Yunanlılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yunanlılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Nisan 2020 Pazar

İzmir'in İşgali -15 Mayıs 1919

İzmir'in İşgali (15 Mayıs 1919) 




     Birinci Dünya Savaşının sonlarına doğru (1917) ve Yunanlılar da İtilaf Devletlerinin tarafına geçmiş ve onlarla birlikte savaştılar. 
Türkler yenilmiş duruma düşmüş ve toprakları da itilaf devletleri arasında pay edilmeye başlamıştı. 
Yunanlılar da savaştaki hizmetlerine karşılık İzmir ve civarını istediler. 
Yunanlıların ve İtilaf Devletlerinin Türk topraklarını işgali Wilson’un: “Bir toprak üzerinde yaşayan insanlar kendi düşünce ve isteğine göre bir idare şekli kabul edecektir” prensibine uymuyordu. İtilaf Devletleri Yunan Başbakanı Venizelos’a verdikleri sözü yerine getirmek için İzmir’in işgalini haklı gösterecek sebepler aramaya çalıştılar.


Yunanlı Venizelos, Aydın Hıristiyanları nın tehlikede olduklarını Türkler tarafından yok edileceklerini ileri sürerek yardım istedi. 
O sırada diğer devletler ordularını terhis etmişlerdi. Paris’te kurulan “Meclisi Ali” kendileri adına Yunan ordusunun bu işi çözmesini düşündü ve İzmir’in işgaline karar verdi. 14 Mayıs 1919’da İngiliz, Fransız, Amerikan ve Yunan donanmaları İzmir limanına girdiler. 
İngiliz Amiral Galdrop 17’nci Kolordu komutanlığına verdiği notada “Mütarekenin 7’nci Maddesine göre İzmir istihkamları ile civarındaki arazinin Yunanlılar tarafından işgal edileceğini ve mukavemet olunmamasını bildiriyordu. 

Bu nota üzerine telaşa düşen Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa İstanbul Hükümetine vaziyeti bildirerek fikirlerini sordu. 

Osmanlı Harbiye Nazırı verdiği cevapta: “Amiral Galdop’un bu teklifi mütareke şartları icabı olduğundan muvafakat edilmesi tabii olduğu”nu bildiriyordu. Yunan işgaline karşı ilk hareket İzmir Türk Ocağı’nda toplanan gençlik kitlesinde görüldü. İşgalden bir gece evvel cephanelik yağma edilerek halk karşı koymaya hazırlandı. İzmir kan dökmeden Yunanlılara teslim edilmeyecekti.

Gerçek adı Osman Nevrez olan İzmir'de Yunan Askerlerine İlk Kurşunu sıkan Gazeteci Hasan Tahsin
Gazeteci Hasan Tahsin

İzmir’in işgali Yunanistan için büyük bir önem taşıyordu; Megola İdea yani büyük Yunanistan ideali artık gerçekleşmekteydi. 
Batı Anadolu’yu kapsayan Bizans İmparatorluğu yeniden kurulabilecekti. 
Bu nedenle Yunanlıların yaptıkları işgal hareketleri bölgede düzeni sağlamak yerine Türk nüfusunu yok etmek için katliam yapılması şeklinde gerçekleşmiştir. Bu durumu daha önceden tahmin eden Türk halkı bu nedenle İzmir’in işgaline diğer işgallerden daha fazla tepki göstermiştir.         

15 Mayıs sabahı Yunan kuvvetleri İzmir rıhtımına çıktılar. Rumların çılgın sevinç ve alkışlarıyla karşılandılar. Efzun taburları İzmir kışlalarına yaklaşırken bu manzara karşısında heyecanını daha fazla zapt edemeyen bir Türk gencinin (Gazeteci Hasan Tahsin) attığı kurşun Yunanlıları harekete geçirdi. O dakikadan sonra İzmir halkı kan dökerek direnme hareketine başlamış oldu. 
Karşı konulmaması emrini alan Türk subay ve erleri kışlalarında insafsızca şehit edildiler. Daha sonra hükümet konağı ve diğer resmi daireleri basarak buralarda ki memur subay ve erleri türlü eziyetlerle gemilere götürüp günlerce aç bıraktılar. Bunlardan bir kısmını da dipçik vuruşları ile zorla “Yaşasın Venizelos” diye bağırmağa zorlandılar. Boyun eğmeyenler derhal oracıkta şehit edildiler. 17’nci Kolordu Askerlik İşleri Reisi Erkanıharp Miralayı Süleyman Fethi Bey başından çıkarılmak istenen kalpağını eliyle tutarak: ”Bağırmam” dedi ve derhal şehit edildi. Yunanlılar çarşıya girip dükkanları da yağmaladılar. İzmir’in işgali ve bu işgal esnasında meydana gelen kanlı olaylar İstanbul ve Anadolu halkı tarafından duyulduğu zaman yer yer mitingler yapıldı. İzmir katliamı ulusu susturup sindiremedi. Bu olayın doğurduğu acıyı ruhunun ta derinliklerinden duyan Türk ulusu Kurtuluşu silaha sarılmakta buldu. Yer yer hazırlanarak ilk milli savunma teşkilatını kurdu.

İzmir’in İşgaline karşı Anadolu’daki tepkiler 

Yunan Askerleri İzmir'de



Uygar dünyanın gözü önünde işlenen bu cinayetler kuşkusuz Türk milletinin üzüntü ve nefretini bir kat daha arttırmıştı. 16 Mayıs’ta hükümet istifa etmiş, yeni hükümeti kurma görevi tekrar Damat Ferit Paşa’ya verilmişti. Mustafa Kemal Paşa Samsun’dan çektiği telgraflarla İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini ordu ve milletçe kabul edilmeyeceğini bildirmişti. İstanbul’da işgali kınayan mitingler yapılmış, Yıldız sarayında cemiyet ve parti temsilcilerinin katıldığı Saltanat Şuası adıyla istişare yetkileri olan bir meclis toplanmıştı. Yurdun dört bir yanında coşkulu mitingler düzenlenmiş, İstanbul’daki resmi makamlara protesto telgrafları yağdırılmıştı.

İzmir’in işgaline tepkiler, özellikle böyle bir işgal tehlikesi altında bulunan Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında daha etkili bulunan ilhak anlamına gelmediğini anlatmak için özel bir kurul gönderilmişti.

Giresunlular 17 Mayıs’ta Belediye Reisi Osman Ağa’nın (Topal Osman) başkanlığında büyük bir protesto mitingi düzenlediler. 

Bölge basını da işgali büyük bir tepki ile karşılamıştı. Giresun’da siyah çerçeveler içinde “İzmir Faciasını Unutmayınız” hitabı ile yayınlanmakta olan Işık Gazetesi, işgalin etkisini şöyle ifade etmişti: “Göklerden yıldırımlar yağsa, dağlardan kanlı volkanlar fışkırsa, denizler taşsa da araziyi tufanlara boğsa idi Türklüğe, Alem-i İslamiyet’e belki o kadar tesir göstermezdi”.

İşgalin gerek Trakya’da gerekse Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki tepkileri de bundan farklı olmamıştı. Trakya’nın birçok yerinde düzenlenen mitinglerin en önemlisi Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi’nin Edirne’de düzenlediği Sultan Selim mitingiydi. Siirt’te heyecana gelen halk her gün insan dalgaları halinde ilçe, bucak ve köylerden sancak merkezine akarak mitingler yapmıştı. 

23 Haziran’da yapılan mitinge 58.000 kişi katılmıştı. 17 Mayıs’ta Hasankale’de padişaha, Silvan’dan 30.000 nüfus adına Sadaret’e işgali kınayan telgraflar çekilmişti. İzmir’in işgalinin içteki bu büyük tepkileri yanında dış tepkileri de olmuştu.

Bazı İngiliz yetkilileri işgali, doğuracağı tepkiler açısından delice bir hareket olarak nitelendirmişlerdi. 

   İngiliz Genelkurmay Başkanı General H. Wilson, daha işgal öncesinde bunu büyük bir yanlışlık olarak değerlendirmişti. Fransa’da bir tepki görülmemiş, sadece Pierre Loti ve Claude Farrere gibi Türkleri tanıyan yazarlar işgali eleştirmişlerdi. İzmir’in işgali, İtalya’da öfkeyle karşılanmıştı. Kuşkusuz bu öfke, işgalin haksızlığından değil, İzmir’in daha önceki paylaşma projelerinde İtalya’nın payı olarak belirlenmesidir. Amerikan halkı da Wilson ilkelerinin bir yanan atılmasını hoş karşılamamıştı.

