Tayyip Bey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tayyip Bey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2020 Çarşamba

Tayyip Bey ve Doğu Perinçek!

Tayyip Bey ve Doğu Perinçek!


Usta kalem Rahmi Turan, Sözcü gazetesindeki köşesinde Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek başkanlığında Suriye'ye yapılan resmi ziyareti yazdı.
Yazısında Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye giden heyeti hedef alan açıklamasına değinen Turan, "Tayyip Bey’i kızdıran olay, Türkiye’den Doğu Perinçek başkanlığına bir heyetin Suriye’ye giderek Devlet Başkanı Esad ile görüşmesiydi." dedi.

Turan'ın Yazısının ilgili bölümü şöyle:

 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gün Gaziantep’te yaptığı konuşmada, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve arkadaşlarına:
Zulmün ve zalimlerin yanında yer alanlar da zalimdir.” diyerek onları zalimlikle suçladı.
Tayyip Bey’i kızdıran olay, Türkiye’den Doğu Perinçek başkanlığına bir heyetin Suriye’ye giderek Devlet Başkanı Esad ile görüşmesiydi.

* * *

Heyet, Tayyip Bey’in tam tersine “Komşularımızla düşmanlık değil, dostluk geliştirmemiz lâzımdır. Türkiye’nin yüksek menfaati bundadır.” görüşünde…

Doğu Perinçek başkanlığındaki Vatan Partisi yöneticileri ile CHP’den istifa eden milletvekili Birgül Ayman Güler, AKP’nin kurucularından olan Abdüllatif Şener, eski Milli Savunma Bakanı Barlas Doğu ve E.Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in de yer aldığı heyetin Suriye ziyaretinin verdiği önemli mesaj “
Komşularla düşmanlık değil dostluk esastır. AKP’nin izlediği mezhepçi politika yanlıştır!” şeklinde özetlenebilir.

* * *

Esad’ı “Büyük düşman” (Karde
şim Esad’la aile boyu kahvaltılar, sarılıp öpüşmeler ne çabuk unutuldu) kabul eden Tayyip Bey, Gaziantep’teki konuşmanının bir bölümünü Vatan Partisi heyetinin Suriye gezisine ayırarak şunları söyledi:

Türkiye’den bazı siyasiler sıkılmadan, utanmadan, 300 bine yakın insanı katledenkatil Esed’i gidip ziyaret edebiliyorsa, ülkemizde hâlâ nelerin olduğunu iyi düşünmemiz lâzımdır!
Heyetin başkanı olan Doğu Perinçek, Esad ile yaptığı görüşmeden sonra Türkiye’ye dönüşünde şöyle dedi:
Biz barış temelleri atıyor, ülke bütünlüğünü koruyoruz. AKP iktidarı ise PKK ile birleşerek vatanı bölüyor. AKP’den kurtulma zamanı gelmiştir.
“Atatürk’ten asla vazgeçmeyiz!”
Doğu Perinçek, Suriye’ye gitmeden önce, gazetelerin yazar ve yöneticileri ile Ataşehir/Sahan’da bir araya gelmişti. Ben de oradaydım.
Vatan Partisi’nin iyi bir rüzgâr yakaladığını, Tayyip Bey’in kızmasının da bunu gösterdiğini belirten Perinçek’in Atatürk hakkındaki görüşleri şöyle:
Biz Atatürk’ten asla vazgeçemeyiz. Atatürk devrimleri dağılırsa Türkiye de dağılır. Kemalist devrim bizim temellerimizdir.
Bugün dinci çevreler de birçok şeyi büyük Atatürk’e borçludur.
Atatürk, ‘Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz’ diyor. Bu sözün önemi kavranmalıdır. Atatürk ve ilkeleri, bizim idealimizdir.

* * *

Atatürk’ün izlerinin silinmeye çalışıldığı, onun en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü’ye bile alçakça “Kahpe” denildiği günümüzde bunları duymak, beni gerçekten memnun etti.

İktidar bütün gücüyle Atatürk devrimlerini yok etmeye çalışırken ülkemizde bir parti liderinin sesinin böyle yükselmesi moral vericidir ve memleket sahipsiz kalmamış demektir.

En çok yoksullara güvenen parti!

Doğu Perinçek gazetelerin yönetici ve yazarlarıyla yaptığı toplantıda partisinin seçim vaatlerini de açıkladı.

