ULUSAL VARLIK FONLARI: TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN BİR DEĞERLENDİRME BÖLÜM 2
4. TÜRKİYE ULUSAL VARLIK FONUNUN EKONOMİYE OLASI ETKİLERİ
26 Ağustos 2016 tarihinde resmi gazetede ilgili kanunun yayınlanması ile Türkiye Varlık Fonu kurulmuş ve birçok kamu varlığı (THY, Türk Telekom, Ziraat Bankası, Halk bankası, TPAO, BOTAŞ, PTT, TÜRKSAT, Borsa İstanbul, Milli Piyango, TCDD, ETİ Maden, Türkiye Denizcilik İşletmeleri, ÇAYKUR, Türkiye Jokey Kulübü ve Kayseri Şeker Fabrikası’ndaki kamu payları ile mülkiyeti devlete ait çeşitli taşınmazlar) bu fona devredilmiştir. Dünyadaki önemli örneklerinden farklı olarak cari işlemler veya bütçe fazlasına dayanmaksızın oluşturulan bu fonun kanunla tanınmış birçok muafiyetinin bulunması (kurumlar ve gelir vergisinden, belediyelere ödenecek çeşitli vergi ve harçlardan, Borsadaki kayıt ve kotasyon ücretlerinden muaftır; ayrıca ihale, devlet memurları ve özelleştirme kanunlarına tabi değildir) ve kamu kaynaklarının Sayıştay denetiminden çıkarılması kamuoyunda ciddi eleştirilere neden olmuştur.
Bu tartışmalara geçmeden önce TVF’nin ne tür bir UVF olarak sınıflandırılması gerektiği üzerinde biraz durulmasında fayda bulunmaktadır. Söz konusu fonun bir cari fazlaya veya bütçe fazlasına dayanmaması bunun bir tasarruf fonu, emeklilik ihtiyat fonu veya rezerv fonu olarak sınıflandırılmasını zorlaştırmakta dır. TVF’nin kurulmasına ilişkin kanunun gerekçesi bu fonun istikrar ve kalkınma şeklinde iki amacının bulunacağı fikrini hâkim kılmaktadır. Kanun gerekçesinde yer alan istikrara ilişkin ifadeler şu şekildedir:
“… yurt içinde ve yurt dışında finansal risklerin artmasıyla yaşanan ekonomik dalgalanma dönemlerinde, yabancı yatırımcıların gerçekleştirdikleri fon çıkışlarının varlık fiyatlarında sert düşüşlere yol açması ve yerli yatırımcıların spekülatif döviz talebinin artması piyasalarda likiditenin azalmasına ve finansal istikrara yönelik endişelere yol açmaktadır. Bu sorunların çözümü için, finansal stres ortamında piyasalarda stabilize edici bir görev üstlenecek, kamu
fonlarının konsolide olarak yönetildiği, güçlü bir Ulusal Varlık Fonunun bulunması, ülke tasarruflarının büyüklüğünü ve gücünü görünür kılarak piyasalarda gerekli güven ortamını yaratacak ve ülkemizin uluslararası kredibilitesinin artmasını sağlayacaktır.”
Gerekçede yer alan büyüme-kalkınmaya ilişkin ifadeler5 ise aşağıdaki gibidir:
5 TVF’nin kurulmasına ilişkin kanunun gerekçesi dikkatlice okunduğunda büyüme ve kalkınma kavramlarının birbirine karıştırıldığı TVF’nin amaçların kalkınmadan çok büyümeye ilişkin olduğu gözlemlenmektedir.
Türkiye Varlık Fonun Kurulmasıyla;
- Büyüme oranına gelecek on yıl içinde yıllık %1,5 oranında ilave artış sağlanması,
- Yapılacak yatırımlarla yaklaşık yüzbinlerce kişilik ek istihdam sağlanması,
- Savunma, havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun sektörlerdeki yerli şirketlerin sermaye ve
proje bazında desteklenmesi, küresel oyuncu olmalarının sağlanması,
- Otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Havalimanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanması,
- Arz güvenliğini sağlamak üzere, Türkiye için önem taşıyan doğal gaz ve petrol gibi yurt dışındaki stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi hedeflenmektedir.
Kayıran (2016, s:73), istikrar amacının sadece gerekçede yer alması fakat kanun metninde yer almaması nedeniyle bunun bir yan amaç olduğunu iddia etmektedir. TVF’nin, özellikle son zamanlarda gelişmekte olan ülkelerde kurulan kalkınma fonları ile gösterdiği benzerlikler de bu fonun istikrardan ziyade kalkınma (büyüme) amaçlı olacağını göstermektedir. Bu benzerlikler şu şekilde sıralanabilir:
Bu Fonlar,
i) Cari işlemler veya bütçe fazlasına dayanmamaktadırlar,
ii) Borç sermayesi kullanmaktadırlar (TVF’ye de hazineden izin almaksızın yurt içinden ve yurt dışından borçlanma izni verilmiştir),
iii) Genellikle yurt içine yatırım yapmaktadırlar (yukarıdaki ifadeler TVF’nin de önemli oranda yurt içi yatırım planının olacağına işaret etmektedir),
iv) Özellikle altyapı yatırımlarına yönelmektedirler (kanunun gerekçesinde yer alan yukarıdaki ifadeler, TVF’nin de Altyapı Yatırımlarının finansmanına yöneleceğini göstermektedir).
Yaklaşık bir yıl önce resmen kurulmuş olmasına rağmen aktif olarak bir faaliyette bulunmaması, üç yıllık stratejik yatırım planının (yol haritasının) kamuoyuyla hala paylaşılmamış olması ve web sitesinde fona ilişkin yeterli bilgilerin bulunmaması TVF’ye ilişkin değerlendirmeleri zorlaştırsa da olası fırsat ve tehditlerin neler olduğu aşağıda belirlenmeye çalışılmıştır.
Olası Fırsatlar:
i) TVF, birbirinden bağımsız ve etkin kullanılamayan kamu kaynaklarını tek bir çatı altında toplayarak yurtiçindeki büyük ölçekli yatırımlara uzun vadeli-ucuz
finansman desteği sağlayabilir. Böylelikle büyüme ve istihdama katkıda bulunabilir.
ii) TVF’nin, diğer kamu fonlarına kıyasla daha uzun vadeli ve yüksek getirili/daha riskli yurtdışı yatırımlara yönelme imkânı vardır. Bu yatırımlardan elde edeceği gelir ile ulusal tasarrufa katkıda bulunabilir.
iii) Finans piyasalarına derinlik kazandırabilir ve sert dalgalanmalarda konjonktürün aksi yönünde hareket ederek iktisadi dalgalanmanın etkilerini minimize edebilir.
iv) Özellikle stratejik kamu kuruluşlarının özelleştirme yoluyla yabancıların eline geçmesini engellemek için menkul kıymetleştirme yoluna giderek (hisse senedi ve tahvil ihraç edilmek suretiyle) yerli kaynak temini sağlayabilir.
v) Katma değerli ve stratejik sektörlere finansman desteği sunabilir (İtalya, Rusya, Brezilya ve İrlanda’da bu tip ulusal varlık fonları bulunmaktadır) ya da Fransa’da olduğu gibi finansman gücünü kullanarak stratejik sektörlerin yabancıların eline geçmesini engelleyebilir.
vi) Kamu kaynak ve tasarruflarını etkin bir şekilde işleterek ülke ekonomisinin uluslararası kredibilitesini artırabilir.
vii) Allen ve Caruana (2008, s: 11)’e göre sağlam bir mali yönetim çerçevesi belirlemek şartı ile UVF’ler şeffaflığı ve hesap verebilirliği artırabilirler. TVF de bu konuda gerekli adımları atarak Türkiye ekonomisine böyle bir imkânı sunabilir.
viii) Dış politika aracı olarak kullanılabilir. Diğer bir ifade ile fon, yurtdışında yaptığı yatırımlar aracılığıyla ülkenin uluslararası etkinliğini artırılabilir. Ancak TVF, Mart 2017’de küresel varlık fonları ağı olan Uluslararası Varlık Fonları Forumunun (IFSWF) üyesi olmakla Santiago İlkelerini desteklemeyi gönüllü olarak kabul etmiştir .
Bu ilkelerin 2. maddesi UVF’lerin politika amacının açık bir şekilde
tanımlanması ve kamuoyuna açıklanması gerektiğini ifade etmektedir. IWG (2008, s:12)’ye göre açıkça tanımlanmış bir politika amacının bulunması, UVF'nin doğrudan veya dolaylı olarak “hükümetin jeopolitik gündemini yerine getirme niyeti veya yükümlülüğü olmaksızın” yatırım yapmayı taahhüt ettiği anlamına gelmektedir. Dolaysıyla her ne kadar kanunun gerekçesinde TVF’nin, “dış politikanın önemli bir unsuru olarak Türkiye’nin uluslararası arenada daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacağı” iddia edilse de bu üyelikle, TVF’nin dış politika aracı olarak kullanılamayacağı örtük bir biçimde kabul edilmiş olunmaktadır.
ix) Doğal kaynak ihracatı kaynaklı yoğun döviz girdisi (büyük cari fazla), ulusal para biriminin aşırı değerlenmesine ve diğer ihracat endüstrilerinin zarar görmesine (diğer bir ifadeyle Hollanda hastalığına) yol açabilir. Ayrıca bu yüksek dış ticaret geliri yurt içinde talebi artırarak enflasyonda da bir artışa neden olabilir. Ulusal varlık fonu, bu döviz birikimini yurt dışı yatırımlarda kullanarak yurtiçinde bu tür sorunların oluşumunu engellemede önemli bir araç olabilir. Bu konuda en iyi örnek Norveç ulusal varlık fonudur ve yatırımlarının tamamını yurt dışına yapmaktadır. Ancak TVF için bu fonksiyondan bahsetmek şimdilik pek mümkün değildir.
Olası Tehditler:
i) TVF’nin, esasen kamuya ait olan kaynakları hazineden bağımsız bir şekilde yönetme yetkisi bulunmaktadır. Bu durumun, kamunun tüm gelirlerinin Hazine
veznelerine girmesi ve giderlerin bu veznelerden ödenmesi anlamına gelen hazine birliği ilkesini bozma riski bulunmaktadır.
ii) TVF kanununun 4. maddesinin b fıkrasında “kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıkların” fonun kaynağı olabileceği belirtilmiştir. Bu ifade, her türlü kamu kaynağının fona aktarılmasını veriski araçlara yatırım yapılmasını mümkün hale getirmektedir. Bu da ekonominin kırılganlığını artırabilir.
iii) TVF, hem ulusal hem de uluslararası finans piyasalarında Hazine ve Merkez Bankası yanında devlet adına üçüncü bir kurum olarak yer alabilecektir (bkz. TVF kanunu madde 4). Bu nedenle söz konusu kurumlarla yeterli uyum ve koordinasyonun sağlanamaması halinde piyasaların ve ekonominin bundan
olumsuz etkilenmesi mümkündür (Dedeoğlu, 2016, s:4).
iv) TVF, Hazineden izin almaksızın yurtiçinden ve yurt dışından borçlanma imkânına sahiptir (bkz. TVF kanunu madde 4-c). Bu durum ülkenin borç yükünü artırarak ekonominin kırılganlığını artırabilir. Bertoni ve Lugo (2015, s:3)’ye göre bir ülkenin kredi riski o ülkenin UVF’sine yansıyabileceği gibi, UVF’nin riski de ülkeye sirayet edebilir. Ayrıca, TVF’nin borçlanması, yurtiçinde devlet hazinesine alternatif bir borçlanma potansiyeli taşıdığından yurtiçi faiz oranlarında da bir artış söz konusu olabilir.
v) TVF kanununun denetim ile ilgili 6. maddesi şu şekildedir:
(1) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonlar bağımsız denetime tabidir. Şirket, 6362 sayılı Kanun kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine uyar.
(2) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonların bağımsız denetimden geçmiş yıllık mali tabloları ile faaliyetleri, Başbakan tarafından görevlendirilecek sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık, kalkınma alanlarında uzman en az üç merkezi denetim elemanı tarafından bağımsız denetim standartları çerçevesinde denetlenir. Denetim sonucunda hazırlanacak rapor her yıl haziran ayı sonuna kadar Bakanlar Kuruluna sunulur.
(3) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonların bir önceki yıla ait mali tabloları ile faaliyetleri, her yıl ekim ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından, birinci ve ikinci fıkralar kapsamında hazırlanan ve Başbakanlık tarafından gönderilen denetim raporları üzerinden görüşülerek denetlenir.
TVF, mal varlığı esasen kamuya ait olan ama özel hukuk hükümlerine tabi özel bir şirket şeklinde oluşturulduğu için Sayıştay tarafından değil bağımsız denetim kurumlarınca denetlenecektir. Burada sadece denetim kelimesi benzemektedir. Fakat bu denetimlerin içeriği birbirinden farklıdır. Sayıştay’ın yapacağı denetim ile bağımsız bir kurumun özel bir şirketin hesapları üzerindeki denetimi aynı şey değildir. Özel denetim TVF’nin, muhasebe standartlarına ve vergi kanunlarına uygun olup olmadığını denetler.
Fonun halk adına kullanılma şeklini (yani kamu kurum ve kuruluşlarının tabi olduğu bütçe, ihale, harcırah ve devlet memurları kanunu gibi yasal mevzuatlara uygunluğunu) denetlemez. Denetim yetersizliği yöneticilerin suiistimallerinin oluşmasına yol açabilir.
vi) Uzmanlık alanları birbirinden çok farklı olan kurumların (örneğin Türkiye Jokey Kulübü, Ziraat Bankası ve THY gibi) bir havuzda toplanarak yönetilmeye
çalışılması önemli zafiyetler doğurabilir.
vii) Kamu kuruluşlarının bu özel şirkete devredilmesi ile bu kuruluşların borçlanma gibi yükümlülükleri de kamu istatistiklerinde yer almayacaktır. Bu durum kamunun performansının doğru değerlendirilememesine yol açabilir.
viii) Özelleştirme gelirlerinin ve kamunun en karlı kuruluşlarının gelirlerinin fona devredilmesi bütçenin gelirlerinde azalmaya yol açarken kamunun borçlanma
ihtiyacını da artıracaktır.
ix) Birçok vergi ve harçtan muaf olmak TVF’nin karlılığını artıracaktır. Ancak bu, piyasada rekabeti bozabileceği gibi kamunun da vergi gelirinden mahrum
kalmasını sağlayarak bütçede açık yaratacaktır.
x) Allen ve Caruana (2008, s:11) UVF’lerin yurtdışı yatırımlardan ziyade önemli oranda yurtiçi varlıklara yatırım yapması durumunda bunun, yurtiçi talebi artırarak yerel varlık fiyatlarında balon oluşmasına yol açacağını ve aynı zamanda sisteme likidite enjekte ederek para politikasını zora sokabileceğini iddia etmektedir. TVF’nin önemli oranda yurtiçi yatırım planının bulunması, ileride Türkiye ekonomisini de bu sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.
xi) Geleneksel olarak UVF’lerin dış varlıklara (özellikle büyük piyasalarda işlem gören menkul kıymetlere) yatırım yaptıkları bilinmektedir. Fakat gelişmekte olan ülkelerdeki kalıcı altyapı finansman açıkları hükümetleri yurtiçinde yatırım yapmaya teşvik etmektedir. Gelb vd. (2014, s:3)’e göre UVF’lerin başarılı
olabilmesi için önceliklerinden bir tanesi, “bütçe sınırlamalarını aşarak kamu yatırımlarını finanse etmemek” olmalıdır. TVF kanununun gerekçesine
bakıldığında TVF’nin özellikle yurtiçi altyapı yatırımlarına ağırlık vereceği (otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı ve Nükleer santral
gibi) görülmektedir. TVF kullanılarak bütçe kısıtlarının aşılması ekonominin kırılganlığını artırabilir.
xii) UVF’ler genellikle riski dağıtmak ve uzun vadeli getiri elde etmek amaçlı yurtdışı yatırımlara yönelmektedirler. TVF ise bunun aksine daha çok yurtiçi yatırımları finanse etmeyi ve bunun bir kısmını da çıkaracağı türev araçlarla yapmayı planlamaktadır. Bir kriz anında bu yatırımlardan ve bu menkul kıymetlerden zarar edilmesi, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu krizi daha da derinleştirebilecektir. Örneğin, 2008 yılında aktif büyüklüğü yaklaşık 3,9 trilyon dolara ulaşan UVF’lerin toplam kayıpları yaklaşık 700 milyar dolardır (Cohen, 2009, s:714).
xiii) UVF’lerde siyasilerin etkili olmaları sonucunda yolsuzluk ve yozlaşma riski söz konusudur. Her ne kadar özel bir şirket olsalar da ulusal varlık fonlarında bu tip yolsuzlukların ortaya çıkması siyasi ve ekonomik krizleri beraberinde getirebilir.
xiv) Yukarıda TVF’nin daha çok kalkınma-büyüme amaçlı olacağını belirtmiştik. Ancak kanunun gerekçesinde belirtildiği gibi hem kalkınma hem de istikrar amaçlı kullanılmaya çalışılması halinde yatırım stratejisinde bazı çelişkiler meydana gelebilir. Çünkü kalkınma amaçlı fonlar daha uzun vadeli, daha riski ve likiditesi düşük varlıklara yatırım yapmayı gerektirirken istikrar amaçlı fonlar bunun tam tersini gerektirmektedir.
5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
UVF’lerin faaliyetleri başlangıçta ülkelerin döviz fazlalarını yurtdışında uzun vadeli, yüksek getirili ve riskli alanlarda değerlendirme faaliyeti olarak kabul edilirken; zaman içinde geçirdikleri değişim ve dönüşüm sonucunda ülkelerin ekonomik ve ulusal güvenliklerine tehdit unsuru olarak algılanmaya başlanmıştır. UVF’lerin bu gücünü gören bazı ülkeler, hem ulusal
varlıklarını değerlendirmek hem de uluslararası arenada politik güç sahibi olabilmek amacıyla ulusal varlık fonu kurma yönündeki faaliyetlerini artırmışlardır. Ayrıca kendilerini yabancı UVF’lerden koruyabilmek için de çeşitli önlemler almaya başlamışlardır.
Türkiye de dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde hem yabancı UVF’lere ev sahipliği yapmaya başlamış hem de kendi UVF’sini oluşturarak bu alandaki yerini almıştır. Ancak Türkiye’nin, yabancı UVF’lere ev sahipliği yaparken bunların ekonomi üzerinde yaratabileceği olumsuzlukları engelleyecek yeterli tedbirleri almadığı gözlemlenmiştir. Buradan gelecek tehditlerin engellenebilmesi için öncelikle stratejik ve katma değerli sektörlerdeki yabancı yatırımların yakından izlenmesi ve ulusal çıkarlara ters düşen yatırımlara izin verilmemesi
gereklidir.
Bunlara ilişkin gerekli izin ve denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Yabancı UVF’ler gibi TVF’nin de Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkilememesi içi dikkat edilmesi gerekli bazı hususlar bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
i) TVF’nin mali disiplini, şeffaflığı ve hesap verebilirliği yüksek olmalıdır.
ii) Amacı (büyüme, istikrar vb.) ve yatırım stratejisi açıkça belirtilmeli ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Birbiriyle çelişen amaç ve yatırım stratejileri söz konusu olmamalıdır.
iii) Yolsuzluk ve yozlaşmadan kaçınabilmek için politik etkilerden mümkün olduğunca yalıtılmış bir yönetim çerçevesi oluşturulmalıdır.
iv) Hükümetin bütçe kısıtlamalarını aşarak kullandığı bir kaynağa
dönüştürülmemelidir.
v) TVF’nin faaliyetlerinin ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaması için Merkez Bankası ve Hazine gibi kamunun diğer kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm içerisinde hareket etmelidir.
vi) Ülkenin makroekonomik politikaları ile uyumlu bir yatırım stratejisi izlemelidir.
vii) Elde etmiş olduğu kazançların, Hazineye ne zaman ve ne şekilde aktarılacağı açıkça belirtilmelidir.
viii) Yatırımlarının finansmanı sürekli borçlanmayla yapılmamalıdır.
ix) Yatırımlarında riskin dağıtılması ilkesi esas olmalıdır. Bu nedenle yatırım portföyü çeşitlendirilmelidir. Ayrıca, yatırımlar yurtiçi ve yurtdışı arasında dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır.
