Ufuk Söylemez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ufuk Söylemez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2020 Çarşamba

65 yaş üstüne tecrit doğru mu?

65 yaş üstüne tecrit doğru mu?


Arslan BULUT
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr
16 Aralık 2020
Kaynak Yeniçağ: 65 yaş üstüne tecrit doğru mu? - 
Arslan BULUT 



Dünyada COVID-19 yasaklarına tepkiler yükseliyor. 
ABD'de temsilciler tarafından seçim galibiyeti onaylanan Biden'in korona virüs danışmanı Dr. Michael Osterholm, 4-6 haftalık kapanma çağrısında bulununca Washington Times yazarı, Cheryl K. Chumley, 12 Aralık 2020'de "COVID-19 zorbaları, Noel'e de gözlerini dikti!" başlıklı bir yazı yazdı. 

Chumley özetle şöyle dedi:"Yaşlıları huzurevlerine tıkıp küçük çocukları okuldan uzak tutmanın ve buna bilimsel temelli mücadele diye göstermenin ne kadar saçma olduğunu biliyoruz. Gerçek şu ki Amerika'da hâlâ Anayasa denilen bir şey var! Anayasa, ulusal çaptaki acil durumlarda bile çiğnenemez. 

Yaratıcımız tarafından verilmiş devredilemez bazı haklara sahibiz ve korona virüs bahanesi de bu hakları ortadan kaldıramaz.Biden'ın danışmanı Osterholm, 
'Komşularla bir araya gelmeyin. Noel partisi yok' dedi. Şuna bak!

Biz ellerimizi nasıl yıkayacağımızı biliyoruz, Washington! 'Ben kanunum' tiranlığına da ihtiyacımız yok. Biz kolektif bir toplum değiliz. Ve zorbalar zorlamaya devam ederse, yakında bu ülkedeki bireyler, Tanrı'nın verdiği bireysel haklarını korumak için hangi yolu takip etmeleri gerektiğini de öğrenecekler..." 

***
Türkiye'de ise özellikle 65 yaş üstü vatandaşlara uygulanan sokağa çıkma yasağına en somut tepkiyi, Milli Merkez düşünce grubunda beraber olduğumuz, 
yaşayan en değerli şairlerimizden Prof. Dr. Ataol Behramoğlu gösterdi. 

Behramoğlu, 65 yaş üstüne uygulanan sokağa çıkma yasağının iptali için dava açtı. 

Behramoğlu, yaptığı açıklamada "65 yaş üstü kısıtlamaları anayasamızın ve temel insan haklarının eşitlik ilkesine aykırıdır. Kanıtlanmış bilimsel bir gerekçesi de bulunmamaktadır. Bir grup insanı bu keyfi uygulamayla toplumsal yaşamın dışına çıkarmak, yaşama haklarını sınırlamak, haksızlıktır ve günahtır. 65 yaş ve üstü insanlar, Yöneticilerin oyuncağı, deney tahtası değildir." dedi.

***

"Adana Fikir Platformu"nda yazıları yayınlanan Fikret Yücel, "Yalnızlık" başlıklı yazısında, "65 yaş üstü kişilere uygulanan kısıtlamalar, bende yalnızlık kavramını çağrıştırıyor." dedikten sonra yalnızlık çeşitlerini inceledi ve sözü "zoraki yalnızlık" kavramına getirdi. Yücel, "Tecrit edilen mahkûmlar, karantinaya alınan hastalar ve bulaştırıcılar,  sokağa çıkma yasağı uygulanan yalnız yaşayan yaşlılar bunun tipik örnekleridir. Bir de, bugün Türkiye'yi yönetenlerin icadı, değerli yalnızlık veya onurlu yalnızlık var. 

Liyakatsiz, basiretsiz ve ihvan eksenli dış politikaları sonucunda,  neredeyse bütün dünyada, özellikle de bölgesinde, Türkiye'yi yalnızlaştıran duruma taktıkları isim..." diye başka hatırlatmalarda bulundu. 

***
Milli Merkez Genel Sekreteri Ufuk Söylemez ise "Garsonlar, temizlikçiler,emekçiler, taksiciler evden çalışamaz" diye yazdı ve Güney Koreli felsefeci ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han'ın ABD'de salgın sırasında ölenlerin en çok Afro-Amerikalılarda yoğunlaştığına dikkat çekmesini ve "Paris'i, düşük gelirli kenar mahallelere bağlayan metro vagonları tıka basa doluysa, sokağa çıkma yasağının ne anlamı var? 

Çünkü yoksul ve Emekçi kesimler yaşamak için çalışmak zorundadır ve göçmen kökenli yoksul emekçiler temastan kaçınamaz. 
Ama zenginler villalarına çekilebilir" sözlerini nakletti. Türkiye'de metrolar, metrobüsler aynı durumda değil mi? 
Yılbaşı öncesi ve sonrası kesintisiz 80 saat sokağa çıkma yasağı da uygulanıyor... 
Emekçiler yine çalışıyor.

*** 
Bir Salgın sırasında sosyal ve fiziksel temasın azaltılması gereklidir ama Chumley'in hatırlattığı gibi devletleri yönetenler, toplumun her ferdinin sahip 
olduğu doğal hakları ve Anayasal hakları, Hiçbir bahaneyle geçici olarak da olsa yok edemezler. Hele hele idari kararlar alarak... 