Sonuç olarak İzmir’in işgali yakın tarihimizin acı dolu sayfalarından birini oluşturmakla birlikte Milli Mücadele açısından milli potansiyeli harekete geçirmiş, milletin heyecanını doruk noktasına çıkarmıştı. Herhalde halka ne denli anlatılırsa anlatılsın, düşmanın çirkin iç yüzünü ortaya koyabilmek için bunun kadar etkili bir yol bulunamazdı. İşgalin ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı ve milli kurtuluş mücadelesine soyunduğu günlere rastlamış olması da milli mücadelenin talihliği olarak değerlendirilebilir. Bir taraftan Anadolu’nun Batı kıyılarına çöken bir karanlık diğer taraftan kuzey kıyılarından doğan bir umut. Herhalde bu tarihin garip oyunlarından biri olsa gerek. İzmir’in işgali, işgalci devletler açısından sonuçlarını hesaplayamadıkları bir gaf, Yunanistan açısından ise sonu hüsranla biten Anadolu macerasının başlangıcı olmuştu. 

İzmir’in İşgalinin Kurtuluş Savaşı’ndaki Önemi

1 Yunan ordusunun katliamlarına karşı ilk Kuvay-i Milliye birlikleri Batı Cephesinde kuruldu. Düzenli ordu kurulana kadar silahlı direnişi bu birlikler 
gerçekleştirdi.
2.Redd-i İlhak Cemiyeti Batı Anadolu’daki direnişi yönetmeye başladı. Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerini toplayarak “Batı Cephesini” kurdu.
3.Anadolu’nun değişik yerlerinde İzmir’in işgalini protesto etmek amacıyla mitingler düzenlendi. Böylece İzmir’in işgali ulusal bilincin canlanmasında etkili oldu.
4.İzmir’in işgalinin haksız gerekçelere dayanılarak yapılması halk arasında milli direniş düşüncesinin güçlenmesine neden oldu.
5.Tepkiler nedeniyle İtilaf Devletleri bölgedeki işgali yerinde izlemek üzere bir heyet oluşturdu. 
Bu heyetin hazırladığı rapor “Amiral Bristol Raporu” olarak Milli Mücadelede yerini aldı.

https://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/izmir-in-isgali-15-mayis-1919-392

***

30 Mart 2018 Cuma

Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz BÖLÜM 4

Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz BÖLÜM 4


Amerikan vesikalarına göre; Yunanlılar, geri çekilişlerini devam ettirerek, 3 ve 4 Eylül’de Alaşehir’e, 5 Eylül’de de Salihli’ye ulaştılar. Ertesi gün Salihli ile 
Karataş arasında Ahmetli’den geçtiler. Bu tarihten sonra Yunan Ordusu’nun büyük bir kısmı askeri disiplinden yoksun bir şekilde dağınık gruplar halinde başıbozuk bir şekilde geri çekildi. Yunan askerleri küçük gruplar halinde ya da ferdi olarak İzmir’e doğru kaçmaktaydı.95Türkler, bu birliklere yetişerek savaşma şansını elde edemedi. 8 Eylül’de Ana Türk Ordusu İzmir’in 30 mil (48 km.) uzağındaki Karataş’a ulaştı. Türk Ordusu zorlu bir savaştan sonra kesintisiz takip ile üç günde yaklaşık 100 mil (160 km) yol kat etmişti.96 

İzmir, 9 Eylül’de 9. ve 14. Türk Süvari Tümenlerinin eline geçti ve şehir aynı anda Yunanlılar tarafından İtilaf Devletleri temsilcilerine devredildi. Yunan 
Ordusu’nun İzmir’e girişini bir gözlemci şu şekilde nakletmektedir: “Yunan Ordusu, İzmir’e başıbozuk bir şekilde silahlarını ellerinden fırlatarak hiçbir şekilde askeri olmayan bir düzenle girdi. Bir süvari taburu ve iki top bataryası İzmir’den askeri disiplinle geçen yegâne Yunan kuvvetiydi. Ordunun kalan kısmı dağınık, kalabalıklar halinde hareket ediyordu.”97 

Yunan askeri personel ve mültecilerin boşaltılması belli bir düzen içinde yapıldı. Fakat Türkler İzmir’e ulaştığında bu işlemin sadece bir kısmı tamamlanabilmişti. 
Türkler, geri kalan iki Yunan Güney Grup Kolordusundan 50.000 esir talep ettiler. Şehre girdiklerinde sıkı bir askeri disiplinle hareket ediyorlardı, her şeyin düzgün bir şekilde gerçekleşeceği sanılıyordu. Böyle bir şey olmadı. 14 Eylül’de şehirde yangın çıktı ve kontrol edilemeyen bu yangın bir felakete dönüştü. Türkler, Rumlar ve Ermeniler yangını kimin başlattığı konusunda birbirini suçladılar. Fakat bunlardan hangisinin yangını başlattığı konusunda kesin delil bulmak şimdiye kadar mümkün olmamıştır. Yangın kontrol altına alınıncaya kadar şehrin önemli bir kısmı yandı. Bu esnada mültecilerin nakliyesine devam edildi. Şehirden 260.000 kişi boşaltıldı.98 

Amerikan arşiv vesikaları, Türk Ordusu’nun ileri harekâtında geri aldığı yerleri ve şehirleri ifade ederken “işgal/occupation”, Yunanlılar bir şehri işgal etmiş ise 
“almak/take” sözcüğünü kullanmıştır. Bu önyargılı tutum İzmir yangını ile ilgili kayıtlarda da göze çarpar. Nitekim Batılı kaynakların kahir ekseriyeti, İzmir yangınını Türklerin başlattığını ileri sürerler, oysa yangını Ermeniler çıkarmıştır. İstanbul Emniyet Müdürü Ekrem Bey, Amerika’nın İstanbul’daki Yüksek Komiseri Amiral Bristol ile görüşmesinde İzmir yangının başladığı dönemde Ermeni Kilisesi’nde bulunan cephane ve silahların Türklerin eline geçmemesi için şehrin Ermeniler tarafından yakıldığını, yangın bölgesine giren birliğin başında bulunduğunu ve semte ulaşamadan yangının çıktığını söylemiştir. Bristol da günlüğüne, Ekrem Bey’in söylediklerini başka farklı kaynaklardan da duyduğunu, fakat Ermenilerin tüm İzmir’i değil, Türklerin eline geçmemesi için kilise ile bazı evleri yakmak niyetinde olduklarını düşündüğünü not etmiştir. Her iki durumda da İzmir’in Türkler tarafından yakılmadığı ortaya çıkmaktadır.99Amerika’nın İzmir Konsolosu George Horton, İzmir Yunanlılardan geri alınıncaya kadar görevinde kalmış, Yunanlılar ile birlikte şehirden ayrılmıştır. Yunan yanlısı tutumu ile tanınan Horton, 2 Eylül’de Yunanlıların panik halinde kaçarken 
Uşak ve Kütahya’yı yaktıklarını, III. Yunan Kolordusunun Eskişehir’den çekilirken burayı da yakmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, İzmir’deki Yunan subaylarının panik halinde sürekli şehri yakmak tehdidinde bulunduklarını rapor etmektedir.100 

Arşiv vesikalarında Yunan tedhiş hareketleriyle ilgili hiçbir bilginin yer almaması ilginçtir. 
Zira bu tür mezalimler sadece Yüksek Komiser Bristol tarafından 
raporlanmıştır. Bristol’un raporlarına göre; Yunanlılar sürekli aksini iddia etseler de ordu içinde bulunan tedhiş birlikleri geçtikleri kentleri özellikle yakmakta, kent sakinlerini öldürmekteydiler. İzmir’in işgalinden bir yıl sonra Yunan birlikleri Trakya’daki Bulgar topraklarını işgal etmiş ve dindaşları Hristiyan Bulgarların köylerini yakmış, savaş mağduru köylülerin mallarını da yağmalamışlardı.101 

Kuzey Yunan Ordusu, Güney Ordusu’ndan daha az hasarla yenilmişti. Bu ordu da düzenden yoksun bir şekilde Mudanya’ya geri çekildi ve buradan Yunanistan’a gitmek üzere tahliye edildi. 15 Eylül’de, Türk taarruzu başladıktan sadece üç hafta sonra, Trakya’dakiler hariç, Türk topraklarında Yunan askeri kalmadı.102 Trakya’ya geçebilmek için tarafsız bölgenin aşılması gerekiyordu ve bunun için İtilaf güçlerinin yerlerini terk etmesi lazımdı. 

Amerikan Arşiv vesikaları, Yunanistan’ın Anadolu işgalini dolayısıyla da sonuçlarını şu şekilde değerlendirmektedir: 

(1) Yunanlılar, İtilaf Devletleri’nin tam desteğine sahip olmadan Küçük Asya’da kalmaya kesinlikle teşebbüs etmemeliydiler. 

(2) Küçük bir ülkenin büyük bir orduyu haftada bir çeyrek milyon sterlin maliyetle düşman toprağında tutması, üstelik dünyanın geri kalanı da bu tutumu desteklemiyorsa, rasyonel bir tercih değildir. 

(3) Açıkça görüldüğü üzere Yunanlılar etkin bir istihbarat desteğinden yoksundular. Bir ordunun ölüm uykusuna yatmış gibi, düşmanının bütün 
güçlerini bir noktada toplayıp büyük bir taarruza hazırlanmasından haberdar olmaması ve böyle bir harekâta izin vermesi akla aykırıdır.103 

Amerikan Arşiv vesikalarına göre; 1922 yılı Mayıs ayında Yunan generallerinden sadece bir tanesi, kendilerine soru soran bir gözlemciye Türklerin taarruz yapabilecek güçte olduğunu; şayet böyle bir şey olursa başarı şansının bulunduğu söylemiştir. General Trikopis, Türklerin Afyonkarahisar’a saldırması halinde olabilecekleri önceden öngörmüştür. Peki neden bu görüşünü, Atina’yı Afyonkarahisar cephesinin zayıflatılmaması için uyarabilecek Başkomutan Hacıanestis’e kabul ettirmeye çalışmamıştır. Trikopis’in görüşünde ısrarcı olmama nedeni açıktır. Atina, General Papulas gibi yetenekli ve deneyimli bir komutanı görevden alıp yerine, bir general olmasına rağmen Anadolu’daki durumdan habersiz olan ve bu kritik görev için yeterli olmayan Hacıanestis’i getirirkenaskerlik bilgisini hiçbir şekilde dikkate almamıştır. Bu atama, Yunan Ordusu’nda geniş çaplı bir memnuniyetsizliğe neden olmuş, askerlerin subay ve hükümete olan güvenlerini sarsmıştır.104 

Arşiv vesikalarının Hacıanestis ile ilgili bu olumsuz yargısına ve mağlubiyetin faturasını Hacıanestis’e kesmesine karşın, Genelkurmay Başkanlığı harp cerideleri, Hacıanestis’in göreve gelmesiyle Yunan askerlerinin maaşlarının düzenli ödendiğini, ordudan firarların azaldığını ve disiplinin sağlandığını kaydetmektedir. Vesikaların değerlendirmesine devam edilirse; Yunanlılar, iki tümeni Afyonkarahisar’dan Trakya’ya kaydırırken büyük bir zamanlama hatası ve olay değerlendirme yanlışlığı ,yapmışlardır. Öncelikle, Küçük Asya’daki cephenin zayıflatılması tehlikeli bir hareketti. Buna karşın bazen, diğer bölgede büyük bir başarı kazanma şansı varsa bir bölgenin zayıflatılmasına değer. Bu olayda bahsedilen türden bir başarı şansı yoktur. Yunanlılara, iki tümen ile İtilaf Devletleri’nin rızası olmadan İstanbul’a yürümeleri halinde bu hareketlerinin meşru olacağı mı söylenmiştir? Yunanlılar şehri almak için yeterli güce sahipti. İtilaf Devletleri söyledikleri gibi gerçekte de Yunan işgaline karşı etkin bir direnç gösterecek miydi? Her durumda Yunanlılar, iki tümeni kaydırmadan önce iyi bir hesaplama yapmak durumundaydılar. İtilaf Devletleri’nin izni olmadan şehri işgal edemeyeceklerinden emin idiyseler, bu izni almadan asker kaydırma işlemi yapmamalıydı.105 

Arşiv vesikalarında açık ve satır arası olarak yer alan bu mülahazalara ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir. 
Arşiv vesikalarına göre; Türk Taarruzu başladığında, Yunan ordusu hızlı bir şekilde parçalanmıştır. 
Çünkü çok kötü bir şekilde idare edilmekteydi, anavatandan desteği yoktu, moral açıdan çökmüş, davasının gerçekleştirileceğine inancını kaybetmişti. Bir ordunun bu kadar hızlı ve ani çöküşü şaşırtıcıdır. Bu dönemde Atina’da bulunan 
Amerikalı bir gözlemci şu bilgileri kaydetmektedir: “her ikisi de gerçekleşmesine rağmen, dağılma askeri olmaktan daha çok psikolojik nedenlerden ötürü meydana gelmiştir.”106 

Yunan ordu grup karargâhlarının Afyonkarahisar’da şehrin içinde kurulması önemli bir askeri hatadır. Karargâh cephe hattının gerisinde olsaydı, Türk 
taarruzundan bu kadar fazla etkilenmeyecek, bütünlüğünü muhafaza ederek emir verebilecekti.107 

Amerikan vesikaları Türk Ordusuyla ilgili de şu değerlendirmede bulunur: [Mustafa] Kemal’in ordusunu idaresi üst düzey komutanlık vasıflarıyla mükemmeldir. 
Türk Ordusu’nun harekâtları büyük bir ustalıkla planlanmıştır. Yunanlılar, bahar süresince bir taarruz beklemiş fakat bu saldırı bir türlü gelmemiştir. Mustafa Kemal, düşmanın sabırsızlığını bilerek beklemiş, en uygun anda harekete geçmiştir. Türk Ordusu bekledikçe, Yunan Ordusunun cesaret ve azmi kırılmıştır. Mustafa Kemal, yaza kadar diplomasinin sorunları çözebileceği ümidiyle taarruzu geciktirmiştir. Zira taarruz yapabilecek mevsimsel zamana sahipti. Afyonkarahisar’a saldırılması askeri açıdan en akıllı yoldu. Sadece burada düşmanın İzmir ile iletişimi kesilebilirdi ve bu da yapılmıştır. Yunanlıların bol miktarda cephane ve iaşesi Türklerin eline geçmiştir. 

Türk Ordusunun gizliliği ve kuvvetlerini düşmana hissettirmeden Afyonkarahisar’da toplayabilmesi ise büyük bir başarıdır. İsmet Paşa’nın Bilecik ve Burhaniye’ye yaptığı aldatma saldırıları taktiksel açıdan mükemmeldir. Düşman asıl saldırının nereden geldiğini tespit edememiştir.108 

Amerikan arşiv vesikalarına göre Yunan savaşından alınacak dersler şunlardır; 

(1) Yunanlılar, birliklerini yaklaşık 400 mil genişliğinde (643 km.) bir cephe hattına dağıtarak kuvvet yığma prensibini ihlal etmişlerdir. 
     Buna bağlı olarak hareket prensibini de ihlal ederek acil bir durumda ya da yardım gerektiğinde askerlerini bir noktaya yöneltmekte yetersiz kalmışlardır. 
     Hızlı hareket edebilselerdi, Afyonkarahisar’daki durumu düzeltebilirlerdi. Ancak bu tür bir planlamayı düşünememişlerdir. 

(2) Yunanlılar 400 mil genişliğindeki cepheyle askeri birliklerin ekonomik kullanım prensibini de ihlal etmişlerdi. 
     Bunların aksine Türkler 40 millik (64 km.) bir cephe kurmuşlardı. Yunanlıların Afyonkarahisar etrafındaki savunma hatlarını neden daha güvenli bir şekilde 
oluşturmadıklarını anlamak güçtür. Türkler tarafından bir yıl rahatsız edilmeden bulundukları konumda kolaylıkla hendekler kazarak güvenlik sağlayabilirlerdi. 
     Aydın dolayında Türk süvarisinin hatları kolay geçmesi ve Afyonkarahisar’daki hızlı çöküş Yunanlıların güvenlik prensibini de ihlal ettiklerini göstermektedir.109 

Sonuç 

Yunanistan, Venizelos tarafından I. Dünya Savaşı’na büyük hülyalarla sokulmuştur. Venizelos, I. Balkan Savaşı’ndaki kazanımları uygun şartlar altında 
Anadolu işgaliyle taçlandırmak istiyordu. Nitekim Balkan Savaşı’nda Ege’deki adaların önemli bir kısmı ve Batı Trakya Yunanlılar tarafından işgal edilmişti. Venizelos ile destekçisi Lloyd George’un öngöremediği tarihsel hadise; Harbi Umumi sonrası değişen dünya dengesi, Anadolu’daki kararlı direniş ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderlik kabiliyetidir. Bu nedenle Yunanistan’ın Anadolu işgali I. Balkan Savaşı’nın aksine Yunanistan için hezimetle sonuçlanmıştır. Amerikan Arşiv vesikaları Yunan yenilgisiyle ilgili önemli tespitlerde bulunmaktadır. 

