ÇÖZÜM SÜRECİNİ ZORLUYOR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÇÖZÜM SÜRECİNİ ZORLUYOR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2020 Pazartesi

TEK TARAFLI PAKETLER ÇÖZÜM SÜRECİNİ ZORLUYOR

TEK TARAFLI PAKETLER ÇÖZÜM SÜRECİNİ ZORLUYOR


Feyzi Çelik ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN 09.02.2014 21 BDP/HDP Heyeti Öcalan'la Şubat ayı görüşmesini yaptı. Bu görüşmeden çıkan sonuç daha önceki görüşmelerden farklıydı. Bu görüşmeyi farklı kılan görüşme öncesinde Türkiye'de oluşan siyasi tartışmalarla doğrudan doğruya bağlantılı olmasıdır. Bunlardan birincisi Aydınlık ve İşçi Partisi üzerinden Öcalan'ın montajlı olduğu açık olan videoların yayına verilmiş olması, ikincisi hükümetin yolsuzluk operasyonları nedeniyle yaşadığı sıkıntılardır. Dikkat edilirse gerek cemaatin gerekse İş Partisinin dayandıkları argümanlar yeni değildi. Yolsuzluk desen hep vardı.(Deniz feneri,TOKİ,Kayseri,Şaban Dişli) İşçi Partisinin yaydığı videolar da yeni değildir. Bu ikisi birlikte ele alındığında hedefin Öcalan'ın dediği gibi çözüm sürecidir. Burada önemi olan husus çözüm sürecini neredeyse tek taraflı olarak Kürt tarafının üzerine bırakılmış olmasıdır. Hükümetin de tek taraflı yaklaşarak Kürt tarafını ve Öcalan'ı yalnız bırakmasıdır. Daha yolsuzluk dosyaları ortada yokken Öcalan'ın müzakerenin yeni formatta evrilmesi konusunda bir şey yapılmadı. Bu zaman kaybıydı. Dosyaların olmadığı dönemde bunu yapmak kolaydı. Kim ne derse desin hükümet büyük darbe yemekle kalmamış, yönetemez duruma gelmiştir. Sorunların çözümünü toplum ve kamunun çıkarına göre değil de kendisini kurtarma bakış açısıyla yapıyor. İnternet, HSYK,ÖYM'lerin kaldırılmasında yaptığı başka bir şey değildir. AKP'ye çağrı yapılırken AKP'nin enkaz durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Kürt tarafı açısından bakıldığında Çözüm sürecindeki tavırlarıı nedeniyle Kürt tarafına yapılan karalamaların İşçi Partisiyle sınırlı olmadığı TKP'den ÖDP'ye kadar değişik kesimlerin de bu kampanyada yer aldıklarını da bilmek gerekiyor. Özellikle HDP'yi işlevsizleştirmek için bu kesimlerin çabaları biliyor. Bir avuç da olsa bazı sosyalistlerin Kürt hareketiyle birlikte hareket etmeleri "Kürtlerin kuyruğuna takılmak" olarak adlandırılıp itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Gezi'nin sembol ismi Sırrı Süreyya Önder sırf çözüm süreci heyetinde yer alıyor diye onun yerine CHP'nin adayı destekleniyor. Gezi direnişine gelene kadar hiçbir desteği olmayan CHP'nin bu süreçte ortaya çıkıp bunu sahiplenmesi 1960 ve 1970'li yıllarda gelişen sol/sosyalist gelişmelerin o dönemki CHP'ye yönelmesine benzer bir durumla karşı karşıyayız. CHP ile mücadele de Kürt siyasal hareketinin omuzlarrındadır. Çözüm sürecinin temel aktörlerinden biri eski statükonun sahipleri tarafından; diğer aktörü de yeni statüko sahipleri tarafından işlevsizleştirilmek / itibarsızlaştırılmak istenilmektedir. Eski/yeni statüko savaşında eski statükonun etkisi kalmamış olsa da vuruşların çözüm sürecinin aktörleri olması ironik bir şekilde eski ile yeniyi ortak noktaya yaklaştırmış gibi görünüyor. AKP hükümeti Öcalan'a yönelik bu karalama kampanyası karşısında sessiz kalmıştır. Bu görüşmeden çıkan en önemli sonuç Öcalan'ın bu karalama kampanyasına karşı kararlı bir duruş sergilemiş olmasıdır. En önemlisi KCK'nin aynı gün benzer açıklamada bulunuşudur. Sakine Cansız ve arkadaşlarının katliamındaki MİT/AKP izinin ortaya çıkışı zaten güven ilişkisini aşındırmıştı. Başbakanın kendisine yönelik yönelimleri boşa çıkarmak için çaba harcarken Öcalan'a yönelik yönelimlere adeta çanak tutması son görüşmeden sonra yapılan açıklamayı daha fazla önemli kılıyor. Öcalan açıklamasında hükümeti sert bir şekilde uyarıyor. Paketlerin tek taraflı yapılmasının demokratikleşme olmayıp provakatörlük olduğunu söylemiştir. Hükümetin meselenin(Kürt sorununun çözümü) ciddiyetinden uzaklaşıp savrulmakta olduğunu belirtmiştir. Bu eleştiriler bir yılı aşkın süreden beri hükümete yönelik en ağır eleştirilerdir. Bunlar eleştiriden öte tespitlerdir. Bunlara katılmamak mümkün değildir. Bir yandan seçimler öte yandan devlette yönetememe krizi hükümeti daha fazla savurabilir. Bundan sonraki süreçte İmralı'ya yeni heyetler(gazeteciler, akil insanlar) gitse bile bunların süreci devam ettirme güçleri de sınırlıdır. Türkiye'de yaşanan üçlü iktidar çekişmesinden basın da akil insanlar da nasibini almıştır. Buna rağmen Öcalan "acil müzakere heyetleri ve demokratik sözleşme hukuku" önerisini getirmiş olması sürecin devamı için son çıkış kapısı olarak görülebilir. Devletin tüm erklerini elinde tutan Erdoğan'ın bu erkini başkalarıyla paylaşmasına niyeti yok gibi. İmralı'ya gidecek gazeteci veya akil insan heyetlerini kendisinin belirleyeceği iradesi her yerde konuşuluyor. Öcalan'ın sözünü ettiği "müzakere heyetleri" ile hükümetin sözünü dahi etmediği heyetlerden aynı anlam çıkmıyor. Konunun müzakere aşamasına gelip gelmeyeceği de şüpheli. Öcalan, şimdiye kadar müzakere yolunu açık tuttuysa bunun en önemli nedeni Demokratikleşen bir Türkiye'nin Kürt sorunu dahil diğer sorunlarını hal edeceğine dair inancıydı. 20 yılı aşkın süreden beri bunu hep dile getirdi. Kürt/Türk birlikteliğini ayakta tutan en önemli faktör de Öcalan'dan başka biri değildir. Türkiye'de olası Türk/Kürt çatışmasının önünde de en önemli engeldir. Ortadoğu'da çoktan kaybetmiş Türkiye'nin bundan sonraki kayıpları daha da büyük olabilir. Montajlı videoların satır aralarında dahi Öcalan Türkiye'yi oynanan oyun konusunda uyardığı görülmektedir. Türkiye, Ortadoğu ve Dünya politikaları açısından 1999'dan daha iyi durumda değildir.
O dönem konjonktür Türkiye'nin lehineydi. Rusya/ABD/Suriye/Yunanistan/İsrail Öcalan'ın teslimi konusunda Türkiye ile aynı düşüncedeydi. Hatta Talabani ve Barzani de aynı saftaydı. Şimdi her şey farklı. Irak Kürdistan'ı ve Rojava Kantonları var. Siyasallığın zirvesindeki Türkiye Kürdistanı diğer parçaların dinamosu haline gelmiş durumda. Tüm bunlara rağmen elini Türkiye'ye uzatan Öcalan'ın eli yine havada kalırsa belki bunun bedeli Öcalan'ın zindanda ömür boyu kalmasısıyla sonuçlansa da en büyük kaybı yaşayacak Türkiye olacaktır. Tabi ki ilk sonucu da son on iki yılı heba eden AKP... AKP'nin durumu böyle giderse beklenen İstanbul depremi gibi olacaktır. ***