Saadet PESEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Saadet PESEN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Kasım 2019 Cuma

HALKIN GÜCÜ

HALKIN GÜCÜ

Saadet Pesen

“Tek tipliliği kaldırıyoruz… Artık önlük,  forma  yok… Serbest kıyafete geçiyoruz…” Dediler.

Hani neredeyse başlamadan bitti.

Söylediğini en kolay değiştirebilen, iddiasının tam tersini savunabilen Bakan Avcı, kılık-kıyafet konusundaki açıklamalarının en sonuncusunda;
“Velilere soracağız… Çoğunluk ne isterse o giyilecek…” dedi.

1)      “Tek tiplilik” diyerek kalkan yapılan şey; aslında “Olması gereken” ve yaşam tarafından kabulü tescillenen “Öğrenci giysisi” dir.
2)      Aynı ortamı paylaşan çocukların ve gençlerin “Eşit”liğinin gösterimidir.
3)      “Okul” denilen yuvaların “Ortak akıl” ve “Ortak ev” olduğunu belirten ölçütlerdir.
4)      “Güvenliği” en kolay, en etkili biçimde sağlayan gerçekliklerdir.
İlk yıl bile milyonlarca öğrencinin ve “Çarpı 2” olarak sayabileceğimiz velilerin
kabul etmedikleri “Serbest giysi” dönemi, geldiği yere döndü…

* * *

Kinleri henüz bitmedi…
Hırsları da…
Hem, Cumhuriyet’e son darbeyi de vuramadılar henüz!
Ne var sırada?
“Andımız”
Nedir  “Andımız” denilen?
1933’te Tıp doktoru Reşit Galip tarafından yazılan ve
*“Millet” ve milletin bir bireyi olmaktan onur duyduğunu,
*Toplumsal yaşamda ahlâki kurallara uyacağını,
*Türkiye Cumhuriyet’i devleti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığını,
*“Varlığını”, kendisini ve yaşam koşullarını var edenlere “Armağan” edebileceğini,
seslendiren “Yemin”, “Söz” vb.
Bütün bunların neyi yanlış?
“Irkçı” mı dediniz?
“Hadi canım…”
“Millet” olmak,  ne zamandan beri ırkçılık oluyor?
“Küçücük beyinler” mi dediniz?
Efendim, “Ağaç yaş iken eğilir.”
Tarihimizi bilmeyelim mi?
Milletleşmeyelim mi?
Kendimizle barışık olmayalım mı?
Kimiz biz, nereden geldik, nereye gidiyoruz, in miyiz, cin miyiz?

* * *
“Görevliler” görevlerini yapıyorlar…
Biz ne yapıyoruz ona bakalım.
Serbest kıyafet konusunda, milletin tepkisi, kararı geri aldırdı. (Kendileri “Evet geri aldık” demeseler de… Uygulama onu gösteriyor…)
Şimdi yapmamız gereken ne?
Öğretmenler, veliler, öğrenciler Andımız’a sahip çıkacaklar, çıkıyoruz ve her gün okumaya devam ediyoruz…
Andımız’ı okumamızı hiç kimse, hiçbir yasa, genelge vb. engelleyemez! Varlığımızı inkâr edemeyiz, etmeyiz ve bunu hiç kimse bizden isteyemez.
“Andımız” bizim kimliğimiz.
“Andımız” bizim soluduğumuz “Hava”
Biz halkız. Yaşam tarzımızı biz belirleriz.

“Güç” bizdedir.

***

16 Mart 2018 Cuma

NÖBET,

NÖBET,

Saadet PESEN

‘Hepimiz, Mustafa Kemaliz’
‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’
‘Mustafa Kemaller ölmez’
‘Atatürk Gençliği görev başında!’
İşte tam da, Mustafa Kemal’in ‘Benim anladığım Türk Genci’ dediği bu…
Mustafa Kemal;

‘GENÇLER!
BENİM GELECEKTEKİ EMELLERİMİ GERÇEKLEŞTİRMEYİ ÜSTLENEN GENÇLER! BİR GÜN BU MEMLEKETİ SİZİN GİBİ BENİ ANLAMIŞ BİR GENÇLİĞE BIRAKACAĞIMDAN DOLAYI ÇOK MEMNUN VE MESUDUM’ diyerek inancını ve güvencini anlatıyordu. 