Arşiv vesikalarına göre, Yunanlıların ortak bir amaç, ortak bir hedef ve iyi bir idareden yoksun olması mağlubiyeti kaçınılmaz hale getirmiştir. 
Dünya tarihindeki hemen her savaşta, savaşan taraflar çok sayıda zafiyet göstermiştir. Bu doğal bir durumdur. Önemli olan, düşmanın zafiyetini avantaja dönüştürebilecek kurmay becerisine sahip olabilmektir. Her ne kadar Amerikan Arşiv vesikaları açıkça itiraf etmekten kaçınsa da Türk Ordusu, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının idaresinde bu beceriyi yerinde ve zamanında gösterebilmiş, bu sayede büyük bir zafer kazanabilmiştir. 

Arşiv vesikaları Yunan Ordusu’nun yaz boyunca, bir taarruz olasılığına inanmayı reddettiğini göstermektedir. Aslında Yunan Ordusu 1922 yılı Baharı sonrasında bir taarruz beklemiştir, fakat nereden saldırıya uğrayacaklarını kestirememiş lerdir. Temel askeri kural, gerçek bir askerin kendisinin şaşırtılmasına izin vermemesidir. Amerikan vesikalarına göre; Yunanlıların Trakya’ya tümen kaydırılması büyük bir hatadır. Amerikalılara göre; Yunan Ordusu’nun Atina’daki hükümeti Küçük Asya işgalinin zorlukları ve Türk direnişi hakkında sağlıklı bilgilendirmemesi ve başarısızlıkları saklaması ise affedilir bir hata değildi. 

Amerikalılara göre Türkler, güçlerini çok başarılı ve ekonomik bir şekilde kullanmıştır. Kocaeli Ordu Grubu’nu Yunan Kuzey hattını meşgul edecek 
şekilde tutmuşlar ve diğer bütün güçleriyle ana taarruz alanına yönelmişlerdir. Afyonkarahisar’ın güneybatısında Yunan cephe gerisine saldıran Türk süvari birliği büyük bir başarı göstermiştir. Kısaca Türk askerleri ihtiyaç duyuldukları yere, ihtiyaç duyuldukları sayıda gönderilmiştir. Türklerin hedefi İzmir idi ve bu hedef için her türlü ayrıntı çalışılmıştı. Bu uygulama kesin zafer prensibine güzel bir örnektir. Türk Ordusu’nun gizliliği sağlayabilmesi de takdire şayandır. Türk ordusunun, Aydın hattının yakınına, Bilecik hattının kuzeyine saldırması; bunun daha iyi barış şartları elde etmek amacıyla yapıldığı zannını uyandırmıştı. Yunan tarafında bu saldırının genel bir taarruz olduğu birkaç subay hariç çok geç fark edilmiştir. 

Büyük Taarruzun başarısı yapılan planlar doğrultusunda alınan riskin büyük bir gizlilik içinde ve hızla uygulanmasına bağlıdır. 26 Ağustos’tan üç gün önce eldeki limanlar kapatılmış, düşmanı şaşırtacak şekilde Anadolu’daki iletişim kesilmiştir. Ordu büyük gizlilik içinde Afyonkarahisar’a kaydırıldı. Bilecik ile Burhaniye’deki aldatma saldırılarıyla düşmanın dikkati dağıtılmıştır. Afyonkarahisar’da ağır bir mağlubiyet alan Yunan Ordusu, panik halinde geri çekilmeye başlamıştır. Düzenden yoksun çekilme esnasında Yunan tedhiş birlikleri geçtikleri Türk köylerini ateşe vermişlerdir. Oysa Arşiv vesikaları bu tedhiş faaliyetleri hakkında hiçbir kayıt içermemektedir. İlginç şekilde cephedeki ve cephe gerisindeki hemen her şeyi gözlemleyebilen Amerikalı saha görevlileri Yunan mezaliminden bahsetmemektedir. Yine Amerikan saha görevlileri Yunan Ordusu’na İngiltere tarafından sağlanan eğitim ve yönlendirme desteğini de göz ardı etmektedir. 

Bu çalışma, sahadan gelen bilgi ve belgeleri kendi muhakeme süzgecinden geçirip mukayeseli bir şekilde değerlendirmeye tabi tutan Amiral Bristol’un yorumlarını daha nesnel bir yaklaşım olarak değerlendirip Büyük Taarruz ile ilgili literatüre yeni bir katkı getirmeyi hedeflemektedir. 


DİPNOTLAR;

1 War Memoirs of David Lloyd George, C. IV, Ivor Nicholson & Watson: London, 1934. s. 1802-1804. 
2 İngiltere’nin Arap yarımadasında Savaş öncesi ve Savaş esnasındaki faaliyetleri için bkz. İsmail Köse, Hicaz İsyanı, Selis Yayınları: İstanbul, 2014. 
3 War Memoirs of David Lloyd George, s. 1803. 
4 Bkz. Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 1, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1967. 
5 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
6 NARA, Records of the War Department General and Special Staff, Military Inteligence Division “Regional File”, 1922-1944. Box No. 3056 
   (bundan sonra NARA, Box No. 3056). 
7 Halide Edip Adıvar, The Turkish Ordeal, The Century Company: New York, 1928; Armenian Military Attache, Constantinople, Turkey, War Detp. G-2 Reports, 
   Covering the Greco-Turkish War during the Years 1921-22; Edward M. Earle, Turkey, The Great Powers and the Bagdad Railway, The MacMillian Co., July 
   1923; Grace Wilson, Turkey, To-Day, Hutchinson & Co., London, 1928; Winston Churchill, The Aftermmath, Charles Scribner’s Sons, New York, 1929; Sir 
   Valentine Chirol, The Turkish Empire, 1914-1922; American Military Attache, Athens, Greece, War Detp. G-2 Reports, Covering the Greco-Turkish War 
   during the Years 1921-22. 
8 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
9 Bkz. Bige Yavuz, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1994. s. 120-136. 
10 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
11 İsmet Görgülü, Büyük Taarruz, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1992. s. 1. 
12 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
13 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
14 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
15 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
16 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz…, s. 3-4. 
17 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
18 NARA, Operations in Anatolia, Spet, 26, 1921. Box No. 3056. 
19 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
20 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
21 Nutuk, (Yay. Haz. Zeynep Korkmaz), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2005. s. 449-451. 
22 Bkz. Köse, age., passim. 
23 Görgülü, a.g.e., s. 1. 
24 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
25 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
26 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
27 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
28 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
29 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
30 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 1, s. 16-18. 
31 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
32 ATASE II. DSK,23.02.1940/1.156.2. 
33 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
34 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
35 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
36 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
37 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056.
38 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056.
39 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056.
40 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1967. 
41 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
42 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
43 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
44 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
45 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
46 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
47 Library of Congress Manuscript Division (LCMD), The Papers of Mark L. Bristol-IV, US Naval Detachment in Turkish Waters, USS Scorpion, Confidential, 
Constantinople, August 24, 1922; LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-IV, Report of Operations for Week Ending 6 August 1922. Confidential, July 30, 
1922; LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-IV, US Naval Detachment in Turkish Waters, USS Scorpion, Confidential, Constantinople, August 24, 1922. 
48 Uğur Üçüncü, Türk Kamuoyunda Büyük Taarruz, Altınpost Yayınları, Ankara, 2012. s. 34-36. 
49 Akşam, “Trikupis Anadolu Savaşını Anlatıyor”, 11 Nisan 1952. No. 12040; Akşam, “General Trikupis Nasıl Esir Edildiğini Anlatıyor”, 12 Nisan 1952. No. 12041. 
50 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
51 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
52 New York Times, “What Greeks Fight For”, April 3, 1921. s. 2; Washington Post, “Greek Troops Loose: King off The Front”, April 3, 1921. s. 2; New York Times, “Sublime Porte Protests ”, August 4, 1922. s. 4. 
53 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, C. II, K.6, Kitap 1,. s. 34-39. 
54 Nutuk, s. 453-455. 
55 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, C. II, K. 6, Kitap 1, s. 203205. 
56 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi…, s. 201-202. 
57 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
58 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
59 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
60 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1968. s. 13. 
61 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
62 Bkz. Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K.6, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1968. s. 331-335. 
63 LCMD-IV, Report of Operations for Week Ending 30 July 1922. Confidential, July 30, 1922. 
64 Nutuk, s. 454-455. 
65 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
66 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz…, s. 89-92. 
67 Bkz. Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K.6, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi: Ankara, 1968; Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük 
Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, c. II, K.6, Kitap 1, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi: Ankara, 1967; Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük 
Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 3, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1969. 
68 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
69 Üçüncü, age., s. 50-51. 
70 Bkz. Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2. , s. 90-91. 
71 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
72 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K.6, Kitap 2, s. 90-91. 
73 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
74 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
75 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
76 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K.6, Kitap 2, s. 93-94. 
77 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
78 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K.6, Kitap 2, s.140-141. 
79 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
80 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2, s. 145. 
81 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
82 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2, s. 186. 
83 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2, s. 231-233. 
84 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2, s. 244-246. 
85 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
86 Nutuk, s. 454-455. 
87 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
88 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
89 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
90 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
91 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
92 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, C. II, K.6, Kitap 3, s. 41-42. 
93 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
94 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 3, s. 53-54. 
95 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
96 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
97 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
98 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
99 LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-VII, War Diary, Confidential, October 17, 1926. 
100 George Horton, United States Congress Reports, Senate, Report No. 1230, February 26, 1922; The Consul General at Smyrna (Horton) to the Acting Secretary of State, Smyrna, September 2, 1922; The 
Consul General at Smyrna (Horton) to the Acting Secretary of State, Smyrna, September 4, 1922. 
101 LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-II, Reports of Operation for Week Ending June 6, 1920. Part Four, June 7, 1920. 
102 NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. 
103 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
104 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
105 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
106 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
107 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
108 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
109 NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 


KAYNAKÇA ;

NARA, G-2 Report, T-452 Box No. 3056. American Military Attache, Athens, Greece, War Detp. G-2 Reports, Covering the Greco-Turkish War during the Years 1921-22. 
NARA, Records of the War Department General and Special Staff, Military Inteligence Division “Regional File”, 1922-1944. Box No. 3056. 
NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 
LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-II, Reports of Operation for Week Ending June 6, 1920. Part Four, June 7, 1920. 
LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-IV, US Naval Detachment in Turkish Waters, USS Scorpion, Confidential, Constantinople, August 24, 1922. 
LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-IV, Report of Operations for Week Ending 6 August 1922. Confidential, July 30, 1922. LCMD-IV, 
          Report of Operations for Week Ending 30 July 1922. Confidential, July 30, 1922. 
LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-IV, US Naval Detachment in Turkish Waters, USS Scorpion, Confidential, Constantinople, August 24, 1922. 
LCMD, The Papers of Mark L. Bristol-VII, War Diary, Confidential, October 17, 1926. 
The Consul General at Smyrna (Horton) to the Acting Secretary of State, Smyrna, September 4, 1922. 
The Consul General at Smyrna (Horton) to the Acting Secretary of State, Smyrna, September 2, 1922. 
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1968. 
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 3, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1969. 
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, c. II, K. 6, Kitap 1, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1967. 
ADIVAR, Halide Edip, The Turkish Ordeal, The Century Company, New York, 1928. 
Akşam, “General Trikupis Nasıl Esir Edildiğini Anlatıyor”, 12 Nisan 1952. No. 12041. 
Akşam, “Trikupis Anadolu Savaşını Anlatıyor”, 11 Nisan 1952. No. 12040. 
American Military Attache, Athens, Greece, War Detp. G-2 Reports, Covering the Greco-Turkish War during the Years 1921-22. 
Armenian Military Attache, Constantinople, Turkey, War Detp. G-2 Reports, Covering the Greco-Turkish War during the Years 1921-22. 
YAVUZ, Bige, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1994. 
CHIROL, Sir Valentine, The Turkish Empire, 1914-1922. 
CHURCHİLL, Winston, The Aftermmath, Charles Scribner’s Sons, New York, 1929. 
EARLE, Edward M., Turkey, The Great Powers and the Bagdad Railway, The MacMillian Co., July 1923.
GÖRGÜLÜ, İsmet, Büyük Taarruz, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1992. 
HORTON, George, United States Congress Reports, Senate, Report No. 1230, February 26, 1922. 
KÖSE, İsmail, Hicaz İsyanı, Selis Yayınları, İstanbul, 2014. New York Times Nutuk, Yay. haz. Zeynep KORKMAZ, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2005. 
ŞIMŞIR, Bilal, Lozan Telgrafları-I, (1922-1923), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1990. 
TAMKIN, Nicholas, Britain, Turkey and the Soviet Union 1940-45, Palgrave, Macmillan, Great Britain, 2009. 
ÜÇÜNCÜ, Uğur, Türk Kamuoyunda Büyük Taarruz, Altınpost Yayınları, Ankara, 2012. 
War Memoirs of David Lloyd George, c. IV, Ivor Nicholson & Watson, London, 1934. Washington Post 
WILSON, Grace, Turkey, To-Day, Hutchinson & Co., London, 1928. 
WILSON, Grace, Turkey, To-Day, Hutchinson & Co., London, 1928. 

EKLER* 





* NARA, Report on Greek-Turk Military Operations, Box No. 3056. 236 




***

Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz BÖLÜM 3

Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz BÖLÜM 3


2. Büyük Taarruz 

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Trakya’da İstanbul’u işgali içeren kapsamlı bir hazırlık yürüten Yunanlıların, birliklerini tekrar Anadolu’ya 
kaydırmadan önce yenilmesi gerektiğinin farkındaydı. Amerikan arşiv vesikalarının da kaydettiği gibi taarruz için zaman ve şartlar müsaitti. Taarruz’un önündeki en önemli engel ihtiyaçların halen tamamlanamamış olmasıydı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından 16 Ağustos’ta Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya taarruz için gerekli hazırlıkların ivedilikle tamamlanması emredildi. Hazırlıklar devam ederken, İtilaf Devletleri ve Amerikan temsilcileri Yunanlıların zafer kazanacağından emindi.63 

Gerekli eksiklikler giderildikten sonra birlikler, büyük bir gizlilik ve sessizlik içinde taarruz planına göre yerleştirildi. Birlikler, görev yerlerine gece yürütülüp, gündüz ağaçlık alanlarda dinlendirilerek planlanan noktalara intikal ettirildi. Kocaeli’ndeki birliklere düşmanı gözetleme ve gerektiğinde batıya doğru sürme görevi verildi. Mustafa Kemal Paşa 25 Ağustos günü Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa ile birlikte Kocatepe’de kurulan karargâh çadırlarına yerleştiler. Taarruz bir baskın ve stratejik plan çerçevesinde yapılacağından gizlilik başarının ön şartıydı.64 

Mustafa Kemal Paşa ve komuta kademesinin Kocatepe’ye geldiği gün Ankara’nın denetimindeki tüm limanlara gemi girmesi ya da limandakilerin çıkışı 
yasaklandı.  
Yunanlılar, Türk taarruzunun güneyden değil, batıdan ya da kuzeybatıdan geleceğini düşünüyorlardı.65 Taarruz, 26 Ağustos sabaha karşı başladı. Sis nedeniyle yarım saat gecikme ile 05.00’da toplar Yunan cephesine doğru atışa başladı. Toplardan hemen sonra Skoda Obüsleriyle atış yapılarak Yunan Cephe hattındaki savunma engelleri tahrip edilmeye çalışıldı. Obüslerin bu tür bir görev için yeterli olmadıkları görüldü.66 

Büyük Taarruz’un gelişmesi ve Türk birliklerinin cephelerdeki ilerleme düzeniyle ilgili Genelkurmay Başkanlığı tarafından basılan üç ciltlik Türk İstiklal Harbi Batı 
Cephesi, Büyük Taarruz adlı eserde detaylı bilgi mevcuttur.67Amerikan arşiv vesikalarına göre ise Büyük Taarruz aşağıdaki şekilde başlamış ve devam etmiştir; İsmet Paşa, taarruz başlamadan iki gün önce, 24 [19?] Ağustos’ta iki aldatma keşif birliğinin birini İzmir-Aydın-Ortacık [Ortakçı?] demiryoluna; diğerini Bilecik Bölgesine göndererek, Yunanlıların asıl saldırı noktasını anlayamamalarını sağladı. Böylece düşman kuvvetleri Türk birliklerinin görüldüğü noktalara kaydırıldı. Bir taarruz bekleyen Yunan Ordusu, 
saldırının nereden geleceğini kestiremeden aldatma harekâtlarına kanarak düzenini bozdu. Yunanlıların Afyonkarahisar’daki güç merkezi bozulan kuvvet dengesiyle zayıfladı. Yunanlılar bir tabur süvari ve bir alay piyade birliğini Ortacık’a [Ortakçı’ya] kaydırdılar. Son gelişmeler üzerine Yunan komuta kademesi Türk Ordusu’nun kendilerine Bilecik bölgesinden saldıracağından emin oldu.68 

Baskınlar Türk tebliğlerine göre şu şekilde gerçekleşmiştir: Büyük Taarruz öncesinde Türk süvari birlikleri 19 Ağustos’ta Sarayköy civarında Menderes 
Nehri’ni geçerek Burhaniye demiryolu istasyonu ele geçirilmiş, Nazilli-Burhaniye demiryolu bağlantısı birkaç yerde tahrip edilmiş, Sultanhisar yönündeki bir köprü havaya uçurulmuştur. Süvariler daha sonra Ortakçı’nın 2 km. gerisindeki siperlere çekilmiştir.69 

Amerikan vesikaları büyük olasılıkla 19 Ağustos’taki Ortakçı baskını ile 24 Ağustos’taki Rumköy baskınının aynı tarihte yapıldığı yanılgısına düşmektedir. 
Oysa Ortakçı baskını, Rumköy’den beş gün önce gerçekleştirilmiştir.70 24 Ağustos’taki Rumköy baskını Yunanlıların kuvvet planlamasının esaslı bir şekilde bozulmasına neden olmuştur. 

Aldatma harekâtları esnasında İsmet Paşa, bütün kuvvetini Afyonkarahisar bölgesine yerleştirdi. Amerikalılar, İngiliz terminolojisinden etkilenerek Milli 
Mücadele kadrolarına “Türk Milliyetçileri” ismini vermişlerdir. Belgelere göre Türk Milliyetçileri yüksek komuta kademesi, taarruz birliklerinin yer değiştirmesini büyük gizlilik içinde gerçekleştirdi. Türk planı, Yunan Ordusu’nu Afyonkarahisar’dan çıkartarak İzmir’e kadar sürmekti. Bu amaçla İsmet Paşa, ordunun altı kıtasını, buradaki Yunan savunma cephesini yarmak için Afyonkarahisar etrafına yerleştirdi. Kocaeli Ordu grubuna Yunan Kuzey Ordusu’nu kontrol altında tutma görevi verildi. Türkler, taarruzun ilk başında beş kıtayı kullanmayı planlıyorlardı. Bir kıtanın görevi, taarruz eden Türk Ordusu’nun sağ kanadını Yunan Kuzey Ordusu’nun saldırısından 
korumaktı.71 

Türk Ordusu, I. ve II. Kolorduları Afyonkarahisar önündeki taarruzu yürütmekteydi. Amerikan vesikaları Yunan Ordusu’nun moralinin düşük olduğunu ileri sürmektedir. Buna karşın ayağında çarığı bile olmayacak kadar büyük bir yokluk içinde mücadele eden Türk Ordusu’nun morali oldukça yüksekti. Top atışından bir buçuk saat sonra, 06.20’de Türk hücum taburu Yunan siperlerinin 200 m. yakınına kadar ilerlemiştir. 06.45’te sarp arazide hâkim noktalara Yunanlılar tarafından yerleştirilmiş tel engelleri makaslarla kesilerek buradaki tepeler ve Kalecik ile Poyralıkaya tepeleri ele geçirildi.72 

Yunanlıların Maginot hattının ön örneği görüntüsü veren mevzileri bir saatten az bir sürede Türk birlikleri tarafından aşıldı. Bu hızlı başarı ve cephe hatlarının ardına sarkan süvari taburu Yunanlıların direnme ve moral gücünü yok etti. Görünüşe göre, Yunan Ordusu Afyonkarahisar’da gafil avlanmış ve çok hızlı bir şekilde çökmüştü. 
Amerikan vesikalarına göre çöküşün nedeni istihbarat zafiyeti ve komuta kademesinin yetersizliğidir. Oysa asıl neden, en temel askeri kural olan koordinasyon ve direnme gücünün sağlanamamış olmasıydı. 

Türk Ordusu’nun Yunan mevzilerini aşmasını kısa cümlelerle geçiştiren Amerikan arşiv vesikaları, teessür içinde Yunan ordu istihbarat hizmetlerinin 
yetersiz olduğunu kaydetmektedir. Türkler, bütün ordu birliklerini gizlice, Yunanlıların haberi olmadan Afyonkarahisar bölgesine konuşlandırmayı başardılar. 

Amerikalılara göre; yeterli bir süvari birliği ya da keşif uçağı gözetlemesiyle Türk Ordusunun harekât planı kolaylıkla tespit edilebilirdi. Yunanlılar, Türk birliklerinin hareketlerini bilselerdi durum farklı olabilirdi. Bu durum Türklerin başarısı kadar Yunanlıların dikkatsizliğinin yaratmış olduğu bir sonuçtur. Arşiv vesikaları; 22 Ağustos’ta Yunanlıların, bir Türk taarruzunun gerçekleşeceğine ikna olduğunu, fakat taarruz başlayıncaya kadar ana hedefin neresi olduğunu bilemediklerini kaydetmektedir. Sandıklı’da kapsamlı bir ordu hareketi olduğu söylentileri Yunan karargâhına ulaşmış, ancak bu bilgi teyit edilememiştir. 24 Ağustos’ta Türk süvari birlikleri Burhaniye’de, Aydın demiryolu üzerinde Yunan cephesini yararak Yunan köprübaşına arkadan saldırmıştı. Bu saldırıyla köprübaşındaki karargâh ele geçirilmiş, Yunan alay karargâhı tepelere taşınmak zorunda bırakılmıştır.73 

Bahsedilen olay 19 Ağustos’taki Ortakçı baskınıdır. 

Yunan karargâhı, Türk birliklerinin Alaşehir’in arkasında, derin bir vadiden geçtiği yerde demiryolu bağlantısını keseceklerinden korkarak, Uşak cephesini 
zayıflatmak pahasına bir alay piyade ve altı tabur süvariyi tedbir amacıyla bu bölgeye gönderdi. Yunan karargâhının bu hareketi, Türklerin işini kolaylaştırdı. 
26 Ağustos’ta Türkler tarafından Bilecik’in kuzeydoğusunda ve diğer noktalarında güçlü bir saldırı başlatıldı. Türkler bir köyü ele geçirdi ve daha sonra Yunanlılar bu köyü geri aldı. Aslında Yunanlılar bu bölgedeki saldırılarla aldatıldılar ve Afyonkarahisar’da asıl saldırıya uğrayan cepheye yardıma cesaret edemediler. Bilecik saldırısıyla eş zamanlı olarak Afyonkarahisar istikametindeki ana taarruz başladı. Türkler, Afyonkarahisar’ın güneybatısında Yunan cephesine karşı ağır bir top bombardımanı başlattılar.74 

Aynı anda bir saldırı da süvari birlikleri ve üç kıta piyade gücü tarafından cephe hattının güney kanadına, iki piyade gücü tarafından da cephe hattının doğu kanadına karşı başlatıldı. Ana taarruzlar 49. ve 35. piyade alayları tarafından yürütülüyordu. Bu alayların hiçbiri bir yıl önceki Sakarya Savaşı’nda yer almamıştı ve savaşma kapasiteleri bilinmiyordu. Türk saldırısı sabah [05.00’da] ağır top bombardımanı ile başlamıştı. Türkler, Tilki Kırı Beli’ni 49. Yunan alayından aldılar. Yunan alayı bir gözlemcinin ifade ettiği gibi hızla yayılan büyük bir yılgınlık ve korku içinde geri çekilmeye başladı. Bu esnada Türkler, dört yeni Spad uçağını havada tutarak Yunan hatlarını gözetliyorlardı. Yunanlıların, eski ve daha yavaş olan uçakları Türk hava üstünlüğü karşısında yetersiz kaldı. Yunanlılar, ihtiyat kuvvetlerinin yardımıyla Tilki Kırı yerleşimi etrafındaki tepeleri geri almayı başardılar.75 

Türk uçakları, 26 Ağustos günü Yunan İhtiyat Grubu’nun ve Döğer-Afyonkarahisar demiryolu ile Gazlıgöl-Afyonkarahisar, Altıntaş-Dumlupınar yollarındaki faaliyetlerini tespit etmek için havalanmışlardı. Ana taarruz sadece 49. ve 35. piyade alayları tarafından değil, görevdeki her tümenin alayları ile birlikte hareket edecek şekilde yürütülmüştür.76Amerikan vesikalarının bu kanaate nereden vardığını tespit etmek mümkün olmamıştır. 
Arşiv vesikalarının naklettiği gibi Tilki Kırı önemli bir mevkidir. Çünkü burası demir yolunun güneyine hâkim bir konumdadır. Vesikalara göre; 4.000 kişilik bir Türk süvari birliği ertesi gün cephe hattını zayıf noktasından yarıp Küçükköy’e [Yıldırım Kemal] ulaşmayı başararak Yunan demiryolu ve telgraf bağlantısını kesti. Türk süvarileri kısa bir süre burada kaldı ve daha sonra Kütahya’ya gitti. Bu anda Yunanlılar için işler iyi gitmiyordu. Afyonkarahisar, Eskişehir-İzmir demiryolu bağlantısı, büyük miktarda iaşe malzemesi ve cephane, güney ana karargâh uçuş pistiyle birlikte elden çıkmıştı. Yunanlılar, ağır top ve hava bombardımanı altında şiddetli bir çatışmaya girmek zorunda kalmışken İzmir ile telgraf ve demiryolu bağlantıları da kesilmişti. Bu yıldırıcı şartlar altında Yunanlılar ne yapabilirdi? Kuzeydeki Türk taarruzunun önemsiz ve çok zayıf bir saldırı olduğunun farkında mıydılar? Bu durumda Kuzeyden güneye asker kaydırarak buradaki cephelerini sağlamlaştırabilirlerdi. Fakat halen asıl 
taarruzun nereden geldiğini bilmediklerinden kuzeydoğu cephesini zayıflatmamayı tercih ettiler. Bu durumda yapılacak tek şey, Afyonkarahisar’ı boşaltarak, bu gibi acil bir durumda kullanılmak üzere hazırlanmış olan Dumlupınar hattı boyunda savunma konumu almaktı.77 

Yunan Ordusunun 27 Ağustos akşamı dağınık bir şekilde çekildiği tespit edilince, akşam 17.00’da Türk karargâhından tümenlere taarruzunşiddetinin artırılması 
emri verildi. Amerikan kayıtlarında yer alan yılgınlık bu durumdan kaynaklanıyordu. Türk Başkomutanlık Karargâhı, Dumlupınar’ın acil durumlarda kullanılmak üzere tahkim edilmiş bir cephe olduğunu 27 Ağustos akşamı bilmediğinden Yunanlıların Afyonkarahisar’dan bu kadar kolay vazgeçmesini şaşkınlıkla karşılamıştır. Bu nedenle ihtiyatlı hareket ediliyordu. Akşam 21.45’te Yunan Ordusu’nun Uşak, Dumlupınar, Altıntaş hattına doğru çekildiği kesin olarak anlaşılmıştır.78 

Amerikan vesikaları, geri çekilmekte olan Yunan cephesinin ortasında geçilmesi imkânsız ormanlık ve dağlık alan olan Murat Dağı’nın bulunduğunu kaydetmektedir. Bu nedenle geri çekilen Yunan birlikleri dağın kuzeyindeki dar bir geçitten geçebilirlerdi. 27 Ağustos’ta Yunan Başkomutanlığı, 1921 yılında tutmuş oldukları Dumlupınar hattına genel bir geri çekilme emri verdi. Afyonkarahisar’ın güney kanadındaki dört Yunan bölüğü Dumlupınar hattına çekilebildi, fakat 30 Ağustos’ta Yunan Güney Ordusu telafi edilemeyecek ağır bir mağlubiyet aldı.79 

Eskişehir Bölgesi’ndeki II. Türk Kolordusu, 28 Ağustos’ta Yunan III. Kolordusu tarafından oluşturulan tehdit nedeniyle ihtiyatlı hareket etmek mecburiyetinde 
kalmıştır. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, II. Kolordu’ya kuzey yönündeki Yunan geri çekilişinin çevrilerek yok edilmesi için, Kütahya istikametinde Döğer-Murat-Çakırtepe hattının tutulması emrini vermiştir. I. Kolordu güneyde düşmanı takibe devam edecekti.Bu durumda düzensiz geri çekilişi topyekûn kaçışa dönüştürmek daha da kolaylaşacaktı.80 

Türk Ordusu’nun Yunanlıların kuzeye çekilerek İzmir’e sığınmasını önlemeye yönelik tedbiri Yunan Ordusu’nun bir kısmını savaşa mecbur etmiştir. Bu nedenle Amerikan arşiv vesikalarının da kaydettiği gibi, Afyonkarahisar’ın kuzey kanadındaki Yunan birlikleri çekilebilecek kadar şanslı olamamıştır. Vesikalara göre; 28 Ağustos’ta Yunan II. Kolordusu ve 15. Tümeni General Trikopis emrine verildi. Fakat bu çok geç kalmış bir tedbirdi. Nitekim, Afyonkarahisar’ın kuzeyinde olan 5. ve 12. Tümenler, Türk IV. Kolordusu tarafından Yunan II. Kolordusunun diğer birliklerinden ayrılarak kuzeybatı yönüne sürüldüler. Yunan 9. ve 13. Tümenleri de, arkalarındaki Türk süvarileri ile III. ve IV. Türk Kolorduları tarafından cepheden kuzeye doğru itiliyordu. 30 Ağustos’ta, Türkler Yunan güçlerini üç parçaya ayırmayı başardı:81 

Güney Konumu 

(A) 1., 2., 4. ve 7. Yunan Tümenleri, Dumlupınar Cephesinde Merkez Konumu 

(B) 5. ve 12. Yunan Tümenleri Murat Dağı’nın doğusunda Kuzey Konumu 

(C) 9. ve 13 Yunan Tümenleri Kütahya’nın kuzeyinde Bahsedilen hadise Dumlupınar’daki büyük zaferdir. General Trikopis, 29 

Ağustos’ta Ordusu’nun kuşatıldığını anlamış, Türk süvarilerininYunan cephe hattının arkasında görülmesi tüm ümitleri yok etmiştir. En büyük sorun, ordudaki yılgınlık ile koordinasyonun bir türlü sağlanamamasıdır.82Trikopis, 29 Ağustos akşamı birliklerini Dumlupınar’daki acil durum hattında toplayarak bir savunma cephesi oluşturmayı amaçlamıştır. Fakat, General Franko ile birleşemediğinden bu planı tatbik etmesi imkânsızdı. Mecburen geri çekilmeye devam etmiştir. Aynı gün General Franko Grubu da, İzmir yolunu tutmak için Kaplangı Dağını ve kuzeyini savunacak şekilde yerleşmiştir.83 

Amerikan arşiv vesikalarının da belirttiği gibi, Yunan Ordusu’nun büyük kısmı, 29 Ağustos’ta kuzey, doğu, güney ve güneybatıdan kuşatılmıştı. Tek çıkış yolu General Franko’nun bulunduğu batıydı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa harp meclisi toplayarak taarruzun şiddetle devamına karar verdiler. Türk Orduları 30 Ağustos’ta düşmana esaslı bir darbe vurma emrini aldı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bizzat kendisi cephe ilerisine, I. Ordu karargâhına giderek taarruzu yönetti. Yunan birlikleri Aslıhanlar kuzeyinde toplanmaktaydı. Çalköy-Allıören-Yeniköy-Adatepe arasında gerçekleşen savaşta Yunanlılar ilk gün olduğu gibi önce yoğun bir top atışına tutuldu. Daha sonra da zorlu bir cephe savaşıyla yok edildi. 
Türk tebliğleri Trikopis’in bu çarpışmada I. Yunan Kolordusuna komuta ettiğini göstermektedir. Amerikan vesikaları ise Trikopis’in bu esnada ricat halinde olduğunu ve mağlubiyetten haberdar olarak, Dumlupınar’a çekilmesinin imkânsız olduğunu görüp Uşak’a yöneldiğini kaydetmektedir. Trikopis, Uşak’ta General Franko grubuyla buluşmayı ümit ediyordu.84 

Amerikan vesikaları, II. Yunan Kolordusunun 30 Ağustos’ta Murat Dağı’nı geçebilmek için zorlu bir savaş vermek zorunda kaldığını kaydetmektedir. Yunan birlikleri cephede Türk piyadesi, art kısmında ise Türk süvarilerinin saldırısına uğramaktaydı. Bu nedenle konumlarını koruyamayarak geri çekiliyorlardı. Amerikan kayıtlarına göre aynı gün I. Yunan Kolordusu Dumlupınar cephesinde güçlü bir karşı saldırı başlatmıştır. Bu saldırı kısmen başarılı olmuş, fakat ertesi gün cephe gerisi güvenliği 2. Tümen tarafından sağlanan I.Kolordu Uşak’a doğru çekilmiştir. 
Bunun üzerine I. ve II. Türk Kolorduları, güneyde taarruzu devam ettirerek Yunan birliklerini,  Afyonkarahisar’dan 35 mil (56 km.) uzaklıkta, Murat Dağı’nın güneyindeki İslamköy ile Ahatköy’e doğru sürmüşler ancak, Yunanlılar bu hattı 31 Ağustos’a kadar ellerinde tutmuşlardır.85 

Amerikan belgelerinde yer alan bu bilgide önemli hatalar mevcuttur. Zira Türk Genelkurmay kayıtları 30 Ağustos’ta herhangi bir Yunan karşı taarruzundan 
bahsetmemektedir. Yunan Ordusu’nun esaslı bir darbe yediği 30 Ağustos günü herhangi bir etkili karşı taarruz başlatabilmesi de olası değildir. Amerikan vesikalarında çelişkiler mevcuttur. Zira, I. Yunan Kolordusuna Trikopis komuta etmekteydi ve vesikalara göre Trikopis Dumlupınar çatışmalarına katılmamıştır. 

