Dündar KILIÇ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dündar KILIÇ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mayıs 2017 Salı

MİT Raporu (Banker Bako) BÖLÜM 2



 MİT Raporu (Banker Bako) BÖLÜM 2


Kaçakçı armatörler Ziya ve Halis KALKAVAN’lar, altın kaçakçısı Nasrullah AYAN, uyuşturucu ve silah kaçakçısı Behçet CANTÜRK ile yakın irtibatları olan Hikmet KEÇELİ , eski tarihlerde Behçet CANTÜRK’ten 300 milyon TL. borç almış, bu borcun senedi Yapı Kredi Bankası-Mecidiyeköy Şubesinden muhafaza edilmiştir. Nasrullah AYAN’la hayali ihracat işlerinde ortaklık yapan Hikmet KEÇELİ’nin tespit edilen bir görüşmede 30-35 bin tişört aldığı, bunları Nasrullah AYAN’ın istediği yere gönderebileceğini söylediği, Nasrullah AYAN’ın da mal yüklü kamyonla ilgili gelecek arkadaşı ile bunu halledebileceğini bildirdiği anlaşılmaktadır. 

Hikmet KEÇELİ’nin ortağı Nasrullah AYAN, Sarp KURAY’ın lideri olduğu Partizan Yolu’nun uzun yıllar finansörlüğünü yapmıştır. 

4. Yeraltı Dünyası ile Bürokratlar ve üst kademedeki yöneticiler ve bunların yakınları arasında özellikle İstanbul’dan kaynaklanan önemli irtibatlar bulunmaktadır. Bu ilişkilerin kurulmasında her zaman öncülüğü İstanbul polisinin üst düzey yöneticileri çekmişlerdir. 

Genellikle tesadüfi gibi görünen tanıştırmalar, küçük ve zararsız hediyeler, kadın ilişkileri, gece hayatı, bu irtibatların başlangıcı olmaktadır. 

İki tip irtibata misal vermek gerekirse şunlar sayılabilir: 

(1) Tahsin ŞAHİNKAYA 

Tahsin ŞAHİNKAYA, Sarı Avni (Avni MUSULLULU-KARADURMUŞ), Behçet CANTÜRK, Dündar KILIÇ, Fahrettin ASLAN ile inşaat ve ihale mafyasıyla ilişkilidir. ŞAHİNKAYA ’nın bu alandaki ilişkilerine ait , Ankara Sıkıyönetim 4 no.lu Mahkeme Başkanlığı’nda ifadeler , teyp tapeleri ve teyp bantları bulunmakta olup, Selahattin DELİDERE isimli bir silah ve uyuşturucu madde kaçakçısının konuştuğu (Diyarbakır’da) bir teyp bandında adıgeçene Sarı Avni’nin yurtdışında bir villa aldığından bahsedilmektedir. 

Tahsin ŞAHİNKAYA’nın İstanbul Emniyet Müdür Muavini Mehmet AĞAR ile yakın irtibatı olup Mehmet AĞAR, adı geçenin "terzi - elbise temizliği" dahil her nevi özel işiyle uğraşmaktadır. 

Ayrıca Dündar KILIÇ’ın avukatlığını yapmış olan Mümin KAVALA’nın Tahsin ŞAHİNKAYA’nın akrabası olduğu söylenmektedir. 

(2) Eski Genel Kurmay Başkanı Necdet ÜRUĞ: 

Adı geçenin, İstanbul 1. Kolordu Komutanı olduğu devrede Şükrü BALCI-Fahrettin ASLAN-Hamsi Fuat lakabıyla tanınan Beşiktaş Askerlik Şubesi Başkanı Alb. Fuat DİNÇER ve eski MİT görevlisi Nuri GÜNDEŞ kanalıyla bazı irtibatları olmuştur. 

İrtibatları arasında Topal Yaşar lakabıyla tanınan silah-uyuşturucu kaçakçısı Yaşar YAMAK bulunmakta olup, bu şahıs bilahare N. ÜRUĞun tavsiyesiyle MİT tarafından eleman olarak kullanılmış, ancak herhangi bir faydası olmamıştır. 

Nitekim 15 Kasım 1981’de PAPİLE isimli turistik bir otelde Hopa Emniyet Amiri’nin de bulunduğu içkili toplantıda Yaşar YAMAK İstanbul’da tutuklandığını ancak çok şey bildiğinden ve üst düzeydeki birçok kişinin başını yakacağını söylediğinden serbest bırakıldığını Tuncay MATARACI’ya da çok haraç verdiğini söylemiştir. 

Hamsi Fuat ismiyle tanınan Emekli Albay Fuat DİNÇER, bütün yeraltı dünyası ile çok yakın ilişkiler içindedir. Üsteğmenliğinde battaniye ve askeri kıyafet satarken yakalanan bu albay , Genelkurmay Başkanı iken N. ÜRUĞ’un evine gelip kalan ve senli benli konuşan ender insanlardan biridir. 

N.ÜRUĞ, yolsuzlukları kamuoyuna aksetmiş olan Şükrü BALCI’yı ve eski İstanbul Blg. D. Bşk. Nuri GÜNDEŞ’i devamlı himaye etmiş ve Şükrü BALCI’yı adeta kahraman gibi empoze ederek Sn. Cumhurbaşkanımız tarafından mükafatlandırılması sağlanmıştır. Şükrü BALCI ile ilgili yolsuzluk soruşturmalarının da kapatılmasını sağlayan N. ÜRUĞ’dur. 

N.ÜRUĞ’un yeraltı dünyası ile diğer bağlantıları İst. Syn.K.lığı Adli Müşaviri Fahrettin AKSOY (Deve Fahri) ve Hakim Albay Şevket KAYIRAN vasıtasıyladır. Şevket KAYIRAN, Tuncay MATARACI’nın Gümrük Müdürü Ali Galip KAYIRAN’ın ağabeyisidir. 

N.ÜRUĞ’un oğlu Hadi ÜRUĞ, yıllarca İstanbul yeraltı mafyası ile iç içe olmuş, Dündar KILIÇ’ın maden işlerine girmiş, yeraltı dünyasının işlerini takip etmiştir. Nitekim İR 405 ruhsat ve 660 sicil numaralı Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy civarındaki maden ocağının satış ve işletilmesi ile ilgili mukavelelerde Hadi ÜRUĞ’un ismi yer almaktadır. 

Nevzat NAS (Mardinli-Kürtçülük Faaliyeti), Mehmet HADDAT (Giresunlu), Atıf KEÇECİ (İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Affan KEÇECİ’nin ağabeyi), Fehmi AYANOĞLU, Kenen NEHRAZOĞLU (Shell’de çalıştı), Selattin BABÜROĞLU, Hakkı MERT, Tekin ALKAN (Mardinli Süryani), Alattin TÜYLÜOĞLU (Dündar Kılıç’ın adamı, Emekli Süvari Albay Ziya AZAK, Işık Finansman (Işık Kamil ÖNOL), Aziz GÜÇLÜ (İzmir’de yeraltı dünyasından), Öznur TAYLAN (İnci Baba ve Abidin NECİMOĞLU’nun avukatı), Çetin GÜVEN (Disk davasına bakan eski Hakim Gnl.) Muzaffer ATILGAN ve Dündar KILIÇ’ın isimlerinin geçtiği bu çok karışık maden işinde Hadi ÜRUĞ , Oğuz KANTAROĞLU’ndan madeni satın alan şahıs olarak gözükmektedir. 

Diğer taraftan bir zamanlar İstanbul’da Şişli’de Günaydın Apartmanı’ndaki “Randevucu Mükü’ye “ ait evde sermaye olarak çalışan Gülser BAYER (Gül-Gülser HASTAN) kendisini N. ÜRUĞ’un yeğeni olarak tanıtmaktadır (Dayısı). 

Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan Sedat BAYER isimli şahısla evlenen ve Londra’da…… telefonlu 10 Casterbridge Abbey Rood, NW 6 London adresinde oturan ve bilahare kocasından ayrılan Gülser’in bütün yeraltı dünyası ile ilişkisi mevcuttur. G. BAYER, N. ÜRUĞ’un Genelkurmay Başkanı olduğu devrelerde Ankara’ya gelmiş ve N. ÜRUĞ ile telefonla konuştuktan sonra evine ziyaretine gitmiştir. G. BAYER’in annesi İzmir’de oturmakta ve telefonu……dur. G. BAYER, İstanbul’da Ahmet ATEŞLİ’nin basın toplantısı yaptığı Suadiye Oteli’nde kalmaktadır. 

N.ÜRUĞ’un kadınlara düşkün olduğu ve 1981 yılında Fahrettin ASLAN’ın İstanbul Sheraton Oteli’nde özel bir odada kalan N.ÜRUĞ’a Emel SAYIN’ı getirdiği bu tarihte Emel SAYIN’ın Fahrettin ASLAN’ın oğlu ile evli olduğu söylentiler arasındadır. 

(3) Vali Nevzat AYAZ: 

Polislikten gelme Nevzat AYAZ, Başkomiser olduğu tarihte İstanbul Emniyeti’nde tescil Amirliğine bakmış, bu sebeple gazino, kahvehane ve benzeri yerlerin ruhsatlarının verilmesinde Fahrettin ASLAN ve diğer yeraltı adamlarıyla ilişkiler kurmuştur. Birçok olayın arkasında olan Vali AYAZ, Şükrü BALCI ile sınıf arkadaşı ve yakın dosttur. 

Fahrettin ASLAN’la ilgili uyuşturucu madde kaçakçılığı soruşturması sürdüğü tarihte, Fahrettin ASLAN’a plaket vermek ve bunu basın aracılığı ile yansıtarak F.ASLAN’ı onurlandırmak suretiyle himaye eden Vali AYAZ, eski Genel Kurmay Başkanı’nın Sayın Cumhurbaşkanımıza müspet empozeleri ile bugüne kadar yerini muhafaza etmiştir. 

Şükrü BALCI’nın gayri müslimlerden baskı suretiyle para toplama işinde de adıgeçen Vali AYAZ’ın, kendisini bu görevden almak istediğini bildiği ÖZAL Hükümeti’ne sempatisi yoktur. 

Banker BAKO olayının da içinde bulunan Vali AYAZ, BAKO olayının ortaya çıkmasının emareleri gözüktüğü tarihte Hüsamettin CİNDORUK, Emniyet Müdürü Ünal ERKAN ve Cevdet SARAL ile birlikte toplanarak durum değerlendirmesi yapmıştır. 

Nitekim Temmuz ayı ortalarında yapılan bu toplantıdan sonra Emniyet Müdürü Ünal ERKAN, basında çıkan yazılarla ilgili olarak Emniyet Müdürlüğünü arayan Adnan KAHVECİ’nin ve diğer üst kademe yöneticilerin kayda geçirilmesi hususunda Güvenlik Şube Müdürü’ne talimat vermiştir. Amaç bu kayıtların ileride ANAP aleyhinde kullanılmasıdır. 

