Soner Yalçın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Soner Yalçın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2018 Pazar

İlk Seks Kaseti


İlk Seks Kaseti

Soner Yalçın,

Baş­ba­kan Er­do­ğan-Fet­hul­lah Gü­len kav­ga­sın­da ko­nu seks ka­set­le­ri­ne de gel­di:
Er­do­ğan isim ver­me­den Fet­hul­lah Gü­le­n’­i kas­te­de­rek; Bir ta­raf­tan Ku­ran, Al­lah, Pey­gam­ber di­ye­cek­sin; ama adın ka­set­ler­le komp­lo­lar­la anı­la­ca­kdi­ye ko­nuş­tu.
Fet­hul­lah Gü­le­n’­in res­mi web si­te­si Baş­ba­kan Er­do­ğa­n’­a İs­la­m’­dan re­fe­rans­lar gös­te­rip çok uzun bir ya­nıt ve­re­rek, id­di­ala­rı red­det­ti.
Pe­ki…
İlk seks ka­se­ti ne za­man or­ta­ya çık­tı?
Anım­sı­yor mu­su­nuz?
Ka­set­te­ki gö­rün­tü­de bir sav­cı var­dı!
Önem­li bir da­va­nın sav­cı­sıy­dı…
Ama ön­ce da­va ko­nu­su­na ba­ka­lım:

“Ad­li­ye­’ye Mül­ki­ye­’ye sı­za­ra­k”
Ta­rih: 18 Ha­zi­ran 1999

atv te­le­viz­yo­nu Fet­hul­lah Gü­le­n’­in çe­şit­li yer­ler­de­ki ev soh­bet­le­rin­den olu­şan ka­set ya­yın­la­dı. Şöy­le di­yor­du:
- Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın mev­cu­di­ye­ti İs­la­mi ge­le­ce­ği­miz adı­na bu işin ga­ran­ti­si­dir. Bu açı­dan Ad­li­ye, Mül­ki­ye ve­ya baş­ka bir ha­ya­ti mü­es­se­se­de, bi­zim ar­ka­daş­la­rı­mı­zın mev­cu­di­ye­ti öy­le fer­di mev­cu­di­yet­ler şek­lin­de ele alı­nıp, öy­le de­ğer­len­di­ril­me­me­li­dir. Ya­ni bun­lar ge­le­cek adı­na bi­zim o üni­te­ler­de ga­ran­ti­miz­dir. Bi­zim var­lı­ğı­mı­zın bun­lar nab­zı­dır.
- İs­tik­bal­de yü­rü­mek için sis­te­min püf nok­ta­la­rı­nı keş­fe­din. Bu sis­tem için­de ar­ka­daş­la­rı­mız is­tik­ba­le yü­rü­ye­cek­ler­dir. İs­ter Ad­li­ye­’de is­ter Mül­ki­ye­’de ar­ka­daş­la­rı­mı­zın git­tik­le­ri yer­ler­de da­ha ra­hat iş yap­ma­la­rı, tu­tul­ma­la­rı; kay­ma­kam ise va­li ol­ma­la­rı; sı­ra­dan bir ha­kim ise­ler tek­dir olu­nan bir ha­kim ol­ma­la­rı.
- Fu­zu­li kah­ra­man­lık ye­ri­ne ele ge­çir­me­yi ter­cih ede­lim. Bu ne­den­le Mül­ki­ye ve Ad­li­ye­’de ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rı­mız için bu çok önem­li­dir.
- İs­ter Mül­ki­ye­’de is­ter Ad­li­ye­’de is­ter di­ğer sa­ha­lar­da böy­le bir mü­na­se­bet­le bah­set­miş­tim. Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın mev­cu­di­ye­ti İs­la­mi ge­le­ce­ği­miz adı­na o işin ga­ran­ti­si­dir. Ya­ni bu açı­dan, Ad­li­ye­’de Mül­ki­ye­’de ha­ya­ti mü­es­se­se­ler­de bi­zim ar­ka­daş­la­rı­mı­zın mev­cu­di­ye­ti böy­le bir mev­cu­di­yet­ler gi­bi ele alı­nıp öy­le de­ğer­len­di­ril­me­me­li­dir. Ya­ni ge­le­cek adı­na bi­zim o üni­te­ler­de ga­ran­ti­le­ri­miz­dir.

“Dev­le­te al­ter­na­tif sis­te­m”

Ta­rih: 11 Ağus­tos 2000

An­ka­ra Dev­let Gü­ven­lik Mah­ke­me­si (DGM) Sav­cı­sı Nuh Me­te Yük­sel; bir yı­lı aş­kın yap­tı­ğı so­ruş­tur­ma­yı ta­mam­la­dı (1999/420 hz. Nu­ma­ra­lı 2000/192 Esas 2000/141 İd. nu­ma­ra­lı); ve yu­ka­rı­da­ki söz­le­ri ifa­de eden Fet­hul­lah Gü­len hak­kın­da ya­sa­dı­şı ör­güt kur­mak ve yö­net­mek­ten id­di­ana­me ha­zır­la­dı.
Gü­len bu id­di­ana­me­den ön­ce 19 Mart 1999’da AB­D’­ye git­miş ve dön­me­miş­ti.
Nuh Me­te Yük­sel, bu ne­den­le Gü­len hak­kın­da gı­ya­ben tu­tuk­lu­luk ka­ra­rı çı­ka­rıl­ma­sı için baş­vur­du. An­ka­ra 2 No’­lu DGM he­ye­ti Gü­le­n’­in gı­ya­ben tu­tuk­lan­ma­sı­na ka­rar ver­di.

Gü­le­n’­in avu­kat­la­rı 16 Ağus­to­s’­ta İs­tan­bul 2 No’­lu DGM’­ye iti­raz et­ti­ler. An­ka­ra DGM’­nin ka­ra­rı­nı İs­tan­bul DGM 28 Ağus­to­s’­ta boz­du.

Üç gün son­ra…

Sav­cı Nuh Me­te Yük­se­l’­in id­di­ana­me­si­ni An­ka­ra 2 No’­lu DGM ka­bul et­ti ve da­va açıl­dı (Esas No 2000/124).

İlk etap­ta dev­le­te kar­şı sa­vaş ve­re­rek he­def­le­re ulaş­ma­nın yıp­ra­tı­cı ola­ca­ğı­nı teş­his eden sa­nı­ğın; mev­cut sis­te­mi yık­ma ye­ri­ne dev­let mo­de­li­ne uy­gun bir ör­güt­len­me ile dev­le­te al­ter­na­tif bir sis­tem kur­ma­yı he­def­le­di­ği; bu ne­den­le tüm dev­let or­gan­la­rın­da, ye­rel yö­ne­tim­ler­de, si­vil sek­tör­de ör­güt­len­di­ği; ile­ri­de dev­let yö­ne­ti­mi­ni kon­trol al­tı­na ala­bil­mek için kı­sa va­de­de tüm kad­ro­la­ra yan­daş­la­rı­nın ge­ti­ril­me­si ve­ya bu kad­ro­la­rı iş­gal eden­le­rin ken­di­ne bağ­lan­ma­sı­nı he­def­le­di­ği…
“Gü­len tu­tuk­lan­ma­lı­dı­r”

Ta­rih:16 Ekim 2000.

İlk du­ruş­ma ya­pıl­dı.

Nuh Me­te Yük­sel, Fet­hul­lah Gü­le­n’­in tu­tuk­lan­ma­sı­nı is­te­di.
4 Ara­lık 2000 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 29 Ocak 2001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 28 Mart 2001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 21 Ma­yıs 2001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 16 Tem­muz 2001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 17 Ey­lül 2001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 6 Ka­sım 2001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 12 Ka­sım 20001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 26 Ara­lık 2001 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 11 Mart 2002 ta­rih­li du­ruş­ma­da; 6 Ma­yıs 2002 ta­rih­li du­ruş­ma­da sav­cı Nuh Me­te Yük­sel hep Gü­le­n’­in tu­tuk­lan­ma­sı­nı ta­lep et­ti.

Sav­cı Nuh Me­te Yük­sel her du­ruş­ma­ya “Em­ni­ye­t’­te Fet­tul­lah Gü­len ör­güt­len­me­si­” ko­nu­sun­da ra­por ha­zır­la­yan mü­fet­tiş­le­ri ya da po­lis­le­ri (Cev­det Sa­ral, Os­man Ak, Za­fer Ak­taş vs.) ta­nık ola­rak ça­ğır­dı.
Bir son­ra­ki du­ruş­ma­da ta­nık ola­rak dö­ne­min Te­rör­le Mü­ca­de­le Şu­be Mü­dü­rü Ca­vit Çe­vik ile ya­zar Er­gün Poy­ra­z’­ın din­len­me­si­ni ta­lep et­miş­ti ki…
Bir son­ra­ki du­ruş­ma­ya, Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­’n­de ha­len sür­dü­rü­len Fet­hul­lah Gü­len so­ruş­tur­ma­sı dos­ya­sı­nı ge­ti­re­ce­ği­ni söy­le­miş­ti ki…

Po­lis “te­sa­dü­fe­n” bul­du

Ta­rih: 3 Ha­zi­ran 2002

An­ka­ra­’da kri­tik Fet­hul­lah Gü­len du­ruş­ma­sı bek­le­nir­ken; İs­tan­bu­l’­da Te­rör­le Mü­ca­de­le Şu­be­si po­lis­le­ri bir der­nek­te ara­ma­ya ya­par­ken seks ka­se­ti “bul­du.
Bu; Tür­ki­ye­’nin ile­ride sık­ça gö­re­ce­ği “bu­lu­na­n” ilk seks ka­se­tiy­di.
İs­tan­bul po­li­si­nin “bul­du­ğu­” seks ka­se­tin­de Fet­hul­lah Gü­len da­va­sı­na ba­kan DGM Sav­cı­sı Nuh Me­te Yük­se­l’­in bir ka­dın­la se­viş­me gö­rün­tü­sü var­dı.
An­ka­ra­’da bir avu­kat­lık bü­ro­sun­da çe­ki­len 4 da­ki­ka 52 sa­ni­ye­lik gö­rün­tü tar­tış­ma ya­rat­tı. Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­tan­lı­ğı Kri­mi­nal La­bo­ra­tu­va­rı ka­se­din mon­taj ol­du­ğu­na da­ir ra­por ver­di. Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü Kri­mi­nal La­bo­ra­tu­va­rı ve Ad­li Tıp gö­rün­tü­de­ki ki­şi­nin sav­cı Nuh Me­te Yük­sel ol­du­ğu so­nu­cu­na var­dı.
Fet­hul­lah Gü­len da­va du­ruş­ma­sı­nın ya­pıl­dı­ğı, 21 Ekim 2002 gü­nü Ha­kim­ler ve Sav­cı­lar Yük­sek Ku­ru­lu (HSYK) top­lan­dı; seks ka­se­ti­ni sey­ret­ti ve Nuh Me­te Yük­sel hak­kın­da ka­ra­rı­nı ver­di: Nuh Me­te Yük­sel DGM sav­cı­lı­ğın­dan alın­dı. Ya­ni il­gi­li da­va­ya ar­tık ka­tı­la­ma­ya­cak­tı.

O gün mah­ke­me­de; esas hak­kın­da­ki mü­ta­la­ası­nı ha­zır­la­ma­sı için (son gö­rü­şü­nü söy­le­me­si için) dos­ya­nın so­ruş­tur­ma­yı pek bil­me­yen ye­ni sav­cı­ya ve­ril­me­si ka­ra­rı­nı al­dı.

Sav­cı Nuh Me­te Yük­se­l’­e seks ka­se­ti tez­ga­hı­nı ki­min kur­du­ğu hâ­lâ bir tür­lü or­ta­ya çı­ka­rı­la­ma­dı.

Fet­hul­lah Gü­len da­va­sı ne mi ol­du?
Da­va za­ma­n’­ın aşı­mı­na uğ­ra­dı!..


***

4 Kasım 2017 Cumartesi

TMT’nin SİLAHLARI AKDENİZ’İN DİBİNDE YATIYOR!


TMT’nin SİLAHLARI AKDENİZ’İN DİBİNDE YATIYOR!


“Elmas” adlı tekne 6 bin bomba, 500 silah ve çok sayıda mermiden oluşan 20 tonluk yük ile Silifke’nin Taşucu mevkiinden hareket etti. Geminin üç mürettebatı vardı; Kaptan Reşat Yavuz, telsizci Ali Levent ve Makinist Oğuz Kotoğlu.

“Elmas”ın üç mürettebatı,  yakalanacaklarını anlayınca tekneyi Kıbrıs açıklarında batırdılar!

Sivil bir tekne olan “Elmas” neden askeri mühimmat taşıyordu? Nereye gidiyordu? Silahlar hangi gizli teşkilatındı? Ve tüm bu olup bitenin Ergenekon davasıyla ne ilgisi vardı?

Tarih 13 Ağustos 1958.

Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’na (Özel Harp Dairesi), MİT’ten “gizli”/ şifreli yazı geldi.

Kıbrıs’tan Anamur limanına motorlu bir kayıkla, pasaportsuz gelen, Vehbi Mahmut, Asaf Elmas, Cevdet Remzi adlı üç Kıbrıslı Türk yakalanmış ve Anamur Jandarma Komutanlığı ve MİT Adana Bölge Başkanlığı’nda sorgulanmıştı. 

MİT, özel harpçilerin görev yaptığı Seferberlik Tetkik Kurulu’na soruyordu; “siz de sorgulamak ister misiniz?”

Teşkilatta görevli Binbaşı İsmail Tansu ve Kıbrıslı Doktor Burhan Nalbantoğlu apar topar uçakla Adana’ya hareket ettiler.

Telaşlıydılar. Kimdi bu gençler? Kim göndermişti onları? Maksatları neydi? Ve en önemlisi Kıbrıs’taki teşkilattan haberleri var mıydı? 

Binbaşı Tansu ve Dr. Nalbantoğlu, MİT Adana Bölge Başkanı Fuat Doğu’nun makamına koşarak çıkıp bilgi aldılar. Hemen üç genci görmek istediler.

Vehbi, Asaf, Cevdet’i sorguladılar. Gençler, Dr. Nalbantoğlu’nu  Kıbrıs’tan tanıyorlardı. Özel harpçi Binbaşı İsmail Tansu’yu ise Adana emniyetinden komiser sanıyorlardı. 

Gençler benzer sözler söylediler:“EOKA’nın  tecavüzlerine karşı koyabilmek için Türkiye’ye gidip silah bulalım dedik. Yanımızda para da getirdik, olmazsa parayla silah alıp eşlerimizi, çocuklarımızı koruyacağız.”

Binbaşı Tansu duygulandı.Ama yanıtını aradığı başka soru vardı kafasında. Kıbrıs’taki teşkilatı biliyorlar mıydı? Hayır, teşkilattan habersizdiler. 

Kıbrıs’ta özel harpçiler tarafından henüz iki hafta önce kurulan, “Türk Mukavemet Teşkilatı” (TMT)’yi bilmiyorlardı. 

Özel harpçiler rahatladı…

Gizli Bir Görev 

Özel harpçi Binbaşı İsmail Tansu, Adana’da sorguladığı üç gencin ifadesini Kıbrıs’taki TMT Başkanı Yarbay  Rıza Vuruşkan’a bildirdi. Ve ekledi, “onlarla silah göndereceğim.”

Binbaşı Tansu gözaltındaki üç Kıbrıslı gencin yanlarına gitti. Bu kez üzerinde askeri üniforma vardı. Gençler karşılarında bir Türk subayını görünce korktular. “Yanlış iş yaptık, bizi affedin, geldiğimiz gibi sessizce köyümüze dönelim” dediler.

Binbaşı Tansu gençlere moral verdi ve, “size gizli bir görev vereceğim” dedi. “Bu Kıbrıs için yapılacak milli bir görevdir. Bu görev hayatınızı kaybetmenize neden olabilir. Bu görevi kabul edip hiç kimseye söylemeyeceğinize yemin eder misiniz?”

Gençler,  Kıbrıs için ölümü göze alacaklarını söyleyip, Türk bayrağı ve Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ettiler… 

İlk Silah Sevkıyatı 

Kıbrıs’taki Türk Mukavemet Teşkilatı’na ilk silah sevkıyatını bu üç Türk  gerçekleştirecekti. Onlara “Arı Ekibi” adı verildi…

İlk sevkıyatı 16 Ağustos 1958’de gerçekleştirdiler.

Kayıklarına 10 makineli ile 20 adet tabanca ve iki sandık mermi koyup dalgalarla boğuşarak denize açıldılar. Başarılı da oldular.

Kıbrıslı gençlerin sevkıyatları hep sürdü. Ancak,  Asaf Elmas ve Hikmet Rıdvan 9 kasım 1958 tarihinde fırtınaya yakalanıp denizde kaybolarak şehit oldu.

Arı Ekibi, Lütfü Celül, Nevzat Nasır, Feridun Hamza, Bahattin Sarı, Hüseyin Hikmet, Vehbi Mahmutoğlu, Ahmet Celal gibi Kıbrıslı gençlerin katılımıyla, bu tehlikeli sevkıyatlara devam etti.

Yeni ekipten Lütfü Celül silahları otomobille iç bölgelere götürürken, EOKA’cılar tarafından yakalandı.Hala kayıptır.

Arı Ekibi hiç yılmadı.Fakat yaklaşan kış nedeniyle kayıklarla sevkıyat zorlaştı. Vehbi Mahmutoğlu, yakalandığı fırtınadan küçük motorlu kayığındaki silahları denize atarak kurtulabilmişti. Artık daha büyük tekneye ihtiyaç vardı… 

“Elmas” Satın Alınıyor 

Özel harpçiler, İstanbul Liman Reisliği, İstanbul Balık Avcıları Derneği’yle irtibata geçildi. Donanmadan ayrılıp balıkçılık yapan eski Deniz Binbaşısı Nejat Kosal’ın 25 tonluk teknesi sıkı bir pazarlıkla 120 bin liraya satın alındı.

Sıra, tekneye sivil güvenilir personel bulmaya gelmişti.

Seferberlik Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi)  İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı Yüzbaşı Ferhan Çora, kaptan Reşat Yavuz ve makinist Oğuz Kotoğlu adındaki iki gemici buldu.

Tıpkı Kıbrıslı gençlere yapıldığı gibi bu gemicilere de yemin ettirilip görev teklif edildi. Teknenin telsiz görevlisi ise, TSK’dan ayrılmış gibi gösterilen muharebe astsubay Ali Levent oldu.  

“Elmas” adı verilen tekne ilk seferine 10 ton silah ve cepheyle, 4 mart 1959’da çıktı. Gece yarısı, Kıbrıs açıklarında kayıklarıyla bekleyen Arı Ekibi’yle buluşacaktı. Buluşma gerçekleşemedi; “Elmas” dönmek zorunda kaldı İkinci sefer de başarısız oldu. Kıbrıs’taki TMT’den bir kılavuz istendi. İngiliz polis birliğinde görevli Kemal Abdullah  “Elmas”a  kılavuz oldu. Ayrıca özel harpçi Binbaşı İsmail Tansu da “gemi adamı” belgesi alıp sivil kıyafetlerini giyip personel arasına katıldı. Ne olursa olsun bu sevkıyat gerçekleşecekti. EOKA’cı Rumların cinayetleri her geçen gün artıyordu.

Sevkıyat bu kez fırtına nedeniyle gerçekleşemedi. “Elmas” dördüncü seferini 24 mart 1959’da yaptı ve bu kez başardı. Ardından diğer seferler geldi…

Yaz ayının gelmesiyle Arı Ekibi de taşıma faaliyetlerine başladı.

TMT’ye toplam olarak; 872 tabanca, 747 makineli tabanca, 96 hafif makineli tabanca, 2997 piyade tüfeği, 6800 bomba, 43 bin 500 tabanca mermisi, 134 bin 400 makineli tabanca mermisi, 164 bin piyade tüfeği ve hafif makineli tüfek mermisi, 54 plastik tahrip kalıbı ve bir adet telsiz ulaştırıldı. 

Silahlar Denize Atılıyor 

Tarih 17 Ekim 1959. 

Saat gece yarısına geliyordu.

6 bin bomba, 500 tüfek ve çok sayıda mermi yüklenen “Elmas” yeni seferine çıktı. İstikamet Girne’nin doğusundaki EXA MİL denilen mevkii idi.

Kaptan  Reşat Yavuz, 01.30 sularında tekneye, İngiliz savaş gemisinin yaklaşmakta olduğunu gördü. Telsizci Ali Levent durumu karargaha bildirdi. Karargah “dönün” emri verdi. “Elmas” rotasını değiştirdi. İngiliz gemisi takibi bırakmadı. Giderek yaklaşıyordu. Ali Levent’in son sözü, “vatan sağolsun” oldu; karargahla telsiz irtibatı kesildi.

“Elmas”ın üç kişilik mürettebatı, “silahlar ele geçirilmesin” diye tekneyi delerek batırmak istediler. Gemi su almaya başladı.

Kaptan Reşat Yavuz, Ali Levent ve Oğuz Kotoğlu’nu lastik bota bindirip gönderdi. O bir kaptandı ve  “Elmas” la birlikte batmaya kararlıydı.

Su, ambardaki sandıkların üst seviyesine kadar geldi. Batması an meselesiyken İngilizler tekneye atlayıp Kaptan Yavuz’u yakaladı. Ambardan ancak iki sandık silah alabildiler. “Elmas” battı.

İngilizler botla uzaklaşmaya çalışan Levent ve Kotoğlu’nu da yakaladı.

Türkiye’nin Kıbrıs’a silah sevkıyatı yapması dünya basına haber oldu. Rum lider Makarios herkesi ayağa kaldırdı.

Türkiye iddiaları reddetti. İngilizler ve Rumlar, 350 kulaç derinlikteki “Elmas”ı denizden çıkarmaya çalıştılar; başaramadılar.

Üç Türk mürettebat yargılanmak üzere mahkemeye çıkarıldı. Avukatları TMT’nin “Toros” kod adını kullanan genç bir Türk mücahidiydi; Rauf Denktaş! 

Üç Türk dokuz ay ceza aldılar ve cezalarını Türkiye’de çekeceklerdi!  

“Elmas” olayı ve ardından gelen 27 mayıs 1960 askeri müdahalesi, Kıbrıs’a silah sevkıyatını sonlandırdı.

Diyeceksinizki, “Eee bu silah sevkıyatının Ergenekon davasıyla ne ilgisi var?” Sorunun yanıtını vermeden önce  Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı’nın nasıl kurulduğunu ve örgütlendiğini bilmeniz gerekiyor… 

Başkanın kod adı: “Bozkurt” 

50 yıl önce…

1 Ağustos 1958.

Kıbrıs’ta  illegal/gizli Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu.

Türkiye’nin desteklediği bu gizli örgüt neden kuruldu?

II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler Kıbrıs’tan çekilme kararı aldı. Adanın geleceğinin ve statüsünün nasıl olacağı konusunda, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan diplomatik müzakereler hep sonuçsuz kaldı.

Türksüz Kıbrıs düşleyen ve Yunanistan’la birleşmek isteyen faşist EOKA, 1 nisan 1955 tarihinde Yunanlı Albay Grivas tarafından kuruldu. Kuruluşunun üzerinden daha bir yıl geçmeden ilk suikastini Bafa’da  11 ocak 1956’da, Türk polisi Abdullah Ali Rıza’yı öldürerek gerçekleştirdi. Türk büyükelçiliğine bomba attılar.Ve hep sistematik şiddeti artırdı. 1957 yazında Türk köylerini basıp 74 Türk’ü katletti. 

Bu son olaylar sonucunda Kıbrıs Türk Toplumu lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanı Rauf Denktaş Ankara’ya geldi.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya görüşüp acilen yardım istediler. 

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Kıbrıs konusunda “şahin” idi. Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurulmasını; elemanlarının Türkiye’de eğitilmesini; adaya gizlice silah sevkıyatı yapılmasını ilk öneren o oldu.

Başbakan Menderes kararsızdı; NATO’yu karşısına almak istemiyordu

Türkiye’de aralıksız, “Ya Taksim Ya Ölüm” mitingleri yapılıyordu. 

Gönüllü Subaylar 

Ankara sonunda kararını verdi: Kıbrıs’ta; Rumların terör örgütü EOKA’ya karşı, Türk halkının can ve mal güvenliğini koruyacak gizli bir teşkilat kurulacaktı.

Bu iş için Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu (Özel Harp Dairesi) görevlendirildi.

Özel harpçi subaylar gönüllülük esasına göre seçildi. 

TMT direk Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanı Tümgeneral  Daniş Karabelen’e bağlıydı. Planı, Tümgeneral Karabelen’in yardımcısı Binbaşı İsmail Tansu yürütecekti. 

Binbaşı Ahmet Görmez personel ve harekat; Yüzbaşı Bedri Esen eğitim; Yüzbaşı Cemal Birer ile Yüzbaşı Recep Atasü ikmal ve Yüzbaşı Halil Pamukoğlu muhabere işlerinden sorumluydu.

TMT’yi kuran subay kadronun çoğu Kore Savaşı’nda bulunmuştu. 

Kıbrıs’ta gizli faaliyetlerde bulunacak  yedek subaylar öğretmen maskesi altında gidecekti. 

Tüm subayların görevi, 18 yaşını geçmiş kadın ve erkekleri örgütlemekti. Bunlar Ankara ve Antalya’da askeri eğitimden geçirilecekti. Hedef bir yıl içinde beş bin Kıbrıs  Türk’ü örgütlemek, eğitmekti.Hedef on beş bindi.

Parasal destek örtülü ödenekten ve çeşitli fonlardan temin edilecekti. 

İşte TMT Karargahı 

1 Ağustos 1958 tarihinde  Kıbrıs TMT Başkanı Yarbay Rıza Vuruşkan karargahını Lefkoşe’de kurdu.

Yarbay Vuruşkan’ın yardımcısı Binbaşı Necmettin Erce ve Yüzbaşı Mehmet Özden idi. Kıbrıs Bölge Komutanı Binbaşı Şefik Karakurt’tu. 

Kıbrıs TMT Bölge Komutanı Yüzbaşı Rahmi Ergün ve TMT Bölge Komutanları ise, Yüzbaşı Ahmet Göçmez, Yüzbaşı Kamil Önceler, Yüzbaşı Bedri Erkan, Yüzbaşı Osman Nalbant, Yüzbaşı Ferhan Çora, Yüzbaşı Hüseyin Ömür adlı subaylardı. 

Yarbay Rıza Vuruşkan’ın kod adı “Bozkurt” idi. 

Lefkoşe İş Bankası’nda müfettiş maskesi altında çalışıyordu. Adı, “Ali Çonan” idi. Gerçek kimliğini üç kişi biliyordu, banka müdürü Dündar Nişancıoğlu, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş. 

TMT’de görevli Kıbrıslı Türklerin kod adları “Kurt”tu. Eğitimcilere “Temizlik Kurt”u; silah ikmalinde çalışanlara “Bereket Kurt”u ve istihbarat işlerinde çalışanlara “Fal Kurt”u adı verildi.

Tabancaya “serçe”, mermiye “serçe gagası” diyorlardı. 

Uzatmayayım, bu faaliyetler uzun ömürlü olamadı. 27 mayıs 1960 askeri müdahalesi başta TMT lideri Yarbay Rıza Vuruşkan olmak üzere bu olayla ilgili subayların çoğunu emekli etti. 

Fatin Rüştü Zorlu, İmralı Mahkemesi’nde “kendi adamlarını silahlandırıyor” diye yargıladı! 

92 Türk’ün şehit, 475’inin ise yaralandığı 1963’deki  “Kanlı Noel” katliamına kadar TMT ile Türkiye ilişkisi kopuktu. Sonra tekrar canlandırılmaya çalışıldı.

Ve daha sonra olanları da biliyorsunuz; 1974 Kıbrıs savaşı vd… 

Sorunun Yanıtı

Tüm bu yazdıklarımın Ergenekon’la ne ilgisi var?

Bugünlerde yandaş medya, Kıbrıs TMT’yi Ergenekon’a bağlamak istiyor; devletin her türlü gizli operasyonunu kirli gösteriyor.

Etnik temizlik yapmak için kurulan faşist EOKA’ya karşı, devletin Kıbrıslı Türkleri örgütlemesi kirli bir operasyon mudur? 

Dinci-liberal ittifak, devletin temiz-kirli bütün örtülü operasyonlarını aynı kefeye koyarak, Cumhuriyet’in koruyucusu kurumlar ve kişiler hakkında kamuoyunda şüphe yaratmayı amaç edinmiştir… 

Soner Yalçın
(Odatv. com’dan alınmıştır.)  

http://www.yenidenergenekon.com/221-tmtnin-silahlari


**************