Ortadoğuya Bakış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ortadoğuya Bakış etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2020 Salı

KUZEY IRAK’IN TOPLUMSAL SİYASAL YAPISI VE KÜRT BÖLGESEL YÖNETİMİ’NİN TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ., BÖLÜM 2

KUZEY IRAK’IN TOPLUMSAL SİYASAL YAPISI VE KÜRT BÖLGESEL YÖNETİMİ’NİN TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ., BÖLÜM 2



2.1.3. Gorran (Değişim) Hareketi 


KBY sınırları içinde en güçlü üçüncü siyasal hareket Gorran ya da diğer adıyla Değişim Hareketi’dir. Liderliğini Noşirvan Mustafa’nın yaptığı Gorran’ın kuruluşu, KYB içindeki fikir ayrılıklarına ve Süleymaniye’de gelişen yeni bir siyaset yapma biçimine dayanmaktadır. 

Gorran Hareketi’nin temelleri düşünsel olarak 1990’ların ortalarına kadar geri götürülebilir. Fakat bu hareketi asıl tetikleyen parti içinde uygulanan politikalar dan ve parti örgütlenmesinin geldiği durumdan memnun olmayan KYB’deki farklı hiziplerin yeni bir adres arayışı olmuştur. 

İlk gerçek varlığını 2009 KBY Parlamento seçimlerinde gösteren Gorran Hareketi’nin lideri Noşirvan Mustafa’dır. Mustafa’nın yanı sıra parti sözcüsü Muhammet Tevfik, Ömer Seyit Ali gibi isimler de önde gelen figürler arasındadır. Başlangıçta bir medya hareketi olarak doğan Gorran yukarıda sayılan isimlerin dışında çok sayıda genç siyasetçiye, öğrencilere, gazetecilere ve entelektüellere dayanmaktadır. Gorran’ın kadrosunda bölge siyasetindeki 
eski tüfeklerin yanı sıra daha önce siyasete hiç girmemiş yeni yüzler de bulunmaktadır. 

Hem KBY Parlamentosu’nda hem de Irak parlamentosunda muhalefet konumunda olan Gorran, gün geçtikçe muhalefetini sertleştirmektedir. 2011 yılının Şubat ayında Süleymaniye’de yaşanan olaylar doğrudan Gorran tarafından gerçekleştirilmiş olmasa da halkın taleplerinin açığa çıkarılmasında bu parti küçümsenemeyecek bir role sahiptir. Söylemlerinde genellikle yolsuzluk lara, iki büyük partinin otoriter eğilimlerine, demokratikleşmeye ve yeni bir tip siyaset yapılmasına duyulan ihtiyaca vurgu yapan Gorran Hareketi’ nin kısa süre içinde göstermiş olduğu başarıyı sürdürüp sürdüremeyeceği daha önce bahsedilen Vilayet Meclisi seçimine bağlı olacaktır. 

2.1.4. Kürdistan İslami Birliği (KİB) 


Kuzey Irak’ta uzun bir süre boyunca KDP ve KYB’den sonra üçüncü önemli güç konumunda olan İslamcı partiler arasında en güçlüsü olan KİB büyük ölçüde Müslüman Kardeşler Hareketi’nden etkilenmiştir. 1994 yılında kurulan KİB’in lideri Selahattin Bahattin’dir. Kurulduğu dönemden itibaren diğer pek çok 
partinin tersine silahlı mücadeleden uzak duran KİB, ılımlı bir muhalefet yürütme arayışındadır. 

Süleymaniye ve Duhok vilayetlerinde güçlü olan KİB, KBY Parlamentosu’nda 6, 
Irak Parlamentosu’nda 4 milletvekiline sahiptir. Son 2 yılda bölge partilerinin yakalandığı Kongre furyasına kapılan KİB de bir değişim talebiyle karşı karşıyadır. Gorran Hareketi’nin ortaya çıkmasıyla birlikte partinin KBY’deki 4. 
güçlü parti konumuna gerilemesi bu değişim talebinin önemli nedenlerinden birisidir. Pek çok konuda büyük 2 partiyle ortak noktaları bulunmasına rağmen İslam’a yaptığı vurgu ve Müslüman Kardeşler ilişkisi bu partiyi diğer partilerden farklı kılmaktadır. KİB’in önümüzdeki seçimde alacağı sonuçlar bu partinin 
içinde de yeni meydan okumaların olup olmayacağını göstermektedir. 

2.1.5. Kürdistan İslami Cemaati (KİC) 


Bölgenin en köklü İslamcı Kürt partisi olan Kürdistan İslami Hareketi’nden ayrılarak 31 Mayıs 2001 tarihinde kurulan KİC bölgenin en ilginç partilerinden birisidir. Kurulduğu dönemden beri sadece siyasi alanda değil kendisine bağlı gruplarla askeri alanda da adından söz ettiren partinin başkanı Ali Bapir’dir. ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıkan, işgali din merkezli ele alarak reddeden Ali Bapir, ABD tarafından El Kaide’yle işbirliği yapan örgütlere destek verdiği gerekçesiyle tutuklanmıştır. 22 ay tutuklu kalan Bapir serbest bırakıldıktan 
sonra, KİC silahlı gücünü lağvetmemesine rağmen silahlı eylem yapmamaktadır. Halihazırda KBY parlamentosunda 4, Irak parlamentosunda iki milletvekili bulunan parti bölgenin Şeriat hükümlerine göre yönetilmesini savunmaktadır. 

