Türkiye’de Beyin Göçü Yazını ve Bir Alan Araştırması., BÖLÜM 1
(Gürhan Fişek’in İzinde Ortak Emek Ortak Eylem, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2018.)
Adem Yavuz Elveren1
1 Bu yazıda, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı tarafından desteklenen “Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Türk Doktora Öğrencilerinin Yurda Dönme Eğilimleri: İktisadi Kalkınma Bağlamında Sorunlar, Fırsatlar ve Politika Önerileri” başlıklı çalışmada toplanan veriler kullanılmıştır.
Fitchburg Devlet Üniversitesi, Massachusetts, ABD
E-Posta: aelveren@fitchburgstate.edu
Gülay Toksöz
Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi (Emekli)
Giriş
Eğitim ve donanım düzeyi en yüksek bireylerin gelişmekte olan bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye göç etmesi 1960’larda yaygın olarak ‘beyin göçü’ olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Eğitim ve beceri düzeyi anlamında bu en donanımlı grup, ülkelerin iktisadi, siyasi ve sosyo-kültürel gelişiminde önemli rol oynamaktadırlar. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yurtdışındaki nitelikli işgücü, bilgi ve teknolojinin üretilmesinde ve transferinde etkili olmaktadır.
Yaklaşık beş milyon Türkiyeli yurtdışında yaşamaktadır. Bunların üç milyondan fazlası AB ülkelerinde, 2 milyondan fazlası ise Almanya’da yaşamaktadır. ABD, Fransa, Hollanda ve Avusturya Türkiyelilerin yoğun olarak yaşadığı diğer ülkelerdir. Bunların arasında ABD (ve Kanada) Türkiyeli yüksek vasıflı göçmenlerin en çok tercih ettiği ülkelerdir. Türkiye en kalabalık iki ülke olan Çin ve Hindistan ile birlikte uzun yıllardır ABD’ye en çok lisans üstü (yüksek lisans ve doktora) öğrenci yollayan ilk on ülke arasında bulunmaktadır. 2015-2016
eğitim-öğretim yılında ABD’de Türkiye’den gelen 10,691 öğrenci bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye ABD’ye en çok öğrenci yollayan 13. ülke konumuna gerilemiş olmakla birlikte hala önemli konumdadır. Nitekim ABD’den doktora derecesi alanların sayısı açısından (2005’de 390 olan sayı 2015’de 469’a çıkmıştır) Türkiye, Çin, Hindistan, Güney Kore, İran ve Tayvan’ın ardından altıncı ülkedir (IIE, 2017).
Türkiye’den beyin göçünü ele alan ilk araştırmalar 1960’ların sonunda yapılmaya başlanmıştır. Mamafih, beyin göçü olgusuna asıl ilginin 2001 ekonomik krizi ile başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu yazının iki temel amacı bulunmaktadır. İlki, Türkiye’den beyin göçüne ilişkin yapılmış alan çalışmalarıyazınını inceleyerek göç kararlarında etkili olan itici ve çekici faktörlerin zaman içinde nasıl değiştiğini ortaya koymaktır. İkinci olarak, yakın bir zamanda yapılmış anket çalışmasının sonuçlarını tartışarak beyin göçü konusundaki son durumu ele almaktır.
1. Türkiye’de Beyin Göçü Yazını
1.1 Genel Yazın
Türkiye’de beyin göçünü konu alan çalışmalar genel olarak bu göçü bir kayıp olarak değerlendirerek önlemeye yönelik politika önerilerinde bulunmaktadır. Her ne kadar beyin göçü çok uzun yıllardır bilinen bir sorun olsa da, politika yapıcılar konuya daha çok 2001 ekonomik kriziyle birlikte eğilmeye başlamışlardır (Akçapar, 2009). Krizin hemen sonrasında İnsan Kaynakları Yönetimi Derneği tarafından yapılan bir alan araştırması krizin etkisinin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Buna göre, kriz dolayısıyla işini kaybeden vasıflı çalışanların yüzde 7’si yurtdışına göç etmiş, yüzde 12’si göç etmeye çalışmakta, yüzde 8’i bir yüksek lisans programına veya dil kursuna katılmak için yurtdışına çıkmış ve yaklaşık yüzde 30’u eğer bir fırsat bulurlarsa yurtdışına göç etmeye hazır olduklarını belirtmişlerdir (Işığıçok, 2002).
