MEHMET EYMÜR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MEHMET EYMÜR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2021 Perşembe

Perinçek'e Cevap (1991)

 

Perinçek'e Cevap (1991)



28/6/1991 - 11:00 - 
Atin
İlgili Bağlantı Yorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır 

      

(1991'de Mehmet Eymür'ün "Analiz" isimli kitabı piyasaya çıkmadan önce, bazı bölümleri Milliyet Gazetesi'nde yayınlanmıştı. Bunun üzerine Doğu Perinçek gazeteye uzunca bir açıklama yolladı. Aşağıdaki yazı, Perinçek'in bu açıklamalarına karşın Eymür'ün verdiği cevaptır.)


Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne

Gazetenizde 10-11-12 Haziran günü yayınlanan '' Doğu Perinçek'in Yanıtı'na karşı ekte hazırlamış olduğum cevabın yayınlanmasını saygı ile arz ederim. 28 .06.1991

Mehmet EYMÜR

Gazetenizde 10,11 ve 12 Haziran tarihinde '' Doğu Perinçek'in Yanıtı '' yayınlanmıştır .

Esasında daha anılarım Milliyet'te yayınlanırken maskelerinin düşmesinden ve kimlere hangi amaçla hizmet ettiklerinin ortaya çıkmasından telaşlanan Fabrikatör Perinçek ve grubu yayın organları 2000'e Doğru mecmuasında bana 14 sayfalarını tahsis ederek kendilerini savunmaya çalışmış, benimle ilgili olarak ''Yavuz hırsız ev sahibini bastırır'' misali, hiç bir mesnede dayanmayan yalan ve iftiralara devam etmişlerdir.

Beni bir hayli eğlendiren bu telaşlı yayınlarına Fabrikatör ' ün kendi mecmuasında cevap vermeyi lüzumsuz saydım. Ancak Perinçek'in Milliyet gibi ciddi bir okuyucusu olan gazetede başkalarına çamur atarak kendini temize çıkarmaya çalışması üzerine bir kereye mahsus olmak üzere gereken cevabı vermeyi zaruri addettim.

Öncelikle Perinçek'e yayında ''Güney Sadık'' takma ismini, yayın hakkını verdiğim Milliyet Gazetesi takmıştır. Bu herhalde gazetenin gösterdiği mesleki nezaket dolayısıyladır. Gerçi, ''Sadık'' ismi Perinçek'e yakışmış, yabancı güçlere sadakatla hizmet etme görevine uygun düşmüştür.

Diğer taraftan Perinçek ve 2000'e Doğru benim anılarımı ellerine geçirmekle öğünüyorlar. Ellerine geçirdikleri nüsha, benim kasıtlı olarak kendilerine ulaşacağını bilerek kendilerine yakın olan kişilere verdiğim nushadır. Telaşlarından gazetedeki tefrikayı ve kitabımı beklemeden ele geçirdikleri nüshaları yayınlayarak kitabımda yer almayan konuları kendi dergilerinde neşretmek ve kendi kendilerini teşhir etmek gafletine erişmişlerdir .

Şimdi Perinçek'in Milliyet'teki yanıtındaki iddiaları tek tek gözden geçirelim :

- '' Biz Aydınlıkçılar Hiram Abas - Mehmet Eymür 'lerle ilk kez işkencehanelerde tanıştık'' diyor. Demegoji yapmasın, nerede, hangi işkencehanede karşılaşmış? Söylesin de biz de öğrenelim.

Ben Perincek'i sadece, eskiden Bahçelievler'de oturan bazı MİT peronelinden duymuştum. şimdi kapatılmış olan bir meyhanede sohbetlerini, onlarla ahbaplık kurma, ve onlara şirin gözükme çabalarını.

-''İkinci karşılaşmamız Lübnan Nahrel Bared'deki FKÖ Kampında

Dokuz arkadaşımız . MOSSAD ile işbirliği sonucu bir İsrail askeri baskınıyla şehit edildiler'' diyor . Kendisi o kampta memleket yararına faydalı işler yaparken biz İsrail askerleri ile kampı bastık ta öylemi karşılaştık acaba? Bunlara bir açıklık getirsin.

- ''1978, 79, 80 yıllarında Aydınlık gazetesinde Kontrgerilla kampanyalarıyla faaliyetlerini sergiledik. Bu üçüncü karşılaşma'' diyor. Yukarıdaki yalanlarına benzer yalanlar dışında neyi sergilemişler? Bunlar işkenceci, CIA, MOSSAD ajanı gibi hiç bir mesnede dayanmayan yuvarlak laflar, adice iddialar dışında bir tek somut olay ortaya koyabilmişler mi?

Perinçek ve hizmetkarlarını arkalarındaki karanlık güçle birlikte bu iddialarını somut örneklerle delillendirmeye, ispata davet ediyorum. İspat edemedikleri taktirde bu iftiraları yayanlar şerefsizdirler, satılıktırlar, sahibinin sesidirler.

- ''Dördüncü karşılaşma 12 Eylüı döneminde . Özellikle Kontrgerillayı açığa çıkardığımız için hapislere atıldık . Bir takım arkadaşlarımız işkence gördüler'' diyor, safsata ve laf salatasına devam ediyor.

- ''Beşinci karşılaşma MİT raporunu açığa çıkarmamız . Abas ve Eymür 'lerin meslek hayatlarına hiç olmazsa resmi planda son verdik'' diyor. Evet, her nedense MİT'in sivilize olmasını hiç istemeyen, her vesile ile emekçilerin menfaatini ön planda tuttuklarını ve haksızlıklara karşı olduklarını ilan eden Fabrikatör Perinçek grubu, Türkiye'de yeraltı dünyasındaki karışık menfaat ilişkilerini konu alan bir raporu açığa çıkarıp, bizleri görevimizden ettiği için böbürleniyor. Ne denli ikilem, ne denli sahtekarlık.

-''Altıncı karşılaşma Körfez krizi iıe başladı ve devam ediyor. Onlar gene ABD'nin Ortadoğu harekatının istihbarat elemanı ve biz gene ABD 'ye direnen yurtsever güçlerin parçasıyız'' diyor. Bir Amerika tutturmuş gidiyor . Sanki Amerika dışındaki bütün Avrupa ülkeleri, komşularımız Türkiye'nin canı, ciğeri.

Perinçek efendi, ben Türk'üm ve Türklüğüm ile iftahar ediyorum. Senin hoparlörü olduğun güç dahil her türlü yabancı gücün Türkiye üzerindeki oyunlarına karşıyım. Hep Amerika' yı ortaya atıp kendini maskeleyemezsin. ABD'ye direnen yurtsever güç, ezilen halklar teranelerini bırak. Söyleyebiliyorsan Türk olduğunu, Türklüğün ile iftahar ettiğini, bütün yabancı güçlerin, bütün karanlık ilişkilerin karşısında olduğunu söyle.

-"Aydınlık ' ta bizim Savaşman 'ı savunduğumuzu söylüyor Aydınlık bir gerçei ortaya çıkardı. CIA, en sadık, en çok gelecek vaat eden adamları Hiram Abas' ların yolunu açabilmek için Savaşman'ı feda etmiştir. Önemli bir CIA ajanının yükselmesi için ötekinin harcandığı bir CIA operasyonu. Aydınıık bu gerçeği saptadı ve yazdı'' diyor.

Olayları ters yüz etmek, işine geldiği gibi yorumlamak, gerçekleri saptırmak, önemli bir olayı önemsiz göstermekte ne kadar da başarılı. Kendisini yetiştirenler bayağı iyi eğitmişler. Şu mantığa bakın CIA bir adamını başarılı kılmak için diğerini yakalatıyor. Hatta CIA bu operasyonda o kadar ileri gidiyorki CIA' nın Ankara'daki temsilcisi Amerikalıyı da yakalatıyor . Şu mantığın, şu yorumun güzelliğine bakın.

Şimdi Perinçek' e soruyorum. Hiram Bey'in ''Batum'a, Atina ' ya 30.9.1968 ila 1.12.70 yılları arasında Beyrut'a gönderildiği'' gibi MİT içindeki personelin bile bilemeyeceği operasyonel bilgileri nasıl elde ediyor? Bunlar gizli bilgilerdir. Gizli bilgiler ancak gizli faaliyetlerle elde edilir. Bu işleri de istihbarat teşkilatları yaparlar. Yabancı istihbarat teşkilatları bu tip bilgileri MİT içindeki Savaşman gibi bir ajanından alır, Perinçek gibilerine de vererek kullandırır. Bunun başka şekli yoktur. Bu tamamiyle bir casusuluk faaliyetidir.

- ''Turan Çağlar Kontrgerilla yayını sırasında Aydınıık'a bilgi veren yüzlerce kaynaktan biriydi. Çağlar daha sonra arkasında büyük kuşkular bırakan bir şekilde cezaevinde öldü. Olay tarihi 1983. Aydınıık generaller tarafından kapatılmış. Aydınlıkçılar ya hapiste, ya aranıyor. Aslında bu bile Eymür 'ün iftirasını çürütmeye yeter'' diyor . Perinçek bu konuda kaçamamış ve itirafta bulunmuş. İftiharla, gururla bahsettiği ''Kontrgerilla'' yayınını hazırlayan, bilgi verenlere bakın. Yıllarca İngilizlere ve Amerikalılara hizmet etmiş (dikkat ederseniz Perinçek'in sadece CIA deyip geçiştirdiği gibi değil. O da Savaşman gibi hem İngilizlere, hem Amerikalılara hizmet etmiş), ihtilal hareketleri içinde bulunmuş bir kişi. Nedense Perinçek'lerin yanında hep casuslar gözüküyor. Perinçek acaba kaynakları Turan Çağlar'dan ne gibi bilgiler alıp yayınladıklarını açıklayabilir mi? Hala bir İngiliz/Amerikan ajanından alıp yayınladıkları bilgilerin tarafsız ve doğru olduğunu, bunu yurtsever duygularla yaptıklarını iddia edebilir mi? Perinçek bu. Bunun da bir yolunu bulur elbet.

-''Aydınlık'ın sorumlu müdürü Aydoğan Büyüközden'in 12 Mart 1971 darbesinde ''Robert Kolej 'de görevli bir İngiıiz'e ait lojmanda telsizlerle ve başında perukla yakalandığını söylüyor. Yalan. Bir kez A.Büyüközden o lojmanda yakalanmadı.İkincisi o lıojman İngiliz'e ait değildi. Robert Kolejin'di'' diyor. Perinçek'in karışık ve karanlık hayatı hafızasını da karıştırmış . Aydoğan Büyüközden'in İngiliz'e ait eve geldiğinde başında perukla yakalandığı ve hatta ilk önceleri sağar ve dilsiz numarası yaptığı doğrudur. Lojmanın Robert Koleje ait olması neyi değiştirir ki. Ev öğretim görevlisi olan İngiliz'e tahsis edilmişti ve İngiliz oturuyordu. Aynı evde alıcı verici telsizlerde bulundu.

-''Bir istihbarat örgütüne sempati duymayı şerefsizıik sayan bir ideolojiye ve pratiğe sahibim'' diyor. Diyor ama yaptıkları ve faaliyetleri söylediklerine uymuyor. Herşey açıkça belli. O zaman Perinçek'i ne şekilde adlandırmak lazım?

- ''Ben ve arkadaşlarım, 1970, 1980, ve 1990' larda son üç kuşakla işkencehaneleri ve hapishaneleri paylaşan az sayıda insanlar arasındayız. 25 yılıık çizgisi ve mücadelesi belli bir hayattır bu'' diyor . Herhalde çok öğündüğü bu dönemler, cezaevinde ''Yaşasın Cezaevi'' , ''Yaşasın Türk Silahlı Kuvvetleri'' diye bağırdıktan sonra mahkemede ''Yaşasın TİİKP'' diye nasıl bağrıdıklarını iddia ettikleri, duruşmalarda ''kravat takmama eylemi'' için diğer gruplara baskı yaparken TİİKP duruşmalarında dik yakalı kazakların altına gravat takarak nasıl duruşmalara çıktıkları dönemler olmalı . Onun ve peyklerinin bu şakrabanlıklarını onlarla aynı dönemde cezaevlerinde yatan herkes biliyor ve anlatıyor.

Perinçek şu gözaltına alındığı dönemlerde işkencehanelerde, kahramanca direnerek zor altında verdiği sayfalarca ifadelerini de bir kitap haline getirse veya tefrika halinde kendi dergisinde yayınlasa ne iyi olur. Herkes onun nasıl bir devrimci, ne denli bir kahraman olduğunu bir kez daha anlar.

Perinçek'i eski kader arkadaşlarından, cezaevinde birlikte kaldığı kişilerden, yakın çevresinde bulunanlardan dinledim. Onun, 12 Mart sonrası özel minübüsü ile Söke'ye Beşparmak dağlarına taşıyan Ferit Özcan ile Hikmet ve Mehmet Süleyman Cengiz'in Perinçek'in devrimcilikle bağdaşmayan gayri ahlaki tutumu nedeniyle TIIKP'den ayrılmaları üzerine nasıl hain ilan edildiklerini, partinin ''gümüş bağışlama'' kampanyasını organize ettikten sonra evindeki gümüşleri babasının evine nasıl taşıdığını, 1974'de oy kullanmayı devrimci harekete ihanet sayarken seçim sonrası mahkemeye verilen dilekçede ''halkın serbest bırakılmayı istediğini'' nasıl beyan ettiğini, onun ne denli bir sahtekar olduğunu çok iyi biliyorlardı.

Onu yakından tanıyanların birleştiği nokta Perinçek'in sol faaliyetler içine sızmış bir batı ajanı ve sahte bir devrimci olduğuydu. Çizgilerinin sık sık değişmesi, ahlaki kurallara pek bağlı kalmayışı da bu sebebe bağlanıyordu.

Perinçek'in 25 yıllık değişmeyen çizgisini Başyardakçılarından Hasan Yalçın'la 26 Temmuz 1989'da yaptığım bir görüşmenin teyp bandından pasajlarla incelemek istiyorum. O tarihlerde Hasan Yalçın'a, israrla benimle tanışmak arzusu üzerine randevu vermiş ve karşılıklı teype almak koşuluyla büromda konuşmuştum.

Kendisiyle mülakaat yapmayacağımı bildiği için hiç bir şekilde yayınlamamak şartıyla benimle görüşmek, beni tanımak istediğini belirtmişti. Ben yine de güvenmediğimden ve bunların sahtekarca taktiklerini bildiğimden karşılıklı teype alma şartını koştum. Tahminimde yanılmadım. Bir müddet sonra bu görüşmenin belli pasajlarını birbirine monte edip saptırarak, yorumlar getirerek her zamanki gazetecilik anlayışlarına uygun bir şekilde kullanmaya çalıştılar.

Hasan Yalçın daha sonraki yıllarda da bütün terslememe rağmen benimle diyalog kurma çabalarına devam etti. Bana dergilerine gelen bazı sözde ihbarları fakslayarak, zaman zaman telefonla arayarak ilişkilerini sıklaştırmaya çalıştı. Aklınca beni yönlendirmeye, bir şeyler söyletmeye çalıştı. Hiram Bey'in ölümünden sonra yaptıkları ve hiç bir ahlak kuralına uymayan yayınlarından sonra telefonda hakaret etmeme, aşağılamama rağmen dahi aldırmadan büroma gelip izahat vermeye çalıştı, Hatta daha da ötesi ''MİT'e hizmet etmeyi dünyanın en büyük şerefsizliği ve alçaklığı'' sayan bu zihniyetin Ankara Temsilcisi Hasan Yalçın, MİT'in gazetecilerle toplantılarına kendilerinin çağrılmadığından yakınarak kendilerini MİT'ten arkadaşlarımla tanıştırmamı istedi. şimdi ben bu eski görüşmeden pasajlarla Perinçek'in ''25 yıllık çizgisini ve mücadelesini'' incelemek istiyorum.

M.Eymür- 2000'e doğrunun çizgisi nedir? Amaçları nedir, ideolojik yelpaze içinde yeri nedir? Bunu Aydınlık zamanından alalım. Bundan bazı başka suallere geçmek istiyorum. Nedir yani çizginiz. Bu günki ile başlangıç çizginiz arasında farklılaşma var. Yakın tarihte bir özeleştiriniz filan da oldu. Saçak'ta çıkan. Bir oturmamışlık görüyorum ben çizgilerinizde.

H.Yalçın- Hi hi hi (gülüyor)

M.Eymür- En azından bu günki konum nedir? Bugün ideolojik yelpaze içindeki yeriniz tam nedir, gazetecilik anlayışınız nedir?

H.Yalçın- Şimdi çizgi olarak solcu. En geniş anlamda solculuk. Sırf bir Aydınlıkçılık veya sırf bir Mao düşüncesinin temsili değil genel anlamda Türkiye'nin, Türkiye'de yaşayan bütün insaların menfaatini savunmaya ve özellikle emekçilerin menfaatlerine dayanan bir solculuk.Eski çizgiyi söylüyorsunuz da. 1978'de Sovyetler Birliğinden gelmekte olan bir tehlike gördük Türkiye'de. Buna MİT'den de fazla karşı çıktık, Genel Kurmay'dan da fazla karşı çıktık. Fazla karşı çıktığımız için hata yaptık. Çok fazla. Tehlike o kadar büyük değilmiş.

M.Eymür- Şimdi ben de ona değinmek istiyorum. Hatırlıyorum ilk yıllarınızı. Sokaklarda yazılar görüyordum ''Ne Amerika, ne Rusya'' . Herhalde dedim yeni bir milliyetçi akım doğdu. Sonra bir baktım daha ziyade bir Mao'ist çizgi içinde yeni bir akım başladı. Esasında bizim yapamadığımızı, Batı Devletlerinin yapamadığı bir misyonu üstlendiniz. Yapılan işin niteliği dolayısıyla bunlar acaba bir başka yere angaje olmuş bir grupmu.

H.Yalçın- Amerikancı demek istiyorsunuz.

M.Eymür- Amerikancı da demeyelim. Batı. Çünkü bir anti Sovyet yapınız vardı . Solu bizim başarmadığımız derecede bölmeyi.

H.Yalçın- Siz bizi sola mı şikayet etmek istiyorsunuz.

M.Eymür- Hayır hayır, Gerçekleri konuşuyorum. Söylediklerimde gerçek yoksa. Kendi öz eleştirinizi yaptığınız zaman birtakım hatalar yaptığınızı kabul ediyorsunuz.

H.Yalçın- Tabii.

M.Eymür- Yarın gene bir öz eleştiri yapıp bugünki faaliyetlerimizde hata yaptık diyebilirmisiniz.

H.Yalçın- Hata yapmamak mümkün değil. Hatalar yapılıyor. Meziyet hataları görüp düzeltmek, hata yaptık onu düzeltiyoruz demektir.

İşte Perinçek'in değişmeyen 25 yıllık çizgisi ve mücadelesi. Birgün Marksist, ertesi gün anti-Sovyet, bir başka gün Maoist olacak, dün kızdığı güçlerin, şiddetle saldırdığı PKK gibi örgütlerin bu gün yanında yer alacak, ondan sonra bir ''öz eleştiri'' ile geçiştirip hala utanmadan çizgilerim bellidir diyecek. Ama ona da hak vermek lazım. Ne yapsınki adam. Vazifesi bu.

-''Hiram Abas ve ekibi CIA'nın adamıydılar. Aydınlık ve 2000'e Doğru birçok haberiyle bu gerçeği kanıtladı. Fiıistin Devletinin Ankara Büyükeıçisi Abu Firas, Hiram Abas'ın CIA ve MOSSAD ile ilişkilerini kanıtlarıyla 2000'e DOGRU'ya. Bizzat bana anlatmıştı. Biz o zaman da söyledik, şimdi de söylüyoruz: Casusluktan nefret ederiz. Ezilen halkların yanındayız. Onların mücadelesini desteklemekten şeref duyarız'' diyor. Yine aynı görüşmeden pasajlar sunmak istiyorum.

M.Eymür- Şimdi Sati olayını ele alalım. Bunun Filistin'e karşı bir CIA, Mossad ve MİT ilişkisi olduğunu söylüyorsunuz. Büyük tenakuz burada başlıyor. Sati olayının failleri kimlerdi. Filistinli ama, itham edilenler kimlerdi.

H.Yalçın- Suriye'li

M.Eymür- Faaliyetin hedefi Suriye ve Abu Nidal grubuydu. Abu Nidal ve Suriye o tarihlerde FKÖ ile düşmandı. şimdi nasıl olurda böyle bir yargıya varabilir, FKÖ'nün düşmanına karşı yapılan bir faaliyetin FKÖ' ye karşı olduğunu söyleyebilirsiniz . Ben size mantıksal olarak açıklıyorum. Bu olay bir Suriye ve Abu Nidal faaliyetidir. Bunun bizim daima desteklediğimiz FKÖ ile en ufak ilişkisi yoktur. Türkiye'nin FKÖ ile iyi münasebetleri var.

H.Yalçın- Şimdi burada bizim yaptığımız iş şu. Şunu veya bunu korumak söz konusu değil. Biz Amerikaya karşı Viyetnam halkını, Sovyete karşı Afganistan halkını, İsrail'e karşı da Filistin'i koruruz. Çünkü Filistin mazlum bir ülke, mazlum bir halk. Zaten Türkiye'de Filistin mücadelesi yok.

M.Eymür- Ama ben de zaten Türkiye'nin genel politikasında FKÖ' ye sıcak bakılır diyorum.

H.Yalçın- Tabii, biz onuda bilmiyoruz.

İşte Perinçek'in saptırdığı ve her zamanki yalancı tavrı ile sanki varmış gibi ''kanıtlarıya'' dediği olay. Hep kanıtladık diyor ama nedense bir türlü bu kanıtları açıklayamıyor.

Hasan Yalçın'la görüşmemizdeki bir konuya daha yer vererekten Perinçek ve grubunun vatanseverlik maskesi altında hangi amaca hizmet ettiğini bir kez daha sergilemek istiyorum.

H.Yalçın- Şimdi Asil Nadir olayı var. Sizin hem bilgileriniz var, hem tahlilleriniz var. Biz bu mesleyi şöyle getirdik. Diyoruz ki bu Türkiye'nin güvenlik sorunu, Anglosakson sermayesinin ve Türkiye üzerindeki bazı operasyonların, Kürtler ayrılacak mı, bölünebilecek mi meselelerinin çapraşık bir hal aldığı bu dönemde bir taraftan Abramovits geliyor, bir taraftan da Asil Nadir babasının tarlasına dalar gibi Türkiye'ye dalıyor ve Gürvit'inden bilmem nesine kadar. Şimdi bu olayda biz göğsümüzü siper ediyoruz. Burada vatanseverlik filan tartışıyoruz. Hangisi vatanseverlik. Susuyorsunuz, ben bunu yazıyorum. Yalan yalnış yazıyorum. İstediğinizi söyleyin yazacağım diyorum.

M.Eymür- Esasında eski ünitedeki bazı arkadaşlarımla fikri ayrılıklarım var. Bence istihbarat bir aksiyona yönelik olmalı. Bunda biraz yavaş kalındığı kanısındayım.

H.Yalçın- Asil Nadir olayında.

M.Eymür- Genelde söylüyorum.

H.Yalçın- Bakın onu bile söyleyemiyorsunuz. Sizi biraz tahrik etmek istiyorum.

M.Eymür- Genelde söylüyorum, çünkü Asil Nadir konusunda çok fazla bilgi sahibi değilim.

H.Yalçın- Ama ilginizi çekmemişmidir. Gürvit Cumhurbaşkanlığındaki bilgileri buraya monte edecek bu çok açık değil mi? Yani şurda şu görülüyor. 2000'e Doğru en yurt sever tutumu almış oluyor bu Asil Nadir konusunda.

M.Eymür- Yanlışlıklarınız var.

H.Yalçın- Olabilir. Biz de şunu söylüyoruz. Bu yanlışlıkları buyrun düzeltin. Hem Hiram Abas, hem Mehmet Eymür. Bir zaman savaş yapsakta burada buluşabiliriz. Bizim yayınımızının neresi yanlış size göre.

M.Eymür- Daha iyi incelenebilirdi.

H.Yalçın- Amerikanın İngiltere'nin en büyük kuvveti bu Türkiye'ye soktuğu Asil Nadir.
Vatanperver Perinçek grubunun '' İngiliz'lerin Türkiye'ye soktuğu en büyük kuvvet olarak nitelediği'' Asil Nadir'in sonradan İngiltere'de başına neler geldiği, Kıbrıs konusundaki tutumu ve sermayesini Türkiye'ye kaydırdığı için nasıl tevkif edildiği ve ne hallere düştüğü herkes tarafından bilinmektedir. Acaba vatansever Perinçek grubu yine yanlışlık yapmış, Türkiye yerine başka bir ülkeye mi çalışmışdı...

- ''Eymür ise ''Hiram Bey'in yükselme ihtimali olduğu tüm devrelerde'' diyor. Nefretlerinin kişisel sebebi budur. Eymür anılarında sadece Aydınııkçıları dinmez bir kinle karşısına alıyor'' diyor. Perinçek doğru söylüyor. Bu memleketi seven, bu memlekete hizmet vermiş benim gibilerinin, başkalarının maşası olup bu memleket aleyhine çalışan kişilere sempati ile bakması mümkün mü? Perinçek ve grubu, Hiram Abas'ın, Mahmut Dikler'in, Ilgız Aykutlu'nun, Hulusi Sayın'ın, İsmail Selen'in, askeri, polisi ve sivili ile daha nicelerinin ölümünde tetiği çekenler kadar ve hatta onlardan da daha fazla suçludur. Perinçek ve grubu kandırdıkları insanları cinayete azmettiren, sefil ve karanlık varlıklardır. Hizmet ettikleri yabancı güçlerin talimatıyla yalan haberler üretmiş, insanları teşhir etmiş, resimlerini, adreslerini yayınlamış ve onları tetiği çekenlere hazır bir hedef haline getirmişlerdir . İşte ben Perinçek ve yamaklarını son kez kamuoyu önünde cevaplıyor, yukarıda sunduğum nedenlerle vatana ihanet ve cinayete azmettirmekle suçluyorum.

Perinçek'in Hiram Bey ve benimle ilgili olarak senelerden beri ortaya attığı iddialara gelince. Yani CIA, MOSSAD ajanı, işkenceci iddiaları hukuken ağır cezaları gerektiren önemli iddialardır.

Bu güne kadar sahte devrimci Perinçek ve bilerek veya bilmeden onun izinden yürüyen yardakçıları tarafından ortaya atıldığı için hiç bir makam tarafından ciddiye alınmayan bu iddiaların her şeye rağmen adli makamlarca bir ihbar olarak dikkate alınmasını istiyor, Perinçek ve yardakçılarını da bu iddiaları ispata davet ediyorum.

Haydi bakalım ''Biz bunların ajanlığını, işkenceciliğini, provakasyonları nı ispat ettik'' gibi hiç bir mesnede dayanmayan yuvarlak laflarla geçiştirdiğiniz yalanlarınızı delilleriyle birlikte adalet önünde ispatlayın da görelim.

Mehmet Eymür

https://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=109

***



28 Kasım 2019 Perşembe

Mehmet Eymür ve Doğu Perinçek tartıştı, salon karıştı!

Mehmet Eymür ve Doğu Perinçek tartıştı, salon karıştı!

Ergenekon Davası'nın 215'inci duruşmasında bugün eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür tanık sıfatıyla dinlendi.

Eklenme: 06 Ağustos 2012 18:46 - Güncelleme: 10 Nisan 2016 14:12

Mehmet Eymür ve Doğu Perinçek tartıştı, salon karıştı!
EYMÜR VE PERİNÇEK'İN SÖZ DÜELLOSU
EYMÜR VE PERİNÇEK'İN SÖZ DÜELLOSU
Duruşmada, Eymür, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorularını yanıtladı. Daha sonra da Eymür'e soru sormak için sanık Doğu Perinçek söz aldı. Ancak, Perinçek ve Eymür arasındaki diyalog söz düellosuna dönüştü. İkili arasında yaşanan söz düellosunda 1970'li yıllara ilişkin konuların ağırlıklı olduğu görüldü. Perinçek'in, Eymür'e "MİT'te çalıştığınız dönem Ergenekon ile ilgili bilgi aldınız mı?" diye sorması üzerine Eymür, "Hayır" cevabını verdi. Bunun üzerine Perinçek, MİT tarafından hazırlanan ve bir sureti de mahkemede bulunan MİT şemasına bir katkıda bulunup bulunmadığı sorulunca, Eymür, bu konuda da bir katkısı olmadığını, bunun Şenkal Atasagun'dan sorulması gerektiğini söyledi. Perinçek, "Susurluk örgütünü kim ortaya çıkardı?" diye sorduğu Eymür'ün, "Herhalde siz değil ben çıkardım" şeklinde cevap vermesi üzerine Perinçek, "Kim kamuoyuna duyurdu?" dedi. Eymür de, "Siz kamuoyuna duyurdunuz" cevabını verdi. Perinçek'in sorusu üzerine İkinci MİT raporunu da kendisinin hazırladığını aktaran Eymür, raporun bir kısmını eski bir emniyet müdürüne verdiğini kaydederek, "Raporu Ecevit'e iletmesi için vermiştim. O bölüm de sizin yayınladığınız bölümdü zaten" dedi. Eymür, Birinci MİT raporunu da kendisinin hazırladığını, ancak Aydınlık grubu tarafından kamuoyuna duyurulduğunu söyleyince, Perinçek, "Peki İkinci MİT raporunda bizim ilave ettiğimiz bir konu ya da tahrifat yaptığımız bir belge var mıdır?" diye sordu. Eymür de, "Sonradan alay mevzuu edecek birşey buldunuz, sulandırdınız. Raporda yer alan mulletin yatak odasını haber yaptınız" dedi. Perinçek de bu açıklama üzerine, "Tabii kimse, yatak odasının dinlenmesini istemez" deyince, Eymür de, "İstihbaratta yatak odaları çok önemlidir. Parti başkanlarını düşürecek bilgiler çıkabilir" açıklamasını yaptı. Bunun üzerine Perinçek'in, "Benim yatak odamı da dinlediniz mi?" sorusu salonda gülüşmelere neden oldu.

Oda TV Davası'ndan tutukluyken cezaevinde ölen MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu'nun, kendisi döneminde göreve başladığını söyleyen Eymür, Kozinoğlu'nun Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile Alaattin Çakıcı konusunda görüştüklerini söylediğini anlattı. Perinçek'in "Özkaya ile bir parti başkanına yapılacak olan bir suikast konusunun konuşulduğu şeklinde açıklama yaptı" demesi üzerine Eymür, suikast konusunun Cumhurbaşkanı'na yönelik olduğu duyumunu aldığını ifade etti. Perinçek de, suikast hedefindeki kişinin kendisi olduğunu söyledi. Doğu Perinçek, kendisi ile dava sanıklarından Veli Küçük arasında bir görüşme saptayıp saptamadığını sorması üzerine Eymür de, "Kızıl Elma projesi size mi aittir?" diye sordu. Perinçek de, "Bütün gençlere ait bir projedir. İçlerinde ülkücüsü de vardır, solcusu da vardır" açıklamasını yaptı. Eymür de, bu cevap üzerine "İşte tamam, Veli paşa da Kızıl elma içinde, siz de onun içindesiniz" dedi.

ÖCALAN'A YÖNELİK SUİKAST KONUSUNDA DEVLET İÇİNDE BİR İHTİLAF OLDU
Perinçek'in ardından tanık Mehmet Eymür'e soru sormak için sanıklardan Yalçın Küçük, söz aldı. Yalçın Küçük, Eymür'e, "İfadelerinize göre ben hem burayı (yargılandığı dava konusu Ergenekon örgütünü kastederek) hem PKK'yı yönetiyorum" diyerek sözlerine başlayınca Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese tarafından sadece sorusunu sorması konusunda uyarıldı.Bunun üzerine Eymür, "Ben Amerika'da da ifade verdim. Orada stenoyla moto mot yazıyorlar. Ama burada savcı bey yazdırdığı için birebir değil. Küçük PKK ile iletişimde olduğu için hedefimizdeydi" açıklamasını yaptı. Küçük, "Benim MİT ile herhangi bir ilgim oldu mu?" diye sorunca, Eymür, böyle bir bilgisinin olmadığını belirterek "Bana verilen sizin bilgileriniz doğrultusunda yurt dışındaki faaliyetlerinizi zaman zaman izliyorduk" dedi. Küçük'ün "Benim bu örgüt ile ilgimi teyit edecek deliliniz var mı?" sorusuna Eymür, "Sizin bu örgüt ile ilginizi teyit edecek bir bilgim yok" diye cevap verdi. Eymür, Küçük'ün, "Benim PKK'ya ve liderine taktik strateji verdiğime" diye başladığı sözlerini "Danışmanlık yaptığınız" şeklinde düzeltmesi üzerine Küçük, "Ben nasıl danışman oldum?" diye sordu. Eymür de, "Bu bilgi teşkilatın bana bağlı olan dairesinin değil, başka bir birimin verdiği bilgidir. Sizin bir takım resimleriniz, MED TV'deki programlara katıldığınızı gösteren fotoğraflar" açıklamasını yaptı. Küçük, Abdullah Öcalan'a yönelik suikast konusunda devlet içinde bir ihtilaf olup olmadığını sorması üzerine Eymür de, "Evet, oldu. Benim adamlarım arasında bile suikaste karşı olanlar vardı. Ancak bana detayları gelmedi" dedi. Eski Başbakanlardan Tansu Çiller'in "Apo'yu kafes içinde getirin. Seçimlerden önce istiyorum" dediğini söyleyen Yalçın Küçük, "Abdullah Öcalan'a suikastı Tansu Çiller istiyordu, Mesut Yılmaz da devam ettirdi" dedi. Yalçın Küçük, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın Öcalan'a yönelik suikaste karşı çıktığını anlattı. Bunun üzerine Mehmet Eymür, "Tansu Çiller, Abdullah Öcalan'a suikast konusunu MİT dışında da bazı kişilerle görüşüyordu. Bu nedenle bilgim yok" dedi.

ALKIŞLI, SLOGANLI PROTESTO

Bu arada Başkan Hasan Hüseyin Özese, Yalçın Küçük'ü soru sorarken yorum yapmaması konusunda uyardı. Ancak Küçük'ün sorularını aynı şekilde sorunca Özese, Küçük'ün soru sormaya devam etmesine izin vermedi. Küçük de, "Benden niye korkuyorsunuz? Ben burada sanığım, soru soracağım" diye bağırdı. Özese'nin salondan çıkarılmasını istemesi üzerine Yalçın Küçük, kitaplarını ve dokümanlarını toplamak istedi. Küçük, dökümanlarını toplarken bir yandan da bağırmaya devam edince, salondaki izleyicilerin bulunduğu bölümden alkış, yuhalama ve "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi" şeklinde sloganlar duyuldu. Bu olay üzerine ise Başkan Özese, protesto edenlerin tespit edilmesini istedi. Bu sırada izleyiciler arasında bulunan CHP Milletvekil Birgül Ayman Güler, protestocu kadına sarılarak, jandarmanın almasını engellemeye çalıştı. Yaşanan arbede üzerine duruşmaya ara verildi.
DHA

6 Ocak 2016 Çarşamba

Eymür'den HÜSAMETTİN ÖZKAN Raporu




Eymür'den   HÜSAMETTİN ÖZKAN  Raporu




   _ MİT Kontr terör eski Daire Başkanı Mehmet Eymür, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'la ilgili tüm iddiaları internet sitesine taşıdı. Eymür, kapsamlı bir " Özkan Raporu " hazırlığında

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan hakkındaki yolsuzluk iddiaları ile bazı kişilerle olan yakınlığı ve özel ilişkileri internet ortamında derleniyor.
MİT Kontrterör Dairesi eski başkanı Mehmet Eymür, internetteki www.atin.org adlı sitesinde, bu kez Hüsamettin Özkan hakkında Türk ve yabancı basında çıkan ilginç haberlere ve iddialara yer verdi. Bu iddiaları yorumlayan Eymür, Özkan hakkındaki gelişmeleri derlemeye ve yorumlamaya devam edeceğini de bildirdi.
Özkan'ın, MGK'da Cumhurbaşkanı'na karşı sarfettiği sözlere dikkati çeken Eymür, Özkan hakkındaki iddiaları bir araya toplamasının gerekçesini ise "Acaba bu gücü nereden alıyor, kimdir, neyin nesidir diye merak ettik" sözleriyle ifade etti. Eymür'ün gazete, dergi ve internetten derlediği haberlerde şu iddialara yer veriliyor:


' Derin Siyaset '


"Türkiye'de nasıl ki bir 'derin devlet' varsa, bir de 'derin siyaset' vardır. Hangi partiye ait oldukları farketmez, yolları ve amaçları birdir. Türkiye'de kim zengin olacak, hangi gazete patronu batırılacak, kime yol verilecek, bu yapılanma karar verir. İşte bu 'derin siyaset' adlı gizli örgütün İcra Kurulu Başkanı Süleyman Demirel, Başkan Vekilleri Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan'dır. Sadettin Tantan, asayiş, Zekeriya Temizel de mali konularına bakar. Ecevit örgütte yoktur, önem taşımaz."

" Mesut Yılmaz, Türkbank'tan sonra Körfez ihalesinde de aklandı. Yılmaz'ı aklayan komisyon raporu, 8'e 7 oyla kabul edilirken, DSP'nin fireleri son anda devreye giren Başbakan Yardımcısı Özkan tarafından engellendi. "
'' En Fakir Milletvekiliydi ''
"Hüsamettin Özkan seçilip ilk kez Ankara'ya geldiğinde, TBMM başkanlığına verdiği 'mal beyanı' itibarıyla, '' Meclis'in en fakir Milletvekili '' sayılabilirdi."
"Burada, tam iki kez, Tepe Grubu tarafından inşa edilen Beykoz Konakları adlı sitede iki konağın sahibi olduğunu yazdım Hüsamettin Özkan'ın... Bu haberi okuduğum ' Maya ' dergisi, konakların her birinin 650 bin dolar değeri olduğunu da yazdı."

"Sabah Grubu, Etibank kriziyle birlikte Özkan'ın ağzının içine bakmaya başladı... Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu, bugüne kadar ayakta kalmalarını ona borçlu olduklarına inanıyorlar."

"Hüsamettin Özkan'ın adı şimdi de Halkbank'tan verilen usûlsüz kredi dolayısıyla gündemde. Emlakbank, Genel Müdür Erdin Arı döneminde 40 milyon dolar kredi borcu bulunmasına rağmen Sabah Grubu'na ek kredi açmış! "
Köstebek Özkan mı?
"Berlin'de yayınlanan Die Tagezeitung'un Perşembe ekinde "Egebank'ta Polis Parmağı" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, Nail Keçili'nin Paper Moon'daki köstebeğinin Hüsamettin Özkan olduğu ileri sürülüyor. Sır gece 21 Aralık 1999 gecesiydi... Bu gecenin, bankaya el konulmadan önceki gece olduğunu Demirel'e söyleyen ve bankadan yaklaşık 15 milyon doların bir gecede 'uçmasını' sağlayan kişi kimdi?"
"Orhan Aslıtürk, Maliye Bakanı Sümer Oral'ın kayınbiraderi; Hüsamettin Özkan'ın ağabey'i olan Bayrampaşa eski Belediye Başkanı Necdet Özkan'ın eşinin de kardeşi çıktı. Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün eşi Orhan Aslıtürk, naylon fatura operasyonu ile Egebank'ın boşaltılmasına yardımcı olmuş."
Kaynana skandalı

" Skandal. Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesine torpil. Egebank'ın Gold-Bis tarım ürünleri şirketine verdiği usulsüz krediyle ilgili olan herkes dün gece gözaltına alındı. Süper kaynana hariç. DGM'ye gönderilen suç duyurusunda onun da adı vardı. Ancak bir tek onun için yakalama emri çıkarılmadı."
" Hüsamettin Özkan ile Enerji Bakanı Ersümer Bacanak çıktı. Yani, ' Süper kaynana ' kabinede iki bakanın birden kayınvalidesi. Gözaltına alınmaması çok doğal."

"Bütün yollar Ankara'ya çıkıyor. Murakıplar dert yanıyor: Biz 100 küsur sayfalık rapor hazırladık. Etibank'a el kondu. Ama bizim raporumuzda iş Yılmaz'a, Taner'e, Özkan'a uzanıyor. Bundan sonrası siyasi irade meselesi."
Eymür'ün özeti
Eymür, Özkan hakkındaki iddiaları sıraladıktan sonra şu özeti yaptı: "Hasan Hüsamettin Özkan Kayserili. İmam Hatip Lisesi'nden sonra İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde okumuş. Ağabeyi, Bayrampaşa eski Belediye Başkanı olan Necdet Özkan. 1991 yılında politikaya atılmış. Daha önce İstanbul'da, yap-sat işleri (müteahhitlik) ile uğraşıyormuş. 1998 yılında Bakırköy dans şampiyonu olmuş. Maliye Bakanı Sümer Oral'ın kayın biraderi olan Orhan Aslıtürk, Özkan'ın yengesinin kardeşi. (Ağabeysi Necdet Özkan'ın eşinin kardeşi.) Damadı, Prof. Erdoğan Alkin'in oğlu Emre Alkin İMKB Başkanı Osman Birsen'in danışmanı. Dayısı, Saray Halıları'nın sahibi Necati Kurmel. Kurmel'in, Susurluk aktörleri ile irtibatı var. Enerji Bakanı Cumhur Ersümer bacanağı. Kayın valide si Hatice Betül Özbay, Egebank skandalına adı karıştığı için " Çete " davasına dahil edildi. İstanbul Beykoz Konakları adlı sitede her biri 650 bin dolar değerinde iki konağı var. Şimdilik bu kadar. Sizlerin de yardımıyla bu tabloyu genişleteceğiz inşallah."

' Batıkçılar ve İktidar '

Mehmet Eymür'ün, sayfalarına taşıdığı bir köşe yazısı da şöyle: "Tarih 30 Mayıs 2000. Yer: İstanbul Samandıra'daki Print City adlı Sabah tesisleri... Başbakan Yardımcısı DSP'li Hüsamettin Özkan, Maliye Bakanı ANAP'lı Sümer Oral, batık Etibank'ın ve Sabah'ın sahibi Dinç Bilgin ile batık Etibank'ın o günkü genel müdürü Zeki Ünal, oldukça neşeli bir hava içinde uzun uzun sohbet ediyorlar.
Print City, Bilgin Grubu'nun trilyonlar gömdüğü bir tesis ve 30 Mayıs 2000'de açılışı yapıldı. Özkan ve Oral, halkın birikimlerinin gömüldüğü tesisleri keyifli kahkahalar atarak gezdiler.

Bunların Etibank'ın batmakta olduğundan haberleri yok muydu?"
Dönmez'in yerini Özkan aldı Mehmet Eymür, Ecevitler'in Özkan'ı da gözden çıkarabileceği iddiasını ortaya atan şu yazıya da yer verdi: "Siz Rahşan-Bülent Ecevit çiftinin manevi oğulları Ali Dönmez'i tanır mısınız? 1980'li yıllar... Mustafa Utku emekli bir polistir. Ecevit ailesinin özel şoförlüğünü yapar. Utku'nun cin gibi akıllı kayınbiraderi vardır. Adı Ali Dönmez! Rahşan hanım ve Bülent Ecevit bu akıllı, girişken çocuğu çok severler. 1983 yılında DSP kurulurken 16 yaşına giren Ali Dönmez de hayli etkilidir. 1983/1991 yılları arasında DSP'de Ali Dönmez veliaht gibidir. Koca İstanbul İl Başkanı bile önünde ceketini düğmeler. Özetle; bugün Hüsamettin Özkan neyse, dün de Ali Dönmez odur. Özkan'ı DSP'ye getiren Ali Dönmez'dir. Ne olduysa oldu, Ali Dönmez birden bire manevi evlatlıktan by-pass edildi. Ali Dönmez bugün İstanbul Zeytinburnu'nda inşaat malzemeleri satıyor... Özkan Sadece getir götürücüdür..." 


..

29 Aralık 2015 Salı

Perinçek'e Cevap (1991)




Perinçek'e Cevap (1991)



28/6/1991 - 11:00 - 
Atin
      













(1991'de Mehmet Eymür'ün "Analiz" isimli kitabı piyasaya çıkmadan önce, bazı bölümleri Milliyet Gazetesi'nde yayınlanmıştı. Bunun üzerine Doğu Perinçek gazeteye uzunca bir açıklama yolladı. Aşağıdaki yazı, Perinçek'in bu açıklamalarına karşın Eymür'ün verdiği cevaptır.) 


Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne


Gazetenizde 10-11-12 Haziran günü yayınlanan ''Doğu Perinçek'in Yanıtı'na karşı ekte hazırlamış olduğum cevabın yayınlanmasını saygı ile arzederim. 28 .06.1991

Mehmet EYMÜR

Gazetenizde 10,11 ve 12 Haziran tarihinde ''Doğu Perinçek'in Yanıtı '' yayınlanmıştır .

Esasında daha anılarım Milliyet'te yayınlanırken maskelerinin düşmesinden ve kimlere hangi amaçla hizmet ettiklerinin ortaya çıkmasından telaşlanan Fabrikatör Perinçek ve grubu yayın organları 2000'e Doğru mecmuasında bana 14 sayfalarını tahsis ederek kendilerini savunmaya çalışmış, benimle ilgili olarak ''Yavuz hırsız ev sahibini bastırır'' misali, hiç bir mesnede dayanmayan yalan ve iftiralara devam etmişlerdir.

Beni bir hayli eğlendiren bu telaşlı yayınlarına Fabrikatör ' ün kendi mecmuasında cevap vermeyi lüzumsuz saydım. Ancak Perinçek'in Milliyet gibi ciddi bir okuyucusu olan gazetede başkalarına çamur atarak kendini temize çıkarmaya çalışması üzerine bir kereye mahsus olmak üzere gereken cevabı vermeyi zaruri addettim.

Öncelikle Perinçek'e yayında ''Güney Sadık'' takma ismini, yayın hakkını verdiğim Milliyet Gazetesi takmıştır. Bu herhalde gazetenin gösterdiği mesleki nezaket dolayısıyladır. Gerçi, ''Sadık'' ismi Perinçek'e yakışmış, yabancı güçlere sadakatla hizmet etme görevine uygun düşmüştür.

Diğer taraftan Perinçek ve 2000'e Doğru benim anılarımı ellerine geçirmekle öğünüyorlar. Ellerine geçirdikleri nüsha, benim kasıtlı olarak kendilerine ulaşacağını bilerek kendilerine yakın olan kişilere verdiğim nushadır. Telaşlarından gazetedeki tefrikayı ve kitabımı beklemeden ele geçirdikleri nüshaları yayınlayarak kitabımda yer almayan konuları kendi dergilerinde neşretmek ve kendi kendilerini teşhir etmek gafletine erişmişlerdir .

Şimdi Perinçek'in Milliyet'teki yanıtındaki iddiaları tek tek gözden geçirelim :

- '' Biz Aydınlıkçılar Hiram Abas - Mehmet Eymür 'lerle ilk kez işkencehanelerde tanıştık'' diyor. Demegoji yapmasın, nerede, hangi işkencehanede karşılaşmış? Söylesin de biz de öğrenelim.

Ben Perincek'i sadece, eskiden Bahçelievler'de oturan bazı MİT peronelinden duymuştum. şimdi kapatılmış olan bir meyhanede sohbetlerini, onlarla ahbaplık kurma, ve onlara şirin gözükme çabalarını.

-''İkinci karşılaşmamız Lübnan Nahrel Bared'deki FKÖ Kampında

Dokuz arkadaşımız . MOSSAD ile işbirliği sonucu bir İsrail askeri baskınıyla şehit edildiler'' diyor . Kendisi o kampta memleket yararına faydalı işler yaparken biz İsrail askerleri ile kampı bastık ta öylemi karşılaştık acaba? Bunlara bir açıklık getirsin.

- ''1978, 79, 80 yıllarında Aydınlık gazetesinde Kontrgerilla kampanyalarıyla faaliyetlerini sergiledik. Bu üçüncü karşılaşma'' diyor. Yukarıdaki yalanlarına benzer yalanlar dışında neyi sergilemişler? Bunlar işkenceci, CIA, MOSSAD ajanı gibi hiç bir mesnede dayanmayan yuvarlak laflar, adice iddialar dışında bir tek somut olay ortaya koyabilmişler mi?

Perinçek ve hizmetkarlarını arkalarındaki karanlık güçle birlikte bu iddialarını somut örneklerle delillendirmeye, ispata davet ediyorum. İspat edemedikleri taktirde bu iftiraları yayanlar şerefsizdirler, satılıktırlar, sahibinin sesidirler.

- ''Dördüncü karşılaşma 12 Eylüı döneminde . Özellikle Kontrgerillayı açığa çıkardığımız için hapislere atıldık . Bir takım arkadaşlarımız işkence gördüler'' diyor, safsata ve laf salatasına devam ediyor.

- ''Beşinci karşılaşma MİT raporunu açığa çıkarmamız . Abas ve Eymür 'lerin meslek hayatlarına hiç olmazsa resmi planda son verdik'' diyor. Evet, her nedense MİT'in sivilize olmasını hiç istemeyen, her vesile ile emekçilerin menfaatini ön planda tuttuklarını ve haksızlıklara karşı olduklarını ilan eden Fabrikatör Perinçek grubu, Türkiye'de yeraltı dünyasındaki karışık menfaat ilişkilerini konu alan bir raporu açığa çıkarıp, bizleri görevimizden ettiği için böbürleniyor. Ne denli ikilem, ne denli sahtekarlık.

-''Altıncı karşılaşma Körfez krizi iıe başladı ve devam ediyor. Onlar gene ABD'nin Ortadoğu harekatının istihbarat elemanı ve biz gene ABD 'ye direnen yurtsever güçlerin parçasıyız'' diyor. Bir Amerika tutturmuş gidiyor . Sanki Amerika dışındaki bütün Avrupa ülkeleri, komşularımız Türkiye'nin canı, ciğeri.

Perinçek efendi, ben Türk'üm ve Türklüğüm ile iftahar ediyorum. Senin hoparlörü olduğun güç dahil her türlü yabancı gücün Türkiye üzerindeki oyunlarına karşıyım. Hep Amerika' yı ortaya atıp kendini maskeleyemezsin. ABD'ye direnen yurtsever güç, ezilen halklar teranelerini bırak. Söyleyebiliyorsan Türk olduğunu, Türklüğün ile iftahar ettiğini, bütün yabancı güçlerin, bütün karanlık ilişkilerin karşısında olduğunu söyle.

-"Aydınlık ' ta bizim Savaşman 'ı savunduğumuzu söylüyor Aydınlık bir gerçei ortaya çıkardı. CIA, en sadık, en çok gelecek vaat eden adamları Hiram Abas' ların yolunu açabilmek için Savaşman'ı feda etmiştir. Önemli bir CIA ajanının yükselmesi için ötekinin harcandığı bir CIA operasyonu. Aydınıık bu gerçeği saptadı ve yazdı'' diyor.

Olayları ters yüz etmek, işine geldiği gibi yorumlamak, gerçekleri saptırmak, önemli bir olayı önemsiz göstermekte ne kadar da başarılı. Kendisini yetiştirenler bayağı iyi eğitmişler. Şu mantığa bakın CIA bir adamını başarılı kılmak için diğerini yakalatıyor. Hatta CIA bu operasyonda o kadar ileri gidiyorki CIA' nın Ankara'daki temsilcisi Amerikalıyı da yakalatıyor . Şu mantığın, şu yorumun güzelliğine bakın.

Şimdi Perinçek' e soruyorum. Hiram Bey'in ''Batum'a, Atina ' ya 30.9.1968 ila 1.12.70 yılları arasında Beyrut'a gönderildiği'' gibi MİT içindeki personelin bile bilemeyeceği operasyonel bilgileri nasıl elde ediyor? Bunlar gizli bilgilerdir. Gizli bilgiler ancak gizli faaliyetlerle elde edilir. Bu işleri de istihbarat teşkilatları yaparlar. Yabancı istihbarat teşkilatları bu tip bilgileri MİT içindeki Savaşman gibi bir ajanından alır, Perinçek gibilerine de vererek kullandırır. Bunun başka şekli yoktur. Bu tamamiyle bir casusuluk faaliyetidir.

- ''Turan Çağlar Kontrgerilla yayını sırasında Aydınıık'a bilgi veren yüzlerce kaynaktan biriydi. Çağlar daha sonra arkasında büyük kuşkular bırakan bir şekilde cezaevinde öldü. Olay tarihi 1983. Aydınıık generaller tarafından kapatılmış. Aydınlıkçılar ya hapiste, ya aranıyor. Aslında bu bile Eymür 'ün iftirasını çürütmeye yeter'' diyor . Perinçek bu konuda kaçamamış ve itirafta bulunmuş. İftiharla, gururla bahsettiği ''Kontrgerilla'' yayınını hazırlayan, bilgi verenlere bakın. Yıllarca İngilizlere ve Amerikalılara hizmet etmiş (dikkat ederseniz Perinçek'in sadece CIA deyip geçiştirdiği gibi değil. O da Savaşman gibi hem İngilizlere, hem Amerikalılara hizmet etmiş), ihtilal hareketleri içinde bulunmuş bir kişi. Nedense Perinçek'lerin yanında hep casuslar gözüküyor. Perinçek acaba kaynakları Turan Çağlar'dan ne gibi bilgiler alıp yayınladıklarını açıklayabilir mi? Hala bir İngiliz/Amerikan ajanından alıp yayınladıkları bilgilerin tarafsız ve doğru olduğunu, bunu yurtsever duygularla yaptıklarını iddia edebilir mi? Perinçek bu. Bunun da bir yolunu bulur elbet.

-''Aydınlık'ın sorumlu müdürü Aydoğan Büyüközden'in 12 Mart 1971 darbesinde ''Robert Kolej 'de görevli bir İngiıiz'e ait lojmanda telsizlerle ve başında perukla yakalandığını söylüyor. Yalan. Bir kez A.Büyüközden o lojmanda yakalanmadı.İkincisi o lıojman İngiliz'e ait değildi. Robert Kolejin'di'' diyor. Perinçek'in karışık ve karanlık hayatı hafızasını da karıştırmış . Aydoğan Büyüközden'in İngiliz'e ait eve geldiğinde başında perukla yakalandığı ve hatta ilk önceleri sağar ve dilsiz numarası yaptığı doğrudur. Lojmanın Robert Koleje ait olması neyi değiştirir ki. Ev öğretim görevlisi olan İngiliz'e tahsis edilmişti ve İngiliz oturuyordu. Aynı evde alıcı verici telsizlerde bulundu.

-''Bir istihbarat örgütüne sempati duymayı şerefsizıik sayan bir ideolojiye ve pratiğe sahibim'' diyor. Diyor ama yaptıkları ve faaliyetleri söylediklerine uymuyor. Herşey açıkça belli. O zaman Perinçek'i ne şekilde adlandırmak lazım?

- ''Ben ve arkadaşlarım, 1970, 1980, ve 1990' larda son üç kuşakla işkencehaneleri ve hapishaneleri paylaşan az sayıda insanlar arasındayız. 25 yılıık çizgisi ve mücadelesi belli bir hayattır bu'' diyor . Herhalde çok öğündüğü bu dönemler, cezaevinde ''Yaşasın Cezaevi'' , ''Yaşasın Türk Silahlı Kuvvetleri'' diye bağırdıktan sonra mahkemede ''Yaşasın TİİKP'' diye nasıl bağrıdıklarını iddia ettikleri, duruşmalarda ''kravat takmama eylemi'' için diğer gruplara baskı yaparken TİİKP duruşmalarında dik yakalı kazakların altına gravat takarak nasıl duruşmalara çıktıkları dönemler olmalı . Onun ve peyklerinin bu şakrabanlıklarını onlarla aynı dönemde cezaevlerinde yatan herkes biliyor ve anlatıyor.

Perinçek şu gözaltına alındığı dönemlerde işkencehanelerde, kahramanca direnerek zor altında verdiği sayfalarca ifadelerini de bir kitap haline getirse veya tefrika halinde kendi dergisinde yayınlasa ne iyi olur. Herkes onun nasıl bir devrimci, ne denli bir kahraman olduğunu bir kez daha anlar.

Perinçek'i eski kader arkadaşlarından, cezaevinde birlikte kaldığı kişilerden, yakın çevresinde bulunanlardan dinledim. Onun, 12 Mart sonrası özel minübüsü ile Söke'ye Beşparmak dağlarına taşıyan Ferit Özcan ile Hikmet ve Mehmet Süleyman Cengiz'in Perinçek'in devrimcilikle bağdaşmayan gayri ahlaki tutumu nedeniyle TIIKP'den ayrılmaları üzerine nasıl hain ilan edildiklerini, partinin ''gümüş bağışlama'' kampanyasını organize ettikten sonra evindeki gümüşleri babasının evine nasıl taşıdığını, 1974'de oy kullanmayı devrimci harekete ihanet sayarken seçim sonrası mahkemeye verilen dilekçede ''halkın serbest bırakılmayı istediğini'' nasıl beyan ettiğini, onun ne denli bir sahtekar olduğunu çok iyi biliyorlardı.

Onu yakından tanıyanların birleştiği nokta Perinçek'in sol faaliyetler içine sızmış bir batı ajanı ve sahte bir devrimci olduğuydu. Çizgilerinin sık sık değişmesi, ahlaki kurallara pek bağlı kalmayışı da bu sebebe bağlanıyordu.

Perinçek'in 25 yıllık değişmeyen çizgisini Başyardakçılarından Hasan Yalçın'la 26 Temmuz 1989'da yaptığım bir görüşmenin teyp bandından pasajlarla incelemek istiyorum. O tarihlerde Hasan Yalçın'a, israrla benimle tanışmak arzusu üzerine randevu vermiş ve karşılıklı teype almak koşuluyla büromda konuşmuştum.

Kendisiyle mülakaat yapmayacağımı bildiği için hiç bir şekilde yayınlamamak şartıyla benimle görüşmek, beni tanımak istediğini belirtmişti. Ben yine de güvenmediğimden ve bunların sahtekarca taktiklerini bildiğimden karşılıklı teype alma şartını koştum. Tahminimde yanılmadım. Bir müddet sonra bu görüşmenin belli pasajlarını birbirine monte edip saptırarak, yorumlar getirerek her zamanki gazetecilik anlayışlarına uygun bir şekilde kullanmaya çalıştılar.

Hasan Yalçın daha sonraki yıllarda da bütün terslememe rağmen benimle diyalog kurma çabalarına devam etti. Bana dergilerine gelen bazı sözde ihbarları fakslayarak, zaman zaman telefonla arayarak ilişkilerini sıklaştırmaya çalıştı. Aklınca beni yönlendirmeye, bir şeyler söyletmeye çalıştı. Hiram Bey'in ölümünden sonra yaptıkları ve hiç bir ahlak kuralına uymayan yayınlarından sonra telefonda hakaret etmeme, aşağılamama rağmen dahi aldırmadan büroma gelip izahat vermeye çalıştı, Hatta daha da ötesi ''MİT'e hizmet etmeyi dünyanın en büyük şerefsizliği ve alçaklığı'' sayan bu zihniyetin Ankara Temsilcisi Hasan Yalçın, MİT'in gazetecilerle toplantılarına kendilerinin çağrılmadığından yakınarak kendilerini MİT'ten arkadaşlarımla tanıştırmamı istedi. şimdi ben bu eski görüşmeden pasajlarla Perinçek'in ''25 yıllık çizgisini ve mücadelesini'' incelemek istiyorum.

M.Eymür- 2000'e doğrunun çizgisi nedir? Amaçları nedir, ideolojik yelpaze içinde yeri nedir? Bunu Aydınlık zamanından alalım. Bundan bazı başka suallere geçmek istiyorum. Nedir yani çizginiz. Bu günki ile başlangıç çizginiz arasında farklılaşma var. Yakın tarihte bir özeleştiriniz filan da oldu. Saçak'ta çıkan. Bir oturmamışlık görüyorum ben çizgilerinizde.

H.Yalçın- Hi hi hi (gülüyor)

M.Eymür- En azından bu günki konum nedir? Bugün ideolojik yelpaze içindeki yeriniz tam nedir, gazetecilik anlayışınız nedir?

H.Yalçın- Şimdi çizgi olarak solcu. En geniş anlamda solculuk. Sırf bir Aydınlıkçılık veya sırf bir Mao düşüncesinin temsili değil genel anlamda Türkiye'nin, Türkiye'de yaşayan bütün insaların menfaatini savunmaya ve özellikle emekçilerin menfaatlerine dayanan bir solculuk.Eski çizgiyi söylüyorsunuz da. 1978'de Sovyetler Birliğinden gelmekte olan bir tehlike gördük Türkiye'de. Buna MİT'den de fazla karşı çıktık, Genel Kurmay'dan da fazla karşı çıktık. Fazla karşı çıktığımız için hata yaptık. Çok fazla. Tehlike o kadar büyük değilmiş.

M.Eymür- Şimdi ben de ona değinmek istiyorum. Hatırlıyorum ilk yıllarınızı. Sokaklarda yazılar görüyordum ''Ne Amerika, ne Rusya'' . Herhalde dedim yeni bir milliyetçi akım doğdu. Sonra bir baktım daha ziyade bir Mao'ist çizgi içinde yeni bir akım başladı. Esasında bizim yapamadığımızı, Batı Devletlerinin yapamadığı bir misyonu üstlendiniz. Yapılan işin niteliği dolayısıyla bunlar acaba bir başka yere angaje olmuş bir grupmu.

H.Yalçın- Amerikancı demek istiyorsunuz.

M.Eymür- Amerikancı da demeyelim. Batı. Çünkü bir anti Sovyet yapınız vardı . Solu bizim başarmadığımız derecede bölmeyi.

H.Yalçın- Siz bizi sola mı şikayet etmek istiyorsunuz.

M.Eymür- Hayır hayır, Gerçekleri konuşuyorum. Söylediklerimde gerçek yoksa. Kendi öz eleştirinizi yaptığınız zaman birtakım hatalar yaptığınızı kabul ediyorsunuz.

H.Yalçın- Tabii.

M.Eymür- Yarın gene bir öz eleştiri yapıp bugünki faaliyetlerimizde hata yaptık diyebilirmisiniz.

H.Yalçın- Hata yapmamak mümkün değil. Hatalar yapılıyor. Meziyet hataları görüp düzeltmek, hata yaptık onu düzeltiyoruz demektir.

İşte Perinçek'in değişmeyen 25 yıllık çizgisi ve mücadelesi. Birgün Marksist, ertesi gün anti-Sovyet, bir başka gün Maoist olacak, dün kızdığı güçlerin, şiddetle saldırdığı PKK gibi örgütlerin bu gün yanında yer alacak, ondan sonra bir ''öz eleştiri'' ile geçiştirip hala utanmadan çizgilerim bellidir diyecek. Ama ona da hak vermek lazım. Ne yapsınki adam. Vazifesi bu.

-''Hiram Abas ve ekibi CIA'nın adamıydılar. Aydınlık ve 2000'e Doğru birçok haberiyle bu gerçeği kanıtladı. Fiıistin Devletinin Ankara Büyükeıçisi Abu Firas, Hiram Abas'ın CIA ve MOSSAD ile ilişkilerini kanıtlarıyla 2000'e DOGRU'ya. Bizzat bana anlatmıştı. Biz o zaman da söyledik, şimdi de söylüyoruz: Casusluktan nefret ederiz. Ezilen halkların yanındayız. Onların mücadelesini desteklemekten şeref duyarız'' diyor. Yine aynı görüşmeden pasajlar sunmak istiyorum.

M.Eymür- Şimdi Sati olayını ele alalım. Bunun Filistin'e karşı bir CIA, Mossad ve MİT ilişkisi olduğunu söylüyorsunuz. Büyük tenakuz burada başlıyor. Sati olayının failleri kimlerdi. Filistinli ama, itham edilenler kimlerdi.

H.Yalçın- Suriye'li

M.Eymür- Faaliyetin hedefi Suriye ve Abu Nidal grubuydu. Abu Nidal ve Suriye o tarihlerde FKÖ ile düşmandı. şimdi nasıl olurda böyle bir yargıya varabilir, FKÖ'nün düşmanına karşı yapılan bir faaliyetin FKÖ' ye karşı olduğunu söyleyebilirsiniz . Ben size mantıksal olarak açıklıyorum. Bu olay bir Suriye ve Abu Nidal faaliyetidir. Bunun bizim daima desteklediğimiz FKÖ ile en ufak ilişkisi yoktur. Türkiye'nin FKÖ ile iyi münasebetleri var.

H.Yalçın- Şimdi burada bizim yaptığımız iş şu. Şunu veya bunu korumak söz konusu değil. Biz Amerikaya karşı Viyetnam halkını, Sovyete karşı Afganistan halkını, İsrail'e karşı da Filistin'i koruruz. Çünkü Filistin mazlum bir ülke, mazlum bir halk. Zaten Türkiye'de Filistin mücadelesi yok.

M.Eymür- Ama ben de zaten Türkiye'nin genel politikasında FKÖ' ye sıcak bakılır diyorum.

H.Yalçın- Tabii, biz onuda bilmiyoruz.

İşte Perinçek'in saptırdığı ve her zamanki yalancı tavrı ile sanki varmış gibi ''kanıtlarıya'' dediği olay. Hep kanıtladık diyor ama nedense bir türlü bu kanıtları açıklayamıyor.

Hasan Yalçın'la görüşmemizdeki bir konuya daha yer vererekten Perinçek ve grubunun vatanseverlik maskesi altında hangi amaca hizmet ettiğini bir kez daha sergilemek istiyorum.

H.Yalçın- Şimdi Asil Nadir olayı var. Sizin hem bilgileriniz var, hem tahlilleriniz var. Biz bu mesleyi şöyle getirdik. Diyoruz ki bu Türkiye'nin güvenlik sorunu, Anglosakson sermayesinin ve Türkiye üzerindeki bazı operasyonların, Kürtler ayrılacak mı, bölünebilecek mi meselelerinin çapraşık bir hal aldığı bu dönemde bir taraftan Abramovits geliyor, bir taraftan da Asil Nadir babasının tarlasına dalar gibi Türkiye'ye dalıyor ve Gürvit'inden bilmem nesine kadar. Şimdi bu olayda biz göğsümüzü siper ediyoruz. Burada vatanseverlik filan tartışıyoruz. Hangisi vatanseverlik. Susuyorsunuz, ben bunu yazıyorum. Yalan yalnış yazıyorum. İstediğinizi söyleyin yazacağım diyorum.

M.Eymür- Esasında eski ünitedeki bazı arkadaşlarımla fikri ayrılıklarım var. Bence istihbarat bir aksiyona yönelik olmalı. Bunda biraz yavaş kalındığı kanısındayım.

H.Yalçın- Asil Nadir olayında.

M.Eymür- Genelde söylüyorum.

H.Yalçın- Bakın onu bile söyleyemiyorsunuz. Sizi biraz tahrik etmek istiyorum.

M.Eymür- Genelde söylüyorum, çünkü Asil Nadir konusunda çok fazla bilgi sahibi değilim.

H.Yalçın- Ama ilginizi çekmemişmidir. Gürvit Cumhurbaşkanlığındaki bilgileri buraya monte edecek bu çok açık değil mi? Yani şurda şu görülüyor. 2000'e Doğru en yurt sever tutumu almış oluyor bu Asil Nadir konusunda.

M.Eymür- Yanlışlıklarınız var.

H.Yalçın- Olabilir. Biz de şunu söylüyoruz. Bu yanlışlıkları buyrun düzeltin. Hem Hiram Abas, hem Mehmet Eymür. Bir zaman savaş yapsakta burada buluşabiliriz. Bizim yayınımızının neresi yanlış size göre.

M.Eymür- Daha iyi incelenebilirdi.

H.Yalçın- Amerikanın İngiltere'nin en büyük kuvveti bu Türkiye'ye soktuğu Asil Nadir.
Vatanperver Perinçek grubunun '' İngiliz'lerin Türkiye'ye soktuğu en büyük kuvvet olarak nitelediği'' Asil Nadir'in sonradan İngiltere'de başına neler geldiği, Kıbrıs konusundaki tutumu ve sermayesini Türkiye'ye kaydırdığı için nasıl tevkif edildiği ve ne hallere düştüğü herkes tarafından bilinmektedir. Acaba vatansever Perinçek grubu yine yanlışlık yapmış, Türkiye yerine başka bir ülkeye mi çalışmışdı...

- ''Eymür ise ''Hiram Bey'in yükselme ihtimali olduğu tüm devrelerde'' diyor. Nefretlerinin kişisel sebebi budur. Eymür anılarında sadece Aydınııkçıları dinmez bir kinle karşısına alıyor'' diyor. Perinçek doğru söylüyor. Bu memleketi seven, bu memlekete hizmet vermiş benim gibilerinin, başkalarının maşası olup bu memleket aleyhine çalışan kişilere sempati ile bakması mümkün mü? Perinçek ve grubu, Hiram Abas'ın, Mahmut Dikler'in, Ilgız Aykutlu'nun, Hulusi Sayın'ın, İsmail Selen'in, askeri, polisi ve sivili ile daha nicelerinin ölümünde tetiği çekenler kadar ve hatta onlardan da daha fazla suçludur. Perinçek ve grubu kandırdıkları insanları cinayete azmettiren, sefil ve karanlık varlıklardır. Hizmet ettikleri yabancı güçlerin talimatıyla yalan haberler üretmiş, insanları teşhir etmiş, resimlerini, adreslerini yayınlamış ve onları tetiği çekenlere hazır bir hedef haline getirmişlerdir . İşte ben Perinçek ve yamaklarını son kez kamuoyu önünde cevaplıyor, yukarıda sunduğum nedenlerle vatana ihanet ve cinayete azmettirmekle suçluyorum.

Perinçek'in Hiram Bey ve benimle ilgili olarak senelerden beri ortaya attığı iddialara gelince. Yani CIA, MOSSAD ajanı, işkenceci iddiaları hukuken ağır cezaları gerektiren önemli iddialardır.

Bu güne kadar sahte devrimci Perinçek ve bilerek veya bilmeden onun izinden yürüyen yardakçıları tarafından ortaya atıldığı için hiç bir makam tarafından ciddiye alınmayan bu iddiaların herşeye rağmen adli makamlarca bir ihbar olarak dikkate alınmasını istiyor, Perinçek ve yardakçılarını da bu iddiaları ispata davet ediyorum.


Haydi bakalım ''Biz bunların ajanlığını, işkenceciliğini, provakasyonlarını ispat ettik'' gibi hiç bir mesnede dayanmayan yuvarlak laflarla geçiştirdiğiniz yalanlarınızı delilleriyle birlikte adalet önünde ispatlayın da görelim.

Mehmet Eymür


.