dedirtmesin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dedirtmesin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2017 Cuma

“Yerin altı da var” dedirtmesin,


“Yerin altı da var” dedirtmesin,


Selcan Taşçı,


Nefesimizi tuttuk Yargıtay’ın;

(Balyoz sanıkları, avukatları, sanık yakınları ve duruşmaları takip eden az sayıdaki gazetecinin binlerce kere tekrarlamasına rağmen yok sayılan garabetler manzumesinden özetliyorum...)
 * 2003’te hazırlandığı iddia edilen dijital verilerde “Office 2007” ile piyasaya sürülen yazı karakterinin kullanıldığı(!),
* 19.02.2003 son kayıtlı dijital veri içerisinde, 18.08. 2008 tarihli  “Bireysel emeklilik alındı belgesi” nin bulunduğu(!),
*  2003 tarihli dijitallerin, 2008’de yürürlüğe giren  “TSK Karargâh Hizmet Yönetmeliği ve TSK Arşiv-Dosyalama Talimatı”na göre düzenlendiği(!),
* Sanıklarının TRT’de canlı yayında su altında oldukları sırada dijital belge de üretebildiklerinin varsayıldığı (!),
* Toplama kampı olarak kullanılacak FB stadının,   oradan geçiş süresi 0.5 saniye olan F16’ca havadan denetim altında tutulacağının ciddi ciddi iddia olarak   sunulduğu(!),
* İsrail’de tatbikatta olan 2 firkateynin komutan ve ikinci komutanlarının, aynı anda Marmaris’te toplantıda da olabildiği(!),
* Delil sayılan CD’lerin sahteliğini kanıtlayan klasörlerin savunmadan saklandığı(!),
* Delil sayılan CD’lerin, savcı tarafından “benim bilirkişim”e TÜBİTAK’ın görevlendirme yazısından 5 gün önce teslim edildiği(!),
* 14 değişik kişinin, 14 değişik yerde hazırladığı 14 değişik belgenin her birinde her nasılsa  “müdahale” kelimesinin  “müdahele” yazıldığı(!),
* Farklı kişilerce hazırlanan  “bombalanacak camiler” in keşif planlarında her nasılsa aynı imla hatalarının yapıldığı(!),
* Suç olmayan seminerdeki hayali senaryoların  “suç delili”  kabul edildiği(!),
* Odalarında halen jammer kullanan mahkeme heyetinin, askeri mahkeme başkanına  “odasında neden jammer kullandığını” sorduğu(!),
* Darbeyi önlediği iddia edilen tek kişinin tanık olarak dinlenmediği(!),
* Duruşmaların başlamasına üç gün kala Mahkeme Başkanı’nın değiştirildiği(!),
* Değiştirilen hakime “Paşaları tahliye edersen seni vuracaklar” denilen(!),
* Öğrenci sanıklara “Personelinize görev verdiniz mi”  diye sorulan(!),
* Beşiktaş Adliyesine teslim edilen askeri savcılık raporunun kaybolduğu için dosyaya konulmadığı (!),
* Kendi istekleriyle yurtdışından gelen “şüpheli”lerin  “kaçma şüphesi”yle tutuklandığı(!),
* Mahkeme salonunda bulunan tutuksuz sanıklar hakkında  “yakalama” kararı çıkarıldığı(!),
* Sanıkların yargılanmasının  “hukuksuz davranışları dolayısıyla kapatılan ÖYM’ler” de devam ettiği(!), 
* Emniyet bilirkişi raporunun, adli bilişim uzmanı listesinde bulunmayan kişilere hazırlatıldığı(!),
* İddia makamının 32 tanığının tamamının sanıklar lehine ifade verdiği(!),
* Bir tek  “itiraf”ın bulunmadığı,
* Sanıkların  “yapmadıklarını” ispata zorlandığı(!),
* Mahkeme heyetinin, savcının yokluğunu, duruşmanın başlamasından yarım saat sonra sanık avukatlarının uyarısıyla fark ettiği(!),
* Savcının uyuduğu ve mahkeme başkanının uyandırmak zorunda kaldığı(!),
* Mahkeme başkanının sanıklara küfür ettiği(!),
* Sanıklarla avukatlarının ısrarlı başvurularına rağmen TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun incelemediği-incelemek istemediği(!),
Ve;
Yüzlerce aileye yıllardır  “sessiz çığlık”lar attıran,
Yaşattığı  “evlat acısı” ndan sebep can alan, can yakan,
Kaya gibi bedenlerde kurşunların, şarapnellerin, pusuların açmayı başaramadığı yaraları açan, acıtan,
Aileler dağıtan,
İftirayı onurlu subayların şakaklarına namlu gibi dayayan; Allah’ın verdiği canı kula aldıran,
Tüyü bitmemiş oğlanları çocuk yaşta “evin babası”  olmak zorunda bırakan,
Baba kucağını özleyen kızlara son dört, üç, iki, bir diye günleri, 20,10, 9, 8,7, 6 diye saatleri saydıran,
Kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyen dirayet abidesi kadınlara, bir yastıkta kocadıktan sonra ayrılan yataklarına dün gece bir umut mis kokulu temiz çarşaflar yaydıran,
Nice haneye günlerdir  “hayali kurulan erken bayram”ın temizliğini yaptıran dava hakkındaki;
“Onanırsa gıcık olduğunuz herkesi, adını bir Word belgesinde geçirmek suretiyle hapse attırabilmenizin yolunu açacağı için”  -aslında- hepimizi çok yakından ilgilendiren kararını bekliyoruz.
O kadar çok “olmaz” oldu ki bugüne kadar; “hak” referansıyla ne yazarsak yazalım bu saatten sonra hiçbir karşılığı olmayacak bu davanın muhataplarında...
Dolayısıyla kendi adıma (ülkem adına aslında) sadece dua edebiliyorum:
Adalet,  “iktidarın hukuku”na kurban edilmesin...
Bugün, Allah bir tek kişiye bile  “yerin altı da var” dedirtmesin...



***