11 EYLÜL SALDIRILARI ve SONRASINDA TERÖRİZM İLE MÜCADELE., BÖLÜM 4
2.1.2. İspanya’nın Yaptığı Düzenlemeler
İspanya terörle mücadele alanında dünyanın en tecrübeli ülkelerinden biridir. Uzun yıllar ayrılıkçı terör örgütü “ Euzkadi Ta Askatasuna” (ETA, Bask Anayurdu ve Özgürlük) ile mücadele eden İspanya, 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin en yakın müttefiklerinden biri olmuş ve küresel terörle savaşta etkin rol almıştır. Ayrıca 2004 yılında gerçekleşen Madrid terörist saldırıları ile de El-Kaide terörünü yakından yaşamıştır334. Bu sebeple İspanya’nın 11 Eylül saldırıları sonrası terörle mücadele adına ortaya koyduğu eylemleri incelerken, İspanya’nın terörle mücadele kültürüne ve tecrübesine değinmek yerinde olacaktır.
2.1.2.1. İspanya’nın Terörle Mücadele Tecrübesi
İspanya, özellikle coğrafi konumunun bir sonucu olarak, tarih boyunca, farklı krallıkların ve etnik grupların bir coğrafya özelliği göstermiştir. Bask dilini
konuştukları ve aynı isimli bölgede yaşadıkları için Basklar olarak anılan insanlar, İspanya’daki bu etnik gruplardan önemli bir tanesini oluşturmaktadır.
Bask sorunu, Basklıların dil, kültür ve köken itibarı ile İspanya’nın geneline hakim olan dokudan farklı olduğu tezi üzerine kuruludur. Basklar İspanya’daki etnik gruplar içerisinde Latin kökenli olmayan tek gruptur. Diğer etnik gruplara göre, sayıları daha az olan, kendi dillerini en az bilen grup olmalarına rağmen, Basklıların gösterdiği ayrılıkçı eğilimler daha çok öne çıkmıştır. Bu ayrılıkçı eğilim ise; Bask bölgesinin en önemli iki sanayi şehri Bilbao ve San Sebastian şehirlerinde geniş taban bulacak olan, bağımsız bir Bask Devleti kurmak amacı taşıyan, ETA adlı terör örgütünün 1959 tarihinde kurulmasına sebep olacaktır. 335
2.1.2.1.1. Bask Sorunu ve ETA’nın Kuruluşu
Bask bölgesi 1812 yılında kabul edilen merkeziyetçi anayasaya kadar otonom bölge olma özelliğini sürdürmüş, fakat yeni anayasa ile bu otonom özellik
yavaşça merkeziyetçiliğin lehine değişmeye başlamıştır. 1876 tarihine gelindiğinde ise Bask bölgesine verilen ayrıcalıklar tamamen kaldırılmıştır.
Bu gelişmeleri takiben kurulan Bask Milliyetçi Partisi, bu bölgede ayrıcalıklar elde etmek yolunda bazı mesafeler kazanmıştır. 1936 yılında başlayan iç savaş sırasında ise otonom bir Bask Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Fakat bu hükümet 8 ay kadar yaşayabilmiştir. General Franco’nun emrindeki güçler henüz iç savaş sürerken Bilbao şehrini işgal ederek Bask bölgesini tamamen kontrol altına almıştır336. Cumhuriyetçiler ve milliyetçiler arasında gerçekleşen ve temelinde etnik veya kültürel çatışmalar değil, yönetim sistemi üzerindeki anlaşmazlıklar bulunan337 iç savaşın sonrasında ülke yönetimine iç savaşın galibi konumundaki milliyetçi General Franco el koymuştur. Franco 1939 – 1975 yılları arasında ülkesini faşist bir diktatörlükle yönetmiştir. Bu dönemde devlet merkeziyetçi bir yapı oluşturulmuş ve bölgeselcilik ve özerklik gibi yaklaşımlar terk edilmiştir. İç savaş sonrasında ise başta Bask Milliyetçi Partisi yöneticileri başta olmak üzere, Bask milliyetçiliğini savunan merkez kadrolar İspanya dışına sürülmüştür338. Franco yönetiminin amacı Bask milliyetçiliğini büyümeden bastırmak olmuştur. Bu sebeple Bask dili Bask bölgesinde yasaklanmış, Bask milliyetçilerinin mallarına el konulmuş ve bazı Basklılar faili meçhul cinayetlere kurban gitmişlerdir339. Franco rejimi, tüm otonom yönetimleri yasaklamış, liderlerini sürgüne göndermiş, hapsetmiş veya idam ettirmiştir. Tüm bölgesel semboller, bayraklar ve tüm kamu alanları ile eğitimde otonom bölge dillerinin kullanılması yasaklanmış ve milliyetçi istekler hiçbir zaman düzenli ve sistematik bir şekilde ifade edilme imkanı bulamamıştır. Bu dönemde görüldüğü üzere bölgesel milliyetçi taleplere tamamen baskı ile karşılık verilmiştir 340.
Franco rejimi, Bask Bölgesi üzerindeki baskılarını arttırdığı oranda Basklılar arasında milliyetçi – ayrılıkçı isteklerin körüklenmesine yol açmıştır.
Franco yönetimi bölgesel, kültürel, eğitim ve dil üzerinde baskılarını arttırmıştır. Bask ayrılıkçıları, Franco’nun aşırı merkeziyetçi ve baskıcı tutumuna bir tepki olarak (özellikle genç militanlar tarafından) Bask Milliyetçi Partisi’nin yumuşak tutumuna karşı tavır almışlardır. Amaçlarının Bask bölgesinin bağımsızlığı ve Fransa daki Bask bölgesiyle bütünleşmek olduğunu açıklayan bir grup, bu amaçlarına ulaşmanın tek yolunun silahlı mücadeleden geçtiğini vurgulamıştır. Bu görüşler doğrultusunda ise 31 Temmuz 1959 tarihinde ETA adı altında bir örgüt kurulmuştur 341.
ETA temel argümanını Bask bölgesinin, İspanya’nın bir kolonisi olduğu ve bölgenin ekonomik, siyasal, kültürel olarak sömürüldüğü üzerine kurmuştur.
Bu sömürüyü def ederek bağımsızlığa ulaşma yönündeki stratejisini ise; İspanyol polisi, askeri ve sivil muhafızlara karşı silahlı mücadeleyi başlatarak, güvenlik güçlerinin bu durum karşısında harekete geçerek Bask bölgesinde baskıları arttırması; böylece Basklıların da doğacak duruma tepki göstermesi ile ETA’ya üye katılımı, maddi ve manevi destek artması ve tüm bu olayların sonucu olarak da Madrid’in yükselen Bask muhalefetine karşı direnemeyerek Bask bölgesini terk etmesidir 342.
1960’lı yıllarda bu strateji ile bir çok eylem teşebbüsünde bulunan ETA’nın ilk ciddi eylem süreci 1968 yılında örgüt mensuplarının aracını durduran bir trafik polisinin öldürülmesi ile başlamıştır. Bu saldırı sonrası polisin yaptığı operasyon sonucu bir örgüt mensubu öldürülmüş, akabinde ise bir polis şefi ETA tarafından evinde vurularak öldürülmüştür 343. Bu eylem zinciri ile ETA şiddeti bir araç olarak kullanmaya başlamış ve zincirleme şekilde şiddet eylemleri ve bunlara karşı alınan tedbirler birbirlerini takip etmişlerdir.
ETA’nın şiddet eylemleri süresince toplam 2367 kişi yaralanmış, 817 kişi hayatını kaybetmiş ve toplam 3426 terör saldırısı düzenlenmiştir. Buna ek olarak,
ETA’nın gençlik kollarınca 3761 kez sokaklarda şiddet eylemlerinde bulunulmuş tur 344. İspanyol yönetiminin ise bu terörist saldırıları farklı dönemlerde farklı şekillerde olmuştur. Özellikle Franco yönetimi esnasında sert ve tepkisel bir süreç ile yürütülen mücadele stratejileri, anayasal monarşiye geçişle yerini daha demokratik ve insancıl yöntemlere bırakmıştır. Franco döneminin biterek, anayasal monarşiye geçilmesi ile bölgesel haklar tekrar özgürlük kazanmış fakat bu durum ETA’nın faaliyetlerini azaltmadığı gibi arttırmıştır. Bu sebeple İspanyol hükümetleri çok zorlu bir terörle mücadele deneyiminden geçmişler ve sık sık sabırları ETA’nın gerçekleştirdiği eylemlerle sınanmıştır.
2.1.2.1.2. İspanya’nın Terörle Mücadele Stratejisi
İspanya 1968 yılında tanıştığı ayrılıkçı terörizm ile hem diktatörlük hem de demokrasi döneminde mücadele etmiştir. Diktatörlük döneminde General
Franco’nun bölgesel milliyetçi hareketlere karşı büyümeden başının ezilmesi anlayışına karşı; demokratik düzende haklara saygı çerçevesinde geliştirilen bir
anlayış hakim olmuştur. Bu sebeple İspanya’nın terörle mücadele stratejisi bir birinden çok farklı iki anlayışla şekillendiği için, bu bölüm iki farklı başlık altında
incelenecektir.
2.1.2.1.2.1. Franco Dönemi,
Franco dönemi, iç savaşın General Franco önderliğindeki milliyetçilerle kazanılmasından, General Franco’nun ölümüne kadar olan 1939 – 1975 yılları arasını ifade etmektedir. Bu dönemde iç savaş sırasında karşı tarafta yer alan Katalanlar ve Basklar “ulusal hainlik” suçlanmışlar; 1955 yılında çıkartılan bir yasa ile de bütün yerel birimler üzerinde çok sıkı merkeziyetçi bir yapı kurulmuştur. Tüm Bask eyaletlerinin ekonomik ve idari otonomileri kaldırılmış ve Baskça yasaklanmıştır 345. Fakat uygulanan bu baskılar, fikirleri yok etmemiş dahası sistemli şiddete dönüşen bir ivme kazanmıştır 346.
1968 yılında ETA tarafından ilk şiddet eylemine başvurulmasına ise yönetim bölgede olağanüstü hal ilanı ile karşılık vermiştir. Meydana gelen bu ilk eylemin ardından onlarca tutuklama meydana gelmiştir. Basklılarında bu duruma daha fazla eylemle karşılık vermesi ise İspanyol yönetimini kısır bir döngüye
sürüklemiş, örgüt üyelerine karşı büyük bir tutuklama kampanyası başlatılmıştır. Bu uygulamalar, örgüt adına eylemde bulunmamış, örgütle doğrudan irtibatı olmayan ancak örgüte karşı sempati duyan yüzlerce insanı da kapsamıştır 347.
Franco döneminde, yıpranmaması için, orduya direkt olarak terörle mücadele konusunda öne çıkmalarını sağlayacak çok aktif görevler verilmemiş348
olmasına karşılık; iç güvenliği yöneten “Guardia Civil” ve polis teşkilatı bu dönemde orduya bağlı olarak çalışmış ve yöneticileri de ordu içerisinden seçilmiştir. Dolayısıyla Franco rejimi süresince teröristlere karşı polis kurumu adı altında askeri önlem ve uygulamalar ile cevap verilmiştir349.
Ceza adalet sistemi de bu dönemde baskı üzerine kurulmuştur. Terör ve terörist tanımının kanunlarda geniş tanımlarının bulunması, örgüte sadece sempatizan
düzeyinde yakınlığı bulunan kişilerinde terörist olarak algılanmasına sebep olmuş, hiçbir suç isnadı olmaksızın uzun gözaltılar yapılmıştır. Ayrıca pek çok ETA örgüt üyesi idamla yargılanmış, bazıları özellikle dış baskılardan dolayı idam edilmezken, birçoğu Franco’nun onayı ile idam edilmiştir. Franco yönetiminin güvenlik tedbirlerinin daha da arttırması ile birlikte ise ETA’nın karşı silahlı saldırıları artmıştır. Özellikle 1970 sonrası dönemde eylem sayısı bir hayli fazladır350. Franco rejiminin bölgesel taleplere olan baskısı, doğal olarak terör saldırıları neticesinde daha da artmıştır. Bu dönemde terör olaylarına karşı tepkisel yaklaşılmış ve ETA’nın terör stratejisine katkıda bulunulmuştur. Nitekim ETA’nın terör stratejisi çatışma sarmalından oluşmaktadır ki bu strateji eylemin baskıyı arttırmasını ve bu artan baskının da ezilenlerin bilinçlenmesini sağlamasından oluşmaktadır. Sarmalın her dönüşünde de eylemin şiddetinin artması da doğal bir sonuçtur 351.
Tüm bunlardan öte; Franco döneminde Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) tarafından oluşturulan raporlarda, İspanya’nın “Bask milliyetçiliğine sistematik
işkence yaptığı” tespit edilmiştir 352.
2.1.2.1.2.2. Demokrasi Dönemi
20 kasım 1975’te Franco’nun ölümünden iki yıl sonra demokratik seçimler yapılmış ve otoriter bir rejimden anayasal monarşiye geçiş yaşanmıştır. İspanya’nın demokratik bir ülke olarak küresel terörizme karşı geliştirmiş olduğu 21. Yüzyıl perspektifinin temelleri, bu geçiş süreci ile birlikte yaşanmıştır 353.
İspanya, 1978 Anayasası ile otonom bölgelerden oluşan bir devlet haline getirilmiştir354. 1979 yılının Ekim ayında yapılan bir referandum ile de; ülkü
bütünlüğü ve milliyetlerin özerkliği gözetilmek kaydıyla oluşan yeni otonom yapı kabul edilmiştir. Bask bölgesi de bu bölgelerden birisi olmuştur. Her bölge, o
bölgeye ilişkin kanunları yapan ayrı bir parlamentoya sahip kılınmıştır. Merkezi yönetim dış politika, savunma, yargı ve ekonominin genel yönetimi konularını kendi üzerine almış; bunun dışında kalan alanlardaki yetkiler, özel kanunlarla bölgelere devredilmiştir. Merkezi yönetime de, yerel parlamentoların çıkarmış olduğu kanunları değiştirme yetkisi tanınmıştır 355.
Bask bölgesi bu yeniliklerden diğer bölgelere nazaran daha fazla faydalanmış ve kendi polis teşkilatını dahi kurabilmiştir 356. Yeni anayasa çerçevesinde, Bask bölgesinde resmi dairelerde İspanyol bayrağının yanı sıra Bask bayrağının kullanılması; İspanyolcanın yanı sıra Bask dilinin de resmi dil olması;
Bask dilinde eğitim, öğretim ve radyo – televizyon yayınlarının yapılması imkanı tanınmıştır. Bölgeler mali özerkliğe sahip kılınmış; vergilerin toplanması ve
dağıtılması merkezi yönetime bırakılmakla birlikte, gelir ve kurumlar vergisi dışında kalan vergilerin kullanımı bölgesel yönetimlere bırakılmıştır 357.
Fakat yeni anayasayla getirilen bu değişiklikler de Bask bölgesindeki terör sorununun çözümüne yetmemiş, ETA ve 1978 yılında ETA’nın legal faaliyet alanı
olarak kurulan Herri Batasuna Partisi (HB), tam bağımsızlıktan taviz verilmeyeceği ni açıklamıştır. ETA 1980 yılının Eylül – Ekim – Kasım aylarında 36 kişiyi öldürerek o güne kadar olan şiddet eylemlerinde rekor kırmıştır358. 1978 – 1980 arasındaki anayasa hazırlama ve yerel parlamentolara geçiş döneminde ise toplam 280 insanın ölümüne neden olmuştur 359. Görüldüğü gibi terörizmle mücadelede hak ve özgürlük artırımı terörizmle mücadelede yardımcı etmenlerin başında gelse de tek başına hiçbir şey ifade etmemektedir. Terörizmle mücadele birçok etmenin bir araya gelmesi ile başarıya ulaşmakta ve bunların başında da sosyal alanda adil bir yönetimin ve düzenin oluşması, demokrasi ve temel özgürlüklerin herkesçe eşit kullanılması gibi fırsat ve onur eşitliğine dayalı bazı somut adımların atılmış olması ve bunların halk tarafından içselleştirilerek, desteğinin sağlanması gerekmektedir. Bunun içinde azımsanmayacak ölçüde zorlu bir sürecin geçmesi ve halkın bu süreç içerisinde ikna olması gerekmekte dir. İspanya da 1978 anayasası ile bu sürecin başlangıcı için büyük bir adım atmış ve doğal olarak bu adım terörü durdurmaya yetmemiştir. Fakat İspanyol hükümetleri diğer adımlarda da iyileştirmeler yaparak topyekun şekilde teröre karşı durabilmek için düzenlemeler yapmaktan vazgeçmemiştir.
Terörle mücadele organizasyonunun demokratikleşerek etkin bir hal alabilmesi için İspanya’da öncelikle polis teşkilatı içerisinde düzenlemelere gidilmiştir. Bunun için polis teşkilatı içerisinde bulunan askeri yapılanma ve özelliklere son verilmiştir. Yasal olarak orduya bağlı olan polis teşkilatı İçişleri Bakanlığı’na bağlanarak sivilleştirilmiş, eskiden askerlerden oluşan üst düzey yönetici kademesi tasfiye edilerek sivillerden meydana gelen bir üst düzey yönetim kademesi oluşturulmuştur 360. Buna ek olarak Terörle Mücadele Merkezi Komitesi, Polis Özel Harekat Birimi ve Jandarma Teşkilatına bağlı
Özel Terörle Mücadele Birimleri oluşturulmuştur. İlerleyen dönemlerde ise Jandarma teşkilatı da İçişleri Bakanlığına bağlanmış ve üst yönetimi sivilleştirilmiş tir. Özellikle terörle mücadele eden polis ve jandarma birimlerine özel eğitimler verilerek terörist ile etkin mücadele sağlanması amaçlanmıştır.
Bu birimlere hizmet verdikleri halkın tarihi ve kültürel özellikleri ile mücadele ettikleri terör örgütünün ideolojisi ve halkla bağlantıları konusunda, yoğun bir
eğitim verilmiş ve özellikle güvenlik güçlerinin sempatizan - militan ayrımı yapması ve bunlara faklı yaklaşması üzerinde durulmuştur 361.
Bu dönemde terörle mücadele birimlerinin yetki ve kapasiteleri de arttırılmıştır. Terör suçunun kapsamı daraltılmış ve dolayısıyla gerçekten terör suçuna karışmamış kişilere karşı suiistimal ve hak ihlalleri önlenmiştir 362. Terörizm suçları “olağanüstü” suçlar kapsamından çıkartılarak “örgütlü” suçlar kapsamına
alınmıştır. Yargılamada ise “olağan mahkeme” ve “doğal hakim” ilkesi geçerli kılınmıştır 363. Ayrıca 10 gün olan gözaltı süresi ilerleyen dönemle kısıtlanarak 4 güne indirilmiştir. Ayrıca İspanyol Ceza Yasası’na eklenen bir madde ile örgüt mensuplarının silahlı mücadeleyi reddetmeleri akabinde serbest bırakılmalarını ve sürgünden dönmelerini öngören bir düzenleme getirilmiş ve silahı mücadeleyi reddeden örgüt mensuplarının topluma kazandırılması sağlanmıştır 364.
İspanya bu dönemde aldığı adli ve polisiye tedbirleri siyasi, ekonomik ve sosyal alan faaliyetleri ile de desteklemiştir. Tüm bu tedbirlerin eş zamanlı olarak
yürütülmesini ve uygulanması için çeşitli planlar devreye sokulmuştur. İspanya’nın yapmış olduğu bu başarılı girişimler ülkenin AB’ye girebilmek adına yaptığı demokratikleşme uygulamaları ile de paralellik göstermektedir.
Hatta denebilir ki İspanya’nın bu ETA’ya karşı bu dönemdeki başarısı, AB’ye giriş süreci ile yapmış olduğu demokratik açılımlar ve buna bağlı uluslararası anlaşmalarla başlamıştır 365. Yeni demokrasi anlayışıyla çok kültürlü ve farklı geleneklere sahip toplumsal yapının anayasa ve diğer yasaların sağladığı güvenlik şemsiyesi altında, yerel yönetimlere yansıması sağlanmış ve bölgeler arasındaki ekonomik dengeyi sağlamak için ekonomik kaynak aktarımı ve alt yapı yatırımları yapılmıştır. Yine farklı grupların siyasal süreçte kendilerini ifade edebilmeleri ve taleplerini hiçbir baskıya maruz kalmadan iletebilmeleri için, örgütlenerek siyasi platforma yönelmesi sağlanmıştır 366.
Bu süreçte ETA’nın siyasi kolu olan HB partisinin faaliyetleri de yasallaşmıştır 367.
Tüm bu adımlarla beraber teröristleri yurt içinde yalnız bırakmak ve ETA’nın sosyal kabulünü en aza indirebilmek amacıyla; Bask bölgesindeki demokratik taraflarla siyasi uzlaşma sağlamak için bir dizi anlaşmalar yapılmıştır. ETA’nın eylemlerini lanetlemeyi reddeden tek parti olan HB hariç tüm partiler bu anlaşmalara taraf olmuştur. Böylece terör örgütünün sosyal kabulü en aşağılara çekilmiş ve terörle mücadele sürecinin önemli bir ayağı olan “halkın desteğini
kazanma” amacı takip edilmiştir 368.
İspanya’nın demokrasi odaklı terörle mücadele sürecini sekteye uğratan en önemli etmen ise 1983 yılında faaliyete geçen “Anti-Terörist Kurtuluş Hareketi”
(GAL) adlı, gizli bir örgütün kurularak ETA üyelerini hedef almasıdır. Bu örgütün temel amacı ETA’yı eylemlerini tamamen bırakana dek, onun kullandığı yöntemlerle ortadan kaldırmaktır369. GAL hem İspanya’daki hem de Fransa’daki Bask Bölgesinde birçok eylem yapmış ve bu eylemlerde 27 kişi hayatını kaybederken birçok kişi de yaralanmıştır370. GAL’in Bask bölgesinde bulunan güvenlik güçlerinden istihbarat aldığı, bu örgütün İspanyol istihbarat örgütü bünyesinde bir birim olarak kurulduğu ve hatta 1989 – 1991 yılları arasında İçişleri Bakanlığı örtülü ödeneğinden 1,5 milyon dolar kaynak aldığı iddia edilmiştir 371.
İspanya’nın böyle bir çözüme gitmesinin temel nedeni ise; askeri güçlerin ETA’nın eylemlerini arttırmasından (1978 – 1982 yıları arasındaki süreçte) duyduğu rahatsızlığı güçlü bir şekilde dile getirmesi - hatta bu sebeple başarısız bir darbe girişiminde bile bulunulmuştur – sonucu, hükümeti etkilemeyi ve baskı altına almayı başararak, bu tip bir örgütlenmeyi telkin etmesi olarak gösterilebilir. Fakat GAL’in uyguladığı işkence, öldürme ve diğer uygulamaların önü alınamaz hale gelmesi, bu örgütün terör örgütlerini andıran bu hareketleri nin ETA’yı adeta kamçılayarak eylemlerini arttırmasına sebep olması ve hükümet politikalarına karşı halk desteğinin azalması ile bu uygulama terk edilmiştir. Daha sonra GAL aleyhine başlatılan yasal süreç içerisinde bu örgütle devlet arasındaki bağlar delillendirilmiş ve açılan davalar sonucunda İçişleri eski Bakanı, yardımcısı ve birçok üst düzey güvenlik yetkilisi tutuklanmıştır 372. İspanya’nın bu tip üst düzey yetkililerin yaptığı ihlalleri yargı çerçevesinde cezalandırması ise uluslararası ve ulusal kamuoyunun tekrar güvenini ve desteğini kazanmasını sağlamıştır.
İspanya’nın AB üyeliği süreci, demokratik atılımlar yapılması yanında terörle mücadelede uluslararası işbirliğini kolaylaştırması bakımından da bu ülkeye
yardımcı olmuştur. Özellikle Franco rejimini kendisine karşı sürekli bir tehdit olarak gören ve bu sebeple de Franco rejimi ile mücadeleye giren her türlü oluşumu destekleyen Fransa; ETA’yı da desteklemiş ve İspanyol sınırına yakın Fransız topraklarında silahlı Bask birliklerinin kurulmasına göz yummuş, Fransa’ya iltica eden örgüt mensuplarının taleplerini İspanya’nın bütün çabalarına rağmen onaylayarak, geri verme taleplerini reddetmiştir 373. İspanya’nın demokrasi sürecinde de bu yaklaşımını belli bir süre sürdüre Fransa ise özellikle İspanya’nın AB sürecine girmesi ile birlikte bu tutumunu değiştirmiştir. Yaşanan süreçte de iki ülke teröre karşı işbirliğine gitmiş ve bu süreçten sonra ETA en büyük darbeleri almaya başlamış ve sonun başlangıcı bu işbirliği ile gelmiştir. Zaten ETA’nın az olan uluslararası bağlantıları, neredeyse tek destekçisi olan Fransa’yı da kaybetmesi ile sıfır noktasına gelmiştir.
Fransa’nın yanı sıra Latin Amerika ülkeleri, Meksika ve İngiltere ile yapılan işbirliği neticesinde birçok ETA mensubu tutuklanmış veya sınır dışı edilmiştir.
Uluslararası alanda kazanılan başarı ile beraber örgütün finansal kaynaklarında da önemli ölçüde tıkanmalar meydana gelmiş ve bu da örgütün zayıflamasına neden olmuştur 374. 11 Eylül saldırıları sonrası süreçte terörizm konusunda değişen algılamalara bağlı olarak ETA, ABD tarafından bir terörist organizasyon olarak tanımlanmış ve AB ülkelerinin 28 Aralık 2001 tarihinde kabul ettiği “Ortak Terör Örgütleri” listesinde yer almıştır 375.
1995 sonrası işbaşına gelen hükümetler geçmiş tecrübelerin de yardımıyla teröristlere ve onların stratejilerine karşı gerekli mücadeleyi vermekten de geri
durmamışlardır. İzledikleri, sosyal siyasi ekonomik politikaların yanında teröre karşı polisiye ve hukuki önlemler de almıştır. Terör örgütünün siyasi uzantılarının sonlandırılması çabaları bu önlemlerin en önemlisi olmuştur. ETA’nın legal alandaki uzantıları ve HB yargı kıskacına alınarak faaliyetleri engellenmeye çalışılmış, nitekim 2002 yılında kanunlar çerçevesinde HB kapatılmıştır. 2003 yılında ise HB, AB terör örgütleri listesine eklenmiştir 376. İspanyol hükümeti adalet mekanizmasını bu denli çalıştırırken, adaleti esneterek kendi çıkarları doğrultusunda kullanmamış, bilakis güçlü bir adalet mekanizması oluşturarak, kanunilik ilkesi esasında hareket etmiştir. Bu şekilde sağlam bir adalet mekanizmasının aldığı bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de onaylamış, HB’nin devamı niteliğinde açılan yeni partiler dahil bu kararların ışığında yasaklanarak seçimlere girmeleri engellenmiştir.
İspanya 11 Eylül saldırıları sonrası dönemde de ETA’ya karşı olan mücadelesini demokratik düzenlemeler ışığında gerçekleşmiştir. Kamuoyuna her zaman önem vererek, halk terör konusunda bilinçlendirilmiş, mücadele yöntemleri olabildiğin ce şeffaf hale getirilmiş ve halkın yapılan çalışmalardan devamlı haberdar
olması sağlanarak, toplumsal destek ve mutabakat aranarak; yapılan mücadele şekillendirilmiştir. Bir anlamda halk terörle mücadeleye ortak edilmiştir. 2004
yılında yapılan Madrid saldırılarının halk üzerinde oluşturduğu psikolojik etki iyi kullanılarak zaten terörle mücadele politikalarını destekleyen halk, bu desteğini iyice arttırmış ve bu sayede terör ve şiddeti destekleyen yayın organları kapatılmış ve ETA’nın her türlü eylemi halk tarafından anında ve sert bir biçimde lanetlenmesi ile de örgüt giderek yalnızlaştırılmıştır. Fakat İspanya köşeye sıkışan örgüte yönelik intikam saldırıları düzenlemek yerine, onların taleplerini ifade edebilecekleri, isteklerini dillendirebilecekleri bir anlaşma/tartışma süreci başlatarak, terörizmin tamamen tasfiyesi ile sonuçlanacak olan sürecin kapılarını sonuna kadar açmıştır 377.
İspanya ETA ile mücadelesinde yıllar boyu değişik stratejiler uygulamış, sonuç olarak mücadele stratejisindeki sertlikle doğru orantılı olarak, terör olaylarındaki eylem sayısının ve sertliğinde arttığını gözlemlemiştir. Anti demokratik uygulamalar sonucu yaşanan tecrübeler göstermiştir ki terör örgütleri ile yapılacak mücadeleyi, örgüt üyeleri ile yapılacak bir mücadeleye indirgeyen ve düello tarzı bir çözüm arayan uygulamalar, örgütlerin daha fazla taban ve güç kazanmasına sebep olmuştur 378.
Özet olarak İspanya önce terörü önleyerek demokratikleşmeye geçme yerine, terörle mücadele ederken demokratikleşmeyi gerçekleştirmeyi tercih etmiştir 379.
İspanya’nın demokratik düzlemde ortaya koyduğu temel strateji ise halk desteğinin kazanılarak terör örgütünün yalnız bırakılması, teröre asla taviz
verilmeden hukuki çerçeve içerisinde polisiye tedbirler alınması, uluslararası işbirliğinin oluşturulması, siyasi isteklerin hiçbir baskıya maruz kalmadan ifade
edilebileceği demokratik platformlar oluşturmak ve son olarak da temel hak ve özgürlüklere saygıyı yapılan her hamlede en dikkat edilmesi gereken unsur haline getirmek olmuştur.
5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,,
***