Yine;

‘…Son sözlerimi özellikle memleketimizin gençliğine yöneltmek istiyorum. Gençler! Cesaretimizi arttıran ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfanla, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk. Onu yükseltecek, yaşatacak olan sizsiniz…’ diyerek de kararlılığını bir kez daha göstermiştir.

91 yıl önce, Mustafa Kemal Samsun’a çıktığında, durum tespitini yapmış, on yılların planıyla harekete geçmişti. Sonradan ‘Benim, doğum günüm’ dediği 19 Mayıs, bugünlerde, Atatürk Gençliği’nin doğum günü olarak kutlanmakta…
Üniversite gençliği, emekçi gençlik, köylü önderliğinin gençleri bugünlerde ortak akılda buluşuyorlar;

‘NÖBETTEYİZ!’ Diyorlar.

Atatürk’ün GENÇLİĞE SESLENİŞ’i, GENÇLİĞİN ATA’YA YANITI  olarak yankı buluyor.

Türkiye Gençlik Birliği, BOP Eşbaşkanı olduğunu söyleyenlere, ABD Dışişleri Bakanı POWELL ile 2 sayfa 9 maddelik gizli antlaşma yapanlara, ATATÜRK GENÇLİĞİ olarak gereken tepkiyi koyuyor ve direniyor.
‘Türk Gençliği’ tanımlamasıyla; GÖREVDEYİZ, NÖBETTEYİZ diyorlar.
Tıbbıyeli Hikmetler  için anma etkinlikleri düzenliyorlar.

Gençlik;

Parasız eğitim,
Parasız sağlık talep ediyor.
‘Tam Bağımsız Türkiye’ istiyor.
Eğitim programlarının, SOROS paraları ve AB-D uzmanlarınca (!) değil, ülke gerçeklerinden ve millet temsilcilerinin değer yargılarından hareketle hazırlananlarını  istiyor.
‘Eğer, vatanı savunmak ve Cumhuriyet’e sahip çıkmak, Ergenekonculuk ise, biz de Ergenekoncuyuz, bizi de alsınlar’ (ULUSAL KANAL 19 Mayıs programı-Halil NEBİLER ve Üniversite gençliği) diyebiliyor.
Kübalı 5 vatanseverin, ABD zindanlarında çürütülmesine isyan ediyor.
Ergenekon Soruşturmasında tutuklu bulunan genç teğmenler, tarih yazıyor.
Ulusalcı çizgileri ile tanınan yaygın televizyon kanallarında, gençlik öne çıkıyor. (ULUSAL KANAL, HALK TV, KANAL B…)
AB-D’nin, yetiştirmeyi amaçladığı;
Tarihinden kopuk,
Atatürk’ünü tanımayan,
Üretmeyen,
Okumayan yeni nesil planı, duvara toslamıştır. TÜRKİYE CUMHURİYETİ duvarına…
Türkiye Cumhuriyeti’ni sahiplenecek, koruyacak ve geliştirecek olan güç, Türk Gençliği’nin damarlarında dolaşan ASİL KAN’da vardır.
TÜRK GENÇLİĞİ nöbettedir. Görevdedir. Bayrak yarışındadır.

Saadet05@yahoo.com 

***

24 Mart 2017 Cuma

ŞEYH TAYYİP PAKETİ


ŞEYH TAYYİP PAKETİ


Saadet Pesen,



Yazı başlığının isim annesi (!) olmak isterdim, ama değilim. 1/Ekim/2013 tarihli Aydınlık Gazetesi’nin manşeti bu tanımlama.
Geçtiğimiz günlerde ve yine Aydınlık Gazetesi’nin “% 70’i zor tutuyoruz” manşeti de yerli yerinde olmuştu.
Yaklaşık 1 aydır duyuruları yapılıyor;
Açıklandı-Açıklanacak,
Haftaya kaldı,
“Paket önemli, Başbakan açıklayacak”,
“Pazartesi gününü bekleyin” vb. Isındırmalarla, “Merak” yaratılmaya çalışıldı.

1)      “Merak”a gerek yoktu, çünkü gizli ve açık sızıntılar yapılıyordu.
2)      Sızıntılara gerek yoktu, çünkü görev belliydi, görevli belli. Talimatlar uygulanmak içindi.
3)      Asıl olan, milleti hazırlayabilmekti, “Sevgili Kurbağa” diye başlayarak.
4)      Tepkileri azaltmak, öncelikli hal ve gidiş olmalıydı, “Gard”ı almak bu olmalıydı.

O ünlü “Pazartesi” geldi. Nefesler kesildi demek doğru olmaz. Ama ille de dinleyecektik.
·         Ufkun ötesini gören gözlerin haklılığını görmek,
·         Görmeyenlere ya da görmek istemeyenlere bir kez daha, açıkça ve netlikle gösterebilmek,
·         “Oyalama” programlarını teşhir edebilmek için, ülkede yaşam saat 11.00’e kitlendi.
40 dakikayı geçecek şekilde, kompozisyonun girişi yapıldı. (Oysa “Giriş” en kısa bölümdür, genelde değil mi?)
17-20 dakikada ise aylardır hazırlanan, (!) 76 milyonu ilgilendiren, ülkemizin tarihi ve milletimizin geleceğini etkileyen reformlar (!) açıklanmaya çalışıldı.
Evet evet özellikle ”Çalışıldı” diyorum, milletten gelecek tepki nedeniyle “Korku” dağları sarmıştı.
1)      “Genelgelerle çözeceğiz” denilen değişikliklerin, “Anayasa değişiklikleri” gerektirdiğini bilmez mi BOP Eşbaşkanı R T Erdoğan?
2)      “Yapıyoruz”,”Getiriyoruz” derken kim ya da kimler adına konuşmaktadır? Eğitimci, sosyolog, psikolog, tarihçi, Anayasa uzmanı, siyasi lider, Milletin temsilcileri…?
3)      “Demokrasi” tanımı kişiye özel midir? Bırakın paketin hazırlanmasını, açıklanmasına bile “Seçili” olanların çağrılması, soru sorulmasının istenmemesi hangi “Demokrasi” tanımına dâhildir açıklayabilir miyiz?
4)      Cumhuriyet yıkıcılığını, “Hazmettire hazmettire” ve “Hap” gibi yutturabileceğine inancı mı vardır hâlâ?
Çok ama çok yanıldığını belirterek somutlaştıralım:
1)      “Milletleşme” sürecinde iken, etnik ve dinsel ayırımcılığı körüklemek, öncelikle
körükçüleri bertaraf edecektir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes “Türk Milleti” kimliği taşır. Bundan da onur duyar. Tarikat, cemaat, mezhepçilik bizi, “Biz” olmaktan çıkarır. Farkındayız. Sömürgenlerin ve işbirlikçilerinin ekmeklerine yağ sürdürmeyeceğiz.
2)      “Eğitimde birlik” yasasının delinmesi, Anayasal suçtur. Eğitim dilinin “Türkçe” olduğu gerçeği yasalarla sabittir. Eğitim-Öğretim kurumlarına farklı diller seçeneği sunmak, bölücülüğün en tehlikelisidir.
3)      “Andımız”, yeminimizdir. Enerji kaynağımızdır. Haklı gururumuzdur.  Pusulamızdır. Yok edilmesi, yok sayılması, tarihimize ve gelecek amaçlarımıza hakarettir.
4)      Köy vb isimlerinde eskiye dönüş, Cumhuriyet Devrimlerine itirazdır. Kabul edilemez.
5)      Yabancı diller boyunduruğunu kabul etmeyen Türkçemiz, 29 harften oluşur. Her türlü işgal defedilecektir.
6)      Din ve dünya işlerinin ayırımını yapabilen laiklik, “Türban” başlangıcı ile sersemleştiriliyor. Geçit vermeyeceğiz.
Paket, öyle bir açıldı ki, açılırken saçıldı, saçılırken kötü kokular yaydı…


***

29 Ocak 2017 Pazar

SEVGİLİ KURBAĞA



SEVGİLİ KURBAĞA


Saadet PESEN


Sevgili Kurbağa,
Sanırım yerinden memnunsun. Peki halinden?
Rahatsızlık duymadığın belli.
Tencereye ılık su koydular ve seni, incitmeden attılar içine.
Ocağı yaktılar, hafifçe…
Farkında mısın bilemiyorum, su usulca ısınmaya devam etmekte.
Sevgili Kurbağa,
Tehlike büyük.
Düşman sinsi.
Hissetmelisin. Gereken yanıtı da vermelisin.
Su kaynamaya başladığında, iş işten geçmiş olacak.
Ve belki de duanı yapma zamanın bile olmayacak.
Ne kısık ateşin anlamı olacak ne de tehlikeyi fark edemediğin zamanların önemi.
Neden tencerede olduğunu sorgula.
Neden suyun giderek ısındığını düşün.
Neden yalnızlaştırıldığını anlamaya çalış.
Alman Rahip gibi; sahipsiz kalan son varlık olmayasın.
Yık duvarlarını ve hatta gerekirse kır çeperlerini.
Sorgula
Düşün
Mücadele et.
Ya, varolmaya devam edeceksin, ya da yokolacaksın.
Düşman sessiz, sinsi, kurnaz, Washington ve Brüksel talimatlı.
Nereden geldi aklıma? TAKUNYALI FÜHRER diye bir kitap  okunuyor bugünlerde.
Bitmedi. Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi AVCI da bir kitap yayınladı:

(HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR-DÜN DEVLET BUGÜN CEMAAT)

Sevgili Kurbağa, Biliyorsun, BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, ‘Öfke, hitabet sanatıdır’ demişti.
Öfke, hiddete dönüştü ve şimdi sırada tehditler var.
TÜSİAD’a,
İşçi sendikalarına,
Ataması yapılmayan öğretmenlere,
İşçiye, köylüye, öğrenciye, analara…
Kriz alanları mı dedin?
Yok yok unutmadım.
Ha? Uyanmaya başladın mı ne?
YAŞ’tan sonra, şimdi de YARSAV var sırada.
Sevgili Kurbağa,
Referandum için seçilen sözcükler  sorun oldu. ‘HAYIRLI GÜNLER’ ya da HAYIRLI İŞLER’ biçimindeki selamlaşma, (Kurumlara gönderilen bir yazı ile) Recep Tayyip ERDOĞAN imzasıyla yasaklandı.
PKK Liderlerinden Murat KARAYILAN’ın, ‘Devlet, önderimizle anlaştı…’ açıklamaları var biliyorsun.
Ve sözümona ‘Ateşkes’e rağmen gelmeye devam eden şehitlerimiz.
Sevgili Kurbağa,
‘Bertaraf’ kapsam alanı içerisindesin.
Haydi, fırla. 12 Eylül 2010 yaklaşıyor.
Uzay, HAYIR sesleriyle çınlasın ve ülkemizin her santimetrekaresi, HAYIR oylarının kazanımıyla şenlensin.


***

20 Ağustos 2016 Cumartesi

ŞEYH TAYYİP PAKETİ 2




ŞEYH TAYYİP PAKETİ  2



Saadet Pesen

“Bomba Paketi” de dendi.
“Bölünme Paketi” de.
Doğruya doğru…
Cuma günü başlamıştık, paketi değerlendirmeye.
Herkese eşit”, “Herkes için” diye diye, ancak, herkesin (!) alınmadığı bir toplulukta ve her kesimin yer almadığı bir raporla yapılan ”Kötü koku” yaygınlığı, “İlle de bölünme” diye bağırıyor.
Dini inançların” gereklerinin yerine getirilmesine karşı çıkanlara 1 yıldan başlayan ve 3 yıla çıkarılabilen hapis cezaları getiriliyor!
·         Dini inançlara kim, neden karşı çıkıyor?
·         Toplumsal yaşam kültürünü kim alt-üst etmek istiyor?
·         Dini inanç” diyerek kastedilen tarikatlar, cemaatler enflasyonu yaratmak mıdır?
·         Cumhuriyet’in temel özelliklerinden olan kılık-kıyafet yasalarını çiğnemek için basamak mı yapılmaya çalışılmaktadır? (Kamuda türban)
·         Aç-açıkta, kıdem tazminatsız, sendikasız, taşerona emanet edilen emekçilere “Din” mi sunulmaktadır?
Dikkat: “Din”, âdeta, Yaşar Nuri Öztürk’ün dediği gibi “Allah ile aldatmak” için ve bir  tehdit aracı haline getirilmektedir.
Hamile kadının sokakta gezmesini terbiyesizlik olarak gören ve eşine “Eşit
olamayacağını savunan anlayış, kadını eve mi hapsetmek istemektedir?
Yurttaşların itiraz hakları ellerinden alınarak tebaalaştırılmak isteniyor. “Gösteri ve yürüyüş yasaları” bile göz ardı edilerek. “Sonbahar”(!) korkusuna tedbir olarak, valilerin eli güçlendiriliyor. (Aklıma Eskişehir valisinin gençlere yazdığı tehdit iletisi geldi…)
Seçimlerde Türkçe dışında propaganda serbestliği ise muhataplara bir parmak “Bal.”
Ötesi de, BOP gereği vatan topraklarının parçalanması…
Ehh biraz da “Hoşgörü” kokması gerek paketin; Seçim sistemi değişikliklerinde “Öneriler”.
3 seçeneğin ikisi, her durumda en yüksek oyu alan partiye hizmet ediyor. Tek yolu var; Seçim barajının kaldırılması. Olmadı mı? %3’e indirilmesi…
Şimdiiii; Kutuyu derhal kapatıyoruz!
·         Türk’üz, Türk Milletiyiz, kimliğimizi taşımaya devam ediyoruz. Milletleşme süreci devam ediyor, gereğini yapmaya da devam edeceğiz. Biriz ve ayaktayız.
·         Andımız”ı okumayı ölümsüzleştiriyoruz. (Öğretmen sendikaları, velilerle birlikte gereğini yapacaklardır)
·         Türkçemiz, annemizin ak sütüdür, helâldir, kirletilmesine izin vermeyeceğiz.
·         Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiktir. Çağdaştır. Ortaçağ karanlığına dönüştürme çabalarına izin vermeyeceğiz. (İleriye, ileriye hep ileriye)
·         Türk Milleti’ni dil ve dinle parçalamaya çalışanlara, bir ve bütün olarak yanıt vereceğiz.
·         Gericiliğin ve bölücülüğün önünde “Cumhuriyet” diyerek sahipleneceğiz. (“Eski isimler” diyerek bahane yaratanlara gerçekleri anlatacağız.)
·         Yurttaşlarımızın, tarikatlar ve cemaatler tuzaklarına düşmelerine izin vermeyeceğiz. Çağdaş yaşam biçimi “Ortak” aklımız ve yolumuz olacak.
Üzerinden ölü toprağını atan Millet; gençliği önde olmak üzere korku duvarını da aşmıştır. Baskılar, gözaltılar, hapisler ve hatta öldürmeler bu milleti durduramayacaktır. Tıpkı Cem Karaca’nın okuduğu gibi:

DURDURAMAYACAKLAR HALKIN COŞKUN AKAN SELİNİ

Gardiyanları ve yargıçları ve savcıları
hepsi halka karşıdır
Kanunları, yönetmelikleri, bütün kararları
hepsi halka karşıdır
Dergileri, gazeteleri, bütün yayınları
hepsi halka karşıdır
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak
durduramayacaklar halkın coşkun akan selini
panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları
hepsi halka karşıdır
Zindanları, tutukevleri, işkenceevleri
hepsi halka karşıdır
Borsaları ve şirketleri ve iktidarları
hepsi halka karşıdır
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak
durduramayacaklar halkın coşkun akan selini


Bizler, hepimiz, Türk Milleti olarak gerçek anlamda “Demokratik” tüm haklarımızı sahiplenerek, özümseyerek kullanacağız.
“İnsan” olarak bile en doğal hakkımız olan sahiplenme ve savunma haklarımız bizimdir. Koruyacağız.
Paketi kapattık!
Haydi görev başına!
Sendikalarımızda, odalarımızda, birliklerimizde, derneklerimizde ve hepsinden önemlisi de partilerimizde “Görev” almaya!



 Saadet Pesen
saadet05@yahoo.com


****

ŞEYH TAYYİP PAKETİ 1





“ŞEYH TAYYİP PAKETİ” 1



Saadet PESEN,

Yazı başlığının isim annesi (!) olmak isterdim, ama değilim. 1/Ekim/2013 tarihli Aydınlık Gazetesi’nin manşeti bu tanımlama.

Geçtiğimiz günlerde ve yine Aydınlık Gazetesi’nin “% 70’i zor tutuyoruz” manşeti de yerli yerinde olmuştu.

Yaklaşık 1 aydır duyuruları yapılıyor;

Açıklandı-Açıklanacak,

Haftaya kaldı,

“Paket önemli, Başbakan açıklayacak”,

“Pazartesi gününü bekleyin” vb. Isındırmalarla, “Merak” yaratılmaya çalışıldı.

1)         “Merak”a gerek yoktu, çünkü gizli ve açık sızıntılar yapılıyordu.

2)         Sızıntılara gerek yoktu, çünkü görev belliydi, görevli belli. Talimatlar uygulanmak içindi.

3)         Asıl olan, milleti hazırlayabilmekti, “Sevgili Kurbağa” diye başlayarak.

4)         Tepkileri azaltmak, öncelikli hal ve gidiş olmalıydı, “Gard”ı almak bu olmalıydı.

O ünlü “Pazartesi” geldi. Nefesler kesildi demek doğru olmaz. Ama ille de

dinleyecektik.

•          Ufkun ötesini gören gözlerin haklılığını görmek,

•          Görmeyenlere ya da görmek istemeyenlere bir kez daha, açıkça ve netlikle gösterebilmek,

•          “Oyalama” programlarını teşhir edebilmek için, ülkede yaşam saat 11.00’e kitlendi.

40 dakikayı geçecek şekilde, kompozisyonun girişi yapıldı. (Oysa “Giriş” en kısa

bölümdür, genelde değil mi?)

17-20 dakikada ise aylardır hazırlanan, (!) 76 milyonu ilgilendiren, ülkemizin tarihi ve milletimizin geleceğini etkileyen reformlar (!) açıklanmaya çalışıldı.

Evet evet özellikle ”Çalışıldı” diyorum, milletten gelecek tepki nedeniyle “Korku” dağları sarmıştı.

1)         “Genelgelerle çözeceğiz” denilen değişikliklerin, “Anayasa değişiklikleri” gerektirdiğini bilmez mi BOP Eşbaşkanı R T Erdoğan?

2)         “Yapıyoruz”,”Getiriyoruz” derken kim ya da kimler adına konuşmaktadır? Eğitimci, sosyolog, psikolog, tarihçi, Anayasa uzmanı, siyasi lider, Milletin temsilcileri…?

3)         “Demokrasi” tanımı kişiye özel midir? Bırakın paketin hazırlanmasını, açıklanmasına bile “Seçili” olanların çağrılması, soru sorulmasının istenmemesi hangi “Demokrasi” tanımına dâhildir açıklayabilir miyiz?

4)         Cumhuriyet yıkıcılığını, “Hazmettire hazmettire” ve “Hap” gibi yutturabileceğine inancı mı vardır hâlâ?

Çok ama çok yanıldığını belirterek somutlaştıralım:

1)         “Milletleşme” sürecinde iken, etnik ve dinsel ayırımcılığı körüklemek, öncelikle

körükçüleri bertaraf edecektir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes “Türk Milleti” kimliği taşır. Bundan da onur duyar. Tarikat, cemaat, mezhepçilik bizi, “Biz” olmaktan çıkarır. Farkındayız. Sömürgenlerin ve işbirlikçilerinin ekmeklerine yağ sürdürmeyeceğiz.

2)         “Eğitimde birlik” yasasının delinmesi, Anayasal suçtur. Eğitim dilinin “Türkçe”        olduğu gerçeği yasalarla sabittir. Eğitim-Öğretim kurumlarına farklı diller seçeneği sunmak, bölücülüğün en tehlikelisidir.

3)         “Andımız”, yeminimizdir. Enerji kaynağımızdır. Haklı gururumuzdur.  Pusulamızdır. Yok edilmesi, yok sayılması, tarihimize ve gelecek amaçlarımıza hakarettir.

4)         Köy vb isimlerinde eskiye dönüş, Cumhuriyet Devrimlerine itirazdır. Kabul edilemez.

5)         Yabancı diller boyunduruğunu kabul etmeyen Türkçemiz, 29 harften oluşur. Her türlü işgal defedilecektir.

6)         Din ve dünya işlerinin ayırımını yapabilen laiklik, “Türban” başlangıcı ile sersemleştiriliyor. Geçit vermeyeceğiz.

Paket, öyle bir açıldı ki, açılırken saçıldı, saçılırken kötü kokular yaydı…

Pazartesi günü devam edeceğiz.

Saadet Pesen
saadet05@yahoo.com


****