3 Ocak 2019 Perşembe

Fırat’ın Doğusunda PYD/PKK Silahlı Kapasitesinin İmhası Hedeflenmelidir,

Fırat’ın Doğusunda PYD/PKK Silahlı Kapasitesinin İmhası Hedeflenmelidir,


Yazan   04 Kasım 2018


Kuzey Suriye’de yaşananlar, Irak’ın kuzeyinde ki gelişmelere benzer bir şekilde adım adım bir Kürt devletçiğine doğru gidildiğini göstermektedir.
. Kuzey Suriye’de PYD/PKK Terör Örgütü üzerinden askeri ve siyasi hamleler aşama aşama takip edildiğinde, ulaşılmak istenilen hedefe oyalama taktikleriyle bir plan dahilinde gidildiği şüphesiz görülmektedir.
PYD/PKK Terör Örgütü, Suriye kuzeyindeki siyasal yapılanma çerçevesinde; ilk önce 2013’ün Kasım ayında oluşturduğu sözde kantonlarda ‘Kurucu Meclis’lerin kurulduğunu duyurmuş[[i]], Ocak 2014’de ise bu kantonlarda ‘Özerk Yönetim’ilan etmiş[[ii]], Aralık 2015’de de ‘Demokratik Suriye Konseyi’ adı altında sözde yerel bir meclis kurmuş[[iii]], bilahare Mart 2016’da konseylerin birleştirilmesiyle ‘Kuzey Suriye Federasyonu’[[iv]]oluşturmuş, son olarak da petrol sahalarının tamamını içine alan bölgeleride içerecek şekilde Eylül 2018’de ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’[[v]] ilan etmiştir.
Bölgede izlenen yol haritasına ve bugüne kadar terör örgütüne gönderilen silah ve teçhizat ile verilen eğitime ve küresel desteğe, siyasal hamlelere baktığımızda; güneyimizde ciddi anlamda Türkiye’nin bekasını tehdit edecek bir oluşumla karşı karşıya kaldığımızı ve ses duvarının aşıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Söz konusu bölgede kalıcı olarak bir Kürt devletçiğinin oluşturulması halinde; daha önce Kuzey Irak’ta, “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi” (IKBY) adı altında oluşturulan Peşmerge Kürt devletçiğinden daha farklı ve daha tehdit edici bir durumda olacağı şüphesizdir.
Çünkü, başta ABD ve bölgeye odaklı küresel güçler; Kuzey Irak’ta peşmerge gücü üzerinden oluşturdukları federal yapıdaki IKBY’nin, diğer ülkelerdeki Kürt bölgelerine yönelik rol model ve heyecan yaratmadığını düşünerek Kuzey Irak modelinden ders çıkarttıklarını, bu noktadan hareketle Suriye kuzeyinde; daha kapsamlı ve daha köklü siyasi, askeri ve ekonomik bir alt yapı düzenlemesine gitmek istediklerini söyleyebiliriz.
ABD, söz konusu tecrübelerden de istifadeyle, Kuzey Suriye’de geliştirmek istediği sistem için Türkiye’nin müdahalesini sınırlamak amacıyla; Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) Terör Örgütü tehdidi bahanesiyle zaman kazanmak ve bu bahane üzerinden PYD/PKK’nın düzenli ordu seviyesinde teşkilatlandırılmasını ve askeri kapasitesini artırmak, buna paralel uluslararası desteği almayı sürdürerek faaliyetlerini siyasi ve askeri anlamda iyice kökleştirmek üzerine bir konsept benimsemiştir.
Bu siyasi ve askeri konseptin omurgası zamanında kırılmadığı takdirde, tehdit sadece Türkiye’yi değil tüm bölgede kırılma noktası yaratacağı kıymetlendirilmektedir. O halde Türkiye; daha önce uyguladığı terör koridorunu parça parça kontrol altına almak anlayışı yerine, bu defa yüksek kapasiteli, kuvvetleri parçalamadan ve tek bir hamleyi içeren kesin sonuçlu bir hareket tarzı uygulamak zorundadır.

Fırat’ın Doğusunda ki Hedef; Coğrafi Bölge Değil, Hasmın Silahlı Gücü Olmalı

Kuzey Suriye’ye müdahalede elbette bir çok hareket tarzının uygulanması düşünülebilir. Bu hareket tarzlarından en uygun olanı; sürati, ekonomikliği, asgari zayiatı, hasım üzerinde kalıcı etkiyi, bölgesel dinamiklerin ülkemiz lehine evrilmesini sağlamayı, terör koridorunu tekrar canlandıramayacak hale getirmeyi sağlayacak bir hareket tarzı olması gerektiği şüphesizdir.
Askeri literatürde, ‘Harbin Ağırlık Merkezi’ olarak tarif edilen ve planlamalarda dikkate alınması gereken bir kavram bulunmaktadır. Bir harekât alanında ağırlık merkezinin olmazsa olmaz tek olduğu, hiçbir zaman iki veya üç olamayacağı kabul edilir.
Harbin ağırlık merkezi genellikle; lider, stratejik sanayi kapasitesinin ortadan kaldırılması, toplumca benimsenmiş ve topluma mal olmuş psikolojik bir tesis-yapının vurulması, bir arazi kesiminin ele geçirilmesi, hasmın silahlı gücünün imhası, siyasi yapının çökertilmesi, bir hattın/kuşağın veya bir şehrin kontrolü, ana ikmal hattının kesilmesi gibi bir dizi kriterlerden sadece birisi olabilir.
O halde harbin ağırlık merkezi noktasından hareketle, Kuzey Suriye’ye yönelik yapılacak bir harekâtın hedefi neresi? veya ne olmalıdır? sorusuna verilecek bir cevapla, bu harekâtın icrası için uygulanabilecek hareket tarzını da bulmak mümkün olacaktır.
Eğer Fırat’ın doğusuna 2017 yılında veya 2018 yılı başlarında bir harekât icra edilmiş olsaydı, o günün koşulları gereği harbin ağırlık merkezi, belki coğrafi bir alanın kontrolü şeklinde olabilirdi[[vi]].
Ancak bugün gelinen noktada, terör örgütünün ABD destekli kazandığı silah kapasitesi ve küresel güçlerin oluşturduğu alt yapısı itibariyle tehdidin ulaştığı boyut beraber düşünüldüğünde, ağırlık merkezinin; coğrafi bir alanın kontrolü stratejisi yerine, silahlı gücün imhasını hedefleyen bir konsept olması gerektiğine inanılmaktadır.
Fırat’ın doğusunda terör örgütünün tertiplenmesi, silah ve teçhizatı, bölgede oluşturulan siyasi-idari yapılanma üzerinde ki gücü, küresel güçlerle olan iş birliği yine birlikte değerlendirildiğinde, hasmın imhası hedeflenmeden bölgede kalıcı bir istikrarın tesisi mümkün görünmemektedir.
Türkiye’nin amacı, baştan beri terör koridorunun Akdeniz’e ulaşmasının önüne geçmektir. Bu maksatla; Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı ve İdlib’de güvenlik bölgesi tesis edilmek suretiyle terör koridorunun Akdeniz’e açılımının önüne şimdilik bir set oluşturulmuştur. Her ne kadar bu harekâtlar esnasında örgüte büyük bir zayiat verdirilmiş ise de, henüz bu şamada örgütün imhası gerçekleşmemiş ve bu harekâtlar ile sadece coğrafi bir alanın kontrolü sağlanabilmiştir.
Gelinen noktada, her ne kadar terör koridorunun önünde coğrafi bir  set oluşturulmuş ise de, bu bölgenin daha güneyinden yine bir terör koridoru tesis edilmesi ihtimali yüksek görünmektedir. Diğer taraftan söz konusu koridorun, Irak kuzeyinden gelen coğrafi bütünlük ile birlikte bir anlam kazandığıda unutulmamalıdır.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı ile örgütün imhası sağlanmadığı için, örgütün her geçen gün artan bir seyirle tehdit olma vasfını koruduğu, bölgede kazandığı hareket serbestisi sayesinde askeri gücünün yanı sıra siyasi otorite tesis etme gücünü de muhafaza ettiği şüphesizdir.

Tartışılan Güvenlik Bölgeleri, Ana Hedef Değil Ara Hedef Olabilir

Kuzey Suriye’de, yani Fırat’ın doğusunda, Fırat’ın batısında olduğu gibi arazi kesimlerini ele geçirmek şeklinde bir konsept uygulanması halinde; Suriye sınırında sadece, hudut hattı boyunca 20-30 Km. derinliklere kadar kritik bölgelerin ele geçirilmesini ve sınır güvenliğimize yönelik tedbirlerin alınmasını sağlayacak geçici bir önlem olabilecektir.
Kısacası, bazı çevrelerce gündeme getirilen ve savunulan ‘Güvenlik Bölgeleri’ tesis etmek şeklindeki görüşlerin uygulanması halinde, kalıcı bir faydanın elde edilemeyeceği düşünülmektedir. Böyle bir uygulamayla, uzun vadeli oyalayıcı bir tuzağa düşülürken, PYD/PKK’nın bölgede gerek siyasi gerekse askeri yapılanmasının daha da kökleşmesine fırsat yaratılacağı mütalaa edilmektedir.
Yine kamuoyunda, üzerinde tartışılan; Fırat’ın doğusunda ve sınır hattı boyunca derinlikteki kritik arazi kesimlerinde tertiplenmek, askeri anlamda belki bir ara hedef olarak kabul edilebilir.
Buradaki ara hedefler; terör örgütünün askeri kapasitesini ortadan kaldıracak bir avantajı sağlayamayacağı gibi, siyasi hedefi tahakkuk ettirecek seviyede bir askeri hedef olma özelliğini de taşımadığı değerlendirilmektedir.
Esas tehdit, yukarıda da vurgulandığı gibi, PYD/PKK Terör Örgütü silahlı gücünün varlığıdır. Bunun ortadan kaldırılması sağlanmadıkça, terör koridorunun oluşması ve Akdeniz’e inmesi yönündeki tehdit bir şekilde devam edecektir.
Kuzey Suriye arazisi, böyle bir silahlı gücün ortadan kaldırılması için kesinlikle müsait bir yapıya sahiptir. Kaldı ki Afrin, kısmen dağlık ve engebeli bir arazi kesimi içermesine rağmen Afrin’de bulunan silahlı gücün büyük bir kısmı imha edilmiştir. Fırat’ın doğusundaki arazi yapısının bu tür imha harekâtı için daha da uygun nitelikte olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç olarak;
Önümüzdeki dönemde, siyasi ve askeri koşulların olgunlaştırılmasını müteakip; PYD/PKK’nın silahlı gücünün imhasını hedef alan kesin sonuçlu bir harekâta girişilmesi Türkiye’nin bekası için tartışmasız bir zorunluluk olacağı, bu nedenle siyasi ve askeri kapasitenin topyekûn bu doğrultuda yönlendirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.           
        KAYNAKÇA;                                                                                     
[[i] ] Suriyeli Kürtler Özerklik İlan Etti, www.aljazeera.com.tr., 07 Ocak 2014.
[[ii]] İbrahim Kerman, Ertan Efegil, “Terör Örgütü PYD’nin suriye’de İzlediği İç Savaş”, dergipark.gov.tr/391811, 21 Ekim 2017.
[[iii]] PYD Suriye’de Federasyon İlan Etti, www.milliyet.com.tr., 17 Mart 2016.
[[iv]] PYD Suriye’de Federasyon İlan Etti, www.ensonhaber.com., 17 Mart 2016.
[[v]] PKK İkinci Kez Özerklik İlan Etti, www.aydinlik.com.tr., 08 Eylül 2018.
[[vi]]Ünal ATABAY, “Münbiç Yerine, Fırat’ın En Doğusuna ve Sincar’a Gitmek”,  www.21yyte.org., 16 Şubat 2018.

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 4

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 4


Kullanılan malzeme, yapı kalitesi, daha düşük standartta altyapı gözönüne alındığında bir gecekondunun altyapı dahil metrekare maliyetinin, yukarda verilen sosyal konut metrekare maliyetinin yarısı olduğu kabul edilebilir. Ortalama 100 metrekare büyüklükte olduğu varsayılacak olursa, bir gecekondunun altyapı dahil maliyetinin 2005 Yılı sabit fiyatlarıyla 15 bin , güvenlik nedeniyle kırdan göç edenlerin yeniden iskân maliyetinin ise tahminî olarak toplam 1513 milyon YTL olduğu ortaya çıkar. Bu kabul ve tahminlere göre güvenlik nedeniyle göç eden hanelerin yeniden iskan maliyeti 2981 milyon YTL olmuştur. 

III. Boşalan Yerleşmelere Geri Dönüşün Maliyeti İçişleri Bakanlığı’na göre güvenlik nedeniyle boşalmış yerleşmelerden 355803 kişi göç etmiş ve 2005 yılı ortasına kadar bunlardan 125539 kişi köye geri dönüş yapmıştır 
(TESEV, 2006; 7). 

2000 Yılı Yatırım Programı’nda GAP İdaresi’nin “Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi” çerçevesinde Diyarbakır, Şırnak ve Batman illerinde 2759 ailenin 6 köye dönüşü için öngördüğü rakam aile başına 4.74 milyar liradır. İçişleri Bakanlığı’nın 1434 ailenin köye dönüşü için programladığı yatırım hane başına 3.77 milyar lira, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü [KHGM]’nin kırsal kesimde göçebe iskanı ve kamulaştırma nedeniyle iskân için çeşitli illerde bâzı altyapı 
dahil , aile başına öngördüğü rakam 14.21 milyar ile 18.08 milyar lira arasında değişmektedir. Öte yandan, devlet tarafından Konalga, Çatak’ta 2000 yılında iskân edilen 383 hane 2365 kişi için, altyapı dahil yaptığı toplam harcama 3.5 
milyon YTL hanebaşına 9138 liradır. Van Valiliği 2005 yılında, 20 haneyi yerleştirmek için toplam 146 bin YTL, Hane başına ise 7300 YTL harcama yapmıştır. 

2005 Yılı sabit fiyatlarıyla GAP İdaresi’nin öngördüğü maliyet hane başına 15.026 YTL, İçişleri Bakanlığı’nın öngördüğü maliyet 11.950 YTL, Konalga yerleşmesi’nin maliyeti ise, hane başına, harcamaların tümünün 2000’de yapıldığı kabul edilirse 28968 YTL, 1999’da yapıldığı varsayılırsa 43.771 YTL’dir. 

Konalga bir istisna, bir örnek köy niteliğindedir. Köye dönüşün büyük bir bölümünün Konalga gibi olmayacağı açıktır. 

Köye dönüş, daha çok köye dönen ailelere yapı malzemesi, koyun ve koç şeklinde aynî olarak yapılmakta, ve aileler verilen malzemeyi kullanarak evlerini kendileri yapmaktadırlar. 
Hane başına iskân maliyetinin GAP İdaresi’nin programladığı harcamayla Van Valiliği’nin 20 aileyi yerleştirmek için yaptığı harcama arasında olması, Van Valiliği’nin harcamasına, altyapının dahil olmadığı gözönüne alınacak olursa, gerçek maliyetin GAP İdaresi ve İçişleri Bakanlığı rakamlarına daha yakın olduğu varsayılabilir. Bu çalışmada, hane başına köye dönüş maliyeti, 2005 Yılı sabit fiyatlarıyla 15 bin YTL olduğu kabul edilmiştir. 

Konalga’da köye dönüş yapan ailelerin hanehalkı büyüklüğü ortalama 6.17 kişidir. Bu çalışmada da hanehalkı büyüklüğü 6.17 kişi olarak alınmıştır. Bu durumda 2005 yılı ortasına kadar köye geri dönüş yapan aile sayısı 20347’dir. 
Yapılan toplam tahminî harcama ise, 305.2 milyon YTL’dir. 

IV. Ayrılıkçı Terörün Maddi Varlıklara Verdiği Zararların Tahmini 

Ayrılıkçı terörün yol açtığı maddî hasar ve kayıplara ilişkin maliyet tahminleri kalemler itibariyle EK Tablo 1’de verilmiştir. 
Maliyet tahminlerine ilişkin yöntemlerin açıklaması aşağıdadır. 


A. Kamu ve Özel Şirket Araç ve İş Makinaları 

i) Araç ve Makinaların Fiyatları 

İş makinalarının kapasite ve tip itibariyle dağılımları bilinmediğinden önce DİE’nin Maddelere Göre Dış Ticaret, 1997 adlı yayınındaki 19 çeşit iş makinasının ortalama cif ithal fiyatları bulunmuş, daha sonra bunların aritmetik ortalaması 
alınmıştır. Aynı şekilde, üç tip damperli kamyonun ortalama ithal fiyatlarının aritmetik ortalaması, silindir hacmi 2500 cm3’ den büyük bir ve bundan küçük iki tip minibüsün ithal fiyatlarının aritmetik ortalaması alınarak, hesaplamalara 
temel olan damperli kamyon ve minibüs fiyatları bulunmuştur. Silindir hacmi 2500 cm3’den büyük dizel otobüslerin ortalama cif ithal maliyeti, otobüs fiyatı olarak alınmıştır. Bir binek otomobilin fiyatı 10000 ABD Doları olarak kabul edilmiştir. 

ii) Araç ve İş Makinalarının Tipler Arasında Dağılımı 

Tahrip edilen kamu ve özel araç ve iş makinalarının istatistiklerde sadece toplam sayıları verildiğinden bunların tipler arasında dağılımı konusunda varsayımlar yapmak gerekmiştir. 

Gazete ve televizyon haberlerinden ve Güneydoğu’ya yapılan iş gezilerinden edinilen izlenimlere dayanarak araç ve iş makinalarının tip itibariyle dağılımı konusunda aşağıdaki varsayımlar yapılmıştır. Tahrip edilen kamu araç ve iş makinalarının % 2.5’uğunun otobüs, % 7.5’uğunun minibüs, % 2.5’uğunun binek arabası, % 25’inin karayolu dışı damperli araç, % 47.5’uğunun iş makinası ve % 15’inin dizel kamyondan; özel araç ve iş makinalarının % 5’inin otobüs, % 25’inin minibüs, % 5’inin binek otomobili, % 20’sinin karayolu dışı damperli araç, % 25’inin iş makinası ve % 20’sinin dizel kamyondan oluştuğu varsayılmıştır. 

iii) Araç ve İş Makinalarının Ekonomik Değerleri 

Yeni olmayabilecekleri ve yıpranmış olabilecekleri gözönüne alınarak tamamen tahrip edilen araç ve iş makinalarından kaynaklanan zarar, bunların her birinin fiyatının yarısı kadar, kısmen tahrip edilenlerden kaynaklanan zarar ise bunların fiyatlarının yüzde 25’i kadar olarak alınmıştır. 

B. Karakol Maliyeti 

2000 Yılı Yatırım Programı’nda Jandarma Genel Komutanlığı’nın 22 adet hizmet binasının ortalama maliyeti, karakol maliyeti olarak alınmıştır. Kısmen tahrip olanlardaki kayıp, yenileme maliyetinin yarısı olarak kabul edilmiştir. 

Ek Tablo 1: Ayrılıkçı Terör Mensuplarının Tahrip ettiği Maddî Varlıklar ve Bu Nedenle Uğranılan Kayıplar 

NOT: 
2001 Yılı Nisan Ayı’na kadar verilen zarar, daha sonrası için bilgi edinilememiştir. 
Mutlu, 2002; 480’deki 2000 Yıllı Dolar’ı olarak ifade edilen maliyetler ABD Kentsel Yerler Tüketici Fiyat Endeksi kullanılarak 
2005 yılı Doları’na dönüştürülmüştür. 
2005 Yılı Ortalama Dolar kuru kullanılarak YTL’ye dönüştürülmüştür. 
Mutlu, 2002; 480’deki, sehven yanlış verilen tren vagonu maliyeti düzeltilmiştir.


C. Köprü Maliyeti 

Ortalama köprü maliyeti, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2000 yılı Yatırım Programı’ndaki 1128 adet köprünün ortalama maliyeti olarak alınmış, kısmen tahrip edilen köprülere verilen maddî zararın ortalama maliyetin yarısı olduğu 
kabul edilmiştir. 

D. Okul Maliyeti 

Köy ilkokullarının maliyeti GAP Master Plan Çalışması, Nihai Raporu’nun 3. Cildindeki Tablo 7’den alınmıştır. Tahrip edilen okulların yarısının 3 derslikli, yarısının 5 derslikli olduğu, her okul için ayrıca 1988 fiyatlarıyla 10000 dolar’lık donanım harcaması yapıldığı ve kısmen tahrip edilen okullarda maddî zararın, tarihî yenileme maliyetinin yarısı kadar 
olduğu kabu edilmiştir. 

E. Sağlık Ocağı Maliyeti 

GAP Master Plan Çalışması, Nihai Raporu’nun 3. Cildi’nin Tablo C.5’indeki A1 ve D1 tipi sağlık ocaklarının ortalaması, sağlık ocağı inşaat maliyeti olarak alınmış ve (1988 fiyatlarıyla) her sağlık ocağı için 15000 Dolar’lık donanım maliyeti ilave edilmiştir. Kısmen tahrip edilen sağlık ocaklarının maliyeti, donanım dahil, tarihî yenileme maliyetinin yarısı olarak alınmıştır. 

Bütün fiyatlar daha sonra 2005 Yılı fiyatlarına irca edilmiştir. 

F. Tren Vagonu Maliyeti 

Tren vagonu maliyeti, yeni olmayabilecekleri ve yıpranmış olabilecekleri gözönüne alınarak, 2000 Yılı Yatırım Programı’ndaki 1520 adet yük vagonunun ortalama maliyetinin yarısı olarak alınmış, kısmen tahrip olanlara verilen maddî zararın yenileme maliyetlerinin yüzde 25’i kadar olduğu kabul edilmiştir. 

G. Diğerleri (PTT, TEK; Cami) 

Diğerleri sınıfına giren tesislerden tamamen tahrip edilenlerin herbirinin maliyeti (2000 Yılı Fiyatlarıyla) 200 000 ABD Doları, kısmen tahrip edilenlerin herbirine verilen zarar ise 100 000 ABD Doları olarak alınmıştır. 


Ek: Tablo 2. Ayrılıkçı Terör Nedeniyle Güvenlik Harcamalarındaki Tahminî Artışa (2005 Yılı ABD Doları Olarak, Milyon Dolar)

a) Her yıl ilgili kuruluşun GSMH’dan aldığı payda uzun dönem ortalamasına görece gösterdiği pozitif sapma, ayrılıkçı terörle mücadele için harcanan ek kaynak olarak alınmış bu sapma cari fiyatlarla GSMH’ya çarpılarak TL olarak ifade edilmiş, çıkan miktar içinde bulunulan yılın ortalama kuruna çarpılarak ABD Dolar’ına dönüştürülmüştür.


KAYNAKÇA;


Campbell, H. and R. Brown [2007]. Benefit- Cost Analysis. Cambridge: 
Cambridge University Press. 
Çalışlar, Oral [2008]. “Doğuda Dindarlaşma Türkiye Ortalamasının 
Üstünde”, Cumhuriyet, 11 Mart 2008, 4. 
DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü [1998]. Maddelere Göre Dış Ticaret, 
1997. Ankara: DİE. 
DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü [1993]. Türkiye İstatistik Yıllığı, 1993. 
Ankara: DİE. 
DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü [1991]. İller İtibariyle Gayri Safi Yurtiçi 
Hasıla. Ankara: DİE. 
DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü [1989]. Genel Nüfus Sayımı: 
20.10.1985. Daimî İkametgâha Göre İç Göçler. Ankara: DİE. 
DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü [1985]. Genel Nüfus Sayımı, 
12.10.1980. Daimî İkametgâha Göre İç Göçler. Ankara: DİE. 
DPT: Devlet Planlama Teşkilatı (2007) Ekonomik ve Sosyal Göstergeler 
(1950- 2006). Ankara:DPT. 
DİE: Devlet Planlama Teşkilatı [2000]. 2000 Yılı Yatırım Programı. Ankara: 
DPT. 
DİE: Devlet Planlama Teşkilatı [1989]. Güneydoğu Anadolu Projesi 
Master Plan Çalışması: Master Plan Nihai Raporu, 4. Cilt. Ankara: DPT. 
Gramlich, Edward M. [1998]. A Guide to Benefit-Cost Analysis, 2nd ed. 
Long Grove, Ill.: Waveland Press. 
GAPİ: GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (1993). GAP Bölgesi’nde 
Toplumsal Değişme Eğilimleri Araştırması. Bölüm II, Ankara. TMM0B Ziraat 
Mühendisleri Odası. 
Güçlü, Abbas [2007]. “Genç Bakış”, Milliyet, 24.11.2007. 
HÜNEE: Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü [2006]. Türkiye 
Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması. Ankara: HÜNEE. 
Hürriyet [2005]. Konut Fiyatları Enflasyonu Katladı, 15 Kasım 2005, 
Internet, Hürriyet arşivi. 
Kışlalı, Mehmet [1996]. Güneydoğu: Düşük Yoğunluklu Çatışma. Ankara: 
Ümit Yayıncılık. 
MBMGM: Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü (2006). 
Kamu Hesapları Yıllığı, 1924- 2005. Ankara. MBBMKGM. 
MBBMKGM: Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü 
(1995). Bütçe: Gider ve Gerçekleşmeler (1924- 1995), gözden geçirilmiş 
2. baskı, sayı: 1995/5, Ankara. 
Mishan, E. J. and Euston Quah [2007]. Cost- Benefit Analysis, 5th ed.. 
London and New York: Routledge. 
Mutlu, Servet [2002]. Doğu Sorununun Kökenleri: Ekonomik Açıdan. 
İstanbul: Ötüken Neşriyat. 
TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi [2008]: TBMM Web Sitesi, Haber 
Portalı 15 Kasım 2007. 
TESEV: Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı [2006]. Türkiye’de 
Ülke İçinde Yerinden Edilme Sorunu: Tespitler ve Çözüm Önerileri. İstanbul. 
TESEV. 
TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu [2005]. Genel Nüfus Sayımı 2000. 
Göç İstatistikleri. Ankara. TÜİK. 
Van Governorate [2006]. Van Governorates. Review Document. 


DİPNOTLAR

1. En son tahminlerden birisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal 
Toptan’a aittir. Sayın Toptan 15 Kasım 2007 tarihinde Zonguldak’ın Devrek 
İlçesi’ne bağlı Eğerci Belde Belediye Başkanı’nı makamında ziyaretinde, 
“20 yılı aşan zaman içinde yapılan hesaplara göre Türkiye terörle mücadeleye 
yaklaşık 250 milyar Dolar kaynak aktarmıştır” demiştir [TBMM internet 
portalı], Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise 
Bozok Üniversitesi’nde düzenlenen Genç Bakış Toplantısı’nda “PKK Örgütü’nün 
ülkemize vermiş olduğu zarar 1984’den bugüne kadar yaklaşık 300 
milyar Dolar. Ülkemiz bu parayı başka şekilde kullansaydı, şimdi dünya 
ülkeleri içinde 7. sıradaydık” demiştir.[Güçlü, 2000]. 
2. Mutlu, 2002; 469-73. 
3. Campbell and Brown, 2007; 284-86, Gramlich, 1998; 67-70. 
4. Mishan and Quah, 2007; 201, 286- 87. 
5. Bu transferleri ekonomik maliyetlere dahil etmek çift sayım olurdu. 
6. Eski hesap yöntemi için bkz., Mutlu, 2002; 462. Eski hesap yöntemine 
göre yapılsaydı, tahminler, bu çalışmada olduğundan daha yüksek çıkacaktı. 
7. Milli Savunma Bakanlığı harcamalarına 1987’den bu yana Savunma Sanayi 
Müsteşarlığı harcamaları dahildir. 
8. Ayrılıkçı terörle mücadelede neden jandarma ve emniyet güçlerine ağırlık 
verildiğini 1990’ların başlarında Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutanı olarak 
görev yapmış olan Korgenaral Şadi Ergüvenç şöyle açıklamıştır. 
“PKK’ya bir taraf, bir savaşan taraf, görüntüsü verilmemesi için, bu işi tamamiyle 
bir iç güvenlik harekâtı şeklinde tutmak esastı. Savaş izlenimi 
verilmemeye çalışıldı”, bkz. Kışlalı, 1996;250-251. 
9. Kışlalı;183-186. Etkin mücadele şeklinin geliştirilmesinde sivil bir Amerikalı 
uzmanın etkili rolü olmuştur; bkz, Kışlalı, 1996; 185. 
10. Bkz., Org. Eşref Bitlis ile mülâkat Kışlalı, 1996; 237. Yine aynı eserde, zamanın 
Genel Kurmay Başkanı Org. Doğan Güreş ve Diyarbakır 2. Hava 
Kuvveti Komutanı Korgeneral Şadi Ergüvenç ile mülakatlar; sırasıyla ss. 
215-224 ve 250-254. Org. Güreş; jandarmaya bağlı “Özel Harekât” timlerinin 
oluşturulmasının 1991’den itibaren hız kazandığını ve timlerin önce 
bir alay, 1994’e gelindiğinde bir tümen oluşturduğunu ifade etmiştir, Kışlalı 
1996; 223. 
11. Pozitif sapmaların bir kısmı daha önceki negatif sapmaları bir ölçüde telafî 
edebilmek için kullanılmış, yani belli bir yılda kuruluşun aldığı fazla payın 
bir kısmı yaşanan kaynak sorunu nedeniyle daha önceki bütçelerde yeterli 
ödenek ayrılamamış bâzı faaliyetleri ve malzeme alımlarını finanse etmek 
için kullanılmış olabilir. Diğer bir deyişle de zaman içerisinde harcamalarda 
bir düzenleme yapılmış olabilir. Bu durumda, açıklanan yöntemle yapılan 
tahmin, ayrılıkçı terörün güvenlik harcamalarında yol açtığı gerçek artışın 
üzerinde olacaktır. Milli Savunma Bakanlığı dışındaki kuruluşların 
GSMH’da aldıkları payların gerek eğilim, gerek düzey olarak seyri gözönüne 
alındığında, bu düzenleme etkisinin fazla olmayacağı ve kullanılan 
yöntemin mâkul büyüklükler verdiği düşünülmektedir. 
12. Farkın küçük bir kısmı, daha önceki çalışmada harcamaların bir kısmının 
bütçe ödenekleri cinsinden olmasına karşın, bu çalışmada ödenekler değil 
fiilî harcamaların alınmış olmasından ileri gelmektedir. 
13. GAP için yapılan Master Plan’da üç farklı senaryo öngörülmüştür. Bunlardan 
en mütevazisi olan C Senaryosu için öngörülen kamu harcaması, 1988 
yılı sabit fiyatlarıyla 20.6 milyar TL, B Senaryosu için 22.4 milyar TL, en 
kapsamlı ve en iddialısı olan A Senaryosu için ise 28.8 milyar TL’dir. Bu 
harcamalar, 2005 yılı sabit fiyatlarıyla sırasıyla 40.6 milyar YTL, 44.2 milyar 
YTL ve 56.8 milyar YTL’dir. A Senaryosu için öngörülen harcama, 2005 
yılı sonuna kadar ayrılıkçı terörle mücadeleye ayrılan tahminî harcamadan 
sadece yüzde 8.2 daha fazladır. GAP için öngörülen kamu harcamaları için 
bkz. DPT, 1990; 9. 
14. Yakın tarihte bir gazetede çıkan bir yazıya göre, “üç milyon insan metropollere zorla (italik benim ) göç etmek zorunda kaldı”. Çalışlar, 2008; 4. 
15. Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün araştırmasında kapsanan bölge OHAL illeri 
olup; bunlar; Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, 
Mardin, Muş, Siirt, Tunceli, Van, Batman ve Şırnak’tır. 
16. HÜNEE, 2006; 59. 
17. HÜNEE araştırmasındaki dönemleme, Tablo 4’dekinden farklıdır. Dönemleme 1981- 1985, 1986- 1990, 1991-1995 ve 1996-2000 şeklindedir. Burada, DİE’nin dönemlemesi esas alınmıştır. Dolayısıyla dönemler itibariyle 
terör nedeniyle göç tahmininde, dönemleme farklılığından doğan küçük 
hatalar olmuş olabilir. 
18. TESEV, 2006; 6. 
19. İbid. 
20. Terör örgütü 1995 yılı ortalarına kadar, kırsalda yaşayan 5 bin vatandaşı 
öldürmüştür. Güvenlik güçleri tarafından can güvenliği sağlanamayan ya 
da bu algıya kapılan vatandaşlar köylerini; ve mezralarını boşaltmışlardır. 
Bir kısım yerleşim yeri ise, terör örgütü elemanlarının gizlendikleri ya da 
gizlenebilecekleri yerler olmaları nedeniyle güvenlik güçleri tarafından 
boşaltılmıştır. Kışlalı’nın, 1995 Temmuz’unda OHAL Valisi Ünal Erkan ile 
yaptığı bir mülâkatta Erkan, köylerin neden boşaldığı ve kim tarafından 
boşaltıldığı konusunda yanlış bir algılama olduğunu öne sürmüştür. 
Erkan’a göre “terör örgütü kırsaldan vatandaşların gitmesini istemez . Onları 
‘buradan ayrılmayın, sizi cezalandırırım’ diye tehdit eder. Kırsaldan kaçanların 
bir bölümü bundan dolayı ‘köyümüzü devlet boşalttı’ der… 
..310.000 kişi göçmüş. Bölgede tam manâsıyla boşalan 987 köy var. Biz 
prensip olarak köy boşaltmayız. Ama 2-3 haneli mezralar var. Onların güvenlikleri sebebiyle bağlı oldukları köylere yerleşmelerini, orada kendilerine 
kolaylık sağlayacağımızı söyler indiririz. 50-60-100 haneli yerlerde 
‘Burayı terk edin’ demeyiz. Köylü can derdine düşmüşse kaçar. Köylü kırsalda 
sürekli örgütü beslemek mecburiyetinde kaldığından bezmiştir. 
Her köye bir karakol kurma şansınız yok. O zaman örgütten kurtulmak için 
köyü terk eder.” Kışlalı, 1996; 264-265. 
21. HÜNEE, 2006; 61. 


***

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 3

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 3


V. Göçlerden Kaynaklanan Kayıplar 

Terör nedeniyle bölge içi ve bölge dışına yapılan göçler, iki tür doğrudan maliyet getirmiştir. Bunlardan birincisi, terör nedeniyle boşalan ya da boşaltılan kırsal yerleşmelerdeki üretim kaybı, ikincisi ise göçedenleri yeniden iskânın 
maliyetidir. Bu maliyetlerin nasıl hesaplandıkları ekte ayrıntılı olarak verilmiştir. 

Yapılan hesaplamalara göre 2005 yılı sonuna kadar göç nedeniyle, -birikimli-kırsal üretim kaybı 2005 Yılı fiyatlarıyla 16.32 milyar YTL’dir [Tablo 4]. Bu doğrudan bir kaynak kaybıdır. Göç olmasaydı kırsal kesimde bu miktarda bir katma değer yaratılmış olacaktı. 

Göç edenlerin, göç ettikleri yerlerde yeniden iskânları nın tahminî maliyeti 2005 Yılı fiyatlarıyla 2.98 milyar YTL olmuştur [Tablo 4]. Bunun nasıl hesaplandığı ekte açıklanmıştır. 

VI. Boşalan Yerleşmelere Geri Dönüşün Maliyeti 

Terör nedeniyle kırsal kesimden göçedenlerin bir kısmı 2000’den itibaren ortamın iyileşmesi nedeniyle ayrıldıkları köylere geri dönmüşlerdir. İçişleri Bakanlığı’na göre 2005 Yılı ortasına kadar 125539 kişi köye geri dönüş yapmıştır. Ekte nasıl hesaplandığı ayrıntılarıyla verilen köye dönüşün tahminî maliyeti 2005 Yılı fiyatlarıyla 305.2 milyon YTL’dir. 

VII. Ayrılıkçı Terörün Maddî Varlıklara Verdiği Zarar 

Ayrılıkçı terör çok sayıda araç ve iş makinaları, tren vagonu, köprü, karakol, okul, sağlık ocağı, cami ve benzeri maddi varlıkları, ya tamamen ya da kısmen tahrip etmiştir. 2001 Yılı Nisan sonuna kadar tahrip edilen maddî varlıkların 
bir listesi ve parasal olarak uğranılan kaybın büyüklüğü Ek Tablo 1’de verilmiştir. Maddî varlıklara verilen tahminî zarar, 2005 Yılı fiyatlarıyla, 223.5 milyon YTL’dir. 


Tablo 4: Ayrılıkçı Terörün Ekonomik Maliyeti 

NOT: 
2005 Yılı ortalama Dolar kuru kullanılarak elde edilmiştir. 
1 Dolar= 1.3408 YTL.


VIII. Ayrılıkçı Terörün Ekonomik Maliyeti 

2005 Yılı sonuna kadar ayrılıkçı terörün ekonomik maliyeti hem 2005 Yılı fiyatlarıyla YTL olarak, hem de ABD Doları olarak, harcama ve maliyet kategorileri itibariyle Tablo 4’te verilmektedir. Terörden ve terörle mücadeleden kaynaklanan can kaybı hariç toplam doğrudan ekonomik maliyet 72.34 milyar YTL, ya da 53.95 milyar Dolar’dır. 




IX. Ayrılıkçı Terörün Ekonomik Etkileri: Sonuç Gözlemleri 

Ayrılıkçı Terörün ekonomik sonuçları konusunda özetle aşağıdaki hususlar söylenebilir. 

i) Ayrılıkçı terörün Türkiye’ye önemli kaynak maliyeti olmuştur. 2005 yılı sonuna kadar terörün doğrudan ekonomik maliyeti olan 72.34 milyar YTL, ya da 53.95 milyar Dolar küçümsenecek bir rakam değildir. Dolaylı maliyetler de hesaba 
katıldığında tahminî toplam maliyet, bu rakamın çok üzerinde olabilir. 

2005 Yılı’ndan sonraki 2 yılı aşkın dönemde terörle mücadele kuşkusuz ekonomiye yeni maliyetler yüklemiştir. Bunlar da gözönüne alındığında Nisan 2008 sonuna kadar terörden ve terörle mücadeleden kaynaklanan doğrudan ekonomik maliyetin tahminî olarak 2005 Yılı fiyatlarıyla en fazla 100 milyar YTL, ya da 75 milyar Dolar olduğu söylenebilir.Bu rakamlar önemli olmakla birlikte, kamuoyunda dolaşan 250-300 milyar Dolar’a ulaşan söylentilerin çok altında, bunların yaklaşık dörtte biri düzeyindedir. 

ii) Terörle mücadeleden kaynaklanan güvenlik harcamalarındaki artış konsolide bütçe açıklarının gözardı edilemeyecek bir bileşeni olagelmiştir. Güvenlik harcamalarındaki tahminî artış, konsolide bütçe açıklarının yüzde 4.32 ile yüzde 24.55’i arasında oynamış daha çok da yaklaşık yüzde 10 düzeylerinde olmuştur. Bu rakamlar güvenlik harcamalarındaki artışların bütçe açıklarının esas olarak 
başka faktörlerden kaynaklandığını göstermektedir. 

iii) Kamu borçlanma gereğini artıran güvenlik harcamalarındaki artışların sığ malî piyasalarda reel faizlerin tırmanmasına katkıda bulunduğu yadsınamaz. Dolayısıyla tırmanan reel faizler nedeniyle özel sektörün, reel sektörde 
yatırım yapmaktansa, portföy yatırımlarına yönelmesinde, güvenlik harcamalarındaki artışların, büyük olmasa da, bir rolü olmuştur. 

iv) Terörün nedenlediği göç Doğu ve Güneydoğu’nun özelikle il merkezi durumundaki kentlerle, Batıda’ki büyük kentlerde, fizikî altyapı üzerinde büyük baskı oluşturmuş, daha uzun zamana yayılacak bazı altyapı yatırımlarının, 
daha kısa bir döneme sıkıştırılmasını gerektirerek, yerel yönetimlerin malî yapılarını bozmuştur. Göç edilen kentlerde gecekondulaşma ve kalabalıklaşma nedeniyle, yaşam kalitesi düşmüştür. Ayrıca göç terörü Batı’daki kentlere taşımış, buralardaki güvenlik sorunlarını artırmıştır. Güvenlik harcamalarındaki artışın bir nedeni sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil, Batıdaki kentlerde göç sonucu oluşan ortamda gelişen terörle mücadeledir. 

v) Ekonomik açıdan terörden en zararlı çıkan bölge; terörü besleyen ve teröre sahne olan bölgedir. Bu bölgede göç nedeniyle kırsal kesim birçok yerde boşalmış, üretim durmuş, kentsel kesimde ise terörün arzettiği risk nedeniyle 
konut dışında yatırım yapılamaz hale gelmiştir. Bu risk halen devam etmektedir. Bölge ekonomisi bir fasit daire içindedir. 
Bu fasit daireden çıkmanın birinci koşulu terörün durması ya da durdurulmasıdır. 

EK 

I. Boşalan ya da Boşaltılan Kırsal Yerleşmelerdeki Üretim Kaybı ve Bundan Kaynaklanan Dolaylı Kayıp Boşalan ya da boşaltılan yerleşmelerdeki üretim kaybının hesabında aşağıdaki yöntem kullanılmıştır. 

i) DİE’nin İller İtibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, 1987- 1994 adlı yayınından OHAL Bölgesi’ndeki 14 ilin 1987 Yılı Üretici Fiyatlarıyla 1989, 1990 ve 1991 yıllarındaki toplam tarımsal hasılası bulunmuş ve bunların aritmetik ortalaması 
alınmıştır. 

ii) Üç yılın ortalama hasılası 14 ilin 1990 Genel Nüfus Sayımı’ndaki kırsal nüfusuna bölünerek kişi başına tarımsal hasıla 
bulunmuş ve bu; Gayri Safi Millî Hasıla zımnî deflatörü kullanılarak, 2005 Yılı sabit fiyatları cinsinden ifade edilmiştir. 

2005 Yılı sabit fiyatlarıyla 1989-1991 dönemi için kırsal nüfus başına düşen ortalama tarımsal hasıla 1.2072 milyar TL’dir. Bu rakam 1990 yılı değeri olarak alınmıştır. 

iii) Her yıl için yüzde 1 verimlilik artışı olduğu varsayılarak 1980-2005 dönemindeki her yıl için 2005 yılı sabit fiyatlarıyla kişi başına tarımsal hasıla hesabedilmiştir. Yapılan hesaplamada kişi başına tarımsal hasıla 1980 yılı için 1.0923 milyar TL, 2005 yılı için, 1.4026 milyar TL olarak bulunmuştur. 

iv) Herhangi bir yılda kırsaldan göçeden bir kişi için 2005 yılına kadarki (2005 dahil), birikimli üretim kaybı hesaplanmıştır. 
Örneğin, 1980 yılında göç eden birinin 2005 yılına kadar birikimli üretim kaybı 32.30 milyar TL, 1995’te göç eden birinin ise 14.68 milyar TL’dir. 

v) Ayrılıkçı terör nedeniyle 2005’e kadar kırsaldan toplam göç olarak HÜNEE araştırmasındaki (2006; 6) 837200 kişi alınmıştır. Bu sayı 1980-2005 arasındaki yıllara dağıtılmıştır. 

vi) Kırsaldan göç yıllara dağıtılırken HÜNEE araştırmasında güvenlik nedeniyle göçün 5 yıllık dönemler itibariyle yüzde dağılımı kullanılmıştır (s.59, Tablo 5.6). Ancak, ilgili tabloda dönemler itibariyle göç yüzdelerinin toplamı 89.4 
olduğundan, dönemler arasındaki oranlar korunarak tablodaki yüzdeler 1.1186 ile çarpılmış ve yeni bir dönemsel dağılım elde edilmiştir. Toplam göç -837200- bu oranlar kullanılarak dönemlere dağıtılmış ve her dönemdeki göçün o dönem içindeki yıllara eşit sayıda dağıldığı varsayılarak yıllık göç hesabedilmiş tir. 1980 ve öncesi göçün tümünün (12174) 1980 yılında yapıldığı varsayılmıştır. 

vii) Her yılki göç sayısı o yıla ait kişi başına birikimli tarımsal üretim kaybına çarpılarak o yılki göçe ilişkin toplam birikimli üretim kaybı bulunmuştur. 

viii) Yıllık birikimli tarımsal üretim kayıpları toplanarak, 1980-2005 dönemi için 2005 Yılı sabit fiyatlarıyla toplam üretim kaybı hesap edilmiş tir. Çıkan rakam, 16.33 milyar YTL’dir. 

Güvenlik Nedeniyle Göç Edenlerin Yeniden İskan Maliyeti 

Güvenlik nedeniyle 2005 yılı sonuna kadar tahminî olarak 1096889 kişi göstermiştir. HÜNEE araştırmasına göre bunlardan 837200’i kırsaldan göçetmiştir (HÜNEE, 2006; 61). Geriye kalan 259689’u ise kentlerden göçetmiştir. Göçedenlerin yeniden iskan maliyetini tahmin edebilmek için hanehalkı büyüklüğünün bilinmesi gerekir. HÜNEE araştırmasına göre, göçedenlerin ortalama hanehalkı büyüklüğü 6.24 kişidir. Daha önce, 1990’ların başlarında yapılmış GAP Bölgesi’nde Toplumsal Değişme Eğilimleri Araştırması’na göre ise, hanehalkı büyüklüğü kırda 8.3, kentte 6.4, evren genelinde ise 7.4 kişidir (GAPİ,1993, Bölüm II; 260). HÜNEE araştırmasının 2005 yılında yapıldığı, göç eden nüfusun kent koşullarında daha az çocuk yapma eğiliminde olduğu, dolayısıyla araştırmanın ailelerin kente bir uyum sürecinden geçtikten sonraki durumlarını yansıttığı göz önüne alınacak olursa GAP Bölgesi’nde Toplumsal Değişme Eğilimleri Araştırması’nın göç edildiği tarihlerdeki durumu daha iyi yansıtıyor olması yüksek bir olasılıktır. Bu nedenle, hanehalkı büyüklüğü kırdan göçedenler için ise 6.4 olarak alınacaktır. Buna göre, kırdan tahminî olarak 100867, kentten ise 40576 hane güvenlik nedeniyle göç etmiştir. 

Göç eden hanelerin gittikleri yerlerde yerleştikleri konut tipi, kalitesi ve büyüklüğü hakkında bir bilgi bulunmamakla birlikte, eldeki verilerden bir tahmin yürütülebilir. HÜNEE araştırmasına göre, yeniden oturmuş hanelerin yerleştikleri OHAL Bölgesi’ndeki 14 ilde yatak odası başına 1-2 kişi düşen hanelerin yüzdesi 30.4, 3-4 kişi düşenlerin yüzdesi 47.1, 5-6 kişi düşenlerin yüzdesi ise 15.3’tür. OHAL Bölgesi dışına ağırlıklı olarak göç edilen 10 ilde ise, bu yüzdeler sırasıyla 72.3, 24.6 ve 3’tür. 14 ilde yatak odası başına düşen ortalama kişi sayısı 3.4, 10 ilde ise 2.1’dir. 14 ilde oturulan konutların 
yüzde 55.3’ünde zemin beton, yüzde 14.9’unda toprak, 10 ilde ise sırasıyla yüzde 26.0 ve yüzde 0.5’tir (HÜNEE, 2006; 36). 

Bu veriler ve özellikle kırdan göçenlerin ekonomik durumları gözönüne alındığında yeniden yerleşmenin büyük oranda gecekondu tipi konutlarda, bir kısmının ise daha yüksek standartta olduğu söylenebilir. Kırdan göçedenlerin bir 
kısmının gecekondudan daha yüksek standartta konutlarda, kentten göç edenlerin bir kısmının da gecekondu tipi konutlara yerleşmiş olmaları olasıdır. Bunların birbirini götürdüğü varsayılarak bu çalışmada kırdan kente göç edenlerin tamamının gecekondu tipi konutlarda, kentten göçedenlerin de daha yüksek standartta, sosyal konut tipi konutlara yerleştikleri kabul edilmiştir. 

Toplu Konut İdaresi’nin 2005 Yılı’nda Diyarbakır, Bursa, Bilecik ve Ankara Esenboğa’da ihale ettiği toplu konutların altyapı hariç metrekare maliyeti 226.22 YTL ile 280.74 YTL arasında değişmektedir. Maliyet altsınır olan 226.22 YTL 
kentten göç edenlerin yerleştikleri konutların metrekare maliyeti olarak alınır, bunun üçte- biri oranında altyapı maliyeti olduğu varsayılır ve konutların 120 metrekare olduğu kabul edilirse, kentten göç eden hanelerin yerleştikleri konut maliyetinin, 2005 Yılı fiyatlarıyla 36195 YTL olduğu ortaya çıkar. Buna göre kentten göç edenlerin tahminî yeniden iskan maliyeti 1468 milyon YTL olmuştur. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 2

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 2 


III. Güvenlik Harcamaları 

Ayrılıkçı terörün niceliksel olarak hesabedilebilecek en büyük maliyeti güvenlik harcamalarındaki artıştan kaynaklanmıştır. 
Burada ele alınan güvenlik harcamaları zaman içindeki seyirleri istatistikî olarak izlenebilen Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı harcamalarıdır. Ayrılıkçı terör nedeniyle Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nde ve Milli İstihbarat Teşkilatı harcamalarında da olası artışlar olmuştur; ancak elde veri bulunmadığından, bunlar maliyet hesaplarına dahil edilememiştir. 

İzlenebilen güvenlik harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla [GSMH]’daki paylarının 1960’dan bu yana seyirleri Tablo 1’de verilmiştir. Güvenlik harcamalarından en büyük payı, Milli Savunma Bakanlığı alagelmiştir7. 

Milli Savunma Bakanlığı harcamalarının payı 1960’ların ortalarından itibaren azalmaya başlamış ve 1970-74 döneminde GSMH’daki payı ortalama, yüzde 2.58’e inmiştir. Bu azalmada, dünya siyasetinde Doğu ve Batı Blokları arasındaki ilişkilerdeki tedricî yumuşamanın ve Türkiye’nin 1960’ların ortalarından itibaren Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne açılımının rolü olmuş olabilir. 1975-84 döneminde Bakanlığın harcamalarının payı tekrar düşmeye başlamış ve 1987’de bir dip noktasına ulaşmış ve bu tarihten itibaren tekrar artmaya başlamıştır. Bu artış eğilimi özellikle 1999-2002 arasında çok belirgin olmuştur. Bu eğilim Türk Ordusu’nun Yeni Strateji Konsepti’yle uyumludur. 



İçişleri Bakanlığı’nın GSMH’dan aldığı pay Milli savunma Bakalığı’nınki gibi, 1960-74 arasında görece yüksek olmuş, 1975-1986 arasında tedricî olarak düşmüş, 1986’dan sonra, PKK terörünün artışına paralel olarak yükselmiştir. 
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün GSMH’dan aldığı pay 1960-1969 arası görece düşük olmuş, 1970’lerin başından itibaren kentlerde artan terör ve iç karışıklık olaylarıyla birlikte artmıştır. 12 Eylül 1980’den sonra gelen göreli sûkunetin 
etkisiyle, Müdürlüğün GSMH’dan aldığı pay bir süre düşük kalmış, 1989’dan itibaren artan PKK terörüne paralel olarak, radikal bir şekilde artmıştır. Jandarma Genel Komutalığı’nın GSMH’dan aldığı pay da 1980’den sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’nün aldığı paya bir paralellik göstermiştir. Türkiye’nin iç ve dış güvenlik durumunda, ayrılıkçı terör dışında, harcamalarda bir artış gerektirecek bir değişiklik olmadığına, hattâ Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Doğu Bloku’nun çökmesiyle dış tehdit azalmış bile olduğuna göre, güvenlik harcamalarındaki artışların, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın harcamalarındaki artışların, doğrudan doğruya ayrılıkçı terörle mücadeleden kaynaklandığı açıktır8.

Güvenlik harcamaları ancak 1980’lerin sonunda artmaya başlamıştır; çünkü terörün gerçek boyutunun algılanmasında ve etkin mücadele şeklinin anlaşılmasında geç kalınmıştır9. 

Uzun bir süre PKK küçümsenmiş ve zamanın başbakanı tarafından bile, “bir avuç çapulcu” olarak nitelendirilmiştir. PKK’ya karşı ciddî yapılanma 1991’den hız kazanmış, mücadele için gerekli donanım bu tarihten itibaren edinilmiştir. Örneğin Bölge’deki birliklerdeki gece görüş gözlüğü sayısı 1987’de sadece 327 iken 1992 Haziran’ında 1410’a, helikopter sayısı 20’den 117’ye çıkarılmıştır. 

Ayrılıkçı terör nedeniyle güvenlik harcamalarındaki artışı tahmin edebilmek için, her kuruluşun GSMH’daki payının görece bir istikrar arzettiği 1975-1984 dönemindeki yıllık paylarının aritmetik ortalaması hesabedilmiş, 1985’ten bu 
ortalamadan pozitif sapmalar, terörle mücadeleden kaynaklanan ek güvenlik harcaması, diğer bir deyişle terörün güvenlik maliyeti olarak alınmıştır. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın 1990’dan itibaren GSMH’dan aldıkları payların daha önceki yıllara görece çok belirgin olarak artmaları ve bu artışların, ayrılıkçı terör örgütüne karşı verilen mücadelenin yoğunluğundaki artışa paralellik göstermesi nedeniyle, bu artışların terörle mücadeleden kaynaklandığı hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kadar açıktır. Milli Savunma Bakanlığı’nın GSMH’dan aldığı payın uzun dönem ortalamasına görece gösterdiği pozitif sapmaların, bazılarının daha önceki yıllardaki negatif sapmaları telafi edecek nitelikte oldukları söylenebilir. Ancak, özellikle 1997-2002 arasında Bakanlığın aldığı payın belirgin şekilde artması önceleri terörle fiilî mücadele, 2000’den sonra ise fiilî mücadele yanında, daha etkin mücadele yöntemlerinin getirdiği ek harcamalardan kaynaklanmış olması büyük bir olasılıktır. 

Bakanlığın harcamalarındaki uzun dönem ortalamasına göre artışların büyük bir bölümü bu dönemde olmuştur ve doğrudan doğruya terörle mücadeleyle ilişkilidir. 


Tablo 2: Ayrılıkçı Terör Nedeniyle Güvenlik Harcamalarındaki Tahminî Artış 
(2005 Yılı YTL’si Olarak Milyon YTL) 

NOT: 
a) Ayrılıkçı terörle mücadele nedeniyle harcamalardaki yıllık artışlar, Gayri Safi Millî Hasıla Deflatörü kullanılarak 2005 Yılı 
YTL’sine irca edilmiştir. 
KAYNAK: 
Gayri Safi Milli Hasıla Deflatörü için: DPT, 2007;11. 
Ayrılıkçı terör nedeniyle güvenlik harcamalarındaki artışlarla ilgili tahminler Tablo 2 ve Ek Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2’ye göre ayrılıkçı terörle mücadele 2005 yılı sonuna kadar 2005 Yılı fiyatlarıyla Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden, Türkiye’ye 52.5 milyar YTL doğrudan maliyet getirmiştir. Bu gerçek bir kaynak maliyetidir. 


Daha önceki çalışmada izlenen yöntemle yapılan tahmine göre, terörle mücadelenin güvenlik harcamalarına getirdiği ek doğrudan yük ise, 2005 yılı 
Sabit Dolar’ı cinsinden, 1999 sonuna kadar 16.06 milyar Dolar, 2005 yılı sonuna kadar 32.01 milyar Dolar’dır. Önceki çalışmada, 1999 yılı sonuna kadarki doğrudan maliyet, 2000 sabit ABD Dolar’ı cinsinden 14.71 milyar Dolar’dı. Aradaki fark, temelde harcamaların farklı yılların Dolar’ı cinsinden ifade edilmesinden kaynaklanmakta dır 12. 

Tablo 2’deki tahminlerden aşağıdaki hususlar açıkça görülmektedir. 

i) Milli Savunma Bakanlığı’nın harcamalarında, özellikle 1999-2003 arası, uzun dönem ortalamalara görece, hatırı sayılır artışlar olmuştur. Bu sonuç terörle mücadeleye verilen önemi yansıtmaktadır ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konuşunun siklet merkezinin değişmesi ve Güneydoğu’ya kaydırılmasıyla da uyumludur. 

ii) Terörle mücadele daha çok iç güvenlik kuruluşlarının harcamalarını artırmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı parasal maliyet açısından, terörle mücadelenin yükünü paylaşmışlardır. Emniyet Genel Müdürlüğü harcamalarındaki büyük artışın kısmen, terörün kentlere, özellikle de büyük kentlere, sıçramasından ve terörist örgütün kentlerdeki yandaşlarının hareketleriyle mücadelenin bir sonucu olması olasıdır. 

iii) Terörle mücadele 1990’larda gittikçe artan ve ancak 2000’lerin ortalarına doğru azalmaya başlayan bütçe açıklarına katkıda bulunmuştur. Ancak bu katkı, terörle mücadelenin maliyetini birkaç yüz milyar Dolar olduğunu savlayanların zımnî olarak atfettikleri katkının oldukça altındadır. 

Ayrılıkçı terörle mücadelenin bütçe açığına katkısı, bütçe açığının bir oranı olarak 1990’da yüzde 4.32 ile 2005’te yüzde 24.55 arasında oynamış, çoğu yıllar yüzde 8 ile yüzde 14 arasında kalmıştır (bkz. Tablo 1, sütun VIII). Ayrılıkçı terörle mücadelenin parasal boyutunun kamuoyunda ifade edilen rakamların yaklaşık beşte- biri düzeyinde olması bunun önemsiz bir büyüklük olduğu anlamına gelmemektedir. 

Ortaya çıkan büyüklükler; ülkenin maliyesi ve kalkınma ihtiyaçları gözönüne alındığında asla küçümsenmeyecek boyutlardadır. Terörle mücadele için 2005 yılı sonuna kadar harcanan kaynaklarla GAP bitirilebilir 13, yaklaşık 6000 kilometre otoyol ya da Ankara-Sivrihisar arasındakine benzer, aynı standartta, 16000 kilometre bölünmüş yol yapılabilirdi. 

IV Ayrılıkçı Terörün Nedenlediği Göçler Ayrılıkçı terörle mücadele sadece güvenlik harcamalarında artışlara neden olmamış, büyük bir göç dalgasına yol açmış, bu da önemli maddî kayıplar getirmiştir. 

Göçten kaynaklanan maddî kayıpları tahmin edebilmek için, herşeyden önce kaç kişinin terör nedeniyle göç ettiğinin bilinmesi gerekir. Bu konuda da kamu oyunda çeşitli rakamlar, dolaşmakta, bazı tahminlere göre göç sayısı üç milyona 
ulaşmaktadır14. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü [HÜNEE]’nün yaptığı araştırmaya göre ise, 2005 yılına kadar terör nedeniyle Bölge’den toplam 937.7 bin ile 1 milyon 200 bin arasında kişi; Bölge’deki kırsal alandan 
ise 728 bin ile 946 bin arasında kişi göç etmiştir15. Toplam göç, il içi ve il dışına göçler konusunda en güvenilir rakamlar Devlet İstatistik Enstitüsü [DİE]’nün, şimdiki adıyla Türkiye İstatistik Kurumu [TÜİK]’nun, Genel Nüfus Sayımlarına dayanarak verdiği rakamlardır. 

Ancak, Genel Nüfus Sayımlarına dayanan veriler sadece 1975-1990 arası için mevcuttur. 1997 Nüfus tespiti çalışmasında göçe ilişkin sorular bulunmadığı için 1990-1995 arası için herhangi bir göç verisi yoktur. 1995-2000 arası için TÜİK’in bir tahmini bulunmaktadır. 
Genel Nüfus Sayımlarına ve 1995-2000 arası için TÜİK verilerine dayanan göç verileri Tablo 3’tedir. Tablodaki, 1990-1995 arasındaki göç verileri, 1985-1990 arasında göçlerin, 1980-1985 ile 1985-1990 dönemleri arasındaki artış hızlarında arttıkları varsayımına dayanarak türetilmiştir. 
2000 sonrasında terör nedeniyle göç önemli olmadığından, bu dönem için göç tahminleri yapılmamıştır. 


Tablo 3: Olağanüstü Hal (OHAL) Bölgesi’ndeki 14 İlden 
Dönemler İtibariyle Göç, 1975-2000



NOT: 
a) 1985-1990 dönemi göç için basılı kaynak bulunmamaktadır. İlgili veriler, 1990’ların başlarında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde Profesör Dr. Ayşe Gedik tarafından bir bilgisayar çıktısı olarak DİE’den alınan 1990 Genel Nüfus Sayımı Daimî İkametgaha Göre İç Göçler’den temin edilmiştir.Sayın Dr. Gedikten alınan çıktı kişisel arşivimdedir. 
b) 1990-1995 dönemi için göç sayısı, 1985-1990 arası göç sayısının 1980-1985 ve 1985-1990 dönemleri arasındaki artış hızında artırılmasıyla bulunmuştur. 
c) 1985 öncesi göçün tamamen terör dışı nedenlerle olduğu, 1985 sonrasında terör dışı nedenle yapılan göçün 1975-1980 ve 1980-1985 ortalaması büyüklüğünde devam ettiği varsayılarak, 1985 sonrası her dönemin göç sayısından bu ortalama göç sayısı çıkartılarak bulunmuştur. 
d) Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü [HÜNEE]’nün, 2006 yılındaki çalışmasında verilen, her dönem için terör nedeniyle yapılan göçün toplam göçe oranı V’inci sütundaki sayıyla çarpılarak bulunmuştur. 
VERİ KAYNAKLARI: 
DİE,1985, 1989; TUİK, 2005; HÜNEE; 2006. 



1985’ten önce terör nedeniyle göç yok denecek kadar azdır. HÜNEE’nin araştırmasındaki verilere göre güvenlik nedeniyle göç, 1980 öncesi dönem için toplam göçün yüzde 0.7’si, 1981-1985 dönemi için yüzde 6.1’dir16. 1985-1990, 
1990-1995, 1995-2000 dönemleri için ise sırasıyla yüzde 29.2’si, yüzde 47.2’si ve yüzde 5.1’dir17. 

Tablo 3’te terör nedeniyle göç için iki farklı tahmin yer almaktadır. Birinci tahminde (tahmin A) 1985 öncesi göçlerin ekonomik, sosyal, ailevi ve bireysel nedenlere dayandığı, terör nedeniyle göç olmadığı ya da ihmal edilebilir düzeyde olduğu, 1985 sonrasında terör dışı nedenlerle yapılan göçün 1975-1980 ve 1980-1985 dönemleri ortalaması düzeyinde devam ettiği varsayılarak, 1985 sonrası her dönem için, toplam göçten bu ortalama rakam çıkarılarak terörden kaynaklanan göç rakamlarına ulaşılmıştır. Bu tahmine göre 1985-2000 arasında Bölge’deki toplam göç, Bölge’deki il içi ve il dışına göçler toplamı, 2394146 dır. Terörden kaynaklanan göç toplamı bunun yüzde 45.8’i olup, 1096889’dur 
[Tablo 3, sütun VI]. HÜNEE araştırmasındaki terör nedeniyle yapılan göçlerin, toplam göçe oranı kullanılarak yapılan ikinci tahminde, Tahmin B’de ise, terör kaynaklı göç terör nedeniyle 1975-2000 arası için toplam 738080, 1985-2000 
arası için ise 709021’dir [Tablo 3, Sütun VII]. Terör kaynaklı göç için yapılan bu ikinci göç tahmini, HÜNEE araştırmasında kırdan yapılan göçlerin alt sınırına yaklaşık olarak eşittir. 

Birinci tahmin ise HÜNEE’nin araştırmasındaki terör kaynaklı toplam göçün üst sınırından yaklaşık 104 bin daha azdır. HÜNEE araştırmasında kırsal alandan yapılan göçün alt sınırının burada ikinci tahmindeki toplam göçe yaklaşık 
olarak eşit olması ve birinci tahmindeki toplam göçün de HÜNEE çalışmasındaki güvenlik nedeniyle toplam göçün alt ve üst sınırlarının ortasında olması gözönüne alınarak, birinci tahminin daha sağlıklı olduğu düşünülmüş ve Bölgede terör nedeniyle toplam göçün 1096.9 bin olduğu kabul edilmiştir. 

Bu rakam HÜNEE araştırmasında güvenlik nedeniyle göç toplamı için yapılan nokta tahminine, 1077.4 bine, yaklaşık olarak eşittir. Aradaki fark sadece 19.5 bindir. Güvenlik nedeniyle toplam göçün önemli bir bölümü kırsal alanlardan kaynaklanmıştır. Kırsal alan kaynaklı göçün büyüklüğü konusunda farklı veriler ve tahminler vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi[TBMM]’nin bu konuda oluşturduğu araştırma komisyonunun 1998’de yayınladığı rapora göre 
1997 yılı itibariyle, 905 köy ve 2523 mezra boşalmış ya da boşaltılmış ve bu yerleşimlerden 378335 kişi göçetmiştir18. İçişleri Bakanı’nın bir soru önergesi üzerine TBMM Genel Sekreterliği’ne 8 Ağustos 2005’te sunduğu yanıtta ise, Köye dönüş ve Rehabilitasyon Projesi [KDRP] çerçevesindeki başvurulara dayanarak yapılan yapılan hesaplamalara göre güvenlik nedeniyle 939 köy ve 2019 mezra boşalmış ve 355803 kişi göçetmiştir19.Yerleşmelerden bir kısmı güvenlik güçleri tarafından boşaltılmış, bir kısmı ise terör örgütünün kırsal kesimde yaşamı zorlaştırması ve tehlikeli hale getirmesi nedeniyle boşalmıştır 20. 

Güvenlik nedeniyle kırsaldan göç sayısı konusunda yukarda verilen rakamlar, sadece tamamen boşalan ya da boşaltılan yerleşmelere ilişkindir. Tamamen boşalmayan kırsal yerleşimlerden de göç olmuştur. Bu nedenlerle, verilen göç 
sayıları asgari rakamlardır ve gerçek göçü yansıtmaktan uzaktır. HÜNEE’nin araştırmasına göre güvenlik nedeniyle kırsaldan göç, daha önce de sözedildiği gibi, 728 bin ile 946 bin arasındadır. Nokta tahmini ise 837.2 bindir21. Bu çalışmada; verilen son rakam, 837.2 bin, kırsaldan güvenlik nedeniyle yapılan göç sayısı olarak alınmıştır. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 1

AYRILIKÇI PKK TERÖRÜNÜN EKONOMİK MALİYETİ BÖLÜM 1 



Servet MUTLU* 
* Prof. Dr., Başkent Üniversitesi, İktisat Bölümü 
Özel Rapor 12 Mart 2013


I. Giriş 
ÖZEL RAPOR 
21. YÜZYIL 
TÜRKİYE ENSTİTÜSÜ 
Özel Rapor 12 Mart 2013 

Bindokuzyüzseksekdörtten beri devam eden ayrılıkçı PKK terörünün Türkiye’ye önemli ekonomik maliyeti olmuştur. Güvenlik harcamalarındaki 
artış, fizikî varlıkların tahribi, boşalan ya da boşaltılan köylerde atıl kalmış kaynakların aksi halde getirebilecekleri getiri, terör nedeniyle göç edenlerin ve 
köye dönüş yapanların yeniden yerleşimi için harcanan kaynaklar, ölen ya da yaralananların ölüp ya da yaralanmasalardı üretime yapabilecekleri katkı terörün ekonomik maliyetleri arasındadır. 

Terörün Türkiye’ye maliyeti konusunda çok çeşitli tahminler ileri sürülmüştür. 

Dayanak noktaları, nasıl yapıldıkları belirtilmeyen bu tahminlerden kimi 250-300 milyar Dolar’a kadar çıkabilmektedir1. 
Daha önce nesnel verilere dayanarak yapılan bir çalışmada, 1999 yılı sonuna 
kadar olan dönemde terörün ekonomik maliyetinin yaklaşık 2000 Yılı Dolar’ıyla 
18 milyar Dolar olduğu tahmin edilmiştir2. Aradan geçen zaman içinde, terörün 
maliyeti artmış, dolayısıyla yeni bir tahmine ihtiyaç duyulmuştur. 

Bu çalışma 1984-2005 dönemi için yeni bir tahmin yapmaya yöneliktir. 2005 
sonrası için veri kısıtı nedeniyle bir çalışma yapılamamıştır. 

Yazar Hakkında 

Servet Mutlu 1995-1997 yılların arasında Ege Üniversitesi’nde dekan yardımcısı ve İktisat bölümü başkanı olarak görev almıştır. 1998- 2007 yılların 
arasında Başkent Üniversitesi’nde İktisat bölüm başkanlığı yapmış, 1998’den bu yana fakülte yönetim kurulu üyeliği ve 2007 yılından beride Senato 
üyeliği yapmaktadır. 

Prof. Dr. Servet Mutlu; 
“Doğu Sorununun Kökenleri” (2003) kitabının ve “Ayrılıkçı PKK Terörünün Ekonomik Maliyeti” (2008), 
“Türkiye Ekonomisi ve IMF Politikaları” (2003), “Devlet ve Doğu” (1999), “The Turkish Central Place Hierarchy: Its Structure 
and Some of its Determinants” (1988), “The Economic Cost of Civil Conflict in Turkey” (2011), “Ethnic Kurds in Turkey: 
A Demographic Study” (1996), “Late Ottoman Population and Its Ethnic Distribution” (2007), “Population of Turkey: By Ethnic 
Groups and Provinces” (1995) gibi önemli makalelerinin yazarıdır. 


Çalışmada terörün yoğunlaştığı Doğu ve Güneydoğu illerinin terör nedeniyle 
uğradığı dolaylı ekonomik kayıplara, özellikle yüksek risk ortamı nedeniyle 
buralarda yatırımların azalmasından kaynaklanan kayıplar konusuna girilmeyecektir; 
çünkü ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gelişme evresinde Doğu 
ile Batı arasında artan ekonomik yatırım hacmi farklılıklarının ne kadarının dışsal 
ekonomilerin Batı’da belli birkaç merkezde yoğunlaşması ve işletme ve kent 
bazında ölçek ekonomileri gibi nedenlerden, ne kadarının Doğu’daki risk ortamından kaynaklandığını ayrıştırmak güç, hattâ mevcut veriler bağlamında olanaksızdır. 

II. Ekonomik Maliyet ve Tahmin Yöntemi 

Ekonomik maliyet; bir faaliyeti gerçekleştirmek için kullanılan kaynakların 
fırsat maliyetlerinin toplamıdır. Terörle mücadele bağlamında iki tür ekonomk 
maliyetten sözedilebilir: i) doğrudan maliyetler ve ii) dolaylı maliyetler. Doğrudan ekonomik maliyetler; ayrılıkçı terör olmasaydı toplumun katlanmak durumunda kalmayacağı maliyetlerdir. Bunların en önemlileri artan güvenlik 
harcamaları, mal ve cana verilen zarar ve kayıp, özellikle kırsal kesimde terörden kaynaklanan göç nedeniyle uğranılan üretim kaybı ve göç eden nüfusun yeniden iskân maliyetidir. Dolaylı maliyetler ise terörün bir yan ürünü olan maliyetlerdir. 
Bunlar arasında artan risk nedeniyle bölgeden ve ülkeden sermaye 
kaçışı, becerili emek göçü ve terörle mücadeleye ayrılan kaynakların aksi halde, 
yani terörle mücadelede kullanılmasalardı, getirebilecekleri getiridir. 
Bu çalışmada can kaybı ve insana verilen fizikî zara dışındaki doğrudan maliyetler ele alınmıştır. Her ne kadar bâzı kamu projelerinde, fayda-maliyet analizi yapılırken, insan hayatı için bir ekonomik değer hesabı yapılıyorsa da3,bu maliyetler, hem hesap yöntemi bakımından tartışmalı4 olduklarından, hem de ölenlerin hayatı ve yaralananların kendilerinin ve yakın çevrelerinin katlandığı maddî, psikolojik ve sosyal maliyetler yanında bir bakıma önemsiz kaldıklarından, ekonomik maliyet hesaplarına dahil edilmemiştir. 

Ekonomik maliyetler bütçesel maliyetlerden farklıdır. Doğrudan ekonomik 
maliyetlerden bazıları, örneğin terörden kaynaklanan göç nedeniyle kırsal kesimde uğranılan üretim kaybı, bir bütçesel maliyet değildir. Öte yandan, bazı 
bütçesel maliyetler de birer ekonomik maliyet değildirler. Örneğin, Köye Dönüş 
ve Rehabilitasyon Projesi [KDPR] çerçevesinde verilen, vatandaşın terör nedeniyle uğradığı kaybı telafi edici tazminatlar5 birer bütçesel maliyettir, fakat ekonomik maliyet değildir. 

Daha önceki çalışmada, toplam ekonomiye maliyet içinde, payı küçük olan 
birkaç harcama ve kayıp kalemi dışındaki tüm harcama ve kayıplar önce Türk 
Lirası cinsinden hesap edilmiş, bunlar cari yılın yıl ortası TL/Dollar kuru kullanılarak Dolar’a çevrilmiş ve bu Dolarlar, Amerika birleşik Devletleri kentsel yerler tüketici fiyat endeksi kullanılarak 2000 yılı sabit Doları’na irca edilmiştir. 
Ancak, Dolar’ın son birkaç yıldır TL karşısında değer kaybetmesi nedeniyle, bu 
hesap yönteminin gerçek maliyetleri yansıtmayacağı düşünülmüş ve bir başka 
tahmin yöntemi kullanılmıştır 6. 

Yeni yöntemde, istisna teşkil eden ve toplam maliyet içinde önemsiz bir yer 
tutan maliyetler dışında tüm maliyetler TL cinsinden hesap edilmiş ve her yıla 
ilişkin maliyetler Gayri Safi Millî Hasıla deflatörü kullanılarak 2005 yılı sabit 
fiyatları cinsinden ifade edilmiştir. Bu şekilde ifade edilen maliyetler 2005 yılı 
ortalama Dolar kuru kullanılarak 2005 Yılı sabit Dolar’ı olarakta ayrıca verilmiştir. 

21.YYTE; Türkiye ve dünyadaki millî güvenlik stratejileri, ekonomi, hukuk, enerji/enerji güvenliği, nükleer enerji/ nükleer silahlanma, enformasyon/bilgi iletişimi, anayasal düzen, hukuk, adalet, düşük yoğunluklu çatışma (terör ve terörizm), teostratejik araştırmaları demokrasi ve sivil toplum arastırmaları gibi işlevsel ana konular ile, çevre/Türk Dünyası ülkeleri ve küresel/bölgesel güçler ile uluslararası örgütlerdeki gelişmeleri izlemek, bu gelişmeleri Türkiye’nin milli menfaatleri ve ulusal güvenlik gerekleri, doğrultusunda incelemek ve bu alanlarda ciddî çalısmalar yaparak alternatif politika, strateji, program ve projeler üretmek amacıyla 01 Aralık 2005'de kurulmuştur. 21.YYTE’de kurulma amacına uygun olarak aşağıdaki araştırma gurupları kurulmuştur. 

n Anayasal Düzen, Hukuk, Adalet Araştırma Gurubu 
n Bio ve Gen Teknolojileri Araştırma Gurubu 
n Teostrateji Araşırmaları Gurubu 
n Millî Güvenlik Stratejileri Arastırma Gurubu 
n Enerji ve Enerji Güvenligi Araştırma Gurubu 
n Düşük Yoğunluklu Çatısma (Terör ve Terörizm) Araştırma Gurubu 
n Enformasyon ve İnternet Teknolojileri Araştırma Grubu 
n Ekonomi ve Küreselleşme Araştırma Gurubu 
n Rusya Araştırma Gurubu 
n Amerika Araştırma Gurubu 
n Avrupa Birliği Araştırma Gurubu 
n Avrasya-Türk Dünyası Araştırma Gurubu 
n Orta Doğu Araştırma Gurubu 
n Balkanlar-Kıbrıs Araştırma Gurubu 
n Çin-Uzakdoğu Araştırma Gurubu 
n Orta Asya Araştırmalar Merkezi 
n Rus Slav Araştırmalar Merkezi 
n Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi 
n Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmalar Merkezi 
n Amerika Araştırma Merkezi 
n Avrupa Birliği Araştırmalar Merkezi 
n Güney Kafkasya – İran – Pakistan Araştırmalar Merkezi 
n Asya – Pasifik Araştırmalar Merkezi

***
Tablo 1: Güvenlik Harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) İçindeki Payları, 
Bu Payların Harcamaların Uzun 
Dönem Eğiliminden Pozitif Sapmaları ve Sapmaların Konsolide Bütçe Açığına Katkısı, (%) 

NOT: 
a) Beş yıllık ortalama ; yıllık paylar toplamının aritmetik ortalamasıdır. 
b) 1975-79 ve 1980-84 dönemlerine ilişkin beşer yıllık ortalamaların aritmetik ortalamasıdır. 
c) Milli Savunma Bakanlığı harcamalarına 1987’den itibaren Savunma Sanayi Destekleme Fonu dahildir. 
VERİ KAYNAKLARI: 
Kesinleşmiş güvenlik harcamaları için: MBBMKGM, 1995; MBMGM, 2006; GSMH, Konsolide Bütçe açıkları ve Savunma 
Sanayi Destekleme Fonu için: DPT, 2007.

Güvenlik harcamaları dışındaki maliyet hesaplarına temel olan verilerin nasıl türetildikleri ve faydalanılan kaynaklar EK’te verilmiştir. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

2 Ocak 2019 Çarşamba

Terörle Mücadelenin Ekonomik Maliyeti veya 300 milyar Dolar Safsatası,

Terörle Mücadelenin Ekonomik Maliyeti veya 300 milyar Dolar Safsatası,


Hikmet  21 Nisan 2010


Düşük Yoğunluklu Çatışma-terör, devletler için çok pahalı bir mücadele türüdür. Ülkemiz 1984’den 1999’a ve 2003’den 2010’a kadar süren terör ile mücadele sürecinde çok büyük insani ve mali kayıplar vermiştir.
Türkiye'nin PKK ile mücadelesi ülkemizin ekonomik kalkınmasına çok ağır darbeler vurmuştur. Türkiye, kalkınmasında ve halkının refahında kullanabileceği birçok kaynağı terör ile mücadeleye ayırmak zorunda kalmıştır.

Türkiye'nin PKK ile mücadelede harcadığı paranın ve yan maliyetler çok büyük olmakla beraber ne yazık ki siyaset, medya ve akademik camianın terörle mücadeleye harcanan para konusunda kendisini sokak efsanelerine kaptırdığı görülmektedir. Terörle mücadele sürecinde harcanan paranın 100 milyar Dolar civarında olduğu 1996 senesinden bu yana söylenir. 2003 sonrasında 300 milyar hatta 1000 milyar Dolar gibi rakamlar bakan seviyesindeki yetkililer tarafından dile getirilmiştir.

Bu çok yüksek rakamlar genellikle sorgulanmadan kabul edilmiş ve tekrarlanmaya devam edilmiştir. Bu rakamları hatta daha fazlasını inandırıcı kılan birçok delil de gösterilebilir. Bir Skorsky helikopterin fiyatı 18-20 milyon Dolardır. Bir Super Cobra helikopterin maliyeti 20-22 milyon Dolar'dır. Zırhlı araçlar, modern teknoloji ürünü silahlar çok yüksek meblağlar ödenerek başka ülkelerden tedarik edilmiştir. Bir savaş uçağının veya helikopterin bir saat havada kalması 10 bin Dolar civarındadır.

On binlerce asker senelerce dağlarda operasyon gerçekleştirmişlerdir. Operasyonlar helikopter demektir, silah, cephane, yemek taşınması demektir. Birçok karakol inşa edilmiştir. Yüzlerce kilometre yol yapılmıştır. Olağanüstü hâl bölgesinde maaşlara ek ödeme yapılmıştır. Sayıları 80 bine yaklaşan korucuya yıllarca ödeme yapılmıştır. Yıkılan ve imha edilen böylece maliyeti artıran birçok devlet malı vardır. Özetle, 100 milyar Dolar ve daha fazlasını inandırıcı kılan birçok gerekçe vardır. Ancak bir şeyin ilk bakışta akla yatkın olması onun doğru olması anlamına gelmez.

Türkiye'nin de terörle mücadeleye 100, 300 hatta 1000 milyar Dolar harcamış olduğu iddiaları sokaktaki adam için akla yakın olsa da siyaset, medya ve akademi dünyası mensuplarının Türkiye'de olmayan bir paranın nasıl harcandığını kendilerine sormadan tekrarlamaları en hafif ifade ile şaşırtıcıdır. Bu iddiaların arkasındaki motiflerden birisi de "bakın 300 hatta 1000 milyar Dolar harcamamıza rağmen PKK'yi bitiremedik, bu parayı PKK'ya harcamasaydık şimdi çok zengin bir ülke olurduk. İyisi mi şu Kürt Açılımını bir an önce bitirelim" düşüncesidir. Bu anlamda 300/1000 milyar Dolar iddiaları Türk halkına yönelik bir psikolojik operasyondur. Ancak psikolojik harekat/toplumsal histeri boyutuna ulaşmış olan terörle mücadele konusundaki iddialara kapılmayarak, konu ile ilgili bilimsel bir araştırma yapan Prof. Dr. Servet Mutlu, "Ayrılıkçı PKK Terörünün Ekonomik Maliyeti" konulu çalışmasında 1984-2005 arasındaki terör kaynaklı ekonomik harcama ve kayıplarının tamamının 72.34 milyar T. ya da 53.95 milyar Dolar olduğunu ortaya koymuştur.[1]

Servet Mutlu, yukarıda toplamı ortaya konulan rakamı oluşturan alt harcamalar konusunda da şu tespitleri yapmaktadır.

a) Güvenlik harcamaları, 52.5 milyar TL,

b) Göçte kırsal kesimde ortaya çıkan üretim kaybından doğrudan ve dolaylı 1989 – 2005 arasında 16.32 milyar TL.

c) Yeniden yerleşim için 2.98 milyar TL,

d) Köye dönüş için 305.2 milyon TL,

e) Tahrip edilen yol, köprü, bina vs. 223.5 milyon TL. Toplam 72.34 milyar TL veya 53.95 milyar Dolar. Gerçek maliyet budur.

2005 – 2010 döneminde yapılan harcamalar ile bu maliyetin 85 milyar TL.'ye çıkmış olması muhtemeldir. Ancak 300 hatta 1000 milyar Dolar ile 85 milyar TL arasındaki dev uçurum ortadadır. 85 milyar TL küçümsenecek bir rakam değildir. Bu rakamın yatırımlara harcanması durumunda ortaya çıkacak refah ülkemizi ve yurttaşlarımızı bugün olduğundan çok daha farklı bir noktaya taşıyacaktı. Fakat anılan miktarın terörle mücadeleye harcanmaması ve binlerce insanımızın şehit düşmemesi durumunda da ülkemiz parçalanacak, topraklarımızın bir bölümü üzerinde çoktan bir başka devlet kurulmuş olacaktı. Bu mücadele verilirken göz önünde tutulması gereken husus, Ege Cansen'in tespit ettiği gibi, "Mücadelenin maliyeti, zaferin muhtemel kârından çok olamaz."[2]

[1] Prof. Dr.Servet Mutlu, "Ayrılıkçı PKK Terörünün Ekonomik Maliyeti", 21. Yüzyıl, Üç aylık Dergi, Nisan-Mayıs-Haziran 2008, Yıl 2, Sayı 5, s.63-88

[2] Hürriyet, 16 Haziran 2007, Ege Cansen, "Güneydoğu Kürt Meselesi"


https://www.21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/terorle-mucadelenin-ekonomik-maliyeti-veya-300-milyar-dolar-safsatasi


***