Tunçel (2003) 1980 askeri darbesi sonrası göç etmek zorunda kalan siyasi göçmenler meselesini incelemiştir. Bu göçmenlerin sayısı 14 bin ile 30 bin arasında tahmin edilmektedir (Çizmeci, 1988:35 aktaran Tunçel, 2003). Bu göçmenlerin azımsanamayacak bir oranının yüksek vasıflı kişiler olduğu ve dolayısıyla aslında bu göç dalgasının da beyin göçü olarak değerlendirilebileceği ifade edilmektedir (Abakay, 1988:1-16 aktaran Tunçel, 2003).
1.2 Alan Çalışmaları
Beyin göçü yazınında genel olarak beyin göçünün itici ve çekici nedenleri ele alınmıştır. Mesleki ilerleme, daha yüksek gelir, daha iyi yaşam koşulları öne çıkan çekici nedenlerken, işsizlik, iktisadi ve siyasi istikrarsızlık, akademik özgürlük ve düşünceyi ifade özgürlüğünün eksikliği ve yüksek öğrenim sistemindeki genel sorunlar en temel itici etkenler olarak belirlenmiştir (Babataş, 2007; Çengel, 2009, Sağbaş, 2009 aktaran Vatansever Deviren ve
Daşkıran, 2014). Yine itici nedenler arasında yüksek öğrenim sistemindeki yapısal sorunlar, üniversitelerin işgücü piyasasının gereksinimlerine cevap verememesi (Özdemir, 2009; Alvan, 2012) yazında ele alınan temel konuları oluşturmaktadır. Diğer yandan, Fişek (2009), halihazırda yüksek öğrenim sisteminin yapısının beyin göçüne hizmet ettiğini çünkü bu yapının zaten
küresel aktörler tarafından dizayn edildiğinin altını çizmektedir.
Türkiye’de Avrupa ülkelerine emek göçü konusunu ele alan oldukça kapsamlı bir yazın olmasına rağmen beyin göçüne odaklanan az sayıda çalışma bulunmaktadır. Alan araştırmalarına dayanan niceliksel ve niteliksel çalışmaların sayısı ise daha da azdır. Bu çalışmalar öz bir şekilde Tablo 1’de sunulmaktadır.
Bu alan çalışmalarını dört grupta inceleyebiliriz. TMMOB (1972), Akman (2014) ve Mollahaliloğlu vd. (2014) çalışmalarını içeren ilk grubun incelediği kitle, Türkiye’de yerleşik olan ve neredeyse tamamı eğitimini Türkiye’de tamamlamış çalışanlar veya eğitimine devam eden öğrencilerdir. Dolayısıyla, Mollahaliloğlu vd. (2014)’de 3,690 ve TMMOB (1972)’de 7,120 gibi oldukça yüksek sayıda kişiye ulaşılmasına veya Mollahaliloğlu vd. (2014)’deki gibi ayrıntılı
istatistiksel analiz yapılmasına rağmen gerçek anlamda beyin göçüne ilişkin sınırlı bir bilgi sunduklarını söylemek yanlış olmayacaktır.
İkinci grup Türkiye’ye dönenleri ele alan Atlaş vd. (2006) ve Vatansever Deviren ve Daşkıran (2014)’dan oluşmaktadır. Her ne kadar bu çalışmalar özel sektörde çalışanları dikkate almasa da, beyin göçüne ilişkin bazı önemli bulgular sunmaktadır.
Üçüncü grup ülkeye dönenleri ve yurtdışında yerleşikleri inceleyen çalışmalardan oluşmaktadır (Uysal, 1972; Köser-Akçapar, 2006; Akçapar, 2009; Esen 2014). Her ne kadar oldukça az sayıda katılımcı olsa da (örneğin Esen (2014)’de 20) bu çalışmalar hem derinlemesine görüşmeler yaptıkları için hem de kalanlarla dönenlerin cevaplarının karşılaştırmasına olanak tanıdıkları için beyin göçü konusunda değerli bulgular sunmaktadır.