İktidarın vatandaştan topladığı vergileri, kendi keyfi için lüks saraylara, süper uçaklara ve binlerce makam aracına harcadığını, vergilerin böyle çarçur edilmesi sonucu halkın büyük sıkıntılar içinde yaşadığını belirten Perinçek’in seçim vaatleri özetle şöyle:

* * *
Biz seçimlerde en çok yoksullara, dar gelirli halkımıza güveniyoruz. Dünyayı en çok yoksullarla değiştirebilirsiniz.
Herkese iş, ucuz mazot, tohumluk ve faizsiz kredi vereceğiz.
Halka yardım için mahalle ve sokak örgütleri kuracağız.
Kredi kartı borçlarını 5 yıl erteleyeceğiz.
Adım adım, elektrik, su, ısınma ve ulaşımı ücretsiz hale getireceğiz.
Bu ülkeyi böldürmeyiz, bu cumhurihyeti yıktırmayız.
Güneydoğu’da barış ve huzuru sağlayıp, 17 milyar dolarlık bir ekonomi yaratarak halkı refaha kavuştururuz.
Yurtta barış, komşularımızla barış öncelikli hedefimizdir.


11 Şubat 2016 Perşembe

Sen Adam Satmayı iyi bilirsin Tayyip Bey




Sen Adam Satmayı iyi bilirsin Tayyip Bey


ali



Ali Özsoy
08 Şubat 
2016


Bile bile lades
Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyerindeki dönüm noktası hocası dediği ve hatta oğluna ismini verdiği Necmettin Erbakan’ı ABD ve İsrail’e satması oldu.
AKP denen hareket; kelimenin tam anlamıyla bir değer satma, dava satma, adam satma hareketidir.
AKP’nin kuruluşunda Tayyip’in sarf ettiği simge cümle bu satışı özetliyor: “Biz Milli Görüş gömleğini çıkardık.”
Açıkça “ben Türkiye’yi pazarlamakla yükümlüyüm” diyen kişi, adam mı satmaz, dava arkadaşını mı satmaz?
Bu yüzden sonda söyleyeceğimizi başta söyleyeceğiz. Yaşananlar Abdullah Gül’üne de, Bülent Arınç’ına da, Hüseyin Çelik’ine de müstahak!..
Orada, o adamın yanında kalma çılgınlığına devam edenlere, diğerlerine de ders olsun.
“O zat”
arinc-aciklama










Bilindiği gibi AKP’nin Bülent Abisinin adı geçen hafta Tayyip tarafından “o zat” olarak değiştirildi.
Tartışma Bülent Arınç’ın Dolmabahçe Mutabakatı’yla ilgili çıkışıyla başladı. 28 Şubat 2015’te açıklanan meşhur 10 maddelik Dolmabahçe Bildirgesi teröristbaşı Öcalan’ın yol haritasıydı. Metnin Apo tarafından yazıldığını HDP’liler zaten kabul etmişti. “Ekoloji, kadın, demokratik cumhuriyet, yol haritası, yeni anayasa, anadil, özyönetim” v.s…
O zaman yeni bir AKP ihaneti olarak algılanan bildirge; AKP’nin ve Tayyip’in 7 Haziran seçim hezimetinden sonra birden bire önem kazandı. Çünkü Tayyip ve AKP bir milliyetçi (!) kesilmiş ve yeniden seçimlerin yapılması için hepimiz bildiği bol kaoslu bir süreç başlatmıştı. Tabi hem AKP’nin o zamana kadarki ortakları PKK-HDP hem de CHP ve MHP gibi muhalif çevreler bu mutabakatı sık sık tekrar gündeme getirdi.
Tayyip ise yine her zamanki gibi kendini kurtarmak için pis işleri için kullandığı adamlarını sattı. Bu sefer kimleri mi? Yalçın’ı ve Efkan’ı…
Tayyip’e göre Yalçın ve Efkan ona sormadan gitmişler Dolmabahçe’ye, oturmuşlar HDP’lilerle… Hep beraber teröristbaşının şartlarını konuşmuşlar, kabul etmişler, sonra da “milletin başkanı”, “dünyanın lideri”, “ümmetin halifesi” Recep Tayyip Erdoğan’a haber bile vermeden kameraları çağırmışlar, biz kabul ettik; işte yol haritamız demişler!!!
“Ataşehir’deki kupon araziyi bile bana danışacaksınız, Habertürk’teki altyazıyı bile bana soracaksınız, ben saksı değilim” diyen şahsın tüm bunlardan hiç haberi olmamış. Böyle bir şey olabilir mi?
Bülent Arınç da sonunda dayanamadı canlı televizyon programına çıktı ve Tayyip’in yalanladı.
Ve böylelikle gitti Bülent Abi geldi “o zat.” Haydi hayırlısı.
Bülent Arınç neden bu son satışa kızdı?
arinc-aciklama2












Bülent Arınç “O zat” ilan edilince, yandaş medya da saldırıya başladı. Atış serbest…
Zaten “paralelci” olduğu sık sık söyleniyormuş, “FETÖ” vakfının kurucusuymuş, milletvekili yapılmayınca gerçek yüzünü göstermiş.
İşin ilginci “ Paralelci ” dedikleri, cemaat çevresi Bülent Arınç için hiç de muhabbet beslemiyor. Bülent Arınç Cemaati “ Özür dilemeye ” çağıran ilk AKP’li liderlerden biriydi. Cemaat Arınç’ın muhalif açıklamalarına bile tepkisel davranıyor ve onu çoktan “ Kendisini tüketmiş” biri olarak eleştiriyordu.
Bülent Arınç tutarsız mı değil mi bilemeyiz. Ancak kendisinin hakkını vermek zorundayız. Bu Dolmabahçe olayında daha ilk baştan Arınç sağlam tavır aldı. Tayyip 13 yıldır iktidarda. 13 yıldır yanındakileri satıyor. Ne Abdullah Gül kaldı, ne Cemil Çiçek ne de başka bir önemli figür ilk yol arkadaşlarından…
Bülent Arınç bunların hiçbirinde kendini ortaya atmadı. Risk almadı.
Ama tek bir satış ona çok koydu. Tayyip Dolmabahçe rezaletinden sonra nedense 20 gün beklemiş sonra beni haberdar etmediler diye Akdoğan ve Ala’yı suçlamıştı. Yalçın Akdoğan ve Efkan Ala’nın satışa gelmesinden hemen sonra Arınç bu iki isme sahip çıktı.Hayır dedi. “Bugün yapılanlardan, yarın geleceğimiz noktadan sayın Cumhurbaşkanımızın habersiz sayılması mümkün değildir, her şeyi çok iyi bilmektedir.”dedi.
Peki hiçbir dava arkadaşının satılmasında sesini çıkarmayan Arınç neden bu sefer ilkesel davrandı?
Çünkü Arınç’ın üzüldüğü Akdoğan ve Ala’nın satılması değil, HDP’nin, PKK’nın ve Apo’nun satılmasıydı. Nasıl bir Kürtçülük refleksidir ki, Arınç ilk kez bütün saldırıları göze aldı ve göğsünü Akdoğan için siper etti.
Satan satana
Aslında Yalçın Akdoğan ilk önce Tayyip tarafından ofsayda düşürülünce bozulmuştu. Basit bir mesele değil bu sonuçta. Terör örgütüyle mutabakat yapıyorsun ama cumhurbaşkanı “ben bilmiyorum, onlar yapmış” diyor. Adamı teröristbaşının ifadesiyle “ipe götürür”ler. Nitekim seçimlerden önce konu yine alevlenince Arınç Akdoğan’ın kendisine teşekkür ettiğini açıklamıştı: “Abi, iyi ki bi açıklamayı yaptın, beni rahatlattın.”
Bülent Arınç nedense geçtiğimiz hafta canlı yayında Taha Akyol’a Dolmabahçe iddiasını yineledi:
“Dolmabahçe Mutabakatı’nda okunan metin hükümetin önüne gelinmişti. Oturma düzenine kadar her şey kararlaştırılmıştı. Cumhurbaşkanının haberi olduğunu biliyorum tahmin ediyorum. Yalçın Akdoğan anında haberi olduğunu aktarmıştı.”
Tabi bu sefer Tayyip Erdoğan haziran ayındaki Tayyip Erdoğan değil. Konuyu sessizlikle geçiştirmek yerine Bülent Arınç’a açıkça saldırdı:
“Bahsettiğiniz televizyon programında, bundan benim haberimin olduğunun, benim müsaademle yapıldığının iddia edilmesi kesinlikle dürüst, doğru bir hareket değildir. Kaldı ki o zat, benimle çalıştığı zaman içerisinde bunları konuşmamıştır. Parlamentodan çıktıktan sonra kalkıp da Cumhurbaşkanı hakkında böyle doğru olmayan ifadeler kullanılmasını kabul etmek mümkün değildir.”
Akdoğan da 8 ay önceki Akdoğan değil. Satışa geldikten sonra kendisine sahip çıkan Bülent Abisine minnettar olan Yalçın gitmiş yerine “Bülent’e bir taş da benden” diyen Yalçın gelmiş:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın tavrı net, speküle etmek art niyetliliktir.”
Kısacası Tayyip’in satıp, PKK ile izinsiz mutabakat yapan adam durumuna düşürdüğü Yalçın Akdoğan süreci iyi okumuş. Belki ilerideki bir tarihte bu satış başına yine iş açacak; ama en azından bugün o da Bülent’i satarsa şimdilik başına bir şey gelmez. Yani “satılma kuyruğunda” Bülent Abiyi öne it; günü ve paçayı kurtar.
Satan satana! Ne hareketmiş ne “beraber yürüyüş”müş bu?! İnsan “beraber yürür yağmurda”, hatta taş yağsa bile yürür de; bir de sürekli şu sırtından hançerlenme ve dava (!) lideri tarafından bozuk para gibi harcanma korkusu olmasa…
Son satılan tam satılacak
Tayyip tarafından “o zat”, savunduğu Akdoğan tarafından “art niyetli”, yandaş basın ve kendi ifadesiyle trolliçeler tarafından “FETÖ”cü ilan edilen Arınç bir açıklama daha yaptı:
“Madem böyle büyük bir hata yapıldı neden mutabakatta görevli kişiler bakan olarak kabinede yer aldı.”
Arınç’ın kıvrak zekâsını zaten hepimiz takdir ediyor. Güzel polemik de kime laf anlatıyorsun?  Tayyip dâhil 70 milyon herkes senin yalancı olmadığını, Tayyip’in Dolmabahçe konusunda yalan söylediğini bal gibi biliyor. Ama sizin yarattığınız Türkiye’de kimse mantığı, delili, gerçeği önemsemiyor ki. Reis ne derse o doğrudur. “İş üstünde görsem bile, gözlerime değil, kendisine inanırım”cı muazzam (!) kitlenizle gurur duyun.
Yıllarca bu oyunu oynayan, pişkin pişkin milletle dalga geçen sendin Arınç. Hadi bakalım çıldırıp, saç baş yolma sırası sende.
Arınç’ın Yalçın Akdoğan’a seslenişi ise biraz daha sert:
“Tüm bildiklerimi tarih huzurunda Sayın Yalçın Akdoğan’ın namusuna emanet ediyorum.”
Namusa emanet… Gülümsedik.
Ama Arınç’ın açıklamasının son kısmı o kadar dokunaklı ki; ne gülümsemesi önce ağladık sonra da kahkahalarla koptuk:
“Sayın Cumhurbaşkanı’m, zat-ı alinizle 30 yılı aşkın dava arkadaşlığımız ve dostluğumuz var. Sevgiyle, dayanışma ve sabırla, çile çekip, bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Siz benim rahmetli annemin 5. oğluydunuz. Evlatlarım rahmetli Mehmet Fatih, Ayşenur ve Mücahid’in Tayyip amcasıydınız. Bütün ağabeylerim sizi benden çok daha fazla severdi. Ben, sizlerle birlikte olduğum süre içinde nefsime çok ağır gelen şeylere davam ve partim adına, zatınıza büyük bir hüsn-ü zan ve lidere itimat düsturu ile sabrettim. Sizin yükünüzü paylaşmaya, her türlü zorlukta yardımcı olmaya ve gizli açık tehlikelerden de korumaya çalıştım. Siz de lütfen bu sevgi ve dava arkadaşlığı adına, en azından geçmiş günlerin hatırına nefsinize uyarak samimiyetsiz kişilerin tahriki ile hareket etmeyin…”
“Rahmetli annesinin beşinci oğlu, evlatlarının amcası”ymış…
Ya komik olma Bülent! Adam kendi öz evladı Bilal’e “koynumda yılan beslemişim, haini başka yerde arıyorduk yanı başımızdaymış” diyecek tıynette biri.
Tayyip de biliyor ya sonunu. Bu kadar satıştan sonra en son kendisi bir satılacak tam satılacak. Hem de tam da tahmin ettiği gibi en yakınları, “koynunda besledikleri” tarafından… Bir de seni, rahmetli anneni ve “Tayyip amca”larını özleyen manevi yeğenlerini mi düşünsün? Adam haklı.


..