BEHİÇ GÜRCİHAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BEHİÇ GÜRCİHAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2018 Cumartesi

Sözleriniz Yalan, Gittiğiniz Yol Yanlış


Sözleriniz Yalan, Gittiğiniz Yol Yanlış





BEHİÇ GÜRCİHAN
19 Kasım 2007 Pazartesi
https://www.bing.com/images/search?view=detailV2&ccid=7bBfMKUt&id=FE741D3C3E5D2388C4BEB79003D33C17BFD3BB4D&thid=OIP.7bBfMKUtXZL-DY_XfEALxwHaE7&mediaurl=https%3a%2f%2fwww.tagesspiegel.de%2fimages%2fheprodimagesfotos82320180420guel2_508_1_20180419141716513-jpg%2f21194282%2f2-format43.jpg&exph=533&expw=800&q=abdullah+g%c3%bcl&simid=608001319744963213&selectedIndex=540&ajaxhist=0

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül:

"Parlamenter demokrasinin, serbest piyasa ekonomisinin ve hukukun üstünlüğünün gerçek anlamda uygulandığı iki önemli bölge ülkesiyiz."

Gerçek Terörist İsrail’dir

 Gül: Terörden çok çekmiş bir ülke olan ve halen terörle mücadelesini sürdüren Türkiye, İsrail’in maruz kaldığı terör saldırılarını her zaman şiddetle kınıyor.

Bu yüzden mi Lübnan’dayız?

İsrail’in güvenliği ve sınırlar içerisinde yaşama hakkına sahip olması Türkiye’nin Ortadoğu politikasının değişmez önceliğidir.

 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve AKP iktidarı sayesinde Türkiye bir ilki gerçekleştirdi.

Filistin topraklarını işgal ederek devlet kuran İsrail’in hemen hemen hiçbir İslâm ülkesiyle ilişkisi bulunmuyor.

Türkiye, 1948’de İsrail’i tanıyan ilk ülkelerin içerisinde yer almakla kalmadı, bugün çok daha ileri bir adım atarak işgalci devletin Cumhurbaşkanını milletimizin kalbi sayılan TBMM çatısı altına getirerek ona konuşma izni verdi.

Bundan yakın bir süre önce devlet ricaliyle görüşebilmek için günlerce kapılarda bekleyen İsrail heyetlerine karşılık, bugün gelinen noktada, sürekli gündemde tutmaya çalıştığımız dış politika faciasının boyutlarını göstermesi bakımından çok önemlidir.

Bu noktaya özel gayretle gelindi

 Türkiye’nin bölgesel sıkıntılarının çözümünü Washington’da arayan AKP iktidarı, İsrail’i birinci ortak olarak değerlendiremediği takdirde ABD’den yüz bulamayacağına inanıyor.

 Hatırlanacağı gibi Başbakan Erdoğan’ın 2005 yılında ABD’ye yapacağı ziyaret için, Türkiye’ye “Önce İsrail’le görüşmesi” bir ön şart olarak dayatılmış, Başbakan, ancak bu ziyareti yaptıktan sonra Bush’tan randevu gelmişti.

Başbakan Erdoğan, o gün yapılan eleştirileri değerlendirirken, İsrail ziyaretinin ABD ile bir bağlantısının olmadığını ileri sürüp, eleştirenleri marjinallikle suçlamıştı.

Başbakan’a göre bu ziyaret başkaları istediği için değil, “Tarihi ve milli mecburiyetten dolayı” yapılacak bir ziyaretti.

 Oysa Türkiye’nin İsrail’le ortak en küçük bir milli beraberliği söz konusu değildir. Bin yıllık bir devletin on yıllık bir devletle hiçbir tarihi ilişkisinden söz edilemez.

 Varlıklarını bütünüyle İsrail-ABD siyasetine angaje eden bir zihniyet taviz üstüne taviz vermiş, en sonunda İsrail Cumhurbaşkanı’nı getirip TBMM’de kürsüye çıkartmıştır.

AKP iktidarının seçilmiş Filistin yöneticilerine karşı ABD ve İsrail’in arzularına uyarak koyduğu soğuk tavrı, Şimon Peres’e karşı göstermeye gücü yetmez. Ama, AKP’ye destek olan herkes, Şimon Peres’e gösterilen içtenliğin neden İsrail’in bile destek ve övgüsünü kazanmış olan Mahmut Abbas’a karşı gösterilmediğini merak edip sormalıdır.

Peres’in Türkiye ziyareti, bu ziyaret vesilesiyle yaptığı konuşmalar ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün değerlendirmeleri ülkemizi küçük düşürmekte, nereye sürüklenmek istendiğimizi açıkca gözler önüne sermektedir.

Doğal Ortakmışız (!)

 Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ile İsrail’in “doğal ortak” olduğunu iddia ederek şunları söylüyor:

“Parlamenter demokrasinin, serbest piyasa ekonomisinin ve hukukun üstünlüğünün gerçek anlamda uygulandığı iki önemli bölge ülkesiyiz.”

Sayın Gül, İsrail’de Hahamlar Meclisi’nin her şeyin üzerinde olduğunu bilmiyor mu?

