Hikmet YAVAŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hikmet YAVAŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2017 Cuma

EY CEHENNEM ZEBANİLERİ, PATRİOTLAR TÜRKİYE’NİN BAŞINDA PATLAYACAK;


EY CEHENNEM ZEBANİLERİ, PATRİOTLAR TÜRKİYE’NİN BAŞINDA PATLAYACAK;

Amerika Birleşik Devletleri; ülkesine karşı nükleer balistik füzelerle yapılacak bir saldırıya karşı korunmak amacıyla; “Füze Kalkanı” adı verilen bir hava
savunma sistemi geliştirdi.

Amerika’nın teklifi üzerine; Nisan 2009 tarihinde, NATO uzmanlar grubu toplanarak, NATO için yeni bir “Stratejik Konsept” taslağı hazırladı.
Bu taslak, 19-20 Kasım 2010 tarihlerinde, Lizbon’da yapılan Devlet ve Hükümet Başkanları toplantısında “NATO’nun Yeni Stratejik Konsepti” olarak
kabul edildi ve onaylandı.

Bu konsepte göre; Amerika’nın geliştirdiği “füze Kalkanı” adı verilen, balistik füze savunma sisteminin NATO çapında genişletilmesine karar verildi.
Şimdi, aşağıdaki haritaya dikkatle bakın. Bu harita, Amerikan icadı “Füze Kalkanı projesinin” Türkiye ile ilgili bölümünü göstermektedir.
Projenin, Türkiye ile ilgili bölümüne, dikkat ettiyseniz:

1. Atılan düşman füzelerini, ilk görecek radar; Malatya Kürecik’ekonuşlandırıldı.

2. Düşman saldırılarını havada önleyip tahrip edecek füzeler; Romanya ve Polonya’ya yerleştirildi.
3. Sistemin komuta kontrolü ise; Almanya’da Raimstein’deki 
AmerikanÜssünde bulunmaktadır.

Rusya ve İran; Bu sistemin kendilerini tehdit ettiğini ve bir gerginlik durumunda, önleyici bir tedbir olarak Malatya Kürecik’deki radarı vuracaklarını açıkça ilan ettiler. Böylece Türkiye, birden bire nükleer hedef haline geldi.

Türk Hükümeti ise; Füze kalkanının bu bölümünün komşularını hedef almadığını, Türkiye’nin hava savunma sistemini güçlendirmek içinkurulduğunu iddia etti.



Oysaki, söz konusu konsept belgesinin 6ncı sayfasında (The New Mission of Missile Defence) başlığı altında “ Füze Savunmasının Yeni Görevi”:
“İran’dan gelecek olası bir füze saldırısı tehdidine karşı savunmak” olarak, açıkça belirtiliyor. Yani, belgedeki İngilizce cümle, aynen; “Defending against
the threat of a possible ballistic missile attack from Iran…” şeklinde kayda geçmiş olup, bütün dünyanın gözü önünde açıkça duruyor.
Bu sistemin özellikle İran’a karşı kurulduğunu, İran dâhil bütün dünya biliyor.

Ama Türk Halkına, resmen ve alenen yalan söyleniyor. Peki, ama söz konusu füze kalkanı; İran’dan atılacak balistik füzelere karşı Türkiye’yi koruyabilir mi?
Lütfen, yukarıdaki haritaya dönüp tekrar bakın. Hiç hesap kitap bilmeyen birisi bile; Türkiye’nin burnunun dibindeki İran’ın fırlatacağı füzeleri,
Almanya’daki Amerikan Üssünde karar verilip, Romanya ve Polonya’dan atacağın füzelerle önleyerek, Türk topraklarının korunamayacağını tahmin
edebilir.

Eğer Hükümet olarak, bunları bilmiyorsanız; hiç olmazsa bu konuda yapılmış olan analizleri açıp okuyun. Örneğin; Ulusal Strateji Merkezi, USAMER
İstanbul Başkanı Sayın Haluk DURAL “ABD-NATO Avrupa Füze Kalkanı ve İhanet Hançeri Kürecik Radarı” başlıklı analizinde, bu sistemin tüm teknik
özellikleri dâhil her şeyi açıklamış.

Eğer, kendi vatandaşınıza inanmıyorsanız, Amerikan ve NATO kaynaklarındaki belgeleri araştırıp inceleyiniz. 

Örneğin; yabancı kaynaklardan alınan aşağıdaki haritaya dikkatle bakın:

1. İran’ın fırlattığı bir balistik füzeyi, Malatya Kürecik’deki radar tespit ettikten sonra, Akdeniz’e bir Amerikan gemisi getirip, bu gemiden bir füze atsanız bile, İran Füzesini ancak “A” nokrasında önleyebiliyorsunuz.
2. Romanya’dan atılacak füzelerle, İran Füzesini “B” noktasında önleyebiliyorsunuz.
3. Polonya’dan atılacak füzeyle ise, İran füzesini “C” noktasında önleyebiliyor sunuz.

Açıkça görüldüğü gibi, söz konusu füze kalkanı; Türkiye’yi korumuyor. Avrupa’yı koruyor. En iyi ihtimalle, atılan füzeler hep Türkiye’nin tepesinde patlıyor.
İşte size başka bir delil daha sunayım. Lütfen, aşağıdaki haritaya dikkatle bakın.
Bu haritada, İran tarafından balistik füzelerle yapılacak bir saldırı karşısında, Füze kalkanı NATO ayağının koruyabileceği bölgeler açık mavi renkle
boyanarak gösterilmiş.

Allah aşkına bir daha bakın. Bu füze kalkanının koruyabileceği mavi bölge içinde Türkiye var mı? Yok.

Öyleyse, bizi korumayacak olan bu radarı getirip Malatya Kürecik’e koyarak, neden Rusya ve İran’ın hedefi haline geldik?

Şimdi aşağıdaki haritaya da dikkatle bakalım: Kürecik radarını Amerikalılar işletiyor. Bu radarın görüntüleri, Amerika ve NATO kanallarından, anında İsrail’e aktarılabiliyor.

Türk Hükümeti ve NATO makamları; “Evet, teknik olarak böyle bir imkân var,
ama İsrail’e bilgi aktarmayacağız” diyorlar. Sanki bugüne kadar verilen sözler tutulmuş gibi, Türk Milletini aptal yerine koyuyorlar.

Böylece, İran tarafından İsrail’e yönelik olarak yapılacak füze saldırılarını İsrail, elindeki füzelerle (kendi topraklarına ulaşmadan) Irak, Suriye veya en geç Ürdün toprakları üzerinde önleyebiliyor. Çünkü Önleyici füze sistemleri kendi ellerinde, tetik kendi ellerinde ve kendileri karar veriyor.

Şimdi, aklımızı başımıza toplayıp, ortaya çıkan tabloyu şöyle bir hatırlayalım:

1. Malatya Kürecik’e konan Füze Kalkanı radarı; Türkiye’yi, Rusya ve İran’ın hedefi haline getiriyor.
2. NATO’nun füze kalkanı; NATO üyesi olan Türkiye’yi kapsamıyor ve korumuyor.
3. Ama Kürecik radarı, İsrail’in güvenliği için hayati derecede önemli katkı sağlıyor.
4. Bir taraftan İsrail’e esip üfürenler, diğer taraftan İsrail’e kalkan oluyor.

Bu noktada, siyasal iktidarın her yaptığını alkışlayan güce tapan uşakları; “İyi ya, Hükümetimiz NATO’dan Patriot Füze Bataryaları istedi. Tıpkı İsrail gibi,
bizim de elimizde füzeler olacak. Böylece, biz de Füze kalkanının şemsiyesi altına gireceğiz” diyebilirler.

Ey görmeyen, duymayan, anlamayan veya anlamak istemeyen gafiller,Suriye’den gelebilecek tehide karşı tedbir alıyoruz maskesi arkasına gizlenen Patriotlar:

1. Amerika ve İsrail tarafından İran’a karşı yapılacak bir saldırının ön hazırlığıdır.

2. Bu savaş esnasında; İran tarafından İsrail’e atılacak füzelerin bir kısmını, Türkiye’deki Patriotları sayesinde düşürerek, İsrail’in güvenliğini garantiye  almaktır.

3. Irak’ın Şii Başbakanı Nuri El Maliki’nin, kanlı bıçaklı olduğu Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimine saldırma ihtimaline karşı, Kürt bölgesini Füze
şemsiyesi altına alarak korumaktır.

4. Suriye sınırına yerleştirilecek 80 kilometre menzilli Patriotlar sayesinde, aşağıdaki haritada görüldüğü gibi, (zamanında, tıpkı Turgut Özal’ın Irak’ta yaptığı şekilde) çaktırmadan uçuşa yasak bölge oluşturup, Suriye’de de yeni bir Kürt devleti oluşturmaktır.

Barzani’nin Harp Akademisinde yetiştirdiği binlerce Suriyeli peşmergeleri, silahlarıyla birlikte, haritada belirtilen ve sınırımıza bitişik olan bölgeye
gönderdiğini ve yeni bir Kürt devleti oluşturulmaya çalıştığını görmüyor musunuz?

5. Ayrıca:

a. NATO tarafından gönderilecek Patriotların devamlı olarak kalmayacaklarını ve amaçlarına ulaşınca çekip gideceklerini veya buyurun bunları size satalım diyebileceklerini,

b. Bu silahların tetiklerinin, silahı kullanan yabancıların elinde olduğunu,

c. Silahların komuta kontrolünün, Almanya’daki Amerikan Üssünden yapılacağını,

d. Amerikan ve İsrail politikaları doğrultusunda, Türkiye’nin kanlı bir savaşın içine çekilebileceğini,

e. Bu karışıklıktan istifade ederek PKK’nın daha da palazlanacağını, etnik ve mezhepsel ayrışmaların daha da derinleşeceğini,

f. Arap ülkelerinde yapıldığı gibi, dış destekli iç çatışmaların körüklenerek, ülkemizin bölünüp parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğimizi görmüyor musunuz?

Bütün bunları unutmamak için, bir kenara yazın. Birer birer gerçekleştiğini görürseniz hiç şaşırmayın. Çünkü görünen köy kılavuz istemez.
Cehennem zebanileriyle yola çıkanların gidecekleri yer bellidir. Bütün bunları bilerek ve isteyerek yapmak; resmen ve alenen vatan hainliğidir. Türk
Milletini arkasından hançerlemektir. Ey millet; stratejik derinlik, stratejik bataklığa dönüştü. Boğuluyoruz. Farkında mıyız?

Selam ve Saygılarımla…

Hikmet YAVAŞ (İZMİR)
hikmeyyavas@gmail.com

NOT: 
1. Bu yazı, Sayın Milletvekillerine de gönderilmiştir.
2. Ülkemizi ilgilendiren çeşitli konulardaki görüş ve analizleri okumak ve katkıda bulunmak isteyenler, Aşağıdaki linkten ulaşabilirler:

http://hikmetyavas.wordpress.com/


23 Aralık 2015 Çarşamba

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN




BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN


Eğer bir ülkede yargıç ve savcılar, adalet yerine zulüm dağıtıyorsa; o ülkede hak, hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi bitmiştir.

Eğer bir ülkede insanlar bu zulüm karşısında susup siniyor ve demokratik tepkilerini gösteremiyorsa; o insanlar bu zulmü, haksızlığı, hukuksuzluğu ve adaletsizliği kanıksamış demektir.

Maalesef ülkemiz, zalimin zulmü karşısında susan vefasız ve korkaklar ile demokratik tepkilerini susup sinmeden ortaya koyabilen cesurların karışımından oluşmaktadır.

Şimdi, aşağıdaki resme dikkatle bakın:


Bu resim, şike davasına karşı demokratik tepkilerini ortaya koyan binlerce taraftarların resmidir. Ortalığı kırıp dökmeden, yakıp yıkmadan, medenice gösterilen bu demokratik tepki, siyasal iktidar ile futbol kulüplerini ele geçirmek için kirli tezgâhlar kuran cemaati endişelendirmiştir. Siyasal iktidar, acele kanun değişikliği yapmış ve yargıçlarımız da tutukluların tahliyesini sağlamıştır.

Şimdi aşağıdaki resme de dikkatle bakın:



Bu resim, basın meslek örgütlerinin; gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalara karşı protestolarını göstermektedir. Bu gibi demokratik tepkiler de etkisini göstermeye başlamış ve bir kısım gazeteciler tahliye edilmiştir.

Şimdi de aşağıdaki resme bakın:



Bu resim; eğitim sistemindeki haksızlıklara karşı çıktığı için gözaltına alınan ve tutuklanan öğrencilere karşı yapılan zulmü protesto eden öğrencileri göstermektedir. Az veya çok, bu protestolar da ses getirmiştir.

Şimdi de aşağıdaki resme bakın:




Bu resim de; tutuklu bulunan Cüppeli Ahmet Hocanın yargılandığı mahkeme önünde toplanan ve hocalarını destekleyen binlerce müritlerinin resmidir.

Şimdi de aşağıdaki ibret belgesi resme bakın:



Bu resim; BALYOZ davasında tutuklu bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları hakkındaki kararın verildiği gün, duruşma salonu önünde çekilmiştir.
Bu resim, sahte oldukları yerli ve yabancı 6 adet bilim kuruluşu tarafından ispat edilen CD’lere ve pek çok hukuk ihlaline rağmen, en ağır cezalara çarptırılan askerlerin, canlarını ortaya koyarak terörle mücadele etmiş madalyalı kahramanların yalnızlığının ve onlara reva görülen vefasızlığın
belgesidir. Dikkat edin, tutuklu yakınlarından başka, ortalıkta kimsecikler yoktur.
Zalimlerin elindeki balyoz darbesi değil, işte bu yalnızlık, vefasızlık ve gönül yarası daha çok acıtmıştır.

Şimdi de aşağıdaki resme bakın:



Bu resim; Habur sınır kapısından giren teröristlerin, zafer kazanmış kahramanlar gibi, davul ve zurnayla karşılanışını göstermektedir.
Siyasal iktidar, Türk hukuk sisteminde yeri olmayan bir seyyar mahkemeyi, bu eli kanlı teröristlerin ayağına göndermiştir. Sözde bağımsız savcı ve yargıçlarımız da; “Türk askerine silah çekmekten ve şehit etmekten pişman olmadıklarını” açıkça belirten teröristleri, etkin pişmanlık yasasından yararlandırarak serbest bırakmışlardır.

Şimdi de aşağıdaki resme bakın:



Bu resimler de; 20’şer yıla varan çeşitli cezalara layık görülen, 330 civarındaki Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu muvazzaf ve emekli askeri simgelemektedir. İşte pişman olmayan teröristleri bir tek gün içeriye tıkmayan ve buna karşılık teröristlerle mücadele etmiş madalyalı kahramanları 20 yıl Silivri zindanlarına tıkan hukuk sistemi budur.

Bu zulüm karşısında bakın kimler sevinçten kına yakacak:

1. Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yok etmek isteyen bölücüler,
2. Bölücülerin tetikçiliğini yapan, bebek katili PKK’lılar,
3. Bölücülerin ve PKK’lıların değirmenine su taşıyan numaracı cumhuriyetçiler,
4. Türk Ordusunu “imamın ordusuna” dönüştürmek isteyen ve Hıristiyanlıkla uyumlu bir din yaratmaya çalışan “Ilımlı İslamcılar”,
5. Bunların borazanlığını yapan ve:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne karşı, bugüne kadar ortaya çıkartılmış en ciddi tehdidin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinden geldiğini gösteriyor… Türkiye'nin birliğini, halkın hukukunu, devletin bekasını koruyabilmek için bu " Kurumsal yapı " ya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım… Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var…” diyenler,

“Benim gibi intikam duyguları ile son 15 yılı geçirenlerin yüreği soğusun. Ben intikam istiyorum. Hem de en şiddetlisini” ve “ Bana sorarsanız ben onlar için 'İdam yerine' eskiden olduğu gibi 'yağlı kazıklara oturtularak' cezalandırılması taraftarıyım” diyenler,

6. Müslüman dünyasına karşı yeni bir haçlı seferi başlattıklarını ilan edenlerin plan ve projelerine ortaklık edenler, sevinçlerinden kına yakacaklardır.
Bunları, köşe yazılarından ve dolap beygiri gibi televizyon ekranlarını dolaşıp, zevkten salyaları akarak verilen cezaları savunmalarından ve yapılan hukuk ihlallerine gözlerini kapamalarından tanıyacaksınız.

Zalimin zulmü karşısında sinip sessiz kalmadan Demokratik tepkisini gösterebilenlere benden selam ve saygılar olsun.

Hikmet YAVAŞ (İZMİR)

hikmetyavas@gmail.com
Not: Ülkemizin sorunlarıyla ilgili bilgi, belge, yorum ve analizlere ulaşmak için 

http://hikmetyavas.wordpress.com/ adresini tıklamaları önerilir.