Ali Ağaoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali Ağaoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Haziran 2019 Pazar

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 22

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 22


4 ESKİ BAKANLA İLĞİLİ., İşte TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu, 


Nitekim Ali Ağaoğlu tarafından kazanılan Kartal ihalesi ile ilgili 25/12/2012 tarihinde Emlak Konut Genel Müdürü Murat Kurum ile yaptığım görüşmemde,
ihaleyi kazanan DAP Yapı firmasının Ağaoğlu’nun yan firması olduğunu öğrenmem üzerine, fazla sayıda iş alması Emlak Konutu bloke edebilir endişesiyle,  tavsiyem üzerine Emlak Konutun yönetmeliğinde değişiklik yapılarak bir yüklenicinin aynı anda beşten fazla iş almasına yasak getirildi. Kendisine herhangi bir ayrıcalık tanınmadığı da buradan bellidir. 

Yine dosyada 17 adet imar planından bahsediliyor. Ancak bu planlardan sadece 6 tanesi Bakanlıkça sonuçlandırılmıştır. Diğer 11 tanesi henüz sonuçlandırılma  mış, ya müracaatta kalmış veya reddedilmiş işlemlerdir. Henüz sonuçlanmayan bu işlemler bile dosyada illegal işlemler olarak yer almıştır. 
Bu bile başlangıç soruşturmasının hukuksuz ve ne kadar art niyetli olduğunu açıkça göstermektedir. Bakırköy’de bahsedilen yerde biz bir imar planı onayladık. 
Bu imar planını 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye istinaden onayladık ve burada yasaya aykırı bir durum kesinlikle yoktur. Yani şöyle bir durum 
olmuştur, çok samimi olmak gerekirse; bu şahıs, bu imar planını İstanbul Büyükşehir Belediyesinden onaylatmak için yaklaşık iki yıl mücadele etmiş, 
yapamayınca bize müracaat etti. Biz de inceledik, burada, kesintisi konusunda, yüzde 56 civarında -tam bilemiyorum- yüzde 40 kesinti yapılması gerekirken 
fazla kesinti yapılmıştı, biz de onu usulüne göre onayladık. Askı süresi var bunun, itiraz süresi var, gerekli yasal prosedürlerden geçerek onaylanmıştır. 

İstanbul’un, Şişli’nin “background”unu artıracak, marka değerini artıracak şekilde buraya özel proje yaptık. Yasaya göre imar planı zaten geçmez, geçemez. 
Bu imar planı önce kurullardan geçiyor, sonra komisyonlardan geçiyor, sonra raportörden geçiyor, sonra şef imzalıyor, müdür yardımcısı imzalıyor, müdür
 imzalıyor, daire başkanı imzalıyor, ondan sonra genel müdür yardımcısı imzalıyor ve genel müdür imzalıyor, müsteşar yardımcısı imzalıyor, müsteşar imzalıyor, 
Bakana geliyor; ondan sonra askıya çıkıyor....bir imar yaptı diye bir bakanı suçlamak veya bir belediye başkanını suçlamak, bir avukata “Duruşmaya girme.” demek, efendim, görevi olan kişilere “Görevlerini yapma.” demek anlamına gelir yani. “Niye imar yaptın?” Ben bunun mantığını anlayamıyorum. 

Biz yapmışız, biz kamu kuruluşlarının… Zorlu Center Özelleştirme İdaresi tarafından satılan yaklaşık 90 dönüm bir yerdir. İmarını Özelleştirme İdaresi yaptı. 
Buranın projeleri İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ve Beşiktaş Belediyesinden geçti, ruhsatı Beşiktaş Belediyesi tarafından verildi. 

Burası bizim önümüze iskân safhasında geldi. Bize müracaat etti. Bu, bizden önceydi, bizim Bakanlık kurulmadan önce bu işler devam etti. 
Daha sonra, iskân safhasına gelince bizim kurullar Tabiat Varlıkları Komisyonu ve Kültür Varlıkları Kurulu şeklinde ikiye ayrıldı. 

Bunun yapıldığı yer de Boğaziçi bölgesinde geri görünümde olduğu için Tabiat Komisyonundan geçmesi gerekti iskân alması için. Bize bu saikle geldi. 
Gelince, biz de binayı oradan görünce, dedik ki: “Bu bina burada affedersiniz- çok gavur ölüsü gibi duruyor. Yani bunu bir inceleyelim.” Yani bu bina böyle 
çok sakil duruyor. İnceleyince orada kademelendirmede birtakım hatalar gördüm, binayı çok büyük gördüm. Sonra baktık ki, bu bodrumlardan dolayı, 
İstanbul İmar Yönetmeliği’nin verdiği imkânlardan dolayı bodrumları yaparak, bodrumları şişirmiş binasını. Bundan sonra, bu önemli bir konu olduğu 
için ben bunu gerekli yerlerle paylaştım, böyle böyle, iskân alacak. Bizim inşaatın denetimiyle, kaçaklığıyla, iskânıyla, ruhsatıyla, imar planıyla uzaktan 
yakından bir alakamız yok. Sadece iskân sırasında “26’sında benim açılışım var, ben buraya çok önemli kişileri davet ettim, bunu yetiştirin.” dedi. 

Biz de arkadaşlara dedik ki adam doğru bir iş yapmışsa -”tape”lerde var bu- eğer doğruysa, projesine uygunsa ve yaptığı şey Tabiat Varlıkları 
Komisyonundan geçecek şekilde uygunsa bunun işini hızlandıralım, adam mağdur olmasın. Sonra dediler ki: “Bunu bir inceleyelim.” Bizim İstanbul 
İl Müdürlüğümüz tarafından incelendi. Kademelerinde birtakım sıkıntılar olduğunu tespit ettik biz. Daha sonra bu sıkıntıları Büyükşehirden sorduk, tolere 
edilebilir olduğu görüldü ve komisyondan geçirildi. Bana gelmedi, benim bir imzam yok burada. Sadece yardımcı olun diye…”Yardımcı olun.” dedim çünkü 
yapılan önemli bir yatırım ve bize de geldi işi. “Yasalara uygunsa yardımcı olun.” diye ifade ettim. Onun dışında bizim orada ne bir yetkimiz var ne yaptığımız bir imar planı var ne verdiğimiz bir inşaat ruhsatı var ne temel üstü ruhsatı var ne iskân müsaadesi var, hiçbiriyle ilgili bizim yetkimiz yok. 

Zaten buradaki suçlamada da birtakım kaçak inşaatlara göz yumulduğu… Böyle bir yetkimiz yok bizim. Bu yetki tamamen belediyelere ait, bizim böyle 
bir tasavvurumuz, tasallutumuz olamaz, yasalarda böyle bir şey yok; yapmadık da zaten. Hangi inşaatı mühürlemişiz, hangi inşaata zabıt tutmuşuz, 
hangi inşaata ruhsat vermişiz, hangi inşaata iskân vermişiz, yok ki böyle bir şey. Ataköy sahil şeridi tam, yüzde yüz doğru olmayabilir ama yaklaşık 
1 milyon küsur metrekare bir arazi. Burasının imar planları 1992 ve 1996 yıllarında dönemin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılmış, biz oraya 
imar planı yapmadık ve emsali yüksek. Burasını ben TOKİ Başkanıyken işgalden temizledim. Emlak Bankası malları, Ziraat Bankası malları tahtında 
TOKİ’ye devredilen mallardan, arazilerden bir tanesi burası. Burası işgal altındaydı. Nasıl işgal altında olduğunu burada bilenleriniz vardır. 

Yani Rusya’yla bağlantılı, başka yerlerle bağlantılı, nelerin o sahil şeridinde yapıldığını...Biz burayı…Bize ne biçim tehditler yapıldı, nasıl ağır tehditler yapıldı. 

