Rasim BOZBUĞA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rasim BOZBUĞA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2016 Çarşamba

Arappınar (Kobani-Ayn Al Arap) Savaşı ve Türkiye





Arappınar (Kobani-Ayn Al Arap) Savaşı ve Türkiye


Yazar: Rasim BOZBUĞA

Sınırımızdaki çatışmalar olayların derinlemesine analiz edilmesi gerekliliğini bir kez daha hatırlatmış ve olayları soyut birbirinden bağımsız vakalar olarak görme yerine bütüncül bir çerçevede incelenmesinin daha sağlıklı olduğunu ortaya koymuştur. Diğer taraftan yaşanan savaşın Türkiye’yi minimum düzeyde etkilemesinin yolu da olayların doğru ve derinlemesine analiz edilmesinden geçmektedir. Bu çalışmada Ayn al Arap çatışmalarının PKK/PYD ve Türkiye açısından sonuçları incelenecektir.

I- Nüfus ve Coğrafya

Kürt milliyetçilerince Kobani kantonu ya da Kobani bölgesi olarak adlandırılan bölge, Osmanlı kaynaklarında Arappınar olarak adlandırılan 
yerleşim biriminin Suriye yönetimince Arapçaya çevrilerek Ayn-el Arap olarak değiştirilmesi ile teşkil edilmiştir. İlçe Suriye’nin en kalabalık ili olan Halep’e bağlıdır. Ayn Al Arab bölgesindeki Kürt nüfusunun büyük kısmı idari olarak Ayn Al Arab ilçesinde yaşasa da Kürt nüfus Rakka ilinin Tel Abyad ilçesine doğru da uzanmakta ve sayısı fazla olmamakla birlikte bu ilçede de Kürt köyleri bulunmaktadır.

Diğer taraftan Kobani-Ayn al Arab bölgesi konusunda kamuoyunda yapılan tartışmalardan bu konuda kavram kargaşası olduğu görülmektedir. Bu kavram kargaşasının nedeni Kürt milliyetçilerinin Kobani kantonu ya da bölgesi olarak nitelendirdiği bölge ile Halep iline bağlı olan Ayn al Arap ilçesinin tam anlamıyla örtüşmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu bölge içinde nüfus daha homojen; daha Kürt ağırlıklıdır.  Bu hat ağırlıklı olarak PYD’nin son IŞİD saldırıları öncesi kontrol altında tuttuğu bölgeye karşılık gelmektedir. İlçe genelinde Kürt ve Arap nüfus arasında kaba bir denge varsa da IŞİD saldırılarından önce PYD’nin kontrol ettiği "Kobani bölgesinde" Kürt nüfusun mutlak üstünlüğü bulunmaktadır.


Harita I:Ayn al Arap-Kobani  ilçesi, nahiyeleri ve Kobani-Ayn al Arab bölgesi

Kabaca Suriye’deki Kürt nüfusunun yüzde 10’u[1], doğudan batıya 85 kilometre, güneyden kuzeye 35 kilometre ebatlarındaki Kobani bölgesinde meskundu. Bağdat Demiryolu kenarında 1910’larda faaliyet gösteren Alman şirketine ithafen kullanılan kompany kelimesi Kürtçeleşerek Kobani şekilde söylenişi ile ilçe merkezi adlandırılır olmuştur.[2] Hüseyin Amin’e göre ilçe 1892’de bir kaç ev olarak kurulmuştur. İlçede 370  köy  ve çiftlik bulunmaktadır. Ayrıca ona göre ilçe merkezinin Ayn al Arab adı, Bedevi (Arap) aşiretlerin faydalandığı bir pınardan kaynaklanmaktadır.[3]
Kobani, Suriye'de Kürtlerin yaşadığı birbiri ile toprak bağlantısı olmayan nispeten büyük Kürtdağı-Afrin, Cezire-Hasaka bölgeleri arasında kalan daha az kalabalık bir bölgedir. Kabaca Afrin bölgesinden 120, Cezire bölgesinden 140 kilometre uzaklıktadır. Kobani-Ayn Al Arab bölgesinde (Rakka ilindeki köyler de dahil)  120 civarında Kürt köyü (Çiftlikler dahil değildir) bulunmaktadır.[4] Kürt kaynaklarına göre bölgede 100 civarında köy bulunmakta ve nüfusun yüzde 5’i Türkmenler den, yüzde 5’i Araplardan, yüzde 90’ı Kürtlerden oluşmaktadır. 
Aynı kaynaklara göre bölgede 200.000 nüfus bulunmaktadır ve savaş sebebiyle bölge dışından gelenlerle nüfus artmıştır.[5]

Kürt kaynaklarınca verilen bu rakamda toplam nüfus ve Kürt oranı kuvvetle muhtemelen abartılmakla birlikte Ayn al Arap ilçesinin nüfusunu değil PYD’nin kontrol ettiği bölgenin içerisindeki nüfusu ve etnik dağılımı göstermektedir.


Tablo V: Aynel Arap ilçesi nüfusu (2004 yili sayimlarina gore)[6]




Harita I’de görüleceği üzere ilçenin 3 nahiyesi olup bu nahiyelerinden en kalabalığı olan Ayn El Arap’ta Kürtler çoğunluktadır. 

Diğer iki nahiyede Kürt nüfus çoğunluğu bulunmamaktadır. İlçenin Şeyuk Tahtani merkezi ve çevre köyleri temel olarak Tay aşireti tarafından oluşturan köylerden oluşmaktadır.[7] Serrin nahiyesinde kayda değer bir oranda Kürt nüfus bulunmamakta ve nahiyede mutlak Arap nüfus üstünlüğü bulunmaktadır.

II- Arappınar Savaşı: 

Ayn-el Arab’tan Kobaniye, Kobani’den Ayn-El Islam’a mı?

19 Temmuz 2012’de PKK’nın silahlı kanadı olan PYD, çatışmasız olarak Ayn al Arap merkezini Suriye ordusunun çekilmesi üzerine ele geçirdi. PYD kısa sürede çevre köyleri de ele geçirerek bölgeye hâkim oldu. Böylelikle Kürt milliyetçileri nin Rojava devrimi olarak adlandırdıkları süreç başlamış oldu. Bununla birlikte Kürt milliyetçileri bölgenin güçlü Arap nüfusu tarafından kuşatılmış olması ve diğer iki Kürt bölgesine kıyasla nüfusunun da az olması nedeniyle devamlı tehdit altında olduğu hissi içinde olmuşlardır. Bu nedenle Rojava adını verdikleri (Kabaca Hasaka vilayetinin yaklaşık tamamı Rakka ve Halep vilayetinin kuzeyini içeren geniş bir coğrafya olarak haritaları yayınlanan Rojavabölgesinde[8] Kürtler toplam nüfusun 1/5 ila 1/3’ni oluşturmaktadır.) bölgenin tamamını ele geçirmeyi[9] böylelikle Ayn al Arab ile Cezire bölgesini birleştirmeyi hatta Rojava adını verdikleri bölgedeki Arap nüfusa etnik temizlik uygulayacaklarını ilan 
etmişlerdi.[10]

PYD tarafından savaş öncesi dönemde Arap çoğunluğa sahip Resulayn ilçe merkezinin ele geçirmesi sonrasında Ayn Al Arab ile Cezire arasındaki tek bölge olarak kalan Tel Abyad bölgesi, PYD tarafından müteakip defalar hedef alınarak bu hat kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. 1 Şubat 2014’te Tel Abyad’a dönük PYD saldırısında 9 IŞİD üyesi öldürülmüştür.[11]Çatışmalar Tel Abyad hattında Şubat ve Mart ayında devam etmiş PYD kaynaklarına göre onlarca IŞİD militanı imha edilmiştir. Gerek Tel Abyad’ın doğusunda gerek batısında PYD saldırıları oldukça zayıf kalmış IŞİD’in elindeki bölgenin ele geçirilmesi sonucunu getirmemiştir.

Temmuz 2014’te ise IŞİD Ayn Al Arab bölgesindeki PYD güçlerine karşı en kapsamlı saldırısını başlatmıştır. Bu saldırılar sonucunda IŞİD bölgenin doğusunda ve batısında ondan fazla köyü ele geçirmişse de saldırıları PYD tarafından durdurulabilmiştir.[12] Ancak PYD her ne kadar IŞİD saldırılarını durdurmuşsa da kaybettiği bölgeleri geri alacak saldırıda da bulunamamıştır. PYD IŞİD saldırılarında 685 IŞİD militanını öldürdüğünü belirtmiştir.[13]
Ağustos ayından Eylül ayının ortasına kadar denge büyük ölçüde PYD lehine görünmekteydi. PYD Yarubiye-Tel Koçer, Jezaa, Tel Hamis hattında saldırılarını yoğunlaştırmış önemli kazanımlar elde etmişti. Bu saldırılarda sivil Arap nüfus da hedef alınmaktaydı. Tel Hamis saldırılarında içinde kadın ve çocukların bulunduğu 52 sivil Arap öldürülmüş,[14] Yarubiye ve Cezaa bölgesinde 18 köydeki Araplar evlerinden sürülmüştü.[15] Bu dönemde PKK çizgisinin geleneksel rakibi KDP peşmergesinin IŞİD karşısında bozgunu sonrasında 
PYD-PKK çizgisi IŞİD ile savaşacak yegane gücün kendileri olduğunu, IŞİD militanlarının asıl korktuklarının Kırmızı Ayakkabılılar olarak adlandırdıkları PKK’lılar olduğunu yüksek sesle seslendirmeye başlamışlardı.[16]

17 Eylül 2014 tarihinde IŞİD, içinde tankların da bulunduğu büyük bir güçle Ayn al Arab bölgesine büyük bir saldırı başlattı. 

Bu saldırılar sonucunda PYD, IŞİD karşısında bozguna uğramış ve şehir merkezine çekilmiştir. Koalisyon uçakları bombardımanına rağmen IŞİD ilerleyişini sürdürmüş kentin içine dahi girebilmiştir. Savaş halen kent içinde devam etmektedir.

III- Kobani-Ayn El Arab savaşının Türkiye ve PKK/PYD açısından sonuçları


PKK’nın Suriye’deki kardeş örgütü olan PYD’nin genel olarak başarısı ve başarısızlığının temel dinamiklerinden biri örgütün PKK ile ilişkisinde gizlidir. PKK’nın Suriye hükümeti ile geçmişten gelen güçlü ilişkileri, Kürtlerin yoğun oldukları bölgeleri kolaylıkla ele geçirmesini sağlamış; PKK’nın militan, doktrin, lojistik ve eğitim desteği onun bölgede tutunmasını sağlamıştır. Ayrıca PKK’nın Türkiye’de tek güç olma stratejisi paralelinde PYD diğer Kürt grupların bölgede varlığına izin vermemiş tek güç olarak bölgede hâkimiyetini güçlendirmiştir. Diğer taraftan PKK içindeki sol ve sosyalist geleneğin de gereği ve şartların zorlaması ile bölgede PYD patronajında diğer gruplarla (Arap ve Hıristiyan gruplar) işbirliğine de gitmiştir. Böylelikle PYD patronajını kabul etmeleri kaydıyla diğer gruplarla işbirliği içinde olmuştur. 

Bu durum özellikle Barzani Peşmergesinin Sincarda kendinden sayıca çok az sayıdaki IŞİD güçleri karşısında büyük bozgununda temel dinamiklerinden birinin PYD cephesinde yaşanmamasının da nedenidir. Peşmerge bölgede Arap aşiretlerine karşı tutumu ile onların düşmanlığını çekmiş bu nedenle yerel Arap nüfus Peşmergeye karşı IŞİD ile birlik olmayı seçmiştir.[17] Buna mukabil PYD’nin kontrol ettiği bölgedeki Araplarda PYD militanlarına karşı yaygın sivil saldırı olmamış ve PYD bölgeyi elinde tutabilmiştir.
Diğer taraftan PYD’nin PKK bağlantısı, PYD’nin zayıf yanını da oluşturmaktadır. Diğer bir ifadeyle başlangıçta PYD’nin temel dayanağı olan PKK, gitgide PYD’nin ayakbağı haline gelmektedir. Bunun askeri, halkla ilişkiler, uluslararası bağlantılar, terör geçmişi, medya ilişkileri gibi belli başlı sebepleri bulunmakta dır. Özellikle IŞİD savaşında PKK ve onun geleneği ciddi manada PYD’nin ayakbağı olmuştur. 

Askeri olarak gerilla mücadelesi geleneğinden gelen PKK pratiği, alan hakimiyeti ne uygun strateji geliştirilmesine engel olmuş; bu durum PYD’nin IŞİD saldırıları karşısında tutunamamasının nedenlerinden biri olmuştur. Diğer taraftan PYD Resulayn tarafından Kobani-Ayn al Arab a destek sağlamak üzere ciddi bir askeri saldırıda bulunmamıştır. Bunun yerine Esad güçlerine destek olmak üzere Kürt nüfusun küçük bir azınlık olduğu Haseke kent merkezi çevresindeki savaşa yoğunlaşmıştır. Ayrıca elindeki güç en azından Ayn al Arap hattında IŞİD baskısını hafifletmek için yeterli düzeyde olmasına rağmen PYD’nin ciddi bir saldırıya kalkışmaması, PYD’nin bazı operasyonlarında özgür iradesinin kısıtlı olduğunu göstermektedir. Bu durum, PYD ve PKK’nın kurduğu ilişkilerin PYD’yi sınırlandırdığı sonucunu doğurmaktadır.

PYD’nin zayıf uluslararası destek almasının en önemli nedenlerinden biri de PKK ile ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. PKK’nın IŞİD’e karşı harekete geçen uluslararası koalisyonun çoğu üyesince terörist örgüt olarak tanımlanması PYD’nin uluslararası destek bulmasını zorlaştırmıştır. 

Diğer taraftan PKK’nın temel mücadelesinin Türkiye karşısında olması, PKK çizgisinin Suriye’deki tüm olayları Türkiye temelli okumasını getirmiş ve Türkiye karşıtı bir kampanya yürütmüştür. Bu durum ise PYD’nin kuzeyindeki komşusundan destek bulmasını da zorlaştırmış onu ikmal sıkıntısına düşürmüştür.
PKK geleneğinin Türkiye’de başarılı olmasının sebeplerinden birisi de rakip oluşumlara karşı tahammülsüz tutumu olmuştur. 
Böylelikle Kürt hareketinin alternatifsiz temsilcisi haline gelmiş ve tüm gücü konsolide edebilmiştir. Suriye’de de bu politikayı sürdüren PYD rakip Kürt oluşumları ezerek bölgede hakimiyetini pekiştirmiş ve bölgede diğer Kürt gruplarının silahlanmasına engel olarak olan silahlara da el koymuştur. Bu durum,  IŞİD ile mücadele eden mücadeleyi yürüten PYD militanlarının oldukça az sayıda olmasına neden olmuştur. 

200.000 insanın bulunduğu bölgede sadece birkaç bin PYD militanın bulunması savaşabilecek en az 20.000 insan mobilize edebilecek bir nüfustan sadece bir kaç bin savaşçı devşirilmesi PYD’nin tekçi politikasının yeterli sayıda Kürdün PYD saflarına katılmasına engel olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan bölgede 100 civarındaki Kürt köyü bulunduğu dikkate alındığında; PYD’nin her bir köyden 10’ar kişiyi silahlandırması halinde bile IŞİD’in bölgeye nüfuzunu engelleyecek bir silahlı gücü kolaylıkla yaratabilmesi mümkünken böyle bir politika yerine dar bir PYD’li grubun silahlanmasında ısrar etmesi bozgunun ana nedenlerinden biri olmuştur. Diğer bir deyişle PYD’nin diğer Kürt gruplara karşı tutumu çekirdek bir güç olarak bölgeye hakim olmasını getirse de kitleselleşmesini engellemiştir. Böylelikle IŞİD kitleselleşememiş PYD’yi kolaylıkla bozguna uğratabilmiştir.
Diğer taraftan asimetrik savaş yürüttüğü Türk Silahlı Kuvvetleri karşısındaki PKK haberciliği ve propagandasının Suriye’deki savaşta da kullanılması PYD’nin inandırıcılığına darbe vurmuş ve zamanında duyarlılık oluşmasına engel olmuştur.  Düşman kayıplarını abartmaya ve kayıplarını gizlemeye dayalı bu habercilik ve propaganda anlayışı ve üslubunun IŞİD karşısında da sürdürülmesi PYD’nin inandırıcılığına ağır zarar vermiştir. Öte yandan IŞİD’in bozguna uğratıldığı çok ağır kayıplar verildiği anlamına gelecek haberlerle IŞİD karşısında üstün konumda olduğu algısı yaratarak kendisi için yapılacak yardım kampanyalarının zamanında başlamasını da geciktirmiştir.

Ayn al Arap savaşının PKK/PYD açısından en önemli sonucu inşa ettikleri yenilmezlik mitinin yıkılmasıdır. 

PKK/PYD görece denk güç olan IŞİD karşısında koalisyonun hava desteğine rağmen bozguna uğramış ve kent merkezinde dar bir alana sıkışıp kalmıştır.Bu durum PKK’nın diğer Kürt örgütleri karşısında psikolojik olarak güç kaybetmesini getirecektir. Bu durum nedeniyle diğer Kürt gruplara karşı tahammülsüz politikasında belli düzeyde esneme de gözlenebilecektir. Bununla birlikte diğer Kürt grupların silahlanmasına göz yumacağını beklemek hata olacaktır.
Ayn al Arap savaşının bir diğer sonucu da demografik dengelerdeki değişikliktir. PKK/PYD yürüttüğü politika ile bölgede Kürt nüfusu koruyamamış bölgenin Kürtsüzleşmesine neden olmuştur. Sivillerin savaş bölgesinden uzaklaştırılması politikası sivil Kürt nüfusun öldürülmesi ya da katledilmesi gibi olayları engellemiştir ancak savaş sebebiyle Kürt nüfus büyük ölçüde bölgeden göç etmiştir. 

Savaşı PYD’nin uzun vadede kazanması halinde bile Kürt nüfusunun tamamının bölgeye yeniden geri dönebileceğini beklemek hata olacaktır. Çatışmalar ve koalisyonun hava bombardımanı Kürt nüfusun dönebileceği kullanılabilir mesken oranını ciddi oranda düşürmektedir. Savaşın uzaması halinde Kürtlerin boşalttığı evlerin savaşın yerlerinden ettiği Arap aşiretleri tarafından aşama aşama 
doldurulacağı bir sürecin yaşanmasını da getirebilecektir.
Ayn al Arab’ın muhtemel kaybı bölgenin Kürt milliyetçiliği açısından stratejik önemi nedeniyle ciddi etkileri olacaktır. Muhayyel Kürdistan’ın (Ak)denize ulaşmasının en önemli atlama taşlarından biri bu bölgedeki Kürt nüfusudur. Bu bölgenin kaybedilmesi ve bu bölgedeki Kürt nüfusunun yerinden edilmesi, denize çıkışı imkânsızlaştıracaktır. Diğer taraftan Ayn al Arab’ın tamamen kaybedilmesi durumunda PKK/PYD çizgisinin Rojava’yı birleştirme ya da Araplara etnik temizlik uygulamayı içeren tüm kuzey Suriye’yi ele geçirme hayali büyük 
ölçüde ortadan kalkacaktır. Bu durumda PKK/PYD elinde tuttuğu Afrin-Kürt Dağı ve Cezire bölgelerini elinde tutmak için IŞİD karşısında ÖSO ve Şam yönetimi ile ABD önderliğindeki koalisyona daha fazla bağımlı hale gelecektir.

IŞİD karşıtı savaşın bir diğer sonucu da Kürt milliyetçiliğinde artan Batı ve ABD sempatisidir. Daha önce yerel unsurlarla iyi geçinme politikası içindeki Kürt oluşumları Batı ile daha sıkı ilişkiler kurmasına ve yerel ortaklara daha az bağımlı hale gelmeleri sonucunu doğuracaktır. Diğer taraftan bütün Kürt gruplarının IŞİD karşısında farklı zamanlarda yenilgiye uğramış olmaları Kürt grupları arasında birliğin gerekliliğinin Kürt milliyetçilerince daha fazla dillendirilmesine neden olmaktadır. Bu nedenle orta vadede Kürt grupları arasında 
daha fazla işbirliği görmek olasıdır.

Onlarca kişinin öldüğü yüzlerce kişinin yaralandığı on binlerce bireysel ve kamu malının tahrip edildiği sokak olayların en önemli gerekçelerinden biri “AKP iktidarının IŞİD’e destek verdiği ” iddiası idi. Aylardır hükümetin IŞİD’e destek verdiğine ilişkin yazılı ve görsel medyada binlerce yorum ve haber yapılmış sosyal medyada ise belki milyonlarca bu yönde iddia paylaşılmıştı. 

Diğer taraftan bu dezenformasyon kampanyası karşısında genel olarak medyada ve özellikle hükümet destekçisi medya organlarında sessizlik ve kayıtsızlık 
hali gözlenmekteydi. Örneğin AKP hükümetinin IŞİD’e destek verdiği iddialarının iyice yaygınlaştığı yaygın sokak olaylarının çıkmasından önceki yaklaşık iki aylık 1 Ağustos-5 Eylül 2014 arasındaki 67 günlük dönemde, iddialarla ilgili Yeni Şafak gazetesinde sadece bir adet dolaylı cevap sayılabilecek IŞİD’in Tayyip Erdoğan’dan nefret ettiğine ilişkin yazı, Sabah gazetesinde ise bir yazarın bir kaç küçük itirazı söz konusu idi. 

Yine aynı dönemde Yeni Şafak gazetesi yazarları tarafından Ortadoğu’da “Kürt-Türk ittifakı”ndan bahseden onlarca yazının bulunmasına karşılık bu ittifakın dinamitlendiği anlamına gelen hükümetin IŞİD’in Kürtlere saldırısını yönettiği, hükümetin IŞİD’e destek verdiğine ilişkin ithamlara karşı cevap vermemeleri ciddi bir ironiydi. Özet olarak belirtmek gerekirse hükümet destekçisi onlarca 
basın ve yayın kuruluşu olmasına rağmen hükümetin IŞİD’i desteklediğine dönük kampanya karşısında bu kuruluşların hükümeti ciddi anlamda savunacak bir refleks kabiliyet ve kapasitede olmadığı ortaya çıkmıştır.

Son sokak olayları, hükümetin IŞİD’e destek verdiği iddiaları ile yazılı, görsel ve sosyal medyadaki kampanyanın yıkıcı sonucunu göstermektedir. Sosyal medya öncesi döneme göre kendini konumlandırmış devlet aygıtının vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamasının yolu, dezenformasyon kampanyalarına karşı hızlı ve sağlıklı enformasyon sağlayacak mekanizmalar geliştirilmesidir. 
Bu bağlamda Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü, basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri gibi basın ve halkla ilişkiler konusunda görevli kurumların reorganizasyonu ve yapılandırması gereği ortaya çıkmıştır. Enformasyona dayalı güvenilir ve hızlı bir bilgilendirme sorunların çözümünde etkili yegâne yöntem olarak ortada durmaktadır.

Sonuç

IŞİD son Arappınar (Kobani-Ayn al Arap) saldırıları ile PYD/PKK’yı ağır bir bozguna uğratarak kent merkezi dışında tüm bölgeyi eline geçirmiştir. Ağır koalisyon bombardımanına rağmen IŞİD şehir içinden halen çıkarılamamıştır. Bu savaş PKK/PYD’nin askeri yeteneklerinin sınırlı olduğunu ve PKK geleneğinin PYD açısından askeri taktik, halkla ilişkiler ve propaganda yöntemi ve ittifak ilişkileri gibi ayak bağı olarak görülebilecek zayıflıklar getirdiğini göstermiştir. Savaş sonucunda Ayn al Arap bölgesi IŞİD tarafından büyük ölçüde ele geçirilmiş 
ve Kürt nüfusun büyük bir bölümü bölgeyi terk etmiştir. Kürt nüfusunun bölgeye tekrar dönememesi halinde tüm Kuzey Suriye’nin PKK/PYD tarafından ele geçirilmesi hayali ve muhayyel Kürdistan’ın (Ak)denize çıkışını imkansıza yakın hale gelecektir.

  Türkiye’de son yaşanan sokak olayları geleneksel ve sosyal medya organlarında yürütülen hükümet karşıtı kampanyalar karşısın da medyanın (özellikle hükümet destekçisi gruplar) ve basın ve halkla ilişkiler konusundaki devlet kuruluşlarının yetersiz olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. 

Sosyal medyaya karşı yasaklama ya da kısıtlama etkisiz ve çağdışı uygulamalar yerine bilgilendirici enformasyona dayalı bir politikanın uzun vadede Türkiye için tek çıkış olacağı görülmektedir.


KAYNAKLAR;


[1]Gambill Gary C., The Kurdish Reawakening in Syria 
http://www.meforum.org/meib/articles/0404_s1.htm retrieved   26 May 2014
[2]Kobanê, 
http://ku.wikipedia.org/wiki/Koban%C3%AA, erişim 15 Eylül 2013
[3]  نضال يوسف, "حسين أمين حسين"...يتحدث عن مدينة "عين العرب" في مئة عام.. 
http://www.esyria.sy/ealeppo/index.php?p=stories&category=directions&filename=200904091620011erişim 15 Ekim 2014
[4]Chaliand Gérard, A people without a country: the Kurds and Kurdistan, Interlink Books, 1993, s. 195
[5] ANF, The development and course of the battle for Kobanê,
http://en.firatajans.com/news/news/the-development-and-course-of-the-battle-for-kobane.htm#.U8EoAaUjFlE.twitter retrieved  15 July 2014
[6]Ayn al-Arab District, http://en.wikipedia.org/wiki/Ayn_al-Arab_District, erişim 15 Eylül 2013
[7]محمدعلو, ناحية "الشيوخ".. التاريخيزامن الحاضر,
http://www.esyria.sy/ealeppo/index.php?p=stories&category=places&filename=200910191215011, erişim 17 Eylül 2013
[8] Three Cantons Trilingual Model For Rojava Three Cantons Trilingual Model For Rojava , 
http://mednuce.com/en//haber/2321/three-cantons-trilingual-model-for-rojava.html, erişim  15 Ekim 2014
[9] Civiroglu Mutlu, YPG Spokesman: Al-Qaeda's Strength Exaggerated in World Media - See more at: 
http://rudaw.net/english/interview/10112013#sthash.G16shDPX.dpuf, erişim 14 Ekim 2014
[10] PYD Leader Warns of War with Arab Settlers in Kurdish Areas - See more at:
http://rudaw.net/english/middleeast/syria/24112013#sthash.khNtybcv.dpuferişim 14 Ekim 2014
[11] YPG launches operation against ISIS in Til Ebyed
http://www.hawarnews.com/english/index.php?option=com_content&view=article&id=951:ypg-launches-operation-against-isis-in-til-ebyed&catid=1:news&Itemid=2 erişim 14 Ekim 2014
[12] Bozbuga Rasim, Fight For Kobani, 
http://bozbuga.wordpress.com/2014/08/13/fight-for-kobani/erişim 14 Ekim 2014
[13] YPG: Nearly 700 Islamic Militants Killed in Kobane Fighting in July
http://rudaw.net/english/middleeast/syria/03082014 erişim 14 Ekim 2014
[14] 52 civilians killed by Kurdish group in Syria,
http://www.aa.com.tr/en/u/389402--52-civilians-killed-by-kurdish-group-in-syria erişim 14 Ekim 2014
[15] PYD Arap Aileleri Göç Ettirmeyi Sürdürüyor
http://www.21yyte.org/tr/fikir-tanki/4842/pyd-arap-aileleri-goc-ettirmeyi-surduruyor erişim 14 Ekim 2014
[16] Azadi Zana,  “Kırmızı ayakkabılılar” Şengal’de, 
http://www.kurdistan24.org/2014/08/kirmizi-ayakkabililarsengalde/#.VD4Thfl_t9k Erişim 14 Ekim 2014
[17] Daquqi  Zanyar, Tens of Arab Tribes help IS in Northern Iraq, 
http://basnews.com/en/News/Details/Tens-of-Arab-Tribes-help-IS-in-Northern-Iraq/29900


http://www.21yyte.org/ Sitesinden 06.09.2016 tarihinde yazdırılmıştır.,


http://www.21yyte.org/tr/arastirma/orta-dogu-ve-afrika-arastirmalari-merkezi/2014/11/12/7853/arappinar-kobani-ayn-al-arap-savasi-ve-turkiye

****

Suriye Kürtleri: Suriye'nin Kuzeyinde Etnik Yapı ve Kürt Nüfusu BÖLÜM 1




Suriye Kürtleri: Suriye'nin Kuzeyinde Etnik Yapı ve Kürt Nüfusu BÖLÜM 1 


Yazar: Rasim BOZBUĞA

Yaşanması muhtemel bir etnik savaşı engellemenin ilk şartı şüphesiz etnik gruplar hakkında doğru bilgilere sahip olmaktır. Suriye’de yaşanan/yaşanacak etnik savaşın taraflarından bir olan/olacak Kürt etnisitesinin Suriye’deki nüfus yapısı hakkında doğru bilgilere sahip olunması, Suriye’nin Yugoslavyalaşmasını engellemek için yapılacak çalışmalarda hayati önemdedir.
Suriye’de Kürt nüfusu üzerine yapılan çalışmalar büyük ölçüde güncel durumu yansıtmayan bilgilere[1] veya farklı çizgideki Kürt milliyetçisi internet sitelerindeki bilgilere doğrudan veya dolaylı olarak dayanmaktadır.[2] Bu bağlamda temel eksiklik, mevcut çalışmaların bölgede yaşayan diğer halklarla ilişkili (Araplar, Türkmenler ve Süryani/Asuriler) farklı dillerdeki kaynakları yansıtmamasıdır. Bu çalışma, Suriye’deki Kürt etnisitesinin Suriye’deki nüfus yapısının Arap, Asuri-Süryani ve Türkmenlerle ilgili kaynaklara da dayanarak idari birimler temelinde incelenmesini hedeflemektedir.
Kürtler Suriye nüfusu içerisinde en büyük ikinci dil grubudur. Ancak oranları konusunda yüzde 2,5’ten yüzde 20’e kadar farklı rakamlar telaffuz edilmektedir.[3] Arap kaynakları yüzde 5 rakamını verirken[4], McDowall[5] ve O’shea[6] oranların yüzde 8, Bruinessen yüzde 8.5,[7] Chailand yüzde 10[8]aralığında olduğundan bahsetmektedirler. Kürt kaynakları ise yüzde 20’ye varan[9] abartılı rakamlar ileri sürebilmektedir. CIA Factbook ise Suriye’deki Kürt oranı hakkında bilgi vermese de ülkedeki Araplar dışında kalan tüm etnik gruplar için (Çerkez, Türkmen, Ermeni, Kürt gibi) yüzde 9,7 rakamını vermektedir.[10]
1925 nüfus sayımında Suriye ve Lübnan’ı içeren Fransız bölgesinde Kürtler toplam nüfusun yüzde 6,2’sini oluşturmaktaydılar. Bununla birlikte nispi olarak etkin bir azınlıktılar. Örneğin, Suriye ordusundaki subayların yüzde 22,7’sini teşkil etmekteydiler.[11] Suriye içinde Kürt oranı, manda yönetimi döneminde Lübnan’ın Suriye’den ayrılması ve Türkiye’den Suriye’ye Kürt göçü ile arttığı görülmektedir. Suriye Kürtleri hakkındaki son resmi istatistiklere göre Fransız manda yönetimi tarafından oluşturulan Suriye’de 1943 yılı nüfus sayımlarında ülkede yaşayan Kürtlerin, Suriye’nin toplam nüfusunun yüzde 7,5-8’ini oluşturduğu tespit edilmiştir.[12] Bu oranın (belki biraz fazlasının) günümüzde de büyük ölçüde geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü 1943 sonrası Suriye’ye büyük miktarlarda Kürt göçü olmamıştır.

Suriye nüfusuna ilişkin 2004 yılında yapılan son nüfus sayımında ülke nüfusunun 17.920.810 kişi olduğu belirtilmiştir. 2013 yılında ülke nüfusunun CIA Factbook verilerine göre 22.457.336 kişiye ulaştığı ortaya koyulmuştur. Suriye’nin nüfus artışı oldukça yüksek olmasına rağmen doğurganlık oranı ve kadın başına çocuk sayısı düşmektedir. Kadın başına çocuk sayısı 3,5 olup kırsalda kadın başına çocuk sayısı 3,9 iken şehirlerde 3,1’e düşmektedir. Genel olarak kadın başına düşen çocuk sayısı ülke içindeki azınlıklarda daha düşüktür. Örneğin Dürzi’lerin yaşadığı Suveydiye’de (2,02) Nusayri nüfusun yaşadığı Lazkiye’de (2.28), Tartus’da (2.17) kadın başına çocuk sayısı ülke ortalamasının çok altındadır. Nüfus artışının ve kadın başına çocuk sayısının ülke ortalamasından yüksek olduğu Deyr-i Zor (6,78), Dera, (5,13), Rakka (4,94) İdlip (4,72) vilayetlerinde mutlak manada Sünni Arap çoğunluğu bulunmaktadır. Diğer taraftan, Kürtlerin yaşadığı illerden Hasaka’da (3,46) ve Halep’te (3,16) kadın başına çocuk sayısı ülke ortalamasının altındadır. Aşağıda da belirtileceği üzere, Kürt nüfusun nüfus artış hızı ülkedeki Arap nüfusa göre Kürtlerin daha yüksek oranda şehirli olmalarının da etkisi ile daha düşüktür.[13] 2004 yılı verileri temel alındığında Kürtlerin yüzde 30’dan fazla olduğu ilçelerin (Afrin, Melkiye, Kamışlı, Ayn-El Arap, Resulayn) toplam nüfusu 1.154.760 olup 2004 yılı için toplam nüfusun içinde yüzde  6,4’lük paya sahiptir. Ancak bu ilçelerin toplam nüfusunun ancak yüzde 65 kadarı Kürt olup kalanı Arap, Süryani, Asuri yada Ermeni gibi gruplardan oluşmaktadır. Bu durumda Kürtlerin Suriye nüfusu içinde oranlarının yüzde 8 civarında olduğunu kabul ettiğimizde, Suriye’de Kürtlerin ancak yüzde 40-45’inin, nüfusun yüzde 30’dan fazlasını oluşturdukları ilçelerde oturduğu görülmektedir.

Suriye’deki Kürt nüfusu bütünleşik bir coğrafyada yaşamamaktadır. Suriye’de Kürt nüfusu ağırlıklı olarak birbirleriyle toprak bağlantısı olmayan 3 bölge ile büyük şehirlerde yaşamaktadır. Suriye’deki Kürt nüfusunun Afrin civarındaki Kürt Dağı bölgesinde yüzde 30’u,  Ain al-Arab (Kobani) bölgesinde yüzde 10’u, Cezire (Kamişlı ve Amuda çevresi) bölgesinde de yüzde 40’ının yaşadığı belirtilmektedir.[14] Ancak Suriye Kürtlerin kayda değer bir kısmı Suriye’nin yerlisi olmayıp büyük çoğunlukla Türkiye’den gelenlerden oluşmaktadır. Özellikle Cezire bölgesinin büyük kısmı böyledir. Suriye’deki idari yapı dikkate alındığında Suriye’deki Kürtler temel olarak Hasaka vilayeti (Cezire bölgesi) ile Halep vilayetlerinde (Kobani ve Afrin bölgeleri ile Halep merkezinde) oturmaktadırlar.


Hasaka Vilayeti

Haseke Vilayetinin Beşeri ve İdari Coğrafyası

Suriye’de Kürt nüfusun en fazla yaşadığı bölge hiç şüphesiz Cezire bölgesidir. Nüfus büyüklüğünün yanında Irak ve Türkiye ile aynı zamanda komşu olması da bölgenin önemini daha da artırmaktadır. Bölgenin coğrafi olarak kritik konumda olması Kürt milliyetçisi yayın kuruluşlarında görev yapan bir gazeteci tarafından, “Cizîrê her açıdan Rojava (Kürt milliyetçileri tarafından Suriye’deki Kürt yoğun bölgeleri tanımlamak için kullanılan ifade) demek. Bölgedeki tüm kentler Suriye'deki idari düzenlenmeye göre Hesekê vilayetine bağlı.” şeklinde vurgusuyla bölgenin Kürt milliyetçileri açısından önemine işaret etmekteydi.
Kürt nüfusun yaşadığı Cezire bölgesinin Suriye’nin idari yapısı içinde tamamı Haseke vilayeti içerisinde yer almaktadır. Bu vilayet Suriye’nin kuzeydoğusunda, kuzeyde Türkiye (Urfa’nın bir kısmı Mardin ve Şırnak illeriyle), doğuda Irak, batıda Rakka, batıda ve güneyde Deyri Zor vilayetleri ile komşudur. Bu bölge Suriye’de birbirleriyle sınır bağlantısı olmayan Afrin-Kürt Dağı, Kobani-Aynül Arap ve Cezire-El-Haseke şeklindeki üç Kürt bölgesinden en fazla Kürt nüfusu barındıran bölüm olması ve genel olarak Kürtlerin yaşadığı bölgelerle kesintisiz olarak komşu olması nedeniyle önemlidir. Ayrıca bu bölge Suriye’nin petrol üretimini gerçekleştiren önemli vilayetlerden biridir.

Harita 1:Haseke Vilayetinin İdari Bölümleri ve Nahiyelerdeki En Büyük Etnik Grup Durumu


   

 Haseke vilayeti 23.334 km²’lik alanda 2004 yılında yapılan son nüfus sayımlarına göre 1.275.118 nüfusa sahiptir. Vilayet içinde Haseke,  Kamışlı Suriye’nin en büyük 10 kentinden biridir. 2011 yılı için Haseke vilayetinin nüfusunun 1.512.000’e ulaştığı belirtilmektedir.[15] Haseke vilayetinin idari olarak 1-Haseke Merkez ilçe, 2-Kamışlı, 3-Melkiye ve 4-Resulayn olmak üzere 4 ilçesi ve 16 nahiyesi bulunmaktadır. İl içindeki nüfus, ağırlıklı olarak Türkiye’ye komşu kuzey bölgesi ile Haseke kent merkezi çevresinde yoğunlaşmış olup diğer bölgelerin nüfus yoğunluğu oldukça düşüktür. İl içinde kırsal nüfus oldukça yoğun olup vilayetin 1683 adet köyü bulunmaktadır.[16]
Haseke vilayetinin içinde bulunduğu Cezire bölgesi Osmanlı döneminde büyük ölçüde göçebelerin otlak alanları olarak kullanılmaktaydı. Bölge kışın Kürt aşiretlerinin yazın ise Arap aşiretlerinin otlaklarıydı. 1900-1910’lu yıllar arasında bölgedeki aşiretlerin bu durumları hakkında Ziya Gökalp ayrıntılı bilgiler vermektedir. Milli, Halemban, Dekuri, Kiki, Tatar, Harp, Muammere, Karaçine aşiretlerinin bugünkü Mardin civarından daha güneydeki Cırcıp, Habur, Çağçağ gibi nehirlerin kenarına yaşadıkları yerlerin bir saatlik güneyine inip oba kurduklarını belirtmektedir. Arap aşiretlerinden, Tay aşiretinin Nusaybinin güneyinde kendi köyleri çevresinde yaşadığını tarımla da uğraştığını, Şammar aşiretinin Sincar dağı ile Cebeli Abdulaziz arasındaki kuzey sahada, Şerabi aşiretinin Resulayn ve Habur ile Cercep yöresinde, Beggare aşiretinin Fırat sahillerinden Rakka’ya kadar sahada ve Habur ve Cebeli Abdül Aziz bölgesinde, Cura aşiretinin Habur, Çağçağ ve Deyri Zor’a kadar münbit sahada bulunduğunu, Cubur’un ise Tay aşiretinin güneyinde yerleşik olmakla birlikte Tel Reman’a kadar olan bölgede yaşadığını tarımla da uğraştıklarını ifade etmektedir. Aşiretler arasındaki dengede Bedevi Arap aşiretlerinin daha üstün olduklarını Milli Kebir, Harp gibi aşiretlerin Şammar aşiret reislerine vergi verdiklerini belirtmektedir.[17]

Arap aşiretlerinin büyük ölçüde geçmişte yaşadıkları bölgelerde bugün de yaşadıkları görülmektedir. Ali El-Rabu’nun Haseke vilayetinde yaşayan Arap aşiretlerinin güncel yerleşim durumları hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler veren bir çalışması bulunmaktadır. Arap aşiretlerinden Şammar, Irak sınırından başlayarak Hasaka vilayetinin kuzeydoğu ucunda yüzlerce köyde yaşamaktadır. Liderleri Şeyh Hadi Duham’ın Barzani ile güçlü ilişkileri bulunmaktadır. Bölgede bulunan ikinci büyük Arap aşireti ise Tay aşiretidir. Bu aşiret Musul ve Erbil’den Suriye’ye geniş bir alana yayılmıştır. Aşiret Haseke vilayetinde Kamışlı merkezin çevresini çepeçevre yerleşerek ilçenin güneyine yerleşik aşiret federasyonu şeklinde 200.000 nüfusa ulaşan bir nüfusu bulunmaktadır. Aşiretin 640’lı yıllarda ilk olarak İyad bin Ganem’in bu bölgeyi Bizans’tan ele geçirdiği dönemde geldiği ifade edilmektedir. Aşiretin reisi olan Muhammed Faris rejim yanlısı olup Kamışlı’da rejimin temel dayanaklarından biridir. Bölgede bulunan üçüncü büyük aşiret ise Cubur aşiretidir. Cubur aşireti Suriye’den Bağdatın kuzeyine, Musul’un güneyine geniş bir alana yayılmıştır. Haseke vilayetinde ise Tay aşiretinin daha güneyindeki Kamışlı’nın güney batısından Hasaka şehrine kadar geniş bir alana yayılmıştır. Aşiretin lideri Şeyh Abdülaziz Haseke merkezin gerçek hakimi konumundadır. Rejime muhalif durumdadır. Advan aşireti ise Rasulayn’ın batısı ile güneyinde 12.000 civarında nüfusa sahip bulunan bir aşirettir. Aşiretin lideri Muhammed Halu Resulayn’da oturmaktadır. Resulayn’ın doğusu ve güneyinde yaşayan Harb aşiretinin 10.000 civarında nüfusu bulunmaktadır. Vilayette dağınık olarak yaşayan Şerabeyn aşireti Beni Tağlib aşiretinin devamı olarak tarihi ilk İslam fetihlerine kadar gitmektedir. Aşiret Dırbesiye, Resulayn, Hasaka arasındaki bölgeye yerleşmişlerdir. Fransızlar bu aşireti yaşadıkları yerden çıkararak Irak’tan kaçan Asurilere köyler kurmuşlardır. Büyük Baggara aşiretinin 10.000 kadar nüfusluk bir kısmı Hasaka ilinin güneyi ile Resulayn çevresinde yaşamaktadır. Rabu nüfus miktarı hakkında bilgi vermese de Rakka civarından gelen Walda adındaki aşiretten de söz etmektedir.[18]

            Gökalp’ın bölgedeki aşiretler hakkında verdiği bu bilgiler, Kürt milliyetçilerinin Haseke bölgesindeki Arapların sonradan devlet tarafından yerleştirildiğine dair iddialarının temelsiz olduğunu göstermektedir.[19]Gökalp’in 1910’lu yıllarda bölgede bulunduğunu bahsettiği Arap aşiretlerinin, günümüzde de bölgede aşağı yukarı aynı mekanlarda yaşamaya devam ettiği görülmektedir. Tejel’in de belirttiği üzere, hükümet sadece Tabka Barajı’nın yerinden ettiği 4.000 Arap aileyi Rakka ve Cezire bölgesinde inşa edilen modern çiftliklere yerleştirmiştir.[20] Rakka’da kayda değer Kürt yaşamadığı için Kürtlerin bu yerleştirmeden etkilenmesi mümkün değildir. Cezire’deki yerleştirmede ise kayda değer bir nüfus olmadığı için önemli bir Kürt nüfusunun etkilenmeyeceği tahmin edilebilir.

Bölgede II. Abdülhamid döneminde asayişin sağlanması sonrasında göçebe Kürt aşiretleri yavaş yavaş daha güneydeki arazilere yerleşmeye başlamışlardır. Bu dönemde ayrıca önemli miktarda Hristiyan nüfus da yaşamıştır. Birinci dünya savaşı sonrasında Fransız mandasında Suriye devletinin kurulması ile sınırlar aşiretlerin göçüne kapatılmışsa da Türkiye’de devlet ile çatışan aşiretlerin Suriye’ye göçü devam etmiştir. Örneğin Haco Ağa Heverkan aşiretinden 400 aile ile birlikte 1926’da Suriye’ye göç ederek bölgeye yerleşmiştir.[21]
 1920 sonrasında Suriye Kürt göçü sadece politik değil, ekonomik gerekçelerle de devam etmiştir. 1950’li yıllarda Cezire bölgesindeki makineleşme ve su kuyuları ile sulama büyük bir tarım mucizesi gerçekleştirmiş, bu durum özellikle Mardin çevresinden göçün devam etmesine neden olmuştur. Bu şartlarda Suriye hükümeti bu gelenlere karşı tedbir almak durumunda kalmış ve 1962 yılında 1945 öncesinde Suriye’de yaşadığını ispat etmeyen 120.000 Kürdü vatandaşlıktan atmıştır.[22] Cezire bölgesindeki Kürtlerin büyük çoğunlukla Türkiye’den göçmüş olması, Arap grupların Kürtlerin Cezire bölgesinin halkı olmadığına dönük ısrarına neden olmuştur.[23] Diğer taraftan, Türkiye’den Cezire’ye özellikle Kamışlı’ya sadece Kürtler değil, Tur Abidin Süryanileri, Ermeniler, Mıhalmiye ve Mardin Araplarının da göçerek yerleştiği görülmüştür.[24]

Cezire ve Suriye Kürtlerinin sayısını belirleme konusunda sorun olan konulardan biri de vatandaş sayılmayan Kürtlerdir.  Gambill 2004 yılında vatandaşlık hakkından mahrum olan Kürtlerin sayısının 160.000’ı yapancı (ajanib), 75.000’i kayıtsız-kaçak (maktumin) olarak nitelendirilen insan kitlesi olduğunu belirtmektedir.[25] Suriye hükümeti 2011 yılında ülke genelinde yapılan gösteriler sonrasında vatandaşlık hakkı olmayan ve sayıları 300.000 civarında olduğu iddia edilen bu insanlara vatandaşlık haklarını vermeye başlamıştır.[26]
Osmanlının son yıllarında Cezire’ye başlayan Kürt göçü ile bugünkü Haseke vilayetine yerleşmeye başlayan Kürt nüfus, 1950’li yıllara kadar süren göç dalgaları ile kuzey Cezire bölgesinde artmıştır. 1937 yılında ise Kuzey Cezire bölgesinde 42.000 Arap (yüzde 27), 82.000 Kürt (yüzde 53), 32.000 (yüzde 20) Hıristiyan bulunmaktaydı.[27] Bedevi Arap nüfus zaman Kürt milliyetçisi kaynaklarının da belirttiği üzere (Tarım yapan Cubur ve Tay aşireti dışında) temel olarak 1930’lardan sonra yerleşik hayata geçmeye başlamıştır. Böylelikle 1937 yılındaki sayımdan sonra Haseke vilayetinin güneyinde çok fazla Arap köyü oluşmuş, vilayet içinde Arap nüfus artmaya devam etmiştir. Ayrıca Hükümet farklı dönemlerde Arapların bölgeye göçünü planlı olarak da desteklemiş, böylelikle bölgedeki dengenin Araplar lehine değişmesini sağlamaya çalışmıştır.[28]


Tablo 1:Haseke Vilayetinde Kent Merkezi Nüfusları[29]





İl içinde büyük yerleşim yerlerinin (El Cevadiye hariç) nüfusu dikkate alındığında, Kürtlerin 6 yerleşim yerinde birinci grup olduğunu ve buna mukabil bu yerleşim merkezlerinde toplam 280.000 kişi yaşarken, Arapların birinci grup olduğu 12 yerleşim yerinde ise 300.000 nüfus yaşadığı görülmüştür. Kürt nüfusun birinci grup olduğu; Kamışlı, Amuda, Melkiye (Derike Hemko), Kahtaniyah (Tırbe Spi), Ma’bada (Gırke Lege) Derbesiye, yerleşim yerleri haricinde Cevadiye (Çil Ağa)’de nüfus dengededir. Ayrıca nahiye nüfusları dikkate alındığında vilayet içindeki nüfusun ağırlıklı olarak kırsal alanlarda yaşadığı görülmektedir. Özellikle Melkiye ve Resulayn ilçelerinde nüfusun büyük bir kısmı kırsal kesimde yaşamaktadır.

Tablo 2:Haseke Vilayetinin Nüfus Yapısı (2004 nüfus sayımlarına göre)[30]






Elcezire-Haseke İlinde Etnik Denge


Bölgenin etnik dengesi konusunda Arap kaynakları bölge nüfusu içerisinde Kürt oranının yüzde 25-30 civarında olduğunu iddia ederken[32], Vilayet içinde önemli bir ağırlıkları olan Asuri-Süryani kaynaklar ise Kürt nüfusunun yüzde 35-yüzde 40 civarında olduğunu belirtmektedir. Kürt kaynakları ise vilayet içinde çoğunlukta olduklarını ima etmektedir.[33]
Vilayet içinde bulunan etnik gruplar, ilçelere ilişkin açıklamalarda da görülebileceği gibi sırasıyla Araplar, Kürtler, Süryaniler, Ermeniler ve Çeçenler olarak öne çıkmaktadır. Araplar ilin daha çok güneyinde yoğunlaşırken Kürtler daha çok vilayetin kuzeyinde yaşamaktadırlar. Süryani nüfus ise ağırlıklı olarak Melkiye, Kamışlı Amuda ve Haseke merkezde yoğunlaşmışlardır. Çeçen nüfus ise daha çok Resulayn çevresinde yaşamaktadırlar.

Harita 2:Haseke Vilayetinde Arap ve Kürt köyleri[34]






El Melkiye İlçesinde Etnik Denge


Eski adı Derik olan Melkiye ilçesi;  Melkiye, El Javadiye (Çil Ağa), Yarubiye (Tel Koçer) adlı nahiyelerden oluşmakta ve 2004 sayımlarına göre 189.634 nüfusu barındırmıştır.  Melkiye Süryanice’de küçük manastır demek olan Deruni’den türetilerek Derik olarak söylenen yerleşim yerinin adı 1957 yılında Adnan Malki adındaki subaya ithafen Melkiye olarak değiştirilerek oluşturulmuştur.
Melkiye’de bulunan Kürt aşiretlerinden Abbasan (Kunduk Dağı çevresinde), Haruna Melkiye ilçe merkezi çevresinde yer almaktadır. Ayrıca, Beydari aşireti Karaçuk Dağı’nın güneyinde yaşamakta, Arap aşiretlerinden Şammar’ın Tel Alu ve Tell Koçer (Yarubiye) çevresinde, Şerabin’in ilçe geneline dağılmış şekilde, Zavba’nın Tel Koçer çevresinde, Tabka barajının sular altında bıraktığı araziden getirilerek yerleştirilen Gamr aşiretinin Melkiye civarında bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca bölgenin aynı zamanda meşhur Arap aşireti Tay’ın da yurdu olduğu ifade edilmektedir.[35] Melkiye’de bulunan Kürt aşiretlerinin Hesinan, Herûna, Koçer, Torî, Abasî û Omerke olarak sıralanabildiği görülmektedir.[36]
Arap Gençlik Merkezi’nin verilerine göre ilçenin 278 köyü bulunmakta ve bunlardan 151’i Arap, 115’i Kürt ve 12’si ise karışık köydür. Bu durumda köylerin yüzde 54’ü Arap, yüzde 41’i Kürt yüzde 4’ü Karışık köylerden oluşmaktadır. Ancak bu hesaplamada Semitik dil kullanan Hıristiyanlar Arap sınıfına dahil edilerek Arap nüfusunun daha yüksek gösterildiği görülmektedir.[37] Süryani köylerini de dikkate alan bir diğer çalışmaya göre de, Melkiye bölgesinde 148 Arap köyü (yüzde 50.34) 16 Süryani köyü (yüzde 5.44),  14 Kürt-Arap karışık köy, 1 köy Kürt Süryani karışık bulunduğu belirtilmektedir.[38]
 Özellikle Melkiye merkezi geçmişte mutlak manada Hıristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu bir yer olsa da sonraki yıllarda ilçede yaşanan Kürt göçü ve Hristiyanların bölgeden göçü ile ile git gide Müslüman ağırlığına sahip bir yerleşim yeri haline gelmiştir. Günümüzde merkez nüfusunun yüzde 60’ını Kürtler, yüzde 30’unu Hıristiyanlar ve yüzde 10’unu da Araplar oluşturmaktadır.[39] Diğer taraftan Harita 3’te de ilçe merkezinde Kürtlerin yüzde 60 oranında oldukları teyit edilmektedir.

Harita 3:Melkiye İlçesinde Arap ve Kürt Yerleşim Yerleri (Soldaki harita köyleri gösterirken, sağdaki harita Melkiye merkezdeki nüfus yapısını göstermektedir.)





Melkiye İlçesinin bir diğer nahiyesi olan El-Cevadiye ise daha küçük bir nüfusa sahiptir. Nahiye Merkezi 6.630 nüfusa sahip iken bunun yarısı Arap yarısı da Kürtlerden oluşmaktadır.[40] Harita 2’den de anlaşılacağı üzere Kürtler nahiyenin kuzeyine yerleşik iken Araplar nahiyenin güneyinde yoğunlaşmışlardır.  
Melkiye İlçesinin bir diğer Nahiyesi olan El-Yarubiye veya Tel Koçer Kürt nüfusun çok az olduğu bir idari birimdir. Nahiyenin köylerinin kahir ekseriyeti Arap köylerinden oluşmaktadır. Yarubiye’de bulunan aşiretlerin ağırlıklı olarak Şammar, Şerabî ve Cewala aşiretleri olduğunu, Suriye’de Arap bölgelerini ele geçirme çabası içindeki PYD’nin çağrısından anlıyoruz.[41] Harita 4’te görüldüğü üzere, YPG ile Nusra’nın çatışma bölgesi de büyük ölçüde Arap ve Kürtlerin yoğun olduğu sınırlardadır.

Harita 4:YPG-Nusra Çatışma Bölgesi[42]