TVF’nin sahip olduğu kaynakların iyi değerlendirilmemesi halinde Türkiye ekonomisinin bundan ciddi zarar göreceği ve gelecek nesillerin kaynaklarının da bugünden heba edilmiş olacağı unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA
Akbulak, S. ve Akbulak, Y. (2008), “Ulusal Varlık Fonları”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 20 (2), ss:237-262.
Alhashel, B. (2015), “Sovereign Wealth Fund: A Literature Review”, Journal of Economic and Business, 78 (March-April), pp.1-13.
Al-Hassan, A., Papaioannou, M., Skancke, M. and Sung, C. C. (2013), Sovereign Wealth Funds: Aspects of Governance Structures and Investment Management, IMF Working
Paper, No: 13/231.
Allen, M. and Caruana, J. (2008), “Sovereign Wealth Funds - A Work Agenda”, IMF,
https://www.imf.org/external/np/pp/eng/2008/022908.pdf (Erişim: 05/06/2017).
Aykın, H. (2011), “Ulusal Refah Fonları; Risk mi, Fırsat mı?”, SDE Analiz, Stratejik Düşünce Enstitüsü, ss. 4-28.
Bertoni, F. and Lugo, S. (2015), The Use of Debt by Sovereign Wealth Fund,
https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2656228 (Erişim: 06/06/2017).
Cohen, B. J. (2009), “Sovereign Wealth Funds and National Security: The Great Trade-off”, International Affairs, 85(4), pp.713–731.
Csoma, R. (2015), “Appreciation of the Role of Sovereign Wealth Funds in the Global Economy”, Public Finance Quarterly, 2, 270-287.
Dedeoğlu, E. (2016), “Kamu Mali Yönetiminde Neler Oluyor? Varlık Fonu ve Tamamlayıcı Ödenek”, TEPAV Değerlendirme Notu, No: 201629,
http://www.tepav.org.tr/upload/files/1473014698-
4.Kamu_Mali_Yonetiminde_Neler_Oluyor_Varlik_Fonu_Ve_Tamamlayici_Odenek.pdf (Erişim, 07/07/2017).
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu (2013), Resmi Gazete, Sayı:25141, 17/6/2003.
Fernandes, N. (2009). “Sovereign Wealth Funds: Investment Choices and Implications Around The World”, IMD Working Paper, No: 2009/01,
http://www.imd.org/research/publications/upload/wp_2009_01_fernandes_level_1.pdf
(Erişim: 03/07/2017)
Financial Times (2008), Sarkozy Calls for European Wealth Funds. 21/10/2008
https://www.ft.com/content/c2ba0fe0-9f5a-11dd-a3fa-000077b07658 (Erişim: 01/08/2017).
Gelb, A., Tordo, S., Halland, H., Arfaa, N. and Smith, G. (2014), “Sovereign Wealth Funds and
Long-Term Development Finance Risks and Opportunities”, World Bank Policy
Research Working Paper, No: 6776.
Hacıhasanoğlu, E. ve Soytaş, U. (2010), “Yeniden Tasarlanan Finansal Mimaride Ulusal Varlık
Fonlarının Rolü”, MARC Working Paper Series, No: 2010-02.
Hürriyet Gazetesi, (2017), Norveç Varlık Fonu 1 Milyar Dolarını Türkiye'de Değerlendirdi,
3/3/2017, http://www.hurriyet.com.tr/norvec-varlik-fonu-1-milyar-dolarini-turkiyede-
degerlendirdi-40383579 (Erişim: 11/07/2017).
IFSWF (2014), “Santiago Principles: 15 Case Studies, How IFSWF Members
Implement the Santiago Principles”, IFSWF’s 6th Annual Meeting in Doha.
IFSWF (2016), New Challenges, Private Markets: Sovereign Wealth Funds’ Changing
Investment Strategies, Subcommittee 2: Investment & Risk Management, International
Forum of Sovereign Wealth Funds
http://www.ifswf.org/sites/default/files/IFSWF%20New%20Challenges%2C%20Private%20Markets.pdf (Erişim: 05/04/2017).
IWG (2008), “Sovereign Wealth Funds Generally Accepted Principles and Practices
‘Santiago Principles”, International Working Group of Sovereign Wealth Funds.
www.iwg-swf.org/pubs/eng/santiagoprinciples.pdf (Erişim: 05/6/2017).
Jeanne, O. and Rancière, R. (2006), “The Optimal Level of International Reserves for
Emerging Market Countries: Formulas and Applications”, IMF Working Paper, No: 06/229.
Karagöl E. T ve Koç, Y. E (2016), Dünyada ve Türkiye’de Ulusal Varlık Fonları, SETA, Sayı:
169. https://setav.org/assets/uploads/2016/11/20161028172334_varlik-fonu-pdf.pdf
(Erişim: 7/06/2017).
Kayıran, M. (2016), “Türkiye Varlık Fonu’nun Kuruluş Amaçları ve Yapısı Üzerine Bir Değerlendirme”, Eğitim Bilim Toplum Dergisi, Cilt: 14 (5), ss:55-90.
KIA (2017), “Overview of Kuwait Investment Authority”,
http://www.kia.gov.kw/en/ABOUTKIA/Pages/Overview.aspx (Erişim, 06/06/2017).
Kotter, J. and Lel, U. (2008), “Friends or Foes? The Stock Price Impact of Sovereign Wealth Fund Investments and the Price of Keeping Secrets”, Board of Governors of the Federal Reserve System - International Finance Discussion Paper, No: 940.
Larsen, P. T. and Hughes, C. (2008), “Sovereign Wealth Funds: The New Kids on The Block”, Financial Times, 24/01/2008,
http://www.ft.com/cms/s/0/c7433296-ca1f-11dc-b5dc-000077b07658.html?ft_site=falcon&desktop=true#axzz4qZPC47yd (Erişim, 06/06/2017).
Özkul, İ. (2016), “Türkiye Varlık Fonu Norveç gibi mi, Angola gibi mi olacak?”, Dünya Gazetesi, 2/09/2016,
https://www.dunya.com/kose-yazisi/turkiye-varlik-fonu-norvec-gibi-mi-angola-gibi-mi-olacak/327996, (Erişim: 05/07/2017).
Selfin, Y., Snook, R. and Gupta, H. (2011), “The Impact of Sovereign Wealth Funds on Economic Success”, PricewaterhouseCoopers(PwC),
https://www.pwc.com.cy/en/issues/assets/sovereign-funds.pdf (Erişim: 05/06/2017).
SIL (2016), Hunting Unicorns: Sovereign Wealth Fund Annual Report 2016,
http://www.ifswf.org/sites/default/files/report_SIL_2017.pdf (Erişim: 07/06/2017).
Summers, L. (2007), “Sovereign Funds Shake the Logic of Capitalism, 30 July 2007”, Financial Times.
http://www.ft.com/cms/s/0/8c9dea94-3e30-11dc-8f6a-
0000779fd2ac.html?ft_site=falcon&desktop=true#axzz4qZPC47yd (Erişim,
06/06/2017).
SWFI (2017), “What is a SWF?” Sovereign Wealth Fund Institute,
http://www.swfinstitute.org/sovereign-wealth-fund/ (Erişim: 06/06/2017)
SWFI, https://www.swfinstitute.org
TBMM (2016), “Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Gerekçesi”, 1 Ağustos 2016.
http://www2.tbmm.gov.tr/d26/1/1-0750.pdf . (Erişim: 05.07.2017).
Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (2016), Resmi Gazete, Sayı: 29813, 26/8/2016.
Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Yapısına ve İşleyişine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Kararın Yürürlüğe Konması Hakkında Karar (2016), Resmi Gazete, Sayı:29883, 9/11/2016.
Yalçıner K. ve Sürekli, A.M. (2015), “Ekonominin Çeşitlendirilmesinin Bir Aracı Olarak Ulusal Refah Fonu Modelinin Türkiye Ekonomisi Açısından Uygulanabilirliği”, Gazi Üniversitesi
İ.İ.B.F Dergisi, Cilt: 17(3)
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder