Doç.Dr.Sait Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doç.Dr.Sait Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2017 Cumartesi

Astana Süreci’nin Gerçek Yüzü..


Astana Süreci’nin Gerçek Yüzü.. 



Doç.Dr.Sait Yılmaz 

Son iki aydır, Suriye ve Astana Süreci ile ilgili söylediklerimiz bir bir ortaya 
çıkıyor. Öncelikle Türkiye’nin Suriye’de artık bağımsız bir aktör olmadığını, ara 
bölgede Rusya’nın vekilli savaşını yaptığını söylemiştik. Gelinen aşama Türkiye’nin düştüğü bataklıktan daha fazla zayiat vermeden dönmesinin bile başarı olacağını gösteriyor. Yapılan harekât sonucunda IŞİD’tan temizlenen bölge, Esat’a büyük bir iyilik olarak terk edilecek. Patlayan IŞİD bombaları ve verilen şehitler de son 15 yıldır uygulanan yanlış politikalardan birinin sonucu olarak tarihe geçecek. Söylediğimiz diğer bir önemli konu Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının sanıldığı gibi olumlu olmadığı, tamamen Rus çıkarları çerçevesinde yürüdüğü idi. Şimdi Moskova’nın Suriye ile sekiz maddelik planı da deşifre oldu ve YPG/PKK ile ilgili özerklik içeren maddeler bu işe çok önceden zaten karar verildiğini gösteriyor. ABD de zaten PYD’ye Sesinizi Çıkarmayın, bekleyin ” demişti, onlar da öyle yaptı. Şimdi de Moskova’ya özel 
davet aldılar. Türk medyasında son yıllarda tek doğru haber günün tarihi oldu. Türk medyasını ile dünya gündemini takip etmek, bırakın bilgilendirmeyi size doğru bildiğinizi unutturuyor. Astana süreci ile ilgili gelişmeler de öyle. 

 Astana Süreci ve sonrası.. 

Astana yeni bir süreç değil, muhalifler daha önce 2015 yılında orada iki defa 
buluştular. Hatta İran ve Rusya’nın Esat’a yakınlığı nedeni ile Nazarbayev’den 
hamilik istediler. O zaman sahada muhaliflerin ana lojistik üssü olan Türkiye masada yoktu. Bugün Suriye’deki muhalifler Türkiye olmasa işlerin daha iyi yürüyeceğini düşünüyorlar. Astana aslında teknik düzeyde bir süreç ve bugün başarılı olmasının iki ana nedeni var. İlki daha önce ABD desteğinde Cenevre’de sağlanan ve yürümeyen ateşkesin tutmuş gibi gözükmesi. İkincisi ise muhaliflerin masayı bu sefer terk etmemiş olmaları. Buna Türkiye ve Suriye’nin aynı masaya oturmuş olmasını da ilave edebiliriz. Rusya, hemen Astana Süreci’ni ve ateşkesi BM Güvenlik Konseyi’ne götürerek ABD’ye de onaylatmış oldu. Zaten Astana Süreci de BM özel temsilcisi Mistura’nın inisiyatifin de yürütüldü. Görüşmelerde muhalifler ve Esat’ın temsilcisi farklı odalarda oturdular; Rusya, Türkiye ve İran’ın temsilcileri ise bu iki oda arasında mekik dokudu. Üç ülke bir bildiri yazalım dediler ama muhalifler “imzalamayız” 
deyince, ortak açıklama ile yetindiler. Ortak açıklamada şunlar yer aldı; 

- Suriye’de ateşkesin izlenmesi için bir komite oluşturulması, 

 - Ateşkesin devamı için üç ülkenin garantör olması ve 

- İnsani yardımın önünün açılması yer aldı. 

Başarı olarak ateşkesin devam etmesi gösteriliyor ama aslında ihlaller devam 
ediyor. Astana’ya çağrılmayan Suudi Arabistan ve Katar, kendine bağlı gruplara 
ateşkesi ihlal edin talimatı verdi. Astana’da Türkiye’nin muhalif gruplar üzerindeki etkisinin söndüğü bir kez daha ortaya çıktı. Muhalifler artık Türkiye’nin Esat’a destek olduğunu ve rejime güç kazandırdığını düşünüyor. Bu yüzden, “Masada ABD, Suudi Arabistan ve Katar da olsun, bizim hamimiz onlar olsun” diyorlar. İşin aslı Suriye’de Esat rejimi ile birlikte ve ona muhalif silahlı çatışma içine giren 56 ayrı grup var ve bunlar yaklaşık 11 farklı ülkenin çıkarlarını temsil ediyorlar. Suriye’deki muhalefeti yeknesak bir grup gibi kabul etmek ya da bu gruplardan (terörist kabul edilen IŞİD ve El Nusra gibi gruplar olmasa da) ortak bir karar çıkarmak asla mümkün değil. 

Aşağıdaki Tablo’da Suriye’de kim kimi destekliyor özetlemeye çalıştım. 




Tablo: Suriye’de Ülke Hesapları 

 Rusya gelinen süreçte Esat’a güç verdi ve toprak kazanımlarını konsolide etti. 
Diğer yandan kafasına göre hareket eden Türkiye’yi ehlileştirdi ve İran’a karşı denge unsuru olarak da kullanıyor. Rusya Federasyonu, altı ay önce yanına çektiği Türkiye ile birlikte ortak hava operasyonlarına da başladı. Ara bölgede yapılan Fırat Kalkanı harekâtı sonuç itibarı ile Esat’ın işine yarıyor. Oluşan Rusya-İran-Türkiye ekseni 30 

Aralık’ta Ateşkes ilan etti, 20 Ocak’ta da Astana Toplantısı’nı gerçekleştirdi. 

Moskova’nın Suriye Planı.. 

 Astana toplantısını yapan Rusya, İran ve Türkiye’nin nüfuz ettiği topraklar 
Suriye’nin ancak %50’sini temsil ediyor. Diğer %50’si yani PYD ve IŞİD’in 
kontrolünde olan topraklar masada yoktu. Şimdi Rusya, diğer %50’si için de inisiyatif alıyor. Ve kamuoyuna Moskova’nın planı sızdırıldı. Suriye Anayasası Taslağı diye sunulan bu planda bakın neler var; 

- Mevcut Suriye Anayasasının 1. maddesi, ülkenin adından “Arap” kelimesi 
çıkarılarak, ülkenin adı “Suriye Cumhuriyeti” olarak değiştiriliyor. Yani etnik kimlik çoklu hale getiriliyor. Oyun, Türkiye’de sürdürülen ile aynı. 

- Gene Anayasanın birinci maddesi, ülkenin üniterliğine vurgu yaparken, 
Kürtlere “özerklik” verilmesini içeriyor. Belgede, idari bölgelerin bölgesel esasa 
dayanarak, kendi dillerini seçme hakkı da tanınıyor. Bu da Kürtçenin özerk bölgede Arapçanın yanı sıra resmi dil olmasının önünü açıyor. 

- Cumhurbaşkanı aynı zamanda genelkurmay başkanı olmayı sürdürse de 
yetkileri, oluşturulacak olan “Bölgeler Meclisi” tarafından kısıtlanacak. Barzani tipi bir Kürt Yönetim Bölgesi’nin kurulacağına dair bir işaret. 


Özetle, taslakta Kürtlere özerklik, Kürtçeye resmi statü tanınırken, Esad’ın 7 yıl 
daha görevde kalması yönünde düzenlemeler yer alıyor. Ama işin aslı Ruslar, Esat’ın kalması için çok ısrarcı olmayacak. Suriye ve Libya’da yeni askeri üsler kuran Ruslar, Esat’ın yerine kendi çıkarlarını koruyacak birini getirerek, Esat’ın gitmesini koz olarak Sünni ülkelere karşı kullanılması söz konusu. Türkiye, plana bir şekilde ikna edilecek ya da kabul etmek zorunda kalacak. YPG/PKK özerk bölgesi için, Türkiye’ye “ Bakın Rusya’da da özerk bölgeler var ama biz bütünlüğümüzü koruyoruz ” diyecekler. 

Sonuçta, Türkiye’de yeni plan kamuoyuna “ Esat gitti, başardık ” diye açıklanacak. 

ABD’nin Koruma Bölgesi Önerisi.. 

Türkiye için asıl sorun PYD bölgesi ve ABD’nin tutumunun ne olacağı idi. İşte 
tam da bu esnada yeni ABD başkanı Trump’ın Suriye’de güvenli bölge oluşturulması ile ilgili talebi geldi. Trump, güvenli bölgenin gerekçesi olarak mülteci sorununu yani göç akımının dizginlenmesini öne sürüyor. ABD’nin PYD ile devam eden askeri işbirliğinin arkasında burada bir Kürt özerk bölgesi kurmak olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha önce de yazdığımız gibi ABD ve Rusya’nın Suriye planları bir genel çerçeve içinde uyumlu gidiyor. Bunun çerçevenin iki temel unsuru Esat’ın gitmesi konusunda ısrarcı olmamak ve PYD bölgesinin özerkliğidir. Her ne kadar Ruslar, ABD’nin güvenli bölge önerisinden “Öncesinde haberimiz yok” deseler de ABD’nin güvenli bölgesi, Suriye’nin geri kalan %50’sinde yani PYD bölgesinin korunması misyonunu temsil ediyor. Güvenli bölge oluşturulması BM Güvenlik Konseyi kararı gerektirir, askeri bir koalisyon gerektirir. Bütün bunlar yakında daha net tartışılmaya başlanacak. ABD ve Rusya, Türkiye’yi ne kadar dinleyecekler nasıl ikna edecekler 
göreceğiz. Ancak, Astana’ya ABD ve BM’nin gelmesine İran karşı çıktığı halde Rusya dinlemedi. 
Bugünlerde aniden İngiltere ve Almanya başbakanları yani Ortadoğu 
oyununun asıl gölge oyuncuları birbiri ardına Türkiye’ye geliyorlar. Alman BND 
ajanları güney sınırlarımızın içinde ve dışında kaynıyor ve PKK’nın Avrupa’daki 
hamisi. İngiltere ise, ABD ile birlikte, özel kuvvetleri ile YPG/PKK saflarında eğitim ve silah desteği sağlıyor. Özetle, Suriye’nin %50’si için planlar devreye giriyor ve Suriye’nin Batısı için istediğini almış olan Rusya, doğusu için çok ısrarcı olmayacaktır. Ukrayna nedeni ile ambargoya maruz kalan Rusya, Trump ile anlaşmaya ve Kırım karşılığında Suriye’nin doğusunu özerk bölge kurgusuna 
bırakmaya razı olacaktır. Ruslar, Amerikalılar gibi uzun vadeli projeler yapmazlar, daha kısa vadeli ve pragmatik sonuçlara ilgi duyarlar. Rusya için hiçbir devlet kendileri ile eşit değerde değildir; Rusya her zaman daha eşittir. Suriye ve Libya’ya yerleşmek onlara göre NATO’nun genişlemesini önlemeye yönelik çok önemli fırsatlar oldu. Şimdi Kırım için “de facto” durumu meşru hale getirmek zamanıdır. 

Suriye’nin doğusu elindeki en önemli kozdur. Üstelik YPG/PKK ile ilişkilerini hiçbir zaman bozmamaya, onları tamamen ABD’nin kucağına itmemeye dikkat etmiştir. 

Türkiye için Suriye’de başarı; sınırlarını korumak, askerlerini daha fazla şehit 
vermeden ara bölgeden çekmek ve PYD bölgesinin özerk hale gelmesini önlemek yani 2011’e dönmek olacaktır. Ama artık Suriye hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. 

Türkiye, ne özerk bölge ne de ABD’nin Önerdiği Koruma bölgesi Tuzağına Düşmemelidir. 



***