Türk tebliğlerine göre Dumlupınar çarpışmaları şu şekilde gerçekleşmiştir; hızla geri çekilen Yunan Birlikleri, Murat Dağı’nı geçemeden 30 Ağustos günü 
Uşak istikametinde ilerleyen Türk takip kuvvetleri tarafından Dumlupınar’ın güneydoğusunda kuşatılarak savaşa zorlanmıştır. Yunan işgal birliklerinin diri halde geri çekilip İzmir’e varması durumunda burada yeni bir cephe kurulup Türk Ordusu zorda bırakılabilirdi. Bu nedenle, düşmanın kuşatılan birliklerinin imha edilmesi gerekiyordu. Yunan Birliklerininbaşında I. Kolordu Komutanı Trikopis ve II. Kolordu Komutanı Diyanis bulunmaktaydı. Türk Ordusu, cephe ilerisinde bulunan Mustafa Kemal Paşa tarafından idare ediliyordu. Yunan kuvvetlerinin geri çekilebileceği yegâne boşluk Amerikan arşiv vesikalarında da bahsedilen Murat Dağı’nın Kızıltaş Deresi tarafıydı. 

Derenin karşısında Türk süvarileri bulunduğu için burası da Yunan kurtuluşu için güvenli değildi. Yunan güçleri, arka kısımları Kızıltaş Deresi yönünde olmak üzere Çalköy’ün batısında Aydemir-Adatepe-Ağaçköy hattında savunma hattı oluşturmuştur. Türk saldırısı karşısında tutunamayan Yunan birlikleri ağır bir mağlubiyet alarak, kurtulmayı başaranlar askeri disiplinden uzak bir şekilde savaş alanını terk etmişlerdir. Başkomutanlık Meydan Muharebesi adını alan bu çarpışma Büyük Taarruzun kesin başarısını da ilan etmiştir.86 

Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yapıldığı gün Amerikan arşiv vesikalarına göre; 9. ve 12. Tümenlerin merkez kısımları da, Murat Dağı’nın kuzeyine 
doğru sürüldüler. Yunan Tümenleri burada 5. ve 13. Tümenlerle birleşerek birlikte Murat Dağı’nın dar geçidinden güneye doğru geri çekilmeye çalıştılar. 
Bu dört Yunan Tümeni Türk süvari birlikleri ileIV. ve VI. Kolorduların saldırısına uğradı. Yunanlılar çekilmeyi başardılar, fakat bütün ulaşım araçlarını ve toplarını kaybettiler. O kadar kötü durumdaydılar ki, sadece 5. Tümen savaşabilecek güçteydi. Bahsedilen olay, Dumlupınar çatışmalarının bir kısmıdır. Çelişkili ve olay örgüsüyle tutarsız bilgilerden açıkça görüldüğü üzere Amerikalı gözlemciler Dumlupınar çatışmaları hakkında sağlıklı bilgi elde edememişlerdi.87 

Amerikan vesikalarına göre; Dumlupınar’da mağlup edilenlere ek olarak Güneydeki Yunan birlikleri de onlardan iyi durumda değildi. 31 Ağustos’ta Uşak’a sığınabildiler, fakat dört tümenden ancak ikisi bunu başarabilmişti. Birinci ve ikinci Tümenler savaş sahasındaydı. Yunan, bağımsız tümeni taarruz noktasını güçlendirmek için güneye giderken III. Türk Kolordusu ile karşılaştı. Bağımsız Tümen, kurtulmayı başardı, fakat hiçbir Yunan gücüne katılamadı.88 
Amerikan arşiv vesikaları enteresan şekilde Yunan geri çekilişi esnasında tedhiş birlikleri tarafından gerçekleştirilen mezalim ve geçilen her yerin yakılması hakkında en ufak bilgi kırıntısı içermemektedir. 
Oysa savaşı bu kadar ayrıntılı nakleden raporların Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan köy, şehir ve kasabalar hakkında bilgi sahibi olmaması imkânsızdır. 

Amerikan vesikaları buradan itibaren Türk Genelkurmay kayıtlarıyla uyum içindedir. Vesikalara göre; I. ve II. Yunan Kolorduları 1 Eylül’de Uşak’a girdiler. 
Yunanlıların kendine güveni kalmamıştı. Eylül’ün ilk gününde, Türkler karşısında konuşlandırılmış dokuz Yunan tümeninden sadece üçü savaşabilir durumdaydı. Bu tümenlerin birinci ve ikincisi Uşak’ın 15 mil (24 km.) kuzeyinde Kapaklar, 5. Tümen ise İshaklar cephe hattında idi. Beşinci Tümen halen birinci ve üçüncü Tümenlerden ayrıydı. Ertesi gece 40 millik (64 km.) bir yürüyüş sonrasında 1. ve 2. Tümenler 5. Tümenle birleşebildi.89 Eskişehir’deki Yunan birlikleri henüz çok fazla zarar görmemişti.90 

Bu nedenle, dağınık Yunan birliklerinin birleşerek yeniden Ödemiş civarlarında savunma hattı kurmasının engellenmesi gerekiyordu. 

Yunanlıların ümitsiz durumuna karşın İstanbul’daki Yunan temsilciliği, Yunan ordularının halenbir savunma yapabileceği ümidiyle 1 Eylül’de Güney Ordu Grubu ve I.Kolordu komutanı General Trikopis’i Başkomutan; Dousmanis, Sariganis ile Pallis’i ise üst düzey komutanlar olarak atadı. Amerikalılara göre; General Trikopis, Güney Ordu Grubu’nun ricatını idare etmekte oldukça başarılı bir performans göstermişti. 2 Eylül’de Uşak’ta Türklere esir düştüğünde Trikopis Başkomutan olarak atandığını bilmiyordu.91 

Tam bu esnada Yunanlılar, Trakya’daki birliklerini Anadolu’ya naklederek yeni bir savunma hattı kurmaya çalışıyorlardı.92Türk güçlerinin bir an önce İzmir’e ulaşması gerekiyordu. Bunun için insanüstü bir çaba ve direnme azmi lazımdı. Amerikan kayıtlarına göre; Yunan geri çekilişi 31 Ağustos’tan sonra o kadar 
hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir ki, Türk birlikleri Yunanlılara yetişememiştir. Bu tarihten itibaren Yunan Ordusu’nun harekâtları herhangi bir askeri değere sahip 
değildir. Bununla birlikte harekâtlar insani açıdan önemlidir. General Trikopis ve kurmay heyeti 2 Eylül’de Uşak’ta Türklere esir düştü. Anlaşıldığı kadarıyla Türk 
süvari birliğinin birkaç kıtası tarafından şaşırtılmışlar ve esir alınmışlardı. Mustafa Kemal’in [Paşa] nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu ve esir düşen General Trikopis ve kurmay heyetine yaptığı muameleyi savaş hukuku açısından tespit etmek son derece önemlidir. Amerikan vesikaları esirlere askeri kurallara uygun bir şekilde, büyük bir nezaketle muamele edildiğini kaydetmektedir. Uşak, 2 Eylül sabahı Yunanlılar tarafından boşaltıldı ve aynı günün akşamı Türk I. Kolordusu buraya yerleşti.93 

Yunan Ordusu kuşatıldığı ve askerler savaşmak istemediği için Trikopis ve generalleri teslim olmak zorunda kalmıştır. Trikopis, bir yıl önce, Kütahya-Eskişehir savaşlarında “kahvemi Talas’ta [Kayseri Amerikan Koleji] içeceğim” demiş, ordularının Kayseri’yi bile işgal edebileceğini dile getirmişti. Mustafa Kemal Paşa tarafından Talas’a gönderilerek kendisine kahve ikram edilmiştir. 1 Eylül’de Yunan Orduları Başkomutanı olarak atanan General Trikopis, esir düşmesini şu şekilde nakletmektedir: “1 Eylül gecesi Küçükler Köyü’nde kaldıktan sonra, 2 Eylül sabahı 04.00’da güneye doğru çekilme yürüyüşüne başladık. Bir müddet sonra, açlık ve yorgunluktan birlikler dağıldı. Uşak bir gün önce Türklerin eline geçmişti, akşama kadar savunma yapıp, gece Mesudiye-Kapaklar üzerinden çekilmeye karar verdik. 

General Franko burada bulunuyordu. Erler savaşmak istemediğinden teslim olmak zorunda kaldık”.94 

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***