Kaynak Yeniçağ: 65 yaş üstüne tecrit doğru mu? - 
Arslan BULUT 

***

11 Ağustos 2015 Salı

OYUM VATAN PARTİSİNE



OYUM VATAN PARTİSİNE


Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1923)
Türk siyasetinde milli merkez oluşturma çalışmalarını başarıyla sürdüren siyasetin onurlu isimlerinden eski İzmir Milletvekili ve devlet bakanı Ufuk Söylemez bugünkü Aydınlık Gazetesindeki UFKA BAKIŞ köşesinde ”OYUMU KİME VE NİYE VERECEĞİM”  başlıklı bir yazı yayınladı.
Halen Demokrat Parti üyesi olmasına rağmen oyunu VATAN PARTİSİ’ne vereceğini çok açık ve veciz ifadelerle açıklayan Sayın Söylemez’in özenle seçtiği ifadelerinin tamamına katılıyorum. Ve bu yazısının altına imzamı atıyorum.
Ufuk Söylemez’in tamamen milli ve birleştirici görüş ve düşüncelerini aynen alıyor ve halen kararsız durumdaki yardımcı olmasını diliyorum..
———————–
Genel seçime 10 gün kala, oyumu hangi partiye ve hangi gerekçelerle vereceğimi açıklayarak siz değerli okurlarımız ve kamuoyu ile paylaşmak istediğimi belirtmiştim. Öncelikle ne halen üyesi olduğum DP’den, ne de başka bir partiden aday olmadığımı ve/veya adaylık başvurusunda bulunmadığımı vurgulamak isterim.
Şimdi “nasıl” bir partiye “niye” oy vermek istediğimi özetleyeyim;
“Andımızı” Cumhuriyet okullarında yeniden okutacağını söyleyen bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Sağ-sol demeden Atatürk’te Birleştik şiarıyla partiler üstü demokratik bir kuvay-ı milliye hareketi olan ‘Milli Anayasa Forumlarına ve Milli Merkez’e’ destek veren ve bizlerle omuz omuza mücadele eden bir siyasi kadroyu barındıran bir partiye oy vermek istiyorum.
Cumhuriyet tarihinin gördüğü en karanlık ve tehlikeli organizasyon olan, ABD iltisaklı-Cemaat görünümlü, F-Tipi örgütle yıllardan beri kararlılık ve gayretle mücadele eden kadrolara ve fikriyata sahip bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Ergenekon-Balyoz ve benzeri kumpaslara cepheden karşı çıkan, Milli ordumuza ve Milli aydınlarımıza sahip çıkan, bu yolda ağır bedeller ödemelerine rağmen, yürekli bir mücadeleyi ortaya koyan kadroların yoğunlaştığı bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Hem Sorosçu-hem Atatürkçü olunmaz diyenlerin, sözde değil özde Atatürk ve ilkelerine sahip çıkmak isteyenlerin buluştuğu bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Altta kalanın canının çıktığı bir vahşi kapitalizme, üretimden kopuk, sıcak paraya ve borçlanmaya dayalı bir kumarhane ekonomisine karşı, Atatürk’ün “karma” ekonomik modeline sahip çıkan bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Mezhepçi-yobaz-dinimizi siyasallaştırmak isteyen gerici zihniyete karşı, laiklik ilkesine bağlılığını açıkça ortaya koyabilen bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Emperyalizm destekli bölücü terörle müzakere ve pazarlık yapmayacak, Türk ile Kürdü, ulus devlet ve üniter yapımızda birleştirecek bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
“Kayden Türk- Kalben ABD’li” K. Derviş’in müridi değil, “Mustafa Kemal’in askeri” olanların birleştiği bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Bir yandan oyları bölmeyin masalını anlatırken, öte yandan vahşi-kanlı-bölücü örgütün siyasi uzantısı ile koalisyon yapmaya çalışmayan, anti-emperyalist duruşa sahip bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Soğuk savaş döneminden kalan sağ-sol kamplaşmasını aşan ve bugün milli-gayrı milli saflaşmasında Cumhuriyetçi-Milli cephede, yer alanların buluştuğu bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
Sn. Nihat Genç’ten – Sn. Yaşar Nuri Öztürk’e, Sn. Yılmaz Özdil’den – Sn. Soner Yalçın’a, Sn. Levent Kırca’dan – Sn. Rıza Zelyut’a, Sn. Mustafa Mutlu’dan – Sn. Sabahattin Önkibar’a kadar, millici-demokrat-yurtsever ve Atatürkçü yurttaşlarımızın sevip saydığı, fikirlerine ve duruşlarına saygı duyduğu, ülkemizin yüz akı milli aydın-yazar ve sanatçılarımızın da değer ve önem verdiği bir siyasi fikre, kadroya ve partiye oy vermek istiyorum.
Silivri’de karda kışta toplanan onbinlerin, 19 Mayıs’larda, 10 Kasım’larda Anıtkabir’e yürüyen yüz binlerin, Haziran Gezi direnişinde Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye haykıran milyonların, bu taleplerini kucaklayacak, milli duruştan-ulusal çıkarlardan yana bir partiye oy vermek istiyorum.
Son olarak 8 Haziran sabahından itibaren, Demokratik-Milli ve Cumhuriyetçi bir cephenin, birliğin ve ittifakın öncüsü olabilecek bir siyasi partiye oy vermek istiyorum.
İşte yukarıda bir kısmını sıralayabildiğim gerekçe ve önceliklerle, bu genel seçimde oyumu Atatürk’te Birleştik diyen, Cumhuriyet’in Kurucu değerlerine gönülden bağlı olan, milli duruşlu ve ulusal çıkarlardan yana olan kadroları ve programıyla; “Vatan Partisine” vereceğimi beyan ve ilan ediyorum!