Biz vatan dedik, millet dedik, İstanbul dedik burayı işgalden temizledik. Ondan sonra da tabii ki ben burasını… İmar planı olan bir yerin imar planını iptal 
etsem bana zimmet çıkar. Gönül isterdi ki burasını biz yeşil alan yapalım, imarını durduralım ama buranın bir katma değerle bize geldiği, Emlak Bankasından 
bize devredildiği…İmarı da vardı, biz imar yapmadık buraya, kesinlikle yapmadık. Dosyada bellidir bu araştırılırsa. Sonra biz bunların bir parçasını Kat 
Turizme sattık, az önce mevzu ettiğim bu Yeşilköy tarafında olan büyük bölümünü; bir ufak parçayı da bir otelci aldı, ismini bilmiyorum, Rönesans mıdır 
nedir, bir otelciye verdik, ufak bir parçayı sattık; beri tarafını da yine kat hasılat paylaşımı tarzında ihaleye çıktık, bir sefer çıktık, kimse buraya ihaleye girmedi. 

Bir daha çıktık, yine giren olmadı. Niye girmiyorlar? Bakırköy Belediyesi “Buraya ruhsat vermem.” diye… Orada, Bakırköy’de oturan sakinler devamlı burayı şikâyet ediyorlar. Bana geldiler birkaç sefer görüştüm, biz onlarla görüştük, oradaki derneklerle. Nihayet biz bunu gene ihaleye çıktık, ihaleye girmesi için de birilerini teşvik ettik, buraya gelin, ihaleye girin de burayı ihale edelim diye. 
İhale ettiğim zaman TOKİ Başkanıydım ve yüksek fiyatla ihale ettik burasını biz. İhale açık ihale. Açık ihaleye gidildi. Ama, Bakan olunca… 
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de de vatandaş belediyeye müracaat edip belli bir süre içerisinde ruhsat alamazsa, eğer vatandaş da haklıysa 
valiye müracaat edecek, vali inceleyecek, inceledikten sonra haklı görürse Bakanlığa müracaat edecek. “Bakanlık bu tip yerlere ruhsat verebilir.” diye 
bizim kanunda var. Onun üzerine ben bunları çağırdım Bakan olduktan sonra. Bunlar çok acıdır. Yani, bunları siz, Komisyon burada… Tabii, ben sizin vaktinizi de alıyorum ama böyle bir ortam oldu, bunları paylaşmam lazım sizinle. Çağırdım bunları, bu iki ortağı, dedim ki: Allah sizden razı olsun, siz bu ihaleyi aldınız, devlete para vereceksiniz ama o zaman ben TOKİ Başkanıydım, şimdi Bakanım, ben size yardımcı olacağım, gelin bunun imarını biraz düşürelim. Bakınız, burada evvelden 20 metrekareydi sahil şeridi şimdi 50 metre kanunda. Plandaki haklarınızı boş verin, bunu da biz 50 metreye çekelim, emsali de 2’den 1,5’e düşürelim. Bunlar orada, inanın, ortağıyla beraber… Dedim ki: Eğer emsali düşürürsek daha az para harcarsınız, daireleriniz daha kaliteli olur, daha pahalı satarsınız. Nitekim öyle satıyor şimdi, 5 milyona mı, 6 milyona mı ne satıyormuş daireleri. Daha pahalı satarsınız, gelin bunu kabul edin, ben de size dua ederim dedim. İnanın, hediyeler gelmişti bana, Bakanım, işte baklava, çikolata mikolata, onlar bana bir şey getirmediler, oradaki hediyelerin hepsini onlara verdim. Kabul ettiler, dediler ki: “Doğru diyorsun, haklısın.” Ben de sevindim. 

Niye? 

Oradaki millete de bir jest yapalım dedim. Yani, biz hükûmet olduk, orada oturan Ataköy’dekilere de dedik ki: Bakın, buranın katlarını düşürdük, sahilde 
size bant açtık, terk yaptırdık. Sonra, adam, ne olduysa, on beş gün sonra, yirmi gün sonra geldi “Benim emsalimi düşürdüğünüz kadar bana para iade 
edeceksiniz.” dedi. Dedim ki: Devlet para iade eder mi ya? İstemiyorsan feshedelim sözleşmeyi, tasfiye edelim seni, zararını da verelim tasfiye edelim, 
yeniden ihaleye çıkalım. Ondan sonra bu adam böyle tezvirat yapa yapa, tezvirat yapa yapa bizi çok ciddi sıkıntıya… Şahittir, Mehmet Ali Kahraman şahittir, TOKİ’deki Ayşe Çalkan şahittir, onların yanında toplantı yaptık, 7- 8 kişiydi, kabul ettiler. Biz orada bir imar planı yapmadık. Ben onun imarını…

Biraz azalttık gene, gene azalttık. Sonra gitti, nerelere gittiyse gitsin, ondan sonra bize çeşitli şekilde baskı yaptı ama biz gene onun imarını biraz azalttık 
ama 1,5’e düşüremedim. Yani, 1,5’e düşürüp katını…2’den 1,5’e. Kabul ettiler önce. Dedim: Ya, bak, şimdi Bakanlık arkanızda sizin, biz size yardımcı 
oluruz, gelin bunu düşürelim, etmeyin eylemeyin. Orada belli o, konuşmalarda belli. Ama, konuşmaların hepsini koymadılar ki. Konuşmadan dört tane 
cümleyi koymuş, öbürünü, alttakileri koymamışlar. Durum bu, Ataköy’ün durumu yani içler acısı bir durum. Yaptığım bu. Belli zaten, incelense belli. 

İller Bankası bizim, yüzde yüzü devletin olan, kamu kuruluşu niteliğinde bir şirket. Yüzde yüzü hazineye ait ve benim Bakanlığımın ilgili kuruluşudur. 
Biz kaynak temini için böyle bir yer aldık. Tamamen rapor yasaya uygundur, rapor düzgündür. Orada yaptığımız her şey yasaya dört dörtlük, doğrudur. 
Yapılan iş kamu işi, kamunun işi ve yapılan işlerde raporu ben vermiyorum ki raporu bilirkişiler veriyor, bu işin uzmanları veriyor. Rapordan benim haberim 
olamaz Sayın Başkanım. Rapordan benim nasıl haberim olsun, nasıl ilgileneyim, nasıl bakayım, nereden bileyim? Diyoruz ki bu yer… Sit alanında imar 
verilmez diye bir şey yok ki. Eğer sit alanı uygunsa, üçüncü derece sitse, ikinci derece sitse, imar şartları da uygunsa, yasalar da müsaade ediyorsa oraya 
imar yapılabilir. Burada yapılan da, İller Bankasının yerine yapılan yer de -daha orada inşaat yapılmadı, eğer yanlışsa iptal edilir imarı. 

Beis yok. Boğaziçi’yle ilgili biz Büyükşehire yazı yazdık -2960 sayılı galiba bu Boğaziçi Kanunu- dedik ki: “Bu kanun özel bir kanundur, yer ve mekân 
belli ediyor, ettiği için biz her ne kadar kanun çıkarsak bile sit bölgelerinde, bu kanuna göre bu bölgelerin imar planlarını sizin yapmanız lazım.” 

Yazdık, onlar hukuk müşavirliğinden “Biz bunları yapamayız, sizin yapmanız lazım.” diye bize yazı yazdılar, dosyada var bu yazı, onu da size takdim 
edebilirim; zaten şu dosyayı size takdim edeceğim, orada var. Ondan sonra, müracaat etti, biz geri görünüm bölgelerindeki imar planlarını, birkaç tane 
imar planını onayladık. Bunların da yasaya aykırı olması söz konusu değil. Yani hangisini onayladık, ne yaptık onu tam bilemiyorum ama bu geri görünüm 
bölgesinde belediyeler yapmadığı için bize yazı yazdı, Üsküdar Belediyesi yazı yazdı bize, Büyükşehir Belediyesi yazı yazdı. Muhtemelen burası da yine hangi 
bölgenin belediyesiyle o belediyenin talebi olmuştur. Belediyeden biz görüş almadan imar planı yapmayız. Mesela, “Bakırköy için de görüş alınmadı.” diyor. 
2 sefer görüş sormuşuz biz, sorulmuş görüş, görüş gelmemiş. Belli bir süre var, on beş günlük mü ne süre var, gelmeyince, yasaya uygun olarak yapılmıştır. 
Ben bu Acıbadem’i hatırlamıyorum da ama yapılmışsa yani yasanın dışında bir şey yapılması mümkün değil. Yani belki de yapılamamıştır imar planı, ben 
şimdi hatırlamıyorum bunu. Yani biz yapmamışızdır o imarı, belki müracaatta kalmıştır o yani. Bana Başbakanın hiçbir konuda bu işi kesin yapacaksın dediğini 
ben hatırlamıyorum. Ta, İstanbul’dan KİPTAŞ’tan beri beraber çalışıyoruz. 

Bize “İşi hızlandır, çabuklaştır, yanlış iş yapma.” diye talimat verirdi. 

Biz de kendisine her konuda yani önemli konularda bilgi arz ederdik. Sayın Başbakanım, bunun konusu yanlış mıdır, doğru mudur diye tabii ki esas sorumluluğu olan o olduğu için… Yoksa, bize kesinlikle “Ali Ağaoğlu’nun, yanlış işini yap.” der mi? Böyle bir şey yok, var mı “tape”lerde? Olsa olurdu. Dosyada şahsımla ilgili telefon konuşmalarının bazı cümleleri konuşmanın anlamını bozacak şekilde çıkarılmış, bazı konuşmaların ön ve arka cümleleri alınmış, bazı önemli telefon konuşmaları ise dosyaya hiç konmamıştır. 

Bu konudaki soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısının 30 Nisan 2014 tarihli Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair kararında da delillerin yetersizliği, delil toplama ve iletişim tespitlerinin hukuki olmadığı, varsayıma dayalı olarak bir örgüt oluşturulduğu gerekçeleriyle adeta bir hukuk dersi verilmiştir. Şahsıma isnat edilmeye çalışılan suçlar hukuken iştirak halinde işlenmesi gereken eylemleri içerip Türk Ceza Kanununa göre tek başıma işleyebileceğim suçlar değildir. Hal böyleyken şüphelilerin tamamına takipsizlik verilen bir soruşturmadan ötürü şahsımın suçlanamayacağı açıktır. Esasen soruşturma savcısı kurduğu hayali suç örgütüne tüm çabalarına rağmen beni dahil edememiş, bunun üzerine dosyayla ilişkilendirmek için telefon konuşmalarının anlamını tahrif ederek “nüfuzumu bu sözde örgüt lehine kullandığım” şeklinde zorlama bir yoruma sığınmıştır. İlişkilendirilmeye çalışıldığım sözde örgüte yönelik yıllarca fiziki ve teknik takip yapılmış olmasına rağmen, ne ben, ne bürokratlarım ne de aile bireylerime yönelik maddi menfaat temini şüphesi uyandırabilecek en ufak bir bulgu dahi bulunmamaktadır. Sonuç olarak, yukarda arz etiğim hususlar, Komisyona verdiğim ifadelerim, ekte sunduğum bilgiler ve tarafımla bağlantısı olduğu iddia edilen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 30 Nisan 2014 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar birlikte değerlendirildiğinde şahsıma yönlendirilebilecek başka bir suç iddiası da bulunmamaktadır.” demiştir. 

23. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***