2 Temmuz 2019 Salı

BEYİNLERİN SULANDIRILMASI.., 9 _ Tek Ulus Andı!

BEYİNLERİN SULANDIRILMASI.., 9 _ Tek Ulus Andı!



Tek Ulus Andı!
26 NİSAN 2017
Özgen Acar.,


Okullardan “Türk” kavramını içeren “andımızı” kaldırdı. Gerekçesini de Adana’da esip gürleyip “Biz slogan milliyetçisi değiliz. Her sabah çocukları sıraya dizip 
1933’lerden kalma, geri kalmış ülkeleri hatırlatan, soğuk savaş dönemi demirperde ülkelerini çağrıştıran sloganları attırmak değildir…” sözleri ile açıkladı.
Günümüzde ABD okullarına giderseniz sabahları çocukların “Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrağına ve o bayrağın simgelediği cumhuriyete bağlı kalacağıma, herkese özgürlük ve adaletle; tanrının gözetiminde, bölünmez, tek ulus için ant içerim…” sözlerini duyarsınız.
Arkadaşa göre demek ki neymiş? ABD “slogan milliyetçisi” imiş! Neymiş? ABD de “geri kalmış ülkelerden…” imiş! Neymiş, bu durumda “ABD de demir perde” 
oluyormuş!
“Türklük andı” yerine okullarda “zorunlu din derslerinde” neler mi öğretiliyor? Bodrum Gündem gazetesinde Serdar Anlağan’ın yazısından bir alıntı yapalım: 
“(…) Daha ilk derste başlıyor çocuklara  anlatmaya ‘cinler ateşten yaratılmıştır, korkmayın size bişey yapmaz’, ‘Azrail iyidir, melekler iyidir, korkmayın size 
bişey yapmaz’, ‘ilk insan Hazreti Âdem’dir, topraktan yaratılmıştır’, ‘evrim teorisi yalandır’ diye. Din öğretmeni ‘aman’ diyor. ‘Sakın ha! Üçgenin içine göz 
çizmeyin, kötü ruhları çağırırsınız!’ diyor. Çocuklar korkuyor, korkudan, ‘cinler var’ diye okulun tuvaletlerine gidemeyen, ‘sesler duyduğunu’ ileri sürenler var.”
Yazar, Türkiye’nin de imza koyduğu “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nin 26. maddesinin 3. bendindeki şu temel kuralı anımsatıyor: 
 “Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir.”
“Üçgenin içindeki göz” bize ekteki görseli anımsattı!
‘Update Edilmeli!’
Arkadaş her şeyi o kadar iyi biliyor ki onu tanımlamak sevgili Fikret Otyam’ın deyişiyle “gayrikabilimümkinatsız”!
Yaklaşan seçimde Matruşka paketinde “anadilinde eğitim” diye bir çevreye “havuç” gösteriyor. Ama arkadaşın anadili herhalde İngilizce! Neden mi?
Çarşamba günü İstanbul’da uluslararası bir toplantıda Türkçe yaptığı konuşmada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun “update edilmesi lazım!” demez mi? 

Herhalde rahmetli annesinin dili İngilizce idi!

Anadilinin İngilizce olduğunu kanıtlayan ve çeşitli konuşmalarından not ettiğim sözcüklerden bazı örnekler şöyle: “İllegal, asimilasyon, provokasyon, 
jenerasyon, depresyon…” Hatta bir keresinde aynı anda “full dolu” demez mi?
Cuma namazından çıkarken herhalde anadili İngilizce olan bir çocuk (ya da) arkadaş anlasın diye “quiz (sınav) olduk” deyince “Öyle mi?” yanıtı ile birlikte 
satranç takımı vermiş. Ama yiğidin hakkını da yemeyelim! İstanbul’da bir açılış töreninde günümüzün moda deyişiyle yeni gökdelenlere “tower (kule)” 
denilmesini şiddetli eleştirmişti!

Anadilinde Eğitim!

Bakalım Milli Eğitim Bakanlığı anadili sorununun altından nasıl kalkacak? 
İnternette “ethnologue.com” adresine girerseniz Türkiye’de 35 değişik dilin kullanıldığını, 1’inin öldüğünü öğrenirsiniz. Bunların 13’ünün kurumsal, 5’inin 
gelişmekte, 6’sının canlanmakta, 10’unun sorunlu oldukları ve 1’inin de öldüğü açıklanıyor. Bu rakamların çoğu 1980-90’lar için geçerli… 
Abazaca: 10 bin kadar kişi (1995). 
Abhazca: Çoğunlukla Çoruh, Bolu ve Sakarya’da 35 bin (1993). Abhazyalının 4 bin kadarının (1980) anadili. 
Adigece (Çerkesçe): 1965 nüfus sayımına göre Kayseri, Tokat ve Kahramanmaraş’ta 71 bin kişinin anadili. 
Arapça: Mardin, Siirt ağırlıklı olmak üzere 400 bin kişi (1992). 
Arnavutça: 65 bin Arnavut’un 15 bini konuşuyor (1980). 
Azerice: Çoğu Kars’ta 530 binden fazla kişinin anadili (1996). 
Boşnakça: Batıda 20 bin kişi konuşuyor (1980). 
Bulgarca: Bulgaristan göçmenleriyle birlikte 300 bin kişi (2001). 
Çingenece: Domari ve Romani olarak ikiye ayrılıyor, 50 bin kişinin anadili. 
Ermenice: 70 bin Ermeninin 40 bini konuşuyor (1980). 
Gagavuzca: 327 bin kişi (1993). 
Gürcüce: Artvin, Ordu, Sakarya’da 40 bini aşkın kişi (1980). 
Kabartayca (Çerkesçe): Genelde Kayseri çevresinde 202 bin kişi (1993). 
Kazakça: 600 kadar kişi (1982). 
Kırgızca: Van, Kars yörelerinde binden fazla kişi konuşuyor (1982). 
Kırım Türkçesi (Balkan Tatarcası): Tam bilinmiyor, Ankara-Polatlı yöresindeki Tatar köylerinde kullanılıyor. 
Kumukça: Birkaç köyde konuşuluyor. 
Kürtçe: Zazaca, Dimlice ve Kırmançi ile Kırmançi’nin lehçeleri sayılan Şikaki ve Herki’yi ayrı diller olarak değerlendiriyor. Kürtçe ana başlığında 
toplanırsa 5 milyondan fazla kişinin anadili. 
Ladino: Çoğu İstanbul ve İzmir’de 8 bin kişi konuşuyor (1976). 
Lazca: 30 binden fazla kişinin anadili (1980). Kendini “Laz’ım” diye tanımlayanlar 220 bin kadar, çoğunlukla Rize’nin doğusu ve Artvin’de. 
Osetçe: Digor lehçesi Bitlis, Erzurum, Kars, Muğla, Antalya yörelerinde konuşuluyor (1993). 
Özbekçe: Hatay, Gaziantep, Urfa’da 2 bine yakın kişinin anadili (1982). 
Rumca: Çoğunluğu İstanbul’da 5 bine yakın kişi konuşuyor (1993). 
Süryanice: Turoyo ve Hertvince gibi lehçeleri olan Süryanice yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Hertvince lehçesini Siirt’te 1000 kişi konuşuyor (1999). 
Turoyo ise Mardin yöresinde 3 bin insanın anadili (1994). 
Tatarca: İstanbul’daki Tatarlar konuşuyor. 
Türkçe: Türkiye nüfusunun yüzde 90’ının anadili (1987). 
Uygurca: Çoğu Kayseri’de 500 kişi konuşuyor (1981). 

Anadille, etnik dillerin birbirine karıştırılmaması gerektiğine ilişkin en güzel sözleri söyleyen Çinli bilge Konfüçyüs’ü anımsayalım: 
“Bir ulusu yok etmek istiyorsanız işe önce dili ile başlayın!” 
Günümüzde ise TBMM Anayasa Komisyonunun AKP’li Başkanı Burhan Kuzu’nun“Anadilinde eğitim Türkiye’yi böler!” sözleri Konfüçyüs’ü “update (güncel)”  ediyor!




*****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder