupları zayıflatmaktır. Bir diğer deyimle psikolojik harekât, ideolojik düzeyde yürütülen propagandaların karşılıklı olarak etkinliğini artırmayı veya azaltmayı amaçlar.”(Tezsever,2015:63)
   Psikolojik harekâtla ilgili ünlü Çinli General Sun Tzu’nun yaklaşık 2500 yıl önce yazdığı Savaş Sanatı isimli eserinin; 1910 yılında Thomas Cleary tarafından derlemesi ve çevirisi olan Savaş Sanatı (The Art Of War) isimli eserinde “III. Bölüm: Savaşta Strateji” bölümünde psikolojik harekâtın öneminden şöyle bahsedilmektedir: “(…) savaşların tümünde savaşarak zapt etmek en üstün başarı demek değildir. Üstün başarı düşmanın direncin savaşmadan kırmaktır. ”(Cleary,2008:49) Ayrıca, II. Dünya Savaşı’nda Müttefikler Başkomutanı olan “General Eisenhower, II. Dünya Savaşı'ndan sonra, ‘Askerî bilimlerde yaşadığımız en büyük değişim, psikolojik savaşın belirli ve tesirli bir silah olarak gelişmesi dir’”(Tarhan,2014:11) demiş, diğer yandan “ünlü düşünür Gustave Le Bon ‘eğer iyi kullanılırsa psikolojinin dökümhanelerinde dünyanın en güçlü toplarından daha etkili silahlar dökülebilir” (Özdağ,2008:228) demiş ve psikolojik harekâtın önemini bu sözleriyle belirtmişlerdir.

   Görüldüğü üzere tarihte çok eskilerde düşman orduyu sindirmek, korkutmak veya içerisinde bölünme ve çözülmelere yol açmak için yapılan psikolojik harekât faaliyetleri, özellikle 19. yüzyıldaki iletişim ve ulaşım alanında yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte artık sadece düşman ordu üzerinde değil geniş halk kitlelerini ve düşman siyasi otoritelerini de menzilline almıştır. 20. ve 21. Yüzyıllarda yaşanan teknolojik gelişmelerle ve kitle iletişim araçlarıyla menzilini genişletmiş olan psikolojik harekât bu defa hız ve etkinlik kazanmıştır. I. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin, Osmanlı tebaası olan Araplara yönelik uygulamaya koyduğu “bağımsızlık” propagandası sonuç vermiş ve stratejik avantaj bağlamında hilafet gücüne güvenen Osmanlı yönetimi ve cihat anlayışı ile savaşan Osmanlı Ordusu beklenmedik bir şekilde demoralize olmuş ve savaş stratejilerinin bozulmasına yol açmıştır. Yaklaşık yüz yıl önce icra edilmiş bu psikolojik harekâtın etkileri günümüzde bile Türk Toplumunun üzerinde halen devam etmektedir.
   Psikolojik harekâtın günümüzdeki uygulama alanına örnek teşkil etmesi açısından Amerika Birleşik Devletleri’nin istihbarat teşkilatı olan ‘Central Intelligence Agency (CIA)’ bünyesinde bulunan Planlar Yar Direktörlüğü (Deputy Director Plans)/Gizli Harekât Grubu, “CIA’nın bütün dünyadaki işçi, gençlik, öğrenci, serbest meslek, haber, basın ve yayın kuruluş ve dernekleriyle ilişkilerine bakar. Yarı askeri operasyonlar düzenler ve psikolojik savaşları yürütür.”(Tezsever,2015:97) Psikolojik harekâtın en etkin silahlarından birisi propagandadır.(Tarhan,2014:33)

2.2. Propaganda Nedir ve Propagandanın Türleri Nelerdir ?  

   Propaganda,  Latince’de “yayılması gereken” anlamına gelen “propagare” kelimesinden türemiş bir kelimedir. Propaganda, bir düşünce veya öğretiyi sözlü, yazılı, görsel ve benzeri yollarla başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma çabalarıdır.(TDK,2016) Propaganda da amaç, bir düşünce veya öğretiyi belirli bir kitleye aktarıp benimsetmek; bunun sonucunda hedef kitlenin davranışlarını ve düşüncelerini etki altına alarak istenilen görüş doğrultusunda yönlendirebilmektir. Propaganda, politik reklamcılık olarak da adlandırılabilir; örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin 20 Mart 2003’te başlattığı Irak Harekâtı öncesinde Voice of America – VOA ( Amerika’nın Sesi ) Radyosu bölgede Saddam rejimini kötüleyerek Irak Halkı’nın demokrasiye layık bir halk olduğunu vurgulamış ve halk nezdinde Saddam rejimini gayri meşrulaştıran bir propaganda uygulamıştır. Aynı propagandayı uluslararası kamuoyuna karşı uygulamış, Irak’a yönelik dış politikasını reklam etmek amacıyla harekâtın sebebi olarak hem 11 Eylül 2001 Terör Saldırıları sonrasında dünyada büyük yankı bulan küresel terörle mücadele amacını hem de Saddam’ın nükleer silah geliştirmesinin engellenmesi amacını taşıdığını ve harekâtı daha da meşrulaştırmak için Irak Halkı’nın demokrasi ve barış içinde, insan haklarına saygılı bir yönetime kavuşmasının sağlanmasının gerekliliğini savunmuştur. Nevzat Tarhan’a göre; beş tür propaganda mevcuttur.(Tarhan,2014:34)        
  
     1.   Beyaz Propaganda
     2.   Siyah (Kara) Propaganda
     3.   Gri Propaganda
     4.   Silahlı Propaganda
     5.   Karşı Propaganda
 

2.2.1. Beyaz Propaganda :

    Bu tür propagandalar açıktan yapılan ve kaynağın kendisini gizlemediği bir propaganda türüdür. Bu tür propagandalarda yalan haberlere ve iftiralara yer verilmez.  “Beyaz propagandanın malzemesi haberdir. Hasım tarafın hatalarını, suiistimallerini malzeme olarak kullanırlar. Bu malzemenin ne zaman, ne şekilde, nasıl ve hangi ölçüde kullanılacağı iyi planlanmalıdır.”(Tarhan,2014:35) Yayılan haber, rivayet ve görüşler doğruluğunu ortaya koydukça ve teyit edildikçe bu tür propagandaların etkisi artar, amacına ulaşması kolaylaşır ve hız kazanır. 
   Beyaz propagandalarda genelde kabul gören meşru konuları ele alır. Bu nedenle bu tür propagandaların kaynaklarında demokratik ortamın mevcut olması avantaj sağlar, genellikle “gelişmiş demokratik ülkelerde bu tür propaganda yöntemine sıkça başvurulur.”(Ziyaoğlu,1963:41) 

 
2.2.2. Siyah (Kara) Propaganda :

    Bu tür propaganda faaliyetleri olabildiğince gizli yürütülen ve kaynağın kendisini gizlediği bir propaganda türüdür. Bu tarz propagandalarda iftira, yalan haber, çarpıtma gibi benzeri ahlak dışı (politik etiklik bağlamında) yöntemler kullanılarak icra edilir. “Kara propagandanın ana amacı, yerleşmiş bir inancı yıkmaktır. Halkı kendi içinden çıkardığı liderlerden soğutmak, ordu ve devlete karşı var olan güveni sarsmak, sosyal ve ekonomik dayanışmayı yıkmak ister. İnsanları şüpheli, kaygılı, mutsuz ve zihni karışıklık içerisinde tutmak arzusundadır.”(Tarhan,2014:40)
   
2.2.3. Gri Propaganda :

   Bu tür propagandaların kaynağı ve doğruluğu tam olarak belli değildir. Güvenilir olmamakla birlikte yalanlanması da mümkün olmamaktadır. Çeşitli rivayetlerin yayılması ile yapılan bu tarz propagandalarla amaç hedef kitlenin kafalarında soru işareti oluşturarak, beyinlerde şüphe tohumları oluşturmaktır.  “Bu tarzda genellikle doğru bir olaya genellikle on tane yalan sokulup muhatabı küçük ve gülünç duruma düşürmek amaçlanır. Senaryo iyi yazılmışsa eğer; ‘rivayetler’ dilden dile dolaşır.”(Tarhan,2014:36)

