Prof. Dr. Ata ATUN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof. Dr. Ata ATUN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2018 Cumartesi

ABD ile AB’nin ticaret savaşı


ABD ile AB’nin Ticaret Savaşı

Birinci ve İkinci Dünya savaşları genelde ticari nedenlerle başlamış, sonra da içerik değiştirmişti. Bugün de dünyada aynı gerekçelerle savaşlar yürütüldüğünü söylemek olası. Açıklayalım;

ABD’nin ticaret açığı yıllık 800 milyar Dolar boyutunda ve ABD Başkanı Trump, özel sektörden gelmesi nedeni ile ticari gerçekleri çok daha iyi görebilme deneyimine ve yeteneğine sahip. 
ABD ekonomisinin şu anda kâğıttan bir kaplan olduğunun farkında ve 1947 yılında bütün dünyaya zorla kabul ettirilen Dolar hegemonyasının da bir gün aniden çökeceğinin bilincinde. Şu anda karşılıksız basılan ve dünyada BM’ye üye tüm devletlerin Merkez Bankalarında ticaret, alım ve satım amaçlı stoklanan Dolarların, bir gün piyasaya düşeceği ve ekonomistlerin dili ile “çöp” olacağını biliyor ve şimdiden tedbir almaya ve ABD ekonomisini gerçek ve geçerli temeller üzerine oturtmaya çalışıyor.

Trump’ın seçim döneminde verdiği sözler de var. Bunlardan bir tanesi, yerli üretimi teşvikti.  Seçildikten sonra bu sözlerini gerçekleştirebilmek için de, iç dinamikleri hareket geçirmek, yerli hammadde üretimini arttırmak, istihdamı çoğaltmak, yurt dışındaki ABD sermayeli fabrikaları kapatmak ve ithalatı kısıtlamak uygulamasına gitmeyi tercih etti. Tabi ki bu tedbirlerin anti tedbirlerini de bu uygulamalara maruz kalacak devletlerin uygulayacağını da biliyor. Bunun adına da kısa ve öz olarak “ Ticaret Savaşları ” da denilebilir.

Başkan Trump çelik ürünlerine yüzde 25, alüminyum ürünlerine de yüzde 10 ilave gümrük koymak niyetinde ve işe çelikle başladı ancak yıllık 35 milyon ton çelik üreten AB’nin en iyi ve en sağlam müşterisi yıllık 5 milyonluk ithalatı ile ABD olması nedeni ile, Trump’ın iç piyasayı korumak için çelik ithalatına kota koyması ve vergilerini yüzde 10’a çıkarması AB’yi çok olumsuz etkileyecek. 

ABD, AB ekonomisinde büyük yer tutan otomotiv endüstrisinin, özellikle de Alman otomobil ve araba parçalarının en büyük pazarı. Başkan Trump, AB’den ithal edilecek araçlara yüzde 35 vergi konulması düşüncesinde. ABD'nin Avrupa’dan yapılacak otomobil ve oto yedek parça ithalatına yüzde 25 vergi koyması durumunda bile Alman otomotiv sanayisi büyük darbe alacak.  Alman otomobil üreticilerinin ABD'de 36 bin 500 çalışanı bulunmakta. Alman otomobil parçaları endüstrisinde ise 80 bin kişi çalışmakta.

Sıkıntı tam da burada başlıyor. Alman hükümetinin, AB'nin söz konusu yeni vergilerin konmaması yönündeki çalışmalarında başarılı olamaması halinde, gümrük vergilerinden muafiyet sağlamak için karşı tedbirler almak yoluna gideceği kesin. Zaten bu yönde açıklamaları da var, “tehditlere kulak asmıyoruz ve sonuna kadar direneceğiz” diyorlar. AB, ABD’de üretilen araçlara yüzde 10 daha vergi koymak hazırlığında. 

Bu savaşa Çin de katıldı ve ABD menşeli araçlara Çarşamba günü itibarı ile ilave vergi koydu. 

Belli ki savaş baltaları gömülü olduğu yerden çıkarılmış.
İnşallah bu masum görünümlü ticari savaş, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında olduğu gibi, sıcak çatışmalara dönüşmez.

Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org 
Facebook: AtaAtun1



6 Mart 2018 Salı

Rum Ortodoks Kilisesinin Filistinlilere kazığı

Rum Ortodoks Kilisesinin Filistinlilere kazığı 


 



Prof. Dr. Ata ATUN


KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı



2 Ağustos 2012 tarihinde Kıbrıs Rum Yönetimini ziyaret eden Filistin Ulusal Yönetimi Dışişleri Bakanı Riad Al Malki, Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığını “Filistin sorunu için büyük bir fırsat” olarak nitelendirmiş, Güney Kıbrıs’ın bugün AB Konseyine Başkanlık etmesinin, Filistin için büyük bir fırsat ve kazanç olduğunu belirtmiş, Güney Kıbrıs’tan adalet istediğini söylemişti. 


Çok değil, aradan geçen 4 yıldan sonra bu defa da 11 Mayıs 2016 tarihinde Filistin eski Dışişleri Bakanı ve Fatah Partisi Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Nabeel Shaath Kıbrıs Rum kesimini ziyaret etmişti. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'tan Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis'e bir mesaj getirdiğinden bahseden Shaath, görüşmeden sonra yaptığı resmi açıklamasında da “Kıbrıs ile Filistin’in durumlarını paralelleştirdiğini, iki halkın da yabancı işgale ve kolonizasyona uğradığını; aynı zamanda bağımsızlık ve özgürlüklerinden mahrum kaldığını!” dile getirmişti. 


Özetle ve kısaca Nabeel Shaath, Türkiye’nin Filistin’e verdiği tüm desteğe rağmen, utanmadan, sıkılmadan ve yüzünü KKTC ile Türkiye’ye dönerek Rum lider Anastasiadis’e “bizim ülkemiz İsrail’in, sizin ülkeniz de Türkiye’nin işgali altında” demişti.  


Bazı hafızalar bunları unutsa da, bir Kıbrıslı Türk olarak bu çirkin benzetmeyi benim ve Kıbrıs’taki diğer Uluslararası İlişkiler Uzmanlarının unutması mümkün değil.


Anastasiadis’e “sizin ülkeniz Türkiye’nin işgali altında” diyebilecek kadar gözü kararmış olan Nabeel Shaath’ın bilmediği veya bildiği ama çirkin politikasından dolayı dile getirmediği, Rum Ortodoks Kilisesi ile ilgili bazı gerçekler var. Bunu kendisine ve benzeri Filistinli politikacılara hatırlatmak da benim görevim olmalı. 


Filistin halkı, Rum Ortodoks Kilisesi Patriği Theophilos’un görevinden alınmasını istiyor. Gerekçeleri de Rum Ortodoks Kilisesinin sahibi olduğu büyük boyutlardaki Filistin topraklarını İsrail’li yerleşimcilere satmasının bugünlerde hızlanmış olması.


İsrailli finansal haberler sitesi “Calcalist”te haziran ayında yer alan bir habere göre Rum Ortodoks Kilisesi gizlice, Kudüs’ün en önemli bölgesi olan batı Kudüs’te 100 bin metre karelik bir toprağı 10 milyon Dolar’a İsrailli kuruluşlara ve şirketlere satmış.


Bir ay sonra, bir İsrail mahkemesi, Kudüs'te “Şehir Merkezi”ndeki üç kıymetli mülk üzerinde, kilise ile bölgede bir Yahudi çoğunluk nüfusu yaratmayı amaçlayan bir yerleşim grubu arasında 2004 yılında yapılan bir mülk anlaşmasını onaylamış durumda. 


Mahkemenin bu kararını, Rum Ortodoks Kilisesinin, Filistinlilerin asırlardır yaşadığı sahil kasabası olan Caesarea’da içinde oturanların zorla, tehditle ve mahkeme kararı ile tahliye edildiği bir araziyi sattığını içeren bir rapor izledi. 


Rum Ortodoks Kilisesi, İsrail Parlamento binası ve kompleksi Knesset'in üzerinde kurulduğu arazi ve Kudüs'ün yaklaşık yüzde 20'si dahil olmak üzere dünyadaki en çekişmeli alanların ikinci en büyük arazi sahibi. 2005 yılından beri, Kilisenin taşınır ve taşınmaz varlıkları ile ilgili sorunlar ve krizler, açığa çıkan gizli teyp kayıtları ve offshore banka hesaplarından, rüşvet iddialarına kadar, içinde Patrik Irineos da olmak üzere her şeyi kapsamakta. 


Rum Ortodoks Kilisesi sahibi olduğu taşınmaz malları açıklamayı reddetmesine rağmen, yapılan güvenilir araştırmalara ve raporlara göre Kilise 20 bin dönüm kıymetli arazi sahibi. Bu arazilerin içinde de binalar, apartmanlar, kiliseler, ibadet yerleri, manastırlar, mezarlıklar ve zirai alanlar bulunmakta. Ne var ki, Filistin Devletinin siyasileri, her zaman yanlarında olan Türkiye yerine, kendilerini arkalarından bıçaklayan başka devlet ve kuruluşlardan medet umuyorlar.     


Bir başka yazımda da Rum Ortodoks Kilisesinin, zaman içinde Filistinlilere ait hangi toprakları İsrail devletine ve İsrailli yerleşimcilere sattığına değineceğim…



Prof. Dr. Ata ATUN



***

2 Şubat 2018 Cuma

Rumları İyi Okumak Gerekli


Rumları İyi Okumak Gerekli


Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org  

Rum Lider Anastasiadis bir çok güzel işler yapmış gibi öne çıkmaya ve dikkat çekmeye çalışıyor ama açıkça şov yaptığı ve seçimlere oynadığı kesin. Rum başkanlık seçimlerine 10 gün kala, kararsızları cezp etmek ve oylarını artırmak için Rum lider Anastasiadis’in yapmadığı kalmadı.  Hem kendi, hem yandaş basın, hem de hükümetin üst düzey bürokratları, hükümetin icraat ve başarılarını öne çıkarırken, rakipleri sürekli yeni cepheler açarak siyaset ortamını bulandırıyorlar.

Avrupa Birliği’nin “Avrupa’yı Birbirine Bağlama” mekanizması aracılığıyla, Güney Kıbrıs’a ilk etapta, elektrik üretiminde kullanılmak üzere, sıvılaştırılmış doğal gazın tekrar gaz haline getirilmesi için gereken altyapının tesis edilmesi için 100 milyon Euro ödenek vermeyi kararlaştırması Rum gazetelerinde başköşede ve manşette kaldı birkaç gün.

Bu haber bana biraz abartılı ve garip geldi. 

Madem Rumlar tek yanlı ilan ettikleri ve bana göre korsan statüsündeki Münhasır Ekonomik Bölge içinde doğal gaz buldular, niye sıvılaştırılmış doğal gazın tekrar gaz haline getirilmesi için milyar dolarlık bir alt yapıya gereksinim duydular, bana pek mantıklı gelmedi. Ya son yedi yıldır propagandasını yaptıkları doğal gaz, söz konusu korsanlık yaparak ilan ettikleri Münhasır Bölgede vardır ve çıkarınca hem kendileri kullanacak ve fazlasını da borularla deniz altından Rodos- Girit- Yunanistan bağlantısı ile AB’ye gönderecekler, ya da başka üreticilerden sıvılaştırılmış doğal gazı satın alacaklar ve tankerlerle deniz yolu ile taşıyıp elektrik santrallerini çalıştıracaklar.

Anastasiadis’in seçim öncesi şova yönelik temas ve ziyaretlerinin hızı da pek kesilmiş değil.
Mısır Başkanı Sisi’yi Kıbrıs’a davet edip üçlü bir anlaşma imzaladıktan sonra Türkiye ile Suudi Arabistan’ın arasının bozulmasını fırsat bilip hemen ertesi günü Riyad’a gitti ve Suudi Arabistan’la ittifak Anlaşması imzaladı. Arkasından da Ürdün Kralını adaya davet edip bir başka Üçlü anlaşmayı da onunla imzaladı. Sanki de bal arısı gibi durmadan çalışıyor gözüküyor ama ürettiği bir şeyler yok. 

Amaç belli.

Neredeyse İki yüz sene evvel Avrupa devletlerinin Osmanlı Devletine yaptığı baskılar sonucu Yunanistan’ın bağımsızlık kazanmasını ve aradan yaklaşık doksan yıl geçtikten sonra da Girit’in gene Avrupa Devletlerinin büyük baskısı ile Osmanlı Devletinden koparılıp Yunanistan’a verilmesini, Batı Trakya’ya ve Ege adalarına tek bir mermi atmadan sahip olmalarını örnek almış olmalı ki, illaki Avrupa Birliğinin yardımı ile Türkiye’yi adadan atacak ve Garantileri de iptal ettirecek bir havada yoluna devam ediyor. Hayal görüyor gerçekte.

Hele bir de silahlanmaları ile ilgili haberler yayınlanıyor ki Rum Basınında evlere şenlik. Kendilerini her zamanki Megalomanik düşüncelerinden dolayı yenilmez görmeye başladılar gene. Hayal güçleri içinde Türk Ordusunu perişan edip denize dökerek Kıbrıs adasından atacakları yer almaya başladı. Belli ki Adına Küçük Asya Felaketi dedikleri 30 Ağustos 1922 yenilgisini, 8 Ağustos 1964 Erenköy felaketini, 16 Ağustos 1974 Kıbrıs Barış Harekatı hezimetini unutmuşlar. Geçmişten ders almadan pespembe yeni hayaller kurmaya başlamışlar. Bunun sonunda eminim gene bir çılgınlık yapacaklar ve bu sefer adanın tümü ile Batı Trakya’yı kaybedecekler. İşin boyutu o denli büyük. 

Türk askerini Kıbrıs adasından atmak için silahlanıyorlar, sıvı doğal gazı tekrar gaz haline getirmek için para harcıyorlar ama bütçeleri de 2017 yılında toplam 4.6 Milyar Avro açık veriyor. Sonra da bu açığı “Ana” mı (Yunanistan) yoksa “Baba” mı (Avrupa Birliği) kapatsın diye kendi aralarında siyasi kavga çıkarıyorlar… Rum olmak böyle bir şey!  

Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org  

http://www.ataatun.org/rumlari-iyi-okumak-gerekli.html

***

Rum Başkanlık seçimleri

Rum Başkanlık seçimleri 

Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org  

Kıbrıs Rum tarafında, Pazar günü Başkanlık seçimi yapılacak.
Favoriler mevcut başkan Nikos Anastasiadis ve AKEL tarafından desteklenen Stavros Malas.

Seçime dokuz tane aday katılacak. Son yapılan anketlerde Nikos Anastasiadis yüzde 34,2, oy ile birinci sırada, Stavros Malas yüzde 23,1 oy ile ikinci sırada, Nikolaos Papadopulos yüzde 22,6 oy ile üçüncü sırada ELAM Başkanı Hristos Hristu yüzde 4,3 oy ile dördüncü sırada ve Yorgos Lillkas 3,1 oy oranıyla beşinci sırada gözüküyor.

Anastasiadis’in ilk turda tek başına yüzde 50.1 oy alamayacağı ve seçilemeyeceği kesin. Bu nedenle de ikinci tur 4 Şubat’ta yapılacak.
İkinci tura Stavros Malas kalırsa Anastasiadis’in tekrardan seçilme şansı daha yüksek.
Ama ikinci tura Nikolas Papadopulos kalırsa, Anastasiadis’in kaderini sol oylar belirleyeceği için tekrardan seçilmesi tehlikeye girebilir. 

Nikolas Papadopulos, Kıbrıs Rum tarafının en zengin iş adamı Anastasios Leventis'in torunu ve EOKA’nın en önde gelen kurmaylarından olan Rumların Beşinci Cumhurbaşkanı Tassos Papadopulos’un da öz oğlu. Nikolas’ın, EOKA’nın kurucusu, tetikçisi, en önde gelen kurmaylarından olan eski İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis’in, annesinin ilk kocası olması nedeni ile iki de yarım kardeşi bulunmakta. 

Gerçekte Papadopulos, eski EOKA’cıların, 60 yaş üzeri olanların ve Helen milliyetçilerinin tam desteğini alıyor. Siyasi partilerden başkanı olduğu DİKO ile EDEK, Dayanışma Hareketi ve Ekologlar kendisine yüzde yüz bir destek vermiş durumda. Anastasiadis’in ruhani başkanı olduğu DISI’nin temelini, her ne kadar EOKA B’ciler ve Makarios’u deviren darbeciler oluşturuyorsa da, DIKO’yu da eski toprak EOKA’cılar ve milliyetçiler destekliyor. Bu nedenle de DIKO ile DISI arasında politik görüş ve kuruluş amacı açısından nüans farkı var sadece.

Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılabileceğine inananlar Anastasiadis’e yüzde 25, Malas’a yüzde 12 ve Papadopulos’a yüzde 12 güvenmekte. Bu gösterge, Anastasiadis’in kararsızların ve siyasete bulaşmayı pek sevmeyenlerin büyük çoğunluğunun oyunu alacağını göstermekte.
    
KKTC’nin aksine Kıbrıs Rum tarafında, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan Rumların, bulundukları ülkede oy kullanmaları mümkün. 11 bin 683 seçmenin bulunduğu yurt dışındaki Rumlar için, aralarında Yunanistan, İngiltere, ABD, İsveç, Fransa, Belçika, Katar, Bahreyn ve Suudi Arabistan’ın da bulunduğu ülkelerde 38 seçim merkezi kurulacak. Yurt dışında yaşayan Rumların yüzde 90’ı Yunanistan ve İngiltere’de bulunuyor. Yunanistan’da 5 bin 930, İngiltere’de ise 4 bin 117 kişinin oy kullanma hakkı var.

Yunanistan’da yurt dışında yaşayan Rumların ezici çoğunluğunun olmasının nedeni, 1964 yılının Nisan ayında dönemin Cumhurbaşkanı Makarios Rum Milli Muhafız Ordusunu kurarken Bakanlar Kuruluna aldırdığı kararla, Rum Milli Muhafız ordusunda görev yapan rütbesine bakılmaksızın her Yunan vatandaşına otomatik olarak Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti vatandaşlığının verilmiş olmasıdır. Bu nedenle Kıbrıs’ta doğmamış veya da Kıbrıslı anne ve/veya babadan doğmamış olmalarına rağmen binlerce Yunan vatandaşı günümüzde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti vatandaşıdır ve bu seçimlerde Yunanistan’da oylarını kullanacaklardır.

 28 Ocak Pazar günü yapılacak Rum Başkalık seçimlerine yüzde 75 civarında bir katılım beklenmekte. Yani her dört kişiden bir tanesi sandığa gitmeyecek….

Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org  

http://www.ataatun.org/rum-baskanlik-secimleri.html


***

30 Temmuz 2016 Cumartesi

KIRIM TATARLARINDAN DERS ALMALIYIZ,


 
 
KIRIM TATARLARINDAN DERS ALMALIYIZ
 
 
Prof. Dr. Ata ATUN ,
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Prof. Dr. Ata ATUN*
 
5 Haziran 2016
 
 
Yosif V. Stalin adıyla tanınan tarihin en büyük diktatörlerinden biri olan Yosif Visaryonoviç Cugaşvili, İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) Parti liderliği, Hükümet Başkanlığı ve Sovyet Orduları Başkomutanlığı görevlerini bir arada yürüttü. İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru, Kırım Tatarlarının 18 Mayıs 1944′te sürgüne gönderilmesi emrini verdi.
 
Kırım Tatarlarının sürgünü, 18 Mayıs 1944 tarihinde Kırım’ın tüm yerleşim yerlerinde başladı. Sürgün emrinin eksiksiz yerine getirilebilmesi için 32 binden fazla, dönemin SSCB’sinde İçişleri Halk Komiserliği olarak bilinen NKVD’nin özel birlikleri görev aldı. Sovyetler Birliği’nin “Gizli Polis Teşkilatı” (OGPU) ve ÇEKA’nın yerini alan “Devlet Güvenlik Baş Müdürlüğü” (GUGB), NKVD’nin en çok bilinen ve en korkunç birimleriydi.
 
Bu insanlık dışı olayda toplam olarak 193 bin 865 Kırım Tatarı, evlerinden, yurtlarından koparılarak trenle, son derece kötü koşullarda, oturma yeri dahi olmayan susuz, yemeksiz, tuvaletsiz ve penceresiz tahta hayvan vagonların içinde sürgüne gönderildi. Aylarca süren insanlık dışı yolculuk sonunda bunlardan 151 bin 136 tanesi Özbekistan S.S.Cumhuriyetine, 8 bin 597 tanesi Mari Özerk S.S.Cumhuriyeti’ne, 4,, bin 286 tanesi Kazakistan S.S.Cumhuriyeti’ne ve geriye kalan 29 bin 846 kişi de Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin çeşitli oblastlarına (eyaletlerine) taşındı.
 
18 Mayıstan, 10 Kasım 1944 tarihine kadarki süreç içerisinde Özbekistan’a sürülen Kırım Tatarlarından 10 bin 105 kişi açlıktan öldü. NKVD verilere göre nüfusun yüzde yirmisini oluşturan yaklaşık 30 bin kişi, Kırım Tatar araştırmacılarına göre de nüfusun neredeyse yarısı (% 46) bir buçuk yıl içinde öldü.
 
Sürgün boyunca, 68 bin sürgüne gönderilen Kırım Tatarı yani toplam nüfusun yaklaşık % 45′i, açlık, susuzluk ve hastalık nedeniyle öldü. Kayıtlara göre, pek çok Kırım Tatarı, Sovyetler GULAG sistemi tarafından yapılan büyük ölçekli projeler için köle koşullarında işçi olarak çalıştırıldı.
 
17 Mayıs 2016 Salı günü,  Kırım Tatar Sürgününün 72. yıldönümü arifesinde,  Ukrayna’nın farklı yerlerinde düzenlenecek etkinlikler kapsamında Kiev’in 165 numaralı okulundaki öğrencileri için Kırım Tatar sürgün kurbanları anısına ders düzenlendi. Okul Müdiresi Bayan Lyudmila Vaşkulat, “Kültürlerin karşılıklı zenginleştirilmesi herkes için faydalıdır. Bu tür etkinlikleri düzenlemek çok önemli. Tohumları ekmek önemli. Sürgün, canlı bir tarih ve çocuklara canlı tarih örneklerini anlatarak eğitim vermek en iyisidir” diyerek anı dersinin gerekçesini açıkladı.
 
Bu özel derse katılan Ukrayna Müslümanları Dini İdaresi Müftüsü Said İsmagilov, sürdürdükleri haklarını savunma mücadelesinde Kırım Tatarlarını desteklediğini belirterek, “Kardeşlerimizin anısını, bu korkunç sürgün sırasında ölen Kırım Tatarlarının anısını anmak bizim kutsal görevimiz. Günahlar, geçmişte ve şu an işlenen suçlar hakkında hiçbir zaman susmamalıyız. Eğer biz susuyorsak, suç ortağı oluyoruz” diyerek anı dersi ile ilgili düşüncelerini ortaya koydu.
Bizim ülkemizde [KKTC] ise bazı aklı evveller, 1963-1974 yılları arasında yaşadığımız katliamları, bize silah zoru ile dayatılan insanlık dışı yaşam koşullarını ve uğradığımız soykırımı unutturmaya çalışıyorlar. Utanmadan ve arlanmadan, bir dönem tarih kitaplarımızdan bile çıkardılar yapılan katliamları, yağmalanan evlerimizi, çalınan hayvanlarımızı, el konulan zahirelerimizi ve yakılıp yıkılan köylerimizi.
 
Kırım Tatarlarından ders almalıyız.
 
Kırım Tatarları 1944 yılında yaşadıkları lanet sürgünü “Soykırım” olarak tanıtmaya ve kabul ettirmeye çalışırlarken, biz, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan tarafından bize uygulanan gerçek “Soykırımı”, bazı akılsızların “müzakereler devam ederken Rumları gücendirmeyelim” felsefesi ve yaygarası ile bırakın “Soykırım” olarak tanıtma çalışması yapmayı, kitaplarımızdan çıkarttık.
Geçmişini bilmeyen nesiller yetiştirdik ve şimdi de ağlıyoruz, “gençlik niye geçmişi, Kıbrıslı Rumların bize yaptıklarını ve katliamları bilmiyor” diye…
 
Ata ATUN
 
İnternet sitesi: http://www.ataatun.org
Facebook: Ata Atun
 
 
 
..