Türkiye Basınında Başkanlık Sistemi Tartışmaları-Köşe Yazarları Özelinde Bir Araştırma, BÖLÜM 5
Fatih Çekirge, Ak Parti İstanbul İl kongresinden izlenimlerini aktardığı yazısında Erdoğan’a salonda olmamasına rağmen çok büyük bir sevgi selinin olduğunun altını çizmektedir. Başkanlık sistemi tartışmalarına bu örnek üzerinden dâhil olan Çekirge, Erdoğan’ın halk adamı olduğunu, klasik bir cumhurbaşkanı gibi davranamayacağını, dolayısı ilehalk arasında kendisine yönelik çok kuvvetli bir sevgi bağının varlığından hareketle böyle bir tabloda Erdoğan’ın başkanlık sistemine geçişte zorlanmayacağını dillendirmektedir. Sihirli sözcüğün “halka dokunmak” olduğunu belirten Çekirge, Erdoğan’ın bu bağlamda bunu başardığını ve çok avantajlı konumda olduğunu söylemektedir.
Cumhuriyet gazetesindeki bulgular (www.cumhuriyet.com.tr)
Tablo 10. Cumhuriyet gazetesinde yazan köşe yazarları ve yazı sayısı
Kamuoyunda daha çok CHP’yi desteklediği düşünülen ve ‘Sol” ve ‘Ulusalcı’ yandaşlı yazarları barındıran Cumhuriyet gazetesinde Başkanlık sistemi tartışmalarında 7 gazetecinin toplamda 34 yazısı yer almaktadır. Bu yazarlardan Cüneyt Arcayürek’in 10, Ali Sirmen’in 6, Emre Kongar’ın 5, Mustafa Balbay’ın ve Şükran Soner’in 4, Ahmet Tan’ın 3 ve Aydın Engin’in 2 yazısı bulunmaktadır.
Tablo 11. Cüneyt Arcayürek’in köşe yazıları
Cüneyt Arcayürek, Cumhuriyet gazetesinde konu ile ilgili en çok yazı yazan ve Başkanlık sistemine karşı en sert tavrı yönelten kişi konumundadır. Erdoğan’ı samimi bulmayarak eleştiren yazar, Erdoğan’ı denetimden uzak, kuvvetler ayrılığı ilkesini ters yüz edecek bir sistem peşinde koşmakla itham etmektedir. Erdoğan’ın tarafsızlığını yitirdiğini ve getireceği yeni sistemle bunu daha çok perçinleyeceğini düşünen Arcayürek, bunun için 7 Haziran seçimlerinde Erdoğan’ı engelleyecek tek seçeneğin HDP’nin baraja takılmadan meclise
girmesinde görmektedir. Arcayürek Hürriyet yazarları gibi daha çok Erdoğan karşıtlığı üzerinden sistemleştirdiği eleştirilerinde “ Diktatör, Musollini, Hitler, tek adam, padişah, büyük şef, kaçak saray, yasak saray” gibi argümanları dillendirerek muhalif bir dil kullandığı görülmektedir.
Tablo 12. Ali Sirmen’in köşe yazıları
Ali Sirmen, sistem değişikliğinin tartışılabileceğini fakat sorunun sistemde değil kişilerde düğümlendiğini ifade etmektedir. 1950’lerde geçilen parlamenter sistemin Menderes eliyle uygulamadan kaldırıldığını savunan yazar, hangi sistem gelirse gelsin bunun ancak iyi tatbik edilmesiyle anlam kazanacağını savunmaktadır. Başkanlık sistemi değişikliği konusunda diğer yazarlar gibi Erdoğan özelinden düşünceler serdeden Sirmen, Erdoğan’ın denetimden uzak, bağımsız hareket etmek isteyen, tüm yetkileri elinde bulunduracak
“tayyibizm” modelini arzuladığını iddia etmektedir. Mevcut durumda Erdoğan’ın zaten fiili başkan gibi davrandığını iddia eden yazar, 7 Haziran seçimlerinde değişen bir durum olmayacağını; Anayasa değişikliği için gereken oyun alınması durumunda ‘anayasal tayyibizm”, alınamaması durumunda ise ‘fiili tayyibizm’in devam edeceğini söylemektedir.
Sirmen de Arcayürek gibi 7 Haziran seçimlerinin önemli olduğunu hatırlatmakta, fakat istenilen değişikliğe gidilememesi için sadece Ak Parti’nin oy kaybetmesinin yetmeyeceğini bunun yanı sıra HDP’nin de barajı aşması gerektiğini düşünmekte dir. Diğer yandan Sirmen’in “ Anayasal tek adam rejimi, güçlendirilmiş başkan baba zulmü, dikta, tek adam, tek parti, sürü psikolojisi, evliya, saltanat” gibi kavramları sıkça kullandığı görülmektedir.
Tablo 13. Emre Kongar’ın köşe yazıları
Cumhuriyet’in deneyimli yazarlarından Emre Kongar, Erdoğan’ın bir televizyon
konuşmasından yola çıkarak Başkanlık sistemi ile ilgili söylemiş olduğu sözleri kritik ederken, Erdoğan’ın söyledikleriyle arzu ettikleri arasında çok fark olduğunu ima ederek Erdoğan’ı tutarsız olarak itham etmektedir. Erdoğan’ı denetimi olmayan, yargı gücünün kendi kontrolünde bulundurmak isteyen bir rejim istemekle suçlayan Kongar, Erdoğan’ın istediği rejimin hiçbir yerde olmadığını ifade ederek Erdoğan’ın mevcut yöneliminin ve düşüncesinin diktatörlük ve padişahlık olduğunu iddia etmektedir. AK Parti ve Erdoğan’ın
Amerikan tipi bir Başkanlık sistemi ve buna paralel olarak ‘federasyon modeli’ni gündeme getirmeleri halinde tartışmanın daha gerçekçi bir zemine oturacağını savunan Kongar’ın en sık kullandığı kavramlar arasında “Otoriterlik, padişahlık, diktatörlük, bireysel iktidar” yer almaktadır.
Tablo 14. Mustafa Balbay’ın köşe yazıları
Mustafa Balbay’ın da diğer yazarlar gibi sistem tartışmasından daha çok Erdoğan üzerinden konuyu ele aldığı görülmektedir. Başta AK Parti milletvekillerinin ve Ahmet Davutoğlu’unun Erdoğan karşısında pasifize olmuş durumlarını bir tespit olarak ortaya koyan yazar, Erdoğan’ın her istediğini yaptırma konumunda olduğunu iddia etmektedir. Erdoğan’ın ‘Denetimli başkanlık’ sistemini eleştiren Balbay, Türkiye’de gelmiş geçmiş tüm liderler de dâhil olmak üzere Erdoğan’ın da gücünü sınırlayacak olan hiçbir denetime tabi olmak istemeyeceğini dolayısı ile Erdoğan’ı bu söyleminde tutarsız olmakla itham etmektedir. Balbay, Erdoğan’ın mevcut durum itibariyle fiili bir Başkanlık sistemi uyguladığını iddia ederek, meydanlarda anaysa değişikliğine dönük 400 milletvekili istemesini de tarafsızlık bağlamında eleştirmektedir. Balbay’ın yazılarında “Saraylı, tam
tayyipilik, kaçak saray, Recepcekkilleri, Receptay” gibi sözcüklerle sık yer verildiği görülmektedir.
Tablo 15. Şükran Soner’in köşe yazıları
Cumhuriyet’te konu ile alakalı tek bayan yazar olarak görülen Şükran Soner, ele aldığı yazılarında özellikle ‘hukuk’ ilkesi üzerinden Erdoğan’ı eleştirdiği görülmektedir. Erdoğan’ın açıkça bir siyasi gibi davranmakla ve yaptığı tarafsızlık yeminini ihlal etmekle suçlayan Soner, anayasayı korumakla görevli Erdoğan’ın her hareketiyle anayasal suç işlediğini iddia etmektedir.
Tablo 16. Ahmet Tan’ın köşe yazıları
Ahmet Tan’ın, yazılarında bir sistem tartışmasından ziyade Erdoğan’ın şahsını hedef alan bir tartışma sergilediği görülmektedir. Tan’ın ‘Şeyh uçmaz; mürit uçurur” veya “kraldan çok kralcı” deyimlerinde var olan ve liderlerin etrafındaki insanların liderlerin sahip oldukları meziyetlerden daha fazla bir şekilde öven insan kümesinin Erdoğan’ın çevresinde de kümelendiğini ifade etmektedir. Buna örnek olarak Türkiye’deki Roman vatandaşların Erdoğan’a vermeyi düşündükleri ‘ Büyük Roman Ödülü” nü eleştiren Tan, Erdoğan’ın Romanlar da dâhil olmak üzere ülkede bulunan tüm azınlıkları yıllarca ihmal ettiğini düşünmektedir. Erdoğan’ı tek adamlılıkla suçlayan Tan, Erdoğan’ın nihai hedefleri arasında
başkenti İstanbul’a taşımak ve Vahdettin köşkünü restore ederek seçimden sonra oraya yerleşmek olduğunu iddia etmektedir. Bir bakıma Vahdettin ile biten Osmanlı padişah sürecini Erdoğan’ın kaldığı yerden devam ettireceğini ima ederek ‘Sonu benzemez İnşallah..’ diyerek de bir bakıma Vahdettin’in başına gelenleri ironik tarzda Erdoğan’a hatırlatmaktadır.
Tablo 17. Aydın Engin’in köşe yazıları
Aydın Engin, Burhan Kuzu’nun bir röportajında Ahmet Hakan Coşkun’a söylediği “ Kim başkanlık diktatörlük sistemi getirir derse onu gırtlaklarım” sözünden yola çıkarak kendisinin de defalarca Başkanlık sisteminin diktatörlüğe açık bir sistem olduğunu vurguladığını belirterek Kuzu’un bu beyanından tedirginlik duyduğunu ifade etmektedir. Engin, sistem tartışmalarında Erdoğan özelinden bir düşünce sergilemediğini belirterek, Başkanlık sistemi ile Asya tarzı despotik bir diktatörlüğün gelebileceğinden dolayı itiraz ettiğini söylemektedir. 7 Haziran seçimlerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Engin de HDP’nin barajı aşması durumunda bir bakıma korkulanın olmayabileceğini yani Başkanlık sisteminin
HDP’nin meclise girmesiyle frenleneceğini düşünenler arasında yer almaktadır.
Star gazetesindeki bulgular ( www.star.com.tr)
Tablo 18. Star gazetesinde yazan köşe yazarları ve yazı sayısı
Muhafazakâr bir çizgide yayın yapan, Ak Parti ve Erdoğan’ı destekleyen bir yayın anlayışına sahip olan Star gazetesinde Başkanlık sistemi tartışmalarına dair 9 yazarın 20 köşe yazısı bulunmaktadır. Gazetede sırasıyla Yiğit Bulut’un 5, Ahmet Taşgetiren’in 4, Resul Tosun’un 3, Mehmet Metiner ve Nasuhi Güngör’ün 2, Mustafa Kartoğlu, Taha Özhan, Fadime Özkan ve Halime Kökçe’nin 1’er yazısı yer almaktadır.
Tablo 19. Yiğit Bulut’un köşe yazıları
Yiğit Bulut, kaleme aldığı beş yazıda da Başkanlık sisteminin ‘Yeni Türkiye’, ‘2023 vizyonu’ gibi Türkiye’nin tarihi hedefleri arasında yer alan projeleri için kaçınılmaz olduğunu savunmaktadır. Yerleşik düzenin bekçileri ve statükocu diye nitelendirdiği bir kısım çevrenin sürekli iddia ettikleri gibi ‘ Başkanlık gelirse diktatörlük’ gelir tarzındaki sözlerin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Bulut, bu tarz söylemde bulunanların belirli güç odaklarının hizmetinde olan ve Türkiye’nin aleyhine çalışan grupların argümanları olduğunu dile getirmektedir. Türkiye’nin ekonomide atılım yapması, siyasi açıdan ağırlık koyması, bölgesel ve küresel çapta güçlü olmasının yolunun Başkanlık sistemi ve buna bağlı olarak güçlü liderlikten geçtiğini iddia eden yazar, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada
hüküm sürmüş tüm devletlerin Başkanlık sistemi gibi güçlü liderlerin elinde tarih yazdıklarına işaret etmektedir. Diğer yandan “Güçlü Türkiye, 2023 vizyonu, Yeni Türkiye” gibi kavramlar Bulut’un en sık başvurduğu söylemler arasında yer almaktadır
Tablo 20. Ahmet Taşgetiren’in köşe yazıları
Ahmet Taşgetiren, yazılarında öncelikli olarak 7 Haziran seçimlerinin Başkanlık sistemi ekseninden şekilleneceğini, seçimin galibinin ise halkı kimin daha çok motive edeceğine ve inandıracağına bağlı şekilleneceğini vurgulamaktadır. Muhalefetin genel stratejisini ‘padişahlık, otoriterlik” temaları üzerinden temellendireceğini düşündüğünü belirten yazara göre muhalefetin , “Davutoğlu’nun Tayyip Erdoğan’ın gölgesinde kaldığı, Erdoğan’ın da padişahlaştığı teması güçlü biçimde halka ulaştırılırsa, halk Ak Parti’nin çok güçleneceği bir gelişmeye izin vermez, seçimde oyunu esirger” temasını işleyeceğini belirterek bunun tutma şansının çok az olduğunu iddia etmektedir. Taşgetiren, Ak Parti’nin eğer “Zaten Tayyip Erdoğan da gitmedi, misyon olarak durduğu yerde duruyor ve Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet, birbirini besleyen
bir sinerji ile Türkiye’ye hizmet ediyor” izlenimi pekiştirilirse, seçmenin karşılığı muhtemel ki daha da yükselmiş olacaktır” demektedir. AK Parti tezini halka benimsetmesi halinde 7 Haziran seçimlerinin ve istenilen Başkanlık sisteminin kazanılabileceğini de salık vermektedir. Yazar, muhalefet tarafından Erdoğan için sık sık dillendirilen “tarafsızlığını yitirdi”, “Ak partili gibi davranıyor” söylemlerinin Ak Parti’nin ‘kemikleşmiş’ seçmeninde etki yapmayacağını fakat ‘yüzer---gezer’ diye tabir ettiği seçmenler nezdinde kısmı etkisinin olabileceğini söylemektedir. Diğer yandan yazar, Bülent Arınç’ın dönem dönem ortaya çıkan söylemleri, Gül’ün özellikle ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ gibi konularda sanki Erdoğan’la ters
düşüyormuş izlenimi doğmasının Ak Parti seçmeni üzerinde olumsuz etki bırakacağını ifade ederek bu tarz yanlış anlaşılmaların önüne geçilmesi gerektiğini düşünmektedir.
Tablo 21. Resul Tosun’un köşe yazıları
Parlamenter sistemin doğası gereği yürütmenin onayı olmadan yasamanın ve yargının da şekillenemeyeceği tezinden hareket ederek Başkanlık sistemini savunan Resul Tosun, asıl muhalefetin Başkanlık sistemini istemesi gerektiğini ifade etmektedir. Dolayısı ile Erdoğan’ın ‘tarafsızlığını yitirdi’ eleştirisine konu olan kimi uygulamalarının sistemin kendisinden kaynakladığını ifade yazar, Erdoğan’ın bir bakıma sistemin gerektirdiği gibi davrandığını savunmaktadır. ‘İstikrarın garantisi parti mi yoksa sistem mi?” diye bir soru sorarak tartışmayı genişleten Tosun, dünya ve Türk siyasi tarihinden verdiği örnekler
neticesinde, istikrarın garantisinin parti ve liderlere bağlı olduğunu savunmaktadır. Diğer yandan kendisinin federalizmden yana olmadığını ama tartışmasının bir yönünü oluşturan ve olası federatif yapının Türkiye’de bir bölünmeyle neticeleneceğine de inanmadığını sözlerine eklemektedir.
6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.
***