2.2. Siyasi Yapının Kısa Analizi 

KBY, Irak’ın geri kalanına göre açıkça çok daha istikrarlı bir siyasi yapıya sahiptir. Öncelikle ciddi bir kamu otoritesi bulunmaktadır. Güvenlik kurumları ciddi bir şekilde çalışmakta bölgede istikrarsızlık yaratabilecek durumların 
önüne geçmektedir. Fakat siyasi yapının istikrarlı olması bütün partilerin aynı görüşte olduğu bir siyasal dengeyi yansıtmamaktadır. Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran KDPKYB koalisyonu bölgenin iç dinamikleri açısından bakıldığında siyasi dinamikleri kontrol eder gibi görünmektedir. 

Irak’ın geri kalanın büyük bir siyasi istikrarsızlığa ve güvenlik bunalımına düştüğü bir ortamda dahi kendilerini koruyabilen Iraklı Kürtler uzun süre büyük mücadelelerle elde etmiş oldukları siyasi konumlarını kaybetmek  istememekte dirler. Bunun için bir yanda Bağdat’taki merkezi otoritede önemli bir rol 
oynarken aynı zamanda KBY sınırları içinde bir siyasi dinamizm yaratılmaya çalışmaktadırlar. 

Bölgedeki partiler içinde en güçlü olan partinin KDP olduğu düşünülmektedir. Ancak asıl mesele, seçimlerde oy almak değil, bu oyları yönetimde söz hakkına dönüştürmektir. 

Bu açıdan bakıldığında KDP ile KYB arasındaki ittifak devam ettiği sürece bir başka parti ya da ittifakın Kuzey Irak’ta seçim kazanması olası görünmemek tedir. Yıllarca birbirleriyle hem siyasi hem de askeri olarak mücadele vermiş olan KDP ve KYB’nin yapmış olduğu stratejik ittifak bölgede işgal sonrası yaşanan siyasi istikrarın en önemli unsurlarından birisi olmuştur. Irak’ın geri kalanında 
Sünni ve Şii Araplar hem birbirleriyle hem de kendi içlerinde büyük bir güç mücadelesine tutuşmuşken bu ittifak sayesinde Iraklı Kürtler büyük ölçüde birlikte hareket etmişlerdir. Son seçime kadar bu ittifakın dışında kalan 
partilerin dahi Kürtleri ilgilendiren petrol, federalizm, Kerkük gibi stratejik konularda birlikte hareket etmeleri 2003 sonrasında KBY’nin pek çok kazanım sağlamasını ya da elde ettiği kazanımları korumasını sağlamıştır. 
KDP-KYB ittifakı Bağdat ile ilişkiler konusunda bir avantaj yaratırken bölge içi siyasette de büyük kutuplaşmaların ortaya çıkmasını engellemiştir. Bununla birlikte, 2009 Bölgesel Parlamento Seçimi ve 2010 Irak Genel Seçimi sırasında KDP ile KYB’nin oyları ve kazandığı sandalyeler arasındaki farkın açılması her iki 
parti içinde de temelde “eşit güç paylaşımına” dayanan bu ittifakın sorgulan masına neden olmuştur. Dolayısıyla 10 Eylül 2011’de KBY’de yapılması planlanan Vilayet Meclisi Seçimi’ne iki partinin birlikte girip girmeyeceği henüz kesin değildir. Ayrıca son seçimlerden dersler çıkaran ve örgütlenmesinde önemli gelişmeler kaydeden İslamcı muhalefet ile Gorran Hareketi’nin de seçimde ciddi bir performans göstermesi mümkün olabilir. Sonuç olarak, kısa ve orta vadede bölgedeki siyasi istikrarın devam edeceği, ancak bölgenin çok daha 
renkli bir siyasal yaşama kavuşacağını kestirmek mümkündür. 

3. Türkiye ile İlişkiler 

Bugünkü Irak topraklarının İngiltere tarafından Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmasından sonra Türkiye ile Irak topraklarında yaşayan Kürtler arasındaki ilişkiler kopmamıştır. 

Bu ilişkiler, önce Musul Vilayeti meselesi çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk yıllarında daha sonra ise 20.yüzyılın geri kalanı boyunca siyasi, iktisadi, toplumsal ve kültürel olarak devam etmiştir. Fakat ilişkilerdeki en önemli dönemeci Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi sonrası yaşanan gelişmeler oluşturmuştur. Irak’ta 36. Paralelin kuzeyinde oluşturulan “Uçuşa Yasak Bölge”nin kurulması ve sonrasında devamı büyük ölçüde Türkiye aracılığıyla sağlanmıştır. Türkiye ile yapılan ticaret Kuzey Irak’taki ekonomik faaliyetleri besleyen can damarı olmuştur. Ancak, özellikle PKK terör örgütünün bölgedeki devlet otoritesi yokluğundan ötürü Kuzey Irak’a yerleşmesi ve buradan Türkiye’ye terörist saldırılarını gerçekleştirmesi Türkiye’nin Kuzey Irak’a bakışındaki perspektifinin güvenlik temelli olmasına neden olmuştur. 

1990’lar boyunca Türkiye’nin aklına Kuzey Irak denildiğinde kabaca iki şey gelmiştir: PKK terör örgütüyle mücadele ve Irak’ın parçalanması sonucunda kurulacak olan bir Kürt devletinin Türkiye’nin parçalanmasına neden olması olasılığı. Bu iki boyut nedeniyle Türkiye’nin politikası güvenlik perspektifinden 
yürütülmüştür. Ancak güvenlik perspektifinin son derece ağır bastığı dönemlerde dahi Türk şirketlerinin bölge ekonomisinde oynadığı rol karşılıklı ilişkilerin bir çeşit karşılıklı bağımlılığa dönüşmesine neden olmaya başlamıştır. 

Türkiye ile Iraklı Kürtler arasında 1990’lı yıllarda güvenlik boyutu daha yoğun olmasına rağmen ilişkilerdeki gerginlik tonu 2003 sonrasına göre daha düşüktür. Türkiye’nin 1991’den sonra yaklaşık 10 yıl boyunca gerçekleştirmiş olduğu sınır ötesi operasyonlara KDP ve KYB farklı zamanlarda farklı biçimlerde iştirak etmişlerdir. İlişkilerdeki gerginliği doğuran asıl unsur ise 2003 yılında Irak’ın 
işgalinden sonra yaşanmaya başlamıştır. Türkiye ile Iraklı Kürtlerin Saddam Hüseyin’in devrilmesi noktasında farklı pozisyonlar alması bu gerginliğin başlangıç noktası sayılabilir. 

Türkiye, Saddam Hüseyin’in devrilmesini Irak’ın parçalanmasının ilk adımı olarak algılarken, Iraklı Kürtler ise eski rejime karşı yürüttükleri mücadelenin başarılı olmasında tarihi bir fırsat olarak görmüşlerdir. Türk kamuoyunda “Çuval Olayı” olarak bilinen ve Kuzey Irak’ta görev yapan Türk askerlerinin ABD askerleri ve onlara eşlik eden peşmerge güçleri tarafından kötü bir muameleyle gözaltına alınması olayından sonra karşılıklı güven ve diyalog büyük bir zarar görmüştür. Buna ek olarak, PKK’nın Türkiye’ye yönelik eylemlerini yeniden başlatması, Irak’ın genelinde yaşanan siyasal istikrarsızlık ve iç savaşının bu ülkenin parçalanma korkusunu canlı tutması, Kerkük’ün statüsü konusunda Türkiye ve Iraklı Kürtlerin taban tabana pozisyonlar alması ve Kürtler ile Türkmenlerin arasındaki gerginlikler ilişkilerin karşılıklı olarak güvenlik 
perspektifli algılanmasını devam ettirmiştir. Diyalogun azaldığı, güvenlik sorunlarının arttığı ve basın üzerinden karşılıklı sert demeçlerin verildiği bir atmosfer oluşmuş ve 2004-2008 yılları arasında ilişkiler hiç olmadığı kadar kötüleşmiştir. 

Ancak, 2008 yılının başında Türkiye’nin PKK terör örgütüne yönelik gerçekleştir miş olduğu sınır ötesi operasyonun hemen ardından Celal Talabani’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi bu gerginliğin tonunu düşürmeye başlamıştır. Bu tarihten sonra karşılıklı olarak diyalogu artırıcı, sorunlar konusunda ortak bir yaklaşım geliştirici ve işbirliğini öne çıkartan bir tavrın takınılması ilişkinin yeniden düzelmesine ve 
hatta bir bahar havasına girmesine neden olmuştur. 
İlişkinin iyileşmesinde Türkiye’deki “Demokratik Açılım” projesinin Türkiye’deki 
Kürt sorununa yapmaya çalıştığı katkı ve Türkiye’nin bölgeye yönelik ekonomik ilgisinin artması kadar KBH’nin Türkiye’ye verdiği önem ve ilişkileri geliştirme isteğinin payı büyüktür. 

“Demokratik Açılım” projesi Iraklı Kürtler arasında Türkiye’nin Kürt Sorunu’nu çözme konusunda attığı çok önemli bir adım olarak algılanmaktadır. Bölgede yapılan görüşmelerde projenin ne kadar yakından takip edildiği görülmektedir. Iraklı Kürtlerin bu projenin içeriği ve uygulanması konusunda daha güçlü 
beklentiler içinde olduğu görülmektedir. 

Bununla birlikte, henüz içeriğindeki belirsizlikler ve uygulamadaki yetersizliklere rağmen bu projenin bugüne kadar Türkiye’nin konuya ilişkin yaklaşımından farklı olduğu bu nedenle de desteklenmesi gerektiği kanaatinin ağır bastığı söylene bilir. Bölgedeki siyasetçilerin ya da analizcilerin çoğu bu projeyi AK Parti’nin 
politikalarına bağlamaktaysa da bazı kesimler projenin bir devlet projesi olması arzusu ve gerekliliğini, bu şekilde daha kalıcı olabileceğini düşünmektedirler. 

İlişkinin gelişmesinde diğer bir önemli unsur karşılıklı ekonomik ilişkilerdir. Türkiye ile Irak arasındaki ticaret hacmi 2010 yılı verilerine göre 7,4 milyar doları aşmıştır. Bunun 6 milyar doları Türkiye’nin ihracatı, 1,4 milyar dolara yakını ise ithalatıdır. Bu ticaret kapasitesinin büyük bir kısmının Kuzey Irak’ta 
gerçekleştiği bilinmektedir. Bu konuda net verilere ulaşılamasa da Kuzey Irak’ta iş yapan yabancı şirketler arasında Türk şirketlerinin başı çektiği açıktır. 
Az sayıda da olsa Türk şirketleri bölgeye doğrudan yatırım da yapmaktadır. 
Ancak bölge ekonomisinde canlılığı yaratan ticari ilişkilerin Türkiye kaynaklı olduğu görülmektedir. Özellikle Erbil ve Duhok’ta çok sayıda Türk şirketi faaliyet göstermektedir. 

Bölgede açılmış alışveriş merkezlerinin çoğunda Türkiye’den giden tanınmış firmaları bulabilmek mümkündür. Iraklı Kürtlerin de malların kalitesi nedeniyle Türkiye’de yapılmış ürünlere rağbet ettikleri görülmektedir. 1990lı yıllardaki ekonomik ilişkinin yerini bugün çok daha kapsamlı, organize, gelecek vaat eden hatta stratejik seviyeye yükselmeye başlamış bir ekonomik ilişki almaktadır. Bu ekonomik ilişki Türkiye’nin küresel ekonomik krizden göreli olarak az etkilenmesinin nedenlerinden birisini (en büyük ilişki olmasa da) oluştururken, KBY sınırları içinde yaşam şartlarının iyileşmesine paralel halkın ihtiyaçlarının daha rahat karşılanması açısından da kritik öneme sahip olmaktadır. Halihazırda planlanan ancak teknik sorunlar nedeniyle hayata geçirilemeyen Serbest Ticaret Bölgesi’nin kurulması karşılıklı olarak ekonomik ilişkinin çok daha önemli ve verimli hale gelmesini sağlayabilecektir. 

Son olarak Vakıfbank ve İş Bankası gibi önde gelen Türk bankalarının bölgede faaliyet göstermeye başlaması ekonomik ilişkinin vardığı noktayı göz önüne sermektedir. 

İlişkilerin gelişmesinde yapısal faktörler kadar son dönemde gerçekleşen bazı ziyaretlerin de altının çizilmesi gerekmektedir. Bu ziyaretlerin başında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kasım 2010’daki Irak ziyareti gelmektedir. Bu ziyarette, Bağdat’ın yanı sıra Musul, Erbil ve Basra’ya giden Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Erbil’de Türkiye’nin Başkonsolosluğu’nun açılmasına öncülük etmiştir. Erbil’de başkonsolosluk açılmasının hem sembolik hem de pratik bir önemi vardır. Sembolik açıdan bakıldığında Türkiye’nin bölgeye olan yaklaşımının değiştiğini ve ilişkiye verdiği önemi göstermektedir. Birçok ülkenin konsolosluk açtığı bir dönemde bölgeyle en güçlü ticari ilişkiye sahip ülke olan Türkiye’nin bir konsolosluk açması siyasi nedenlerle gecikmiş olsa önemli bir adımdır. Bugün, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye gelmek isteyen binlerce kişi vize işlemleri için Musul’a gitmek zorunda değildir. Ayrıca, KBY sınırları içinde yaşayan, ticaret yapan, eğitim gören binlerce Türk vatandaşı için de konsolosluk büyük bir 
ihtiyacı karşılamak durumundadır. 

Bu bağlamda değerlendirilmesi gereken ikinci ziyaret KBY Başkanı Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretidir. KBY Başkanı Barzani’nin Türkiye ziyareti, 2004-2008 yılları arasındaki gerginliğin yaratmış olduğu psikolojik bariyerlerin  kırılmasında büyük bir rol oynamıştır. Celal Talabani’nin 2008 yılı başındaki 
ziyaretinden 2 yıl sonra gerçekleşen ziyaret bundan sonraki ziyaretlerin önünün açılması açısından kritik bir öneme sahipti. 

Son 3 yılda KBY yetkilileri ile Türk yetkilileri arasında pek çok önemli görüşme ve karşılıklı ziyaret yapılmıştır. Fakat bu ziyaretler arasında en önemlisi 28-29 Mart 2011 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak’a yaptığı ziyaret çerçevesinde Erbil’e de gitmesidir. Kuzey Irak’ı ilk kez ziyaret eden Türk Başbakanı olan Erdoğan’ın ziyareti ikili ilişkilerin geldiği noktayı resmetmektedir. Daha birkaç sene öncesine kadar gerginliklerin doruğa çıktığı hatta karşılıklı tehditlerin savrulduğu bir aşamadan ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin 
bir bahar havasına dönüştüğü bir aşamaya ulaşmak için yoğun bir çaba gerekmiştir. Bu noktadan sonra umulan bu ilişkilerin geliştirilmesi için daha fazla çaba harcanmalıdır. 

Sonuç ve Öneriler 

İlişkilerin geldiği aşamanın ne kadar zor süreçlerden geçtiği yukarıda çeşitli biçimlerde belirtilmiştir. Fakat gelinen bu noktada yapılması gereken şey, ilişkilerin bu noktada kalmaması ekonomik, siyasi ve kültürel boyutlarının 
geliştirilerek daha üst düzeylere taşınmasıdır. 

Bu nedenle bu bölümde 3 tip öneri yapılacaktır. Öneriler, Iraklı Kürtlere, Türkiye’ye ve her iki tarafa olmak üzere sınıflandırılmıştır. 

Türkiye’ye Yönelik Öneriler 

- Türkiye’nin bölgeye yönelik ekonomik açılımı devam etmelidir. Bölgede faaliyet gösteren Türk şirketleri fırsatlarla olduğu kadar sorunlarla da karşılaşmaktadır. Bu sorunların aşılması ya da azaltılması için bölgeye yönelik ekonomik faaliyet leri artıracak girişimlerin özendirilmesi yararlı olacaktır. Bunun için çeşitli 
fuarlar ve ekonomik amaçlı gezilerin sayılarının artırılması ve bu gibi faaliyetleri nin daha organize hale gelmesi önemlidir. 

- Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin bölgeye yönelik ilgisinin artırılması için çaba gösterilmelidir. Türkiye’nin büyük ekonomi örgütlerinin bölgeye kapsamlı bir ziyaret düzenlemesi yararlı olacaktır. İlişkilerin ekonomik boyutu sadece ticaret ile sınırlı kalmamalıdır. Bölgeye daha çok yatırım yapılmalıdır. Böylece 
Türkiye’nin bölgedeki ekonomik etkinliği daha kalıcı olacaktır. 

- Türkiye’nin Iraklı Kürtlerle ekonomik ilişkilerini geliştirilmesi, güvenlik meselesindeki hassasiyetlerinin ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Türkiye’nin Kerkük’ün statüsü, PKK terör örgütüyle mücadelede işbirliği 
ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması konusundaki güvenlik kaygıları ortadan kalkmış değildir. Fakat bu güvenlik kaygıları, ilişkilerin geliştirilmesine yönelik girişimleri engellememelidir. 

- Türkiye, Iraklı Kürtler ile Avrupa arasında köprü vazifesi görmelidir. Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri sadece KBY değil tüm Ortadoğu bağlamında Türkiye’nin önemini artırmaktadır.

- Bölgeye yönelik bir toplumsal ve kültürel politika geliştirilmelidir. İlişkilerin sadece ekonomi ve güvenlik alanlarıyla sınırlanması ilişkilerdeki kalıcılığı etkilemektedir. Bunun için Türkiye’deki sivil toplum örgütleri toplumsal ve kültürel alanlarda işbirliği yapmak üzere özendirilmelidir. 

Kürt Bölgesel Hükümeti’ne (KBH) Öneriler 

- Bölgeye yönelik Türk şirketlerine özel bazı ekonomik avantajlar yaratılabilir. Ayrıca KBY’deki ekonomik fırsatlar Türk şirketlerine daha iyi bir biçimde aktarılmalıdır. Bölgeyle ticaret ve yatırım yapacak şirketlere yönelik bir el kitapçığının ya da özel bir ekonomi raporunun yazılması yararlı olabilir. 
- Türkiye’nin güvenlik algılamaları ciddiye alınmalıdır. Son dönemde en önemli ziyaret olan Başbakan Erdoğan’ın Erbil ziyareti öncesinde dahi terörle mücadele de işbirliği konusunun gündeme getirileceği belirtilmiştir. 

Bu durum, Türkiye’nin KBY ile güvenlik konularında ciddi bir işbirliği beklentisinde olduğunu göstermektedir. KBH güvenlik güçlerinin Kandil Dağı’ndaki PKK terör örgütüne operasyon yapmasını beklemek ne kadar gerçek dışıysa, terörle mücadelede işbirliği yapılmadan kalıcı sonuçlara ulaşmayı beklemek de aynı ölçüde gerçek dışıdır. 
Bu nedenle KBH’nin Türkiye ile ciddi adımları içeren bir ortak güvenlik perspektifi oluşturma çabası geliştirmesi gereklidir. 
- KBH’nin Türkmenler konusundaki tutumunu değiştirmesi ikili ilişkilerde yararlı olacaktır. Son dönemde buna ilişkin ciddi ve önemli adımlar atılmıştır. KBH’nin Sanayi ve Ticaret Bakanı’nın Erbilli bir Türkmen olması ve Kerkük Vilayet Meclisi Başkanlığı’nda Kürtlerin Türkmenleri desteklemesi önemli adımlardır. 
Fakat Türkmenler ile Kürtler arasındaki mevcut psikolojik bariyerlerin kırılması Türkiye’de bu konuyla ilgili endişeler duyan kesimleri rahatlatacaktır. 

Her İki Tarafa Yönelik Öneriler 

-Son dönemde yaratılan işbirliği dili sürdürülmelidir. Fikir ayrılıklarından ziyade ortak noktalara vurgu yapmak ilişkinin kazandığı ivmenin sürdürülmesi bağlamında son derece önemlidir. Karşılıklı ziyaretler sıklaştırılmalı ve diyalog artırılmalıdır. Fakat bu süreçte mevcut sorunların görmezden gelinmesi ve 
samimi bir çabayla çözülmeye çalışılmaması uzun vadede bir hayal kırıklığı yaratabilir. Bu durum bahar havasının kısa sürmesine neden olabilir. 
- Ekonomik ve siyasi alandaki iyileşmenin toplumsal alana yansıması şarttır. Bunun için karşılıklı olarak toplumsal ve kültürel etkinlikler desteklenmelidir. 

Bu konuda çalışan sivil toplum örgütleri’nin faaliyetlerine destek verilmelidir. 
- İkili ilişkilerin enerji boyutu güçlendirilmelidir. 

Nabucco Projesi’nin Irak boyutu üzerinde daha çok durulmalı ve Irak’ın enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden dünyaya erişiminin sağlanması için adımlar atılmalıdır. 
-Bölge aydınlar arasındaki işbirliği mutlaka artırılmalıdır. Ortak sempozyum, panel, araştırma projeleri desteklenmeli, bilim adamları ortak çalışmaya özendirilmeli; ekonomik, siyasi ve kültürel alanlardaki ilişkileri geliştirmek 
üzere üniversitelerin, araştırma merkezlerinin, gazetecilerin ve entelektüellerin katılacağı ortak çalıştaylar düzenlenmelidir. 
- Irak’la ilgili güvenlik sorunları konusunda ortak bir dil geliştirilmeye çalışılmalı ve Ortadoğu’nun geleceği konusunda fikir alışverişi artırılmalıdır. 

DİPNOTLAR 

1 Bu konuda tam bir rakam bulunmamakla birlikte bölgede yapmış olduğumuz ziyaretlerde farklı kaynaklardan bize 
verilen rakamlar göç eden Arap ailelerinin sayısının 30.000 civarında olduğu yönündedir. 
2 Hıristiyanların da sayıları konusunda bir belirsizlik sözkonusudur. Bunun için telaffuz edilen rakamlar değişmekle 
birlikte Kuzey Irak’taki resmi makamlara göre bu rakam 20.000 aile civarındadır. “The Status of Christians in the 
Kurdistan Region in Iraq” Aralık 2009, s. 3. http://www.krg.org/uploads/documents/Status_Christians_Kurdistan_
Region_Dec_09__2009_12_22_h16m26s16.pdf 
3 Bu rakamlar Mayıs 2010 verilerine dayanmaktadır. http://www.krg.org/articles/detail.asp?rnr=141&lngnr=12&sm 
ap=03010400&anr=18657 
4 Kurdistan Murkiyani ile Görüşme, 01 Kasım 2010, Erbil. 
5 Rikani Aşireti Reisi Muhammet Kelhi Rikani ile Görüşme, 11 Kasım 2010 Duhok. 
6 Ezidilerin Dini Lideri Hazım Mir Tahsin ile Görüşme, 31 Ekim 2010, Erbil. 
7 Bu nitelemeyi kullanan en son kitap için bkz. Denise Natali, The Kurdish Quasi-State Development and Dependency 
in Post–Gulf War Iraq, Syracuse University Press, 2010. 
8 Serhat Erkmen, Kuzey Irak’ta Yeni Anayasa Taslağı Üzerine Değerlendirmeler, http://www.orsam.org.tr/tr/gundemanalizgoster.
aspx?ID=65 
9 “UN Mission Submits Reports on Disputed İnternal Boundaries in Northern Iraq,” 22 Nisan 2009. http://www. 
un.org/apps/news/story.asp?NewsID=30553&Cr=iraq&Cr1 
10 Emma Sky, “Preventing Arab-Kurd Conflict in Iraq after the Withdrawal of U.S. Forces” USIP, Peacebrief, No 86, 
22 Mart 2011, http://www.usip.org/files/resources/PB%2086.pdf 
11 Bir görüşmemiz sırasında KYBli analizcilerden birisi bu durumu esprili bir şekilde KDP, matematiği bizden daha iyi biliyor şeklinde açıklamıştır. 


ORSAM AKADEMİK KADROSU 

Hasan Kanbolat Başkan 

E. Tümg. Armağan Kuloğlu Başdanışman 
Habib Hürmüzlü Ortadoğu Danışmanı 
Doç. Dr. Özlem Tür Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ 
Doç. Dr. Harun Öztürkler Ortadoğu Danışmanı, Afyon Kocatepe Üniversitesi 
Doç. Dr. Veysel Ayhan Ortadoğu Danışmanı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi 
Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi 
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şahin Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi 
Dr. Didem Danış Ortadoğu Danışmanı, Galatasaray Üniversitesi 
Dr. Bayram Sinkaya Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ 
Yrd. Doç. Dr. Esra Pakin Albayrakoğlu 
Ortadoğu Danışmanı, Namık Kemal Üniversitesi 
Dr. İlyas Kamalov Avrasya Danışmanı 
Dr. Süreyya Yiğit 
Avrasya Danışmanı 
Ogün Duru Yönetici Editör 
Bilgay Duman Ortadoğu Uzmanı 
Oytun Orhan Ortadoğu Uzmanı 
Sercan Doğan Uzman Yardımcısı, Ortadoğu 
Selen Tonkuş Kareem 
Uzman Yardımcısı, Ortadoğu 
Nebahat Tanriverdi.O Uzman Yardımcısı, Ortadoğu 
Uğur Çil Uzman Yardımcısı, Ortadoğu 
Nazlı Ayhan Uzman Yardımcısı, Ortadoğu ORSAM Su Araştırmaları Programı 
Dr. Tuğba Evrim Maden Hidropolitik Danışmanı, Aksaray Üniversitesi U.İ.B. 
Dr. Seyfi Kılıç Hidropolitik Danışmanı, Aksaray Üniversitesi U.İ.B. 
Kamil Erdem Güler 
Uzman Yardımcısı 
Çağlayan Arslan 
Uzman Yardımcısı 


ORSAM DANIŞMA KURULU 


Dr. İsmet Abdülmecid Irak Danıştayı Eski Başkanı 
Prof. Dr. Muhamad Al Hamdani Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı 
Prof. Dr. Hayati Aktaş 
KTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı 
Prof. Dr. Dorayd A. Noori Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Yardımcısı 
Yrd. Doç. Dr. Esra Pakin Albayrakoğlu 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Namık Kemal Üniversitesi 
Hasan Alsancak BP & BTC Türkiye, Enerji Güvenliği Direktörü 
Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü 
Prof. Dr. Ahat Andican 
Devlet Eski Bakanı, İstanbul Üniversitesi 
Prof. Dr. Tayyar Arı Uludağ Üniversitesi U.İ.B. Başkanı 
Prof. Dr. Mustafa Aydın Kadir Has Üniversitesi Rektörü 
Prof. Dr. Ali Arslan İstanbul Üniversitesi 
Doç. Dr. Ersel Aydınlı Bilkent Üniversitesi Fulbright Genel Sekreteri 
Başar Ay  Türkiye Tekstil Sanayii İşveren Sendikası Genel Sekreteri 
Doç. Dr. Veysel Ayhan ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi 
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ODTÜ U.İ.B. Başkanı 
Itır Bağdadi İzmir Ekonomi Üniversitesi 
Yrd. Doç. Dr. Ersan Başar 
KTÜ Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği Bölüm Başkanı 
Prof. Dr. İdris Bal Polis Akademisi ve Turgut Özal Üniversitesi 
Kemal Beyatlı Irak Türkmen Basın Konseyi Başkanı 
Barbaros Binicioğlu Ortadoğu Danışmanı 
Prof. Dr. Ali Birinci Türk Tarih Kurumu Başkanı 
Doç. Dr. Mustafa Budak Başbakanlık Devlet Arşivleri Gen. Md. Yrd. 
E. Hava Orgeneral Ergin Celasin 23. Hava Kuvvetleri Komutanı 
Doç. Dr. Mitat Çelikpala Kadir Has Üniversitesi U.İ.B. Başkanı 
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü 
Dr. Didem Danış 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Galatasaray Üniversitesi 
Prof. Dr. Volkan Ediger İzmir Ekonomi Üniversitesi 
Prof. Dr. Cezmi Eraslan Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı 
Prof. Dr. Çağrı Erhan 
Ankara Üniversitesi, ATAUM Müdürü 
Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen 
ORSAM OrtadDanışmanı, Ahi Evren Üniv. U.İ.B. Başkanı 
Dr. Amer Hasan Fayyadh Bağdat Üniv. Siyaset Bilimi Fakültesi Dekanı 
Osman Göksel BTC ve NABUCCO Koordinatörü 
Timur Göksel Beyrut Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi 
Numan Hazar Emekli Büyükelçi 
Habib Hürmüzlü 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı 
Doç. Dr. Pınar İpek Bilkent Üniversitesi 
Dr. İlyas Kamalov 
ORSAM Avrasya Danışmanı 
Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Bilkent Üniversitesi 
Selçuk Karaçay 
Vodafone Genel Müdür Yardımcısı 
Doç. Dr. Z. Nilüfer Karacasulu 
Dokuz Eylül Üniversitesi U.İ.B. 
Arslan Kaya KPMG, Yeminli Mali Müşavir 
Doç. Dr. Şenol Kantarcı 
Kırıkkale Üniversitesi 
Dr. Hicran Kazancı ITC Türkiye Temsilcisi 
İzzettin Kerküklü Kerkük Vakfı Başkanı 
Doç. Dr. Mustafa Kibaroğlu Bilkent Üniversitesi 
Musa Kulaklıkaya Türkiye Cumhuriyeti Nouakchott Büyükelçisi (Moritanya İslam Cumhuriyeti) 
E. Tümgeneral Armağan Kuloğlu Başdanışman 
Doç. Dr. Erol Kurubaş Kırıkkale Üniversitesi U.İ.B. Başkanı 
Prof. Dr. Mosa Aziz Al-Mosawa Bağdat Üniversitesi Rektörü 
Prof. Dr. Aleksandr Knyazev 
Rus Slav Üniversitesi (Bişkek) 
Prof. Dr. Mahir Nakip Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili 
Doç. Dr. Tarık Oğuzlu Bilkent Üniversitesi 
Murat Özçelik 
Türkiye Cumhuriyeti Bağdat Büyükelçisi 
Doç. Dr. Harun Öztürkler 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Afyon Kocatepe Üniversitesi 
Prof. Dr. Çınar Özen Ankara Üniversitesi S.B. Enstitüsü Müdürü 
Dr. Bahadır Pehlivantürk TOBB ETÜ 
Prof. Dr. Suphi Saatçi Kerkük Vakfı Genel Sekreteri 
Ersan Sarıkaya 
Türkmeneli TV-Kerkük Haber Ajansı Türkiye Temsilcisi 
Prof. Dr. Viktor Panin 
Pyatigorsk Üniversitesi 
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şahin 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi 
Doç. Dr. İbrahim Sirkeci 
Regent’s College, Londra, Birleşik Krallık 
Bayram Sinkaya 
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ 
Mehmet Şüküroğlu Enerji Uzmanı 
Dr. İrina Svistunova 
Moskova U.İ. Devlet Üniversitesi 
Dr. Aleksandr Sotnichenko 
St. Petersburg Üniversitesi 
Doç. Dr. Oktay Tanrısever ODTÜ 
Prof. Dr. Erol Taymaz ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Rektör Yrd. 
Prof. Dr. Sabri Tekir İzmir Üniversitesi İ.İ.B.F. Dekanı 
Dr. Gönül Tol 
MEI Türkiye Direktörü 
Doç. Dr. Özlem Tür ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ 
M. Ragıp Vural 
2023 Dergisi Yayın Koordinatörü 
Prof. Dr. Türel Yılmaz Şahin 
Gazi Üniversitesi 
Prof. Dr. Vatanyar Yagya 
St. Petersburg Şehir Parlamentosu Milletvekili, St. Petersburg Üni. 
Dr. Süreyya Yiğit ORSAM Avrasya Danışmanı 

ORTADOĞU ETÜTLERİ YAYIN KURULU 

Meliha Benli Altunışık ODTÜ 
Bülent Aras Dış İşleri Bakanlığı SAM Başkanı 
Tayyar Arı Uludağ Üniversitesi 
İlker Aytürk Bilkent Üniversitesi 
Recep Boztemur ODTÜ 
Katerina Dalacoura Londra Ekonomi Üniversitesi 
F. Gregory Gause Vermont Üniversitesi, ABD 
Fawaz Gerges Londra Ekonomi Üniversitesi 
Ahmet K. Han İstanbul Üniversitesi 
Raymond Hinnebusch St. Andrews Üniversitesi, Birleşik Krallık 
Rosemary Hollis City Üniversitesi, Birleşik Krallık 
Bahgat Korany Durham Üniversitesi, Birleşik Krallık 
Peter Mandaville George Mason Üniversitesi, ABD 
Emma Murphy Durham Üniversitesi, Birleşik Krallık 


ORTADOĞU ANALİZ YAYIN KURULU 

Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü 
Hasan Kanbolat ORSAM Başkanı 
Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Bilkent Üniversitesi U.İ.B. 
Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen ORSAM Danışmanı, Ahi Evran Üniv. U.İ.B. Başkanı 


Mithatpaşa Caddesi 46/6 Kızılay-ANKARA 
Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48 
www.orsam.org.tr, orsam@orsam.org.tr 

***