Dünyanın en teokratik, en faşist düzeninin İsrail’de uygulandığından haberdar değil mi? 

Açlığa mahkûm edilen milyonlarca Filistinli’nin varlığı, kemikleri kırılan Filistinli çocukların çığlığı bütün evrende, sadece Sayın Gül’ün mü dikkatini çekmedi ki, işgalci siyonistlerin düzenini “Hukukun üstünlüğünü esas alan düzen” olarak değerlendiriyor?

Mücahitler Terörist mi?

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ile İsrail’in ortak noktalarını çoğaltmak gayretiyle teröre de uzanıyor ve tarihe geçecek şu ifadeleri kullanıyor:

“Terörden çok çekmiş bir ülke olan ve halen terörle mücadelesini sürdüren Türkiye, İsrail’in maruz kaldığı terör saldırılarını her zaman şiddetle kınıyor.”

Filistin’de ezici bir çoğunlukla seçimleri kazanan HAMAS liderinin Türkiye ziyaretine karşı çıkan İsrail’i memnun etmek için misafirimizi arka kapıdan kovanların bu baskılara teslim olduklarını yukardaki ifadelerden daha açık hiçbir şey gösteremez.

Bunun için mi Lübnan’dayız?

Hatırlanacağı gibi işgalci İsrail geçen yıl Lübnan’a saldırmış, bu ülkeyi işgal etmek istemiş, fakat Hizbullah karşısında tarihinin en büyük yenilgisini alarak çekilmek zorunda kalmıştı.

Daha sonra BM’yi devreye sokan İsrail, Lübnan’a Türk askerini çekmeyi başarmıştı.

AKP iktidarı o günlerde

“Madem Terörü önlemek istiyorsunuz, o zaman Askerimizi İsrail’e neden göndermiyorsunuz?”

sorularına cevap vermemişti. O zaman Dışişleri Bakanı olan Gül, işte şimdi Peres’in ziyaretini vesile kılarak askerimizin neden Lübnan’da bulunduğunun ipuçlarını veriyor. Gül bu konuda şunları söylüyor:

“İsrail’in güvenliği ve tanınmış sınırlar içerisinde yaşama hakkına sahip olması Türkiye’nin Ortadoğu politikasının değişmez önceliğidir.”

Bush’un da sık sık aynı şeyi ifade etmesi AKP eliyle yürütülen politikanın tam bir dış politika faciası olduğunu gözler önü seriyor.

B G

BEHİÇ GÜRCİHAN
19 Kasım 2007 Pazartesi

***

28 Ekim 2018 Pazar

Açık İstihbarat Şenlikleri, AKP Nedim Şeneri Nasıl Kullanır

Açık İstihbarat Şenlikleri, AKP Nedim Şeneri Nasıl Kullanır


Açık İstihbarat, 
14 Mart 2012
Açık İstihbarat Şenlikleri: AKP Nedim Şener'i Nasıl Kullanır?
AKP - Fetullah Savaşlarının henüz Başlangıcındayız.

İktidar yorganı yırtılmaya başlayınca mabadı açıkta kalanlar ne kadar yorganı birarada tutmaya, "hadi barışın,uzatmayın, üşüyoruz" deseler de, ortada neredeyse Marksist terminolojiyi gerekli kılacak bir sorun söz konusu.

Uzlaşmaz/Temel çelişkiye dönüşme yolunda yapısal bir kilitlenme ile karşı karşıyayız.

ABD Devletinin ayrışması,
İsrail devletinin ayrışması
Küresellerin ayrışması derken, bu üst yapı çözülmeleri altyapıyı da patlattı.
Biz bu sürece Açık İstihbarat şenlikleri adını verdik.
Site olarak yayında 10. yıla yaklaştığımız için 40 gün 40 gece şenlikler düzenleyeceğimiz den değil.

Bugüne kadar iktidar yorganının altında ısınanların, yorgan yırtılınca kendi mabadları ortaya çıkmasın diye birbirlerinin mabadlarını afişe 
edeceklerini bildiğimiz için.

Nazlı Ilıcak'ın, Şamil Tayyar'ın 28 Şubat sürecinde DSP'ye yanaşırken MİT'e yakın çalıştığını afişe ettiğini hep beraber seyrettik.

Ve 28 Şubat Sürecinde dinci gözükmemek için isminden mahkeme kararı ile "Şıh"'ı çıkartan Şıh Şamil Tayyar'ın Nazlı Ilıcak'a twitter üzerinden cevap vereyim derken, "O zamanlar DSP destekleniyordu" sözü ile her döneme nasıl uyum sağladığını açıkca itiraf ettiğini de keyifle müşahede ettik.

Kavga derin.

Basit bir iktidar kavgasının ötesinde, kürenin en tepesinden en dibine kadar olan silsilede çıkar ilişkilerinde ciddi bir kırılma sözkonusu.

AKP - Fetullah, MİT - Emniyet, Abdullah Gül - Tayyip Erdoğan ayrışması bu kırılmanın türevleri.

Bu nedenle Açık İstihbarat şenlikleri hızlanarak devam edecek.

Ve bu dönemeçte Nedim Şener - Ahmet Şık ikilisinin tahliyesinin farklı ve olası bir boyutuna dikkat çekmek istiyoruz.

Bu ikilinin tahliyesine Bülent Arınç'ın ve Tayyip Erdoğan'ın sevindiğini görmüşsünüzdür.

Ruşen Çakır olmadığımız ve iki ucu faşizan değneği neresinden tutarsak bu süreçten en az zararla çıkarız şeklinde bir kaygımız olmadığı 
için Bülent Arınç ve Tayyip Erdoğan'ın timsah gülümseyişlerine kanacak değiliz. 

AKP'nin bu ikilinin tahliyesine sevinmesini, Avrupa'nın "gazeteci" sevgisine yaranma kaygısı olarak da okumuyoruz.

Bizim dikkatimizi, Nedim Şener'e, hem hapishane çıkışı, hem de evine gelişinde ısrarla sorulan bir soru çekiyor:

"İlk bomba haberiniz ne olacak?"

Bu soru, Nedim Şener ve Ahmet Şık'a, hapishane çıkışında,

"cemaatle bağlantılı hakimler, polisler, savcılar bu cezaevine girecek, bunu buraya yazıyoruz" mealindeki demeçlerinin ardından soruluyor.

Açık İstihbarat şenlikleri her iki tarafın da elinde birbiri hakkında yüklü dosyaları ortaya saçmaya başlaması ile devam edecek.

Wikileaks, Stratfor belgeleri, ortaya saçılacaklar sonrasında, TRT haber bülteni kadar sıkıcı ve iktidar yanlısı kalacak.

Tabi bu deşifrasyonlar, İngilizce tabir ile "Brinksmanship" denilen, uçurumun ucunda dolanıp uçuruma düşmeden dansetme sanatı ile icra edilmek zorunda.

Çünkü tarafların amacı son ana kadar, karşı tarafı yoketmek değil, masaya yenilmiş olarak yeniden oturtmak olacak.

Normal şartlarda hiç bir şekilde aynı yatağa girmeyecekleri "partnerleri", bu yolda yataklarına alacaklarına , hamlelerini bu geçici yatak arkadaşlıkları üzerinden atacaklarına emin olabilirsiniz.

Tayyip Erdoğan'ın servetinin somut belgeleri Zaman'dan yayınlanamayacağına...

Fetullah cemaatinin Gladyo mesaisi Yeni Şafak'da afişe edemeyeceğine göre....
bunu yapacak kanallara ihtiyaç var.
Nedim Şener / Ahmet Şık tahliyesine bu gözle yeniden değerlendirmenizi tavsiye ederiz.
Fetullah ile ilgili çok çarpıcı belgeler/bilgiler Nedim Şener üzerinden kamuoyuna afişe edilse...

Bu bilgiler sonucunda Emniyet/yargı ekseninde birileri mahkeme önüne çıkarılsa şaşar mısınız?

Nedim Şener'in gazetecilik birikimi ve Fetullah cemaatine olan öfkesi bu deşifrasyonlar için AKP'ye gerekli perdelemeyi sağlar mı?

AKP, hedefindeki isimleri Nedim Şener'e sızdıracağı belgeler üzerinden tasfiye ederse, hem hedefine ulaşmış olur, hem de yine bu gibi istihbarat savaşlarının kilit kavramı olan "plausible deniability" (inandırıcı reddedilebilirlik) prensibini sağlamış olur. 

Ezcümle; Nedim Şener üzerinde yoğunlaşan medya ışığı, gazetecilik birikimi, Fetullah düşmanlığı ve sergilediği öc alma psikolojisi ile, 

AKP-Fetullah savaşlarında AKP için çok değerli bir fırsat sunmaktadır. 

Bir Fetullah Deşifrasyon sürecinin en olağan şüphelisi konumundadır.

Nedim Şener tabiki bu fırsatı bilerek ve isteyerek sunmayacaktır.

Ona sızdırılacak belgeler/bilgiler yine kendi "güvendiği" kaynaklardan gelecektir.

İstihbaratçının işi de budur zaten. Doğru zamanda ve doğru dozajda suistimal edeceği güven ilişkileri kurmak. 

Açık İstihbarat, 14 Mart 2012

http://www.guncelmeydan.com/pano/acik-istihbarat-senlikleri-akp-nedim-sener-i-nasil-kullanir-t30848.html

***

İSTEDİĞİN EZİLECEK BAŞ OLSUN; SEN BİR YÜREK BUL YETER

İSTEDİĞİN EZİLECEK BAŞ OLSUN; SEN BİR YÜREK BUL YETER


(Amerikan Köpekleri ve Şehit Dostu ABD Büyükelçiliği)

BEHİÇ GÜRCİHAN.,
2005-06-15

Köpeklere özel bir ilgim vardır Özellikle AMERİKAN KÖPEKLERİNE...

Geçenlerde de; 
Amerikan Köpekleri ile ilgili bir makale okuyordum...
Makale bu köpekleri iki gruba ayırmıştı...

SALDIRGAN ve YARDIMSEVER olanlar American Pitt Bull Terrier gibi olanlar SALDIRGAN cinsten; 

YARDIMSEVER olanları ise; Özellikle American Dog Trainers Network gibi kurumlar; KÖRLER için tavsiye ediyor. 


