Kurulması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kurulması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ağustos 2017 Salı

Yeni Siyasi Partilerin Kurulması


Yeni Siyasi Partilerin Kurulması; 



27 Mayıs 1960’ta parti faaliyetlerine konulan yasak 13 Ocak 1961’de kısmen kaldırılmıştır. Sivilleşmeye doğru hızlı bir adım atıldığı düşüncesi artarken bu sivilleşmenin CHP eksenli bir sivilleşme olduğu görüntüsü dikkat çekicidir. Toplumda CHP’ye geri dönüş düşüncesi uyandıran görüntüler, Cemal Gürsel’in eski DP’lileri de bir partide toplamayı düşündüğü Ekrem Alican’a (Maliye Eski Bakanı) Yeni Türkiye Partisi’ni (YTP) kurma izni vermesine yol açmıştır. YTP’nin yanı sıra eski Genelkurmay Başkanı ve 3.Ordu Komutanı Ragıp Gümüşpala tarafından yine aynı kesime seslenen Adalet Partisi (AP) kurulmuştur. Partinin istediği adalet esas olarak eski DP liderleri için adaletti, bu nedenle 27 Mayıs darbesine ciddi bir meydan okumayı temsil etmiştir.616 

Türkiye’de AP adını taşıyan bir örgütün siyasal sahneye çıkması, 27 Mayıs 1960’da ordunun yönetime el koyması ve on yıldır iktidarda olan DP’nin sahneden zorunlu olarak çekilmesi sonucunda gerçekleşmiştir. 27 Mayıs döneminin sonunda bir yandan siyasal rejimin yasal çerçevesi anayasa ve yeni seçim sistemi ile çizilirken, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez 
unsurları olarak tanımlanan siyasal partiler anayasal güvenceye kavuşmuş ve nisbi temsil sistemi getirilmiş, öte yandan da yeni partiler siyasal yaşama girmeye başlamışlardır.617 

Bu partilerden Türkiye İşçi Partisi (TİP) sol görüşlü, AP, CKMP ve YTP ise sağ görüşlü partiler olarak ortaya çıkmışlardır. Bu partiler ülkenin tarihsel koşullarının ve siyasal sistemin işleyişinde bir önceki dönemde yaşanan sorunlardan kaynaklanan kilitlenmeye yapılan askeri müdahalenin ürünü olarak doğmuşlardır. Böylece 1960 öncesinden var olan iki siyasal parti, CHP ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ile birlikte siyasal partiler yelpazesinde yer alan ve yeni rejim içinde yaşayacak olan beş partiden üçü (AP, YTP ve CKMP) kapatılmış olan DP’nin oy tabanını hedefleyerek siyasal faaliyete girişmişlerdir. DP’ye karşıtlık, seçkincilik, devletçilik ve laiklikle tanımlanan 
CHP; bir kitle partisi girişimi olan TİP ve DP’nin mirası için yarışan üç partidir. 1960 sonrasında kurulan üç yeni partiden birisi, TİP, sol çizgide yer almıştır. Hem sol hem sağ için öncekine nazaran daha geniş bir siyasal faaliyet yelpazesine izin vermiş olması bakımından, yeni anayasa eskisinden çok daha fazla liberaldir. 

Eski Kemalist kalıbın açıkça dışında kalarak ortaya çıkan ilk parti, TİP’dir. Parti Şubat 1961’de bazı sendikacılar tarafından kurulmuştu ama partinin hemen tüm yaşamı boyunca etkin ve sürükleyici kişisi, yazar, hukukçu ve eski öğretim üyesi Mehmet Ali Aybar olacaktır. 

YTP ise 11 Şubat 1961’de Ekrem Alican (Genel Başkan), Prof. Cahit Talas, Prof. Aydın Yalçın, Hikmet Belbez, İrfan Aksu, Raif Aybar, Hasan Kangal, Sırrı Öktem, Dr. Esat Eğilmez, Yüksel Menderes, Dr. Yusuf Azizoğlu, Ali İhsan Çelikkan, Emil Galip Sandalcı, İhsan Hamit Tigrel, Rıfat Özten, Cemal Tarlan, Recai İskenderoğlu, Fahreddin Kerim Gökay, Sadık Perinçek, Hayri Mumcuoğlu tarafından kurulmuştur. DP’nin 1950–1955 döneminde ispat hakkı savaşımı veren ve Hürriyet Partisi’ni kuran liberal kanadının mirasçısı olarak görülmüş ve bu kanadın DP örgütünde gerçek bir ağırlığı yoktur.618 YTP, ekonomik gelişme için özel teşebbüsü ve hızlı sanayileşmeyi öngörmüş, bu hedefe varmak için 
hükümetin liderliğini savunmuş, ancak milletin mali kapasitesiyle üretim verimliliği arasında eskiden olduğundan daha çok denge istemiştir. Din eğitimiyle Türk gençliğine geçmişi konusunda bir fikir verilecektir, ancak temel ilke olarak laiklik benimsemiş ve tüm dinlere özgürlük tanınmıştır. Yabancı sermayenin, hükümet denetimi altında olmak üzere, getirilmesi öngörülmüştür. Toprak köylü arasında dağıtılacak, ancak küçük işletmelerin çokluğunun üretime zarar vermemesi sağlanacaktır. Devlet planlaması ekonominin tümünü denetim 
altında bulundurmayacak, ancak çeşitli unsurlarını koordine ederek uyum sağlayacaktır.619 

Bu partilerden Türkiye’nin gelecek 20 yılına damgasını vuracak AP’nin kurulmasına yönelik girişimler Emekli Genelkurmay Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın öncülüğünde başlamıştır. İlk AP Başkanı, 27 Mayıs’tan sonra Genelkurmay Başkanı olan, 2 Ağustos 1960’taki büyük tasfiye ile emekliye sevk edilen Orgeneral Ragıp Gümüşpala olmuştur. Nasıl DP kurulurken başında Celal Bayar’ın bulunması İnönü için zorunlu bir güvence sayılmışsa, AP kurulurken de başında Gümüşpala’nın bulunması, 

Devlet Başkanı Cemal Gürsel için önemli bir güvence oluşturmuştur.620 

Darbe sonrası siyasi yapılanmada bir general olarak siyası parti liderliğine soyunmuş olan bu ilginç isim Gürsel ile konuşmadan faaliyete geçmeyi düşünmediğinden 1 Şubat 1961 tarihinde Ankara’ya yaptığı bir ziyaret sırasında cumhurbaşkanı ile kısa süreli bir görüşme yapmıştır. 

Bu görüşme sırasında İzmir’de Türkiye Adalet Partisi adı altında bir partinin kurulduğunu ve kendisine başkanlık teklifi yapıldığını Gürsel’e bildirmiştir. Gürsel’in konuya olumlu yaklaştığı izlenimini aldıktan sonra parti genel başkanı olarak göreve başlamıştır.(11 Şubat 1961)621 27 Mayıs’tan duyulan mağduriyet hissi ve bu harekete karşı olanları bir araya getirme isteği AP’nin harcında yer alan en kuvvetli unsurlardandır. Kurucular her şeyden önce DP’nin tabanına seslenmeyi amaç edinmiş bir parti kurma arzusu içindedirler. Partinin ismi DP’lilere layık görülen muameleden duyulan hoşnutsuzluğu ifade etmiş, partinin adaleti aradığını belirtmiştir. AP belki kurucularını da şaşırtan bir biçimde hızla büyümüştür. Kurucular kapatılan DP örgütlerini yeniden harekete geçirerek böyle bir ivmeyi yakalayabilmişlerdir. 

Mehmet Turgut’a göre, başlangıç aşamasında kendilerinin yaptığı, “memleketin her tarafında nüvelenen teşkilatı” birleştirmek ve organize etmekten ibarettir. Örgütlenme aşamasında önemli roller oynayan Sadettin Bilgiç, kendilerine başvuran “mahalli liderlerden” söz ederken aynı olguyu ifade etmektedir. DP’lilere reva görülen muameleden duyulan rahatsızlık yerel liderleri 
bilenmiş bir biçimde yeniden harekete geçiren bir tazyik ortaya çıkarmıştır. 

Tam da bu noktada, AP’nin sıkıntıları başlamıştır. Parti DP tabanına, partinin devamı olduğu savını iletmeye gayret ederken, böyle bir duruma izin vermeyeceklerini her fırsatta dile getiren MBK ve ordu içindeki irili ufaklı örgütlenmelerin tepkisinden de korunmaya çalışmıştır. 

CHP sempatizanı bürokrasi ve güvenlik güçleri çeşitli engellemelerle Parti’nin güçlenmesini önleme gayreti içindedirler. Öte yandan AP, askeri rejim tarafından desteklenen ve DP tabanına oynayan YTP’nin rekabetini de hissetmiştir. Kısaca 1965’e kadar AP’nin temel kaygısı meşruiyetini 27 Mayısçı cepheye kabul ettirebilmek olmuştur.622 

Parti idari mekanizmasının kompozisyonu da oldukça farklı güçlerin birleşmesiyle oluşmuştur. Kuruluş esnasında parti üyeliği için sağlanan kolaylıklar çeşitli görüşlerin bir araya gelmesine ve hiziplerin rahatça oluşabilmesine imkan sağlamıştır.623 

AP’nin kurucular listesinde ismi görünenler Ragıp Gümüşpala (Emekli Orgeneral), Tahsin Demiray (yayımcı), Şinasi Osma (Emekli Kurmay Albay), İhsan Önal (tıp doktoru), Ethem Menemencioğlu (Prof. Dr.), Mehmet Yorgancıoğlu (tüccar), Muhtar Yazır (iktisatçı), Necmi Ökten (Emekli General), Cevdet Perin (Doç. Dr.- yazar), Emin Acar (avukat), Kamuran Evliyaoglu’dur (gazeteci). Görüldüğü gibi kurucular arasında Gümüşpala dışında kamuoyunda tanınan, siyasette tecrübeli isimler yer almamıştır. 

Kuruluş aşamasında sürükleyici bir ismi öne çıkarmak da doğru olmaz. Beklenebileceği gibi anılarını yazmış olanlar (örneğin Mehmet Yorgancıoğlu ve Sadettin Bilgiç) kendi rollerini öne çıkarma temayülündedirler. Ali Fuat Başgil ise Tahsin Demiray ve Muhtar Yazır gruplarının katkısını vurgulamaktadır. AP’nin kuruluş ve gelişme sürecinde bir kişinin değil de kolektif liderliğin öne çıktığını söylemek herhalde yanlış olmasa gerektir. AP bir “kurucular veya sunucular partisi” olmamıştır.624 

Tahmin edilebilir sebeplerle kurucuların önemli bir kesiminin DP’nin üst kadrosu ile ilişki içinde olmayanlardan seçildiği görülmektedir. Ancak yine de geçmişte DP’de aktif görevler almış olanlar ile bu insanların çok yakınında bulunmuş olanlar da vardı. Mesela Mehmet Yorgancıoğlu, Yassıada’da hapsedilmiş bulunan bir DP milletvekili iken, Cevdet Perin ve Kamuran Evliyaoğlu DP yerel teşkilatlarında görev almış kişilerdir. Kamuran Evliyaoğlu, DP Gençlik Kolları başkanlığı ve milletvekilliği de yapmıştır. Tahsin Demiray ve Ethem 
Menemencioğlu, 1952’de kurulup, 1958’de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ile birleşen Türkiye Köylü Partisi kökenlidirler. 

Nihayet, DP ile bağlantıları olmadığı halde, siyasi bağlılıkların henüz kristalleşemediği geçiş ortamında yeni kurulan siyasi düzende yer almak isteyenlerle, MBK idaresinin kendilerini emekli etmelerine tepki gösteren subaylar da partide yer almışlardır. Mesela kuruculardan Ragıp Gümüşpala’dan başka, Şinasi Osma ve Necmi Ökten, 27 Mayıs sonrasında emekliye 
sevk edilen askerler arasındadırlar. 27 Mayıs darbesi ve MBK’ya karşı duyulan tepki ortak paydası dışında, AP’nin kurucu kadrosu ve üst kademesinin esaslı bir uyuma sahip bir ekip olmadığı açıktır.625 

Görüldüğü üzere AP teşkilatı, farklı politik geçmişe sahip üyelerden oluşmuştur. Birinci grup, özellikle politikaya yeni girenlerdendir. 1960’tan sonra emekli olan ordu mensupları ve üst düzey eski bürokratlar bu grubun içindedirler. 

Parti İdare Kurullarının kompozisyonunda görülen ikinci grup ise kapatılan DP’nin eski milletvekillerinden oluşmuştur. Eski DP’lilerin parti politikasına etkileri oldukça önemlidir. Özellikle çok kısa bir süre içinde AP’nin örgütlenebilmesinde büyük yararları olmuştur. AP, DP’nin kırsal kesimdeki örgüt merkezlerini reformize ederek yeniden oluşturması sonucu istemeden de olsa “Miras Partisi” konumuna girmiştir. 

Sadettin Bilgiç ile birlikte Gökhan Evliyaoğlu, Osman Turan, Cahit Okurer, Mehmet Turgut, Fethi Tevetoğlu, Faruk Sükan ve Cevat Önder AP içinde aktif olmuş kişilerdir. Diğer taraftan, bu kişiler zaten 1960’ların başında çeşitli muhafazakâr ve milliyetçi organizasyonlarda aktif roller almışlardır. Parti içinde de bu yaklaşımlarını devam ettirmişlerdir. 

Özetle, DP’liler AP içinde Demokrat Parti ruhunu yaşatmak ve DP politikasını yeniden hayata geçirmek isterken, muhafazakâr-milliyetçi kanat mensupları ise muhafazakâr ve milliyetçi eğilimlerini parti içinde kabul ettirme mücadelesine başlamışlardır. Bu arada, politikaya yeni girenler ise farklı siyasi fikirlere sahip olmalarından dolayı henüz bir birlik oluşturamamışlardır. 

BÖLÜM DİPNOTLARI;

616 Hale, “Türkiye’de Ordu…”, s. 124. 
617 Filiz Demirci Güler, Türkiye’nin Yakın Siyasetinde Örnek Bir Olay: Adalet Partisi, Ankara, TODAİE Yayınları, 2003, s. 30–31. 
618 Eroğul, “Çok Partili…”, s. 137. 
619 Güler, a.g.e., s. 31. 
620 Eroğul, “Çok Partili…”, s. 138. 
621 İsmet Bozdağ, Demokrat Parti ve Ötekiler, İstanbul, Kervan Yayınları, 1975, s. 71. 
622 Tanel Demirel, Adalet Partisi İdeoloji ve Politika, İstanbul, İletişim Yayınları, 2004, s. 28–29. 
623 Bektaş, a.g.e., s. 150. 
624 Bozdağ, a.g.e., s. 72-73. 
625 Demirel, a.g.e., s. 29. 


***


***