Mehmet Ağar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mehmet Ağar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mayıs 2017 Salı

MİT Raporu (Banker Bako) BÖLÜM 3




 MİT Raporu (Banker Bako) BÖLÜM 3


    Yakın tarihte öldürülen Fevzi ÖZ’ün şoförünün olayı da faali meçhul cinayetler arasına girmiş ve Fevzi ÖZ’ün ifadesi bile alınmamıştır. Ayrıca silah ve uyuşturucu kaçakçısı Zihni İPEK, hükümlü Lokman KONDAKÇI, uyuşturucu kaçakçısı Enis KARADUMAN gibi aranan yüzlerce şahıs, İstanbul’da rahatlıkla gezmekte, hatta bazıları gece klüplerinde ve umuma mahsus yerlerde polislerle birlikte olmaktadır. 

Mehmet AĞAR, Fındık kralı diye bilinen Lokman KONDAKÇI’yı bir yeraltı grubuna dövdürmek ve sonra himayesine almak suretiyle Lokman’la yakınlık kurmuş, keza hayali ihracatın büyük isimlerinden Turan ÇEVİK’e de baskı kurdurarak aynı yakınlığı sağlamıştır. 

Yeraltı dünyasını Ankara’daki üst düzey bürokratlara da AĞAR empoze etmekte ve Turan ÇEVİK , Fevzi ÖZ , Necdet ULUCAN gibi ünlü isimleri üst düzey bürokratlarla ve hatta bakanlarla tanıştırarak bağlantılarını sağlamlaştırmakta, faaliyetini legalize etmektedir. 

9. Mehmet AĞAR, Nihat CAMADAN, İsmail TAŞKAFA, Ziver ÖKTEM ve Necati ALTUNTAŞ’ın gayrimeşru paraları Mehmet AĞAR’ın dayısı Yılmaz AKÇADAĞ ve ortağı Ekrem GOCAY’a verilmekte, bu şahıslar da paraları büyük iş adamlarına vererek faiz almaktadırlar. Perşembe pazarında otomobil yıkayıcılığı yaparken kısa zamanda demir ticareti ve faizcilikle milyarder olan Ekrem GOCAY ve ortağı Yılmaz AKÇADAĞ’ın Kabataş Set üstünde yazıhaneleri vardır. 

Mehmet AĞAR’a ait 18 adet ev ve arsa tapusu, dayısı Yılmaz AKÇADAĞ’ın boşanmış olan eşi Şükran AKÇADAĞ’ın üzerindedir. Dayısının eski eşi bu tapuların üzerinde gözükmesinden rahatsızdır. 

10. 12 Eylül’den sonra Dündar KILIÇ’ın Bandırma’da gözaltına alındığı tarihlerde bir DEV-SOL mensubu, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’na 12 Eylül’den önce ve sonra Dündar KILIÇ ve kardeşi İbrahim KILIÇ’la zaman zaman buluştuklarını, her buluşmada adıgeçenlerden 200 bin TL. Para ve 20 kutu mermi aldıklarını ihbar etmiş, ihbarın tahkiki İstanbul Birinci Şube Müdürlüğü’ne verilmiştir. 

Olaya Elazığ’lı kebapçı Set Kemal’in tavassutuyla o tarihte İkinci Şube Müdürü olan Mehmet AĞAR ve Birinci Şube Müdürü Tayyar SEVER müdahale etmişler ve Birinci Şube Müdür Muavini Alican ÖZGENLER ve Başkomiser Celal ALTINTAŞ’ın muhalefetlerine rağmen olayı kapattırmışlar, soruşturmayı Başkomiser Celal’den alarak başkasına vermişlerdir. Sorgulamada İbrahim KILIÇ’ın ifadesine başvurulmuş, Dündar KILIÇ’ın evi ve işyeri usulen aranmış ve İbrahim KILIÇ’ın ihbarcıyı cezaevinden tanıdığı ve hastası olduğu için para verdiği şeklindeki beyanına itibar edilerek ve ihbarcıya baskı yapılarak olay kapatılmıştır. Olaydan sonra Başkomiser Celal ve Alican ÖZGENLER pasif görevlere alınmışlar, her ikisi de İbrahim KILIÇ’ın kendilerine renkli TV. hediye etme teklifini reddetmişlerdir. 

Dündar KILIÇ ve kardeşi İbrahim KILIÇ ile DEV-SOL’dan Paşa GÜVEN, Hüseyin SOLGUN, Dursun KARATAŞ ve MLSPB’den Hasan ŞENSOY’un yakın irtibat ve işbirliği olmuştur. 

11. Ünal ERKAN ve Mehmet AĞAR’ın gizli ve önemli buluşmalarını yaptıkları Etiler Ulus Mahallesi’nde ve Kadıköy- Bostancı’da iki ev vardır. Ulus Mahallesi’deki ev Diyarbakır’lı Vekin AKTAN’ın üzerine olup, parası Behçet CANTÜRK tarafından ödenmektedir. 

12. Mehmet AĞAR’ın yurtdışı bazı bağlantılarını özellikle Arap Ülkelerinde dansözlük yapan dostu Yonca YÜCEL yürütmektedir. Yonca YÜCEL’in İstanbul Adresi: Teşvikiye Cad. 66/8 Celal Apt. olup, telefonu…….dır. 

Mehmet AĞAR Ankara’ya geldiğinde Yonca Yücel ile ……telefonla görüşerek, konsomatris Nur’un evinde buluşmakta ve kalmaktadır. 

Turan ÇEVİK, 3 yıl kadar önce Mehmet AĞAR’a 5 milyon değerinde bir saat, Lunaparkçı Osman KAVRAN 86 Yılbaşında 5 adet beşi bir yerde ve AŞÇIOĞLU grubunun adamı, kaçakçı ve kuyumcu Cavit’de Mehmet AĞAR’ın eşi Emel’e bir Reno 5 almıştır. 

Mehmet AĞAR, İstanbul’da …..nolu telefonda bulunan Pınar isimli bir kadını Emniyet Genel Müdürlüğü’nde çok üst rütbede bir kişiye sürmüş ve bu şahsın Pınar ile olan ilişkileri ve fotoğrafları İstanbul Emniyeti’nce şantaj olarak kullanılmıştır. 
Mehmet AĞAR’ın Turan ÇEVİK, Burak SAĞMAN ve bazı bürokratlarla ortak hayali ihracat işleri vardır. Mehmet AĞAR’ın bu işlerini Ankara’ya sık sık gidip gelen şoförü Polis Memuru Necdet takip etmektedir. Necdet’in hakkındaki söylentilerin açığa çıkması karşısında yakın tarihte polislikten ayrıldığı ve Ayvalık’ta Belediye’ye ait 160 yataklı bir oteli kiraladığı belirtilmektedir. 

13. Turan ÇEVİK, Burak SAĞMAN, bazı bürokratlar ve Artist Nazan ŞORAY, 1986 sonlarında Ankara Başkent Gazinosu’nda birlikte görülmüşler, bunu takip eden günlerde Burak SAĞMAN’ın yönetim kurulu başkanı olduğu Atlas A.Ş.’nin Antalya’da bir gemide yakalanan 80 milyarlık hayali ihracat olayı meydana çıkmıştır. 

Olayın kapanması için Mehmet AĞAR ve Turan ÇEVİK’e yakın bir Devlet Bakanı teşebbüslerde bulunmuştur. 

14. BAKO olayı dolayısıyla tayini çıkan ve DYP’den adaylık için müracaatta bulunan Mali Şube Müdürü Cevdet SARAL, 1987 içinde Fevzi ÖZ, Necdet ULUCAN, Berber YAŞAR, Emin GÖRPE ve Mehmet Ali YILMAZ isimli yeraltı dünyasının tanınmış isimleri ile ortak olarak 17 milyarlık hayali ihracat işi yapmıştır. 

Cevdet SARAL ve Mehmet Ali YILMAZ, aday listelerinin belli olacağı tarihte Ankara’ya gelmiş ve birlikte Büyük Ankara Oteli’nde kalmışlardır. 

Cevdet SARAL’ın bir arkadaşı ile kaleme aldığı belirtilen Kalın Kara İnce Beyaz isimli ve Aycevren imzalı, Bilman basımevi tarafından basılan bir kitabın AP’ce finanse edildiği söylenmektedir. 

15. Yüksel KAZANCI isimli bir şahıs ile İstanbul Emniyet Müdürü Ünal ERKAN arasındaki ilişkilerle ilgili bir ihbarda aynen şöyle denilmektedir. (İhbarı yapan şahısla temas kurulması mümkündür.) 

Yüksel KAZANCI: 

Yaptığı iş; Yurtdışında otelcilik, Genelev işletmeciliği, Sancak Bar (büfe), beyaz kadın ticareti vs. ve beyaz işi. 

Bu konuda Hollanda Polisi’nin bilgisi var. Beyazla ilgili daha önce İstanbul’da vuracaklardı başaramadılar. Devreye müdür girdi. Durumu Şişli Emniyet Amirliği biliyor. Şu anda İstanbul’da bir fabrika açtı, müdür veya bir yakınının hissesi olduğu biliniyor. Yüksel KAZANCI ve tüm çevresindeki beyaz işi yapanlar müdürle bağlantı içindeler. Geliş ve gidişlerinde müdür özel araba gönderiyor, müdür ilişkisini, tanıdığım Hollanda’daki bazı polis yetkilileri biliyor. Yüksel KAZANCI, müdür İstanbul’a atandıktan sonra, tüm bağlantıları İstanbul’da yapmaktadır. İstanbul görüşmelerinin büyük bir kısmı Divan Otel’de yapılmaktadır. Müdürle bağlantıları konusunda daha geniş açıklama 
yapabilirim. Durumu Genel Müdür’e, Galip Bey’e, Bakan’a, gerekirse Başbakanımıza istenildiği şekilde intikal ettiririm. 

16. 5 ağustos 1985 tarihinde Milano’da Bülent GÖKBEN, Mehmet Serdar ALPAN, Fikri PAHPAROĞLU, Fahrettin ÖZDEMİR isimli şahıslar 10 kilo 230 gram eroinle yakalanmışlardır. İtalya Polisi, yakalananların üzerinde bulunan telefon numaraları meyanında İstanbul….ve …..telefonlarını vermişlerdir. Kaçakçılık Daire Başkanlığı, bu telefonların nerelere ait olduğunu İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden sormuş, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise genel bir cevap ile olayı geçiştirmiştir. 

Esasında her iki telefon da İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar’ın makam telefonlarıdır. (Sirkeci ve Gayrettepe’deki). Mehmet Ağar’ı bu telefonlardan arayanlardan bir diğer şahıs ise Londra…. nolu telefonda bulunan Halil PERİL’dir. 

Kulüpçülük ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan Halil PERİL, Kıbrıs’ta Con Aziz adıyla bilinen yeraltı dünyasına mensup Aziz Mehmet KENT’in adamıdır ve Of’lu Osman (Osman CEVAHİROĞLU) ile irtibatlıdır. 

17. İstanbul Emniyeti’nde genelev, fuhuş yeri ve kumarhanelerden paraları İkinci Şube Ahlak kısmının Ekip Amiri Komiser Fikri toplamakta ve bu paralar, Ahlak Kısım Amiri Hasan CEYHAN ve İkinci Şube Müdürü Ömer TÜZEL vasıtasıyla İstanbul Emniyeti’nce üst makamlara aktarılıp bölüşülmektedir. 

Tahtakale ve Kapalı Çarşı’daki döviz ve para işlerini ise İkinci Şube Müdür Yardımcısı Cavit OKÇUOĞLU organize etmektedir. Eminönü Emniyet Amiri Haluk GÖZEN de bu işlere yardımcıdır. Ancak Haluk GÖZEN bu işlerden rahatsızlıkta duymaktadır. 

Cavit OKÇUOĞLU’nun Sirkeci Doğu Bank İş Hanında kuyumculuk yapan Bektaş isimli ortağı vardır. 

18.Cevdet SARAL’ın Hürriyet gazetesi’nden Kasım GENCE ile ortak, Hasanpaşa Kuşdili’ne giderken sağ kolda, Söğütlüçeşme Camii altında Evren Elektronik isimli bir dükkanı olduğu ve kaçak elektronik eşya satan bu dükkanın bilahare Doğu Bank İşhanına taşındığı bildirilmektedir. Ümraniye’deki Netaş telefon firmasının süpermarketinin 97 hissesi de Evren Elektronik Şirketi’ne aittir. 
19. Jaguar’ın Türkiye temsilcisi Zeki BERBEROĞLU, (İsmail Hacı SÜLEYMANOĞLU -Of’lu ile ortaktır). 

Jaguar’ın eski yıkılan Tarabya Çamlık’taki yeri de Of’lu İsmail’e aittir. Bu yerde daha önce Dündar KILIÇ’ın “Cem Boya Fabrikası” bulunuyordu. 

Güneri CİVAOĞLU Jaguar olayından dolayı Güneş Gazetesi’nden ayrılmak zorunda kalmıştır. Zira bu yayın hem olayın arkasında Of’lu İsmail’in ve yeraltı dünyasının olduğunu açığa çıkartmış, hem de Of’lu İsmail’in mülkünün yıkılıp elinden alınmasına sebep olmuştur. 

Diğer önemli bir husus ise yayının Mehmet Ali YILMAZ’ın ihalelerini tehlikeye düşürmesidir. 

Zeki BERBEROĞLU bilahare İzmit’te Of’lu İsmail’in yeğeni Hızır HACISÜLEYMANOĞLU ile ortak bir büro açmıştır. Bu büronun açılışı Derince Ro-Ro seferlerinin başlaması tarihine tekabül ettiğinden, amacın kaçakçılık faaliyetine yönelik olduğu değerlendirilmektedir. 

20. Kamu kesiminde birçok kişinin tanıdığı Terzi Mualla, 3 yıldan beri Dündar KILIÇ’ın dostu (gayrimeşru karısı) ile birlikte ortak konfeksiyon işi yapmaktadır. Terzi Mualla’nın aktör Kadir İnanır’la (Karadeniz’li) uzun zamandan beri beraber yaşayan kızı Canan ÖZBEK’in Dündar KILIÇ’ın kızı ve damadı Uğur (Her ikisi de Uğur) ile yakın ilişkileri mevcuttur. 

Yeraltı dünyası, Terzi Mualla ve Canan kanalıyla bazı ilişkiler kurmak çabalarındadırlar. Terzi Mualla ve Canan’la, Şarkıcı Hülya SÜER Emniyet müdür Muavini Mehmet AĞAR ve Gazeteci Rauf TAMER de yakın ilişki içindedirler. 

21. BAKO olayının ortaya çıkmasından birkaç ay önce Selçuk KURT isimli bir Rizeli şahıs ile İzmir’de demir ticareti ile uğraşan TOPRAK soyadlı bir şahıs, yeraltı dünyasının ülkücü kesiminden bir şahsa 1 bavul dolusu sahte Devlet Tahvili ile giderek bunların piyasaya sürülmesinde ortaklık teklif etmişlerdir. Selçuk KURT’un aşırı solcu olduğunu ve Yugoslav Komünist Partisi’nden üst düzeydeki şahıslarla irtibatının olduğunu öğrenen ülkücü şahıs bu teklifi kabul etmemiş ve olayı yakını olduğu kaynağa iletmiştir. 

Kaynak, senetlerin Yugoslavya’da bastırıldığını ve kağıdının İtalya’dan temin edildiğini, organizasyonun içinde Yugoslav Komünist Partisi’nde üst düzeyde bir şahsın bulunduğunu ve Selçuk KURT ile TOPRAK’ın, İbrahim KILIÇ, Erdoğan ARSLAN ve Banker BAKO ile iltisaklı olduğunu kendisine bilgi veren arkadaşına atfen bildirmiştir. 

22.İstanbul’da yeraltı dünyası ile ilgili bütün olaylar, Şişli Adliyesi’ne intikal etmektedir. Bu adliyedeki savcılardan üçü Trabzon’lu olup Dündar Kılıç ve Of’lu grubuyla yakın ilişkileri vardır. Yeraltı dünyası ile ilgili davalara da hep aynı ağır ceza mahkemeleri bakmaktadır. 

23. Yeni Mali Şube Müdürü Orhan UZELER, daha önce Behçet CANTÜRK’ten rüşvet almaktan soruşturma geçirmiştir. 

Elazığ’lı olan Orhan UZELER’i, hemşehrisi Mehmet AĞAR ve Emniyet Müdürü Ünal ERKAN müffetişlere karşı himaye etmişler ve aklanmasını sağlamışlardır. O. UZELER, Ş.BALCI leyhinde tanıklık yapmıştır. 

Orhan UZELER’in Mali Şube’sindeki odasında Orhan UZELER, Şükrü BALCI, Tayyar SEVEN, Cevdet SARAL, Gazeteci İrfan ÜLKÜ ve Kasım GENCE toplanarak, Atilla AYTEK ve MİT’e karşı yapılacak yayımları planlamaktadırlar. (Böyle bir toplantı 3 Kasım1987 günü akşamüstü mezkur yerde yapılmıştır.) 

24. Güvenlik Kuvvetleri’nin kanuni görevlerinin ifası sırasında zaman zaman çeşitli teknik dinleme yoluna başvurduğu bilinmektedir. Bu cümleden olarak Emn. Gn. Müd.lüğü’nün ilgili birimlerinin ve İst. Emn. Md.’nün telefon dinleme çalışmaları yaptığı, bu amaçla belirli bir organizasyonun bulunduğu da bilinen hususlardandır. Ancak özellikle İst. Emn. Müdürlüğü’ndeki dinlemelere ilişkin uygulamaların görevin ifasından çok, kişisel amaçlarla kullanıldığına ilişkin duyumlar intikal etmektedir. Bu durumun çeşitli açılardan komplikasyonlara yol açacağı izahtan varestedir. 

25. Yukarıda yeralan ve özellikle İstanbul Emniyet Müdürlüğü mensuplarının faaliyetleri ile ilgili olan iddiaların bir kısmının Emniyet Genel Müdürünün bilgisine intikal ettiği anlaşılmaktadır. Buna rağmen, Emniyet Genel Müdürünün iddiaların üzerine gittiğine ilişkin hiçbir emarenin bulunmaması, bunun yanı sıra, İstanbul Emniyet Müdürü ile ilgili bir sabıkalının açıklaması üzerine, “maiyetini korumanın” ötesine geçecek şekilde gösterdiği tepkinin, üzerinde düşünülmeye değer hususlardan olduğu değerlendirilmektedir. 

26 Mayıs 1987 tarihinde yazılan Şahin imzalı bir ihbar mektubu Ahmet ATEŞLİ’nin kapattığı cinayetlerle ilgili bir ihbar sureti ilişikte sunulmuştur. Ihbarda “Amir Bey” diye bahsedilen Ahmet ATEŞLİ’dir. 

Ayrıca İstanbul İkinci Şube’de 1967’den beri görevli olan ve 5 yıl Ahmet ATEŞLİ’nin şoförlüğünü yapmış bulunan Mümin MANDİL’le yapılan bir görüşmenin band tapesi ekte sunulmuştur. Kimliği afişe edilmediği ve kendiside bir zarar gelmediği takdirde Sayın İçişleri Bakanına da daha teferruatlı açıklama yapabileceğini ifade eden MANDİL’in anlattıkları, İstanbul’da polisin himayesinde ve kontrolünde yapılan kanunsuz faaliyeti bariz bir şekilde sergilemektedir. 

MANDİL, Ahmet ATEŞLİ’nin Suadiye’deki ……….. no’lu ev telefonu ile Şadan KALKAVAN’ların Karaköy’deki yazıhanesi ve bazı önemli isimlerin telefonlerının dinlenmesi halinde bütün faaliyetin ve kanunsuz işlerin ortaya çıkabileceğini beyan etmektedir. 

Mandil’in görüşmesinin ikinci sayfasında bahsettiği Orgeneral muhtemelen Ulusoy’larla yakınlığı olan eski Genelkurmay Başkanı Nejdet ÜRUĞ’dur. Vali Nevzat AYAZ’ın da Ulusoy’larla yakın ilişkisi olup, Sinagog baskını olayını, Vali Nevzat AYAZ, Cemal ULUSOY’un yatı ile Fethiye’de bulunduğu zaman haber almıştır. 

27. Netice ve Kanaat 

Netice olarak şunu belirtmekte fayda vardır. Kaçakçılık örgütlerinin asıl amacı kolay yollardan kazanç elde etmektir. 

Kaçakçılık yoluyla bir ülkenin otoritesinin sarsılması rejimin çökmesi, ekonominin yok olması, insanların güçsüz ve amaçsız yetişmesi ülke içerisindeki kaçakçı örgütlerini pek etkilememektedir. Kaldı ki bu sonuçlara ulaşmak uluslararası kaçakçılığın amaçları içindedir. 

Yurtiçinde ve yurtdışında her türlü kaçakçılık faaliyetlerinde bulundukları bilinen kişilerin maddi durumlarının ve sosyal yaşantılarının çok yüksek düzeyde olması kamuoyunda özendirici bir etki yaratmakta, ekonomik durumları bu denli iyi olan kaçakçı örgüt patronları, sahne ve sinema sanatçılarıyla, yetkili ve etkili kişilerle dostluk kurabilmekte, basının kendilerinden övgüyle bahsetmelerini sağlayarak toplumun çeşitli kesimleri üzerinde psikolojik etki yaratabilmektedir. 

Özellikle siyasi partilerde ve bürokraside söz sahibi kilit kişileri etkileyerek yasal engelleri aşabilen bu kişiler , genellikle sosyo-kültürel alanda çağdaş çizginin altında kalmış, kaçakçılığı, gayrimeşru kazancı bir suç niteliğinde dahi görmeyen ve adeta meşru kabul eden kişilerdir. 

Tabiatıyla zamanla devlet organlarının çeşitli kademelerine sızabilen bu kişileri suçlamak kolay kolay mümkün olmamakta suç sadece zincirin ucunda bulunan piyon elemanlara yüklenebilmektedir. 

Günümüzde , kamu görevlileri ve güvenlikle vazifeli kişiler kaçakçılığı somut bir kanunsuz ekonomik kazanç şekli olarak değerlendirmemeli, belli bir ideolojik görüş taşımasalar bile, yıkıcı ve bölücü güçlerin ideolojisine hizmet eden düşman devletlerin hasmane politikalarına yarayan, bu faaliyete müsaade ve müsamaha etmemelidir. 

Zamanında birçok olayın "müesseseler yıpranmasın" felsefesi ile üzerine gidilmemesi, faillerinin saklanıp olayların kapatılması, müesseseleri kurtarmış ancak zaman içinde bundan zarar gören devlet olmuştur.

Olayların üzerine gidilirken müesseselerin devlet için var olduğu unutulmamalı, yeraltı dünyası ve devlet düşmanları ile mücadele eden görevliler yalnız bırakılmamalıdır. 

Arz ederim. 

EKLER 

1. Em. Albay Ali İhsan CESUR’a ait fotoğraf sureti, 
2. Gülser BAYER (HASTAN) ve randevucu Mükü’nün resmi 
3. Mayıs 1987’de gönderilen Şahin imzalı ihbar mektubu sureti 
4. Mümin MANDİL’le yapılan görüşmenin tapesi 
5. Ahmet ATEŞLİ ile ilgili ihbar mektubu sureti, 
6. Şükrü BALCI ile ilgili dosya özeti 
7. Kaçakçılık ve Devletin güvenliğine etkileri isimli bir konferans notunun ilgili bölümleri . 


İstihbari nitelikte olan bu bilgiler hukuki bir delil olarak kullanılmaz. Dökümante edilerek kullanılmak istendiğinde, metinde bahis konusu edilen hususlar kaynak gösterilmeden ilgili kurum ve kuruluşlardan sorularak belgelenir.

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=108

***

29 Mart 2017 Çarşamba

Danışmanını Söyle Bana…


Danışmanını Söyle Bana…  


Rifat Serdaroğlu
Cuma, Eylül 02, 2011

Çoğu Genel Başkan, her Devlet Adamı,  konularında gerçekten uzmanlaşmış danışmanlarla çalışır.
Bu danışmanlar, tıpkı birer “Karınca” gibi çalışarak hem Genel başkanlara, hem de ülkeye çok ciddi hizmetler yaparlar. Bu kişiler basında görünmeyen, reklamlarının yapılmasını sevmeyen Türk Bürokrasisinin ve Türk Siyasetinin “Pırlantalarıdır.”
Fikri yapısı olgunlaşmamış, entelektüel düzeyi gelişmemiş bazı Genel Başkanlar ise, bilgisizlikleri açığa çıkmasın diye, siyaset ve bürokrasi dışından danışmanlarla çalışırlar. Fakat bu danışmanlar tarafından bazen öyle bir yanlışın içine düşürürler ki, hem ülke çok sıkıntı çeker, hem de kendilerinin siyasi hayatları biter. Danışmanlara ne mi olur?  Onlar, derhal başka bir siyasetçinin yanına kapağı atarlar, parmaklarında oynatacakları o kadar çok siyasetçi olduktan sonra, bunlar asla işsiz kalmazlar !…
Örnek vermek gerekirse; Tansu Çiller,  siyasete ilk başladığı yıllarda, Türk Siyasetinde kalıcı olabilecek her türlü özelliğe sahip görünüyordu. Fakat, eşinin hem parti hem de devlet işlerine yetkisiz olduğu halde karışması ve Mümtazer Türköne-Şükrü Karaca-Hüseyin Kocabıyık gibi danışmanları sayesinde hem Türkiye’ye çok zarar verdi, hem de bugün fikrini söyleyemez ve insan içine çıkamaz hale gelerek siyaset defterini kapadı. Şimdi o danışmanlık yapıyor. Kime mi? Elbette ki Recep Tayyip Erdoğan’a…
Peki bu üç danışman ne oldu? Onlar önce Anavatan Partisi’ne, orayı bitirdikten sonra da şimdi AKP’ye hizmet ediyorlar. Ne de olsa moda AKP, eh para da orada, daha ne olsun ki?…
Yalnız,  bu seyyar danışmanlar bazen ağızlarını tutamazlar ve kavgada bile söylenmeyecek laflar ederler.
Mehmet  Metiner bunlardan biridir;
Mehmet Metiner, siyasete MTTB (Milli Türk Talebe Birliği ) de başlamış ve “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyasına katılmıştır. Daha sonra Erbakan’ın Milli Selamet Partisi- Akıncılar kolunda çalıştı.
Erdoğan, MSP İstanbul İl Başkanı ve R.P Belediye Başkanı iken ona sürekli danışmanlık yaptı. Erdoğan sonra Mehmet Metiner’i kovdu. PKK’nın siyasi kanadı HADEP’te Genel Başkan Yardımcısı oldu. Yine Başbakan Erdoğan’a danışman oldu. AKP’nin “Kürt Açılımı” mimarlarındandır. Seçim öncesi tüm televizyonlarda AKP propagandasını yaptı. 12 Haziran 2011 de AKP Adıyaman Milletvekili olarak meclise girdi. Erbakan’dan-Recai Kutan’a, Tayyip Erdoğan’dan- Abdullah Öcalan’a, oradan da tekrar Başbakan Erdoğan’a giden yolda danışmanlık yaparak, kapağı parlamentoya attı…
İşte bu kişi bayramda Başbakan Erdoğan için öyle şeyler söyledi ki, ne yenir ne de yutulur !…
*Tayyip Bey benim eski dostum, yani herkesten çok ve herkesten önce  yakından tanıyorum. Yani onun beyin kıvrımlarında nelerin dolaştığını bilebilecek kadar kendisine yakın bir insanım.
*Tayyip Bey’in bir boşluktan yararlanmaya çalıştığı besbelli. Siyasal bir boşluk var. Bu boşluğu doldurabilecek etkili isimlerden biri olarak gözüküyor.

Bir yerlerden icazet(!) almaya çalıştı, aldı mı almadı mı bilemiyorum.
*Ben Tayyip Erdoğan ile “Demokratik bir Türkiye”  inşa edilebileceği kanaatinde değilim. Çünkü icazet aldığı, içerideki çevreler statükonun sahici sahipleri.
*Kürt meselesinde de Tayyip Erdoğan’ın çok geri ve antidemokratik bir konumda olduğunu biliyorum ama çok pragmatik bir yaklaşımla Kürt sorununa el atabilir. Ama buna ne kadar cesaret edebilir bilemiyorum.

Bir, cesareti yetmez. İki, zaten böyle düşünmez.

*Bir Mehmet Ağar’ın, bir de başka gerçekten sicili bozuk insanlarla birlikte yol arkadaşları yapıyor olması bile Tayyip Erdoğan’ın aslında Kürt sorununun ne çözümünde ne de demokratikleşme sürecinde çok aktif bir rol oynamayacağı sonucuna götürür ama oradaki boşluk, dinsel muhafazakar kesimdeki boşluk Tayyip Erdoğan’la liberal demokratik bir kanala akıtılmak isteniyor. Ama Tayyip Bey bunu götürebilecek bir şey değil, yanında danışmanlarıyla belki bir şeyler kurtarmaya çalışıyor ama kendisi siyaseten entelektüel düzeyde bunu kaldırabilecek çapta bir insan değil. Henüz entelektüel birikiminin,siyasal birikiminin bu çapta olduğuna inanmıyorum.
Bunları Erdoğan’ın siyasi rakipleri söylese, ölçüsü kaçmış ve acımasız eleştiriler der geçerdik. Fakat bu sözleri, Başbakan Erdoğan’ın beyin kıvrımlarını bilen
(bu arada tüm sırlarını da) danışmanı ve milletvekili söyleyince üzerinde ciddi olarak durulması gerekir. İfadeler o kadar ağır ki, Başbakan bunları derhal kamuoyuna açıklamak zorundadır;
*Başbakan kimden icazet(izin)alarak siyaset yapmaktadır?
*Başbakan,  niçin demokratik bir Türkiye inşa edemez? Başbakan kimlerden korkmaktadır?
*Mehmet Ağar’ın sicili neden bozuktur? Diğer sicili bozuklar kimlerdir?
*Başbakan gerçekten sığ bilgili ve cahil midir?..
Esasında bu soruları tüm AKP’lilerin, kendi Adıyaman Milletvekillerine sormaları gerekir, bakalım sorabilecekler mi?
Bu olay, siyasette bir sonun başlangıcıdır. Bir taraftan Deniz Feneri davasından tutuklu olanların “Ya beni kurtarırsın, ya da bildiklerimi anlatırım” tehdidi, diğer taraftan “bak ben Öcalan ile yaptığın anlaşmayı bile biliyorum, ya Kürtlere “Demokratik Özerkliği”  ver, ya da ben de konuşurum”, baskısı dayanılır gibi değildir. Bu terazi bu sıkleti çekmez, dağılır gider. Üstüne üstlük yakında, birilerinin dünyanın dört ülkesine dağılmış paralarının yerleri, İstanbul Belediyesi-Deniz Feneri ilişkileri- imar değişiklikleri ile ilgili yapılanlar, dış istihbarat örgütleri (!)  tarafından moda tabirle, internete düşürülürse, yandı gülüm, keten helva…
Ne demiş büyüklerimiz;
Her zaman doğru ol, yanlış iş yapma.  “ B.kla yapılan iş, s.dikle  bozulur”,
bunu da hiç unutma….

Sağlık ve başarı dileklerimle

Rifat Serdaroğlu



https://haberguncel.blogspot.com.tr/2011/09/dansmann-soyle-bana-rifat-serdaroglu.html

***