TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE TEK PARTİLİ DÖNEMDEN ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞTE CHP’NİN YÖNETEMİ ANLAYIŞINDAKİ GELİŞMELER (1938-1950) BÖLÜM 1
Yüksel KAŞTAN*
* Yrd.Doç.Dr., Z.K.Ü. Karabük T.E.F., ( kastanyuksel@hotmail.com ).
ÖZET
Türkiye’de Cumhuriyetin kurulusundan1946 yılına kadar tek siyasi parti olan CHP ve onun hükümetleri isbasında olmustur. Bu nedenle bu süreç “Tek Parti Dönemi” olarak nitelendirilmektedir. Atatürk’ün ölümünden sonra CHP içerisinde önemli degisikliklere gidilmistir. Fakat bu degisiklikler bir süre sonra parti içerisinde rahatsızlıklara neden olmustur. Gerek Tek Parti Dönemi’nin beraberinde getirdigi sıkıntılar, gerek ülkenin durumu ve gerekse II. Dünya Savası’nın Türkiye’nin iç ve dış siyasetine etkisi ülkede farklı siyasal partilerin olusumuna neden olmustur. Özellikle 1946 genel seçimleri sonrasında DP’nin TBMM’ne girmesi ile DP’nin oy yüzdesi CHP’ni rahatsız etmistir. Bu durum CHP’nin kendi öz elestirisini yaparak parti tüzügünde ve yönetim anlayısında önemli degisiklikler yapmasına neden olmustur.
Bu çalışmada, Atatürk’ün 1938 yılında ebediyete intikali sonrası CHP içerisindeki gelişmeler, II. Dünya Savası sonrası Tek Partili Dönem’den Çok Partili Dönem’e geçiş ve bu süreç içerisinde CHP’nin yönetim anlayısındaki gelismeler ele alınarak incelenmiştir.
Giriş
Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı Devleti’nde II. Mesrutiyet sonrası gelismeleri yakından izlemistir. O bu dönemde kurulan siyasi partileri ve bu partilerin ülkeyi halktan aldıgı güç ile yönetmeye çalıstıklarını görmüstür. Atatürk Osmanlı Devleti’ndeki partilesme tecrübelerine dayanarak Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel ikinci dönem TBMM seçimleriyle birlikte ülkede partilesme süreci baslatmış ve ilk olarak 9 Eylül 1923 tarihinde Halk Fırkası kurulmustur. Halk Fırkası örnek teskil ettiginden kısa bir süre sonra Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası kurulmasına karsın Seyh Sait isyanı nedeniyle mahkeme kararıyla kapatılmıstır. Atatürk bir süre sonra demokrasinin geregi olarak çok partili döneme geçebilmek amacıyla kendi girisimleri ve gayretleriyle 1930 yılında Fethi Okyar’a Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdurtmustur. Ne var ki ülke içerisindeki iç gelismeler nedeniyle bu fırka aynı yıl kendini fesh etmistir. Çok partili döneme bu iki girisimle geçilememiş ve uzun süre ülke tek partili hükümetlerce yönetilmistir. Atatürk Dönemi Tek Partili bir yönetimle geçmesine karsın demokratiklesme acısından hem çok partili dönemden, hem de bir çok Batılı ülkeden daha fazla yenilesme gerçeklestirmistir.
A. Atatürk Sonrası Gelişmeler
Mustafa Kemal ile İsmet İnönü’nün arası Mustafa Kemal’in ölümünden bir süre önce İnönü’nün asırı devletçi politikası sonucunda halk ile devletin birbirinden uzaklasması nedeniyle açılmış ve İnönü 20 Eylül 1937 tarihinde Basbakanlıktan ayrılmıstır. İnönü’nün yerine daha liberal olan Celal Bayar yeni hükümeti kurmustur. Celal Bayar’la birlikte 1937 yılında Deniz Bank yasası kabul edilerek Türkiye İş Bankası’nın deneyimli idarecileri burada görevlendirilmislerdir. Böylece açık olarak devletçi ve liberal politikanın mücadelesi baslamıstır (Lewis,1988: 293295;Shaw,1982a:468;Koçak, 1997a: 117-120).
Mustafa Kemal’in ölümü sonrası Cumhurbaskanı adaylıgı için Mustafa Kemal taraftarları Atatürk’ün vasiyeti diyerek Salih Bozok, Kılıç Ali, Hasan Rıza Soyak, Fevzi Çakmak’ı öne sürmüslerken, genel çogunluk İnönü’yü aday göstermistir. İnönü’nün daha önceki siyasi rakibi Bayar, Atatürk’ün son zamanlarında Atatürk ile İnönü arasındaki irtibatı saglaması, ordunun Fevzi Pasa’nın Cumhurbaskanlı gını düsünmemesi sonrası inönü’yü istemesi ve İnönü’nün Cumhurbaskanlıgı döneminde basbakanlıgını devam ettirebilmesi gibi nedenlerle İnönü’yü desteklemistir. Bu destegin semeresi olarak İnönü Cumhurbaskanı olunca da hükümeti kurma görevini Bayar’a vermistir. Artık CHP’de Atatürk taraftarları ile İnönü taraftarları seklinde bir ayrıma gidilmistir. İnönü daha da ileri giderek 26 Aralık 1939’da CHP olaganüstü kongresinde “ Degismez Genel Baskan ve Milli Şef ” olmustur.
İnönü bu dönemde Türk parasının üzerine Atatürk yerine kendi resmini bastırtarak bir de “ İnönü Ansiklopedisi ” yayınlatmıstır. 26 Mart 1939
seçimlerinde Atatürk’e yakınlıgı ile bilinen Rıza Soyak, Fuat Bulca, Neset Ömer İrdelp, Sükrü Kaya, Muhittin Baha Pars, Sakir Kesebir, Recep Zühtü Soyak ve Kılıç Ali gibi kisiler CHP’den milletvekili adayı gösterilmeyerek meclise girememisler dir. Buna mukabil İnönü Mustafa Kemal’e muhalefet
eden tüm eski milletvekilleriyle yakınlasmıstır. Örnegin Hüseyin Cahit Yalçın İstanbul, Kazım Karabekir Çankırı, Fethi Okyar Bolu milletvekili, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele de CHP üyesi olmustur. İnönü ile Mustafa Kemal muhaliflerinin bu yakınlasması CHP içindeki devletçi ve liberal ekonomi çekismesi nedeniyle kısa sürmüstür. Bu yakınlasma Celal Bayar’ın 25 Ocak 1939 tarihinde seçimlerin yenilenmesi nedeniyle Basbakanlıktan istifa etmesi ile son bulmustur. Bunun sonucunda nönü bir daha Bayar’a hükümet kurma görevi vermemistir (Koçak, 1997a: 124-126; Ahmed, 1994: 55-75; Shaw, 1982a: 468; Lewis,1988: 295; Uran, 1959: 337-348; Koçak, 1986a: 40-52,66; TBMM Zabıt Ceridesi, 1939a: 2,69; Ayın Tarihi, 1939: 2637; Cumhuriyet,1939;CHP, 1939: 30-35; nönü, 2000: 254; nönü,1987:298299; Düstur1:926; Düstur2:870).
B. CHP Tüzügü’ndeki Degismeler
CHP’nin 5.Büyük Kurultayı’nda 29 Mayıs 1939 günü nönü’nün istegi ile Mecliste baska bir parti kurulması yerine, Mecliste CHP içerisinde “Müstakil Grup” kurma kararı alınır. Buna göre 21 Milletvekilinden olusacak bu grubun baskanı nönü olacaktır. Bu grup mecliste bagımsız kimlik tasıyacak, fakat CHP’nin grubunda görüş bildirme ve oy kullanma hakkına sahip olmayacaktır. TBMM’de Müstakil Grup kurulur, ama pek fayda ve islevi olmaz (Koçak, 1997a: 127; Anday, 1962; Koçak, 1986a: 7282; Turan, 2000: 283; TBMM Zabıt Ceridesi,1939b: 2-6; Ayın Tarihi,1939: 21-37; CHP,1946: 463-471).
1936 Yılında CHP kurultayında alınan bir kararla CHP Genel Sekreteri aynı zamanda ç sleri Bakanı olacaktı. Böyle bir ortamda nasıl ikinci bir parti kurulabilir veya kurulsa dahi tasrada faaliyet gösterebilecekti. Bu yapı 1939 yılında seçimlerden bir süre önce degisti. Buna göre merkezde İç İsleri Bakanlıgı ile CHP Genel Sekreterligi görevleri ile tasrada valilerin “CHP İl Baskanı” olma özellikleri birbirlerinden ayrıldı. İş Bankası yöneticileri liberal yapıyı destekledikleri gerekçesiyle degisti ve Genel Müdür istifa etti (Tunaya, 1952: 642-643; Koçak, 1997a: 124,126128;Karpat,1996:128: Akandere,1988:89-103; TBMM Zabıt Ceridesi,1939b: 2-6; Binark,2004: 781,907; CHP,1937:9-15 ).
İsmet İnönü CHP’nin 10 Mayıs 1946 tarihinde yapılan olaganüstü kurultayındaki “Büyük Kurultay...benim ‘Degismez Genel Baskan’ vasfım üzerinde de bir karar almaya davet olunacaktır. Teklif benimdir ve sudur: Her büyük seçimden önce, Büyük Kurultay, partimizi seçime götürecek olan baskanı tayin edecektir. Arkadaslarımın bana muhabbetlerini bilirim. Ancak, bir büyük partinin çalısmasında birinci derecede etkili olan adamın yine parti tarafından degistirilmek imkanının esas kaide olarak gelecek için iyi bir güvence görüyorum” ifadesiyle artık ‘Milli Sef’ sıfatından vazgeçilecegini belirtmistir. Kurultayda smet nönü’nün bu konusmasının ardından 25 kisilik Tüzük Komisyonunca ‘Degismez Genel Baskan’ ibaresi ‘Genel Baskan’ olarak degistirilmiş ve Genel Baskan’ın dört yıl süre ile parti milletvekilleri arasından seçilmesi kararlastırılmıstır. Ayrıca bu kurultayda CHP içindeki ‘Müstakil Grup’ sistemi kaldırılmıs, parti örgütü yerellestirilmiş ve parti örgütünün atanmak yerine seçimle göreve gelmesi saglanmıstır. Bu olaganüstü kurultayda demokratiklesme yolunda atılan adımlardan biri de “ Seçim Kanunu Tasarısı ” olmuş ve CHP bu kanunu 5.06.1946 günü Meclisten geçirmistir. Bütün bunların yanında CHP daha sonraki süreçte tek dereceli seçim için parti programı degistirerek cemiyetlerin ve partilerin sınıf esasına göre kurulmasını yasaklayan yasayı kaldırma kararı almıstır (Timur, 1991:66; Koçak,1997a: 134,142;
Turan,2000: 292-294; Uyar,1999: 88; Binark,2004:739; TBMM Zabıt Ceridesi,1946:37-50).
CHP’nin 13-17 Kasım 1947 yılında yapılan yedinci olagan kongresinde “Genel Baskan” seçimle belirlenmis, parti genel baskanının Cumhurbaskanı seçilmesi halinde, yerine Genel Baskan Vekili’nin geçmesi tüzükteki 2,3 ve 5. maddelerin degisikligiyle kabul edilmistir. Önceden Cumhurbaskanlıgı makamı ile CHP Genel Baskanlık görevi bir kiside bagdasabilirken yeni maddelerde Cumhurbaskanlıgı ile Parti Baskanlıgı görevleri aynı kiside bagdasamayacagı kararı alınmıstır. Ayrıca 20,21 ve 23 maddelerde yapılan degisikliklerle tüm parti örgütlerinin atama ile degil, seçimle isbasına gelmesi ve milletvekillerinin % 70’inin mahalli örgütlerce belirlenmesine karar verilmistir. CHP’nin malı sayılan ve özünde devlete ait olan “Halkevleri” sahsiyet olarak partiden ayrılmıstır. CHP’nin yönetim anlayısında devlet ile parti birbirinden ayrılmadıgı için “Halkevleri” kurulusundan itibaren partinin kendi malı gibi kullanılmıs, kongre ile
kurultayları buralarda yapılmış ve buraları partinin dogal malı sayılmıstır.
Halbuki bütün halkevleri gerçekte vatandasların vergileri ile devletin malı olarak yapılmıstı. CHP’nin bu yedinci kurultayı ile beraber katı bir devletçilik politikasını savunan Recep Peker ile smet nönü arasında bir çekisme baslamıstır. Artık CHP içerisinde bir taraftan kutuplasmalar olurken, diger taraftan CHP hükümeti DP’nin iktidara gelmek için halka vaat ettiklerinin bir kısmını gerçeklestirmeye çalısmıstır (Koçak, 1997a: 149; Aydemir, 1968a: 483; Koçak, 1986b: 301-309;CHP,1948; nönü, 1987:310320).
CHP’nin 1950 yılındaki sekizinci kurultayında seçim hezimetinin nedenleri ve partideki yenilesme hareketleri baslamıstır. Böylece ilk defa genel sekreterlige
delege çoklugu ile Kasım Gülek seçilmistir. CHP’nin tek parti döneminde içerisinde barındırdıgı farklı fraksiyonlar DP’nin basa geçmesiyle artık yavaş
yavaş hem CHP içinde hem de CHP dısında kendini göstermeye baslamıstır (Toker, 1990a: 21).
C.CHP çindeki Gelismeler
07.06.1945’te Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuad Köprülü ve Adnan Menderes CHP Meclis grup baskanlıgına bir “ Takrir ” vermislerdir. Bu takrir
“ 1.Milli hakimiyetin en tabii neticesi ve aynı zamanda dayanagı olan Meclis, murakabesini Anayasamızın yalnız sekline degil, ruhuna da tamamıyla
uygun olarak tecellisini saglayacak tedbirlerin aranması,
2.Yurttasların siyasi hak ve hürriyetlerini daha ilk Teskilat-ı Esasiye Kanunu’nun gerektigi genislikle kullanabilme imkanlarının saglanması,
3.Bütün parti çalısmalarının yukarıdaki esaslara tamamıyla uygun bir sekilde yeniden bastan tanzimi…” gibi maddelerden olusmuş ve “ Dörtlü Takrir ” olarak isimlendirilmistir.
Bu takrirde artık çok partili bir siyasal yasama geçilmesi açıktan açıga söylenmese de ima edilmistir. Dörtlü takrir 12.06.1945’te CHP meclis grubunca reddedilerek bu üç milletvekili (Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan) 21 Eylül’de CHP’den ihraç edilmistir.
Daha sonra buna tepki olarak Celal Bayar da 01.12.1945 tarihinde CHP’den istifa etmistir. Bu sırada “Milli Kalkınma Partisi” kurulsa da nönü Mecliste
muhalefet partisinin de CHP’den çıkmasını istemistir. nönü 1 Kasım’da Meclisin açış konusmasında açıkça bir muhalefet partisinin kurulması gerektiginden söz etmistir (Gologlu, 1982:41-56; Yesil, 1988; Agaoglu, 1972: 85; Koçak, 1986b: 137-141; Aydemir,1968a: 439-442; TBMM Zabıt Cerideleri, 7.Dönem, Cilt 20:s.7; Uran,1959: 345,432; Toker, 1966: 156; Sencer, 1971: 196-199; Agaoglu, 1967:.85; Aydemir, 1969: 183; Burçak, 1979: 241-244; Bayar, 34; Düstur3:1169; Düstur1:1250-1254).
CHP içerisinde olusan bu dörtlü takririn sahipleri parti içi demokrasinin saglanabilmesi için partide yeni düzenlemelerin yapılmasını istemislerdir. Bu milletvekilleri kendi kimliklerini olusturmak istemekle birlikte açıkça yeni bir partiden veya çok partili siyasal yasamdan söz edememislerdir. Gazeteci Abdi pekçi’nin “Aslında yeni bir parti kurma düsünceniz yok muydu, o zaman?” sorusuna Celal Bayar: “O vakit yoktu…” seklinde cevaplamıstır. Bayar’ın bu cevabı açıkça parti içinde mücadelenin yapılacagını göstermistir (Giritlioglu, 1965: 169-171; Gologlu,1982: 34; Ortaylı, 1983; Bekata, 1960: 9-10).
DP’nin liberal politikasına karsı Recep Peker Hükümeti’nin asırı devletçi politikaları halkı CHP’den uzaklastırmaya baslamıstır. İ smet İnönü’nün liberallesme siyaseti nedeniyle Recep Peker’i sert sekilde elestiren “12 Temmuz Beyannamesi” sonrasında nönü ile Recep Peker’in arası açılmıstır.
Bu nedenle Peker 26 Agustos 1947’de CHP grubunda yaptıgı güven oylamasında 35’ler diye adlandırılan bir muhalefetle karsılasmıstır. Bunun sonucunda Peker
9 Eylülde Hükümetten, daha sonra da CHP Genel Kurul Üyeligi’nden istifa etmistir. Recep Peker’den sonra İnönü’ye tepki olarak Falih Rıfkı Atay da Ulus Gazetesi Basyazarlıgı’ndan ayrılmıstır. Ulus Gazetesi’nde yeni Basyazar 35’lerden Nihat Erim olurken Hükümeti de Hasan Saka kurmustur. Böylece CHP yönetimi DP’den oldukça etkilenerek Peker’in devletçiligine karsı Saka’nın liberal politikasını tercih etmistir (Koçak, 1986b: 148). İkinci Saka Hükümeti de 14 Ocak 1949’’da istifa etmiş ve yerine 16 Ocak 1949 tarihinde Semsettin Günaltay Hükümeti kurmustur. Günaltay Hükümeti yukarıda bahsedilen ve degistirilmek istenen Seçim Kanunu’nu 16 Subat 1950 tarihinde istenildigi gibi çıkartarak seçime gidilmesini saglamıstır. 31 Ocak 1949 tarihinde CHP Grubu ilk defa açık olarak oturum yapmıstır. CHP yönetimin öngörüsüne göre yeni seçim kanunu sayesinde CHP’nin DP’den az da olsa önde olacagı düsünülmüstür. CHP yöneticileri CHP’nin seçimde oyların çogunu alacagı için yine Cumhurbaskanlıgı ve Hükümet kendisinde kalacagını hesaplamıslardır. Seçim propagandalarında
CHP “…Türkiye’de demokrasinin öncüsü, kurucusu biziz ve bu bir kurtuluş hareketidir, sizi kurtaracagız…” ifadelerini, DP’de Adnan Menderes ise yeni
Seçim Kanunu’nu öne çıkartarak “…Demokrasinin Sakarya zaferi bu Seçim Kanunudur… artık sandıktan DP zaferle çıkacaktır…” ifadelerini
kullanmıstır (Uran,1959: 549-550; Aydemir, 1969:483-485; Düstur1:1243; Düstur4:716-720).
Seçimler 14 Mayıs 1950’de yapılmıstır. 1950 seçimine CHP ile DP tüm yurtta, MP 22 ilde, MKP ise sadece stanbul’da katılmıstır. Seçimlere katılma oranı % 89.3 olmuş ve yaklasık 8.905.743 seçmen sandıkta oy kullanmıstır. Seçim CHP’nin planları dogrultusunda ve CHP Hükümeti’nin avantajı ile yapılmasına karsın sandıktan DP’nin oyu daha yüksek çıkmıstır. DP TBMM’de milletvekilleri sandalye sayısının çogunu ezici bir sekilde kazanmış
(DP 408, CHP 69, MP 1 ve bagımsızlar 9 milletvekili) ve CHP iktidardan seçimle uzaklasması “Beyaz htilal” olarak nitelendirilmistir. CHP adayı Süreyya Anamur tarafından bu durum “…Demokratlar, siyaseti ilk defa halka kadar indirmeyi ve halka mal etmeyi bilmislerdir…Böylece köylüler, isçiler, esnaf, ticaret veya sanayi mensupları, basın insanları, sehir, kasaba ve köy toplumlarının bütün tabakaları birden sahneye çıktılar…” seklinde ifade edilmistir (Koçak,1986b: 153-171; Aydemir, 1969:480-484; Ulus, 1950).
D. CHP Hükümeti’nin DemokratikleŞme Çabaları
II.Dünya Savası sonrasında barısı saglamak amacıyla Yalta Konferansı’nda BM Güvenlik Konseyi’ndeki oylama sonucunda beş ülkeye (ABD, Çin, SSCB, İngiltere, Fransa) sürekli “temsil” ve “veto” hakkı verilmistir. Zirve sonunda Avrupa’da demokratik rejimlerin kurulacagı ortak bir demeçle açıklanmıstır. Buna göre BM ilk toplantısını San Francisco’da 25.04.1945 tarihinde yapacaktır. smet Pasa“San Francisco Konferansı”na delege göndermesiyle Türkiye’de demokratiklesmeye geçilecegini kabul etmistir. İnönü 19.05.1945 Gençlik Bayramı konusmasında “Memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi prensipleri daha geniş ölçüde hüküm sürecektir” beyanıyla ilk defa demokratik bir yönetimden söz etmistir (Burçak,1979: 47; Koçak, 1997: 134; Armaoglu, 1984: 47-48, 399-402;
İnönü,1998: 159-194). Bu nedenlerle CHP Hükümeti’nin çıkartmış oldugu 5.06.1946 tarihli yeni Seçim Kanunu ile seçimle ilgili önemli degisiklikler yapılmıstır. Buna göre ülkede iki dereceli seçim sistemi tek dereceli seçim sistemine çevrilmis, seçmenlerin adaylarını aracısız seçebilmeleri, adayların istedikleri partiden veya bagımsız aday olabilmeleri saglanmıstır. Yeni Seçim Kanunu’nun bu gibi demokratik degisikliklerin yanında, “açık-oy, gizli tasnif” gibi antidemokratik oylama sistemini de getirmistir. CHP “Cemiyetler Kanunu” ve “Matbuat Kanunu”nda da degisiklige gitmek için 29 Nisan 1946’da çalısma lara baslamıstır. 5 Haziran 1946 tarihinde kabul edilen Cemiyetler Kanunu’nda cemiyetlerin kurulmaları veya kendilerini fesih etmeleri herhangi bir izne tabii tutulmamış ve cemiyetlerin kapatılması bagımsız mahkemelere bırakılmıstır. Bu son derece önemli bir degisikliktir, zira yasa çıktıktan 1950 yılına kadarki süreçte kurulan dernek sayısı 7219’ a ulasmıstır. Bu sayı hafife alınmayacak kadar önemli olmustur. Yeni Cemiyetler Kanunu ile ülkede sendika kurma hakkı da tanınmış ve hızlı bir sendikalasma olmustur. Ülkede sendikal faaliyetler önce kamu iktisadi kurumlarda CHP’nin tesviki ile kurulma ve kısa zamanda ülkenin birçok kesiminde, farklı iş kollarını kapsayan sendikalasma hareketleri ile
baslamıstır. Bu sendikalasma, dernek ve parti kurmadaki kolaylıgın sebepleri arasında CHP’nin kendi oy bölgelerini olusturmak yanında ABD, ngiltere
ve batılı ülkelere Türkiye’nin hızla demokratiklesen bir ülke trendine girdigini gösterme çabaları yatmıstır (Lewis,1988:307; Koçak,1986b: 142;
Aydemir, 1969: 360-364,446; Düstur8:1575-1577; Düstur2:754-760; Düstur1:1322; Düstur1: 1250-1255; Düstur5:1704-1720; Düstur6:11461177;
TBMM Zabıt Ceridesi,1946:269; TBMM Zabıt Ceridesi,1946:313).
2 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR
...