21 Şubat 2017 Salı

ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU BÖLÜM 2



ZORUNLU ASKERLİK VE  PROFESYONEL ORDU  BÖLÜM 2




3. Dünyada Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu Üzerine Tartışmalar 

Soğuk Savaş Dönemi ve sonrasında, savunma planlamalarında silah teknolojilerine verilen önem ve bu konulara yapılan aşırı vurgu, kimin askerlik yapması gerektiği gibi yapısal konuların tartışılması ve bu konularda çözüm üretilmesini gölgelemiş ve geciktirmiştir.25 
25 Moskos, Charles, book review, ‘‘The Culture of Defense (by Christopher D. Van Aller, Lexington Books, 2001.) US Army 
War College, 00311723, Fall2001, Vol. 31, Issue 3. 
26 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11. 
27 Ayn Rand, ‘‘Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal (Kapitalizm: The Unknown Ideal)’’, Çev.: Nejdet Kandemir, Plato Yayınları, İstanbul, 2004, s.299. 
28 Ulrich Bröckling, ‘‘Disiplin: Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi’’, Çev.: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım, 2008, İstanbul, s.379. 

Soğuk Savaş Dönemi sonrası, ordulardaki yapısal değişimi sadece profesyonel ordu-zorunlu askerlik temelinde tartışmak çok da doğru bir yaklaşım olarak görülmemektedir. 1960 ve 1970’li yıllarda profesyonelliğe geçen ABD ve İngiltere ordularındaki yapısal değişim; zorunlu askerlik sistemini halen karma bir model içerisinde uygulayan Almanya vb. ordulardaki yapısal değişimden çok fazla da farklılaşmamaktadır. Farklı modeller kapsamında olsalar da, tehdit algısı ve çağın gerektirdiği modernizasyonun etkisiyle 1/3 ile 1/2 oranları arasında küçülen orduların, deniz aşırı görevlere hazır bir yapıya kavuştuğu görülmektedir. Bu sebeple, her ordunun yeniden yapılanma sürecinde çağın gerektirdiği değişimi, kendi askerlik modeli içerisinde modifikasyonlarla gerçekleştirebileceği de iddia edilebilir. 

Zorunlu askerlik-profesyonel ordu tartışmalarının temelde dört ana konu üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir; 

1) İşlevsellik ve görev etkinliği, 
2) Yarattığı toplumsal etkiler 
3) Yarattığı ekonomik sonuçlar ve 
4) Kişisel haklar ve özgürlükler. 

İki temel askerlik modelinden birisi olan profesyonel orduyu savunanlara göre; bugünün orduları özellikle denizaşırı görevler için profesyonel askerlere ihtiyaç duymaktadır. Bu görüşe göre, günümüzün ileri teknoloji silahları ve kompleks muharebe stratejileri nedeniyle, gerçek muharebenin profesyonel askerlere bırakılması gerekmektedir.26 

Günümüzün savaşları teknoloji savaşlarıdır; pasif, düşünmeyen, şaşkın insanlar sürüsüne değil, yüksek derecede eğitimli personele ihtiyaç göstermektedir.27 Bu nedenle, orduların post modern askerlik çağındaki misyonuna göre, büyüklüğü değil, işlevsel savaş gücü ve muharebe etkinliği çok daha fazla öne çıkmaktadır. 

İki modeli karşılaştıran Bröckling’e göre; zorunlu askerlikle verilen eğitimde her şeyden önce genel bir gönüllü itaatkârlık üretmek hedeflenirken; profesyonel askerlikle, askeri tavır ve davranış disiplininden çok, hizmet alanında işlevselliği sağlayacak bir disiplinin verilmesi amaçlanmaktadır.28 

Zorunlu askerlik uygulamasını savunanların temel gerekçeleri, profesyonel ordudan tamamen farklı olarak, siyasi nedenler, vatandaşlık görevleri, toplumsal bağlar ve eşitlik temelinde şekillenmektedir. Leander’e göre zorunlu askerliğin önemine yapılan vurgular, olumlu toplumsal ve siyasi etkisi noktasında iki konuda yoğunlaşmaktadır. 

Bunlar; 
1) Toplumsal bağlara ve farklılıkların entegrasyonuna katkısı, 
2) Demokratik ve sivil yönetim modelinin güvencesi olmasıdır. Yine yazara göre, zorunlu askerliğin rolü üzerine bu iki ana konudaki olumlu tespitler, uygulamanın geçmişini tam olarak yansıtmamaktadır. 
Ayrıca; bu faktörler, ülkelerde farklılaşan uygulamalar nedeniyle, her toplumda geçerli olmadığı gibi, eşit olarak etkili de kabul edilemez.29 

29 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.574-582. 
30 Katarına Keller, Panu Poutvaara And Andreas Wagener, ‘‘Mılıtary Draft And Economıc Growth In Oecd Countrıes’’, Defence And Peace Economics, 2009, Vol. 20(5), October, Pp. 373–374. 
31 Christopher Briem, ‘‘A 21st-Century Draft Will Not Work’’ Proceedings, September 2002. 
32 Hale Akay, ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri: Kurumsal ve Askeri Boyut’’, Almanak Türkiye 2006-2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim (Ed.: A.Bayramoğlu, A. İnsel) TESEV Yayınları, Temmuz 2009, s.128. 
33 Katarına Keller, Panu Poutvaara And Andreas Wagener, ‘‘Mılıtary Draft And Economıc Growth In Oecd Countrıes’’, Defence And Peace Economics, 2009, Vol. 20(5), October, Pp. 375–376. 

Askerlik sistemlerine ekonomik temelde bakıldığında, veriler üzerinden yapılan analizler; zorunlu askerliği bir model olarak kullanan ülkelerin profesyonel ordulara sahip ülkelere göre, üretim düzeyi ve ekonomik büyüme oranı itibariyle daha geride olduğunu göstermiştir. 
Çalışmalar; OECD ülkeleri için, zorunlu askerliğin ekonomik performans üzerinde istatistikî olarak anlamlı bir negatif etki yarattığı sonucunu ortaya koymuştur. Bu nedenlerle; zorunlu askerlik, uzun dönem için insan ve fiziksel sermaye birikiminde yarattığı olumsuzluklar nedeniyle maliyetli bir askerlik modeli olarak tanımlanmaktadır.30 

Briem’e göre, askerlik gibi kitlesel kamu hizmetlerinin ekonomik maliyeti oldukça yüksektir. 
Milyonlarca çalışanı işgücünün dışına çıkarmak veya onların eğitim ve kariyer süreçlerini ertelemek, ulusal ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. Bu nedene bağlı olarak, 1970’lerin başında en muhafazakâr ve en liberal ekonomistlerin (Nobel adayı Milton Friedman dâhil), zorunlu askerliğe karşı eleştirileri bulunmaktadır. Bu ekonomistlerin endişe ve eleştirileri bugün çok daha fazla geçerlidir.31 Bu sebeple profesyonelleşmenin kısa dönemde bütçeye getireceği yükün, uzun dönemdeki pek çok kazançla birlikte azalacağı da öngörülmektedir.32 

Keller vd., iki farkı askerlik modeli üzerinde benzer görüşler dile getiren ekonomistlere ve altı farklı çalışmaya (Hansen and Weisbrod, 1967; Fisher, 1969; Lee and McKenzie, 1992; Sandler and Hartley,1995, Chapter 6; Warner and Asch, 2001; Poutvaara and Wagener, 2007) atıfta bulunarak; zorunlu askerliğin düşük bütçe maliyetine rağmen, gönüllü askerlerle kıyaslandığında, ekonomik temelde çok daha büyük bir fırsat maliyeti ortaya çıkardığına 
dikkati çekmektedir. Bu ekonomistlerden bazılarının diğerlerinden farklı olarak, 
çalışmalarında (Lee ve McKenzie (1992), Warner ve Asch (1995) zorunlu askerliği sosyal maliyet açısından daha tercih edilebilir bulduklarının da belirtilmesi gerekmektedir. Keller vd., askerlik modelleri konusundaki tespitlerini şöyle sıralamaktadır:33 

i. Zorunlu askerliğin fırsat maliyeti bütçe maliyetinden yüksektir. 
ii. Zorunlu askerlik kişi ile iş arasında verimsiz bir eşleştirme ve nihayetinde hizmet ve ürün kaybına neden olmaktadır. 
iii. Zorunlu askerlerin ucuz işgücü olarak değerlendirilmesi, pek çok kadroda ihtiyaçtan daha fazla ve verimsiz görevlendirmeyi getirmektedir. 
iv. Kısa eğitim dönemi, tecrübe eksikliği, yüksek işgücü devir oranı ve motivasyon eksikliği zorunlu askerleri profesyonellere göre daha düşük hizmet verimliliğine götürmektedir. 



Zorunlu askerliğin 18-30 gibi bir yaş aralığında uygulanma zorunluluğu, pek çok erkeğin; öğrenim, çalışma ve mesleki eğitim noktasında kendini geliştirmesini engellemekte ve bu kişisel yatırım sürecinin kesilmesi veya ertelenmesi sonucunu doğurmaktadır.34 

34 M.I. Lau, P. Poutvaara, and A. Wagener, ‘‘Dynamic costs of the draft’’ German Economic Review 2004, 5, 381–406. 
35 K. Kerstens, E. Meyermans, ‘‘The Draft Versus An All-Volunteer Force: İssues Of Efficiency And Equity in The Belgian Draft’’, Defence Economics, 1993, 4, p.271–284. 
36 D.S. Lutz, ‘‘Ist eine Freiwilligen-Streitkraft billiger? (Are all-volunteer forces cheaper?)’’ In Hamburger Beiträge zur Friedensforschung und Sicherheitspolitik, edited by J. Gross and D.S. Lutz. Hamburg, 1996, p.39–54. 
37 M.D. Stroup, J.C. Heckelman, ‘‘Size of The Military Sector And Economic Growth: A Panel Data Analysis of Africa and Latin America’’, Journal of Applied Economics, 2001, 4, 329–360. 
38 Ayn Rand, ‘‘Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal (Kapitalizm: The Unknown Ideal)’’, Çev.: Nejdet Kandemir, Plato Yayınları, İstanbul, 2004, s.296-299. 
39 G.M. Anderson, D. Halcoussis and R.D. Tollison, (1996) ‘‘Drafting The Competition: Labor Unions And Military Conscription’’, Defence and Peace Economics, 1996, 7, p.189–202. 

Yapılan ampirik çalışmalar zorunlu askerliğin maliyet noktasında çok da faydalı bir metot olmadığını göstermektedir. 1993 yılında henüz zorunlu askerliğin kaldırılmadığı dönemde, Belçika’da zorunlu askerliğin sosyal maliyeti bütçe maliyetinin iki katı olarak hesaplanmıştır.35 1980-1990 yılları arasında Almanya’daki zorunlu askerlik uygulamasını inceleyen üç farklı 
araştırmanın kritik edildiği çalışmada ise; zorunlu askerliğin yarattığı ve hükümet bütçesindeki hesaplamalarda dikkate alınmayan, yıllık finansal verimlilik kaybının 2,2-6,7 milyar Euro (o tarihteki askeri harcamaların %9-27’si) arasında değiştiği hesaplanmıştır.36 

Yapılan bir diğer araştırmaya göre ise; öğrenim ve eğitim düzeyi yüksek bireylerin özel sektörden askerlik görevine yönlendirilmesinin fırsat maliyeti yüksek olmasına rağmen, aynı şey düşük öğrenim düzeyindeki bireyler için neredeyse tam tersi olarak gerçekleşmiştir. 

Askerlik hizmeti, düşük öğrenim düzeyindeki bireyler için yarattığı eğitim fırsatı nedeniyle kişisel ve mesleki gelişime katkı sağlayabilmektedir.37 

Yukarıdaki tartışmalardan farklı olarak, olaya haklar temelinde bakan ve profesyonel askerliği savunan Rand, 1970 yılında ABD henüz zorunlu askerliği kaldırmadan, sisteme şu eleştiriyi getirmektedir: ‘‘Karma bir ekonomideki bireysel hakların devletçi ihlalleri içinde zorunlu askerlik en kötüsüdür.’’ Yazara göre zorunlu askerliği savunanların temel argümanı; ‘‘hakların yükümlülükleri mecbur kıldığıdır.’’ Bu görüş hakların zorunlu askerlik hizmeti ile ve bir savaş 
durumunda can pahasına satın alınması anlamına da gelmektedir. Ayrıca, zorunlu askerliği savunanlar, askerliğin kendilerine sağladığı gücü bırakmamanın; hepsinden öte, kişinin hayatının devlete ait olduğu prensibinden vazgeçmemenin mücadelesini de vermektedirler. 
Rand’a göre; ‘‘gönüllü bir ordu, özgür bir ülkeyi savunmanın tek doğru, ahlaki ve pratik yoludur.’’ Özgür bir ülke bir yabancı saldırısına karşı asla gönüllü eksikliği duymamıştır. Yazar, Amerika Ordusunun bugün yaşadığı gönüllü asker problemini ise 40 yıl öncesinden tanımlamaktadır; ‘‘Kore’deki ve Vietnam’daki gibi savaşlar için çok fazla asker gönüllü olmayacaktır.’’38 

Askerlik modeli tartışmalarına yukarıdaki dört temel konu ve bağlam dışında bakan araştırmacı sayısı hemen hemen yok gibidir. Bu konuda Anderson vd. tarafından ifade edilen farklı bir yaklaşım39 zorunlu askerlik tercihinin kültürel temellerini de gündeme getirmektedir. Bu yaklaşıma göre, zorunlu askerliği terk etmek istemeyen ülkelerin temel kültürel özelliği savaşçı toplum olmalarıdır. 


Zorunlu askerlik–profesyonel ordu tartışması içinde, yukarıda aktarılan dört farklı alandaki görüşler ve verilerle birlikte; karar sürecine dönük daha fazla parametrenin analiz edilmesi ve açıklanması gerekmektedir. Bu parametrelerden bazıları; 

1) Zorunlu askerliğin uygulama şekli, 
2) Zorunlu askerliğe bağlı sosyal ve politik kurumlar, 
3) Uygulamanın toplumca nasıl algılandığı ve 
4) Zorunlu askerlikle ilgili mitlerin çekiciliği olarak sıralanabilir.40 


40 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer, 2004, p.573. 
41 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11. 
42 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.574-582. 
43 Ulrich Bröckling, ‘‘Disiplin: Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi’’, Çev.: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım, 2008, İstanbul, s.403-404. 

Sözkonusu değişim parametrelerini daha iyi anlamak için, zorunlu askerlik-profesyonel ordu temelinde yapılan tartışmalara ait görüşlerin bazı ayrıntıları müteakip alt maddelerde; 

1) Askerlik modellerinin yapısal değişimi ve toplumsal tercihler, 
2) Askerlik modellerinin toplumsal ilişkilere etkisi, başlıkları altında verilmiştir. 


3.1 21. Yüzyılda Askerlik Modellerinin Yapısal Değişimi ve Toplumsal Tercihler 

Zorunlu askerlik modellerinin değişimi yönünde ortaya konulan toplumsal talep, Batı ordularında askerlik modelinin değişimini sağlamıştır. Bu değişim ordular tarafından her zaman belirli bir dirençle karşılanmıştır. ABD Ordusu’nda zorunlu askerlikten profesyonelliğe geçişi inceleyen Moskos’a göre, tüm değişimlere direnç gösteren ABD Ordusu da, 1973’te zorunlu askerliğin kaldırılmasına karşı gelmiştir. Yazara göre, bugün zorunlu askerlik uygulamasına dönüşe karar verilse, ordu yine direnç gösterecektir.41 

Dünyadaki tüm ordulardaki temel askeri meslek kültürünün benzerliği göz önüne alındığında, Moskos’ın değişime direnç noktasında ABD Ordusu’na yönelik tespitlerinin Türk Ordusu da dâhil tüm ordular için geçerli olduğu söylenebilir. Bu noktada, ordularla ilgili yapısal değişimlerin kararının sadece ordulara bırakılması temel politika hatalarından birisi olarak tanımlanabilir. 

Batılı demokrasilerin toplumu anlama noktasında yaşadığı değişim ve özgürlükler, zorunlu askerlik konusunda dirence dönüşmüş ve pek çok ülkedeki uygulama, Soğuk Savaş Dönemi sonrası yetersiz ve istenmeyen modeller haline gelmiştir.42 

Demokrasi ile zorunlu askerliğin, toplumsal tercihler bağlamında yukarıda Avrupa örneği ile aktarılan ilişkisine rağmen, bununla çelişen argümanlar da ortaya konmaktadır. Bröckling 43 Alman Cumhurbaşkanı Theodor Heuss’in 1949 yılındaki sözlerine, ‘‘Genel seçme hakkı olmaksızın hakiki bir demokrasinin olması ne kadar mümkünse, genel (zorunlu) askerlik görevi olmaksızın da bir demokrasinin olması o kadar mümkündür.’’ atıfta bulunarak genel zorunlu askerlik uygulamasını ‘‘demokrasinin meşru çocuğu’’ olarak nitelemekte ve yönetim şekli ne olursa olsun askerlik görevinin ‘‘meşru babası’’ olarak ise kitleleri harekete geçiren, ulusal devleti göstermektedir. Alman Ordusu’nun zorunlu askerlik uygulaması konusunda devam eden ısrarının nedenlerinden birisi olarak bu anlayışı gösterilmektedir. Yazar bir başka konu bağlamında, Almanya’da kaldırılacak zorunlu askerlik hizmeti ile birlikte, alternatif kamu hizmetinin de sonlandırılacak olmasını, olumsuz sosyal sonuçları açısından en 
az askerlik hizmeti kadar tartışılması gereken bir konu olarak görmektedir. Bröckling’e göre, devletin kişileri asker olmaya zorlaması köhnemiş bir uygulama bile olabilir, ancak vatandaşların hizmet etme yasal zorunluluğu tartışmaya dahi açılmamalıdır. 

Zorunlu askerlik konusunda görülen toplumsal tepkiler ve isteksizliğin, Amerika örneğinde olduğu gibi, profesyonel ordular için asker temininde de kendini göstermesi yeni bir problem kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. Toplumsal isteklilik konusuna ABD Ordusu için bakıldığında, ‘‘orduda kesinlikle hizmet etmeyeceğim’’ diyen gençlerin oranı 1980 yılında %40 iken bu oran 2000 yılında %64’e yükselmiştir.44 Amerikalıların %82’sinin orduda hiç hizmet etmemiş olması ve hiçbir üyesi orduda bulunmamış Amerikan ailelerinin oranının 
%76 olması da orduda hizmet konusundaki isteksizliği ortaya koymaktadır.45 Bu istatistiklere rağmen, profesyonel askerliğe geçen ABD Ordusuna halkın bakışının %82 oranında olumlu olduğu, toplumun orduda görev yapan kişilere %62 oranında güven duyduğu ve halkın %78’inin subaylığı prestijli bir meslek olarak algıladığı görülmektedir.46 ABD halkının bu yaklaşımı bir anlamda bireyciliği de yansıtmaktadır ve ‘‘Siz oyunu oynayın ben alkışlayayım’’ 
cümlesi ile özetlenebilir. 

44 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11. 

45 CBC News/New York Times tarafından yapılan çalışma, 16 Eylül 2005, http://0-poll.orspub.com.usmalibrary.edu, adresinde “Military.” Başlığı altında ulaşılabilir, aktaran: Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism 
between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29. 

46 Aktarılan üç farklı sonuç, PEW Research Center tarafından sırasıyla 2005, 2004, 2005 yıllarında yapılan telefon anketlerine ait olup, online olarak ‘‘Polling the Nations Database’’ içinde ‘’Military’’ başlığı altında bulunmaktadır. 
Aktaran; Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, 
American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29-30. 

47 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11. 
48 Charles C. Moskos, ‘‘Saving The All-Volunteer Force’’, Mılıtary Revıew, May -June 2005. 
49 Charles Moskos, “Reviving the Citizen Soldier,” Public Interest 147 (Spring 2002). 
50 Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29-30. 

Moskos, Soğuk Savaş sonrası 1/3 oranında küçülen orduya rağmen, gönüllü asker temelinde yaşanan kaynak problemine dikkat çekerken, Amerika için yeni bir askerlik modelinin gerekliliğini ortadan kaldıracak en önemli faktör olarak, hizmet için yeterli sayıda Amerikalının gönüllü olmasını şart koşmaktadır.47 

Askere almada kaynak problemi yaşayan ABD mevcut askerlik sistemi ile gönüllü aday sayısını artırmak için yeni yöntemlerin ve cazip şartların arayışına girmektedir.48 Ordunun 2000 yılında, gönüllü ihtiyacını karşılamak üzere, üniversite öğrencilerine askerliğe kayıt öncesi finansal destek sağladığı bir programı devreye soktuğu; 2001 yılında ise cinayet gibi ağır suç işlemiş 380 kişiyi de askere aldığı görülmektedir. ABD Ordusu’nda askere alınan her 
üç gönüllüden birinin temel eğitim döneminde sistemden ayrılması ya da uzaklaştırılması ve her 10 kişiden birinin ilk sözleşme dönemini tamamlamadan ordudan ayrılması kaynak ihtiyacını artıran faktörler olarak dikkat çekmektedir.49 

Gençleri ABD Ordusu’nda profesyonel askerliğe çeken temel gerekçeler ise, eğitim, ekonomik nedenler ve askerliğe uygun kişiliğe sahip olmanın getirdiği isteklilik olarak belirtilmektedir.50 


Askerliğe isteklilik konusunda, halen yarı-seçici zorunlu askerlik modelini uygulayan İsrail’de yapılan bir araştırma ise, 13-18 yaş grubundaki erkeklerin muharip birliklerde askerlik hizmeti yapma konusundaki istekliliğinin 1998 yılı itibariyle %65 oranında olumlu olduğunu ve bu oranın 2000 yılında %53’e gerilediğini göstermiştir.51 

51 Shavit, Uriya, "To Serve or Not to Serve?’’ Ha 'aretz Supplement, May 26 2000. Aktaran; Yagıl Levy, ‘‘Socıal Convertıbılıty And Mılıtarısm: Evaluatıons Of The Development Of Mılıtary-Socıety Relatıons In Israel In The Early 2000s' 
’’, Journal Of Political And Military Sociology, 2003, Vol. 31, No. 1 (Summer), 80. 

52 Bernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, 2000, s.84,99. 

53 Charles C. Moskos , ‘‘Toward a Postmodern Military: The United States as a Pardigm’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000). 

54 Charles C MOSKOS, ‘‘What Ails the All-Volunteer Force: An Institutional Perspective’’, US Army War College, 00311723, Summer2001, Vol. 31, Issue 2. 

55 Bernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.90, 2000. 
56 Bkz.: Christopher Dandeker, ‘‘The United Kingdom: The Overstretched Military’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000). 

Alman Ordusu’nda 2000 yılı öncesi zorunlu askerliğe getirilen eleştirilerin, askerlik süresinin 6 aya indirilmesi ve sağlanan haklarla ortadan kalktığı ve halkın düzenlemeler sonrası 2/3 oranında zorunlu askerlik taraftarı haline geldiği ifade edilmektedir.52 

Mevcut veriler ve görüşler, artan refah düzeyiyle birlikte, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde zorunlu askerliğe karşı direncin ve isteksizliğin arttığını ve profesyonel ordulara katılımın yetersiz olduğunu göstermektedir. Yapılmış bir alan çalışması olmamakla birlikte, zorunlu askerliğe karşı takınılan tepki ve isteksizlik Türkiye’de de artmaktadır. Çeşitli sebeplerle askere alınamayan kitlenin sürekli büyümesi, bedelli askerlik için artan talep ve beklentiler ve tepkilerin örgütlü olarak ortaya konması bu tespiti doğrulamaktadır. 

Askeri organizasyonlarda, zorunlu askerlik-profesyonel ordu bağlamındaki yapısal değişim sadece askerlerle sınırlı değildir. Değişimin önemli bir ayağını da sivil uzman ve görevlilerin istihdamı oluşturmaktadır. 

Profesyonel orduya geçiş sürecinde pek çok ülkede, ordu içindeki sivil görevli ve uzmanların oranı çok yükselmiştir. Moskos’a göre,53 pek çok süfli iş maliyet etkinliği açısından sivillere devredilirken (buna kışla güvenlik hizmetleri de dâhildir), bu uygulama sayesinde askerlerin eğitim dışı görevlerden kurtulması da sağlanmıştır. Ayrıca teknik olarak kompleks silah sistemleri de uzmanlığına ihtiyaç duyulan sivillere devredilerek etkinliği artırılmıştır. Moskos, ABD savaş gemilerinin temel teknik kadrolarının önemli bir kısmının 1950 yılından beri sivillere emanet edildiğine dikkat çekmektedir. Birinci Körfez Savaşında ABD Ordusu’nun lojistik sistemleri çalıştıracak 10.000 sivili Suudi Arabistan’da konuşlandırdığı ve sivil görevlilerden fiziksel veya disiplin nedenleriyle ABD’ye dönüş yapanların oranının benzer kadrolardaki askerlere göre daha düşük olduğu görülmüştür.54 

Alman Ordusu’nda ise 1989 yılında 480.000 askere karşılık 180.000 sivil görevli ve uzman (%27) varken, bugün 250.000 civarında olan aktif askere karşı sivil uzman oranı çok daha yukarıdadır.55 Britanya Ordusu’nda sivil görevli ve uzman istihdamının Almanya ve ABD deki düzeylere hiçbir zaman çıkmadığı görülmektedir.56 Tehdit algısı bağlamında Türkiye’ye daha fazla benzeyen İsrail’e bakıldığında ise, ordu içindeki sivil uzman/görevli oranı oldukça küçük 
ve temel bir kaynak/kategori olmaktan uzaktır. Ayrıca İsrail Ordusu’ndaki sivil 
uzman/görevlilerin sayı ve oran olarak 1990’ların sonunda düşürüldüğü de görülmektedir.57 

İsrail ve Britanya, orduda sivil çalışanların rolünün artmadığı iki istisnai ülke durumundadır.58 

57 Reuven Gal, Stuart A. Cohen, ‘‘Israel: Still Waiting in the Wings’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000). 

58 John Allen Williams, ‘‘The Postmodern Military Reconsidered’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000). 

59 Kathy Roth-Douquet & Frank Schaeffer, ‘‘Awol: The Unexcused Absence Of Amerıca’s Upper Class From Mılıtary Servıce—And How It Hurts Our Country (2006)’’, Revıewed By Major Charles Kuhfahl Jr., The Army Lawyer, February 
2007. 
60 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11. 
61 HOFSTEDE, Geert, ‘‘Culture’s Consequences: International Differences in Work Related Values. (Abridged Edition), London, Newbury Park: Sage Publications, 1984. ve ‘‘Cultures andOrganizations: Software of the Mind’’, London, McGRAW-Hıll Book Company, 1991. 

Sivil görevliler açısından TSK’ya bakıldığında, özellikle karargâhlar ve muharebe hizmet destek sınıflarındaki bazı kadrolar için istisnai memur statüsüne geçiş planlamaları yapılmakla birlikte, bu konuda hem planlama hem de geçiş ile ilgili bir başarının sağlanamadığı görülmektedir. Daha çok büyük karargâhlarda görevlendirilen birkaç bin memur ve sayısı birkaç yüzü bile bulmayan “istisnai memur” mevcutları konunun bilançosunu özetlemektedir. 
Orduda doktorların, mühendislerin ve öğretmenler gibi sınıfların hemen hemen tamamı, bu konuda çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, halen subay statüsün de istihdam edilmektedir. 

3.2 Askerlik Modellerinin Toplumsal İlişkilere Etkisi 

ABD Ordusu modern anlamda profesyonel askerliğe geçen ilk ülkelerden birisi 
durumundadır. 1973 yılından bugüne kadar süren profesyonel ordu uygulamasının, Amerikan toplumunda en üst sınıflar (upper classes) ile ordu arasındaki bağlar ve ilişkinin zayıflaması sonucunu doğurduğu yönünde eleştiriler gündeme getirilmektedir.59 Bunun yanında, dünyadaki zorunlu askerlik uygulamalarında da, zengin/elit kesim çocuklarının bu 
hizmetten kaçmanın bir yolunu mutlaka bulduğu ifade edilmektedir.60 

Profesyonel askerlik modelinin toplumsal sınıflar arasındaki bağları zayıflatması konusunda, ABD Ordusu’na getirilen eleştirilere Türkiye açısından bakıldığında; üst sınıflar ile ordu arasında, tüm sınıflar bir şekilde zorunlu veya temel askerliği yerine getirse de, ABD’dekine benzer bir kopukluğun Türkiye’de de en azından algı düzeyinde var olduğu söylenebilir. 
Türkiye’de üst sosyal sınıflara ait ailelerin çocuklarının zorunlu askerlik uygulaması ve sonuçlarından en az etkilenen kitle oldukları yönünde zaman zaman gündeme gelen eleştiriler de temelde profesyonel ordular için getirilen eleştirilerle benzeşmektedir. 

Ayrıca Türk Ordusu’nun yönetim kademesinin neredeyse tamamının orta ve alt gelir grubundan geldiği düşünüldüğünde, üst sosyal sınıflar ile arasındaki farklılığı tespit etmek çok da zor olmamaktadır. Bu sebeple, Türkiye’de tam profesyonelleşmeye veya karma sisteme geçmiş bir ordu ile zorunlu askerlik uygulamasına devam eden ordu arasında, diğer toplumsal tabakalarla ilişkiler bağlamında çok fazla bir fark olmayacağı öngörülebilir. Bu noktada, Amerikan toplumunun tersine, toplulukçu (kolektivist) kültür değerlerine daha fazla sahip olan Türk toplumunda,61 farklı toplumsal sınıflar arasındaki kopukluğun hiçbir zaman bireyci kültürlerdeki kadar derin olmayacağı da bilinmelidir. 


Burada, ‘‘Zengin/elit tabakanın çocuklarının bir şekilde kaçındığı ve kaçtığı, alternatifleri olan bir zorunlu askerlik uygulaması mı, yoksa bu sosyal tabakadan insanların aday bile olmadığı bir profesyonel ordu modeli mi daha uygun?’’ sorusu sorulabilir. Aslında iki uygulama da yukarıdaki bağlamda toplumsal sonuçları itibariyle bir diğerinden çok da farklı değildir. 

Kıyaslamaya alınmayan, eşitlikçi ve alternatifsiz bir zorunlu askerlik modeli ise dünyadaki birkaç istisnai ülke dışında savunulması mümkün olmayan bir sistem haline gelmiştir. Bu sebeplerle, askerlik modeli seçiminde toplumsal tabakalar arası yabancılaşma ve çatışma olgusu bir seçim kriteri olmaktan uzaktır ve sosyologların bu yabancılaşma problemine askerlik enstrümanı dışında bir çözüm araması gerekmektedir. 

Roth-Douquet ve Schaeffer’e göre profesyonel askerlik nedeniyle üst sosyal sınıflar ile ordu arasında artan mesafe ve yabancılaşma üç temel probleme işaret etmektedir. 
Bunlar; 
1) Ülkenin toplumsal ortak değerlerin zayıflaması, 
2) Sivil liderliğin kuvvetlenmesinde sorun yaşanması ve son olarak 
3) Bu durumun uzun dönemde orduyu zayıflatması olarak ifade edilmektedir.62 

Burada birinci problem olarak aktarılan ‘‘değerlerin incinmesi’’ konusu genel 
olarak yukarıda aktarılmıştır. İkinci problem olan ‘‘sivil liderliğin zayıflaması’’ konusu ise, her ülke için geçerliliği olmayan veya farklılaşan bir özellik durumundadır. Türkiye örneği ile bakıldığında; ülkenin halen devam eden zorunlu askerlik uygulaması döneminde, sivil liderlik ve sivil yönetim problemini zaten fazlasıyla yaşadığı görülmektedir. Bu anlamda Türkiye ve benzer ülkeler için bu problem öngörüsünün çok geçerli olmadığı bile söylenebilir. 
Profesyonel ordu nedeniyle, üst sosyal sınıflar ile ordu arasında artan mesafenin uzun dönemde orduyu zayıflatacağı yönündeki üçüncü problem öngörüsünün ise, en azından bir karar kriteri olamayacağı değerlendirilmektedir. 

62 Kathy Roth-Douquet & Frank Schaeffer, ‘‘Awol: The Unexcused Absence Of Amerıca’s Upper Class From Mılıtary Servıce—And How It Hurts Our Country (2006)’’, Revıewed By Major Charles Kuhfahl Jr., The Army Lawyer, February 2007. 

63 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.574-582. 

64 Anna Leander, a.g.e. p.574-582. 

Sivil liderlik konusunda yukarıda aktarılan endişe, bugün pek çok ülkenin zorunlu askerliği sonlandırmış olduğu Avrupa için de ifade edilmektedir. Leander’e göre, profesyonel sürekli ordular bir süre sonra politikada dominant aktörler haline gelebilecektir.63 

Zorunlu askerliğin olumlu sosyal sonuçları konusuna da değinen Leander; zorunlu askerliğin varlığını, ordunun kendi içinde, toplumda kabul görmeyecek değerler üretilmesini engelleyici bir faktör olarak görmektedir. Fakat zorunlu askerlik sistemine sahip ordular tarafından gerçekleştirilen müdahale ve darbeler bu öngörünün her ülke için ve her zaman çalışmayacağını da göstermektedir.64 

Zorunlu askerlik modelinin avantajı olarak savunulan ordu-toplum bütünleşmesi tezinin askerlik sistemlerinin toplumsal sonuçları bağlamında incelenmesi gerekmektedir. Toplum içinde üst ve alt sosyal tabakalar arasında yabancılaşma ve kopukluk problemini tanımlarken, hiyerarşinin öne çıktığı en temel organizasyon yapısı olan ordular içinde, tek ve homojen bir kültürel yapının olduğunu ve her statüden ve rütbeden kişinin aynı değerleri paylaştığını 
söylemek elbette mümkün değildir. Zorunlu askerlik modelinde ordu içinde geçici olarak bulunan vatandaşların, ordunun sürekli elemanları ile aynı ortamları ve benzer değerleri paylaşabilmesi halinde, bu durum modelin bir avantajı olarak değerlendirilebilir. Oysa, Türkiye örneğinde, ordu üst yönetim kademeleri, erbaş ve erler bir kenara bırakılsın, astsubay ve hatta subaylarla bile, yüksek güç mesafesi (high power Distance)65 nedeniyle oldukça farklı ve birbirinden yalıtılmış kültürleri ve değerleri paylaşmakta ve yaşamaktadır. 

Bu sebeple, toplumsal entegrasyon ve değerler noktasında zorunlu askerlik lehine ifade edilen olumlu görüşlerin; Türkiye için, mevcut uygulama temelinde ve kültürel değerler bağlamında çok da geçerli olmadığı söylenebilir. 

65 Hofstede Türkiye bu kültür boyutunda, doğulu pek çok toplum ve Fransa ile birlikte yüksek güç mesafeli (eşitsizlikleri daha olağan kabul eden) ülkeler grubunda yer almaktadır. Bkz.: HOFSTEDE, Geert, ‘‘Culture’s Consequences: 
International Differences in Work Related Values. (Abridged Edition), London, Newbury Park: Sage Publications, 1984. ve ‘‘Cultures and Organizations: Software of the Mind’’, London, McGRAW-Hıll Book Company, 1991. 

66 Bernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.99, 2000. 

67 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.573-577. 

68 CBC News/New York Times tarafından yapılan çalışma, 16 Eylül 2005, http://0-poll.orspub.com.usmalibrary.edu, 
adresinde “Military.” Başlığı altında ulaşılabilir, aktaran: Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29. 
69 Charles Moskos, "Time to Bring Back the Draft?"American Enterprise Online, December 21, 2001. Congressional Digest, September 2006 içinde özet, s.220-222. 

Fleckenstein, Alman Ordusu ile ilgili değerlendirmesinde;66 zorunlu askerliğin, sadece ordunun ihtiyaç duyduğu insan gücünü karşılamakla kalmadığını, aynı zamanda insanların sosyal ve politik ihtiyaçlarının tatminine de önemli katkı sağladığını vurgulamaktadır. Yazara göre, Alman Ordusu’nda zorunlu askerlik, üniforma içindeki ideal vatandaş tipini de sembolize etmektedir. Bu Prusya tipi askerlik yaklaşımının, uzun yıllar bu ülkenin askerlik modellerinden etkilenen Türkiye için de geçerli olduğu söylenebilir. Asker-millet kavramını daha fazla benimseyen ülkeler için daha fazla geçerli olan bu değerler, siyasi bağlamdan 
bağımsız olarak düşünüldüğünde doğru ya da yanlış olarak nitelendirilemez. 

Ancak bu noktada, Almanya’nın mevcut zorunlu askerlik sisteminde (süre 6 ay), sözkonusu değerlerle kısmen çelişen, gönüllü kamu hizmeti ve vicdanı ret uygulamasının da bulunduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Yani bugünün Almanya’sında herkes üniforma giymemektedir. 

Zorunlu askerlik hizmetini kaldıran pek çok Batı Avrupa ordusuna yönelik, profesyonel ordu yapılanmasının toplumsal bağları zayıflattığı yönünde eleştiriler dile getirilmektedir. Bu eleştirilerden birisinde, insanların geleneksel askerlik hizmetini yerine getirmeksizin vatandaşlık haklarını korumak ve genişletmek çabasına girdiği belirtilmektedir.67 

Aktif ordunun nüfusa oranı %1’in altında olan Amerika’da, 1973’te başlayan profesyonel askerlik uygulaması nedeniyle, hiçbir üyesi orduda bulunmamış Amerikan ailelerinin oranının %76 olması,68 yukarıda aktarılan endişelerin Amerika için de geçerli olduğunu göstermektedir. Bu istatistiklerden hareketle, ABD Ordusu’nda zorunlu askerlik uygulamasının yeniden düşünülmesi gerektiğini belirten Moskos’a göre; askerliği toplumun geneline yayacak bir vatandaş-asker (citizen soldier) modelinin oluşturulması durumunda; ordu, toplumu daha iyi yansıtacak ve ABD Ordusu’nun kalitesi önemli derecede yükselecektir. Yazar, yeni askere alma modeli içerisinde, üst sosyal tabakadan vatandaşların kısa süreli bile olsa askere alınmasının askerliğe olan ilgiyi artıracağını ve bunun toplumsal avantajlar yaratacağını vurgulamaktadır.69 

ABD Ordusu’nun profesyonel askerlik sistemini ve bu sisteme geçişi tam anlayabilmek için Vietnam savaşı sonrası toplum ordu ilişkilerine de bakmak gerekmektedir. Vietnam savaşı sonrasında ordu-toplum ilişkisinde kültürel farklılaşma ve kopukluğun ortaya çıktığı ve müteakiben zorunlu askerliğin terk edildiği görülmektedir.70 Vietnam savaşı sonrası yapılan ordu eleştirileri ile Türk Ordusunun terörle mücadele sürecine dönük, özellikle son dönemde getirilen eleştirilerin benzerlikler noktasında analiz edilmesi de gerekmektedir. Çünkü ABD Ordusunun 1970’lerin başında yaşadığı yapısal değişimi ve bu konudaki kamuoyu tepkilerini Türkiye bugün yeni tartışmaktadır ve Türkiye’nin önünde askerlik modeli noktasında ders alabileceği pek çok örnek bulunmaktadır. 

70 Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.28. 
71 Charles Moskos, "Time to Bring Back the Draft?"American Enterprise Online, December 21, 2001. Congressional Digest, September 2006 içinde özet, s.220-222. 
72 Christopher Briem, ‘‘A 21st-Century Draft Will Not Work’’ Proceedings, September 2002. 
73 Stephen E. Ambrose, ‘‘The End Of The Draft, And More’’ Natıonal Revıew/Augus R 9, 1999. 
74 Christopher D. Van Aller, ‘‘The Culture of Defense’’, Lexington Books, 2001. Aktaran; , Charles Moskos, book review, US Army War College, 00311723, Fall2001, Vol. 31, Issue 3. 
75 Charles Moskos, “Reviving the Citizen Soldier”, Public Interest, 147, Spring 2002. 
76 Charles Moskos, a.g.e. 

Moskos tarafından ABD’nin tam gönüllü ordu sistemine (all-volunteer force) getirilen eleştirilere ve zorunlu askerliğe yeni bir model üzerinden dönüş önerilerine71 rağmen; Briem mevcut askerlik sistemi ile dünyanın en güçlü ordusu haline gelen ABD Ordusunun askerlik sistemi ile ilgili tüm problem tespitlerini doğru bulmakta; ancak, zorunlu askerlik sistemine dönüşü bu toplumsal problemlerin çözümünün bir parçası olarak görmemektedir.72 

Hiç kimsenin zorunlu askerliğe dönüşü tavsiye etmediğine vurgu yapan Ambrose de, Moskos’a benzer şekilde, yüksek ücretle tüm lise mezunlarının en az bir yıl süreyle askere alınması durumunda, ülkenin yokluğunu hissettiği vatanseverlik duygusunu tekrar kazanacağını söylemektedir.73 Van Aller de, vatandaş-asker konseptinin çağdaş bir modelinin oluşturulabileceğini ve bu modelde vatandaş-asker ile profesyonel rütbelilerin uyumlu bir çift halinde çalışabileceğini söylemektedir.74 

Askerlik Modelleri ve Savaş Zayiatlarının Toplumsal Kabulü: 

Moskos’a göre, ayrıcalıklı sınıfların da askere alındığı savaşlarda zayiatların halk tarafından kabul derecesi yükselmektedir. 300.000 Amerikalının kaybedildiği II. Dünya Savaşında sağlıklı tüm erkek bireylerin orduda hizmet etmesi nedeniyle kayıplar toplum tarafından kabul edilmiştir. Halk tarafından fazla kabul görmeyen Kore Savaşında kaybedilen 33.000 kişi için de aynı şeyler söylenebilir. Ancak 47.000 kişinin kaybedildiği Vietnam savaşında ve kayıpların çok daha düşük olduğu Irak ve Afganistan Harekâtlarında zayiatların kabul derecesinin, ayrıcalıklı sınıfların askerlikten bir şekilde kaçınması nedeniyle azaldığı dikkati çekmektedir. 75 

Günümüzde ABD Ordusu’nun farklı görevlerdeki kayıplarına toplumun tepkisinin temelinde, azalan doğum oranı ve küçülen aile yapılarının da olduğu ifade edilmekle birlikte; bu tepkinin ayrıcalıklı sınıfların da askere alındığı bir zorunlu askerlik uygulamasında çok daha düşük olacağı vurgulanmaktadır. Bu anlamda, gönüllü kuvvetlerden oluşan orduların zayiat verdikleri sürece, halk tabanlı tepkilerin de etkisiyle, etkin olmayan güçler olarak algılanacağı ve kurumsal güvenirliklerinin azalacağı söylenmektedir.76 


Türkiye’de terör nedeniyle verilen zayiatlara karşı gösterilen kamuoyu tepkilerinin temelinde, ABD Ordusu için yapılan eleştirilerden farklı olarak, İki temel faktör bulunmaktadır. 
Bunlardan birincisi; zorunlu askerlik statüsünde askere alınan gençlerin terörle mücadele için uygun kişiler olmamasıdır. İkincisi ise; terör nedeniyle kaybedilen erbaş ve erlerle birlikte rütbeli personelin de orta ve alt sosyal sınıflara mensup olmasıdır. Türkiye’de üst sosyal tabakalarda bulunan ailelerin çocukları eğitimli olmaları nedeniyle uzun dönem askerlik yapmamaktadırlar. Bunlardan kısa dönem ve yedek subay olarak askere alınanlara ayrıcalıklı davranıldığı yönündeki iddialar ise, zorunlu askerlerin terörle mücadelede yetkinlik sorunuyla birleşince, ‘‘vatan sağ olsun’’ diyen pek çok insanı mevcut sistemi sorgular hale getirmiştir. 

Zorunlu Askerlik Modellerinin Olumlu ve Olumsuz Yönleri: 

Zorunlu askerlik uygulaması ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, uygulama ile ilgili olumlu algılardaki benzeşmenin de altını çizmek gerekmektedir. Leander, zorunlu askerliğin sosyal entegrasyona katkısı anlamında yarattığı olumlu algıları şu şekilde sıralamaktadır:77 

77 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.573-577. 

i. Kişilere toplumun diğer kesimlerini ve onların farklı düşüncelerini tanıma imkânı vermektedir. Kişilerin yaşamın gerçeklerini, hiyerarşileri ve kendi yaşam alanı dışında var olan sosyal yaşamı ve problemleri görmesini mümkün kılarak daha sıkı bağları olan bir toplum inşasına yardım etmektedir. 
ii. Kişilerin görev yaptıkları bölgelerdeki geleneklere ve sosyal faaliyetlere katılımlarını sağlamakta ve hatta buralardan evlenerek farklı bölgeler arası sosyal bağları kuvvetlendirmekte ve ülke içindeki sosyal mobiliteyi (hareketlilik/yer değiştirme) yükseltmektedir. 
iii. Askerde kazandığı veya geliştirdiği yetenek ve bilgisini sivil işinde kullanma imkânı sunabilmekte ve İnsanlara yeni bir kariyere başlama fırsatı yaratabilmektedir. 
iv. Askerlere uğrunda canını verebileceği değerlere saygı ve sadakat duygusunu 
kazandırmaktadır. 

Zorunlu askerlik sistemlerinin yarattığı olumsuzluklar ve dezavantajlar konusunda tespitlerde bulunabilmek için, Avrupa orduları temelinde kısaltılarak yeniden yapılandırılan modellerden daha çok, Türkiye, İran, Mısır, Güney Kore vb. ülkelerin kitle ordu modellerine bakmak gerekmektedir. Bu ülkeler temelinde yapılacak tespitlerin de her ülke için geçerli ve aynı oranda etkili olmayacağını hatırlatmak gerekmektedir. Zorunlu askerlik sistemlerinin yarattığı 
olumsuzluklar genel hatları ile şu dört başlıkta sıralanabilir: 

i. Kişilerin askeri eğitim ve yeterlilikleri temelinde ortaya çıkan kurumsal etkinlik 
(savaşabilirlik) problemleri. 
ii. Kişilerin uzun süre silâh altında tutulması nedeniyle oluşan bireysel ve ailevi mağduriyetler. 
iii. Demokrasi ve kişisel hak arama mekanizmalarının fazla gelişmediği ülke ordularında karşılaşılan hak ihlalleri ve mağduriyetler. 
iv. Çok fazla kişinin uzun süre silâh altında tutulması nedeniyle oluşan, işgücüne dönük ülke temelindeki ekonomik kayıplar. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU BÖLÜM 1




ZORUNLU ASKERLİK VE  PROFESYONEL ORDU, BÖLÜM 1




  ZORUNLU ASKERLİK VE  PROFESYONEL ORDU 
Dr. Salih AKYÜREK 



RAPOR NO: 24 
ANKARA 
KASIM 2010 
BİLGESAM YAYINLARI 
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi 
Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:10 
Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36 
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye 
Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93 
www.bilgesam.org 
bilgesam@bilgesam.org 
Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6 
A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye 
Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90 

Bu yayının tüm hakları saklıdır. Yayın Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezinin izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz. 
Bu dokümanda yer alan görüşler çalışmanın yazarına aittir ve bir kurum olarak BİLGESAM’ın görüşleriyle örtüşmeyebilir. 


SUNUŞ 

Dünya’daki ve yurt içindeki gelişmeleri takip ederek geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak; Türkiye’nin ikili ve çok taraflı uluslararası ilişkilerine ve güvenlik stratejilerine,yurt içindeki siyasi, ekonomik, teknolojik, çevresel ve sosyo-kültürel problemlerine yönelik bilimsel araştırmalar yapmak; karar alıcılara milli menfaatler doğrultusunda gerçekçi, dinamik çözüm önerileri, karar seçenekleri ve politikalar sunmak Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)’nin kuruluş amaçları arasında yer almaktadır. 

BİLGESAM, Bilge Adamlar Kurulu’nun ilk toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, yukarıda aktarılan amaçları gerçekleştirmek üzere, çeşitli konularda raporlar hazırlamaktadır. 

Son dönemin gündem maddelerinden ‘‘Zorunlu Askerlik’’, ‘‘Profesyonel Ordu’’ ve ‘Bedelli Askerlik’’ konularının Türkiye’de daha geniş bir platformda tartışılması 
gerekmektedir. Bu amaçla, Dr. Salih AKYÜREK tarafından hazırlanan “Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu’’ başlıklı rapor 
http://www.bilgesam.org/tr adresinde yayımlanmıştır. 


Raporun Türk Ordusu’nun ve zorunlu askerlik uygulamasının yeniden yapılandırılması sürecine katkı sağlaması temennisiyle, belgeyi hazırlayan Dr. Salih AKYÜREK’e ve destek sağlayan BİLGESAM personeline teşekkür ederim. 

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 
BİLGESAM Başkanı 


ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU, 

Dr. Salih Akyürek1 

1 Dr. Salih Akyürek BİLGESAM’da Sosyo-kültürel Araştırmalar Uzmanı olarak görev yapmaktadır. 
2 Henning Sorensen, ‘‘Denmark: From Obligation to Option’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.121, 2000. 
3 Hale Akay, ‘‘Demokratik Gözetim: Kuramsal Değerlendirme’’, Almanak Türkiye 2006-2008: Güvenlik Sektörü ve  Demokratik Gözetim (Ed.: A. Bayramoğlu, A. İnsel) TESEV Yayınları, Temmuz 2009, s.11. 
4 Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal, ‘‘Armed Forces after the Cold War’’, The Postmodern Military  (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.1-2, 2000. 
5 A.g.e., s.2-3. 


Giriş 

Soğuk Savaş Dönemi sonrasında gelişen şartlar ve bu günkü durum, NATO ülkeleri için pek çok müttefik ülkeyi ortaya çıkarırken, spesifik bir düşman tanımını da ortadan kaldırmıştır. 
Bu değişim, ülkelerin dünyadaki tüm tehditler içinden kendi güvenlik problemlerini seçmeleri sonucunu doğurmuştur. Bu anlamda, NATO kolektif güvenlikten seçici güvenlik anlayışına kaymıştır. Bu değişim nedeniyle, batılı ülkelerin bugünkü güvenlik politikaları, eski düşman veya yeni müttefiklerden daha fazla ulusal tercihlerle belirlenmektedir.2 

Gelişmiş pek çok ülkede güvenlik artık askeri olmayan unsurları da dikkate alan çok daha geniş bir kavram olarak düşünülmeye başlanmıştır. Toplumsal ve çevresel risklerin de güvenlik kavramının unsurları arasında sayılmasıyla, geleneksel nitelikteki ulusal ve uluslararası güvenlik anlayışı yerini insani güvenlik kavramına bırakmaktadır.3 

1990’ların başından itibaren değişen tehdit ve güvenlik anlayışı, orduların görevlerini ve görev anlayışlarını değiştirmiş ve buna uygun yapılanmaları sonucunu doğurmuştur. Askeri organizasyonlar için post modern dönem olarak adlandırılan bu yeni sürece ait değişimler, gelişmiş pek çok ülkede küçülen ordularla birlikte, zorunlu askerlik uygulamasının kaldırılması veya yeniden yapılandırılması sonucunu doğurmuştur. 

Türkiye’nin de diğer ülkeler kadar bu değişim sürecinden etkilendiği, tehdit algılarının ve güvenlik anlayışının değiştiği görülmektedir. Türkiye’nin, tehditler ve güvenlik problemlerinin seçimi ve değerlendirilmesi noktasında bazı sorunlar ve belirsizlikler yaşasa da doğru güvenlik politikaları üretme noktasında başarılı olduğu söylenebilir. 
Ancak, son yirmi yıl içerisinde tehdit ve güvenlik politikaları bağlamında yaşanan değişime rağmen, bir kısım teşkilat/konuş/kuruluş değişiklikleri hariç, TSK içinde köklü bir yapısal değişimin gerçekleştirilemediği görülmektedir. Ordunun iç tehdit algısının kazandığı öncelik ve terörle mücadeleye verilen önem, bir noktada yapısal değişim ve dönüşümün gerekliliğini gölgelemiş ve tek neden olmamakla birlikte, bu yöndeki plan ve çabaların ertelenmesine de neden olmuştur. 

Orduda bugüne kadar planlanmasına rağmen gerçekleştirilemeyen ve yeniden yapılandırma olarak adlandırabilecek yapısal değişim ve dönüşüm, gerekliliği ve 
önceliği kuvvetler arasında değişmekle birlikte dört ana başlıkta toplanabilir: 

i. Tehdit değerlendirmesi ve belirlenecek öncelikler kapsamında, büyüklük, teşkilat (birlik yapısı) ve konuş yeri olarak yeniden yapılandırma. 

ii. Gelişen teknolojiler ışığında araç, silah ve malzemelerin yenilenmesi ve eğitim sistemlerinin yeniden yapılandırılması. 

iii. Rütbeli personeli de kapsayan askere alma sistem ve uygulamalarının yeniden yapılandırılması. 

iv. Sınıflandırma, yetiştirme, atama, personel değerlendirme, terfi ve ayırma gibi personel politika ve uygulamalarının yeniden yapılandırılması. 


Bu çalışmada, yukarıda ortaya konulan dört farklı alandaki değişim ve dönüşümden, sadece rütbesiz askerlerin silâhaltına alınma yöntem ve uygulamaları incelenmeye çalışılmıştır. 
Askere alma uygulamalarındaki yeniden yapılanmanın gerekliliği incelendiğinde; erbaş ve erlerin de denklemde olduğu, TSK’ya ait pek çok problemin temelinde, çağın gerisinde kalan zorunlu askerlik uygulamasının olduğu görülmektedir. 

Bu konuda, TSK’nın kurumsal verimlilik ve etkinlik temelli sorun tespiti yapmak ve köklü çözümler üretmek yerine zorunlu askerliğin süresi üzerine projeler üretmeye çalışması, temel eksiklik noktası olarak değerlendirilebilir. 

Bu çalışmanın amacı, son yıllarda daha fazla gündeme gelen ‘‘ Zorunlu Askerlik ’’ ve ‘‘ Profesyonel Ordu ’’ konularında Türkiye ile birlikte diğer ülke uygulamalarını incelemek, mevcut tartışmaları ortaya koymak ve Türkiye’ye dönük tespit ve önerilerde bulunarak TSK’nın yeniden yapılanma çabalarına farklı açılımlarla katkı sağlamaktır. 
Çalışma bu bağlamda, TSK’daki zorunlu askerlik uygulamasına ve bu uygulamayı çevreleyen kurum kültürüne yapıcı eleştiriler de getirmektedir. 

1. Dünyada Askeri Organizasyonların Geçirdiği Evreler 

Klasik dönem sonrası askeri organizasyon yapılarının üç dönemde incelendiğini görmekteyiz. Bu dönemler, ‘Modern’, ‘Geç Modern’ ve ‘Post Modern’ olarak adlandırılmaktadır. İzleri daha öncelere götürülse de, Modern Dönem askeri organizasyonlar için 19 uncu yüzyılın başı tarih olarak verilmektedir. II. Dünya Savaşı’nın sonunda biten bu dönemle birlikte Soğuk Savaş döneminin sonuna kadar süren Geç Modern Dönem askeri organizasyonlara tanık olmaktayız. 1990’larla birlikte başlayan Post Modern Dönem askeri yapı ve organizasyonlardaki değişim ise günümüzde hala sürmektedir.4 

Yapılan bu tanımlama ve sınıflamanın daha çok Avrupa orduları ve ABD için geçerli olduğunu söylemek daha doğru olacaktır. Osmanlı İmparatorluğu için 1826’da Yeniçeri Ocağının kaldırılması ile başlayan modern ordu döneminin, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte devam ettiği, farklılaşmalar olmakla birlikte, Geç Modern ve Post Modern askeri organizasyon yapıları için yukarıda verilen tarihlerin Türk Ordusu için de geçerli olduğu söylenebilir. 

Post modern ordular beş temel organizasyon değişikliği ile tanımlanmaktadır:5 

1) Askeri ve sivil yapı ve kültürlerin artan geçişkenliği ve ortaklığı, 

2) Ordu içinde muharip olup olmama, sınıf, branş ve rütbe temelindeki farklılaşmanın azalması, 

3) Askeri amaçlarda, geleneksel savaş düşüncesinden görev düşüncesine doğru değişim, 

4) Askeri kuvvetlerin, ulus devletlerin ötesinde kuruluşlarca belirlenecek uluslararası görevlerde daha fazla kullanılması, 

5) Askeri güçlerin ikili veya çok uluslu yapılar içerisinde yer alarak kendilerini uluslararasılaştırması. 

Yeni Post Modern Dönem yapılarla birlikte ordular, geçmişte hiç olmadığı kadar, ‘Barışı Koruma’ ve ‘İnsani Yardım’ görevlerine odaklanmış ve bu değişim askeri doktrinlerde daha merkezi bir pozisyon almıştır. 

Bu noktada, barışı koruma ve insani yardım görevleri post modern ordu tanımının temel görevleri arasına girmekle birlikte, ABD’nin gerek BM veya NATO şemsiyesi altındaki ve gerekse Irak benzeri müdahalelerinin temelinde, Soğuk Savaş dönemi sonrasında oluşan tek kutuplu yapının orduda yarattığı krize dönük çözüm arayışları ile birlikte, silah sanayinin desteklenmesi ve konvansiyonel savaş kapasitesinin korunması yönündeki endişeler ve sadece ABD ile sınırlı olmayan emperyalist amaçları da görmek gerekmektedir. 

Post modern silahlı kuvvetler yapısına dönük yukarıda verilen beş temel değişim Türkiye için değerlendirildiğinde; Türk ordusunun 3, 4 ve 5 numaralı değişimleri kısmen gerçekleştirdiği, ancak daha çok siyasi ve kültürel boyutları olan 1 ve 2 numaralı değişimler ise gerçekleştirilmemekle birlikte, bu değişimlerin gerekliliğinin de tam olarak anlaşılamadığı değerlendirilmektedir. Ordunun kısmen gerçekleştirdiği son üç değişimde de gerekli olan yapısal dönüşümler yerine geçici tedbir ve düzenlemelerin etkin olduğu söylenebilir. 

Yukarıda açıklanan üç farklı dönem itibariyle ABD ve Avrupa Ordularındaki genel değişim trendi, alt boyutları ile ve Türk Ordusundaki değişimle karşılaştırmalı olarak aşağıda verilmiştir:6 

TABLO 1





Post modern dönem yapılanmasını en iyi örneklendiren ordu, hiç şüphesiz ABD Ordusudur. Profesyonelleşme düzeyi, birliklerinin kısa sürede deniz aşırı görevlerde yerini alma noktasındaki yeterliliği ve mobilitesi, mevcut aktif ordusunun yarısından fazlasının fiili olarak yurtdışında görevli olması8 vb. diğer özellikleri ABD ordusun diğer tüm ordulardan farklılaştırmaktadır. 


6 Charles C. Moskos , tarafından yazılan makalede {‘‘Toward a Postmodern Military: The United States as a Pardigm’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.15, 2000} ABD ve AB Orduları için yapılan tanımlar da kullanılarak hazırlanmıştır. Tabloda yer alan Türk Ordusuna ait tespitler bu çalışmanın yazarına ait görüşleri yansıtmaktadır. Tabloda ‘‘*’’ işareti ile gösterilen parametreler bu çalışmanın yazarı tarafından orijinal tabloya ilave edilen başlıklardır. 
7 Hofstede tarafından ortaya konulan ‘‘ Güç Mesafesi ’’ toplumsal kültür boyutu ‘‘Toplumdaki bireyler arasında eşitsizliklerin kabul derecesi’’ olarak anlamlandırılmaktadır. Bkz.: HOFSTEDE, Geert, ‘‘Culture’s Consequences: 
International Differences in Work Related Values. (Abridged Edition), London, Newbury Park: Sage Publications, 1984. ve ‘‘Cultures and Organizations: Software of the Mind’’, London, McGRAW-Hıll Book Company, 1991. 
8 Thomas Donnelly; “The Military We Need, Defense Requirements of the Bush Doctrine”, American Enterprise Institute, AEI Press, (Washington D.C., 2005), s.60., aktaran: Sait Yılmaz, ‘‘ABD Silahlı Kuvvetlerinde Dönüşüm’’, Stratejik 
Araştırmalar Dergisi, Mayıs 2009, Sayı 13. Donnelly makalesinde; 2004 yılı itibariyle, ABD Ordusundaki 33 tugayın 4/5’inin yurtdışında görev yaptığını, 10 tümeninden dokuzunun ise Irak ve Afganistan görev aldığını aktarmaktadır. 


Askeri organizasyonlardaki değişim çerçevesinde genel bir değerlendirme yapılacak olursa; post modern orduyu tanımlamak için verilen beş değişim parametresine dönük bir hiyerarşi veya zaman akışı öngörülmemekle birlikte; Türk Ordusu için, siyasi, kültürel ve bu bağlamda bir yapısal değişimi de gerektiren ilk iki parametrenin (Askeri ve sivil yapı ve kültürlerin artan geçişkenliği ve ortaklığı - Ordu içinde farklı sınıf ve statüler temelindeki farklılaşmanın azalması) çok daha önemli ve bu konulardaki değişimin kaçınılmaz ve öncelikli olduğu değerlendirilebilir. 1827’den günümüze pek çok değişim geçiren Türk Ordusunun, modern, geç modern ve post modern dönem askeri organizasyon yapılarının pek çok temel yapısal özelliğini bugün aynı anda barındırdığı da söylenebilir. 

2. Dünya Ordularında Farklılaşan Askerlik Hizmeti 

Avrupa ülkeleri çoğunlukta olmak üzere 38 ülkedeki askerlik hizmet modeline dönük bazı bilgi ve istatistikler aşağıda tablo olarak verilmiştir. Çalışma içerisinde bu ülkeler dışındaki ordulara ait farklılaşan bazı özellikler de aktarılmaktadır. 

Dünya Ordularına bakıldığında, temelde tam profesyonel ordular ve zorunlu askerlik modelini uygulayan ordular9 olmak üzere iki temel yapıya rastlanmaktadır. Zorunlu askerlik modeli içerisinde, bu hizmet sonrası seçtiği askerlere sözleşmeli olarak er statüsünde göreve devam etme imkânı veren, Karma Ordu Modeli olarak adlandırılabilecek bir yapıya da rastlanmaktadır. Uygulamaları birbirinden çok farklı olmakla birlikte Almanya ve Meksika orduları bu sınıfa sokulabilir. Karma modelde olduğu gibi, temel iki askerlik modelinde de ülkelerin uygulamaları farklılaşmaktadır. 

9 Bu model içerisinde, subay ve astsubaylardan oluşan yönetim kademeleri çok büyük oranda profesyonellerden oluşmaktadır. 

Zorunlu askerlik modelinde, zorunlu askerlerin aktif ordu içindeki oranının %60-70’lerin üzerine çıktığı kitle orduları (mass army) yanında, bu oranın %20’ler ve altında kaldığı ordu yapıları da mevcuttur. Türkiye, İran, Ermenistan, Azerbaycan, İsrail, Mısır, Cezayir, Güney Kore, Rusya ve Kuzey Kore Kitle Ordu kavramına örnek olarak verilebilir. Avrupa’da zorunlu askerlik uygulamasını devam ettiren pek çok ülkenin ise, küçülen ordular içinde hizmete aldıkları sivil uzman/görevlilerin sayısı, yasallaştırdıkları alternatif hizmetler ve bu sayede 
düşen zorunlu asker oranları ile kitle ordu tasnifi dışında kaldığı görülmektedir. 

Zorunlu askerlik uygulamasını 2010 yılı sonunda kaldırmayı planlayan Sırbistan ile birlikte, Danimarka, Almanya, Avusturya, Finlandiya, Norveç, İsviçre, Ukrayna, Rusya, Moldova, Estonya, Türkiye ve Yunanistan uygulamayı Avrupa kıtasında devam ettiren ülkelerdir. Türkiye dışında, bu gruptaki ülkelerin uygulama temelindeki benzer özelliği, zorunlu askerliğin süre olarak 12 ay veya altında olmasıdır. 

Bu çalışma kapsamına alınarak incelenen (müteakip tablo) 38 ülkeden Avrupa dışında kalan ülkelere bakıldığında; ABD ile birlikte Lübnan ve Ürdün’de zorunlu askerliğin olmadığını görülmektedir. Avrupa dışındaki ülkelerden zorunlu askerliği devam ettiren İran, Mısır, Cezayir, Kuzey Kore, Güney Kore, Suriye ve İsrail’de ise (listede yer almayan Ermenistan ve Azerbaycan dâhil) askerlik hizmet süresi 12-36 ay arasında değişmektedir. 

Zorunlu askerlik sürelerine Avrupa orduları temelinde bakıldığında: Danimarka’da özel bazı birliklerde görevlendirilenler dışında zorunlu askerlik süresi dört ay iken; bu süre Almanya, Avusturya, Sırbistan’da altı ay; Yunanistan’da dokuz ay; Ukrayna, Moldova ve Rusya’da 12 ay, Finlandiya’da subay-astsubay eğitimi verilenler (12 ay) ve özel bazı birliklerde görevlendirilenler (9 ay) dışında altı ay, Norveç’te ise özel birlikte (Home Guard) görevlendirilenler dışında düzenli ordu içinde 12 ay’dır. 

Bölgesel konumu ve tehdit değerlendirmesi çok farklı olmakla birlikte; Türkiye, Avrupa’da zorunlu askerlik uygulamasını devam ettiren ülkeler arasında, lisans mezunu olmayan erler için geçerli olan 15 aylık zorunlu askerlik süresiyle ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de uygulanan zorunlu askerlik; hizmet şekli ve süresi itibariyle, Suriye, İran, Mısır, Cezayir, Azerbaycan, Ermenistan, İsrail, Kuzey Kore ve Güney Kore’ye daha fazla benzemektedir. 

Avrupa’daki pek çok ülke ile birlikte, tehdit ve yapı olarak farklılaşan diğer bazı ülkelerin askere alma yöntemleri ve askerlik süreleri karşılaştırmalı olarak aşağıda verilmiştir:10 




10 Çizelgedeki veriler; wikipedia ansiklopedik sözlüğün İngilizce sayfasından (http://en.wikipedia.org/wiki/...), military service, conscription, compulsory military service, volunteer military madde başlıklarındaki bilgilerden; CIA’nın World Factbook açık bilgi kaynağı (https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/... .html) ve 
http://www.nationmaster.com/cat/mil-military. sayfasındaki bilgilerden 05 Ekim-10 Kasım 2010 erişim tarihi itibariyle derlenmiştir. 
* Bu Ülkelerde Zorunlu Askerlik Yasal olarak bulunmakla birlikte, Uygulama belirtilen tarihte askıya alınmıştır. 

Dünyadaki zorunlu askerlik modellerinde, pek çok ülkede hizmet süresi ve hizmet şekli itibariyle tek tip uygulama sözkonusu iken, bazı ülkelerde cinsiyete (İsrail), öğrenim durumuna (Türkiye, Mısır, Rusya, 2008 öncesi Polonya), çocuk sayısına (Yunanistan)11, görev yeri ve zorluğuna (İran), görev yapılan birlik tipine (Finlandiya, Norveç) ve hizmet statüsüne (Finlandiya) göre mecburi hizmet süreleri değişmektedir. 

11 2006 yılı itibariyle Yunanistan Ordusunda 12 ay olan hizmet süresinin, sahip olunan çocuk sayısına göre düşürüldüğü görülmektedir. Aktaran: Cenk Özgen, ‘‘Türkiye’de Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu’’, Yıldız Teknik Üniversitesi 
Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006. 
12 Stephen E. Ambrose, ‘‘The End Of The Draft, And More’’ Natıonal Revıew/August R 9, 1999. 

Türkiye’de, vatandaşlar öğrenim durumları ve diğer özelliklerine göre, kısmi olarak da kendi talepleri doğrultusunda zorunlu askerliğin farklı statüleri ile silâhaltına alınmaktadır. Bu uygulamanın adalet, eşitlik, kurumsal hiyerarşi vb. pek çok nedenle ortaya konulabilecek yanlışları kadar doğruları olduğu da söylenebilir. 

Profesyonel ordu yapılanmasına ABD Ordusu örneğinde bakıldığında; Richard Nixon, 1968 seçim kampanyasında, gelecekte büyük konvansiyonel savaşların olmayacağını ve nükleer veya gerilla savaşlarının öne çıkacağını söyleyerek, ABD Ordusunda savaş sona erer ermez zorunlu askerlik uygulamasını sonlandıracağı sözünü vermiştir.12 Bu öngörü, misyon ve etkinlik temelli olarak, profesyonel orduya dönük değişimi başlatmış ve bugünkü tam profesyonel ABD Ordusunun temellerini atmıştır. ABD Ordusunda zorunlu askerlik kanunen var olmasına rağmen 1973 yılından itibaren uygulamadan kaldırılmıştır. 

Pek çok Avrupa ordusunda, zorunlu askerlik uygulamasının kaldırılması ‘‘Soğuk Savaş Dönemi’’ sonuna rastlamakla birlikte, bugün zorunlu askerliği devam ettiren ülkeler de dâhil, orduların bu kaynağa bağımlılığının ve ordu içindeki zorunlu asker oranının 1970’lerden itibaren düşürüldüğü görülmektedir. Geçiş sürecinde kara ordularında bile %50’lere inen zorunlu askerlerin oranı, deniz ve hava kuvvetlerinde %10’lara kadar çekilmiştir. Türkiye’de ise kısalan askerlik süresi ve uzman erbaş uygulamasına rağmen, zorunlu askerlerin oranı 
Deniz ve Hava Kuvvetlerinde daha düşük olmakla birlikte, Kara Kuvvetlerinde hala %70’lerin üzerindedir. 

Zorunlu askerlik uygulamasını kaldıran veya tanıdığı farklı haklar ve kısalan süresi ile, toplumun da talep ettiği daha kolay uygulanabilir bir model haline getiren Avrupa ülkelerinin, ne Türkiye ne de diğer bölgelerdeki ülkeler için tam bir örneklik teşkil etmesi elbette mümkün değildir. Orduların küçülmesinde ve askerlik modellerinin profesyonelliğe doğru dönüşünde en önemli faktör elbette ki tehdit algısıdır. Bu anlamda, Soğuk Savaş Dönemi sonrası Avrupa kıtasında, AB’nin yapısı ve genişlemesinin de etkisiyle; düşmanlıkların ortadan kalktığı, tehdit algısının zayıfladığı ve birleşik bir Avrupa ordusunun da zaman zaman gündeme geldiği görülmektedir. 

Yukarıdaki tabloda yer alan 38 ülkeye ait nüfus ve aktif ordu mevcutları incelendiğinde; Türkiye nüfus büyüklüğü ile altıncı, aktif ordu (bu mevcuda jandarma dâhil değildir) büyüklük sıralamasında yedinci ve her 1000 kişi içindeki aktif asker sayısı (7,1 kişi) sıralamasında ise onuncu sırada yer almaktadır. Aynı sıralamalara Avrupa ülkeleri arasında bakıldığında ise; Türkiye nüfus büyüklüğü sıralamasında üçüncü (Rusya ve Almanya’dan sonra), aktif ordu büyüklüğü sıralamasında ikinci (Rusya’dan sonra) ve her 1000 kişi içindeki aktif asker sayısı sıralamasında ise üçüncü (Yunanistan ve Rusya’dan sonra) durumdadır. 

Zorunlu askerlik uygulamasının devam ettiği pek çok Avrupa ülkesinde ‘‘Vicdani Ret’’ ve ‘‘Alternatif Kamu Hizmeti’’ bir seçenek olarak yasallaştırılmıştır. Alternatif kamu hizmeti mecburi hizmet süresi kadar veya üzerinde olabilmektedir. Farklı ülkelerin ordularındaki alternatif kamu hizmet uygulamaları incelendiğinde; sağlık, eğitim ve çocuklarla, yaşlılara yardım başlıkları öne çıkmaktadır. Ayrıca Finlandiya gibi bazı ülkelerde silahsız ve/veya muharip olmayan birliklerde askerlik hizmetini yerine getirme imkânı da verilmektedir. 

Alman Ordusunda 2000 yılı öncesi artan eleştirilere rağmen zorunlu askerlik kaldırılmamış, ancak yeniden düzenlenmiştir. Öncelikle askerliğin süresi 12 aya indirilmiş (bugün 6 ay) ve askere alınanların daha yüksek maaşlarla iki yıla kadar orduda kalmalarının yolu açılmıştır. İstatistikler daha sonraki yıllarda azalış göstermekle birlikte, silâhaltına alınan yükümlülerin 1996 yılı itibariyle %80’inin uzun dönem sözleşmeli askerliğe geçtiğini göstermektedir. Bu tercihi kullanan askerlerin ortalama hizmet süresi 17 ay olarak verilmektedir.13 

13 Bernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.84,99, 2000. 
14 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11. 
15 Baruch Nevo and Yael Shor, '‘The Contract Between The IDF And Israeli Society: Compulsory Service." Baruch Nevo and Yael Shor (ed.) ‘‘The Contract Between The IDF And Israeli Society: Compulsory Service: The Army-Society Project of the IDF and the Israel Democracy Institute, Jerusalem’’, İçinde, The Israel Democracy Institute (Hebrew), 2002. Aktaran; Yagıl Levy, ‘‘Socıal Convertıbılıty And Mılıtarısm: Evaluatıons Of The Development Of Mılıtary-Socıety Relatıons In Israel In The Early 2000s' ’’, Journal Of Political And Military Sociology, 2003, Vol. 31, No. 1 (Summer): p.80. 

Almanya’da, askerlik çağındaki pek çok erkek vatandaş, ya orduda hizmeti ya da yaşlılarla çalışma gibi sivil hizmet formunu seçmektedir. Bunun yanında her on kişiden birisi de devlet veya federal polis gücünde çalışmayı tercih etmektedir. Bu kişiler sınır güvenliği sağlayarak veya gönüllü itfaiyecileri eğiterek, yedi yıllık sürede yarı-zamanlı (part-time) hizmet edebilmektedirler.14 

İsviçre’de ise diğer ülkelerden farklı bir uygulama yapılmaktadır. Bu ülkede 260 gün olarak belirlenen zorunlu askerlik süresinin 18-21 haftalık bölümü zorunlu temel eğitim dönemi iken, kalan hizmet süresi müteakip yıllarda yükümlünün katıldığı 3’er haftalık tazeleme eğitimleri ile tamamlanmaktadır. 

Çin ve İsrail’de zorunlu askerlik uygulaması olmasına rağmen bu iki ülke askere alma uygulamasında diğer ülkelerden farklılaşmaktadır. Çin’de seçici (selective) bir askere alma uygulaması varken bu uygulama İsrail için yarı-seçici (semi-selective) olarak adlandırılmaktadır. Her iki ülkede de askerlik için seçilmeyen adaylar kamu hizmetine yönlendirilmektedir. İsrail’de 1990 sonrası zorunlu askerlik modeli kaldırılmaksızın geçilen seçici askerlik uygulaması nedeniyle askerlik çağındaki her beş erkekten hizmete uygun olan üçüne aktif askerlik yaptırılmaktadır. 15 



Dünyadaki Askerlik Uygulamalarının kısa özeti: 

Yukarıda bazıları aktarılan farklı askerlik modelleri ve uygulamaları aşağıda kısaca özetlenmiştir: 

1) Üç farklı temel askerlik modeli uygulaması mevcuttur: 

i. Tam Profesyonel Ordular (ABD, İngiltere, Fransa gibi) 

ii. Karma Ordular (Almanya ve Meksika gibi: Bu modelde zorunlu askerlikle birlikte seçilmiş gönüllü askerlerin maaşlı olarak orduda görev aldığı görülmektedir.) 

iii. Zorunlu Askerlik Uygulanan Ordular 


2) Zorunlu askerliğe katılımda üç farklı yöntem uygulanmaktadır: 

i. Sağlıklı tüm vatandaşların bir seçim süreci olmadan askere alındığı ordular (Türkiye, İran, Mısır gibi) 

ii. Devletlerin yükümlüler arasından seçim yaptığı ordular (Çin ve İsrail gibi: seçilmeyen yükümlüler belirlenen sürede kamu hizmeti yapmaktadır.) 

iii. Yükümlülerin zorunlu askerlik veya Alternatif kamu hizmeti arasından seçim yaptığı ordular (Danimarka, Almanya gibi pek çok Avrupa ülkesi) 

3) Zorunlu askerliğin yerine getirilmesinde dört farklı mesai/görev modeli mevcuttur: 

i. Askerlerin yıllık izinleri dışında tüm mesai gün ve gecelerini kışlada geçirdiği ordular (Türkiye, İran, Mısır, Gibi) 

ii. Askerlerin sadece mesai günlerinde 5 gün ve dört geceyi kışlada geçirdiği ordular (Soğuk savaş öncesi Federal Almanya Ordusu gibi) 

iii. Askerlerin sadece hafta sonlarını, iki gün ve bir gece olarak kışlada geçirerek zorunlu askerliğini tamamladığı ordular (Karma bir model uygulayan Meksika Ordusu) 

iv. Askerlerin temel eğitim sonrası kalan zorunlu hizmetlerini müteakip yıllarda kısa dönem hizmetlerle tamamladığı ordular (İsviçre Ordusunda 260 günlük zorunlu askerliğin 18-21 haftalık temel eğitim bölümü dışında kalan süresi müteakip yıllarda 3’er haftalık eğitimlerle tamamlanmaktadır.) 


21. Yüzyılda askerlik modellerinde gerçekleşecek değişime dönük öngörüler: 

Yukarıda örneklendirilen pek çok askerlik modeli ve uygulamasına kısmen yansımakla birlikte, 21. Yüzyılda ülkelerin askerlik modellerindeki değişime dönük, askeri sosyologlar ve araştırmacılar tarafından dile getirilen tahmin ve öngörülerden bazıları aşağıya aktarılmıştır: 

i. Her ülkenin ordu yapısı ve askerlik modelinin o ülkeye ve kültüre özgün olması.16 
ii. Profesyonel askerliğe geçen orduların da, zayıflayan toplumsal bağlar, gönüllülüğe dayalı kaynak problemi ve tehdit değerlendirmesindeki değişim nedeniyle askerlik sistemlerini yeniden yapılandırma ihtiyacı duyması. 17 
iii. Modellerin konvansiyonel muharebeye daha az odaklı insan gücüne dayanması.18 
iv. Gerçek muharebenin tamamen profesyonellere bırakılması. Bunun yanında diğer pek çok hayati görevin kısa dönem için silâhaltına alınan askerlerce yerine getirilebilmesi.19 
v. Zorunlu askerlik modellerinin herkesin silâhaltına alınmasını gerektirmeyecek şekilde yeniden düzenlenmesi. 20 
vi. İster profesyonel, ister zorunlu askerlik modeli olsun, askere alma sürecinin çok daha seçici olması. 21 
vii. Zorunlu asker mevcudunun ordular içinde oransal olarak küçülmesi. 
viii. Zorunlu askerlik sürelerinin kısalması.22 
ix. Kısalan zorunlu askerliğin bir seçim süreci olarak işletilmesi ve bu süre sonrası seçilen personele daha yüksek ücretle orduda hizmete devam etme imkânı verilmesi. 23 
x. Zorunlu askerlik sürelerinin kısalması nedeniyle, cinsiyet, öğrenim ve görev yeri/kadrosu temelinde farklılaşan hizmet sürelerinin eşitlenmesi. 
xi. Kısaltılmış zorunlu/temel askerlik süresi sonrasında sivil yaşama dönen vatandaşların müteakip yıllarda, yedek/seferi kuvvetler olarak, düzenli tazeleme eğitimlerine alınması. 
xii. Ulusal savunma birimlerinin veya yarı zamanlı (part-time) yedeklerin savunma planlarında daha etkin rol alması. 24 
xiii. Ordu yapısı içerisinde maliyet-etkinlik ve uzmanlık temelli olarak sivil oranlarının artması. 


16 Christopher Briem, ‘‘A 21st-Century Draft Will Not Work’’ Proceedings, September 2002. 
17 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11. 
18 Charles Moskos, Paul Glastris, a.g.e. 
19 Charles Moskos, Paul Glastris, a.g.e. 
20 Charles Moskos, Paul Glastris, a.g.e. 
21 Christopher Briem, ‘‘A 21st-Century Draft Will Not Work’’ Proceedings, September 2002. 
22 Charles Moskos, "Time to Bring Back the Draft?"American Enterprise Online, December 21, 2001. Congressional Digest, September 2006 içinde özet, s.222. 
23 Almanya Ordusu örneği için Bkz.; BakınıBernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.84,99, 2000. 
24 Charles Moskos, "Time to Bring Back the Draft?"American Enterprise Online, December 21, 2001. Congressional Digest, September 2006 içinde özet, s.222. 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***