  2.2.4. Silahlı Propaganda :

  Genellikle terör örgütleri gibi paramiliter grupların kullandığı bir propaganda türüdür. Bu propaganda türünde adından da anlaşılacağı üzere çeşitli silahlı veya bombalı eylemlerle hedef devlet yönetimi ve hedef kamuoyunu korku ve çaresizlik içerisine sürükleyerek istenilen menfaatlere ulaşılmaya çalışılır. “Basın için sıradan olayların haber değeri yoktur. Sıra dışı, aykırı olaylar medya için ‘rating’ yükselticidir ve yaşamsal gıda niteliği taşır. Teröristler sıra dışı, çarpıcı olaylar planlayarak medyanın, dolayısıyla halkın ilgisini kendi üzerlerine çekerler.” (Tarhan,2014:41-42)

  2.2.5. Karşı Propaganda :

  Aleyhte icra edilen propagandayı bertaraf etmek, etkisizleştirmek veya hem etkisizleştirip hem de etki altına alma amacıyla yapılan bir propaganda türüdür. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a göre; karşı propagandanın icra ediliş şekli bakımından çeşitleri vardır. Bu karşı propaganda şekilleri şunlardır: (Tarhan,2014:49)
 Erken Karşı Propaganda: Hasım tarafın propaganda malzemesi olarak kullanabileceği ön görülen veya yapılan istihbarat faaliyetlerinin değerlendirilmesi sonucu bu kanıya varılan konuları istismar ederek hasım tarafın elindeki kozu çürütmek ve henüz hamle yapılmadan o hamleyi boşa çıkarmak için yapılır.
 Doğrudan Karşı Propaganda: Propagandistin ve yapılan propagandanın dikkate alındığı açıkça belli edilerek direkt iddianın reddi ile yapılan bir karşı propaganda yöntemidir. Aleyte olan iddianın tekrarlanması ve çelişki durumlarının oluşması açısından risklidir.
 Dolaylı Karşı Propaganda: Adından da anlaşıldığı üzere; doğrudan karşı propagandanın uygulanış biçimi bakımından tersidir. Yani söz konusu karşı tarafın dikkate alınmadığı izlenimi vererek ima yoluyla propagandasına karşı koyma yöntemidir.
 Hedef Şaşırtan Karşı Propaganda: Aleyhte propagandaya maruz kitlelerin dikkatlerinin başka noktalara çekilmesiyle söz konusu propaganda etkisiz hale getirilir.

2.3.Propaganda ve Psikolojik Harekâtın Tarihteki Uygulamalarına Dair Bazı 

Örnekler :

   Propaganda ve psikolojik harekâtın tarihte birçok örneği mevcuttur ancak uluslararası ilişkiler bağlamında bakılacak olursa birkaç örnek var ki gerçekten dikkate değerdir. Örneğin; Rönesans ve Reform hareketlerinin hız kazandığı Avrupa’da Protestanlığın önemli isimlerinden Martin Luther, Papa ve Katolik Kilisesi’nin üstünlüğüne son vermek için başlattığı hareketine taraftar toplamak amacıyla; Kilise’nin Müslüman Türklere karşı son derece başarısız olduğunu, Kilise’nin öğretilerinin Avrupa’yı ve Hristiyanlığı karanlıkta bırakan birer dogmalardan ibaret olduğunu ve buna son verilmezse Avrupa’nın ilerleyemeyeceğini ve Türklerin durdurulamayacağını öne sürmüştür. Luther’in bu aykırı hareketinin Avrupa’da yankı bulması ve taraftar toplaması, propagandasının başarıyla sonuçlandığının göstergesidir. Ama asıl önemli olan; Luther’in propagandasının, Avrupa’da 1618-1648 yılları arasında Otuz Yıl Savaşları’na yol açması ve modern uluslararası ilişkilerin milâdı kabul edilen Westphalia Düzeni’nin ortaya çıkmasına yol açmasıdır.

   II. Dünya Savaşı sırasında Japonların, Amerika Birleşik Devletleri’nin Pasifik’teki askeri üssü Pearl Harbour’a saldırısı sonucu ABD’nin ağır kayıplar vermesi Amerikan kamuoyunda travmaya yol açması ile ABD yöneticileri bu saldırıyı bir propaganda malzemesi olarak kullanmış ve o zamana kadar aralarında savaş karşıtlarının da bulunduğu Amerikan kamuoyunu Mihver Devletlere karşı savaşma konusunda birleştirmiştir. ABD bu propagandayı uluslararası kamuoyuna yönelikte uygulamış ve Japonya’nın atom bombası ile vurulmasını meşrulaştırmayı amaçlamıştır.

