Sesim Geliyor mü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sesim Geliyor mü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2015 Çarşamba

Öyleyse Niye Anca Türkçe Anlaşabildiniz? Hüseyin Aygüüün, Sesim Geliüüür mü?




Öyleyse Niye Anca Türkçe Anlaşabildiniz? Hüseyin Aygüüün, Sesim Geliüüür mü?


Ali TARTANOĞLU


huseyin_aygunden_pkklilere_bassagligi_ziyareti225

Öyleyse Niye Anca Türkçe Anlaşabildiniz? Hüseyin Aygüüün, Sesim Geliüüür mü?

Yakışıklı... Ağırbaşlı, efendi, davasına sıkı sıkıya bağlı görünüyor; saygı duyulabilir. Ama Hüseyin Aygün'e en baştan ısınamadım.
Çünkü, «sıkı sıkıya bağlı olunan dava», Amerikan imalatı solculuğun iğdiş ettiği bir kafanın davası... Şimdi de «kaçırıldı...»

Bu kaçırmayla, katiller güruhu Türk siyasetine talimat, nasihat vermiş olmadı mı? Hüseyin Bey'e «sen CHP'yi bırak bağımsız ol...» CHP'ye «Fena değilsin ama, daha çok çalış», BDP'ye muhtemelen aynı diskur; parlamentonun ve oradaki partilerin AKP de dahil tamamına «oturun, çalışıp çözüm üretin. Biz yorulduk, dağdan inmek istiyoruz artık...»

Hüseyin Bey, resmiyette kamusal olarak şikayetçi, ama matbuata verdiği beyanata göre «kişisel olarak o çocuklardan şikayetçi» değilmiş. Kendisine çok nazik, saygılı davranmışlar. Serbest bırakırlarken «burada kardeşlerin olduğunu unutma ABİ» demişler. «Keşke onlar da şu anda dağda olmak yerine üniversitede okuyor olsalar» mış. «Barış istiyorlar» mış...

Başta Öcalan'ları olmak üzere sanki üniversiteyi kendi iradesiyle terk ederek çeteye katılan hiç yokmuş gibi... Kendi özgür iradeleriyle dağa çıkıp silaha sarılan kendileri değilmiş gibi «iyi çocuklar» mış...

Behoz Erdal müdahale etmese, belki Kandile götürüleceğini söyleyen de Hüseyin Aygün? E hani iyi çocuklardı? Demek Kandil'den emir gelmese... Belki istenmeyen, daha kötü şeyler de olacaktı.
«Siz» diyor Hüseyin Bey, «atılan bir bombanın, yerleştirilen bir mayının patlamasının, ne demek olduğunu biliyor musunuz?...»

Evet, çok iyi biliyoruz Hüseyin Bey: «Eğer PKK'nın istediklerini vermezseniz, daha çok patlamalar olur, daha çok şehitleriniz olur... Siz bilirsiniz gari...»

E valla PKK da BDP de, onların yerli yabancı ortakları, yandaşları da aynı tehditvari kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla söylemiyle 30 yıldır maşallah epey yol aldılar.

Her iki taraf da silahı bıraksın... Mış... Kendileri mutasavver devletlerini kurduklarında orduları silahsız mı olacakmış? PKK'nın elinde defne çelenkleri mi var? PKK öldürdükçe Türkiye Cumhuriyeti, Hüseyin Beygiller ve Batı'nın baskısıyla habire «veriyor» ; PKK da aldıkça öldürmeye, «kaçırmaya» devam ediyor.

2011 seçimlerinde Tunceli'de PKK'nın, en azından ikinci milletvekilliğini BDP'ye kazandırmak için ne biçim baskı, nasıl terör uyguladığını, kaybedince CHP seçim bürosunu nasıl tarümar ettiklerini, anca kaçırılınca da olsa yine bizzat Hüseyin Bey ilan ediyor.

Hani demokratik çözüm diyorlardı. BDP'den başka yerde Kürtçü de olsa politika yapılmasına bu kadar celallenip silahlı-silahsız kabadayılık nasıl demokratlık?

*** *** ***

Hüseyin Bey Zaza imiş. «Cici çocuklar» (!) kendisini silah zoruyla arabadan indirmeye kalkınca, önce Zazaca konuşmayı deniyor. Barış isteyen silahlı cici çocuklar sakin sakin ve TÜRKÇE:

«- Biz o dili bilmiyoruz» diyorlar.

Her şeyin nasıl, irrasyonel, hakla hukukla ilgisi olmayan vahşi bir kanlı oyun olduğunun ortaya çıktığı nokta burası. Hüseyin Aygün mü gerçekten Kırmançi (ce?) bilmiyor; silahlı cici çocuklar mı gerçekten Zazaca bilmiyor, yoksa her iki taraf da psikolojik harp mi yapıyor bilinmez. Hakikaten bilmiyorlarsa, demek iki ayrı lehçe filan değil, basbaya iki ayrı dil söz konusu.

Öyleyse her iki taraf birden nasıl KÜRT oluyor? Öyleyse, dayatıp durdukları ana dilde eğitimi, «alçak(!) Türkler» Zazaca mı verecek, Kırmançi(ce?) mi?

Hadi Amerika'yı, Avrupa'yı, AKP'yi, PKK'yı anlıyoruz da, Hüseyin-Kemalbeygiller feci şekilde kalp kırdıklarını, gönül yıktıklarını hiç mi fark etmiyorlar? Fark ediyorlar da buna rağmen sözüm ona demokratlık, açık sözlülük, hatta yiğitlik mi yapıyorlar? Seçmen sizin, biat etmiş müridiniz mi?

Hayli metamorfozo uğramış Hikmet Çetinkaya nam yoldaşlarının «kör milliyetçilik, kör milliyetçilik» diye tutturduğu hesap, Hüseyinbeygiller de (Binnazgiller dahil dişileri de dahil) de tutturmuşlar bir ulusalcı-kafatasçılık... Hüseyin Aygün, bir kapalı grup toplantısında, karşısında bütün milletvekilleri varken, çıksa kürsüye, parmağıyla bir gösterse şu ulusalcı-kafatasçıları da biz de bilsek. Yok öyle karnından konuşmak! Madem CHP'nin aykırı çocuğu... Cesur yüreği...

Ve... Ve... Çok net, hiçbir tereddüde yer bırakmayacak açıklıkla bi» tarif etsin şu ulusalcı-kafatasçılığı... Bir de kendisinin, kendilerinin ne olduğunu...

Birileri ulusalcı-kafatasçı imiş de kendileri Kırık plak gibi «Kürt» den başka şey söylemeyerek enternasyonalist, ırksız, milliyetsiz mi imiş?

Hüseyin Bey'in kendi ifadesiyle «bozdurmayın adamın ağzını!!..»

Herkese kendiciliği sevdanın yolları; Türk'e gelince enternasyonalizm farz... E var mısınız o zaman Marx'ın, Engels'in emek enternasyonalizmine? Tabi «emek» diyince anlamadınız; o ne Zazaca, ne Kırmançice... Yeşil gözlüler cumhuriyeti, kahverengi gözlüler cumhuriyeti kuracaksınız neredeyse; vaşingtondan ağrı alayınız yerel yönetimlere ağırlık, yerel demokrasi diye her yerinizi yırtacaksınız, sonra siz uluslararasıcı, başkaları ulusalcı-kafatasçı olacak öyle mi? Alem kör, herkes sersem; bi» sizin gözünüz açık, bi» siz akıllısınız öyle mi? Allah Allah...

Hüseyinbeygillerin ulusalcı kafatasçı dediklerine bakınca ne görüyoruz?

Kürtleri Türkleştirmeye kalkışan olmadığı gibi, maşallah Kürtler fazlasıyla Kürt. Neredeyse Türkleri Anadolu'dan kovup, Türkiye'yi Kürdiye yapacaklar. Bir yandan Türklerin kendilerini asimile ettiğinden şikayet ediyorlar; en önemli sorun anadilde eğitim diyorlar, öte yandan Türkiye, en azından yedi yaşına kadar Kürtçe'den başka dil öğrenmediğini saf saf söyleyen, hem de daha 25 yaşında milyonlarla dolu. 25 yaşın üstü hariç... Nasıl asimilasyonsa!..

Peki ne var, Hüseyinbeygillerin ulusalcı-kafatasçı diye iğrendiği tabloda?

Hadi... Atatürk'ten, tam bağımsızlıktan, ulusal çıkardan vazgeçelim hatırlarına(!)...

Neredeyse artık sadece, son 30 yıldır iyice can acıtıcı olmaya başladığı için aşağılanmaya, itilip kakılmaya «hayır, yeter artık» var. Dünyanın tek ve en büyük zanisi (zina yapan kadın) gibi recmedilmeye (beline kadar toprağa gömülüp taşlanarak öldürülme) karşı «ilk taşı içinizde günahsız olduğuna kim inanıyorsa o atsın» var.

Her isyan, bir karşılık görür. Her isyan, başarıyla sonuçlanıncaya kadar, ille de bedel ödenir. Başarırsa, ayrıca ceza görmez. Atatürk Osmanlı için, hakkında derhal idam kararı verilen bir asi idi. Kazanamayıp, hele ele geçirilseydi, bu karar gereğince asılacaktı. Rasyonel, objektif olursak, böyle bir durumda Osmanlı'ya niye sana isyan edeni astın denir mi?

Dersim'de isyan çıkmış mı çıkmamış mı? PKK asi mi değil mi?

Almışsın eline topu, tüfeği, bombayı, roketi. Benim elimi kolumu da Amerika'ya, Avrupa'ya, yerli işbirlikçilere demokrasi, insan hakları, Silivri, darbe, terörist komutan, terörist gazeteci diye bağlatmışsın. Gelip hem istediğin gibi dövüyorsun, hem de sen ağlıyorsun; operasyonlar dursun diye... Valla durdu operasyonlar. Tek kurşun atmak için bile AKP'nin, Hakan Fidan'ın Oslo valilerinden izin almak şart olunca...

Karayılan zibidisi ötüyor: «Sınırın ötesi berisi kalmamıştır. Şemdinli de alan kontrolü bizim elimizde. Türk ordusu şu kadar gündür o alana karadan tek adım atamadı...»

Hadi oradan zibidi!.. Bal gibi biliyorsun, giremediğinden değil, sizin Oslo mutabakatı öyle emir verdiği için; boş yere Silivri kahramanı olmamak için... girmediğini...

Karayılan katili şimdi Türkiye'nin elini kolunu ABD'ye, Avrupa'ya AKP'ye, hatta kusura bakmasınlar(!), Hüseyinbeygillere bağlatmış, onlardan da korkmadan istediği gibi dövüyor. Ve hala cümbür cemaat ağlaşıyorsunuz. Ya'v bu zevkten bağırma be!..

Ve evet son nokta Hüseyin Bey... İster gerçekten sen Kırmançi(ce?), onlar Zazaca bilmediğinizden, ister inadına karşılıklı psikolojik harp oyunu yaptığınızdan, üç Kürt birbirinizle anlaşamayınca hangi dilde anlaşmışsınız; hangi dil ortak diliniz olmuş?

TÜRKÇE!..

Sana Zazaca'yı sevmediğin Türkler öğretmedi; bunun okulu da yok çok şikayet ettiğiniz üzere. Muhterem valide hanımdan, ailenden öğrendin. Karşındakiler de Kırmançi(ce?)yi aynı şekilde... Ama anlaşamıyorsunuz. Buna da mı ben mani oldum? Asimile etseydim gerçekten; ne sen Zazaca, ne onlar Kırmançice bilebilirdi. Sıkardı...

Daha üç kişi Kürtçe anlaşamıyorsunuz, sonra biz Kürt devleti isteriz diye ortalığı kan gölüne çeviriyor, sorumluluğu da Türklere atıp çıkıyorsunuz işin içinden.

Velhasıl saçmalıyorsunuz, yakışıklı çocuk; saçmalıyorsunuz, eli silahlı cici terörist çocukların sevgili «abi» si!.. Bizi aptal yerine koymaya, hatta bizi de aptal olduğumuza inandırmaya bu kadar çabalarken, evdeki bulgurdan da oluyorsunuz... Farkında mısınız?

Hem ilk mektepten üniversiteye anadilde eğitim vereceğiz, hem bölünmeyeceğiz öyle mi Hüseyin Bey? Yugoslavya'da, parlamentoda bile herkes kendi dilinde konuşuyordu. Hani Yugoslavya? Tuzla buz!..
Sonra ne yapacak Kürtçeden başka dil bilmeyecek onca avukat, mühendis, doktor? Kürt'ten başka müvekkil, müşteri, hasta kabul etmeyecek mi? E o zaman Türkler de Türk'ten başkasını kabul etmesin ve biz hala bölünmeyelim; bölünmeyeceğiz, öyle mi Hüseyin Bey?
E o zaman asıl maksat, kurulacak bağımsız Kürt devletinin doktorunu, mühendisini, avukatını yetiştirmeyi de salak(!) Türklere mi finanse ettirmek?

Yetti gari Hüseyin Bey!!.. Benim aklımla alay edip durmayı kesin artık. Ben aptal değilim. Ama siz en azından saçmalıyorsunuz!.. Hüseyin Beeeeeeeyyy! Sesim geliyor muuu? Orda kimse var mıııı?

Ali TARTANOĞLU - 21 Ağustos 2012 
http://www.heddam.com/
***