^^ AMERİKAN KÖPEKLERİ ile KÖRLER Uyumlu bir çift oluştururmuş. 

Edelman'ın "Çirkin başları ezme " sevdası ile yanıp tutuştuğu günlerde, Büyükelçilik Müsteşar Yardımcısı Kunstadner, Ankara'da bir sergi açtı. 

Edelman-Kunstadner ikilisi ; "Kötü polis-iyi polis" oyununu oynuyarak, Ankara bürokrasisini çok iyi kafakola aldılar. "ABD ne isterse 

yapalım" tayfası ile Edelman ilgilenirken; "ABD'siz olmaz ama bu yönetim de çok anlayışsız" şeklinde "onurlu sızlanış" gösterenler kendilerini Kunstadner'in şefkatli kollarında buldu. Bu zat; Bush-Edelman misyonunun kaçırdığı balıkları topladı. 

Edelman'a kıyasla insan ilişkileri çok daha kuvvetli olan Kunstadner Ankara'da açtığı serginin gelirlerinin %20'sini TSK Elele Vakfı'na bağışlamış.......

YANLIŞ OKUMADINIZ

Kandil Dağı'nda PKK'yı himaye eden ABD'nin Büyükelçilik Müsteşar Yardımcısı resim satıp, şehitlerimize yardımcı oluyor. BU NE ASİL BİR YÜREK!

EDELMAN'ı PERSONA NON GRATA ilan ettiğimizden bu yana HODRİ MEYDAN diyoruz. Ama o; korunaklı ortamlarda yaygara koparmanın ötesine gidemiyor. Tam bir "American Soldier"

Ona ezmesi için istediği kadar BAŞ sunarız yalnız onun önce bir yerlerden bir YÜREK temin etmesi gerekiyor!  ^^

KÖPEKLER ve KÖRLER çok Uyumlu bir çift Oluşturuyorlarmış...

SALDIRGAN olanların ise; özellikle çene yapıları çok kuvvetliymiş ve bir tanesine kolunuzu kaptırdığınızda çenesini açabilmenize imkan yokmuş...anlayacağınız hayvan sırf çene!

Bu SALDIRGAN cinslerin çevrelerine yaydığı kötü ünü perdelemek için web siteleri bile açılmış..aslında bu KÖPEKLERİN nasıl insan canlısı olduğunu, çocuğunuzu bile emanet edebileceğinizi resimlerle kanıtlamaya çalışıyorlar..

KÖPEKLERİN bile ünlerini korumak için MEDYAYA ihtiyaç duyduğu bir dünyadayız. Ne ilginç. Anlayacağınız AMERİKAN KÖPEKLERİ hayli ilginç bir yelpaze sergiliyor... KÖRLERE yardımcı olmak için eğitilenleri de var..

Ona buna saldırması için SALDIRĞANLAŞTIRILANLARI DA...

Birinin; yönlendireceği, kendine güvenecek KÖRLERE....

Diğerinin de; kendisinin saldırganlığından medet umacak KÖRLERE ihtiyacı var. 

AMERİKAN KÖPEKLERİ ile KÖRLER arasında ilginç bir bağ var...

Neyse...nereden nereye geldik...

Köşesinde kişisel zevklerini anlatan yazarlardan farkımız kalmadı. 

Amerikan Büyükelçiliği hakkında yazacakken; AMERİKAN KÖPEKLERİ hakkında yazmak da neyin nesi..

Yazarlıktaki acemiliğimiz den olsa gerek; 

"AMERİKAN KÖPEKLERİNİN ülkesi ABD'nin Türkiye'deki büyükelçisi Edelman" şeklinde geçiş cümleleri de kurabilirdik ama yabancı değilsiniz...Direk konuya geçelim. 

Edelman Hazretleri; 

Boğaziçi'nin korunaklı atmosferinde; 

"Türkiye ile ABD'nin arasını açmaya isteyenlerin çirkin başları ezilmeli" demecini verdiği günlerde; 

Ankara'da; Türkiye'deyken çektiği fotoğraflardan oluşan "1984-2005 Türkiye Portreleri" başlıklı "veda sergisi" açan, ABD Ankara Büyükelçiliği Müsteşar Yardımcısı John Kunstadner

"Kırmızı Çizgi" dergisine sergi vesilesi ile verdiği demeçte bakın neler diyor : 

Bazıları Türkiye'ye mozaik diyorlar. Bence Türkiye bir ebru. Çünkü bir ebru, bölünmez bir bütündür. Türkiye'de bölünmez bir bütündür.

Bu fotoğraflarda gösteriyor ki, Türkiye halkı mütedeyyin ve mü'min olan bir ülke. Türkiye'nin genel fotoğrafına baktığınız zaman bu özelliği görürsünüz 

Gördüğünüz gibi; 

Türkiye'yi ilk, Marshall yardımı sırasında köy köy fişleyen ABD; artık bu kaba çalışmanın üzerinden daha ince kalemle geçen estetik çalışmalar yürütüyor. 

Anadoluyu karış karış dolaşıp, toplantılarda herkesi "etnik kimliğine sahip çıkıp, dillendirmesi" yolunda teşvik edenler; sıra, bu geziler sırasında çektikleri fotoğraflarla ilgili demeç vermeye geldiğinde, 

"Türkiye'nin nasıl bölünmez bir bütün olduğundan" sözediyorlar. 

Tabi; "Türkiye'nin mümin ve mütedeyyin bir ülke" olduğunun altını çizen Kunstadner'ın; 

"Türkiye İslam devleti de, ülkesi de değildir" cümlesini sarf eden Genelkurmay Başkanı ile farklı eksende durduğu da dergi tarafından altı çizilen bir ayrıntı. 

Yalnız şu Edelman-Kunstadner ikilisinin daha yakından etüd edilmesi lazım. 

Bu ikili uzun zamandır Türkiye'de "iyi polis-kötü polis"i oynuyorlar. 
Edelman; kötü polis...

Zaten baştan ABD'ye meyilli, "ABD ne isterse yapalım" tayfası ile iştigal ederken; Kunstadner'in işi daha incelikli. 
Bu zat; 
"ABD ile işbirliği yapmalıyız ama mevcut yönetim kaygılarımıza çok duyarsız, bu kadar da olmaz ki" türünden "onurlu sızlanış" gösteren kesimle temas kuruyor. 

Kendisinin Ankara'nın restoranlarında kimlerle yemek yediğinin listesini görseniz ne demek istediğimi anlarsınız. 

Bütün "ABD'ye eleştirel gözle bakanlar", Kunstadner'in masasında, 

Bütün "ABD hayranları" ; Edelman hazretleri ile birlikte.

Tabi Kunstadner'in bu zatlarla yaptığı konuşmalarda, karşısındakini sempatik sempatik dinleyip, "ABD'yi seviyoruz ama Bush'u değil" diyenlere hak verişini bir görseniz içiniz sızlar. 

Adam; Bush-Edelman ikilisinin kaçırdıklarını topluyor. 

Kunstadner'i izledikçe; Edelman'a çok yüklendiğimizi hissediyorum. 

Kendisini "Persona Non Grata" ilan ettiğimizden dolayı bize çok kızgın ve kafamızın ezilmesinden felan sözediyor ama her halikarda 

Edelman " Kötü Polis "i oynamanın bedelini ödüyor. 

Edelman bizim kafamızın ezilmesi hayali ile yaşayadursun bakın Kunstadner efendi nelerle meşgul. 

Zatıalleri; Ankara'da açtığı resim sergisinin gelirlerinin %20'si TSK Elele Vakfı'na bağışlamış. . %80'i de Türk Amerikan Derneği'ne. 

Evet; yanlış okumadınız. 



Kandil Dağı'nda PKK'yı himaye eden ABD'nin Büyükelçi Müsteşar Yardımcısı Kunstadner'in resim sergisinin gelirleri; 

Şehitlerimize hizmet veren TSK Elele Vakfı'na bağışlanacak.  

Şu iyi kalpliliğe bakar mısınız. 

Adam en azından fotoğraf satıp şehitlerimize, gazilerimize destek olmak için çırpınıyor. NE ASİL BİR YÜREK!

Şu Edelman'ın Kunstadner'dan öğreneceği çok şey var.

Adamın, ağzından ve objektifinden sevgi, barış, huzur damlıyor. 


İyi yazar; 

Yazının başı ile sonunu bağlarmış ya...biz de öyle yapalım...

Şu yardımsever Kunstadner acaba; 

ABD'nin KÖRLER için özel eğitimli KÖPEKLERİNDEN bir kaç tane de bizim KÖRLER VAKFI'na bağışlar mı...
Bizdeki KÖRLERİ ancak böyle KÖPEKLER paklar.

Bu arada Edelman'a; 
Aylardır yaptığımız çağrıyı yenileyelim. 

HODRİ MEYDAN EDELMAN: 

Şu ezmek istediğin başlarla; 

Boğaziçi gibi korunaklı ortamlarda değil de, bir de yüz yüze karşılaşıp, konuş sana. 

İstediğin BAŞ olsun. Bizde bu ülke için BAŞ çok. 
Biz senin önüne buradan Washington'a kadar baş sereriz. 

Ama senin işin daha zor. 
Senin bir yerlerden BİR YÜREK temin etmen gerekiyor.


B.G.






***

15 Aralık 2017 Cuma

Kesmir Van, Kudus Washington, Ekseninde Nükleer Şebekeler

Keşmir  Van,  Kudüs Washington, Ekseninde Nükleer Şebekeler



Kesmir- Van / Kudus -Washington Ekseninde Nukleer Sebekeler
( Kaos dansinin siradisi oyunculari )
Behic Gurcihan
02. 03. 2005


FBI'da calisan Turk Sibel Edmonds'in ortaya attigi iddialar ABD'de kamuoyu
olusturmus fakat daha sonra gundemden dusurulen Sibel Edmonds'a bizzat ABD
Adalet Bakanligi tarafindan konusma yasagi getirilerek; hikayesi ortbas
edilmisti.
Sibel Edmonds hikayesinde gozlerden kacan bir ayrinti; Afganistan-Turkiye
ekseninde faaliyet gosteren bir uyustucu/nukleer sebekenin varligi idi. Bu
sebeke; onceki yazilarimizda da ele aldigimiz; "Haham&Imam" isbirligi tezine
dair de ilginc ipuclari icermektedir.
15 yil Israil ordusunda gorev yapan; siyonist bir Yahudi'nin; ABD'den satin
aldigi nukleer malzemeleri; Iran'a teknoloji sizdirmakla suclanan Pakistan'a
satma ihtimali sizce nedir?
Hasan Sabah'in torunlari; Israil-Pakistan arasinda kurulan uyusturucu
ticareti haritasinda boy gosterince; insan ister istemez yuzyillar once
Alamut'la Tapinak Sovalyeleri arasinda kurulan isbirligini hatirliyor.
Bu sebeke cercevesinde; Turkiye'deki bazi odaklarin rolu ciddiyetle
arastirilmasi gereken bir konu? Ayrica; Iran-Israil arasindaki bir gizli
anlasmayi degerlendirme disi tutmak isteyenler acisindan; Iran
Hizbullah'inin kurulmasinda donme hahamlarin rolunun ayrica arastirilmasi
gerekiyor.
Butun endoktrinasyonlarimizi bir kenara birakip; onumuze konulan satranc
tahtasi ve kurallari uzerinden strateji uretmeyi birakip, kendi oyunumuzu
kurma gercegi ile karsi karsiyayiz.
Analizden tortulasan bunyemizi dunku yazimizla havalandirip, taze bir
nefesle doldurduktan sonra cigerlerimizi; analitik bakisin o tozlu raflarina
tekrar geri donelim.
Hatirlarsaniz;
Uzun zamandir; Turkiye'nin guvenlik kurmaylarinin, "Iran ile Anglo/Sakson
Siyonist Cephe" arasinda bir kontrollu savas senaryosunun gundemde
olabilecegini, olasilik matrikslerine dahil etmeleri gerektigini
savunuyoruz.
"Olasilik Matriksi" tanimini ozellikle vurgulamak gerekiyor. Cunku bu
yazilarda one surulen tezi (Bkz. Tez'in Anlami); "The Dogru" olarak degil;
"Olasi Dogru" olarak ortaya koyuyoruz ve bu "Olasi Dogru"'nun dikkate
alinmasinin maliyetsiz; ama alinmamasinin ulkemizin gelecegi acisindan cok
maliyetli olacaginin bilincinde olarak bu yazilari kaleme aliyoruz.
Lafin tamami aptala soylenirmis sevgili okur. Bu koseyi kalplerinde
iyiniyet; beyinlerinde mantikla okuyan sizlere herseyi soylemeyi zul
sayariz.
Sozkonusu dizinin son yazisinda soyle bir cumleyi dikkatinize sunmustum :
"Asiri dindar (Ortodoks) Yahudi; Irak'tan getirilen nukleer malzemeleri;
Urdun'den alip; ABD'deki bir Turkun firmasi araciligi ile Pakistan uzerinden
Iran'a satiyor. Hakkinda tutuklama karari cikarilmasina ragmen; kis tatili
icin gittigi Denver'da tutuklanan asiri dindar Yahudi; daha sonra yerel bir
hahamin gozetiminde kalmak sarti ile serbest birakiliyor"
Siyonist bir Israil'li ile Iran'i nukleer silah ticareti piyasasinda; ABD
uzerinden bir araya getiren bu cumlenin ayrintilarina girelim.
Hatirlarsaniz; bir ara Sibel Edmonds isimli ABD'li bir Turk Bayan; FBI'in 11
Eylul saldirilarindan onceden haberdar oldugunu aciklayarak ABD kamuoyunda
dikkatleri uzerine cekmis ve daha sonrasinda bir cok sorusturmanin hedefi
olmustu.
Sibel Edmonds'un bu cikisi dogrultusunda verdigi onlarca beyan arasindan
bizim sulandirilmis basin su cumleyi mansetlerine cekmisti :
MIT; FBI'a sizdi
MIT'in; FBI'a sizmasi haberleri uzerine hepimiz sokaklara dokulup sevinc
gosterisi yapmis ve bazi karamsarlarimiz ise utanmadan MIT'i yipratip;
"sizmisken niye CIA'ye de sizmiyorlar, cok da uzak degiller birbirine"
seklinde yazilar yazmislardi.
Isin latifesi bir yana;
Sibel Edmonds'in o gunlerde yayinlanan demec firtinasi icerisinde bir unsur
ozellikle gozlerden kacirildi. Edmonds; FBI'in 11 Eylul saldirilarini
onceden bildiginin yanisiria;
Azerbaycan, Uzbekistan, Turkmenistan, Kazakistan, Tacikistan, Pakistan ve
Turkiye ekseninde faaliyet gosteren bir uyusturucu/nukleer ticaret
sebekesine dikkat cekiyordu.
Pakistan-El-Kaide-Bush-Ladin Ailesi-FBI'yi birbirine baglayan Edmonds'in
hikayesi daha sonra gundemden dusuruldu ve hem anlattiklari, hem de
anlattiklari ile ilgili yapilan sorusturmalar bizzat ABD Adalet Bakani
tarafindan "devlet sirri" ilan edilerek, ustu ortuldu. Edmonds'in uzerinde
su an konusma yasagi mevcut ve bizim aklimizda sadece "FBI'da Calisan Turk
Kadin", "MIT; FBI'a sizdi" gibi basliklarla duruyor.
Edmonds'un o ilk gunku demeclerinde dikkat cektigi nukleer/uyustucu ticaret
sebekesine dair bir ayrinti yine ayni gunlerde su yuzune cikti :
ABD'nin sulandirilmamis medyasinda cikan basliklardan biri suydu :
ABD; Israil'liyi Pakistan'a Nukleer Tetik Mekanizmalari Satmakla Sucluyor
Tabi tahmin edersiniz ki ; gecen senenin ortasinda kamuoyuna sizan bu haber
de ortbas edildi.
Hikayenin merkezindeki isim: Asher Karni
50 yasindaki, Guney Afrika'da yasayan bu Israil vatandasinin isi pek de oyle
insanin kisisel ozgecmisine yazabilecegi cinsten degil : Nukleer silah
parcasi ticareti.
Asher Karni; siyonist bir Yahudi ve Denver'a kayak tatili icin gittiginde
FBI tarafindan tutuklanmasina ve daha sonra federal bir hapishaneden alinip,
bir kasabanin kucuk hapishanesine koyulmasina ve sonrada o bolgenin
hahaminin gozetiminde serbest birakilmasina sebep olan olaylar zinciri hayli
ilginc..
( Bu dunyaya; nukleer silah ticareti yapan Israil'li olarak dogmak varmis
dedirtecek kadar guzel bir yargi silsilesi ile karsi karsiyayiz)
Asher Karni; Pakistan ordusu ile baglantisini saklamayan, Pakistan'li
musterisi Humayun Khan'in istegi uzerine 200 tane "yuksek gerilim kivilcim
tetigi" (spark gap) satin almak icin harekete geciyor.
Bu cihazlarin ozelligi; hem hastanelerde bobrek tasi cihazlarinda
kullanilabilmeleri, hem de nukleer silahlarda patlamayi gerceklestiren tetik
islevi gormeleri.
Karni'nin bu is icin temasa gectigi ABD'li firma; sozkonusu cihaz uzerindeki
ihracat sinirlamalari nedeniyle belli belgeler isteyince; Karni bu sefer
ABD'de yasayan bir Turk'un firmasi olan Giza Technologies ile baglantiya
geciyor ve Karni icin; yaklasik 10 nukleer bomba yapmaya yetecek sayidaki
tetigi bu firma satin aliyor ve Karni'nin Guney Afrika'daki firmasina
yolluyor.
Bizim siyonist Israil'li ise; Guney Afrika'ya gelen bu mallari once Dubai'de
bir serbest bolgeye ihrac ediyor ve oradan Pakistan'daki musterisinin
verdigi adrese.
Pakistan'in basta Iran olmak uzere; Kore'den Cin'e bir cok merkeze nukleer
teknoloji satmak konusundaki marifetini soylemeye gerek yok sanirim.
Isin ilginci; 15 yil Israil ordusunda gorev yapip Binbasi olan; Museviligin
seriati Talmud uzmani; Musevi bir kurulusun istegi uzerine ailesi ile
birlikte Guney Afrika'ya tasinacak kadar siyonist bir kafa yapisina sahip
olan Karni'nin; Iran-Pakistan eksenindeki bu ticareti gerceklestirmesi.
Karni'nin ayni zamanda; roket motorlari ile ilgili parca pesinde olan
Hindistan'li bir musterisi oldugunu da bilmek, resmimizi
zenginlestirecektir.
Bir haham gozetiminde ve bileginde bir elektronik takip cihazi ile serbest
birakilan Karni'nin; Pakistan'daki musterisi Humayun Khan'in da ilginc bir
ozgecmisi var.
Babasi olan Akram Khan'in, 1957 yilinda Nazi nukleer silah tuccari ve sebeke
isleticisi Alfred Hempel ile nukleer silah malzemesi ticareti yaptigi
mektuplarla kanitlanmis durumda. 1989 yilinda olene kadar nukleer silah
teknolojisini yaymak icin ugrasan Nazi Hempel; dunyada bu sebekenin kurucu
babalarindan.
Dolayisi ile onumuzde;
Iran'dan Kore'ye bir cok musterisi olan Pakistan'li bir "Musluman"
ABD'den aldigi teknolojiyi Pakistan'dan Iran'a bir cok noktaya satan
Israil'li bir "Yahudi"
Ihracat sinirlamalarini asmak icin sirketini paravan olarak kullandiran
ABD'li bir "Turk"
ve tarihin karanlik sayfalarindan cikagelen Alman bir "Nazi" var.
Dunya jeopolitiginin; "ABD sunu amacliyor ama basaramiyor" tarzi universite
dis politika derslerinde okutulan dinamiklerden cok daha karmasik iliski
sebekeleri tarafindan sekillendirildigine dair ufak bir potpuri sizin icin.
Bu arada az kalsin soylemeyi unutuyordum :
Karni'nin Pakistan'daki musterisi ; sozkonusu cihazlarin amacinin saklanmasi
icin, Pakistan'a kimin adina yollanmasini istiyor biliyor musunuz?
Aga Khan Vakfi Universiteleri ve Hastaneleri
Onceki yazilardanhatirlayiniz :
Iran merkezli Sii'ligin ezoterik bir kolu olan Hasan Sabah'in temsil ettigi
Ismaili tarikatinin gunumuzdeki temsilcilerinden sozediyoruz.
Sulalecek Oxford gibi okullarda okuyan, aristokrat Aga Khan sulalesinin iki
merkezleri var : Ingiltere ve Pakistan.
7 Subatta Kaleme aldigimiz;
" Tanrisal Ruhbanlarin (Imam & Haham) Tarihsel Isbirligi "
baslikli yazida;
Kudus'u korumakla basladiklari gorevlerini, ezoterik bir tarikata donuserek
dunya capinda egemenlik hayalleri kurma yolunda gelistiren Tapinak
Sovalyeleri ile; Alamut merkezli kurdugu tarikatini genisleten Sabah'in
ezoterik ogretisi arasindaki tarihsel isbirligini gozler onune sermistik.
Sozkonusu Ismaili tarikatinin gunumuzdeki uzantisi; siyonist bir Yahudi'nin,
Pakistan'a nukleer malzeme sattigi sebeke cercevesinde yine karsimiza
cikiyor.
Tabi bu sebekenin;
FBI'dan Çalisirken, yaptigi aciklamalar sonucu isinden olan ve Adalet
Bakanligi'nin aciklamalarina bizzat yasaklama getirdigi Sibel Edmonds'in
dikkat cektigi Afganistan-Turkiye ekseninde faaliyet gosteren
uyusturucu/nukleer sebeke ile paralellik gostermesi fazlasi ile dikkat
cekici.
Tarihin tekerrur edip etmediginden emin olmak bize bir sey kaybettirmez.
Ama emin olmamak; bize cok sey kaybettirebilir.
Millet adina bu senaryonun dogru olma olasiligini arastiracak olanlarin
dikkat etmesi gereken bir kac soru daha var :
1) Turkiye'de hangi asiretvari yapilar uyusturucu/nukleer kacakcilik isinde;
Afganistan-Iran-Turkiye ekseninde faaliyet gosteriyor?
2) Polisten adam kacirmakla gundeme gelen ve Turkiye Cumhuriyetine kafa
tutan Bayram sulalesi ve Van'daki sebekeleri; CIA tarafindan Iran-Azerbaycan 
ekseninde; ozellikle Iran'in kuzeyindeki Azeri bolgede kullaniliyor mu? Bu
sulaleyi; sozkonusu baglantilari mi bu kadar dokunulmaz kiliyor?
3) Pakistan'la Hindistan arasindaki tartismali bolge Kesmir; dunya
uyustucu/silah ticareti acisindan nasil bir agirliga sahip? Aga Khan
sulalesinin bu bolgenin yonetiminde rolu ne?
4) Biraz arsivlerde kaybolmaniza neden olabilir ama eliniz degmisken su
sorunun da cevabini bir arastirirsaniz hayli aydinlatici olabilir : Iran
Hizbullah'inin kurulmasinda donme hahamlar nasil bir rol oynuyorlar ?
HAMAS'in Israil'in denetiminde, ilk ofisini Israil'de actigini biliyorsaniz
bu soru o kadar da sacma gelmeyecektir.
Iran-Israil ekseninde olusabilecek perde arkasi isbirliklerine karsi uyanik
kalmaya devam etmeliyiz.
Dunya jeo-politigini; ABD'nin resmi yayinlarindaki ve resmi-yari resmi
sahsiyetlerinin soylemlerine bakip; "ABD sunu yapmak istiyor" seviyesinde
degerlendirmekten bir zarar gelmez;
Fakat dunyaya bakisinizi sadece o seviyede tutup;
Sozkonusu soylemlerin daha makro bir plani perdelemeye hizmet etme
olasiligini gozardi etmek;
ABD'nin; icinde farkli cikar odaklarinin egemenlik savasi verdigi bir kabuk
devlet oldugunu unutmak; 
ve ulkemizin gelecek projeksiyonlarini tekduze ve sig bir stratejik anlayis uzerinden kurgulamak cok buyuk zararlar verebilir.
Bir yonde endoktrine edilmis beyinler; nihai tahlilde, doktrinasyona hakim
olanlarin makro planlari cercevesinde cozum setleri olusturabilirler.
Bu acidan bakildiginda; "anti-Amerikancilik" bile, ABD'nin elinde cikarina
kurgulayabilecegi bir karsi dinamik haline donusebilir.
Zaman masayi devirip;
Kendi kurallarimizi ve kendi oyunumuzu kurma zamanidir.
Birilerinin kurdugu satranc tahtasi ve kurallari uzerinden;
ancak sah-mati nasil geciktirecegimizin stratejisini kurgulayabiliriz.
Bu ise vatanseverler icin asla bir secenek degildir.
B.G.