   ABD’nin Japonya’ya karşı atom bombasını kullanmasının sonucu olarak dünyanın yeni tanıştığı ve son derece yıkıcı olan bu silah, müthiş bir caydırıcı etki yaratmış ve tüm dünyada psikolojik bir baskı oluşturmuştur. Bu baskıdan kurtulmanın yolunun; bu silaha sahip olmak olduğunu fark eden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, çalışmalarını nükleer silahlar üzerine yoğunlaştırmıştır. Sonrasında ABD ile SSCB arasında başlayan Soğuk Savaş döneminde iki süper gücün “ilk vuruş kapasitesi” esasına göre nükleer silahlanma yarışları; karşılıklı bir psikolojik harekât örneğidir. Ancak bir yerden sonra oluşan psikolojik baskı o kadar büyümüştür ki tüm dünyayla birlikte hem ABD’yi hem de SSCB’yi de etkisi altına almıştır. Buna “Dehşet Dengesi” de denilmektedir. 1962’deki Küba Krizi’nde her iki gücünde savaşmayı göze alamaması; ki bu karşılıklı yok oluş demekti, bunun en somut örneğidir. Soğuk Savaş döneminin sonlarına doğru bakılacak olursa nükleer silahlanma yarışının uzaya da taşındığını görmekteyiz. Ancak 1980’de ABD Başkanı Ronald Reagan’ın açıkladığı ve “Yıldız Savaşları” olarak da bilinen “Stratejik Savunma Girişimi” ekonomik ve siyasi olarak zor günler geçiren rakip SSCB’yi zor duruma sokmuş ve SSCB, rakibinin bu hamlesine cevap verememiştir.

  Soğuk Savaş döneminde ABD ideolojik reklamını yapmak amacıyla propaganda aracı olarak Hollywood filmlerini etkin biçimde kullanmıştır.(Nye,2005:25) Örneğin; Rocky IV (1985) filminde, baş rol oyuncu Rocky Balboa (Sylvester Stallone) hem kendi hem de ülkesinin onuru için mücadele verir. Rakibi ise SSCB’nin boksörü Ivan Drago (Dolph Lundgren)’dur. Filmde önce rakip yüceltilmiş olsa da Rocky azimle verdiği mücadeleyi kazanmasını bilir ve hatta Rocky’nin zaferi sonucu Sovyet taraftarlar bile Rocky’i ayakta alkışlarlar. “Rocky herkese teşekkür eder ve kısa bir konuşma yapar. Konuşmasının en sonunda Ben değişebiliyorsam sizde değişebilirsiniz, herkes değişebilir diye bağırır. Bunun üzerine Sovyet Genel Sekreteri (Başbakan) ayağa kalkarak Rocky'i alkışlar ve diğer politbüro üyeleride alkışlamaya başlarlar.” (Wikipedia,2016) Benzer propaganda, Rambo serisinde ve dönemin diğer Hollywood filmlerinde de görülmektedir.

  Daha yakın tarihlere bakılacak olursa; 2010 yılında Tunus’ta başlayan “Arap Baharı” olarak adlandırılan sivil halkın “demokrasi, insan hakları ve özgürlük” taleplerini içeren hareketin sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalarla taraftar toplaması ve birkaç ay içinde Arap coğrafyasındaki hemen hemen aynı ekonomik ve siyasi durumları barındıran birçok ülkeye yayılması, kitle iletişim araçlarının gelinen son noktadaki etkilerini gözler önüne sermektedir.
  Günümüzden bir örnek vermek gerekirse; Suriye’de ve Irak’ta varlık gösteren bir terör örgütü olan IŞİD’in Avrupa’daki şiddet eylemleri, birçok Hristiyan-muhafazakâr partiler tarafından propaganda malzemesi yapılmak suretiyle Avrupa’da yaşayan Müslümanları bir anda Avrupa kamuoyu nezdinde sakıncalı insanlar grubuna oturtmuş Avrupa’da İslamofobi ve İslam karşıtı hareketler hız kazanmıştır.  

 3. SONUÇLAR VE ÖNERİLER

  Psikolojik harekât ve propagandanın varlığı çok eski tarihlere dayanır. Tarih boyunca; gerek I. Dünya Savaşı, gerek II. Dünya Savaşı ve gerek Soğuk Savaş dönemlerinde, uluslararası sistem yeniden şekilleniyorken hegemon güç olmak isteyen veya başat güçler arasına girmek isteyen devletlerin, psikolojik harekât ve propagandayı yöntem olarak seçtiği tarihten örneklerde sabittir.

  Tarih boyunca şekil, hız ve etkinliği gelişen psikolojik harekât ve propagandanın özellikle kitle iletişim araçlarının ilerlemesi ve küreselleşen dünyanın; deyim yerindeyse büyük bir köye dönüşmeye başlaması; günümüzde önemli yere sahip olmasını açıkladığı gibi, gelecekte de büyük önem arz edeceğinin açık bir göstergesidir. Bu tespit, kitle iletişim araçlarının sahip olunmasını önemli kıldığı gibi mümkün mertebe kontrolünün de sağlatılması hususunu ortaya çıkarmakta dır. Psikolojik harekâtın silahı propaganda; propagandanın başlıca silahı kitle iletişim araçlarıdır. Sadece saldırı silahına sahip olmak yetmez; aynı silahla gerçekleştirilecek bir saldırıya karşı da etkili bir savunma mekanizması geliştirilmelidir. Tıpkı füzelere karşı füze savunma sistemi gibi.

  Günümüzde internetin, kullanılan en yaygın, en hızlı kitle iletişim aracı olması, ülkemizin genç bir demografik yapıya sahip olması ve Türkiye de genç nüfusla doğru orantılı olarak internet kullanımının yıllar boyunca sürekli artan trende sahip olması ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2015 yılının Nisan ayı verilerine göre internet erişim imkânına sahip hanelerin oranının %69,5 olarak gerçekleşme si bize Türkiye’nin olası bir psikolojik harekâta açık hedef olduğunu göstermekte dir.(TÜİK,2016) Bu konuda ülkemizde  “iletişim güvenliği” konusunda bir kuruluş olarak 2005 yılında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın kurulması ve 2007 yılında internet içeriklerinin düzenlenmesi hususunda yetkilendirilmesi bu hususunun ülkemizde de önemsendiğinin örneğidir.(TİB,2016) Unutulmamalıdır ki; devletler geçmişte olduğu gibi gelecekte de kazanımlarını artırmak veya korumak için psikolojik harekât ve propagandayı kullanmaya devam edeceklerdir. Bunun için psikolojik harekât ve propagandanın hem yöntemini hem araçlarını hem de karşı koyma kapasitelerini geliştirmek üzere teknoloji ve uzay araştırmaları, istihbarat, kamu diplomasisi ve siber güvenlik alanlarında faaliyetler artırılabilir. Bu konuda üniversiteler ve çeşitli ar-ge kuruluşları ise bu alanlardaki faaliyetleri bilgi ve insan kaynakları bakımından besleyerek destek görevi icra edebilir. Ayrıca olası bir psikolojik operasyona karşı alınacak tedbirler ve karşı-harekât faaliyetlerinin detayları hakkında, hükümet ve konunun uzmanları tarafından eylem planı oluşturulabilir.

KAYNAKÇA

1.Cleary, T. (2008). Savaş Sanatı. (Çev.A.Demir). 3.Baskı. İstanbul: Kastaş Yayınları
2.Nye, J. S. (2005). Yumuşak Güç. Ankara: Elips Kitapları
3.Özdağ, Ü. (2008). İstihbarat Teorisi. Ankara: Kripto Yayınları
4.Tarhan, N. (2014). Psikolojik Savaş. 20. Baskı. İstanbul: Timaş Yayınları 
5.TDK. (2016). Büyük Türkçe Sözlük. Erişim Tarihi: 15.04.2016, http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5717f3dd4387b7.17428367
6.Tezsever, S. (2015). Milli Güvenliğimiz İçinde İstihbarat. 3. Baskı. İstanbul
7.TİB. (2016). Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı Hakkında Genel Bilgiler. Erişim Tarihi: 18.04.2016 http://www.tib.gov.tr/tr/tr-menu-2-genel_bilgiler.html
8.TÜİK. (2016). Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması (2015). Erişim Tarihi: 18.04.2016. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18660
9.Wikipedia. (2016). Kategori:Soğuk Savaş Filmleri: Rocky IV. Erişim Tarihi: 17.04.2016. https://tr.wikipedia.org/wiki/Rocky_IV
10.Ziyaoğlu, R. (1963). Propaganda Sanatı. İstanbul: Halk Basımevi
***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder