Güneydoğu Anadolu’da etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Güneydoğu Anadolu’da etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Haziran 2016 Salı

Güneydoğu Anadolu’da Son Durumun Fotoğrafı


Güneydoğu Anadolu’da Son Durumun Fotoğrafı



Yazar: Ümit Özdağ
19 EYLÜL 2015 CUMARTESİ


Bugün size Güneydoğu Anadolu’da son durumun bir fotoğrafını vereceğim. 

    PKK ayaklanma çağrısını resmen 15 Temmuz tarihlerinde yaptı. O günden bugüne PKK ayaklanma için gereken toplumsal desteği harekete geçirmeye çalışıyor. Bunun için yoğun bir politik telkin, baskı ve tahrik karışımı politika izleniyor. Halkı devlet ile karşı karşıya getirecek model arayışları içinde örgüt. Bu arayışlar içinde etnik kavgayı tahrik ederek, Türkleri Kürtlere karşı kışkırtarak, halkı devlet güçlerine karşı ayaklanmaya dahil etme çalışmaları var.  Ancak PKK’ya destek veren milis diye adlandırılan kesimlerde bile bir çekingenlik gözleniyor. 6-7 Ekim’deki kitlesel sokağa dökülme bu kez gerçekleşmedi. PKK, 3 yıldan bu yana önü tamamen açılmış olmasına ve bölgede her türlü çalışmayı rahatlıkla yapabilmesine rağmen bugüne değin istediği sonucu alamadı. 6-7 Ekim’de gerçekleştirdiği ayaklanma provası ve “ Kobani ”  deneyimini Türkiye’ye taşıyamadı. Ayrıca sempatizanlar ayaklanmanın ne anlama geldiğini ve gerçekleşmesi durumunda alınacak karşı önlemlerin ne kadar ezici olabileceğini hissediyor. Cizre, PKK için önemli bir ders oldu.

PKK’nın ilk aşamada istediği başarıyı elde edememesinin nedeni, AKP’nin uyumasına rağmen Türk Ordu/Jandarma ve polisin uyanık olmasıydı. 6-7 Ekim, güvenlik güçleri için çok büyük bir ders oldu. 6-7  Ekim’e hazırlıksız yakalanan polis, çok iyi bir hazırlık yaptı. Kritik ilçe ve illere terör konusunda deneyimli ve atak polis müdürleri yollandı. Açılım döneminde istihbarat paylaşmayan MİT, istihbarat paylaşımına başladı. AKP ise panik içinde. Davutoğlu; vali, jandarma ve emniyet ile yaptığı toplantıda “Size  ne zaman operasyon yapmayın dedik ki?” diye sormak zorunda kaldı. O toplantıda valiler susmak zorunda kaldı ancak Davutoğlu’na Erdoğan cevap verdi. Hem de televizyonda valilere operasyon yapmayın dediklerini açıkladı. Tabii bir de Genelkurmay Başkanlığı’nda Mayıs 2013-Haziran 2015 tarihleri arasında valilerin reddettiği 220’nin üzerinde askerin operasyon izin talebi ve gerekçeleri arşivlenmiş durumda.  (Şimdi mülki amirler “aslında jandarma da operasyon yapmak istemiyordu”  şeklinde ifadelerde bulunuyorlar. Hiç işe yaramaz. PKK tahrik olmasın diye kalekol inşaatını durduran valiler oldu.) Başbakanlık son gelişmelere rağmen “Açılım devam edecek” zihniyeti ile askerin bazı taleplerine sözlü olarak “hayır” diyor. Asker bunun üzerine “yazılı hayır” belgesi isteyince gelen belge de “evet” yazdığını gördü. 3 ay öncesine kadar güvenlikle ilgili İl Koordinasyon Toplantılarını yapmayan, ayak sürüyen, asker çok bastırırsa “yetki bende kardeşim” diyen valiler, artık bu toplantıları yapıyor ve alınan kararlar uygulanıyor.

Bütün bu gelişmelere rağmen Güneydoğu Anadolu’da durum olağanüstü bir tehdit oluşturuyor. Durumun ne kadar vahim olduğunu, Erdoğan’ın “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik döneminden geçiyoruz” ve Davutoğlu’nun “Türkiye beka sorunu ile karşı karşıya” açıklamaları gösteriyor. Gerçekten de bugün PKK terör örgütü birçok yerleşim yerinde etkinliğini ve kontrolünü sürdürüyor. Örneğin, Şırnak şehir merkezinin önemli bir kısmı PKK denetiminde. Kırsalda da PKK varlığı hala etkili.

AKP, askeri birliklerin bütün kapasiteleri ile müdahalesini önlüyor. Polis özel harekat  büyük bir özveri ile çalışmasına rağmen sayıları, malzemeleri yetersiz ve çok genç deneyimsiz personelden oluşuyor. Şırnak Valiliği’nin araç-gereç  talep listesi ve ek personel talebi bu açığı gösteriyor. (Bu konuda bir belgeyi Sözcü’de Emin Çölaşan yayınladı.) Deneyimli yerli gözlemciler, “ Hocam böyle olmayacak, askerin müdahalesi şart ” diyorlar. Ancak bu olumsuzluklara rağmen polis özel harekat hızla meskun mahal çatışması konusunda deneyim kazanıyor.  Cizre bu anlamda PKK için ders olurken, polis özel harekat için de çok öğretici oldu. 

PKK, Cizre’yi ayaklanmanın en önemli merkezlerinden birisi olarak görüyor. AKP’nin PKK’nın önünü açması, kendi ifadeleri ile “ Açılım devam etsin diye görmemezlikten gelmesi Sayesinde PKK, Cizre’yi bir şehir savaşı için hazırladı. PKK’nın çok ağır bir darbe almış olduğu kendi televizyonlarına bağlanarak ağlamalarından anlaşılıyor. Çatışmalar sırasında polisin araç-gereç eksiklerini jandarma karşıladı. Bombalar ile desteklenmiş bazı barikatların havaya uçurulmasında tanklar uzaktan nokta atışı yaparak sonuç aldılar.  8 gün süren çatışmalarda sokağa çıkma yasağı bir zorunluluktu. Bundan sonra benzer bir olay gerçekleştiğinde Emniyet Genel Müdürlüğü halkla ilişkilere ve psikolojik harekata daha fazla önem vermesi gerektiğini anladı.

Bölgeye toplumsal psikoloji konusunda uzman psikiyatrist ve psikologlar yollanmalı. Bu uzmanlar hem polislere psikolojik destek vermeli hem de halka. Çatışmalar sürerken, halkla iletişim kurulmalı. Ekmek, ilaç, oyuncak dağıtılmalı. Olumlu bir iletişim dili oluşturulmalı. Halk devlet güçlerinin geri dönmesini istiyor ancak bireysel hatalar devleti zan altında bırakabiliyor. Polis sadece çatışma bölgesindeki halkla değil, Türk kamuoyu ile de çatışma sırasında stratejik iletişim kurmalı ve çatışmalar sırasında halka verilen destek doğru bir dille iletilmeli.

Çatışmaların ekseni şehirlere kayınca şehit polis sayısında dramatik bir artış oldu. 1984-2015 arasında bütün güvenlik görevlileri içinde polisin şehit oranı % 5 civarındaydı. Temmuz 2015’den bu yana ise % 40’ı aştı ve yükseliyor. Bu arada asker-polis kayıplarında El yapımı patlayıcı ile kayıp oranında büyük artış var.  Son üç senede PKK asker ve polisin geçiş güzergahları ile ilgili olağanüstü bilgi topladı. Mümkün olan güzergahların altına uyuyan bombalar yerleştirildi. Bu konuda belediyeler ile işbirliği yapıldı. PKK bombayı yerleştirdi, belediye asfaltladı. Cem Küçük, şöyle söylüyor: “O zaman iyi niyetten dostluk, barış, kardeşlik oluyor diye bunlar bir miktar görülmedi yoksa yani bunlar devletin bilgisi dahilinde idi.” Şimdi AKP’nin “iyi niyetinin” bedelini asker ve polislerimiz parçalanarak ödüyorlar. Bu arada şunu söyleyeyim. 100’lerce uyuyan bomba bulundu ve patlatıldı. Tabii bütün EYP’ler uyuyan bomba değil. Birçoğu da saldırıdan kısa bir süre önce yerleştiriliyor.

PKK’nın yeni  bir saldırı şekli de intihar bombacıları. Kandil son durumdan memnun olmadığını teröristlere iletiyor.

Terör örgütü bugünlerde “tahkim edilmiş ve 3. tarafın gözetiminde ateşkes” talep ediyor. Erdoğan’dan da “neden olmasın” şeklinde açıklamalar gelmeye başladı. Şimdi PKK ile “ateşkes yapmak” Türkiye’nin yenildiğinin ilan edilmesidir. Üstelik daha 3 gün önce PKK’lılar Türkiye’yi terk edene ve silahlarını gömene kadar bu mücadele sürecek diyen Erdoğan, Van’da şehitlerin cenazesinde ağlayarak yemin eden Davutoğlu, şimdi PKK’nın önerdiği bir ateşkesi nasıl kabul eder; şehitlere, gazilere ve Türk Milleti’ne nasıl izah ederler? Ancak AKP’den her şey beklenebilir. 

Türkiye’nin PKK tehdidini tasfiye etmediği sürece barışa ve sürdürülebilir bir kalkınma sürecine girmesi mümkün değildir. PKK tutarlı, kararlı, deneyimli bir kadronun geliştirdiği bir anti terörizm stratejisi ile aşılabilecek bir tehdittir. Türkiye bunu yapabilecek güce sahiptir. MHP, Türkiye’nin gücünü kullanabilecek bilgi ve kararlılığa sahiptir. MHP, bu seçimlerde Türk Milleti’ne PKK’yı aşmak, ezmek, yenmek için yapılması gerekenleri anlatacaktır.




..