Olayın ortaya çıkmasından önce Mali Şube ekipleri Kurtuluş’ta bulunan BAKO’ya ait BESA Şirketi’ne gidip gelmeye başlamışlar, olayın soruşturmasının Savcı Oktay ÇAKIR’a tevdi edilmesinden sonra da İstanbul Emniyeti’ne ait özel ekipler, Savcı Oktay ÇAKIR’ın hareketlerini kontrol altında tutmaya başlamışlardır. 

Savcı Oktay ÇAKIR, BAKO ve yeraltı dünyası ile ilişkili Banker Engin CAN’ın bürosunda arama yaparken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce görevlendirilen özel otolar yakın gözetlemede bulunmuşlardır. 
Vali AYAZ, Bako olayında Emniyet Müdürü Ünal ERKAN ve Yardımcısı Mehmet AĞAR’ı korumuş, Hürriyet Gazetesi’nde çıkan ve Ankara’daki yöneticileri “Takunyalılar” olarak niteleyen yazı ile hiçbir ilgilerinin olmadığını ve yazının hazırlandığı gece birlikte yemekte olduklarını, İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü’ne ifade etmiştir. 

Esasen İstanbul Emniyet Müdürlüğünün çeşitli irtibatları arasında aşırı sağcı unsurlar bulunmaktadır. Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet AĞAR, Süleymancı Kemal KAÇAR’ın koordinatörlük yaptığı şirketin sahipleri İbrahim ASLAN ve Mahmut ŞAHİN ile yakın temas halinde olup, bu şahıslara gizli kalması icap eden soruşturma ve tahkikatlarla ilgili bilgi vermektedir. 

İbrahim ASLAN’a ait Aslan Nakliyat, Tır taşımacılığı yapmakta 150 TIR’a sahip bulunmaktadır. 

İbrahim ARSLAN, Malatya Vali şoförlüğü sırasında uyuşturucu ve silah ticareti yapmıştır. Mahmut ŞAHİN’e ait Şahlan Nakliyat, Deniz Ticareti ile iştigal etmektedir. Hira 1-2-3 gemileri bilinmektedir. Şahlan ve Aslan Nakliyat firmalarının genel Koordinatörü Süleymancı lider Kemal KAÇAR’dır. 
Yukarıda bahsi geçen isimlerin dışında Yeraltı-Güvenlik görevlisi Bürokrat-İşadamı ilişkileri yönünden önemli isimlere rastlamak mümkündür. Menfaate dayalı bu çok yönlü ve karışık ilişkileri bir ayrı etütle tahlil etmek mümkün olabilir. 

Yeraltı dünyasının çeşitli kesimlerle ilişkilerine dair ilginç örnekler müteakip maddelerdedir: 

5. İstanbul Mali Şube Müdürünün alınması ve Narkotik Şube Müdürü Sarper BALTACIOĞLU’nun da alınacağının gazetelerde çıkması üzerine İstanbul’da yakalanan uyuşturucu madde miktarında bariz bir artış meydana gelmiştir. Yakın tarihte Gebze’de yakalanan ve İstanbul Valisi ile Emniyet Genel Müdürünün mükafatlandırıldığı olayda tahkikatlar tam olarak yapılmamış, İran'dan baz morfini taşıyan ve imalatı yapan kişiler yakalanmış, olayın içinde bizzat bulunan ve esas organizasyonu ve finansmanı yapan çiftlik sahibi ve uyuşturucunun Avrupa’daki organizasyonunu yapan Volkan isimli şahıs alınmamış, çiftlik sahibinin suçu üstlenen ağabeyi alınmıştır. 

3-4 yıldan beri imalat yapılan bu çiftlik İstanbul Polisince bilinmekte ve imalata göz yumulmaktadır. BAKO olayından alınan yara üzerine organizasyonun bir bölümü yakalanarak olay büyük bir muvaffakiyet olarak takdim edilmiştir. Organizasyonda bulunan ve yakalanmayanlar için Hollanda’dan İstanbul Polisine külliyetli miktarda para gönderilmiş ve bunun organizesini de Volkan isimli şahıs yapmıştır. Uyuşturucu organizasyonunun arkasındaki isimler arasında Of’lu Osman (Osman Cevahiroğlu), Of’lu İsmail (İsmail Hacısüleymanoğlu) ve KALKAVAN’lar bulunmaktadır. 

6. İstanbul Polisi ile mafya bağlantısını kuran kişi emekli Cinayet Müdürü Amiri Ahmet ATEŞLİ olup, Ahmet ATEŞLİ’nin halen İstanbul Polisi üzerinde Emniyet Müdürü’nden fazla bir etkinliği bulunmaktadır. 

Bu etkinlik İstanbul İkinci Şubede bariz bir şekildedir. İstanbul Emniyet Müdürü Ünal ERKAN ve Yardımcıları, Ahmet ATEŞLİ’ye “Baba”, “Ağabey” şeklinde hitab etmektedirler. 

Ünal ERKAN daha önce Emniyet Md. Yardımcılığı yaptığı dönemde, Mehmet AĞAR ise, İkinci Şube Müdürlüğü döneminde ATEŞLİ ile yakınlaşmışlar ve böylece polis- yeraltı ilişkileri pekleşmiştir. 

Esasen Ankara’da bulunduğu dönemde Kürt Ahmet ve Kemal HORZUM’la yakın münasebeti dikkati çeken Ünal ERKAN’ın İstanbul’a tayini bir hayli polemiklere sebep olmuş ve Sn. Başbakan ÖZAL’a iyi bir şekilde takdim edilmesi ve Başbakanca desteklenmesi üzerine kadrosuyla birlikte İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne verilmiştir. 

Ünal ERKAN’ın Ahmet TURGUT ve Kemal HORZUM ile ilişkileri ve bunun mahiyeti hakkında kayıtlarımızda Kasım 1987 ayı içinde Haydar KOÇ tarafından yapılan açıklamalar paralelinde bilgiler bulunmakta olup , bu bilgiler eski tarihlerde Cumhurbaşkanlığı’na ve Başbakanlığa not olarak da sunulmuştur. Ünal ERKAN’ın ekibine ayak uyduramayan Kemal YAZICIOĞLU kadrodan dışlanmış ve Ankara’ya Teftiş Kurulu’na verilmiştir. Kadro dışındaki Mehmet AĞAR ise Ünal ERKAN’ın en yakın mesai arkadaşı haline gelmiştir. 

İfade edildiğine göre son 20 yıl içinde bu dönem kadar İstanbul’un kanunsuz ve kontrolsüz kaldığı, yeraltı dünyasının bu kadar himaye gördüğü dönem görülmemiştir. 

Adıgeçenler, kendilerine en büyük destek olan üst makamlarına karşı dahi, politik olarak zayıfladıklarını tahmin ettikleri ve menfaatleri ağır bastığı zaman, oyunlara girme ve çok yönlü hareket etme temayülündedirler. 

7. İstanbul Emniyeti, emekli olan Ahmet ATEŞLİ’ye İkinci Şube’ye ait 75 model bir Mercedes tahsis etmiş ve bir koruma ile şoför vermiştir. Şoförlüğünü halen İkinci Şube Birinci Kısım’da 4451 kodlu ekipte görevli Karadeniz’li Mustafa isimli polis memuru yapmıştır. 

Bu aracın çok dedikodu çekmesi üzerine 1 ay önce Mercedes ve görevliler alınmış, bunun yerine yeni bir zeytuni renkli 131 otomobil verilmiştir. İstanbul’da mafya tarafından işlenen birçok cinayetin “faili meçhul” bir şekilde kapanmasını veya faillerinin değiştirilmesini sağlayan Ahmet Ateşli’nin yakın tarihte Gündüz KAPTANOĞLU tarafından öldürülen “Tilki Selim’in” olayını da faili meçhuller arasına soktuğu belirtilmektedir. 

Ahmet ATEŞLİ’nin aşağıdaki olaylarda kilit rol oynadığı bildirilmektedir: 

(1) Savcı Marlon KEMAL’in öldürülmesi olayı 
(2) Şarkıcı Esengül’ün öldürülmesi olayı 
(3) Of’lu İsmail’in yurtdışına kaçırılması 
(4) Kaybolan Banker Servet olayı 
(5) Kürt İdris’in Boğaz Köprüsünde eroinle yakalanıp salıverilmesi olayı 
(6) Beyoğlu İtalyan Oteli’ndeki kesikbaş cinayeti olayı 
(7) Telemen olayı 
(8) Dündar KILIÇ’ın yazıhanesinde vurulan Bahriye’li lakaplı şahsın ölüm olayı 
(9) Eroinci BAYBAŞİN’in vurduğu İbrahim ÇALIŞKAN olayı 
(10) Ziya KALKAVAN’ın kızının ölümü 
(11) Ocak Pastanesi sahibinin yaralanması olayı 
(12) Tarık ÜMİT’in vurulması olayı 

1979’da ŞELEFYAN’ın teneke ihalesine Dündar KILIÇ, Şadan KALKAVAN ve Gündüz KAPTANOĞLU ile katılan ve hisse alan ATEŞLİ bu tarihten sonra KALKAVAN’lara ortak olmuş ve Şadan KALKAVAN’ın silahını taşımaya başlamıştır. 
KALKAVAN’ın Gebze Dil İskelesinde bulunan Sedef Gemi İnşaat Şirketi’ne Ahmet ATEŞLİ’de ortaktır. 5.nci maddede bahsi geçen çiftliğe yakın olan bu yerden KALKAVAN’ların uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığına dair duyumlar mevcuttur. 

Diğer bir duyuma göre Ahmet ATEŞLİ’nin Suadiye Bağdat Cad. Öncü Sok. Özlem Apt. No: 1 Kat:5 adresindeki dairesini Of’lu Osman (Osman CEVAHİROĞLU) hediye almıştır. 
8. Mehmet AĞAR’ın hemşehrisi Kebapçı Set Kemal’in geçen kış Kürt İdris’in yeğeni Nihat’ı vurma hadisesi ile Kemal’in ağabeysi Kenan’ın 1 kişiyi öldürme hadisesi İstanbul Polisince kapatılmıştır. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***

MİT Raporu (Banker Bako) BÖLÜM 1




MİT Raporu (Banker Bako) BÖLÜM 1


10/11/1987 - 11:00 - 

      
Kamuoyunda 1.nci MİT raporu olarak bilinen ve 1987 yılında basına yansıyarak uzun süre gündemde kalan "Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişme ve Yeraltı - Polis - Kamu  Görevlileri İlişkileri" isimli istihbarat raporu, o tarihte sadece raporu kaleme alan ve rapora sahip çıkanların başını yedi. Hiç kimse raporda yazılanların doğruluğu araştırmadı, hiç bir yetkili raporda yazılanlarla ilgili tedbir almadı. Raporda suçlanan isimlerin bir çoğu, etkin ve önemli mevkilere getirildiler. Sistem doğrudan yana işlemedi. Neticede "Susurluk'u", "Banka Soygunlarını", bitmek tükenmek bilmeyen "yolsuzlukları" hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz. Sonuçta bu raporun kaleme alınmasından 14 yıl sonra değişen çok fazla bir şey yok. Sadece oyuncular ve yöntemler değişti, sahne yine aynı sahne. 

Banker
Bako Olayı, Polis
İçindeki Çekişme ve Yeraltı - Polis - Kamu  
Görevlileri İlişkileri

1. 12 Eylül 1980’den sonra araştırmalar, kaçakçılığın terörün başlıca unsurlarından biri olduğu kanaatini yaratmış ve bu nedenle 25 Aralık 1982 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nda Org. Necdet ÖZTORUN’un başkanlığında Korg. Recep ERGUN, Korg. Nevzat BÖLÜGİRAY, Korg. Burhanettin BİGALI, Koram. İrfan TINAZ, Tuğg. Doğan SOLMAN, Emniyet Genel Müdürü Fahrettin GÖRGÜLÜ, MİT Daire Başkanı Galip TUĞCU’nun katıldığı kaçakçılık ve rüşvetle ilgili bir toplantı yapılmıştır.

Toplantıda o güne kadar kaçakçılık konularının dışında kalan MİT Müsteşarlığı’na da görev verilmiş ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın buna göre yapılanması kararı alınmıştır. Aynı toplantıda bilgilerin MİT arşivlerinde toplanması ve MİT’in KİHDB (Kaçakçılık İstihbarat ve Harekat Daire Başkanlığı) ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile yakın koordinasyon içinde olayların üzerine gitmesine karar verilmişti. 

6 Mart 1983’te Genel Kurmay’da 2. Başkanın Başkanlığı’nda diğer bir toplantı yapılmış ve Dündar KILIÇ’la iltisaklı silah, sahte para ve elektronik kaçakçısı Zeki İNAL’ın işbirliği yaptığı ve ilişkili olduğu şahısların durumu değerlendirilmiştir. Bu toplantıda konunun Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT Müsteşarlığı’nca ele alınıp sonuçlandırılması talimatı verilmiştir. 

Haziran 1983’te MİT Müsteşarlığı bünyesinde Kaçakçılık Şubesi kurulmuş ve başına şube müdürü olarak bu konuda birikimleri olan Mehmet EYMÜR getirilmiştir. Kaçakçılık konusunda Atilla AYTEK’in başında olduğu Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve İstihbarat Daire Başkanlığı ile çok yakın koordinasyonu başlayan MİT Kaçakçılık Şubesi 9 Şubat 1984’te terörle yakın ilişkisi bulunduğu anlaşılan Dündar Ali KILIÇ, Behçet CANTÜRK ve Abuzer UĞURLU’nun sorguya alınarak , tecrim edilmelerine çalışması teklifini Genelkurmay Başkanlığı’na yapmış, teklifin uygun karşılanması üzerine ilk önce Dündar Ali KILIÇ, bilahare de Behçet CANTÜRK alınarak sorgulanmış ve Ankara Sıkıyönetim Mahkemesine tevdi edilmişlerdir.

Gözaltına alınmaları ve yargılanmaları büyük tepkiler yaratan ve ifadeleri ile yüzlerce kişinin daha tevkif edilmesini sağlayan, birçok görevli ve idareci ile ilişkileri su yüzüne çıkaran Dündar KILIÇ ve Bahçet CANTÜRK’ten sonra yeraltı dünyasından bu görevi yürüten kişilere karşı sistemli bir yıpratma faaliyeti başlamış, bu faaliyetin en ziyade hedefi MİT’e nazaran daha legal bir şekilde çalışan Emniyet Kaçakçılık Dairesi ve bu dairenin başkanı Atilla AYTEK olmuştur. 

Günümüze kadar süren ve özellikle basın yoluyla yapılan bu yıpratma ve yıldırma faaliyetine yeraltı dünyası ile menfaat ilişkileri içinde bulunan çeşitli kamu görevlileri de yardımcı ve alet olmuşlardır. 

Son günlerde Banker BAKO olayı ile bazı gizli ilişkilerin yeniden su yüzüne çıkmasından tedirgin olan yeraltı dünyası ve işbirlikçileri bu kez olayların arkasında MİT’in bulunduğu varsayımından hareketle Atilla AYTEK’in yanı sıra MİT’e de yüklenmeye başlamışlardır. 

Bunun en iyi misali uzun yıllardan beri sadakatle MİT Müsteşearlığı’na hizmet eden, teröristler dahil birçok kişinin yakalanmasını sağlayan, MİT kanalıyla Emniyet Genel Müdürlüğü’ne aktarılan bilgilerle silah ve uyuşturucu kaçakçılarının yurtdışında kullandıkları sahte kimlik ve pasaportların tespitini sağlayan döküman sahtekarınla ilgili olarak Hürriyet Gazetesi’nde yapılan 4-5-7 Kasım 1987 tarihli yayınlardır. 

Banker BAKO olayı ile yeraltı-kamu görevlileri ile ilgili istihbari bilgiler müteakip maddelerde sunulmuştur. İstihbari mahiyetteki bilgileri ihtiva etmesine rağmen bu bilgilerin etüdü, günümüzde yeraltı dünyasının kollarını nerelere kadar uzattığı hakkında yeterli bir bilgi verecek, tehlikenin önemini anlatacaktır. 

2. Banker BAKO olayının bağlantıları

a)  ŞEMA 1




b) Banker BAKO’nun arkasında ki esas kuvvet Dündar KILIÇ’ın kardeşi İbrahim KILIÇ ve adamı Erdoğan ARSLAN’dır. Bu grup Banker BAKO’ya 1980’li yılların başından beri bu işi yaptırmaktadırlar. Banker BAKO bunların elinde bir oyuncaktır. İbrahim KILIÇ ve Erdoğan ARSLAN 1984’de, Çaybank’a ait çok miktarda sahte senedi Banker BAKO kanalıyla piyasaya sürmüşler ve bu işten milyarlar kazanmışlardır. Halen Pamukbank Nişantaşı Şubesinde Tülin KUTLU (Tel….) bu konuda bilgi sahibidir. Tülin KUTLU’nun 1984’de Garanti Bankası Kurtuluş Şubesi Müdürü olduğu devrelerde Banker BAKO çok miktardaki sahte Çaybank senedini bankaya tevdi ederek kredi almış, Tülin KUTLU senetlerin sahte olduğunu sonradan anlamıştır. 

c) ErdoğanARSLAN, DYP il başkanı Yaşar KEÇELİ’nin yeğeni Şeref KEÇELİ’nin kirvesidir. Yaşar KEÇELİ’nin diğer yeğeni Hikmet KEÇELİ ise İstanbul Emniyet Mali Şube Müdürü Cevdet SARAL ve İstanbul polis şefleri ile yakın irtibatlıdır. Esasında Dündar KILIÇ ve yakınları, Dündar KILIÇ’ın cezaevinde bulunmasını Başbakan ÖZAL ve Şarık TARA'ya bağlanmakta ve Özal Hükümetinin gitmesini özellikle istemektedir. Kılıç ailesinin Banker BAKO kanalıyla piyasaya sürdüğü para miktarı 12 milyar dolayında olup, sahte tahvillerin bir kısmı halen İstanbul’un Hacı Hüsrev semtinde piyasaya sürülmektedir.

d) Yeraltı dünyasının avukatlığını ve bu meyanda Of’luların (Osman CEVAHİROĞLU) ve Dündar KILIÇ’ın avukatlığını yapmış olan Karadeniz’li (Samsun) Hüsamettin CİNDORUK, eski Ortaköy Şifayurdu sahibi banker Fikri ERDÜŞ (ölü) ile de iltisaklıdır. H. CİNDORUK’un BAKO, ilişkisi avukat sanık münasebetlerinden doğmayıp H. CİNDORUK’un yeraltı ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. 

Fikri ERDÜŞ’ün 1981-82 yıllarında Kuruçeşme’de kendine ait gümrük depoları mevcut olup bu depolara Dündar KILIÇ ve Of’lu Osman’da ortakdırlar. 

O zamanki MİT İstanbul Daire Başkanı olan Nuri GÜNDEŞ’in de Hüsamettin CİNDORUK ve Dündar KILIÇ’la yakın irtibatı bulunmaktadır. Nuri GÜNDEŞ zaman zaman Teşkilatın imkanlarıyla Hüsamettin CİNDORUK’un özel korumasını da yaptırtmıştır. 

1982’de Hüsamettin CİNDORUK, Fikri ERDÜŞ’ün Kuruçeşme’deki depolarına bir geminin mal boşaltması gerektiğini, ancak İstanbul Gümrüğü’nün izin vermediğini ve zorluk çıkarttıklarını söylemiştir. 

Bunun üzerine Nuri GÜNDEŞ İstanbul Limanında görevli gümrük amiri Erkan KILIÇAY’a bir personel yollayarak konunun halledilmesini istemiştir. Erkan KILIÇAY, Fikri ERDÜŞ hakkında kalın bir dosyanın bulunduğunu ve bu sebeple gümrük muayenesinin F. ERDÖŞ’e ait depoda yapılamayacağını bildirmiş, Nuri GÜNDEŞ ise İstanbul MİT’de kaçakçılık konularına bakan Cengiz ABAOĞLU’nu İstanbul Gümrük Başmüdürü OKTAY’a göndermiştir. Oktay’ın da zorluk çıkarması üzerine C. ABAOĞLU, Oktay’a, F. ERDÜŞ’ün Konsey Üyelerinden birinin (ismi hatırlanmıyor) yakını olduğunu belirtmiş, bu baskılar üzerine İstanbul Gümrük Müdürü OKTAY, geminin Kuruçeşme’deki depoya yanaşmasına izin vermiştir. İzni elde eden Nuri GÜNDEŞ, Hüsamettin CİNDORUK’a işin halledildiği müjdesini vermiştir. 

Banker BAKO 1980 harekatından sonra iflas edince Dündar KILIÇ’a sığınmış ve böylece hem borçlarının zorlamalarla ödenmemesini temin etmiş hem de elindeki çek ve senetlerin Dündar KILIÇ ve adamları vasıtası ile zoraki tahsilini sağlamıştır. BAKO bu arada Fikri ERDÖŞ’ün Fahrettin ASLAN kanalıyla KASTELLİ’den aldığı Kuzguncuk’ta ki yalıya Dündar KILIÇ ve Hüsamettin CİNDORUK kanalıyla yerleştirilmiş, 1984 Ağustos ayından itibaren de Dündar KILIÇ ve adamlarının bastırdığı sahte Çaybank senetlerinin piyasaya sürülmesinde kullanılmıştır. 

Bako’nun iflasından sonrada Fikri ERDÖŞ-Dündar KILIÇ ortaklığı devam etmiş, Fikri ERDÖŞ, Dündar KILIÇ , Yahudi Menaim (Metin) Futsi, yurtdışında bulunan İsmail Hacısüleymanoğlu (Of’lu), Yaşar YAMAK ve Osman isimli bir şahıs yurtdışından saç-demir ve çelik boru getirmişlerdir. Bir hesap meselesinden Dündar KILIÇ ‘la arası açılan Fikri ERDÖŞ yurtdışına kaçınca Dündar KILIÇ ,Kuruçeşme’deki depoları bir müddet çalıştırmıştır. 

Süleyman DEMİREL’e yakınlığı olan Fikri ERDÖŞ zamanında bu yakınlıktan istifade ile Yapı Kredi ve İş Bankası’ndan büyük krediler almış, BAKO’nun da oturduğu yalı İş Bankası kanalıyla satılmıştır. 

e.) Hüsamettin CİNDORUK ve Dündar KILIÇ’la yakınlığına değinilen Nuri GÜNDEŞ MİT’den emekli olup halen Emin CANKURTARAN’a ait Taksim Stadyum Palas Kat-3 17/5 adresi ve ……… no.lu telefonda, ticaretle uğraşmaktadır. Daha önce görevde olduğu tarihte, damadı da Emin CANKURTARAN’ın yanında çalışan Nuri GÜNDEŞ ile birlikte, Dündar KILIÇ ve Yaşar YAMAK’la (Topal Yaşar) ilişkilerinden dolayı MİT’den ayrılmaya mecbur edilen ve MİT’de iken kaçakçılık konularına bakan Cengiz ABAOĞLU çalışmaktadır. 

Cengiz ABAOĞLU aynı zamanda Şehmuz TATLICI’nın Kadıköy’de ki Şetat adlı kuruluşunda da görevlidir. 

Nuri GÜNDEŞ’in, Dündar KILIÇ’la ilgili soruşturma sırasında Şükrü BALCI, İstanbul Valisi Nevzat AYAZ ve Fahrettin ASLAN’la birlikte gayrimüslimlerden külliyetli miktarda haraç alınması olayına adı karışmış ancak bu konu bilahare çeşitli gerekçelerle örtbas edilmiştir. Bu olaya Cengiz ABAOĞLU, Nuri GÜNDEŞ’in akrabası Hacı Ali ASLAN ve diğer birkaç MİT mensubunun da adı karışmıştır. 

Aynı tarihlerde intikal eden bilgilere göre Nuri GÜNDEŞ’in , 

(1) Başak Grubu sahipleri Ertan SERT ve Turan ÇEVİK’ten himaye edilmelerine karşı 60 milyon TL aldığı. 

(2) Aynı tarihlerde eski MİT Müsteşar Yardımcısı Nihat YILDIZ’ı Başak Holding’e soktuğu 

(3) Başak Holdin’in 300 milyonluk bir borcunu banka müdürüne baskı yapıp ertelettiği, 

(4) Erdoğan DEMİRÖREN’in Arşimidis işini kapattırdığı, 

(5) Emin CANKURTARAN’ın gümrük işlerine yardım ettiği ve bu meyanda Emin CANKURTARAN’ın Edirne’de takılan bir TIR’ını Kapıkule Gümrük Müdürü Birol KALKAN kanalıyla kurtardığı, Birol KALKAN’ın bu iyiliklerine karşılık Mataracı davasında korunduğu, 

(6) Dündar KILIÇ ve Fahrettin ASLAN’dan hediye aldığı ve menfaat temin ettiği, hususları yer almaktadır. Bu ilişkilerde Cengiz ABAOĞLU daima yer almıştır. 

f.) Esasen Banker BAKO hayatından endişelendiği için konuşmamakta, cezaevinde vurulmaktan korkmaktadır. Erdoğan ARSLAN ve diğerleri alındığı takdirde Banker BAKO’nun da konuşması ve bazı itiraflarda bulunması mümkündür. 

g.) Banker BAKO olayının arkasındaki diğer güçler ise, İstanbul Emniyet Müdürü Ünal ERKAN, Yadımcısı Mehmet AĞAR, Mali Şube Müdürü Cevdet SARAL ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünün diğer üst düzeydeki yöneticileridir. 

Olayın ortaya çıkması ve Mali Şube Müdürünün telsiz emri ile tayin edilmesi üzerine aynı akşam Ünal ERKAN, Mehmet AĞAR, Cevdet SARAL, Narkotik Şube Müdürü Sarper BALTACIOĞLU, İkinci Şube Müdürü Ömer TÜZEL, Personel Şube Müdürü Sefer VURUCU ve diğerleri Beylerbeyi’ndeki Polis Evi’nde toplanmışlar ve durum değerlendirmesi yaparak Hürriyet Gazetesi’nden Kasım GENCE’ye Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı yetkililerini “Takunyalı “olarak niteleyen, hükümeti suçlayan ve olayı kapatan Mali Şube Müdürü’nü öven yazıyı yazdırtmışlardır. 

Ertesi akşam İstanbul Valisi ile aynı yerde yemek yiyen Ünal ERKAN ve yardımcıları yemekten sonra Çevik Kuvvet Şube Müdürü Necati ALTUNTAŞ’ı, Kasım GENCE’yi bulup gazeteye gitmesi ve Ankara baskısını alıp gelmesi için görevlendirmişler, Necati ALTUNTAŞ’da görevi yerine getirmiştir. 

Hürriyet Gazetesi’ne Kasım GENCE ile birlikte gidip gazeteyi alan N. ALTUNTAŞ “Neler yazmışsınız başımız belaya girecek” demiş, Kasım GENCE ise gülerek “Dün akşam sizinkilerle birlikte yazdık. Onlarla birlikte kaleme aldık” şeklinde cevap vermiştir. Gazeteyi Ünal ERKAN’a götüren N. ALTUNTAŞ “Müdürüm bu yazı başımızı ağrıtır” demiş Ünal ERKAN ise “Merak etme hiç bir şey olmaz” şeklinde cevaplamıştır. 

Necati ALTUNTAŞ’ın Hürriyet Gazetesine gidişi Emniyet Genel Müdürü Saffet Arıkan BEDÜK tarafından öğrenilmiş neticede N. ALTUNTAŞ’ın Urfa’ya tayini çıkmıştır. 

Ünal ERKAN ve Mehmet AĞAR ise Emniyet Genel Müdürü’ne, İstanbul Valisi Nevzat AYAZ’ı şahit göstermek ve yemin etmek suretiyle olayla ilgileri olmadığını söylemişler ve Genel Müdürü kandırmışlardır. N. ALTUNTAŞ bir tertibe kurban gittiğini söylemekte ve Ünal ERKAN ile Mehmet AĞAR’a çok kızmaktadır. 

h) Esasen, Ünal ERKAN başkanlığındaki İstanbul Emniyet Müdürlüğü üst düzey kadrosu, İstanbul’da ki yer altı dünyası ile yakın ilişki içindedir. Bu ilişkinin en büyük koordinatörü emekli cinayet masası şefi Ahmet ATEŞLİ ve Mehmet AĞAR’dır. Ahmet ATEŞLİ 1 Kasım seçimleri için DYP’den aday olmuş, Mehmet AĞAR’da aynı partiden milletvekili olmayı düşünürken bilahare bundan vazgeçmiştir. 

i) Banker BAKO olayındaki gelişmeler ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki tayinler üzerine Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde 8 Ekim 1987 akşamı geç saatte İbrahim KILIÇ’ın da katıldığı bir durum değerlendirmesi ve izlenilecek strateji toplantısı yapılmış, toplantıya Dündar KILIÇ‘tan para aldığı için bir ara açığa alınan polis memuru Tuncay KATIRCIOĞLU ile gelen İbrahim KILIÇ saat 01:30'a kadar Gayrettepe’de kalmış ve bu saatte Mercedes otosu ile gitmişlerdir. Toplantı Mehmet AĞAR’ın odasında yapılmıştır. 

j) Banker BAKO olayının açığa çıkmasından sonra Dündar KILIÇ’ın kızı ve damadı Uğur (ikiside aynı isimde) ile kızkardeşi (aynı zamanda Of’lu İsmail’in eşi) Türkiye’yi terk etmişler İspanya’ya yerleşmişlerdir. 

k) İstanbul Emniyeti’nde ve yeraltı camiasında BAKO olayı ve bu olaya bağlı olarak diğer yolsuzlukların meydana çıkmasından büyük tedirginlik duyulmakta, özellikle BAKO olayının aldığı “Politik” şekil rahatsızlık vermektedir. 

3.a) Yeraltı dünyasının ünlü isimleri 12 Eylül 1980’den sonra göz altına alınmaları, aranmaları ve birçok faaliyetlerinin ortaya çıkması neticesinde rahatsız olmuşlar ve özellikle Anavatan Partisi’nin, aldığı ekonomik tedbirlerle, illegal gelir kaynaklarını kurutması karşısında, bu hükümete karşı bir tavır olarak muhalif partilere yanaşmışlardır.

Menfaat ilişkilerini her şeyin üzerinde tutan bu grup bir yandan eski İçişleri Bakanı Hasan Fehmi GÜNEŞ kanalıyla SHP’ye sızmaya çalışmış diğer taraftan DYP’li İl Başkanı Yaşar KEÇELİ ve Hüsamettin CİNDORUK kanalıyla DYP ile mevcut yakınlığını pekleştirmiştir. Bu meyanda SHP’nin İstanbul Vatan Caddesi’ndeki bir toplantısına İbrahim CEVİROĞLU (Of’lu Osman’ın yakını) katılarak Fehmi GÜNEŞ ile birlikte oturmuş, aynı toplantıya Ankara Mamak Cezaevi’nde bulunan Dündar KILIÇ büyük bir çelenk yollamıştır. 

b) Yeraltı dünyasından DYP’ye sızma ve destek ise irtibatların fazlalığı nedeniyle daha çok olmuştur. Buna misal olarak, partiye Fatih’ten kaydolan emekli başkomiser Ahmet ATEŞLİ, emekli İstanbul Mali Şube Müdürü Cevdet SARAL’ın yanı sıra emekli istihkam Albay Ali İhsan CESUR’da gösterilebilir. 

1984 yılında yakalanan Ermeni asıllı anneden doğma Lice’li uyuşturucu ve silah kaçakçısı Behçet CANTÜRK’ün ifadelerine istinaden gözaltına alınan ve ifadelerden Behçet CANTÜRK’ün uyuşturucu kaçakçılığına askeri kamyonlarla destek sağladığı anlaşılan Emekli Albay Ali İhsan CESUR, bütün dünyaca aranan Sarı AVNİ (Avni KARADURMUŞ) ile dünürdür. 

Ali İhsan CESUR, Mamak Cezaevi’nden tahliye edildikten sonra bir müddet Beşler Sucukları’nın müdürlüğünü yapmış, daha sonra DYP’ye katılarak Kağıthane ve Beykoz ilçelerinde faaliyet göstermiştir. (Ek-1 resim)

c) DYP- Yeraltı ilişkilerine bir diğer örnek Sadettin BİLGİÇ- Kağıthaneli Kürt HASAN ilişkisidir. Bu çok samimi ilişkinin yanı sıra Yahya DEMİREL’in bir ucu ŞELEFYAN’a diğer ucu Enis KARADUMAN’a uzanan ve sayısız irtibatları kapsayan yeraltı ilişkileri sayılabilir. 

d) DYP - Yeraltı ilişkilerinde diğer bir hat ise İl Başkanı Yaşar KEÇELİ’nin yeğenleri vasıtasıyladır. Petrol Ürünleri AŞ ortaklarından olan Hikmet KEÇELİ’nin, Aytekin KOTİL ve Sovyetlere de ilişkisi olup Hikmet ve Aytekin KOTİL’in 22 Mayıs 1981 günü 34 RF 777 plakalı oto ile SSCB Konsolosluğu’na gittiği tesbit edilmiştir.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***