ŞEYH TAYYİP PAKETİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ŞEYH TAYYİP PAKETİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2017 Cuma

ŞEYH TAYYİP PAKETİ


ŞEYH TAYYİP PAKETİ


Saadet Pesen,



Yazı başlığının isim annesi (!) olmak isterdim, ama değilim. 1/Ekim/2013 tarihli Aydınlık Gazetesi’nin manşeti bu tanımlama.
Geçtiğimiz günlerde ve yine Aydınlık Gazetesi’nin “% 70’i zor tutuyoruz” manşeti de yerli yerinde olmuştu.
Yaklaşık 1 aydır duyuruları yapılıyor;
Açıklandı-Açıklanacak,
Haftaya kaldı,
“Paket önemli, Başbakan açıklayacak”,
“Pazartesi gününü bekleyin” vb. Isındırmalarla, “Merak” yaratılmaya çalışıldı.

1)      “Merak”a gerek yoktu, çünkü gizli ve açık sızıntılar yapılıyordu.
2)      Sızıntılara gerek yoktu, çünkü görev belliydi, görevli belli. Talimatlar uygulanmak içindi.
3)      Asıl olan, milleti hazırlayabilmekti, “Sevgili Kurbağa” diye başlayarak.
4)      Tepkileri azaltmak, öncelikli hal ve gidiş olmalıydı, “Gard”ı almak bu olmalıydı.

O ünlü “Pazartesi” geldi. Nefesler kesildi demek doğru olmaz. Ama ille de dinleyecektik.
·         Ufkun ötesini gören gözlerin haklılığını görmek,
·         Görmeyenlere ya da görmek istemeyenlere bir kez daha, açıkça ve netlikle gösterebilmek,
·         “Oyalama” programlarını teşhir edebilmek için, ülkede yaşam saat 11.00’e kitlendi.
40 dakikayı geçecek şekilde, kompozisyonun girişi yapıldı. (Oysa “Giriş” en kısa bölümdür, genelde değil mi?)
17-20 dakikada ise aylardır hazırlanan, (!) 76 milyonu ilgilendiren, ülkemizin tarihi ve milletimizin geleceğini etkileyen reformlar (!) açıklanmaya çalışıldı.
Evet evet özellikle ”Çalışıldı” diyorum, milletten gelecek tepki nedeniyle “Korku” dağları sarmıştı.
1)      “Genelgelerle çözeceğiz” denilen değişikliklerin, “Anayasa değişiklikleri” gerektirdiğini bilmez mi BOP Eşbaşkanı R T Erdoğan?
2)      “Yapıyoruz”,”Getiriyoruz” derken kim ya da kimler adına konuşmaktadır? Eğitimci, sosyolog, psikolog, tarihçi, Anayasa uzmanı, siyasi lider, Milletin temsilcileri…?
3)      “Demokrasi” tanımı kişiye özel midir? Bırakın paketin hazırlanmasını, açıklanmasına bile “Seçili” olanların çağrılması, soru sorulmasının istenmemesi hangi “Demokrasi” tanımına dâhildir açıklayabilir miyiz?
4)      Cumhuriyet yıkıcılığını, “Hazmettire hazmettire” ve “Hap” gibi yutturabileceğine inancı mı vardır hâlâ?
Çok ama çok yanıldığını belirterek somutlaştıralım:
1)      “Milletleşme” sürecinde iken, etnik ve dinsel ayırımcılığı körüklemek, öncelikle
körükçüleri bertaraf edecektir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes “Türk Milleti” kimliği taşır. Bundan da onur duyar. Tarikat, cemaat, mezhepçilik bizi, “Biz” olmaktan çıkarır. Farkındayız. Sömürgenlerin ve işbirlikçilerinin ekmeklerine yağ sürdürmeyeceğiz.
2)      “Eğitimde birlik” yasasının delinmesi, Anayasal suçtur. Eğitim dilinin “Türkçe” olduğu gerçeği yasalarla sabittir. Eğitim-Öğretim kurumlarına farklı diller seçeneği sunmak, bölücülüğün en tehlikelisidir.
3)      “Andımız”, yeminimizdir. Enerji kaynağımızdır. Haklı gururumuzdur.  Pusulamızdır. Yok edilmesi, yok sayılması, tarihimize ve gelecek amaçlarımıza hakarettir.
4)      Köy vb isimlerinde eskiye dönüş, Cumhuriyet Devrimlerine itirazdır. Kabul edilemez.
5)      Yabancı diller boyunduruğunu kabul etmeyen Türkçemiz, 29 harften oluşur. Her türlü işgal defedilecektir.
6)      Din ve dünya işlerinin ayırımını yapabilen laiklik, “Türban” başlangıcı ile sersemleştiriliyor. Geçit vermeyeceğiz.
Paket, öyle bir açıldı ki, açılırken saçıldı, saçılırken kötü kokular yaydı…


***

20 Ağustos 2016 Cumartesi

ŞEYH TAYYİP PAKETİ 1





“ŞEYH TAYYİP PAKETİ” 1



Saadet PESEN,

Yazı başlığının isim annesi (!) olmak isterdim, ama değilim. 1/Ekim/2013 tarihli Aydınlık Gazetesi’nin manşeti bu tanımlama.

Geçtiğimiz günlerde ve yine Aydınlık Gazetesi’nin “% 70’i zor tutuyoruz” manşeti de yerli yerinde olmuştu.

Yaklaşık 1 aydır duyuruları yapılıyor;

Açıklandı-Açıklanacak,

Haftaya kaldı,

“Paket önemli, Başbakan açıklayacak”,

“Pazartesi gününü bekleyin” vb. Isındırmalarla, “Merak” yaratılmaya çalışıldı.

1)         “Merak”a gerek yoktu, çünkü gizli ve açık sızıntılar yapılıyordu.

2)         Sızıntılara gerek yoktu, çünkü görev belliydi, görevli belli. Talimatlar uygulanmak içindi.

3)         Asıl olan, milleti hazırlayabilmekti, “Sevgili Kurbağa” diye başlayarak.

4)         Tepkileri azaltmak, öncelikli hal ve gidiş olmalıydı, “Gard”ı almak bu olmalıydı.

O ünlü “Pazartesi” geldi. Nefesler kesildi demek doğru olmaz. Ama ille de

dinleyecektik.

•          Ufkun ötesini gören gözlerin haklılığını görmek,

•          Görmeyenlere ya da görmek istemeyenlere bir kez daha, açıkça ve netlikle gösterebilmek,

•          “Oyalama” programlarını teşhir edebilmek için, ülkede yaşam saat 11.00’e kitlendi.

40 dakikayı geçecek şekilde, kompozisyonun girişi yapıldı. (Oysa “Giriş” en kısa

bölümdür, genelde değil mi?)

17-20 dakikada ise aylardır hazırlanan, (!) 76 milyonu ilgilendiren, ülkemizin tarihi ve milletimizin geleceğini etkileyen reformlar (!) açıklanmaya çalışıldı.

Evet evet özellikle ”Çalışıldı” diyorum, milletten gelecek tepki nedeniyle “Korku” dağları sarmıştı.

1)         “Genelgelerle çözeceğiz” denilen değişikliklerin, “Anayasa değişiklikleri” gerektirdiğini bilmez mi BOP Eşbaşkanı R T Erdoğan?

2)         “Yapıyoruz”,”Getiriyoruz” derken kim ya da kimler adına konuşmaktadır? Eğitimci, sosyolog, psikolog, tarihçi, Anayasa uzmanı, siyasi lider, Milletin temsilcileri…?

3)         “Demokrasi” tanımı kişiye özel midir? Bırakın paketin hazırlanmasını, açıklanmasına bile “Seçili” olanların çağrılması, soru sorulmasının istenmemesi hangi “Demokrasi” tanımına dâhildir açıklayabilir miyiz?

4)         Cumhuriyet yıkıcılığını, “Hazmettire hazmettire” ve “Hap” gibi yutturabileceğine inancı mı vardır hâlâ?

Çok ama çok yanıldığını belirterek somutlaştıralım:

1)         “Milletleşme” sürecinde iken, etnik ve dinsel ayırımcılığı körüklemek, öncelikle

körükçüleri bertaraf edecektir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herkes “Türk Milleti” kimliği taşır. Bundan da onur duyar. Tarikat, cemaat, mezhepçilik bizi, “Biz” olmaktan çıkarır. Farkındayız. Sömürgenlerin ve işbirlikçilerinin ekmeklerine yağ sürdürmeyeceğiz.

2)         “Eğitimde birlik” yasasının delinmesi, Anayasal suçtur. Eğitim dilinin “Türkçe”        olduğu gerçeği yasalarla sabittir. Eğitim-Öğretim kurumlarına farklı diller seçeneği sunmak, bölücülüğün en tehlikelisidir.

3)         “Andımız”, yeminimizdir. Enerji kaynağımızdır. Haklı gururumuzdur.  Pusulamızdır. Yok edilmesi, yok sayılması, tarihimize ve gelecek amaçlarımıza hakarettir.

4)         Köy vb isimlerinde eskiye dönüş, Cumhuriyet Devrimlerine itirazdır. Kabul edilemez.

5)         Yabancı diller boyunduruğunu kabul etmeyen Türkçemiz, 29 harften oluşur. Her türlü işgal defedilecektir.

6)         Din ve dünya işlerinin ayırımını yapabilen laiklik, “Türban” başlangıcı ile sersemleştiriliyor. Geçit vermeyeceğiz.

Paket, öyle bir açıldı ki, açılırken saçıldı, saçılırken kötü kokular yaydı…

Pazartesi günü devam edeceğiz.

Saadet Pesen
saadet05@yahoo.com


****