Dördüncü gruptaki çalışmaların hedef kitlesi yurtdışında yaşayan öğrenciler ve
çalışanlardır.
Bu grupta Kurtuluş (1999), Yavuzer (2000) ve Pazarcık (2010)’un yanı sıra literatürün ilk çalışmaları olan Taylor vd. (1968) ve Kösemen (1968), ve Oğuzkan (1971), Öztürk (2001) ve Gökbayrak (2009) gibi diğer önemli çalışmalarla birlikte literatürdeki en önemli çalışmalar olarak değerlendirebileceğimiz Güngör ve Tansel (2008a), Güngör ve Tansel
(2008b) ve Güngör ve Tansel (2014) bulunmaktadır.
Tablo 1: Türkiye’de Niceliksel ve Niteliksel Beyin Göçü Çalışmaları
Kaynak: Elveren (2016)
Birinci Grup: Türkiye’de yaşayan ve çoğunlukla eğitimini Türkiye’de tamamlayanlar Başaran (1972a,b) 1972 yılında Ankara’da TMMOB tarafından 7,120 mühendis ve mimarın katıldığı bir ankete dayanan TMMOB (1972) çalışmasını ayrıntılı bir şekilde değerlendrmektedir. Bu çalışmada, herhangi veya meslekleri ile ilgili bir iş bulduklarında yurtdışına gideceklerini belirtenlerin oranının kamuda çalışanlarda yüzde 71.5, özel sektörde çalışanlar arasında yüzde 58.7 ve özel sektördeki işverenler arasında dahi yüzde 44.8 gibi
oldukça yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. En temel yurtdışına çıkma nedeni, Türkiye ve yurtdışındaki ücret farklılığı olarak belirtilmiştir. Aradan geçen 45 yılda çalışma koşulları ve ücretlerdeki farklılık temel çekici neden olmaya devam etmektedir.
Akman (2014) 12-13 Aralık 2009’da Kocaeli Üniversitesi’nde lisans eğitimini sürdüren 210 öğrenci ile yüzyüze gerçekleştirilen ankete dayalı bir çalışmasında yurtdışına göç eğilimindeki en temel çekici etkenler “mesleki ilerleme için daha fazla fırsat”, “daha yüksek yaşam standartı” ve “bilim ve innovasyon merkezlerine yakınlık” olarak tespit etmiştir. İtici etkenler “mesleki gelişme için yetersiz olanaklar” ve “ekonomik istikrarsızlık” olarak ifade edilmiştir. Ayrıca, Akman (2014) göç etme eğiliminde çekici etkenlerin kadınlara kıyasla erkek
öğrenciler için istatistiksel olarak daha önemli olduğunu tespit etmiştir. Çalışmanın bir başka bulgusu ise erkek öğrencilerin ve genç öğrencilerin göç etmeye daha eğilimli olduğudur.
Mollahaliloğlu vd. (2014) 2009 yılında yeni mezun olmuş 3690 pratisyen hekim ile bir anket çalışması gerçekleştirmiştir. Çalışmada logistik regresyon metodu kullanılmıştır. Katılımcıların yaklaşık yüzde 70’i için yurtdışında yaşamak/çalışmak için en önemli sebep Türkiye’deki çalışma koşullarıdır. Çalışmada erkeklerin kadın meslektaşlarına göre yurtdışına çıkma eğiliminin yaklaşık 1.5 kat daha fazla olduğu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Yabancı
dil bilmekle yurtdışına çıkma isteği arasında pozitif bir ilişki tespit edilmiştir. Ancak çalışmada yurtdışına çıkma eğilimi ile katılımcıların doğdukları şehrin kalkınma düzeyi ve ailelerinin (ebeveyn) gelir düzeyi arasında herhangi anlamlı bir bağ bulunmamıştır.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.
***