17 Eylül 2018 Pazartesi

ULUSAL VARLIK FONLARI: TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN BİR DEĞERLENDİRME BÖLÜM 2

ULUSAL VARLIK FONLARI: TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN BİR DEĞERLENDİRME  BÖLÜM 2


4. TÜRKİYE ULUSAL VARLIK FONUNUN EKONOMİYE OLASI ETKİLERİ 

26 Ağustos 2016 tarihinde resmi gazetede ilgili kanunun yayınlanması ile Türkiye Varlık Fonu kurulmuş ve birçok kamu varlığı (THY, Türk Telekom, Ziraat Bankası, Halk bankası, TPAO, BOTAŞ, PTT, TÜRKSAT, Borsa İstanbul, Milli Piyango, TCDD, ETİ Maden, Türkiye Denizcilik İşletmeleri, ÇAYKUR, Türkiye Jokey Kulübü ve Kayseri Şeker Fabrikası’ndaki kamu payları ile mülkiyeti devlete ait çeşitli taşınmazlar) bu fona devredilmiştir. Dünyadaki önemli örneklerinden farklı olarak cari işlemler veya bütçe fazlasına dayanmaksızın oluşturulan bu fonun kanunla tanınmış birçok muafiyetinin bulunması (kurumlar ve gelir vergisinden, belediyelere ödenecek çeşitli vergi ve harçlardan, Borsadaki kayıt ve kotasyon ücretlerinden muaftır; ayrıca ihale, devlet memurları ve özelleştirme kanunlarına tabi değildir) ve kamu kaynaklarının Sayıştay denetiminden çıkarılması kamuoyunda ciddi eleştirilere neden olmuştur. 

Bu tartışmalara geçmeden önce TVF’nin ne tür bir UVF olarak sınıflandırılması gerektiği üzerinde biraz durulmasında fayda bulunmaktadır. Söz konusu fonun bir cari fazlaya veya bütçe fazlasına dayanmaması bunun bir tasarruf fonu, emeklilik ihtiyat fonu veya rezerv fonu olarak sınıflandırılmasını zorlaştırmakta dır. TVF’nin kurulmasına ilişkin kanunun gerekçesi bu fonun istikrar ve kalkınma şeklinde iki amacının bulunacağı fikrini hâkim kılmaktadır. Kanun gerekçesinde yer alan istikrara ilişkin ifadeler şu şekildedir: 

“… yurt içinde ve yurt dışında finansal risklerin artmasıyla yaşanan ekonomik dalgalanma dönemlerinde, yabancı yatırımcıların gerçekleştirdikleri fon çıkışlarının varlık fiyatlarında sert düşüşlere yol açması ve yerli yatırımcıların spekülatif döviz talebinin artması piyasalarda likiditenin azalmasına ve finansal istikrara yönelik endişelere yol açmaktadır. Bu sorunların çözümü için, finansal stres ortamında piyasalarda stabilize edici bir görev üstlenecek, kamu 
fonlarının konsolide olarak yönetildiği, güçlü bir Ulusal Varlık Fonunun bulunması, ülke tasarruflarının büyüklüğünü ve gücünü görünür kılarak piyasalarda gerekli güven ortamını yaratacak ve ülkemizin uluslararası kredibilitesinin artmasını sağlayacaktır.” 

Gerekçede yer alan büyüme-kalkınmaya ilişkin ifadeler5 ise aşağıdaki gibidir: 

5 TVF’nin kurulmasına ilişkin kanunun gerekçesi dikkatlice okunduğunda büyüme ve kalkınma kavramlarının birbirine karıştırıldığı TVF’nin amaçların kalkınmadan çok büyümeye ilişkin olduğu gözlemlenmektedir. 

Türkiye Varlık Fonun Kurulmasıyla; 

- Büyüme oranına gelecek on yıl içinde yıllık %1,5 oranında ilave artış sağlanması, 

- Yapılacak yatırımlarla yaklaşık yüzbinlerce kişilik ek istihdam sağlanması, 

- Savunma, havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun sektörlerdeki yerli şirketlerin sermaye ve 
proje bazında desteklenmesi, küresel oyuncu olmalarının sağlanması, 

- Otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Havalimanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanması, 

- Arz güvenliğini sağlamak üzere, Türkiye için önem taşıyan doğal gaz ve petrol gibi yurt dışındaki stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi hedeflenmektedir. 

Kayıran (2016, s:73), istikrar amacının sadece gerekçede yer alması fakat kanun metninde yer almaması nedeniyle bunun bir yan amaç olduğunu iddia etmektedir. TVF’nin, özellikle son zamanlarda gelişmekte olan ülkelerde kurulan kalkınma fonları ile gösterdiği benzerlikler de bu fonun istikrardan ziyade kalkınma (büyüme) amaçlı olacağını göstermektedir. Bu benzerlikler şu şekilde sıralanabilir: 

Bu Fonlar, 

i) Cari işlemler veya bütçe fazlasına dayanmamaktadırlar, 

ii) Borç sermayesi kullanmaktadırlar (TVF’ye de hazineden izin almaksızın yurt içinden ve yurt dışından borçlanma izni verilmiştir), 

iii) Genellikle yurt içine yatırım yapmaktadırlar (yukarıdaki ifadeler TVF’nin de önemli oranda yurt içi yatırım planının olacağına işaret etmektedir), 

iv) Özellikle altyapı yatırımlarına yönelmektedirler (kanunun gerekçesinde yer alan yukarıdaki ifadeler, TVF’nin de Altyapı Yatırımlarının finansmanına yöneleceğini göstermektedir). 

Yaklaşık bir yıl önce resmen kurulmuş olmasına rağmen aktif olarak bir faaliyette bulunmaması, üç yıllık stratejik yatırım planının (yol haritasının) kamuoyuyla hala paylaşılmamış olması ve web sitesinde fona ilişkin yeterli bilgilerin bulunmaması TVF’ye ilişkin değerlendirmeleri zorlaştırsa da olası fırsat ve tehditlerin neler olduğu aşağıda belirlenmeye çalışılmıştır. 

Olası Fırsatlar: 

i) TVF, birbirinden bağımsız ve etkin kullanılamayan kamu kaynaklarını tek bir çatı altında toplayarak yurtiçindeki büyük ölçekli yatırımlara uzun vadeli-ucuz 
finansman desteği sağlayabilir. Böylelikle büyüme ve istihdama katkıda bulunabilir. 

ii) TVF’nin, diğer kamu fonlarına kıyasla daha uzun vadeli ve yüksek getirili/daha riskli yurtdışı yatırımlara yönelme imkânı vardır. Bu yatırımlardan elde edeceği gelir ile ulusal tasarrufa katkıda bulunabilir. 

iii) Finans piyasalarına derinlik kazandırabilir ve sert dalgalanmalarda konjonktürün aksi yönünde hareket ederek iktisadi dalgalanmanın etkilerini minimize edebilir. 

iv) Özellikle stratejik kamu kuruluşlarının özelleştirme yoluyla yabancıların eline geçmesini engellemek için menkul kıymetleştirme yoluna giderek (hisse senedi ve tahvil ihraç edilmek suretiyle) yerli kaynak temini sağlayabilir. 

v) Katma değerli ve stratejik sektörlere finansman desteği sunabilir (İtalya, Rusya, Brezilya ve İrlanda’da bu tip ulusal varlık fonları bulunmaktadır) ya da Fransa’da olduğu gibi finansman gücünü kullanarak stratejik sektörlerin yabancıların eline geçmesini engelleyebilir. 

vi) Kamu kaynak ve tasarruflarını etkin bir şekilde işleterek ülke ekonomisinin uluslararası kredibilitesini artırabilir. 

vii) Allen ve Caruana (2008, s: 11)’e göre sağlam bir mali yönetim çerçevesi belirlemek şartı ile UVF’ler şeffaflığı ve hesap verebilirliği artırabilirler. TVF de bu konuda gerekli adımları atarak Türkiye ekonomisine böyle bir imkânı sunabilir. 

viii) Dış politika aracı olarak kullanılabilir. Diğer bir ifade ile fon, yurtdışında yaptığı yatırımlar aracılığıyla ülkenin uluslararası etkinliğini artırılabilir. Ancak TVF, Mart 2017’de küresel varlık fonları ağı olan Uluslararası Varlık Fonları Forumunun (IFSWF) üyesi olmakla Santiago İlkelerini desteklemeyi gönüllü olarak kabul etmiştir . 

Bu ilkelerin 2. maddesi UVF’lerin politika amacının açık bir şekilde 
tanımlanması ve kamuoyuna açıklanması gerektiğini ifade etmektedir. IWG (2008, s:12)’ye göre açıkça tanımlanmış bir politika amacının bulunması, UVF'nin doğrudan veya dolaylı olarak “hükümetin jeopolitik gündemini yerine getirme niyeti veya yükümlülüğü olmaksızın” yatırım yapmayı taahhüt ettiği anlamına gelmektedir. Dolaysıyla her ne kadar kanunun gerekçesinde TVF’nin, “dış politikanın önemli bir unsuru olarak Türkiye’nin uluslararası arenada daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacağı” iddia edilse de bu üyelikle, TVF’nin dış politika aracı olarak kullanılamayacağı örtük bir biçimde kabul edilmiş olunmaktadır. 

ix) Doğal kaynak ihracatı kaynaklı yoğun döviz girdisi (büyük cari fazla), ulusal para biriminin aşırı değerlenmesine ve diğer ihracat endüstrilerinin zarar görmesine (diğer bir ifadeyle Hollanda hastalığına) yol açabilir. Ayrıca bu yüksek dış ticaret geliri yurt içinde talebi artırarak enflasyonda da bir artışa neden olabilir. Ulusal varlık fonu, bu döviz birikimini yurt dışı yatırımlarda kullanarak yurtiçinde bu tür sorunların oluşumunu engellemede önemli bir araç olabilir. Bu konuda en iyi örnek Norveç ulusal varlık fonudur ve yatırımlarının tamamını yurt dışına yapmaktadır. Ancak TVF için bu fonksiyondan bahsetmek şimdilik pek mümkün değildir. 

Olası Tehditler: 

i) TVF’nin, esasen kamuya ait olan kaynakları hazineden bağımsız bir şekilde yönetme yetkisi bulunmaktadır. Bu durumun, kamunun tüm gelirlerinin Hazine 
veznelerine girmesi ve giderlerin bu veznelerden ödenmesi anlamına gelen hazine birliği ilkesini bozma riski bulunmaktadır. 

ii) TVF kanununun 4. maddesinin b fıkrasında “kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıkların” fonun kaynağı olabileceği belirtilmiştir. Bu ifade, her türlü kamu kaynağının fona aktarılmasını veriski araçlara yatırım yapılmasını mümkün hale getirmektedir. Bu da ekonominin kırılganlığını artırabilir. 

iii) TVF, hem ulusal hem de uluslararası finans piyasalarında Hazine ve Merkez Bankası yanında devlet adına üçüncü bir kurum olarak yer alabilecektir (bkz. TVF kanunu madde 4). Bu nedenle söz konusu kurumlarla yeterli uyum ve koordinasyonun sağlanamaması halinde piyasaların ve ekonominin bundan 
olumsuz etkilenmesi mümkündür (Dedeoğlu, 2016, s:4). 

iv) TVF, Hazineden izin almaksızın yurtiçinden ve yurt dışından borçlanma imkânına sahiptir (bkz. TVF kanunu madde 4-c). Bu durum ülkenin borç yükünü artırarak ekonominin kırılganlığını artırabilir. Bertoni ve Lugo (2015, s:3)’ye göre bir ülkenin kredi riski o ülkenin UVF’sine yansıyabileceği gibi, UVF’nin riski de ülkeye sirayet edebilir. Ayrıca, TVF’nin borçlanması, yurtiçinde devlet hazinesine alternatif bir borçlanma potansiyeli taşıdığından yurtiçi faiz oranlarında da bir artış söz konusu olabilir. 

v) TVF kanununun denetim ile ilgili 6. maddesi şu şekildedir: 

(1) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonlar bağımsız denetime tabidir. Şirket, 6362 sayılı Kanun kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine uyar. 

(2) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonların bağımsız denetimden geçmiş yıllık mali tabloları ile faaliyetleri, Başbakan tarafından görevlendirilecek sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık, kalkınma alanlarında uzman en az üç merkezi denetim elemanı tarafından bağımsız denetim standartları çerçevesinde denetlenir. Denetim sonucunda hazırlanacak rapor her yıl haziran ayı sonuna kadar Bakanlar Kuruluna sunulur. 

(3) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonların bir önceki yıla ait mali tabloları ile faaliyetleri, her yıl ekim ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından, birinci ve ikinci fıkralar kapsamında hazırlanan ve Başbakanlık tarafından gönderilen denetim raporları üzerinden görüşülerek denetlenir. 

TVF, mal varlığı esasen kamuya ait olan ama özel hukuk hükümlerine tabi özel bir şirket şeklinde oluşturulduğu için Sayıştay tarafından değil bağımsız denetim kurumlarınca denetlenecektir. Burada sadece denetim kelimesi benzemektedir. Fakat bu denetimlerin içeriği birbirinden farklıdır. Sayıştay’ın yapacağı denetim ile bağımsız bir kurumun özel bir şirketin hesapları üzerindeki denetimi aynı şey değildir. Özel denetim TVF’nin, muhasebe standartlarına ve vergi kanunlarına uygun olup olmadığını denetler. 

Fonun halk adına kullanılma şeklini (yani kamu kurum ve kuruluşlarının tabi olduğu bütçe, ihale, harcırah ve devlet memurları kanunu gibi yasal mevzuatlara uygunluğunu) denetlemez. Denetim yetersizliği yöneticilerin suiistimallerinin oluşmasına yol açabilir. 

vi) Uzmanlık alanları birbirinden çok farklı olan kurumların (örneğin Türkiye Jokey Kulübü, Ziraat Bankası ve THY gibi) bir havuzda toplanarak yönetilmeye 
çalışılması önemli zafiyetler doğurabilir. 

vii) Kamu kuruluşlarının bu özel şirkete devredilmesi ile bu kuruluşların borçlanma gibi yükümlülükleri de kamu istatistiklerinde yer almayacaktır. Bu durum kamunun performansının doğru değerlendirilememesine yol açabilir. 

viii) Özelleştirme gelirlerinin ve kamunun en karlı kuruluşlarının gelirlerinin fona devredilmesi bütçenin gelirlerinde azalmaya yol açarken kamunun borçlanma 
ihtiyacını da artıracaktır. 

ix) Birçok vergi ve harçtan muaf olmak TVF’nin karlılığını artıracaktır. Ancak bu, piyasada rekabeti bozabileceği gibi kamunun da vergi gelirinden mahrum 
kalmasını sağlayarak bütçede açık yaratacaktır. 

x) Allen ve Caruana (2008, s:11) UVF’lerin yurtdışı yatırımlardan ziyade önemli oranda yurtiçi varlıklara yatırım yapması durumunda bunun, yurtiçi talebi artırarak yerel varlık fiyatlarında balon oluşmasına yol açacağını ve aynı zamanda sisteme likidite enjekte ederek para politikasını zora sokabileceğini iddia etmektedir. TVF’nin önemli oranda yurtiçi yatırım planının bulunması, ileride Türkiye ekonomisini de bu sorunlarla karşı karşıya bırakabilir. 

xi) Geleneksel olarak UVF’lerin dış varlıklara (özellikle büyük piyasalarda işlem gören menkul kıymetlere) yatırım yaptıkları bilinmektedir. Fakat gelişmekte olan ülkelerdeki kalıcı altyapı finansman açıkları hükümetleri yurtiçinde yatırım yapmaya teşvik etmektedir. Gelb vd. (2014, s:3)’e göre UVF’lerin başarılı 
olabilmesi için önceliklerinden bir tanesi, “bütçe sınırlamalarını aşarak kamu yatırımlarını finanse etmemek” olmalıdır. TVF kanununun gerekçesine 
bakıldığında TVF’nin özellikle yurtiçi altyapı yatırımlarına ağırlık vereceği (otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı ve Nükleer santral 
gibi) görülmektedir. TVF kullanılarak bütçe kısıtlarının aşılması ekonominin kırılganlığını artırabilir. 

xii) UVF’ler genellikle riski dağıtmak ve uzun vadeli getiri elde etmek amaçlı yurtdışı yatırımlara yönelmektedirler. TVF ise bunun aksine daha çok yurtiçi yatırımları finanse etmeyi ve bunun bir kısmını da çıkaracağı türev araçlarla yapmayı planlamaktadır. Bir kriz anında bu yatırımlardan ve bu menkul kıymetlerden zarar edilmesi, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu krizi daha da derinleştirebilecektir. Örneğin, 2008 yılında aktif büyüklüğü yaklaşık 3,9 trilyon dolara ulaşan UVF’lerin toplam kayıpları yaklaşık 700 milyar dolardır (Cohen, 2009, s:714). 

xiii) UVF’lerde siyasilerin etkili olmaları sonucunda yolsuzluk ve yozlaşma riski söz konusudur. Her ne kadar özel bir şirket olsalar da ulusal varlık fonlarında bu tip yolsuzlukların ortaya çıkması siyasi ve ekonomik krizleri beraberinde getirebilir. 

xiv) Yukarıda TVF’nin daha çok kalkınma-büyüme amaçlı olacağını belirtmiştik. Ancak kanunun gerekçesinde belirtildiği gibi hem kalkınma hem de istikrar amaçlı kullanılmaya çalışılması halinde yatırım stratejisinde bazı çelişkiler meydana gelebilir. Çünkü kalkınma amaçlı fonlar daha uzun vadeli, daha riski ve likiditesi düşük varlıklara yatırım yapmayı gerektirirken istikrar amaçlı fonlar bunun tam tersini gerektirmektedir. 

5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 

UVF’lerin faaliyetleri başlangıçta ülkelerin döviz fazlalarını yurtdışında uzun vadeli, yüksek getirili ve riskli alanlarda değerlendirme faaliyeti olarak kabul edilirken; zaman içinde geçirdikleri değişim ve dönüşüm sonucunda ülkelerin ekonomik ve ulusal güvenliklerine tehdit unsuru olarak algılanmaya başlanmıştır. UVF’lerin bu gücünü gören bazı ülkeler, hem ulusal 
varlıklarını değerlendirmek hem de uluslararası arenada politik güç sahibi olabilmek amacıyla ulusal varlık fonu kurma yönündeki faaliyetlerini artırmışlardır. Ayrıca kendilerini yabancı UVF’lerden koruyabilmek için de çeşitli önlemler almaya başlamışlardır. 

Türkiye de dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde hem yabancı UVF’lere ev sahipliği yapmaya başlamış hem de kendi UVF’sini oluşturarak bu alandaki yerini almıştır. Ancak Türkiye’nin, yabancı UVF’lere ev sahipliği yaparken bunların ekonomi üzerinde yaratabileceği olumsuzlukları engelleyecek yeterli tedbirleri almadığı gözlemlenmiştir. Buradan gelecek tehditlerin engellenebilmesi için öncelikle stratejik ve katma değerli sektörlerdeki yabancı yatırımların yakından izlenmesi ve ulusal çıkarlara ters düşen yatırımlara izin verilmemesi 
gereklidir. 
Bunlara ilişkin gerekli izin ve denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır. 

Yabancı UVF’ler gibi TVF’nin de Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkilememesi içi dikkat edilmesi gerekli bazı hususlar bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: 


i) TVF’nin mali disiplini, şeffaflığı ve hesap verebilirliği yüksek olmalıdır. 

ii) Amacı (büyüme, istikrar vb.) ve yatırım stratejisi açıkça belirtilmeli ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Birbiriyle çelişen amaç ve yatırım stratejileri söz konusu olmamalıdır. 

iii) Yolsuzluk ve yozlaşmadan kaçınabilmek için politik etkilerden mümkün olduğunca yalıtılmış bir yönetim çerçevesi oluşturulmalıdır. 

iv) Hükümetin bütçe kısıtlamalarını aşarak kullandığı bir kaynağa 
dönüştürülmemelidir. 

v) TVF’nin faaliyetlerinin ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaması için Merkez Bankası ve Hazine gibi kamunun diğer kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm içerisinde hareket etmelidir. 

vi) Ülkenin makroekonomik politikaları ile uyumlu bir yatırım stratejisi izlemelidir. 

vii) Elde etmiş olduğu kazançların, Hazineye ne zaman ve ne şekilde aktarılacağı açıkça belirtilmelidir. 

viii) Yatırımlarının finansmanı sürekli borçlanmayla yapılmamalıdır. 

ix) Yatırımlarında riskin dağıtılması ilkesi esas olmalıdır. Bu nedenle yatırım portföyü çeşitlendirilmelidir. Ayrıca, yatırımlar yurtiçi ve yurtdışı arasında dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır. 

TVF’nin sahip olduğu kaynakların iyi değerlendirilmemesi halinde Türkiye ekonomisinin bundan ciddi zarar göreceği ve gelecek nesillerin kaynaklarının da bugünden heba edilmiş olacağı unutulmamalıdır. 


KAYNAKÇA 


Akbulak, S. ve Akbulak, Y. (2008), “Ulusal Varlık Fonları”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 20 (2), ss:237-262. 

Alhashel, B. (2015), “Sovereign Wealth Fund: A Literature Review”, Journal of Economic and Business, 78 (March-April), pp.1-13. 

Al-Hassan, A., Papaioannou, M., Skancke, M. and Sung, C. C. (2013), Sovereign Wealth Funds: Aspects of Governance Structures and Investment Management, IMF Working 
Paper, No: 13/231. 

Allen, M. and Caruana, J. (2008), “Sovereign Wealth Funds - A Work Agenda”, IMF, 
https://www.imf.org/external/np/pp/eng/2008/022908.pdf (Erişim: 05/06/2017). 

Aykın, H. (2011), “Ulusal Refah Fonları; Risk mi, Fırsat mı?”, SDE Analiz, Stratejik Düşünce Enstitüsü, ss. 4-28. 

Bertoni, F. and Lugo, S. (2015), The Use of Debt by Sovereign Wealth Fund, 
https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2656228 (Erişim: 06/06/2017). 

Cohen, B. J. (2009), “Sovereign Wealth Funds and National Security: The Great Trade-off”, International Affairs, 85(4), pp.713–731. 

Csoma, R. (2015), “Appreciation of the Role of Sovereign Wealth Funds in the Global Economy”, Public Finance Quarterly, 2, 270-287. 

Dedeoğlu, E. (2016), “Kamu Mali Yönetiminde Neler Oluyor? Varlık Fonu ve Tamamlayıcı Ödenek”, TEPAV Değerlendirme Notu, No: 201629, 
http://www.tepav.org.tr/upload/files/1473014698-
4.Kamu_Mali_Yonetiminde_Neler_Oluyor_Varlik_Fonu_Ve_Tamamlayici_Odenek.pdf (Erişim, 07/07/2017). 

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu (2013), Resmi Gazete, Sayı:25141, 17/6/2003. 

Fernandes, N. (2009). “Sovereign Wealth Funds: Investment Choices and Implications Around The World”, IMD Working Paper, No: 2009/01, 
http://www.imd.org/research/publications/upload/wp_2009_01_fernandes_level_1.pdf 
(Erişim: 03/07/2017) 

Financial Times (2008), Sarkozy Calls for European Wealth Funds. 21/10/2008 
https://www.ft.com/content/c2ba0fe0-9f5a-11dd-a3fa-000077b07658 (Erişim: 01/08/2017). 

Gelb, A., Tordo, S., Halland, H., Arfaa, N. and Smith, G. (2014), “Sovereign Wealth Funds and 
Long-Term Development Finance Risks and Opportunities”, World Bank Policy 
Research Working Paper, No: 6776. 

Hacıhasanoğlu, E. ve Soytaş, U. (2010), “Yeniden Tasarlanan Finansal Mimaride Ulusal Varlık 
Fonlarının Rolü”, MARC Working Paper Series, No: 2010-02. 

Hürriyet Gazetesi, (2017), Norveç Varlık Fonu 1 Milyar Dolarını Türkiye'de Değerlendirdi, 
3/3/2017, http://www.hurriyet.com.tr/norvec-varlik-fonu-1-milyar-dolarini-turkiyede-
degerlendirdi-40383579 (Erişim: 11/07/2017). 

IFSWF (2014), “Santiago Principles: 15 Case Studies, How IFSWF Members 
Implement the Santiago Principles”, IFSWF’s 6th Annual Meeting in Doha. 

IFSWF (2016), New Challenges, Private Markets: Sovereign Wealth Funds’ Changing 
Investment Strategies, Subcommittee 2: Investment & Risk Management, International 
Forum of Sovereign Wealth Funds 
http://www.ifswf.org/sites/default/files/IFSWF%20New%20Challenges%2C%20Private%20Markets.pdf (Erişim: 05/04/2017). 

IWG (2008), “Sovereign Wealth Funds Generally Accepted Principles and Practices 
‘Santiago Principles”, International Working Group of Sovereign Wealth Funds. 
www.iwg-swf.org/pubs/eng/santiagoprinciples.pdf (Erişim: 05/6/2017). 

Jeanne, O. and Rancière, R. (2006), “The Optimal Level of International Reserves for 
Emerging Market Countries: Formulas and Applications”, IMF Working Paper, No: 06/229. 

Karagöl E. T ve Koç, Y. E (2016), Dünyada ve Türkiye’de Ulusal Varlık Fonları, SETA, Sayı: 
169. https://setav.org/assets/uploads/2016/11/20161028172334_varlik-fonu-pdf.pdf 
(Erişim: 7/06/2017). 

Kayıran, M. (2016), “Türkiye Varlık Fonu’nun Kuruluş Amaçları ve Yapısı Üzerine Bir Değerlendirme”, Eğitim Bilim Toplum Dergisi, Cilt: 14 (5), ss:55-90. 

KIA (2017), “Overview of Kuwait Investment Authority”, 
http://www.kia.gov.kw/en/ABOUTKIA/Pages/Overview.aspx (Erişim, 06/06/2017). 

Kotter, J. and Lel, U. (2008), “Friends or Foes? The Stock Price Impact of Sovereign Wealth Fund Investments and the Price of Keeping Secrets”, Board of Governors of the Federal Reserve System - International Finance Discussion Paper, No: 940. 

Larsen, P. T. and Hughes, C. (2008), “Sovereign Wealth Funds: The New Kids on The Block”, Financial Times, 24/01/2008, 

http://www.ft.com/cms/s/0/c7433296-ca1f-11dc-b5dc-000077b07658.html?ft_site=falcon&desktop=true#axzz4qZPC47yd (Erişim, 06/06/2017). 

Özkul, İ. (2016), “Türkiye Varlık Fonu Norveç gibi mi, Angola gibi mi olacak?”, Dünya Gazetesi, 2/09/2016, 
https://www.dunya.com/kose-yazisi/turkiye-varlik-fonu-norvec-gibi-mi-angola-gibi-mi-olacak/327996, (Erişim: 05/07/2017). 

Selfin, Y., Snook, R. and Gupta, H. (2011), “The Impact of Sovereign Wealth Funds on Economic Success”, PricewaterhouseCoopers(PwC), 
https://www.pwc.com.cy/en/issues/assets/sovereign-funds.pdf (Erişim: 05/06/2017). 

SIL (2016), Hunting Unicorns: Sovereign Wealth Fund Annual Report 2016, 
http://www.ifswf.org/sites/default/files/report_SIL_2017.pdf (Erişim: 07/06/2017). 

Summers, L. (2007), “Sovereign Funds Shake the Logic of Capitalism, 30 July 2007”, Financial Times. 
http://www.ft.com/cms/s/0/8c9dea94-3e30-11dc-8f6a-
0000779fd2ac.html?ft_site=falcon&desktop=true#axzz4qZPC47yd (Erişim, 
06/06/2017). 

SWFI (2017), “What is a SWF?” Sovereign Wealth Fund Institute, 
http://www.swfinstitute.org/sovereign-wealth-fund/ (Erişim: 06/06/2017) 

SWFI, https://www.swfinstitute.org 

TBMM (2016), “Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde  Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Gerekçesi”, 1 Ağustos 2016. 
http://www2.tbmm.gov.tr/d26/1/1-0750.pdf . (Erişim: 05.07.2017). 

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (2016), Resmi Gazete, Sayı: 29813, 26/8/2016. 

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Yapısına ve İşleyişine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Kararın Yürürlüğe Konması Hakkında Karar (2016), Resmi Gazete, Sayı:29883, 9/11/2016. 

Yalçıner K. ve Sürekli, A.M. (2015), “Ekonominin Çeşitlendirilmesinin Bir Aracı Olarak Ulusal Refah Fonu Modelinin Türkiye Ekonomisi Açısından Uygulanabilirliği”, Gazi Üniversitesi 
İ.İ.B.F Dergisi, Cilt: 17(3) 



***

ULUSAL VARLIK FONLARI: TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN BİR DEĞERLENDİRME BÖLÜM 1




ULUSAL VARLIK FONLARI: TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN BİR DEĞERLENDİRME  BÖLÜM 1


Doç. Dr. Mehmet GÜÇLÜ 

Ege Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü 
mehmet.guclu@ege.edu.tr 



ÖZET 

Bu çalışma hem yabancı ulusal varlık fonlarının (UVF) hem de Türkiye Varlık Fonunun (TVF) Türkiye ekonomisine olası etkilerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Yabancı devletlerin sahipliğindeki büyük varlık fonlarının, Türkiye’ye bir dış finansman imkânı sağlarken aynı zamanda ekonomik ve ulusal güvenliğe de potansiyel tehlikeler arz ettiği tespit edilmiştir. Benzer 
şekilde TVF’ninde Türkiye ekonomisine sağlayabileceği bazı avantajlar bulunurken bununla birlikte bazı eksikliklerinin de olduğu gözlemlenmiştir. Bu eksikliklerin ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin neler olduğu çalışmada ifade edilmiş ve zaman geçirilmeden bu tedbirlerin alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. 

1. GİRİŞ 

Ulusal varlık fonları (UVF) uzun yıllardır uluslararası literatürde yoğun olarak tartışılsa da Türkiye’de bu konu bu tür bir fon kurulana kadar akademinin yeterince ilgisini çekmemiştir. Bu tarihten önce sadece Akbulak ve Akbulak (2008), Hacıhasanoğlu ve Soytaş (2010), Yalçıner ve Sürekli (2015) tarafından gerçekleştirilen sınırlı sayıda çalışmaya rastlanırken, tartışmaların yoğunlaşması ancak 2016 yılında “Türkiye Varlık Fonu A.Ş”nin kurulmasından sonra olmuştur. 
Dolayısıyla varlık fonu fikri Türkiye’de yeterince akademik çalışma ve tartışmaya konu olmadan bir vakıa olarak karşımıza çıkmıştır. Türkiye Varlık Fonu (TVF)’nun kuruluşundan sonra kamuoyunda tartışmalar hızla artsa da bu konudaki akademik çalışmalar aynı hızda artmamıştır. Son dönemde bu konuda birkaç çalışma daha yapılmış (bkz. Kayıran, 2016 ve Karagöl ve Koç, 2016 ) fakat bu çalışmalar da TVF’nin Türkiye ekonomisine olası etkilerini analiz etmekten ziyade TVF’nin genel yapısını incelemeye yönelik çalışmalardır. 

TVF’nin yanı sıra, yurtdışında başka ülkelerce kurulmuş olan yabancı varlık fonları da son yıllarda Türkiye’de yatırım yapmaya başlamışlardır. Bu UVF’lerin yabancı devletlerin sahipliğinde büyük fonlar olması, bunların ulusal ekonomiler üzerindeki güç ve etkilerini tartışma konusu haline getirmiştir. Hatta konu sadece ekonomik boyutu ile değil uluslararası ilişkiler, uluslararası hukuk ve uluslararası siyaset boyutuyla da tartışılmaya başlanmıştır. Tüm bu tartışmalara rağmen literatürde bu fonların Türkiye ekonomisi üzerine olası etkilerini analiz 
eden bir çalışma bulunmamaktadır. 

Literatürdeki bu boşluğu doldurmak düşüncesiyle bu çalışmada hem yerli (yani TVF’nin) hem de yabancı UVF’lerin Türkiye ekonomisi için yaratacağı olası fırsat ve tehditlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, ikinci bölümde ulusal varlık fonları hakkında genel bilgi verilmiştir. İlerleyen bölümlerde yabancı varlık fonlarının ve Türkiye Varlık Fonu’nun Türkiye ekonomisine olası etkileri analiz edilmiştir. Son bölümde ise genel değerlendirmelere yer verilmiştir. 

2. ULUSAL VARLIK FONU TANIMI, ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ 

Ulusal varlık fonlarının kökleri 1953 yılında kurulan Kuveyt Yatırım Kurulu’na (Kuwait Investment Board) dayanmaktadır. Ülkenin petrol geliri fazlasını Londra’daki ofisi vasıtasıyla yöneten bu kurul, 1982 yılında Kuveyt Yatırım Otoritesi (Kuwait Investment Authority - KIA) adını alarak özerk bir yapıya kavuşmuş ve bugünkü anlamda ulusal varlık fonu kimliğini kazanmıştır (Alhashel, 2015 ve KIA, 2017). Ulusal varlık fonlarının kurulmasını hızlandıran 
(rezerv fazlalarını yüksek getirili alanlarda değerlendirme isteği doğuran) iki önemli gelişme olmuştur. Bunlardan biri özellikle 1970’lerin ikinci yarısından itibaren (sürekli yüksek seyreden petrol fiyatları nedeniyle) petrol ihraç eden ülkelerin ellerinde biriken aşırı döviz rezervleridir. İkincisi ise, 1997 Asya krizi sonrasında birçok Asya ülkesinin cari fazla vermesi sonucunda oluşan büyük döviz rezervleridir. Şuan sayısı 79’a ulaşmış olan ulusal varlık fonlarının 40 
taneden fazlası 2005 yılı sonrasında kurulmuştur (SWFI, 2017). 2008 küresel finans krizinde Merill Lynch, Morgan Stanley, Citigroup, UBS ve Barclays gibi küresel çapta faaliyet gösteren büyük finansal kuruluşların değeri düşen hisse senetlerinin UVF’ler tarafından satın alınması bir anda dikkatleri bu fonların üzerine çekmiştir (bkz. Larsen ve Hughes, 2008). 

Ulusal Varlık Fonu, ödemeler bilançosu fazlalarına (özellikle petrol ve doğal gaz ihracat gelirlerine), resmi döviz işlemlerinden elde edilen gelirlere, hükumetlerin transfer ödemeleri kaynaklarına, özelleştirme gelirlerine ve bütçe fazlalarına dayalı olarak kurulan, devlet sahipliğinde bir fon ya da varlık olarak tanımlanmaktadır (IWG, 2008 ve SWFI, 2017). UVF’lerin sermaye kaynakları, parasal otorite tarafından ödemeler dengesi veya para politikası amaçları 
için tutulan döviz rezervlerini1, geleneksel anlamdaki devlet teşebbüslerinin faaliyetlerini, kamu emeklilik fonlarını ve bireyler yararına yönetilen varlıkları kapsamamaktadır. 

1 Csoma (2015) buradaki döviz rezervi ifadesinin, ülkenin toplam rezervinden optimal merkez bankası rezervinin düşülmesiyle elde edilen rezerv olduğunu söylemektedir (optimal döviz rezervinin nasıl belirlendiğine ilişkin bkz. Jeanne ve Rancière, 2006). 

2 İhracata konu olan yeni bir zenginleşme kaynağına (örneğin doğal gaz, petrol vb.) kavuşan bir ülkede, ihracat artışı nedeniyle döviz girdisinin artmasına bağlı olarak ulusal para birimi aşırı değerlenmekte, ithalatın ucuzlaması nedeniyle tüketim artmakta, yatırımlar diğer üretim alanlarından çekilerek söz konusu kaynağın bulunduğu alana yönelmekte (de-industrialization) ve üretim azalmaktadır. Bu durum ilk olarak 1960'lı yıllarda Hollanda'da doğal 
gaz bulunması sonucunda gözlemlendiği için Hollanda Hastalığı adını almıştır. 

UVF’ler yukarıda sayılan sermaye kaynakları açısından ikiye ayrılmaktadırlar. Petrol, doğalgaz vb. gibi ihraç ürünlerinin gelirlerine dayalı olarak kurulan fonlar “emtia fonu” kategorisinde sınıflandırılırken; özelleştirme geliri, bütçe fazlası vb. gibi kaynaklara dayalı olarak kurulan fonlar “emtia dışı fonlar” kategorisinde sınıflandırılmaktadır. IMF’nin tanımına göre ulusal varlık fonları çeşitli makroekonomik amaçlar için kurulmuş devlet sahipliğinde yatırım fonlarıdır (Allen ve Caruana, 2008). Bu amaçlar doğrultusunda UVF’ler, istikrar fonu, tasarruf fonu, kalkınma fonu, rezerv yatırım fonu (şirketi) ve emeklilik ihtiyat fonu olmak üzere beş kategoriye ayrılmaktadırlar (IWG, 2008, Al-Hassan vd., 2013 ve Csoma 2015): 


İstikrar Fonu: Ekonomiyi ve bütçeyi emtia fiyatlarındaki (genellikle petrol fiyatlarındaki) oynaklıklardan ve dış şoklardan korumaya yönelik fonlardır. Genellikle kısa ve orta vadeli, sabit ve düşük getirili araçlara (özellikle kısa vadeli devlet iç borçlanma senetleri gibi likit varlıklara) yatırım yapma eğilimindedirler. Yatırım stratejileri açısından merkez bankaları rezerv yöneticilerine benzemektedirler. Şili (Economic and Social Stabilization Fund), Moğolistan, Cezayir, İran ve Rusya (Oil Stabilization Fund) bu tür fonlara sahip ülkelerdir. 

Tasarruf Fonu: Yenilenemeyen doğal kaynaklardan (petrol ve madenlerden) elde edilen ihracat gelirini (çeşitlendirilmiş portföyü olan) bir finansal varlığa dönüştürerek serveti gelecek nesillerle paylaşmayı amaçlayan fonlardır. Diğer bir ifade ile bu tür fonlar, mevcut neslin doğal kaynakları tüketerek elde ettiği serveti gelecek nesillere aktararak nesiller arası eşitliği sağlamayı amaçlamaktadırlar. Aynı zamanda yüksek döviz girdisinin ülke ekonomisinde yol açabileceği “Hollanda Hastalığının” etkilerini de azaltmayı hedeflemektedirler2. Ekonomik konjonktürün tersi yönünde yatırım stratejisi izlerler. Yüksek getiri umuduyla yüksek riskli ve uzun vadeli yatırım araçlarını tercih ederler. Portföylerinin önemli bir kısmı hisse senetlerinden oluşur. Birleşik Arap 
Emirlikleri (Abu Dhabi Investment Authority), Libya ve Rusya (National Wealth Fund) bu tür fona sahip ülkelerdir. Kalkınma Fonu: Sosyo-ekonomik projelere (genellikle altyapı projelerine) fon sağlamayı ve ekonomik büyümeyi artıracak sanayi politikalarına destek vermeyi amaçlayan fonlardır. Uzun vadeli ve yüksek riskli yatırım stratejisi izlerler. Birleşik Arap Emirlikleri (Mubadala Investment Company) ve İran (National Development Fund)’da bu tür fon örneklerine rastlanmaktadır. 

 Emeklilik İhtiyat Fonu: Nüfusun yaşlanmasına bağlı olarak gelecekte kamunun 
emeklilik yükümlülüklerindeki artışa (emeklilik katkı payı dışındaki kaynaklardan) ek finansman desteği sağlamak için kurulmuş fonlardır. Tanımından da anlaşılacağı üzere doğrudan emeklilik yükümlülükleri bulunan bir fon değildir. Yükümlülüğü sadece gelecekteki olası harcamalarla ilgilidir. Avustralya, İrlanda ve Yeni Zelanda’da bu tür fonlar bulunmaktadır. IWG (2008)’in sınıflandırmasından farklı olarak IFSWF (2014) bu fon kategorisini tasarruf fonu içerisinde saymaktadır. 

Rezerv Yatırım Fonu (şirketi): Karlılığı artırmak için fazla döviz rezervlerini daha uzun vadeli ve daha riskli yatırımlara (çoğunlukla hisse senetlerine) yönlendirmek için kurulmuş fonlardır. Fondaki fazlalık rezerv olarak kabul edilmektedir. İhtiyaç duyulması halinde dış ekonomik dengenin sağlanması ve döviz kuru politikalarının desteklenmesi amacıyla likit rezervlere destek için geri çağrılabilirler. Bu nedenle likidite ve getiri arasında iyi bir denge kurulmalıdır. Güney Kore, Çin ve Singapur bu tip fonlara sahip olan ülkelerdir. 

UVF’ler yukarıdaki amaçlardan sadece birine sahip olmak yerine bazen birden fazla amaca sahip olabilmektedirler. İstikrar ve tasarruf şeklinde ikili amaca sahip olan Azerbaycan (State Oil Fund), Kuveyt (Kuwait Investment Authority) ve Timor-Leste (Petroleum Fund) fonları bu tip fonlara örnek olarak gösterilebilirler (bkz. IFSWF, 2014, s:12). UVF’lerin amaçlarında zamanla değişiklikler yaşanabilmektedir. Rusya’nın istikrar amaçlı kurduğu fonun rezervlerindeki aşırı artış, bu fonun tasarruf amaçlı bir fona doğru evrilmesine yol açmıştır (Allen ve Caruana, 2008, s:5-6). 

Yukardaki açıklamalar dikkate alındığında UVF’lerin temel özellikleri olarak şunlar karşımıza çıkmaktadır (SIL, 2016 ve Csoma, 2015) : 


i) Doğrudan egemen bir devlete aittirler. 

ii) Devletin diğer mali ve politik kurumlarından bağımsız olarak yönetilirler. 

iii) Ticari kazanç arayışı içerisinde çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparlar. 

iv) Genellikle uzun vadeli yatırım yapma eğilimindedirler. 

v) Yatırım yaparken yüksek risk toleransına sahiptirler çünkü aktiflerindeki varlıklarına karşılık yükümlülükleri neredeyse hiç yok ya da çok azdır. 

vi) Yatırımlarının önemli bir kısmını yabancı ülke varlıklarına yaparlar. 

vii) Portföylerinde yabancı varlıkların bulunması nedeniyle kur değişikliklerinden etkilenme riskleri vardır. 


UVF’lerin devlet sahipliğindeki diğer fonlardan (istikrar, emeklilik fonu vb.) üç temel farklılığı bulunmaktadır. Bunlardan ilki, fona sürekli (sabit) bir gelir akımının (işçi ve işveren kesintilerinden elde edilen gelir gibi bir akımın) olmamasıdır. İkincisi, istikrara veya emekliliğe doğrudan katkı yapmak gibi açık ve doğrudan bir yükümlülüklerinin bulunmamasıdır. 

Sonuncusu ise daha uzun vadeli ve daha riskli araçlara yatırım yapabilmeleridir. 

SWFI (Sovereign Wealth Fund Institute)’nin web sitesinde açıklanan bilgilere göre dünyada 2017 yılı itibariyle 53 ülkeye ait 79 adet UVF bulunmakta ve bunların % 58’i petrol ve doğalgaz gelirleri ile fonlanmaktadır. UVF’ler yatırımlarının %71,5’ini yurtdışına yaparken, %28,5’ini yurtiçine yapmaktadırlar. UVF’lerin yönetimleri altındaki toplam varlık büyüklüğü yaklaşık 7,3 
trilyon dolara ulaşmış durumdadır. İlk 10 UVF’nin toplam varlık büyüklüğü 5,4 trilyon dolardır. Diğer bir ifadeyle, küresel çapta UVF’lerin aktif büyüklüğünün %75’i bu fonların sahibi ülkeler (Norveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Kuveyt, Sudi Arabistan, Singapur, Katar) tarafından kontrol edilmektedir. Fernandes (2009, s:2) UVF’lerin dünya çapında neredeyse her beş firmadan birinde hisseye sahip olduğunu iddia etmektedir. Dünyadaki hedge fon ve özel sermaye fonları toplamından daha fazla bir büyüklüğe sahiptirler (Alhashel, 2015, s:2). Bu 
kadar büyük bir varlığın sınırlı sayıda aktör tarafından kontrol edilmesi, sayılarında hızlı bir artış gözlemlenmesi, yatırım yapılan ülkelerin ekonomik bağımsızlığını tehdit etmeleri, krizlerdeki kurtarıcı rolleri veya kriz yaratabilme potansiyelleri ve egemen bir devletin kontrolünde olmaları tartışmaları da beraberinde getirmiştir. 


3. YABANCI ULUSAL VARLIK FONLARININ TÜRKİYE EKONOMİSİNE OLASI ETKİLERİ 

Yabancı ulusal varlık fonlarının, Türkiye ekonomisine sunduğu iki önemli fırsat bulunmaktadır. 
Bunlardan bir tanesi, sürekli finansman ihtiyacında olan Türkiye’ye alternatif dış kaynak sunma; diğeri ise ekonomik krizleri aşmada yardımcı olma potansiyelleridir. Çünkü diğer yabancı yatırımcılarla kıyaslandıklarında UVF’lerin kriz dönemlerinde konjonktürün tersi yönünde hareket etme ve yatırım yapma eğilimleri olduğu bilinmektedir. Bu yönleriyle krizleri aşmada ulusal ekonomiye yardımcı olabilmektedirler. 2008 küresel krizi sonrasında Amerika ve Avrupa’da bunun örneklerine rastlanmıştır (Cohen, 2009 ve Selfin vd. 2011). 

Şu ana kadar Türkiye’de yatırım yapan ulusal varlık fonlarının, Norveç ve Katar’a ait olduğu bilinmektedir3. Yabancı ulusal varlık fonlarının Türkiye’deki yatırımlarına ilişkin kamuyla paylaşılmış çok fazla bilgi bulunmamaktadır. 3 Mart 2017 tarihli Hürriyet gazetesindeki habere göre 2016 yılı itibariyle dünyanın en büyük ulusal varlık fonu olan Norveç Varlık Fonu, yaklaşık 1 milyar dolarını Türkiye’deki 48 şirketin hisse senedi üzerinde değerlendirmiştir. Yatırımları 
arasında Ereğli Demir Çelik Fabrikası, Tüpraş, Petkim, Aksa Enerji ve Enka A.Ş. gibi beş büyük Türk enerji firması bulunmaktadır (Hürriyet, 2017). Gazetede yer alan bu haber Türkiye için hem bir fırsata hem de bir tehdide işaret etmektedir. Bu fon, finansman ihtiyacı içerisinde olan Türkiye’ye alternatif bir dış kaynak sunarak bir fırsat yaratmış olsa da özellikle stratejik sektörlerde yatırım yaparak bir tehdit unsurunu da içerisinde barındırmaktadır. 

3 Katar Ulusal Varlık fonunun DİGİTÜRK ve BANVİT’i satın aldığı kesin olarak bilinirken, Savunma sanayi için üretim yapan BMC’de %50 pay sahibi olan Katarlı ortağın, Katar ulusal varlık fonu mu yoksa başka bir Katarlı yatırımcı mı olduğu net olarak bilinmemektedir. 

Yukarıdaki açıklamalardan yola çıkarak UVF’lerin Türkiye ekonomisi için potansiyel tehditlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz: 

i) Daha önce de belirtildiği gibi yabancı devletler UVF’ler aracılığı ile Türkiye’de kritik sektörlerde stratejik konumlanmalar elde edebilirler. 

ii) Devlet sahipliğinde ve kontrolünde olmaları nedeniyle ekonomik güdülerden ziyade politik güdülerle hareket etme potansiyelleri bulunmaktadır. Bu nedenle 
uluslararası politikada bir araç olarak kullanılma riskleri bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile Türkiye’nin ulusal ve ekonomik güvenliğine risk oluşturma potansiyelleri bulunmaktadır. 

iii) Şeffaflıklarının düşük olması nedeniyle UVF’lerin takip ve kontrolünde bazı zorluklar bulunmaktadır. Bu nedenle yurtiçi piyasalarda rekabeti bozabilirler (Aykın, 2011, s:14). 

iv) Kotter ve Lel (2008, s:3)’e göre ulusal varlık fonları tarafından satın alınan hisse senetleri birkaç gün içerisinde hızlı bir değer kazancı (yaklaşık iki gün içerisinde % 2,1 oranında bir fiyat artışı) yaşamaktadırlar. Bu tür hızlı fiyat gelişmeleri finans piyasalarında fiyatları denge noktasından uzaklaştırabilir ve balonlar oluşmasına neden olabilir. 


UVF’lerin potansiyel tehditlerine ilişkin ilk uyarılardan birini 2007 yılında Obama yönetiminin Ulusal Ekonomik Konsey başkanı Lawrence Summers (2007) “UVF’ler Kapitalizmin Mantığını Sarsıyor” adlı makalesinde yapmıştır. Ardından, Economist dergisi Ocak 2008 sayısında Ulusal Servet Fonlarının İstilası” başlığı ile UVF’lerle ilgili tehditlere dikkat çekmiştir. 2008 yılının Ekim ayında Fransa devlet başkanı Nicolas Sarkozy Avrupa parlamentosundaki  konuşmasında Avrupa ülkelerine, ulusal şirketlerini yabancılardan (özellikle Avrupa’da etkinliğini artıran ulusal varlık fonlarından) korumak için kendi ulusal varlık fonlarını kurmalarını önermiştir (Financial Times, 2008). Uluslararası düzeyde artan endişe ülkeleri öncelikle kendi bireysel tedbirlerini almaya itmiştir. Almanya’da 2008’in Nisan ayında UVF’ler tarafından yapılan bazı yatırımların incelenmesi için bir kanun çıkarılmış ve hemen sonrasında da kamu güvenliği ve düzenine tehdit oluşturduğu düşünülen satın almaları engellemek için daha sıkı kısıtlamalar getirilmiştir (Cohen, 2009, s:722). ABD’de Başkan’a, şirket satın almaları ve pay devirlerini veto yetkisi verilmiştir. Aynı zamanda ABD hazine bakanlığı, UVF’lerden politik güdülerle hareket etmeyeceklerine ve daha şeffaf olacaklarına dair taahhütler almaya başlamıştır. Fransa’da 11 sektörde yapılacak yabancı yatırımlarda çeşitli bakanlıklar dan (savunma, ekonomi, maliye ve çalışma bakanlıkları) izin alınması zorunluluğu getirilmiştir (Aykın, 2011, s:11). Hollanda’da ise yüksek voltajlı elektrik üretimi, su kanalları, demiryolu taşımacılığı, havaalanı, posta idaresi ve merkez bankası gibi alanlar Kamu tekelinde olup yabancı yatırımcıya tamamen Kapalıdır (Akbulak ve Akbulak, 2008, s:251). 

UVF’lere ilişkin kaygılar karşısında ülkelerin almış oldukları bireysel tedbirlerin yanı sıra ortak tedbirlerin alınması da söz konusu olmuştur. Bu amaçla 2007 yılında G7 ülkelerinin toplantısında maliye bakanları, IMF ve OECD’yi bu konuda çalışmaya davet etmişlerdir. Böylelikle, UVF’lerin sunduğu fırsatlardan faydalanılırken tehditlerden de nasıl korunulacağına ilişkin uluslararası düzeyde bir arayışa girilmiştir. Bu amaçla 2008 yılında IMF, ulusal varlık fonuna sahip 26 üye ülke ile birlikte “Santiago İlkeleri” adı altında UVF’ler için genel kabul gören 
24 ilke belirlemiştir (bkz. IWG, 2008). Bu ilkeler ile UVF’lerin daha şeffaf ve hesap verebilir olmaları, politik güdülerle değil ekonomik güdülerle hareket etmeleri, iyi yönetişim göstermeleri, adil rekabet etmeleri ve ev sahibi ülkenin kurallarına uymaları amaçlanmıştır. Söz konusu ilkelerin bir bağlayıcılığı bulunmasa da bunlara uyum sağlamak ABD ve Avrupa piyasalarına 
giriş için bir ön şart niteliği kazanmıştır (Aykın, 2011, s:21). Tüm bu gelişmeler UVF’lerin şeffaflığını özellikle ev sahibi ülkeler açısından önemli hale getirmiştir. Bu amaçla 2008’de Ulusal Varlık Fonu Enstitüsü (SWFI) tarafından UVF’lerin şeffaflık derecesi ölçülmeye başlanmıştır. Söz konusu enstitünün 2017’nin ikinci çeyreği için açıkladığı endeks değerleri hala birçok UVF’nin şeffaf olmaktan uzak olduğunu göstermektedir4. 

4 UVF’lerin şeffaflık dereceleri için bkz. 

http://www.swfinstitute.org/statistics-research/linaburg-maduell-transparency-index/ 


Dünyada bu tartışmalar son 10 yılda artarak devam ederken Türkiye gündeminde kendisine yeterince yer bulamamaktadır. Türkiye’de yabancı yatırımcıyı çekmek ve yatırım ortamını iyileştirmek için 2003 yılında çıkarılan 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile “yerli yabancı ayrımı kaldırılmış” ve stratejik sektörlerin korunmasına ilişkin de ayrı bir 
düzenleme yapılmamıştır. Finansman ihtiyacı nedeniyle sürekli kaynak arayışında olan Türkiye için bugünlerde UVF yatırımları önemli bir araç olabilir. Ancak bu büyük fonların başka devletlerin kontrolünde olmaları ve özellikle stratejik sektörlerdeki yatırımları (savunma sanayi, enerji, telekomünikasyon, hava ve deniz limanları vb.) nedeniyle ileride ulusal güvenliğe tehdit 
oluşturabilecekleri unutulmamalı ve gerekli tedbirler şimdiden alınmalıdır. En azından öncelikle Santiago ilkelerine uyum gösteren ve yeterli şeffaflık derecesine sahip UVF’lerin yatırımlarına yurt içinde izin verilmelidir. Stratejik sektörlere ilişkin yatırımlarla ilgili ayrıca düzenlemeler yapılmalıdır. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***



Türkiye Varlık Fonu’nun İlkeleri,

Türkiye Varlık Fonu’nun İlkeleri,



Türkiye Varlık Fonu, operasyonlarını uluslararası en iyi uygulama örneklerine uygun bir şekilde yapılandıracaktır.

DEĞERLERİMİZ

AÇIKLAMA

PROFESYONEL YÖNETİM

Türkiye Varlık Fonu, gerek kendi operasyonlarında, gerekse portföyündeki şirketlerin yönetiminde dünyaca kabul görmüş profesyonel yönetim ilkelerini baz alacaktır.

ŞEFFAFLIK

Fon operasyonlarının raporlanması ve portföy şirketleriyle olan etkileşim süreçleri tam bir şeffaflık içerisinde, belirlenen yönetişim ilkeleri çerçevesinde yapılacaktır.

PERFORMANS ODAKLILIK

Türkiye Varlık Fonu, her türlü yatırım aktivitesini ve portföyündeki şirketlerin yönetiminde risk-getiri beklentisinin karşılanmasını öncelikli hedef olarak alacaktır.

SÜRDÜREBİLİRLİK

Türkiye Varlık Fonu, varlıkları ile ilgili uygulamalarını, yeni yatırım tercihlerini ve diğer aktivitelerini kuruluş kanununda belirtildiği üzere dış etkilerden bağımsız bir şekilde, uzun vadede sürdürülebilir şekilde yönetecektir.

RİSK YÖNETİMİ VE HESAP VEREBİLİRLİK

Türkiye Varlık Fonu, operasyonlarına bağlı olarak ortaya çıkabilecek riskleri belirleyip düzenli olarak raporlayacaktır. Uygulamalarına ilişkin sorumluluklarını kuruluş kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde yerine getirecektir.


http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/1/ilkelerimiz


PORTFÖY;

Turkish Airlines
Türk Hava Yolları A.O.’nın %49,12 oranındaki hissesi  

İLGİLİ KARAR;

     Türk Hava Yolları A.O.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 03.02.2017 tarih ve 2017/2 sayılı kararı ile Bakanlar Kurulu’nun 22.8.1990 tarihli ve 90/822 sayılı kararı ile özeleştirme 
kapsamına alınan ve 4046 sayılı Kanunun Geçici 11’inci maddesi uyarınca özelleştirme programına alınmış sayılan Türk Hava Yolları A.O.’nın %49,12 
oranındaki hissesinin özelleştirme kapsam ve programından çıkartılarak Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda 
Değişiklik Yapılmasına Dair 19.08.2016 tarih ve 6741 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin (a) bendi uyarınca Türkiye Varlık Fonu'na devrine karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/53/turk-hava-yollari-a-o

**


Türk Telekom
Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin yüzde 6,68 oranındaki Hazineye ait hissesi

İLGİLİ KARAR;

Türk Telekomünikasyon A.Ş.
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin yüzde 6,68 oranındaki Hazineye ait hissesinin 
Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.


http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/54/turk-telekomunikasyon-a-s

**


Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası A.Ş.’nin Sermayesinde bulunan Hazineye ait Hisselerin tamamı

İLGİLİ KARAR;

Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası A.Ş.
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası A.Ş.’nin sermayesinde bulunan Hazineye ait 
hisselerin tamamının Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/55/turkiye-cumhuriyet-ziraat-bankasi-a-s

**


Türkiye Halkbankası A.Ş.'nin %51,11 oranındaki hissesi

İLGİLİ KARAR

Halk Bank,
Türkiye Halkbankası A.Ş.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 03.02.2017 tarih ve 2017/1 sayılı kararı ile Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 05.02.2007 tarih ve 2007/8 sayılı kararı ile 
Hazineye ait hisseleri özelleştirme kapsam ye programına alınan Türkiye Halkbankası A.Ş.'nin %51,11 oranındaki hissesinin, özelleştirme kapsam ve 
programından çıkartılarak Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 19.08.2016 tarih ve 
6741 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin (a) bendi uyarınca Türkiye Varlık Fonu'na devrine karar verilmiştir.


http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/56/turkiye-halkbankasi-a-s


**


Türkiye Petrolleri

Türkiye Petrolleri A.O.’nın (TPAO) sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamı

İLGİLİ KARAR;

Türkiye Petrolleri A.O.
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye Petrolleri A.O.’nın (TPAO) sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin 
tamamının Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/57/turkiye-petrolleri-a-o

**


Botaş
Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.’nin (BOTAŞ) sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamını


İLGİLİ KARAR

Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.’nin (BOTAŞ) sermayesinde bulunan Hazineye ait 
hisselerin tamamının Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/59/boru-hatlari-ile-petrol-tasima-a-s

**


Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.’nin (PTT) Sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamı

PTT

İLGİLİ KARAR;

Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.’nin (PTT) sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin 
tamamının Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.


**



Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş.'nin (TÜRKSAT) sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamı



İLGİLİ KARAR;

Türksat
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş.
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ'nin (TÜRKSAT) sermayesinde bulunan 
Hazineye ait hisselerin tamamının Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ'nin (TÜRKSAT) sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamının Türkiye Varlık Fonuna 
aktarılmasına karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/63/turksat-uydu-haberlesme-kablo-tv-ve-isletme-a-s

**
Borsa İstanbul
Borsa İstanbul A.Ş.’nin sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamı

İLGİLİ KARAR;

Borsa İstanbul A.Ş.
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Borsa İstanbul A.Ş.’nin sermayesinde bulunan Hazineye ait hisselerin tamamının 
Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/64/borsa-istanbul-a-s

**

Milli Piyango
Nakit oynatılan Piyango, Hemen-Kazan, Sayısal Loto, Şans Topu, On Numara ve Süper Loto oyunları ile ilgili daha değişik yeni oyunların yapılmasına izin 
verilebilecek oyunlarına ilişkin lisans 49 yıl süreyle

İLGİLİ KARAR;

Şans Oyunları
6 Ocak 2017 tarihli, 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Karşılığı nakit olmak u¨zere oynatılan Piyango, Hemen-Kazan, Sayısal Loto, Şans Topu, 
On Numara ve Su¨per Loto oyunları ile ilgili mevzuat çerçevesinde izin verilebilecek olan benzer şans oyunlarına ilişkin lisans, bu maddenin yu¨ru¨rlu¨ğe 
girdiği tarihten itibaren 49 yıl su¨reyle 19/8/2016 tarihli ve 6741 sayılı Tu¨rkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda 
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hu¨ku¨mleri uyarınca kurulan Tu¨rkiye Varlık Fonuna verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/69/sans-oyunlari

**


TCDD İzmir Limanı devri işlemleri tamamlanıncaya kadar TCDD'nin yönetiminde kalmasına ve TCDD tarafından işletilmeye devam edilmesine karar verilmiştir.

İLGİLİ KARAR;

TCDD
TCDD İzmir Limanı
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 03.02.2017 tarih ve 2017/5 sayılı kararı ile Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 30.12.2004 tarih ve 2004/ 128 sayılı kararı ile 
özelleştirme kapsam ve programına alınan TCDD İzmir Limanı’nın, özelleştirme kapsam ve programından çıkartılarak 19.08.2016 tarih ve 6741 sayılı 
Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4’üncü maddesinin (a) bendi uyarınca 
Türkiye Varlık Fonu'na devrine,

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/68/tcdd-izmir-limani

**



Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.'nin sermayesinde bulunan %49 oranındaki hisse

İLGİLİ KARAR;

Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 03.02.2017 tarih ve 2017/3 sayılı kararı ile Bakanlar Kurulu’nun 10.08.1993 tarih ve 93/4693 sayılı kararı ile özeleştirme 
kapsamına alınan ve 4046 sayılı Kanunun Geçici 11’inci maddesi uyarınca özelleştirme programına alınmış sayılan 
Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketinin sermayesinde bulunan %49 oranındaki hissenin özelleştirme kapsam ve programından çıkartılarak 
Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 19.08.2016 tarih ve 6741 sayılı Kanunun 4’üncü 
maddesinin (a) bendi uyarınca Türkiye Varlık Fonu'na devrine karar verilmiştir.


http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/67/turkiye-denizcilik-isletmeleri-a-s

**


Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü


İLGİLİ KARAR;

Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına 
karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/66/eti-maden-isletmeleri-genel-mudurlugu

**
Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş.



İLGİLİ KARAR;

Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş’nin %10 oranındaki hissesi.,
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 03.02.2017 tarih ve 2017/4 sayılı kararı ile Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2003/40 sayılı kararı ile 
hisseleri özelleştirme kapsam ve programına alınan Kayseri Şeker Fabrikası Anonim Şirketi’nin %10 oranındaki hissesinin özelleştirme kapsam ve 
programından çıkartılarak Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlard Yapılmasına Dair 19.08.2016 tarih ve 6741 sayılı 
Kanunun 4’üncü maddesinin (a) bendi uyarınca Türkiye Varlık Fonu'na devrine karar verilmiştir.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/65/kayseri-seker-fabrikasi-a-s

**

Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (Çaykur)

İLGİLİ KARAR;

Çaykur
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü
24 Ocak 2017 tarihli ve 2017/9756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (Çaykur) 
Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilmiştir.


http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/62/cay-isletmeleri-genel-mudurlugu

**

Türkiye Jokey Kulübü'nün yurt içinde at yarışları düzenleme, yurt içi ve dışında düzenlenen at yarışları üzerine yurt içi ve dışından müşterek bahis 
kabul etme hak ve yetkilerine ilişkin lisanslar, topluca 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren 49 yıl süreyle

İLGİLİ KARAR;

Türkiye Jokey Kulübü
At Yarışları
6 Ocak 2017 tarihli, 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yurt içinde at yarışları du¨zenleme, yurt içinde ve yurt dışında du¨zenlenen at yarışları 
üzerine yurt içinden ve yurt dışından mu¨şterek bahis kabul etme hak ve yetkilerine ilişkin lisanslar Tu¨rkiye Varlık Fonuna devredilmiştir. 
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına at yarışları du¨zenleme amacına yönelik olarak tahsis edilmiş veya fiilen bu amaçla kullanılan taşınmazlar ile 
üzerlerindeki yapı ve tesisler Tu¨rkiye Varlık Fonunun kullanımına verilmiştir.”

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/60/at-yarislari


**

Taşınmazlar.

Mülkiyeti Hazineye ait Antalya, Aydın, İstanbul, Isparta, İzmir, Kayseri ve Muğla'da bulunan bazı taşınmazları

İLGİLİ KARAR;
Taşınmazlar
Mülkiyeti Hazineye ait Antalya, Aydın, İstanbul, Isparta, İzmir, Kayseri ve Muğla'da bulunan bazı taşınmazların tahsislerinin kaldırılarak 
Türkiye Varlık Fonuna devredilmesi kararlaştırıldı.

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/58/tasinmazlar


KAYNAKLAR;

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/49/mevzuat

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/icerik/1/ilkelerimiz

http://turkiyevarlikfonu.com.tr/TR/Portfoy/5





***

TÜRKİYE VARLIK FONU KHK İLE DE YÖNETİLEBİLECEK



TÜRKİYE VARLIK  FONU KHK İLEDE YÖNETİLEBİLECEK


Gürses: Meşruiyet ve Şeffaflık sorunu var

Varlık Fonu yasasının Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmesine de dikkat çeken Gürses, "Yani Meclis'te değil hükümetin darbe girişimi karşısında ilan ettiğini söylediği olağanüstü hal kapsamında değiştirildi. Oysa darbe girişimiyle ilgili bir şey değildi bu. Bu yüzden meşruiyet açısından sorunlu bir adım".

Şirketlerin devir işlemleriyle ilgili ilerde çok sayıda dava açılabileceğini belirten Gürses'e göre fon "oldukça karmaşık ama hukuki olarak altı boş":

"Bu mekanizma borçlanma piyasasına gittiği zaman potansiyel borç vericiler, yatırımcılar aynı soruları sormayacak mı? Muhtemelen bu soruları onlar da soracak. Bu yüzden en başından bunun kredibilitesinde sorunlar olduğunu düşünüyorum."

Zamanlamada Referandum etkisi

Uğur Gürses, devir işlemlerinin zamanlamasının "Referandum öncesi ekonomiye canlılık getirme ve moral sağlama" amacı taşıdığını düşünüyor:

"Referanduma daha iyi ekonomik koşullarda gitme çabası olarak görüyorum ben bunu ama işe yarayacak mı? Çok da yarayacağını düşünmüyorum açıkçası."

Varlık Fonu Kanunu'na göre Fon, "üç yıllık strateji yatırım planına göre yönetilir". Henüz böyle bir belgenin açıklanmadığını vurgulayan Gürses, "Normal koşullarda böyle devasa bir kamu operasyonunda yurttaşların önemli ölçüde çıkarlarını ilgilendiren böyle bir konuda atılacak adımlarım şeffaf ve hesap verebilir bir platformda atılması gerekir ama bunların hiçbirini göremiyoruz" diyor:

"Atanan kişilerin seçiminde bile çeşitli prosedürler olmalı hem özgeçmişleri, hem uzmanlıkları açısından belirli kriterler olmalı diye düşünüyorum ama burada onun da olmadığını görüyoruz."

Gürses'e göre Fon'un denetlenmesi de sorunlu bir konu. Fon'a devredilen şirketlerin Sayıştay denetimine tabii olmayacağını, Sermaye Piyasası Kurulu veya Rekabet Kurulu gibi çeşitli kamu otoritelerinin denetiminin dışında olacağını söylüyor Gürses.

Fon'a devredilen şirketlerin muafiyetleri konusunun da ucunun açık olduğunu aktaran Gürses, buradaki bankalardan alınan vergilerin bütçe için önemli bir kaynak olduğunu, vergi muafiyeti getirilmesi durumunda bütçenin zorlanacağını belirtiyor:

"Böyle başlanmış olması bile bu varlık fonunun ne kadar çalakalem hazırlandığını ve tasarlandığını gösteriyor".

Norveç gibi petrol üreticisi ülkelerde büyük yatırım fonları bulunuyor.
'Dünya gelecek nesillere aktarıyor, Türkiye borçlandırıyor'
Bu şirketlerde çalışan işçilerin durumunu sorduğumuzda ise "Şirketler anonim şirketi olarak kurulmuş normal şirketlerdi. Ama bu şirketi alıp da varlık yönetim fonunun kurduğu bir şirkete devrederseniz onların statüleri de değişmiş oluyor diye tahmin ediyorum. Çok karmaşık bir fotoğraf var ve orada çalışanların durumu da bunun içinde" diye yanıt veriyor.

Dünyadaki yatırım fonlarının bir borçlanma mekanizması kurmak değil mevcut zenginliği ve kaynakları gelecek nesillere aktarmak olduğuna dikkat çeken Gürses "Türkiye'de yapılan ise bugünkü harcamayı finanse etmek için gelecek nesilleri bugünden borçlandırmak" diyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) ekonomi araştırmacısı Nurullah Gür ise bu eleştirilere katılmıyor.

Gür: Paralar havuza toplanıp yatırım yapılacak

"Bu şirketler zaten Hazine'nin payı olan şirketler. Dolayısıyla bunun varlık fonuna devredilmesi çok sürpriz değil" diyen Gür, bu şirketlerin çoğunun ciddi nakit akışına sahip olmasına rağmen nakitlerin tamamını yatırım olarak kullanmadığını, bu hamleyle "Bu paraların bir havuza toplanıp buradan gelecek vaat eden alanlara yatırılması daha makul görülüyor" ifadelerini kullanıyor.

Gür, hükümetin bu şirketleri Varlık Fonu'na aktarmaya ihtiyaç durmasının nedeni olarak "Türkiye'nin ciddi büyük projelere finansman bulması ihtiyacını" gösteriyor:

"Şöyle bir realite var sonuçta: İçinde bulunduğumuz küresel kriz devam ediyor, etkileri hâlâ görülüyor. Bu tip dalgalı bir finans yapısının olduğu zamanlarda büyük projelere bankalar aracılığıyla fon bulmak kolay değil.

"Birçok ülke bu yolu seçerek kendi gelecek vadeden yatırımlarına kendileri fon sağlıyor, döviz kurundaki dalgalanma veya makroekonomik istikrarsızlığa karşı bir yastık sağlıyor.

"Bu bir finansal kaynakları çeşitlendirme aracıdır, büyük yatırımlar sadece buradan fonlanacak diye bir durum söz konusu değil."

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, muhalefetin Varlık Fonu'nu "Duyun-u Umumi"ye ye benzetmesinin yanlış olduğunu, Fon'un milli olduğunu söyledi.
'Kısa vadede başka şirket yok'

Gür, Fon'a devredilen şirketlerin 20 milyar dolarlık değerinin bahsedilen hedefler için yeterli olmadığını ve ilerde Fon'un kaynaklarının çeşitlendirileceğini söylerken, kısa vadede başka bir kamu şirketinin devredilmesini ise olası görmüyor:

"İlerde sermaye piyasası aracılığıyla fon bulabilir veya sukuk (İslami prensiplere uygun faizsiz tahvil) ihraç edebilir".

Dünyada bu alanda değişik örneklerin olduğunu, yalnızca petrol ve doğalgaz şirketlerinin kaynaklarının aktarılmadığını anlatan Nurullah Gür, bazı ülkelerde bütçeden kaynak aktarıldığını, Güney Kore'de ise merkez bankasının kaynaklarının kullanıldığını söylüyor.

'Kurumsal Kimlik Zamanla oturacak'

Gür, Varlık Fonu yasasında yer alan "üç yıllık strateji yatırım planına göre yönetilir" ifadesini sorduğumuzda ise Varlık Fonu'nun çok yeni bir kurum olduğunu hatırlatıyor:

"Bu stratejik planın ortaya çıkması ve kurumun gerçek bir kurumsal kimliğe kavuşması zaman alacaktır.

"Çok büyük ihtimalle yönetim kuruluyla beraber ve kurumsal yapının oluşmasıyla birlikte bu bahsettiğiniz dokümanlara da ulaşabileceğiz."

Nurullah Gür, bu belge oluşturulmadan, kurumsal süreçte belli bir aşamaya gelmeden Fon'un önemli adımlar atmayacağını düşünüyor.

Türkiye'nin borçlarını ödemede dünyanın sayılı ülkelerinden biri olduğunu ve bu yüzden borçların ödenememesi nedeniyle şirketlerin yabancı finansörlere verilmesi gibi bir ihtimalin olmadığını söyleyen Gür, "Bunların profesyonel yönetimi devam edecek ve ben bu alanlarda ciddi bir kırılma veya değişiklik yaşanacağını zannetmiyorum" diyor.

Türkiye'nin Nisan Ayında Referanduma gitmesi bekleniyor

Gür: Zamanlamanın referandumla alakası yok

Gür'e göre devir işlemlerinin zamanlamasının da referandumla bir alakası yok:

" Bu Varlık Fonu'nun kurumsallaşması belli bir zaman alacak, tam olarak kurumsallaşmadan ciddi bir yatırım yapacağını ve referandum öncesinde ekonomiye katkı sunacağını beklemek doğru olmaz.

" Bu kurumun gerçek anlamda ekonomiye bir katkı sağlaması için 2-3 yıl geçmesi gerektiğini düşünüyorum."

Peki kurumsal kimliği oturmamış bir yapıya bu kadar büyük kamu şirketlerinin devredilmesi doğru mu?

' Kafalardaki soruları gidermek için yol almak önemliydi'
Gür, bu sorumuza "Şu anda şirketlerin yönetiminde bir devir söz konusu değil, şirketler kendi profesyonel yönetimlerine devam edecekler. Şu anda sadece neyin ne olduğu ortaya çıktı. Bu varlık fonunun kaynakları nereden sağlanacak diye bir soru işareti vardı, dolayısıyla o kafadaki soruları belli bir ölçüde gidermek için bir yol almak önemliydi" yanıtını veriyor.

Şirketlerin yanı sıra Hazine arazilerinin neden Fon'a devredildiği konusunda bir fikri olmadığını söyleyen Gür, Fon'un denetlenmesi konusunda şunları söylüyor:

" Nasıl ki büyük şirketler dış denetime tabii tutuluyorlarsa bu varlık fonu da bir dış denetime tabii tutulacak. Dolayısıyla şeffaflıktan veya denetimden ödün verme gibi bir durumun söz konusu olacağını ben düşünmüyorum. Çünkü bu varlık fonunun doğasına aykırı bir durum.

" Varlık fonlarının şeffaf ve denetime açık olması gerekir ki etkin bir şekilde çalışsın. Dolayısıyla dış denetimin sağlanması bu açıdan kritik. Bunun sağlanacağını hem biz resmi gazetedeki metinden hem de başbakanın yapmış olduğu açıklamadan gördük. Şeffaflık ve denetimden uzak bir yapının kurulması mümkün değil."

" Bugün Holdingleri nasıl özel ve uluslararası denetim kurumları tarafından denetleniyorsa bu şirketler de uluslararası kredibilitesi yüksek ve bilinen şirketler tarafından denetlenecek. Zamanla varlık fonu tahvil ihracında bulunacak ve kredi notu alacak bunu yapabilmek için."


***

THY ve Halkbank da Varlık Fonu’na Devrediliyor.,

6 Şubat 2017

Türk Hava Yolları ve Halkbank da Türkiye Varlık Fonu'na devredilecek.

Başbakanlık Özelleştirme İdaresi'nden yapılan açıklamada, iki şirketin de kamuya ait hisselerinin, gerekli izinlerin alınmasının ardından fona devredileceği belirtildi. Bu hisselerin oranı THY'de yüzde 49,12, Halkbank'ta ise 51,11.

Şirketler ayrıca özelleştirme programından da çıkarıldı.

Türkiye neden şirketlerini Varlık Fonu'na devretti?
Kararın ardından Türk Lirası değer kazandı. 3,70 TL seviyelerinden güne başlayan dolar, karar sonrası 3,66'ya kadar geriledikten sonra 3,68 seviyesine yükseldi.

Sabah Saatlerinde 3,99 TL'den işlem gören euro ise kararla birlikte 3,94'e geriledi.

Stratejik Yatırım Planı çerçevesinde yönetilecek.,

Dün de Dokuz ayrı şirketin kamuya ait hisselerinin Türkiye Varlık Fonu'na devredilmesine karar verilmişti.

Türkiye Varlık Fonu'nun söz konusu şirketleri, Bakanlar Kurulu tarafından onaylanacak Stratejik Yatırım Planı çerçevesinde yöneteceği, ortaya çıkabilecek tereddütleri giderme ve gerektiğinde uygulama esaslarını belirleme yetkisinin Başbakan'da olduğu açıklanmıştı.

THY ve Halkbank dışında Varlık Fonu'na devredilen şirketler şunlar:

Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası AŞ
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ)
Türkiye Petrolleri AO (TPAO)
Posta ve Telgraf Teşkilatı AŞ (PTT)
Borsa İstanbul AŞ (BİST)
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ'nin sermayelerinde bulunan Hazine'ye ait hisselerin tamamı
Türk Telekomünikasyon AŞ'nin yüzde 6,68 oranındaki Hazine'ye ait hissesi
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü


https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38878761

*****

Türkiye Neden Şirketlerini Varlık Fonu'na Devretti,


Türkiye Neden Şirketlerini Varlık Fonu'na Devretti?


Onur Erem
BBC Türkçe


7 Şubat 2017



Fon'a Devredilen Şirketler arasında Türk Hava Yolları da yer alıyor

Kamuya ait çok sayıda büyük şirket Pazar ve Pazartesi günleri sürpriz bir şekilde Varlık Fonu'na, tam adıyla Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi'ne devredildi.

Bu hamleyle birlikte toplam 20 milyar dolar ödenmiş sermayesi olan şirketler, Ağustos 2016'da çıkarılan bir yasa ile kurulan Varlık Fonu'na aktarılmış oldu.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, amacın devletin elinde kuvvetli bir kaynak oluşturulması ve "ekonomik salvolara karşı kendini koruyabilecek dinamik bir yapı" yaratmak olduğunu söyledi:

"Türkiye ekonomisinin gücünü göstermek, birtakım dışarıdan müdahalelere karşı kuvvetlenmesini sağlamak için tabiri caizse 'garanti' mahiyetinde olan bir fondur."

Reuters'a konuşan üst düzey bir yetkili de fona devredilen şirketlerin, büyük projelere finansman bulmak için bir garanti aracı olarak kullanılacağını açıkladı.

Peki Devredilen Şirketler bu durumdan nasıl etkilenecek? Türkiye neden kredi bulmak için böyle bir hamle yapmak zorunda kaldı? Zamanlamanın referandumla bir alakası var mı?

Bu Soruları Uzmanlara sorduk.

Yurt içinde ve yurtdışında finansman sıkıntısı;

Ekonomist Uğur Gürses, bu hamlenin büyük projelerin finansmanını kolaylaştırmak ve bu işlemlerin kamu denetiminden çıkarılması için yapıldığını düşünüyor.

Gürses'e göre yurt içindeki bankalardan da yurtdışındaki bankalardan da istenen finansman sağlanamıyor.

Yurt içinden sağlanamamasının nedeni, " Yurtdışından gelen sermaye akımlarıyla çok hızlı bir kredi büyümesi yaşayan Türkiye'de bu akımların kesilmesiyle finansal sistemin kredi hacminin sınırlarına yaklaşması". Ülke içindeki kredi yaratma kapasitesinin içerdeki mevduat artışıyla sınırlı kaldığını ve bu artışın da az olduğunu söyleyen Gürses, yurtdışından finansman sağlanamamasının nedenlerini de şöyle açıklıyor:

" Şeffaf Değilsiniz. Yolsuzluk konusunda hesap verebilir Pozisyonda değilsiniz."


GELİŞMELERE GÖZ ATALIM..


   _ Ziraat Bankası, BOTAŞ, TPAO, PTT ve BİST Varlık Fonu’na devredildi.,












5 Şubat 2017


Türkiye Varlık Fonu'na aktarılması kararlaştırılan şirketlerin başında Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası AŞ geliyor.

Hazine Uhdesinde bulunan bir kısım kamu sermayeli şirketler ile özelleştirme programında bulunan bazı şirketlere ait hisseler Türkiye Varlık Fonu'na devredildi.

Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Varlık Fonu'na aktarılması kararlaştırılan şirketler ve hisseler şöyle;

Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası AŞ
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ)
Türkiye Petrolleri AO (TPAO)
Posta ve Telgraf Teşkilatı AŞ (PTT)
Borsa İstanbul AŞ (BİST)
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ'nin sermayelerinde bulunan Hazine'ye ait hisselerin tamamı
Türk Telekomünikasyon AŞ'nin yüzde 6,68 oranındaki Hazine'ye ait hissesi
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü

Bu kararın uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkabilecek tereddütleri giderme ve gerektiğinde uygulama esaslarını belirleme yetkisi Başbakan'da olacak.

Türkiye Neden şirketlerini Varlık Fonu'na devretti?
Türkiye Varlık Fonu söz konusu şirketleri, Bakanlar Kurulu tarafından onaylanacak Stratejik Yatırım Planı çerçevesinde yönetecek.

Ayrıca mülkiyeti Hazine'ye ait olan Antalya, Aydın, İstanbul, Isparta, İzmir, Kayseri ve Muğla'da bulunan bazı taşınmazların tahsisleri de kaldırılarak Türkiye Varlık Fonu'na devredilecek.

Söz konusu taşınmazlar devir ve tescil işlemleri tamamlanıncaya dek Maliye Bakanlığı tarafından yönetilecek.

Söz konusu taşınmazlar devir ve tescil işlemleri tamamlanıncaya dek Maliye Bakanlığı tarafından yönetilecek.

Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na ait 3 milyar lira da aktarıldı
Başbakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye Varlık Fonu'na devredilen söz konusu şirketlerin mevcut yönetimleri ve işletme politikaları ile iş planlarının, yatırım ve büyüme stratejilerine uygun olarak devam edeceği belirtildi.

Açıklamada ayrıca, bu şirketlerle ilgili olarak, uluslararası finans kuruluşları da dahil olmak üzere ilgili paydaşlarla sağlanan işbirliğinin sürdürüleceği kaydedildi.

Bakanlar Kurulu kararıyla Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na ait veya bu fonun tasarrufunda bulunan 3 milyar lira tutarındaki kaynağın en geç aktarım tarihini izleyen 3 ay içinde geri ödenmek kaydıyla Varlık Fonu'na aktarılması da kararlaştırıldı.

Söz konusu karar da Pazar günü yürürlüğe girdi.

Ağustos 2016'da kurulmuştu
Başbakanlığa bağlı Türkiye Varlık Fonu ile Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi, Ağustos 2016'da kurulmuştu. Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi'nin kuruluş amacı, Türkiye Varlık Fonu'na bağlı alt fonları kurmak ve yönetmekti.

<  Türkiye Varlık Fonu'nun kuruluş amacı ise sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik ve büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmekti. > 


https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38856143


***

Türkiye Neden Eskisi kadar Dış yatırım Çekemiyor



Türkiye Neden Eskisi kadar Dış yatırım Çekemiyor?.,


Özge Özdemir
BBC Türkçe
1 Şubat 2017



Türkiye'deki yatırım ortamına dair son önemli gelişme kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in not indirimiydi. 2012'de kazanılan 'yatırım yapılabilir seviye' notlarının tümü artık yitirilmiş durumda.

Bu gelişmeler yabancı yatırımcıların Türkiye kararlarını da doğrudan etkiliyor.

Fitch, notun düşürülmesinin gerekçeleri arasında en önemli etken olarak siyaset ve güvenlik alanlarında yaşanan gelişmeleri gösterdi.

Fitch'e göre bu alanlarda yaşananlar ülkenin ekonomik performansını ve kurumsal bağımsızlığını zedeledi.


Fitch'e Göre kararda etkisi olan gelişmeler:

Kamudaki Kitlesel Tasfiyeler
Olağanüstü hâl
Basına yönelik operasyonlar
Terör saldırıları

2016'da doğrudan yabancı yatırım yüzde 63.1 azaldı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) en son Kasım ayında gelen ödemeler dengesi verilerine göre Türkiye'de Ocak-Kasım ayları arasında doğrudan uluslararası yatırım, 2016 yılında bir önceki yıla göre yüzde 63,1 azalmış durumda.


ULUSLAR ARASI DOĞRUDAN YATIRIM GRAFİĞİ

GRAFİK 1 (  Türkiye Neden Eskisi kadar dış yatırım çekemiyor ) 

'Ekonomide odak uzun zamandır Siyasette'

Peki yabancı yatırımcılar, Türkiye ile ilgili olarak bu yıl öncelikli olarak hangi konuları takip ediyor?

Bu soruya verilen cevaplarda Fitch'in de dikkat çektiği gibi siyaset ön plana çıkıyor.

Merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan finansal varlık yönetim şirketi Ram Capital'ın ortağı ve yatırım müdürü Ogeday Topcular, 2017'nin de Türkiye için oynak ve olaylarla dolu geçeceğini söylüyor.

Topcular, Türkiye ekonomisi için uzun zamandır dikkatin ekonominin kendisi yerine siyaset üzerinde odaklandığını vurguluyor.

Topcular'a göre 2017'de Türkiye ekonomisi hakkında öne çıkan başlıklar şöyle olacak:

Anayasa referandumu: Listenin en başında bu maddenin olmasının sebebi önemli politik değişikliklere yol açacak olması.
Ekonomi: 2016 üçüncü çeyrekte uzun yıllar sonra ilk defa daralmanın gerçekleşmesi, kurdaki değer kaybı ve özel sektörün dış borcu, ekonomi için alarm veren konular.

Jeopolitik durum: Türkiye'nin Suriye krizinin önemli oyuncularından biri olması sebebiyle çatışmalardan etkilenmesi.
Türkiye-ABD ilişkileri: Korumacı politikalarıyla dikkat çeken Trump'ın Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirme ihtimali.
Türkiye-AB ilişkileri: Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin gerilemesi.
'Darbe Teşebbüsü endişeleri artırdı'

Topcular, Türkiye'nin yatırım potansiyeli hakkında yorum yaparken Türkiye'nin geçen yıl gelişen ülkelerden negatif ayrıştığına dikkati çekiyor.

ABD Merkez Bankası'nın (FED) 2013 yılında normalleşme yolunda faizleri artıracağını söylemesinin ardından gelişmekte olan ülkelerin zorlu bir yola girmesine rağmen geçen yıl toparladığını söyleyen Topcular, bunun Türkiye'de görülmemesini şöyle açıklıyor:

"Bence bunun en büyük sebebi Türkiye siyasetinin etrafındaki belirsizlik. Ayrıca darbe teşebbüsü de yatırımcılar arasındaki korkuyu artırdı. 2017'ye girerken anayasa referandumunun daha çok belirsizlik yaratmasıyla bu korkuların hâlâ geçerli olduğunu görüyoruz. Yatırımcılar siyasette bir berraklık görene kadar Türkiye'de yatırım yapmaktan kaçınacaklardır."


GRAFİK 2 EKLE ( Türkiye Neden Eskisi kadar dış yatırım çekemiyor )


Merkez Bankası'nın Bağımsızlığı.,

Merkezi İngiltere'de bulunan BlueBay portföy yönetimi şirketinin gelişmekte olan piyasalar masasından Timothy Ash ise Türkiye ekonomisi ile ilgili üç başlığa dikkat çekiyor:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Para Politikası
Güvenlik durumu,
Referandum,
Ash, aynı zamanda yatırımcıların kamu kurumlarına yapılan operasyonların devletin kurumsal gücünü azaltacağı endişesiyle sona erdirilmesini istediğini tespit  ediyor.


'' Piyasa ve yatırımcı referandum kampanyasının kutuplaştırıcı etkisi, Siyasi istikrarsızlığı artırıcı ve güvenlik durumuna zarar verici etkisinden çekiniyor.
Kaynak; Timothy Ash , BlueBay portföy yönetim şirketi ''

Ash, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın faizlerin düşürülmesi için yaptığı çağrıların yabancı yatırımcının algısına zarar verdiği görüşünde:

"Bu durum TCMB'nin ellerini bağlıyor, MB'nin bağımsızlığını, enflasyona karşı harekete geçmek ve Türk Lirası'nı dengede tutmak için harekete geçme kabiliyetini zayıflatıyor."

Güçler ayrılığı ve denetim mekanizmasının güçlü olması takdirinde başkanlık sisteminde yatırımcıların bir sakınca görmediğini söyleyen Ash, piyasa ve yatırımcının referandum kampanyasının kutuplaştırıcı etkisi, siyasi istikrarsızlığı artırıcı ve güvenlik durumuna zarar verici etkisinden çekindiğini söyledi.

'Piyasa AB müzakerelerinde ilerleme beklemiyor'

Gelişmekte olan piyasalar üzerine çalışan ABD merkezli yatırım şirketi Gramercy'nin başkan yardımcısı ve araştırmacı olan Petar Atanasov, Temmuz ayında gerçekleşen darbe girişiminden beri risk algısının siyasi olaylara kaydığını aktarmakta.

"Finansal yapı açısından mali denge sağlıklı ancak kurumların ve bankacılık sisteminin döviz cinsinden yükümlülüklere karşı kırılganlıklarının yüksek olması bizim için bir kaygı sebebi ve buna çok fazla dikkat ediyoruz" diyen Atanasov'a göre Türkiye ekonomisiyle ilgili üç başlık öne çıkıyor:

Anayasa referandumunun sonucu, siyasi, ekonomik ve güvenlik ile ilişkili durum
Mali eğilimler ve kamu bütçesiyle ilgili izlenecek politika, Merkez Bankası'nın yatırımcı algısını ve Türk Lirası'nı desteklemek için gerekli görülen adımları atma kapasitesi/iradesi Türkiye'nin güçlü Dolar ve küresel finansal durum karşısında kırılgan olması dolayısıyla küresel finansal gelişmeler

5.8 milyar dolarlık bir fonu yöneten bir yatırım şirketi olan Gramercy'den Atanasov, "Referandum sonucunda otoriterliğin daha çok güçlenmesi yatırım kararları üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Piyasa, Avrupa Birliği (AB) müzakerelerinde herhangi bir ilerleme beklemiyor, buradan sonra sadece ilerleme olabilir ama bizim görüşümüze göre bu çok olası değil" açıklamasında bulunuyor.

Yabancı Yatırımcıya Vatandaşlık işe yarar mı?

Diğer yandan hükümet, yabancı yatırımcıyı Türkiye'ye çekmek için bazı hamleler gerçekleştiriyor.

< Orta-uzun vadede Türkiye'nin yatırım potansiyeli yüksek. Ancak kısa vadede kurumsal zayıflamadan ötürü bu duruma karşı büyük riskler var.
ALINTI; Petar Atanasov, ABD Merkezli Yatırım şirketi Gramercy >

Bu ay Resmi Gazete'de yayımlanan gelişmeye göre, en az 2 milyon dolar tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirdiği veya en az 1 milyon dolar tutarında taşınmazı, tapu kayıtlarına 3 yıl satılmaması şerhi koyulmak şartı ile satın aldığı ilgili kurumlarca tespit edilen yabancılar, Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilecek.

Ram Capital'dan Ogeday Topcular ise bu adımın büyük bir fark yaratmayacağını, sadece çok az sayıda insanı etkileyeceğini belirtiyor.

Timothy Ash, 'vatandaşlık verilmesinin yatırımcıya nasıl cazip geleceğini anlamadığını, belki sadece Ortadoğulu yatırımcılar için çekici olabileceğini' söylüyor.

Türkiye'nin yatırım potansiyeli nasıl?
Ash'e göre Türkiye'nin yatırım hikayesi karışık:

" Güçlü kamu bütçesi, güçlü banka sektörü, olumlu demografik yapı, olumlu iş çevresi, farklı ticari yapı ve iyi büyüme potansiyeli gibi güçlü yanları var. Ancak olumsuz tarafları ise zayıf güvenlik durumu, kutuplaşmış politika, anlaşılmayan ve saydam olmayan para politikası."

Petar Atanasov ise " Orta-uzun vadede Türkiye'nin yatırım potansiyelinin yüksek olduğunu düşünüyoruz. Ancak kısa vadeli ve kurumsal zayıflamadan ötürü bu duruma karşı büyük riskler olduğunu düşünüyoruz" diyor.


https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38794633

***

Hükümet İstanbul'daki 3. Havalimanı gibi Büyük projeler için Finansmana ihtiyaç duyuyor.?


Hükümet İstanbul'daki 3. Havalimanı gibi Büyük projeler için Finansmana ihtiyaç duyuyor.?


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılımı ile düzenlenen törende, 90 milyon yolcu kapasiteli ve üç adet kuzeygüney  pistini kapsayan birinci etap yatırımları için 6 Banka Kredi verdi. Bunlar; Ziraat Bankası, Halkbank, VakıfBank, DenizBank, Garanti Bankası ve Finansbank. 

19 Eki 2015

3. Havalimanı için 6 bankadan toplam 4,5 milyar euro kredi | NTV

ntv.com.tr, ntvpara.com 
19.10.2015 


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılımı ile düzenlenen törende, 90 milyon yolcu kapasiteli ve üç adet kuzey güney  pistini kapsayan birinci etap yatırımları için 6 banka kredi verdi.

Bunlar; Ziraat Bankası, Halkbank, VakıfBank, DenizBank, Garanti Bankası ve Finansbank.

6 Banka yeni havalimanının projesini gerçekleştirecek İGA (Cengiz-MAPA-Limak-Kolin-Kalyon Ortak Girişim Grubu’nun konsorsiyumu) ile 16 yıl vadeli 
finansman kredisi imzalandı. Kredinin ilk 4 yılı ana para ödemesiz olacak.

Konu ile ilgili basın bülteninde, ilk aşamada 6 milyar euroluk yatırımın hedeflendiği havalimanında yatırımların 4.5 milyar euroluk (Bugünkü kurla yaklaşık  14 milyar 715 milyon lira) kısmının krediyle, yatırım tutarının yüzde 25'inin öz kaynaklardan karşılanacağı belirtildi.

Havalimanının birinci Etabın 2018 yılı içerisinde tamamlanması öngörülüyor.

İGA'nın havalimanı projeleri arasında şunlar bulunuyor:

• İstanbul Sabiha Gökçen (Türkiye-İşletme)
• Priştina (Kosova-İşletme) 
• Kahire Terminal 2 (Mısır)
• Bakü Heydar Aliyev (Azerbaycan)
• Hawler – Erbil (Kuzey Irak)
• Duhok (Kuzey Irak) 
• Ordu-Giresun (Türkiye)


https://www.ntv.com.tr/ekonomi/3-havalimani-icin-6-bankadan-toplam-4-5-milyar-euro-kredi,BJUllm3QcECoZUHmv-inNg

https://www.ntv.com.tr/.../3-havalimani-icin-6-bankadan-toplam-4-5-milyar-euro-kredi,


Erdoğan, 3. Havalimanının finansman töreninde konuştu


19.10.2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'a 3. havalimanı projesinin finansmanı için düzenlenen imza töreninde konuştu. "Yeni bir dönemin kapıları aralanıyor" diyen Erdoğan, eleştirilerin aksine projenin çevre dostu olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu, İstanbul'a 3. havalimanı projesinin finansmanı için düzenlenen imza törenine katıldılar. 

Önce Davutoğlu'nun bir konuşma yaptığı törende, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüye çıktı.

Erdoğan şunları söyledi: 

"İstanbul'a dünyanın en büyük kapasiteli havalimanını kazandıracak projenin en kritik adımını atıyoruz. Projenin, 4.6 milyar euroluk kredi finansmanın imza törenini gerçekleştiriyoruz. Finansman desteği için elini taşın altına koyan kamu ve özel bankalara şükranlarımı sunuyorum.

Yeni bir dönemin kapıları aralanıyor. Bu proje tamamlandığında Türkiye, bilhassa İstanbul, dünya hava trafiğinde küresel bir merkeze dönüşecek. 

Havalimanının yapıldığı alan, birilerinin ifade ettiği gibi tesadüfen seçilmedi... Projeyi hazmedemeyen belli kesimlerin ifadelerinin aksine, bu havalimanı çevre hassasiyeti açısından dünyaya örnek olacak. Bu havalimanı, kendi enerjisini üreten ve doğa dostu olacak şekilde tasarlanmıştır... 

İlk etap hizmete girince, hiçbir yerde olmayan şekilde aynı anda iki uçak buraya iniş yapacak. Ayrıca, büyük gövdeli uçaklar da buraya inişlerini gerçekleştirebilecekler...

Ulaştığımız her hedef, bizim için yeni bir başlangıçtır. Artan özgüven de birilerini rahatsız ediyor, bunu da görüyoruz. Bunun farklı araç ve yöntemlerle dışa vurulduğunun da farkındayız. Asıl niyet, sıkıntı ve mesajları gayet iyi biliyoruz. Türkiye'nin 90 yıllık tarihi, bir yönüyle de, bu mücadelelerin tarihidir. Türkiye'nin önü diğer devletlerden daha ziyade, çalışmadan, üretmeden kazanmaya alışmış grup tarafından kesilmiştir...

2013 yılında 3-5 ağaç bahanesiyle başlatılan Gezi olaylarının asıl hedefi bu havalimanıdır. 17-25 Aralık darbe girişiminin hedefi, şahsım ve dönemin hükümetinin yanında bu projede elini taşın altına koyan firmalardır... Marmaray da bunlardan dolayı 4 yıl gecikmeyle açıldı.

       Başbakan Davutoğlu: " Bu eser tamamlandığında, 200 Milyon yolcu kapasitesine ulaşılması öngörülüyor. 
İnşallah, havalimanının ilk etabı 2018'in ilk çeyreğinde hizmete girecek..." 

Geçen hafta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız milli araba projemizin ilk prototiplerini kamuoyuyla paylaştı. Bunun üzerine birileri hemen gazetelerinde 'Milli değil, devşirme', 'Yerli değil, çakma' diye manşet atarak projeyi ilk aşamasında sabote etmeye, itibarsızlaştırmaya çalıştı.

Oysa bu çalışma dünyada nasıl yapılıyorsa ülkemizde de o şekilde yapılıyor. Aynı şekilde havalimanı için de bir başka ülke yapınca tarihi yatırım diye alkışlayanlar konu Türkiye olunca hemen çevre ve doğa hassasiyetlerini hatırlıyor...

Türkiye, 2023 Hedeflerine uygun olarak yapması gerekenleri kararlılıkla hayata geçirecek."


https://www.ntv.com.tr/turkiye/erdogan-3-havalimaninin-finansman-toreninde-konustu,InuHlwsy80mbzGvdhSYzHQ


***