Kopenhag Zirvesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kopenhag Zirvesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Aralık 2019 Pazar

TÜRKİYE İÇİN KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİ., BÖLÜM 1

TÜRKİYE İÇİN KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİ.,  BÖLÜM 1






(14 Nisan 2003 Tarihinde AB Konseyi Tarafından Kabul Edilen Nihai Metin) 

ANKARA 
NİSAN 2003 
DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI AVRUPA BİRLİĞİİLE İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 
Türkiye İçin Katılım Ortaklığı Belgesi: 
(14 Nisan 2003 Tarihinde AB Konseyi Tarafından Kabul Edilen Nihai Metin) 

Giriş 

Komisyon, 9 Ekim 2002 tarihli “Genişleyen Birliğe Doğru” Strateji Belgesinde 
“Avrupa Birliği, Türkiye’nin adaylığının bir sonraki aşamasını göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin katılım öncesi hazırlıkları için verdiği desteği artırmalıdır” önerisinde bulunmuştur. 
Komisyon ayrıca bu hedefin gerçekleştirilmesi yönünde, Türkiye için Katılım  Ortaklığı Belgesinin gözden geçirilmesini ve mali yardımın artırılmasını da içeren, bir dizi ayrıntılı öneri getirmiştir. 

Türkiye, aday ülke olarak kabul edildiği 1999 tarihli Helsinki Avrupa Konseyi (Zirve) kararı ile, geniş kapsamlı anayasal ve yasal reformların gerçekleştirilmesi yönünde teşvik edilmiştir. 2001 tarihli Laeken, 2002 tarihli Sevilla, Brüksel ve Kopenhag Zirvelerinde siyasi kriterlere uyum yönünde Türkiye tarafından ilerleme kaydedildiği kabul edilmiştir. 
Kopenhag Zirvesinde; Aralık 2004 tarihinde yapılacak Zirve'de, Komisyonun rapor ve görüşlerine dayanarak , Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşıladığı kararının alınması halinde, AB’nin Türkiye ile müzakereleri gecikmeksizin başlatacağı karara bağlanmıştır. 
Ayrıca, Zirve'de Komisyonun yaklaşımı kabul edilmiş ve “Türkiye için katılım stratejisinin güçlendirileceği” bildirilmiştir. Bu sürecin bir parçası olarak, Zirve'de, Komisyon gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı Belgesi için bir öneri hazırlamaya davet edilmiş ve Türkiye’ye sağlanan katılım öncesi mali yardımın kayda değer biçimde artırılacağını duyurulmuştur. 

İşbu Bildirimde, Komisyonun, Kopenhag sonuçları ve Strateji Belgesinde yer alan tavsiyeler doğrultusundaki çalışmaları sunulmaktadır. 

Gözden Geçirilmiş Katılım Ortaklığı Belgesi 

Gözden geçirilmiş Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi hakkında Konsey kararına ilişkin Komisyonun önerisi bu Bildirimin ekinde yer almaktadır. 

Katılım Ortaklığı Belgesi; 

Komisyonun Türkiye’nin AB'ye katılım yönünde kaydettiği ilerlemelere ilişkin 2002 yılı İlerleme Raporunda belirlenen ilâve çalışma gerektiren öncelikli alanları, Türkiye’nin söz konusu öncelikleri uygulamasında yardımcı olacak mali imkanları ve bu yardımın tâbi olacağı şartları tek bir çerçeve altında ortaya koymaktadır. Kopenhag Zirvesinde, son dönemde çıkartılan uyum paketleri ile 2001 yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde belirtilen bir çok önceliğin yerine getirildiği belirtilmiştir. 2001 yılında Konsey tarafından kabul edilen Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi ile karşılaştırıldığında Komisyonun önerisi, son iki yılda 
meydana gelen gelişmeleri tamamıyla dikkate almakta ve öncelikli eyleme ihtiyaç duyulan alanlara odaklanmaktadır. Türkiye’nin, gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı Belgesi temelinde AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Programını yenilemesi ve gerekli tedbirleri kabul ederek etkili bir şekilde uygulaması beklenmektedir. 

Mali Yardım 

Türkiye, 2002 yılına kadar, MEDA programı kapsamında ve gümrük birliği ve 
ekonomik ve sosyal gelişmenin desteklenmesine yönelik iki tüzük çerçevesinde yardım almıştır. 1999 yılına kadar, Türkiye’ye sağlanan yardımın temel amacı, diğer Akdenizli ortaklarda olduğu gibi, yapısal reform sürecinin desteklenmesi olmuştur. 

Helsinki Zirvesi'ni takiben, Türkiye’ye yönelik mali yardım programlarında katılım öncesi yaklaşım benimsenmiştir. Yapısal uyuma yönelik yardım, uluslararası mali kuruluşlarla işbirliği halinde sürdürülmüş ve ayrıca (mali) yardım kurumsal yapılanma, yatırım ve Türkiye’nin Topluluk programları ve ajanslarına katılımının desteklenmesi konularında yoğunlaşmıştır. Konsey, 17 Aralık 2001 tarihinde, Türkiye için katılım öncesi mali yardıma ilişkin bir tüzük kabul etmiştir. Söz konusu Tüzük, Komisyonun yıllık ortalama 177 milyon Euro düzeyinde katılım öncesi mali yardım sağlanması hedefini tekrarlamıştır. 

Komisyon, 2002 tarihli Strateji Belgesinde, Türkiye’nin ihtiyaçları ve massetme 
kapasitesini de dikkate alarak, toplam yardımın önemli oranda artırılmasını öngörmüştür. Kopenhag Zirvesi sonuçlarında, 2004 yılından itibaren, söz konusu yardımın, 2000-2006 mali perspektifinin “katılım öncesi harcamaları” başlığı altında finanse edilmesi teyid edilmiştir. 
Komisyon, 12 Ocak 2003 tarihinde bu doğrultudaki bir öneriyi, 11.02.2003 tarih ve COM (2003)70 sayılı bildirimde benimseyerek Bütçe Otoritesine göndermiştir. 

2004-2006 döneminde katılım öncesi mali yardım, başta AB müktesebatının 
üstlenilmesine yönelik yatırım ve kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi olmak üzere, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini karşılamaya yönelik çabalarını desteklemeye odaklanacaktır. Ayrıca, mali yardım Türk ekonomisinin işleyişinin ve iç pazardaki rekabetçi baskı ile başetme kapasitesinin iyileştirilmesine yönelik olarak da sağlanacaktır. AB üyesi ve aday ülkeler ile sınır ötesi işbirliği de teşvik edilecektir. 

Mali yardım, tüm aday ülkeler için olduğu gibi iki başlık altında toplanacaktır: 
kurumsal yapılanma ve yatırım. Kurumsal yapılanma, müktesebatın uygulanma sı ve ekonomik ve sosyal uyum gibi AB politikalarına katılım hazırlıkları için Türkiye'ye yardım şeklinde olacaktır. Bu alandaki yardım, merkezi, bölgesel ve yerel düzeydeki kamu kurumlarına sağlanabilecektir. Kurumsal yapılanma desteği, esas olarak üye ülkeler ile eşleştirme mekanizması vasıtasıyla uygulanacaktır. Ayrıca, katılıma yönelik hazırlıklarda ve müktesebatın uygulanmasında önemli role sahip olacak kuruluşlara da yardım sağlanacaktır 
(örneğin sosyal diyalogda yer alan işveren federasyonları ve sendikalar ile ticaret ve ziraat odaları gibi mesleki kuruluşlar ve diğer temsilci kuruluşlar). Sivil toplum kuruluşları da, demokratik uygulamaların, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının, kadın erkek eşitliğinin ve azınlıkların korunmasının geliştirilmesi ve güçlendirilmesini amaçlayan girişimlerin desteklenmesi çerçevesinde yardımdan faydalanabilecektir. 

Yatırımlar iki şekilde gerçekleşecektir. Yatırım ilk olarak, müktesabata uyum 
sağlanması için gerekli düzenleyici altyapının kurulması ve güçlendirilmesine ve 
müktesabatla bağlantılı yatırımların yönlendirilmesine ilişkin olabilecektir. Düzenleyici altyapı yatırımları ancak, gerektiğinde kurumsal yapılanma ile desteklenen belirgin hükümet stratejisi temelinde gerçekleştirilebilecektir. 

İkinci olarak, yardım programının bir kısmı, Türkiye’deki bölgeler arasındaki fark ve Türkiye’nin milli geliri ile AB ortalaması arasındaki fark dikkate alınarak ekonomik ve sosyal uyum alanlarındaki yatırımlara yönlendirilecektir. 

Gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı Belgesi, katılım öncesi yardımın program lanması için temel teşkil edecektir; yardıma ilişkin öncelikler İlerleme Raporları ve AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı da dikkate alınarak belirlenebilecektir. Bu raporlarda siyasi kriterlere özel önem verilecektir. Halihazırda göçü de içerecek şekilde adalet ve içişleri, deniz güvenliği, çevre, sağlık, tarım ve kırsal kalkınma gibi öncelikli alanlar tespit edilmiştir. Mali yardımlardaki önemli artış, katılım stratejisi hedefleri ile bağlantılı olduğu ölçüde Türkiye’deki sosyo-ekonomik kalkınmanın AB tarafından desteklemesini de mümkün kılacaktır. 
Türkiye için katılım öncesi mali yardım sağlayan mevcut araç1, ulaştırma ve çevre altyapısı ile kırsal kalkınma programlarına ilişkin yatırımlar da dahil olmak üzere tüm bu alanlardaki programları destekleyebilecektir. 
1 Haziran 2003 tarihinden itibaren uygulamaya geçmesi beklenmektedir. 


Türkiye’nin, bu fonları etkin bir şekilde yönetme ve kullanma kapasitesini daha fazla geliştirmesi gerekmektedir. Türkiye’nin, uygulamanın tamamıyla merkezi olmayan birimlere devredilmesini kolaylaştırmak amacıyla, sıkı bir mali kontrol temin etmek üzere ilave önlemler alması gerekmektedir. Bu kapsamda, Merkezi Olmayan Uygulama Sisteminin Komisyon, bu aşamada, önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye’ye sağlanacak mali yardım miktarının belirlenmesinin faydalı olduğu görüşündedir. Bu durum, hedeflere ulaşılmasının bir yıldan fazla süreceği alanlarda çok yıllı planlamayı kolaylaştıracaktır. Yıllık bütçe prosedürü kapsamında onaylanması gerekecek miktarlar, aşağıdaki tabloda verilmektedir: 

2004 2005 2006 Toplam 

Türkiye için katılım öncesi mali yardım 
Milyon Euro, cari fiyatlar 250 300 500 1050 

Diğer Alanlarda İşbirliğinin Güçlendirilmesi 

Komisyonun 2002 yılı Strateji Belgesinde, Türkiye’nin katılım öncesi hazırlıkları için verilen desteğin artırılması amacıyla diğer bazı alanlarda da tavsiyelerde bulunulmuştur. Komisyonun bu alanlardaki eylem ve planları aşağıda özetlenmektedir. 

-AB ve Türkiye arasındaki güçlendirilmiş siyasi diyalog, reformlar, insan hakları, Kıbrıs meselesi ve sınır anlaşmazlıklarının barışcıl yollardan çözümlenmesini içermektedir. Söz konusu diyalog hali hazırda Ortaklık Anlaşması ve Helsinki Zirvesi Sonuçları altında çeşitli toplantılarda gerçekleşmekte ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasında ortak olarak Türkiye’nin rolünü kapsamaktadır. Bu, gerektiğinde herhangi bir Ortak Dış ve Güvenlik Politikası konusuna ilişkin olarak daha da yoğunlaştırılabilecek esnek bir çerçeve sunmaktadır. Komisyon 2003 yılından itibaren, etkili uygulama hususuna özel önem verilerek, Kopenhag siyasi kriterlerinin karşılanmasına yönelik reformlar ve kaydedilen ilerlemelere ilişkin olarak Türk yetkililerle gerçekleştirdiği düzenli ve kapsamlı görüşmeler vasıtasıyla bu diyaloğu desteklemektedir. 
-Makro ekonomik performans, istikrar ve ekonomik reformları içeren AB ile Türkiye arasındaki güçlendirilmiş ekonomik diyalog yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. 
-Ortaklık Anlaşması alt komiteleri bünyesinde yürütülen detaylı mevzuat inceleme süreci, TAIEX seminerleri, teknik toplantılar veya spesifik konularda düzenlenen çalıştaylar ile tamamlanmaktadır. 

-Hizmetler ve kamu ihalelerini de içerecek şekilde gümrük birliğinin kapsamının 
genişletilmesi ve güçlendirilmesi çabaları devam etmektedir. Malların serbest dolaşımına ilişkin engellerin kaldırılması ve gümrük birliği ile ilgili diğer alanlarda işbirliğinin güçlendirilmesi için ilave çaba gösterilmektedir. 

1 17 Aralık 2001 tarih ve (EC) 2500 Sayılı Tüzük. 

-Türkiye ile gerek ikili gerek üçüncü ülkelerle ilişkiler temelinde ticari ilişkilerin 
geliştirilmesine devam edilmektedir. Üçüncü ülkelerle ticari anlaşmaların müzakere edilmesinde, AB bu ülkelerin Türkiye ile benzer düzenlemeler konusunda anlaşmış olmalarını temin etme yönünde çabalarını artırmaktadır. Ticari konularda AB ve Türkiye arasındaki diyalog artırılmaktadır. 

-Adalet ve içişleri alanında Komisyon, müktesebata uyum sağlanması amacıyla sınır yönetimi, iltica ve göç konularında strateji ve eylem planı oluşturması için Türkiye’ye yardımcı olmaktadır. Bu işbirliği yolsuzlukla mücadeleyi de içerecektir. Türkiye 2003 yılından itibaren, suça ilişkin konularda ve suçla mücadelede işbirliği için üye ve aday ülkelerdeki uzmanlara, polise ve yargıya yardımcı olmaya yönelik AGIS çerçeve programına katılabilmektir. 
-Deniz güvenliği alanında Türkiye’ye yönelik teknik yardım güçlendirilmekte olup, bu sektör işbirliğinin artırılmasında öncelik taşıyacaktır. 
-2003 yılı boyunca Türkiye aşağıdaki Topluluk Programlarına katılacaktır: İşletme ve Girişimcilik, Cinsiyet Eşitliği, Ayrımcılıkla Mücadele, Sosyal Dışlanma ile Mücadele, Halk Sağlığı, İstihdam alanında Teşvik Tedbirleri ve Altıncı Çerçeve Programı. Sokrates, Leonardo da Vinci ve Gençlik programlarına 2004 yılında tam katılım sağlayabilmek için gerekli hazırlık tedbirleri, Komisyonun teknik ve mali desteği ile Türkiye tarafından uygulanacaktır. Türkiye, Ocak 2003'te Avrupa Çevre Ajansına üye olmuştur. Diğer programlara katılım yönünde hazırlıklar devam etmektedir. 

MALİ YAPI […] 

TARİH: […] 

1. BÜTÇE BAŞLIĞI: 

B7-050 – Türkiye için katılım öncesi mali yardım 

2. BAŞLIK: 

Katılım Ortaklığı Belgesinin Gözden Geçirilmesi ve Türkiye İçin Katılım Stratejisinin Güçlendirilmesine İlişkin Bildirim 

3. HUKUKİ DAYANAK: 

17 Aralık 2001 tarih ve 2500/2001 sayılı Konsey Tüzüğü 

4. AMAÇLAR: 

Türkiye’ye yönelik katılım öncesi mali yardımın genel amacı, Katılım Ortaklığı Belgesinde belirlenen öncelikler temelinde, ülkenin Avrupa Birliğine katılım için hazırlık çalışmalarına destek sağlamaktadır. 
Katılım öncesi mali yardım programlamasında, Komisyonun Türkiye’nin katılım yönünde kaydettiği ilerlemelerine ilişkin İlerleme Raporunda vardığı sonuçlar, Topluluk Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programında belirlenen öncelikler ve AT-Türkiye Ortaklık Anlaşması çerçevesinde, Ortaklık Komitesi alt-komite toplantılarında gündeme getirilen hususlar da özenle dikkate alınmıştır. 

2004-2006 dönemi programları aşağıdaki temel konuları kapsayacaktır: 

..• Kopenhag siyasi kriterleri 
..• Ekonomik reform ve yeni düzenleyici otoritelere destek 
..• Kamu idaresinin güçlendirilmesi 
..• Adalet ve iç işleri 
..• Ekonomik ve sosyal uyum 

5. MALİ SONUÇLAR 2004 

(milyon Euro) 
2005 
(milyon Euro) 
2006 
(milyon Euro) 

5.0 HARCAMALAR 

-AT BÜTÇESİNDEN 250 300 500 
6.0 PROJE MEVCUT BÜTÇENiN iLGiLi BÖLÜMÜNDEKI TAHSİSATTAN FİNANSE 
EDİLEBİLİR Mİ? HAYIR 

6.1 

PROJE MEVCUT BÜTÇENİN BÖLÜMLERİ ARASINDA YAPILACAK HAYIR TRANSFERLERLE FİNANSE EDİLEBİLİR Mİ? 

6.2 EK BÜTÇE GEREKECEK Mİ? HAYIR 

6.3 TAHSİSATLARIN GELECEKTEKİ BÜTÇELERDE YER ALMASI GEREKECEK Mİ? EVET 

2000-2006 Mali Perspektifinin 7'nci Başlığı altındaki tahsisatlar Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan ilkeler, öncelikler, ara hedefler ve şartlar hakkında 

KONSEY KARARI 

AVRUPA BİRLİĞİ KONSEYİ, 

Avrupa Topluluğunu Kuran Antlaşmayı göz önünde tutarak, Türkiye’ye katılım öncesi strateji kapsamında yardım ve özellikle Katılım Ortaklığının
oluşturulması hakkında 26 Şubat 2001 tarih ve (EC) 390/2001 sayılı Konsey Tüzüğünü ve bu Tüzüğün özelllikle 2’nci maddesini göz önünde tutarak, 
Komisyonun önerisini göz önünde tutarak, 

ŞU HUSUSLARI DİKKATE ALARAK, 

(1) Kopenhag Zirvesi “1999 yılında Helsinki’de almış olduğu, Türkiye’nin, diğer aday ülkelere uygulanan aynı kriterler temelinde Birliğe katılmaya yönelmiş bir aday ülke olduğuna ilişkin kararını hatırlatmıştır. Zirve, Kopenhag kriterlerini karşılama yönünde Türkiye tarafından, özellikle Katılım Ortaklığı Belgesinde öngörülen temel önceliklerin büyük bölümünü kapsayan son dönemdeki uyum paketleri ve müteakip mevzuat tedbirleri vasıtasıyla atılan önemli adımları büyük memnuniyetle karşılamaktadır”. 

(2) Kopenhag Zirvesinde “Türkiye’nin AB üyeliğine yardımcı olmak üzere, Türkiye’ye yönelik katılım stratejisi güçlendirilecektir. Komisyon, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığı önerisi sunmaya davet edilmektedir” kararı alınmıştır. 

(3) (EC) 390/2001 sayılı Tüzük Türkiye’ye sunulurken, Katılım Ortaklığı 
Belgesinde yer alan ilkeler, öncelikler, ara hedefler ve koşullara ve sonradan yapılacak önemli uyarlamalara ilişkin olarak, Konseyin Komisyonun önerisi üzerine nitelikli çoğunlukla karar vermesini öngörmüştür. 

(4) Topluluk yardımı, temel koşulların yerine getirilmesine ve özellikle Kopenhag kriterlerini karşılama yönünde gerçekleştirilen ilerlemeye bağlıdır. Temel bir koşulun yokluğu halinde, Konsey, Komisyonun önerisi üzerine nitelikli çoğunlukla hareket ederek, katılım öncesi yardımlara ilişkin uygun tedbirleri alabilir. 

(5) AT-Türkiye Ortaklık Konseyi, Katılım Ortaklığı Belgesinin uygulanmasının, gerektiğinde Ortaklık Anlaşmasında öngörülen organlar tarafından izlenmesini kararlaştırmıştır. 

(6) Komisyon tarafından hazırlanan 2002 yılına ilişkin İlerleme Raporu, Türkiye’nin üyelik hazırlıkları konusunda objektif bir analiz sunmuş ve daha fazla çalışmaya ihtiyaç gösteren bir dizi öncelikli alan belirlemiştir. 2 OJ L 58, 28.2.2001, s. 1. 

(7) Türkiye, üyeliğe hazırlanmak için, AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin bir ulusal program hazırlamalıdır. Bu program, Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan öncelikler ve ara hedeflerin gerçekleştirilmesi için bir takvim belirlemelidir. 

AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE KARAR VERMİŞTİR: 

Madde 1 

(EC) 390/2001 sayılı Konsey Tüzüğün 2’nci maddesine uygun olarak, Türkiye’nin Katılım Ortaklığı Belgesindeki ilkeler, öncelikler, ara hedefler, bu Kararın tamamlayıcı bir parçasını oluşturan Ek’te ortaya konmuştur. 

Madde 2 

Katılım Ortaklığı Belgesinin uygulanması, Ortaklık Anlaşmasında öngörülen organlar ve ilgili Konsey organları tarafından, Komisyonun Konseye sunduğu İlerleme Raporu temelinde incelenir ve izlenir. 

Madde 3 

Bu Karar, Avrupa Birliği Resmî Gazetesinde yayımlanmasını takip eden üçüncü gün yürürlüğe girer. 
Brüksel’de yapılmıştır. 
Konsey adına 
Başkan 
EK 
TÜRKİYE: 2003 YILI KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİ 


2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

26 Kasım 2019 Salı

TÜRKİYE’NİN KIBRIS POLİTİKASI 2009 BÖLÜM 4

TÜRKİYE’NİN KIBRIS POLİTİKASI 2009  BÖLÜM 4





Kuzey ekonomisinin, izolasyonların bir tarafa bırakılarak Türkiye’ye muhtaç olmayacak şekilde kendi ayaklarının üzerinde durmasının sağlanması gerekmektedir. Ciddi bir üretim ekonomisi oluşturulmazsa izolasyonların kalkmasının hiçbir anlamı olmayacak, dışarıya dönük beklenen mal satışı gerçekleşmeyecektir. KKTC’de 2008 sonu itibariyle kişi başına gelirin 12 bin doların üzerine çıkması, milli gelirin son 5 yılda dört kat artarak 3,5 milyar dolara ulaşması ve 1000 kişiye 700 araç düşmesi yanıltıcı olmamalıdır. 
Gelir Türkler arsında eşit dağılmış değil, yüksek gelir düzeyi kriz nedeniyle hızla erimekte, yabancıya konut satışları durmuş durumda, yeni turizm girişi yok, altı özel üniversite yeni öğrenci kayıtlarından memnun değildir. Türkiye KKTC’ye yönelik olarak balık sayısını artırırken balık tutma konusunda hiçbir şey yapmamıştır, yaptığı dış yardımı 2009’da neredeyse üç kat artırarak 600 milyon dolara çıkarmış ama bu da yeterli olmamıştır.115 Başbakan Eroğlu, iktidara geldiklerinde bütçeyi sorunlu bulduklarını ve ödemek durumunda oldukları 
borçlar için gidecek başka yerleri olmadığından mecburen kredi taleplerini Türkiye’ye yönelttiklerini açıklamıştır.116

Sonuç

Komşularıyla sorunları çözme ve bölgesinde istikrarı hakim kılma konusunda kararlı davranan AK Parti hükümeti, Kıbrıs sorununun çözümü yönündeki görüşmelere de destek vermiş ve hatta anlaşmanın bir an önce hazırlanıp 2009 yılında referandumlara götürülmesi gerektiğini belirtmiştir. Türk liderler, Kıbrıs Türk tarafının görüşme masasında ayak diretmeyen taraf olarak kalmasını ve çözümsüzlüğün faturasının Türk tarafına kesilmemesini hayati derecede önemli görmüşlerdir. Rum tarafının, görüşmeleri mümkün olduğunca uzatma ve anlaşma taslağının çıkartılarak referandumlara gidilmesini engelleme eğilimi ortadadır. Rum liderler, Türk tarafı bütün isteklerini kabul etse bile ortaya çıkan çözümün referandumda kendi halkları tarafından kabul edilmeyeceğini bilmektedirler. Bu yüzden hukuki çerçevede mahkemeler aracılığıyla Türk tarafını sıkıştırma ve Türkiye’nin AB üyeliğini zora sokma yoluyla Türk tarafını 
masadan kaçırmanın ve çözümsüzlüğü ona yıkmanın hesabını yapmaktadırlar. Böyle bir ortamda Türk yetkililer, temel kırmızı çizgilerini muhafaza ederek bazı fedakarlıklarla Rumların kabul etmeyeceğini bildikleri bir çözüme destek verme eğilimi içinde olmuşlardır. Aslında AK Parti’li liderlerin bu çerçevedeki hesabı, kendilerinin sorumlu olmadığı bir çözümsüzlük sonrasında KKTC’nin uluslararası 
alanda tanınmasının ve dışlanmışlığının kırılmasının yollarını aramak ve en kötü ihtimalle Tayvan modelini uygulamaya koymaktır.


Gerçekten toplum liderleri arasındaki görüşmelerde zaman faktörü aleyhte işlemesine rağmen kötü hatıraları geçmişe gömecek bir ilerleme, bir kısır döngüyü kırma durumu ortaya çıkmamıştır. Güven artırıcı önlemlerde ümit vaat edici adımlar atılmış ve AB, ekonomi ve yönetim ve güç paylaşımı gibi temel konularda belli ilerlemeler sağlanmış gözükmektedir. Toprak konusunda da belli bir pazarlığın kotarılacağı hesap edilebilir. Ancak ortaya çıkarılacak federal hükümetin yetkilerinden önce Türk temsilcilerin kendi halkları tarafından 
seçilmesi durumu üzerinde anlaşmaya varılamamış ve böylece federal hükümet in Rumların eline geçmesi olasılığı ortadan kaldırılamamıştır. 

Mülkiyet konusu kördüğüm halinden kurtarılamamıştır. Rumların eski topraklarına dönmeleri konusundaki ısrarları, iki kesimliliği engelleyici ve ileride Türk devletini fiilen ortadan kaldırıcı niteliktedir. Güvenlik ve garantiler konusunda ise Türk tarafının 1960 anlaşmalarının devamını ve Türkiye’nin garantörlüğünü vazgeçilmez görmesine Rum tarafı karşı çıkmaktadır. Çözümsüzlüğün kaçınılmaz kader göründüğü bir ortamda Türk tarafının fatura kesilen taraf durumuna düşmemesine özen göstermesi büyük önem taşımaktadır.

Kıbrıs sorunu Türkiye’yi belki en fazla AB’yle ilişkileri bağlamında etkilemektedir. Türk yetkililer, Türkiye’nin AB üyeliğiyle Kıbrıs sorunu arasında bir bağ olmadığını iddia etseler de kısa vadede limanların ve havaalanlarının Rum kesimine açılması ve uzun vadede Rum yönetimini tanıma bakımından sorun Türkiye’nin AB üyeliği konusunda bir şarta dönüştürülmüştür. Sorundan ayrı olarak Türkiye ile AB arasında ilişkilerin iyi gitmediği ortadadır. Örneğin Fransız Devlet Başkanı Sarkozy, Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olduğunu açıkça söyleyip tam üyelikle ilişkisi olduğunu düşündüğü görüşme fasıllarının açılmasına izin vermemektedir. Böyle bir ortamda Türk hükümeti, Kıbrıs Türklerine yönelik izolasyonların kaldırılmadığı için Ek Protokolü uygulamaya koymayı reddetmiştir. En üst düzeyde Türkiye’nin AB ile Kıbrıs arasında seçime zorlanması halinde Kıbrıs’ın tercih edileceği ve görüşmelerin bir sonuca ulaşması sonsuza kadar beklenmeyeceği açıklanmıştır. Türkiye’yi bu rahatlığa iten de AB’nin minimum düzeye inmiş ilişkileri daha da kötüye götürmeyi göze alamayacağı düşüncesidir. Nitekim AB, Aralık ayında daha önceden öngördüğü şekilde Ek Protokolü uygulamayan Türkiye’ye ek yaptırımlar uygulama kararı vermeyerek Rum kesimini hayal kırıklığına uğratmıştır. AB’nin en önemli iki ülkesinin açıkça 
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı oldukları bir dönemde Türk hükümetinin, Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargoların kaldırılmaması karşısında Ek Protokolü uygulamaması, böylece 8 faslın açılmamasını göze alması pek olağan dışı bir tutum olarak gözükmemiştir. Ancak Rumlar ve AB karşısında pozisyon üstünlüğünü ele geçirme adına söz konusu adımın atılması da Türkiye için pek maliyetli olmayacaktır. Önemli olan, adımın uygun bir konjonktürde atılıp ondan maksimum faydanın sağlanmasıdır.

Türkiye’nin Kıbrıs Politikası 2009 Kronoloji,

16 Ocak Kıbrıs Türk tarafı ile Rum kesimi arasındaki yönetim ve güç paylaşımı konusunun görüşülmesi tamamlanmıştır.

16-18 Ocak KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, kurucularından olduğu Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetiminin (TÜRKSOY) 15. Yıl kutlama etkinliklerine katılmak üzere Ankara’yı ziyareti kapsamında T.C. Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı ile görüşmüştür.

28 Ocak Her iki kesimin liderleri birbirlerine mülkiyet konusunda pozisyonlarını içeren resmi belgeleri sunmuşlardır.

4-5 Şubat Dışişleri Bakanı Ali Babacan KKTC’ye resmi bir ziyarette bulunmuş ve Cumhurbaşkanı Talat, Başbakan Soyer ve Dışişleri Bakanı Turgay Avcı’yla görüşmüştür.

6 Şubat KKTC Meclis Başkanı Fatma Ekenoğlu, Başkanlık Divanı heyetiyle birlikte Ankara’ya yaptığı resmi ziyaret çerçevesinde Başbakan Erdoğan, TBMM Başkanı Toptan ve TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Mehmet Sağlam’la görüşmüştür.

12-13 Şubat KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Turgay Avcı, Ankara’yı ziyaret ederek Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’le görüşmüştür.

11 Mart Türk ve Rum tarafı, AB konusunu ele alınmaya başlamışlar ve konunun teknik boyutları da teknik uzmanlara devredilmiştir.

13 Mart KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, çeşitli sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye yaptığı ziyaret kapsamında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la da biraraya gelmiştir.

6 Mayıs KKTC’ne günübirlik resmi bir ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Davutoğlu, temasları çerçevesinde, Cumhurbaşkanı 
Talat tarafından kabul edilmiş, Başbakan Derviş Eroğlu, Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’ü ziyaret etmiştir.

23-25 Mayıs Şam’da gerçekleştirilen İslam Dışişleri Bakanları Konferansında Türkiye’nin etkisiyle Kıbrıs sorunuyla ilgili karar alınmıştır. 
Kararda Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı kısıtlamaların uluslararası toplum tarafından ortadan kaldırılmasının önemine dikkat çekilmiştir.

11 Haziran TBMM Başkanı Köksal Toptan, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer’in davetlisi olarak KKTC’yi ziyaret etmiş ve Cumhurbaşkanı Talat, Başbakan Derviş Eroğlu ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer’le görüşmüştür.

11-13 Haziran KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, Maliye ve Ekonomi Bakanları ile birlikte Başbakan Erdoğan’ın konuğu olarak Ankara’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. 

2 Temmuz Kıbrıs’lı iki lider toprak başlığının ilk okumasını tamamlamışlar ve gelecek 3-4 aylık görüşme programı üzerinde anlaşmışlardır.

13-14 Temmuz KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, gerçekleştirdiği Ankara ziyareti kapsamında Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı ve Kıbrıs’tan sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek ile Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’la görüşmeler gerçekleştirmiştir.

20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı’nın 35. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen kutlamalara Türkiye’den Cumhurbaşkanlığını temsilen Genel Sekreter Mustafa İsen, TBMM’yi temsilen İdare Amiri ve Konya Milletvekili Orhan Erdem başkanlığındaki TBMM heyeti, Hükümeti temsilen Başbakan Yardımcısı ve Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek ile Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türk Silahlı Kuvvetlerini temsilen 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ergin Saygun katılmıştır.

6 Ağustos Kıbrıslı liderler görüşmelerin birinci turunu tamamladıklarında altı temel başlıktan üçünde (yönetim ve güç paylaşımı, AB ile ilişkiler, ekonomi) anlaşma sağlamışlar ve 30 ortak metin hazırlamışlardır.

31 Ağustos-1 Eylül Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın davetine icabetle KKTC’ne bir çalışma ziyareti gerçekleştirmiştir. Davutoğlu bu ziyaret çerçevesinde, Cumhurbaşkanı Talat, Başbakan Derviş Eroğlu ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’le bir araya gelmiştir. 

3 Ekim KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, AK Parti Kurultayı’na katılmak üzere Ankara’yı ziyaret etmiş ve Devlet Bakanı Sayın Cemil Çiçek ile görüşmüştür. 

7 Ekim Haftada ikiye çıkartılarak daha yoğun hale getirilen ikinci tur görüşmeleri başlamıştır. İlk görüşmede yönetim ve güç paylaşımı ile başkanlık, 21 Ekim’de dış ilişkiler, 22 Ekim’de mülkiyet, 27 Ekim’de federal hükümetin yetkileri ve 2 Kasım’da mülkiyette uygulanacak kriterler konuları ele alınmıştır.

22-24 Ekim Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, KKTC’ne bir çalışma ziyareti gerçekleştirmiş ve Cumhurbaşkanı Talat ile Başbakan Eroğlu tarafından kabul edilmiştir. Aynı tarihte KKTC Cumhurbaşkanı Talat, beraberinde Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün ile birlikte Türkiye’ye bir çalışma ziyareti gerçekleştirerek Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile görüşmeler yapmıştır.

9 Kasım KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, İstanbul’da düzenlenen 25. İSEDAK Toplantısı ve İSEDAK Ekonomi Zirvesi’ne katılmıştır.

15 Kasım KKTC’nin 26. Kuruluş Yıldönümü etkinliklerine T.C. Cumhurbaşkanlığını temsilen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Sayın Mustafa İsen, TBMM’ni temsilen Başkan Vekili Sayın Sadık Yakut ve Hükümeti temsilen Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek katılmıştır.

19 Kasım Mülkiyet konusunda yakınlaşma metni tamamlanmış ve uzmanların incelemesi ve görüşmesi için hazır hale getirilmiştir.

19-21 Kasım KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, Anadolu Genç İşadamları Derneği ve Erciyes Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Kıbrıs Müzakereleri ve Kıbrıs’ın Geleceği” konulu konferansa katılmak üzere Kayseri’yi ziyaret etmiştir.

30 Kasım-1 Aralık Ankara’ya bir çalışma ziyareti gerçekleştiren KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile ayrı ayrı görüşerek Kıbrıs’ta devam eden kapsamlı müzakerelere ilişkin istişarelerde bulunmuştur. 

2-4 Aralık KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer, TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in davetine icabetle Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini gerçekleştirmiştir. 

24-25 Aralık KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, Başbakan Erdoğan’ın davetine icabetle Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün ve Başbakanlık Müsteşarı Mustafa Tokay ile birlikte Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirmişlerdir.

DİPNOTLAR;

1 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
   http://www.trncinfo.com, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.
2 ..................Talat’ın 23 Ocak 2009’da Kıbrıs Türk Mimar Mühendisler Odaları Birliğinde yaptığı konuşma, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
      http://www.trncinfo.com, 26 Ocak 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
3    http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
4 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 7 Ağustos 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010. Görüşmelerle ilgili bilgiler, 
   KKTC Dışişleri Bakanlığının web sayfasından derlenmiştir.
5 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 3 Eylül 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
6 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 3 Aralık 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
7 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 4 Aralık 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
8 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 21 Aralık 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
9 Tarık Oğuzlu, Turkey and the Cyprus Dispute: Pitfalls and Opportunities, SETA Policy Brief, Kasım 2009, No. 36, s. 5.
10 Mehmet Hasgüler, “Kıbrıs’ta Federasyon ve Dikilitaş,” http://www.usak.org.tr, 25 Eylül 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
11 Erdal Güven, “2. Tur Başlarken”, Radikal, http://www.radikal.com.tr, 6 Eylül 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
12 Erdal Güven, “KKTC’de seçime doğru (3)”, Radikal, 8 Nisan 2009.
13 Talat’ın Türk Ajansı-Kıbrıs muhabirine verdiği mülakat, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 14 Eylül 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
14 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 15 Ekim 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
15 ...................Avcı’nın Yeditepe Üniversitesi’nin uluslararası ilişkiler bölümü öğrencilerine verdiği konferans, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 12 Mart 2009,   Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
16 Murat Köylü, “Kıbrıs’ta Çapraz Oy Polemiği”, http://www.21yyte.org, 14 Aralık 2009, 
Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010; Gözde Kılıç Yaşın, “Kıbrıs’ta Hızlandırılan Müzakereler”, 
http://www.turksam.org, 12 Ocak 2010, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
17 “Hristofyas: Federasyon Kıbrıs’ta Zor”, 22 Aralık 2009, http://www.ntvmsnbc.com, 25 Aralık 2009.
18 “Hristofyas Talat’ı Kızdırdı: Arsızlık”, 30 Eylül 2009, 
      http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
19 .......................“Hristofyas: Türk Tezleri Değişmeli”, 10 Temmuz 2009, 
     http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
20 Cumhurbaşkanı Talat’ın KKTC televizyonlarında halka yaptığı sesleniş, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
     http://www.trncinfo.com, 29 Nisan 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
21 Çelebis’in Rum Politis gazetesine verdiği demeç, “Rum Yönetimi Karpaz’a Göz Dikti”, 16 Kasım 2009, 
    http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
22 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
    http://www.trncinfo.com, 26 Ekim 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
23 .....................Türk Dışişleri Bakanlığının web sayfasında Kıbrıs’taki mülkiyet sorunu ve uluslararası mahkemeler önündeki davalarla ilgili değerlendirme, 
      Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
      http://www.mfa.gov.tr, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
24 “Rumlardan Trilyonluk Tazminat Davası”, 17 Aralık 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
25 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 19 Ocak 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
26 ............................Talat’ın, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın düzenlediği “Kıbrıs’ta Çözüm Süreci ve Son Gelişmeler” 
konulu konferansta yaptığı konuşma, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 19 Şubat 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
27 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 26 Şubat 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
28 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 6 Mart 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
29 Talat’ın AB ve BM ile İlişkilerden Sorumlu Temsilcisi Özdil Nami’nin BRT1’de yayınlanan 
“Güne Günaydın” adlı programda yaptığı konuşma, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 9 Kasım 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
30 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 20 Kasım 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
31 Harry Anastasiou, “Cyprus as the EU Anomaly”, Global Society, c. 23, n. 2, Nisan 2009.
32 ...............AİHM’nin KKTC’ye izinsiz geçiş yapan Rum vatandaşının KKTC mahkemesinde aldığı 
hapis ve para cezasıyla ilgili itirazını reddetmesi ve KKTC’de İnsan Hakları Sözleşmesine 
uygun görülebilecek bir hukuki çerçeve bulunduğuna hükmetmesi, bu konuda başka 
önemli bir örnek olarak verilebilir. KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.
trncinfo.com, 26 Şubat 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
33 Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.mfa.gov.tr, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
34 Gözde Kılıç Yaşın, “Müzakere Sürecinde KKTC’de Mülkiyet Davaları”, 
http://www.turksam.org, 1 Ağustos 2009, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.
35 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 6 Mayıs 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
36 “İki Rum’a 54 Milyon Lira”, 9 Kasım 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
37 ............İngiliz İstinaf Mahkemesi söz konusu davayı 2010 yılı içinde ATAD’ın görüşü doğrultusunda sonuçlandırmıştır.
38 “Orams Yargıcına Üstün Hizmet Madalyası!” 25 Haziran 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
39 Türk Dışişleri Bakanlığının görüşleri, Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.mfa.gov.tr, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
40 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 29 Nisan 2009, Erişim 
Tarihi: 17 Ocak 2010; KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 30 
Nisan 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
41 Talat’ın Güney Kıbrıs’ta yayınlanan Kathimerini gazetesine verdiği demeç, KKTC Dışişleri 
Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 11 Mayıs 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
42 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 21 Ağustos 2009, Erişim 
Tarihi: 17 Ocak 2010.
43 Hristofyas’ın, Rum devlet kanalı RİK1’de yayımlanan açıklaması, “Hristofyas: Türk Tezleri 
Değişmeli”, 10 Temmuz 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
44 İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’ın, Atina’da yayımlanan To Vima gazetesine 
verdiği demeç; “Kıbrıs’ta Garantörlük Anlaşmadan Sonra”, 31 Mayıs 2009, http://www.
ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
45 Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün ziyareti sırasında 
yaptığı açıklama, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 22 Mayıs 
2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
46 .................Dışişleri Bakanı Markos Kipriyanu’nun açıklaması, “Talat: İngiltere’nin Önerisini Görüşeceğim”, 
12 Kasım 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
47 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 5 Şubat 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
48 Dışişleri Bakanı Turgay Avcı’nın açıklaması, ibid.
49 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 12 Mayıs 2009, Erişim 
Tarihi: 17 Ocak 2010.
50 Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün ABD büyükelçisini kınayan açıklaması, KKTC Dışişleri 
Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 28 Mayıs 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
51 Anastasiou, “Cyprus as the EU Anomaly”.
52 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 9 Nisan 2009, Erişim Tarihi: 
17 Ocak 2010; KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 13 
Nisan 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
53 Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün yazılı açıklaması, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 26 Ağustos 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
54 .....................Dışişleri Bakanı Turgay Avcı, Yeditepe Üniversitesi’nde verdiği konferans, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
     http://www.trncinfo.com, 12 Mart 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
55 Yaşın, “Kıbrıs’ta Hızlandırılan Müzakereler”
56 Anastasiou, “Cyprus as the EU Anomaly”.
57 Mehmet Hasgüler ve Murat Özkaleli, “Rum Kesiminin Müzakere Stratejisi: Sıcak Patates,” 
http://www.usak.org.tr, 23 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.
58 .................Dışişleri Bakanı Kipriyanu’nun Korfu’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklama, 
    29 Haziran 2009, 
    http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
59 Cumhurbaşkanı Talat’ın 23 Ocak 2009’da Kıbrıs Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği’nde yaptığı değerlendirme, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
     http://www.trncinfo.com, 26 Ocak 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
60 Ibid.
61 Mehmet Hasgüler, “Hristofyas ve Müzakere Heyetinin Anatomisi”, http://www.usak.org.tr, 16 Eylül 2009, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.
62 “Hristofyas’tan Türkiye-Hitler Benzetmesi”, 29 Ekim 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
63 “Rum Kesiminin Türkiye Vetosu Başarılı Olamadı”, 1 Aralık 2009, 
      http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
64 “Hristofyas’tan KKTC Bayrağına: Hilkat Garibesi”, 23 Aralık 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
65 Erdal Güven, “KKTC’de seçime doğru (2)”, Radikal, 17 Nisan 2009.
66 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 6 Ekim 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
67 Murat Köylü, “Kıbrıs 2015”, http://www.21yyte.org, 28 Aralık 2009, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.
68 “KKTC’den Erdoğan’a Mektup”, 2 Ekim 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
69 “Sivil Toplumdan Destek”, 15 Ekim 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
70 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 29 Ocak 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
71 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 31 Mart 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
72 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 13 Nisan 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
73 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 13 Mayıs 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
74 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 29 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
75 “Kıbrıs’ta Liderlerden Zeytin Fidanı”, 15 Ekim 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
76 BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un raporu, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 7 Aralık 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
77 Talat’ın Reuters’a demeci, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 9 Aralık 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
78 “Hristofyas: Türk Tezleri Değişmeli”, 10 Temmuz 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
79 Hugh Pope, “Kıbrıs’ta Çözüm İçin Kilit Ay Nisan,” The Wall Street Journal, 20 Ekim 2009, Radikal, 21 Ekim 2009.
80 Niyazi Kızılyürek, “Davutoğlu’nun “Doğu Akdeniz Vizyonu” Nasıl Okunmalı?”, http://
www.yeniduzen.com, 3 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 18 Ocak 2010.
81 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 11 Kasım 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
82 Niyazi Kızılyürek, “Davutoğlu’nun ‘Doğu Akdeniz Vizyonu’ Nasıl Okunmalı?”, 
http://www.yeniduzen.com, 3 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 18 Ocak 2010.
83 Oğuzlu, Turkey and the Cyprus Dispute: Pitfalls and Opportunities, ss. 3, 9, 10.
84 Oğuzlu, Turkey and the Cyprus Dispute: Pitfalls and Opportunities, s. 6.
85 Hasgüler, “Hristofyas ve Müzakere Heyetinin Anatomisi”.
86 Hasgüler ve Özkaleli, “Rum Kesiminin Müzakere Stratejisi: Sıcak Patates”.
87 Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın KKTC Cumhurbaşkanı Talat’la görüşmesinde yaptığı açıklama, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 6 Şubat 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
88 ................Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün ile ortak basın toplantısında açıklaması, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
     http://www.trncinfo.com, 22 Mayıs 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010; Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun KKTC Cumhurbaşkanı 
     Talat’la ortak basın toplantısında açıklaması, 
     http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
89 ...................“KKTC Kuruluşunun 26. Yılını Kutluyor,” 15 Kasım 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
90 “Kıbrıs Sorununda Son Tarih Nisan,” 5 Kasım 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
91 Sami Kohen, “Yeni Kıbrıs Yaklaşımı”, Milliyet, 26 Haziran 2009.
92 .............Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün ziyareti sırasında ortak basın toplantısında yaptığı açıklama, 
Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.mfa.gov.tr, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
93 ..........Türk Dışişleri Bakanlığının web sayfasında Kıbrıs’taki mülkiyet sorunu ve uluslararası mahkemeler önündeki davalarla ilgili değerlendirme, 
     Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
     http://www.mfa.gov.tr, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
94 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 16 Şubat 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
95 Anastasiou, “Cyprus as the EU Anomaly”
96 Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun Rum yönetimi lideri Hristofyas ile 
görüşmesinden sonra yaptığı açıklama, 25 Haziran 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
97 ............Verheugen’in KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklama, 
“Verheugen: AB’nin Avantajları KKTC’nin Hakkı,” 16 Haziran 2009, 
   http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
98 TEPAV, AB’nin Aralık 2009 Kararları Türkiye-AB Müzakere Sürecini Nasıl Etkiledi? 
TEPAV Değerlendirme Notu, Aralık 2009, s. 2.
99 20 Ekim 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16.11. 2009. Rum Dışişleri Bakanı 
Kipriyanu da AB üyeliği için Türkiye’nin Kıbrıs sorununu çözmek zorunda olduğunu 
söylemiştir; 29 Ekim 2009, http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
100 “Taahhütler Yerine Gelmezse Sorun Çıkarırız,” 25 Kasım 2009, 
http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
101 Türkiye’nin 24 Ocak 2006 tarihli eylem planı için bkz. Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.mfa.gov.tr.
102 .................Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün’le ortak basın toplantısı, 
KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 22 Mayıs 2009, Erişim 
Tarihi: 17 Ocak 2010; Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun İngiltere Dışişleri Bakanı David 
Miliband’la ortak basın toplantısı, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 9 Kasım 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
103 ................KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün, AB Komisyon Başkanı Barroso’nun Türkiye’ye limanlarını Rum tarafına açması yönünde çağrıda bulunmasıyla ilgili açıklaması, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 29 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 
17 Ocak 2010; KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın Reuters’a demeci, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://www.trncinfo.com, 9 Aralık 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
104 “Eroğlu hurriyet.com.tr’ye konuştu”, http://arama.hurriyet.com.tr, 13 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 18 Ocak 2010.
105 .................Fatma Yılmaz Elmas, “İlerleme Raporunda Kıbrıs: Keskin İfadeler Yanıltmasın AB Kararsız!” 
http://www.usak.org.tr, 16 Ekim 2009, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.
106 TEPAV, AB’nin Aralık 2009 Kararları Türkiye-AB Müzakere Sürecini Nasıl Etkiledi? s. 3-4.
107 2007 yılında Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, tam üyelikle ilgili oldukları gerekçesiyle beş faslı bloke edeceğini açıklamış ve diğer ülkeler müzakere çerçevesine aykırı olsa da bu Fransız tutumuna karşı çıkmamışlardı. Rum yönetiminin enerji başlığının açılmasını engellemesi gibi başka bir iki ülke de üç dört faslı siyasi gerekçelerle tıkamıştı. Kriz döneminin etkisiyle üç faslın açılması da mümkün olmayınca açılabilecek fasıl sayısı bire inmişti. Rum kesimi İsveç ve İngiltere’nin gayretleri sonucunda çevre faslının açılmasını engelleyemediğinde bile hayal kırıklığına uğramıştı. TEPAV, AB’nin Aralık 2009 Kararları Türkiye-AB Müzakere Sürecini Nasıl Etkiledi? s. 3.
108 “Rumlar AB Raporuna Tepkili”, 14 Ekim 2009, 
http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 16 Kasım 2009.
109 .........Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Turgay Avcı’nın yazılı açıklaması, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 13 Mart 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
110 KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, 
http://www.trncinfo.com, 19 Mart 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
111 Dışişleri Bakanı Özgürgün’ün açıklaması, KKTC Dışişleri Bakanlığı Web Sayfası, http://
www.trncinfo.com, 8 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
112 “Avrupa’daki İlk Türk Üniversitesi”, 20 Aralık 2009, 
http://www.ntvmsnbc.com, Erişim Tarihi: 25 Aralık 2009.
113 Anastasiou, “Cyprus as the EU Anomaly”.
114 Umut Oran, “Açılımların gölgesinde Kıbrıs siyasetinin güncel fotoğrafı,” Radikal, 2 Ekim 
2009, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2010.
115 Murat Köylü, “Kıbrıs Ekonomisi ve Serbest Ticaret”, 
http://www.21yyte.org, 10 Eylül 2009, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.
116 “Eroğlu hurriyet.com.tr’ye konuştu”, 
http://arama.hurriyet.com.tr, 13 Haziran 2009, Erişim Tarihi: 16 Ocak 2010.


***

TÜRKİYE’NİN KIBRIS POLİTİKASI 2009 BÖLÜM 3

TÜRKİYE’NİN KIBRIS POLİTİKASI 2009  BÖLÜM 3




Türkiye’nin Genel Tutumu

Türk yetkililer, 2009 yılında değişik vesilelerle yaptıkları açıklamalarda görüşme sürecine destek verdiklerini açık bir şekilde ifade etmişlerdir. 2004 yılındaki referandumlardan beri Türkiye’nin çözüm sürecine verdiği destek, uluslararası toplum tarafından net şekilde görülmüştür. Dolayısıyla Türkiye, Kıbrıs sorununda ayak sürüyen ve çözümden kaçan taraf olarak görülmekten kurtulmuştur. 

AB üyelik süreci çerçevesinde kendisinden istenilen limanlarını ve havaalanlarını Rum kesimine açmamasından dolayı eleştirilere uğrasa da Türkiye, çözüm konusundaki ısrarıyla daha fazla üzerine gelinmesini engellemiştir. Başbakan Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’ya bir mektup yazarak Kıbrıs konusunda birlikte çalışmayı önermiştir.81 Türk tarafının bu samimiyeti karşısında karşı tarafın isteksizliği ve başka konuları gündeme getirerek Türk tarafını masadan kaçmaya teşvik etmesi, AB ve BM başta olmak üzere uluslararası çevreler tarafından yeterince ciddiye alınmamıştır. 

Kıbrıs sorununun çözümü, AK Parti hükümetiyle birlikte bölgesel ve küresel bir aktör olma hedefini uygulamaya çalışan Türkiye için birçok açıdan önem taşımaktadır. AK Parti liderlerinin Kıbrıs sorunuyla yakından ilgilenmişler. Bütün komşularla sorunları çözme, etrafında bir güvenlik çemberi oluşturma ve etrafındaki çevrenin özellikleri ve değerlerini engelleyici olmaktan çıkarıp artı değer haline dönüştürme yaklaşımı Kıbrıs sorununun da çözümünü, en azından olumsuz etkisinin ortadan kaldırılmasını, gerektirmektedir. 

Türkiye, yumuşak gücüyle komşuları açısından cazip güç haline gelirken, AB’yle ilişkilerinden ayrı olarak Doğu Akdeniz’i bir istikrar havzası haline dönüştürdüğün de ve AB ile ilişkilerinde ilerleme sağlayıp tam üyelik yolunu iyice açtığında bölgesel, hatta küresel güç olmanın yolunu açacaktır.82 Kıbrıs sorununun çözümünün ve Türk-Yunan sorunlarının halledilmesinin hem Doğu Akdeniz’in 
istikrara kavuşturulmasıyla hem de Türkiye-AB ilişkileriyle bağlantısının olduğu açıktır. Türkiye, Kıbrıs sorununu çözdüğünde ya da çözüm için samimi çaba gösterdiğini ispatladığında genel dış politikasında ayağına dolanan bir engelden kurtulacak, AB üyelik sürecinin en önemli engelini ortadan kaldıracak ve uluslararası toplumda yumuşak gücüyle hareket eden bir güç olarak moral konumunu ve prestijini güçlendirecektir.83

Kıbrıs sorununun çözümü, Türkiye’nin AB ile NATO arasındaki işbirliğini engelleyen devlet olmaktan çıkması açısından da önemlidir. AB ile NATO arasındaki işbirliğini düzenleyen Berlin Plus anlaşmalarına göre Kıbrıs’ın iki taraf arasındaki toplantılara katılmasına izin verilmemektedir. Türkiye de Berlin Plus kapsamına girmeyen olaylarda AB’nin NATO’nun askeri imkânlarından faydalanmasına izin vermemektedir. Türkiye, AB ile NATO arasındaki kurumsal işbirliğinin Berlin Plus düzenlemelerine dayandırılmasını savunurken, 
AB bütün işbirliği çabalarının bu düzenlemeler çerçevesinde yapılmasına gerek olmadığını ileri sürmektedir. AB, Türkiye’nin, NATO’nun Barış için Ortaklık projesine dâhil olmayan Kıbrıs’ın AB ile NATO arasındaki kurumsal işbirliğinin parçası olmasına itiraz etmemesini istemektedir. Türkiye’nin Kıbrıs’ın AB-NATO toplantılarına katılmasını veto etmesine karşın Rum Yönetimi de Türkiye’nin 
Avrupa Savunma Ajansına katılmasını ve AB ile herhangi bir güvenlik anlaşmasını imzalamasını engellemektedir.84 Bu şekilde Rumları NATO dışında tutsa da kendisi AB’yle ilişkilerinde bir fiyat ödemek durumunda kaldığı için sorunun çözümü Türkiye bakımından önem taşımaktadır.

Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç olma yolunda Kıbrıs’ta ciddi fedakârlıklarda bulunacağını söylemek pek mümkün değildir. Dış ve iç politikasının birçok yönünü ilgilendiren hayati bir konuda basit hesaplarla kolay tavizler veren bir ülkenin hem kendisini büyük güç olarak görmekte güçlük çekeceği hem de başka güçlerin gözünde büyük güç muamelesi görmeyeceği açıktır. AK Parti iktidarının dış politika uygulayıcıları, sorunu tek başına bir engel ya da vazgeçilmez bir ulusal dava olarak görmek yerine Türkiye’nin Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu, Avrupa ve Amerika bağlantılarını ve ilişkilerini birlikte değerlendir mekte, bu bağlantıları birbirleriyle ilişkilendirmekte ve hamlelerini genel dış politikaları çerçevesinde belirlemektedirler. Bu bağlamda Türkiye’nin Kıbrıs sorunundaki aktifliği, genel dış politikasındaki aktifliğin bir parçasıdır. Değişik alanlardaki adımlarıyla Türkiye’nin düşmanlarını azaltan ve Türkiye’nin uluslararası alandaki etkisini ve gücünü artıran AK Parti iktidarı, Kıbrıs sorununda da Türkiye’nin gücünü artırmanın yollarını aramaktadır. 

Bunun için AK Parti’li karar vericiler, Kıbrıs sorununda federal bir çözüm istediklerinin göstergesi olarak görüşme sürecine ikincil hedefi olarak destek verirken birincil hedef olarak iki devletli çözüm planını zorunlu hale getirmenin hesabını yapmakta, en kötü olasılıkla da bir Tayvan modelini üçüncü seçenek olarak yedekte tutmaktadırlar.85 

Bu genel çerçeve içerisinde 2009 yılında Türk tarafını görüşmelerde dikkatli bir şekilde masada tutarken sorunla ve bölgesel politikayla ilgili kırmızı çizgileri korumaya çalışmak ve sürdürülebilir bir anlaşmaya destek vermek Türkiye’nin çıkarları bakımından mantıklı gözükmüştür. Bu düşünceye ek olarak Türk yetkililer, Türk tarafının ve Türkiye’nin temel çıkarlarına aykırı bir metin ortaya çıkarılamayacağını, ortaya çıkacak Türk tarafının çıkarlarını belli derecede gözetecek çözümün Türkiye’nin AB yolunu açacağını ve oldukça yüksek bir ihtimal olan Rumların böyle bir çözümü reddetmelerinin uluslararası toplumu Türk tarafına çevireceğini hesap etmişlerdir.86 

Bu düşüncelere dayanan Türk tutumunun, Rumları uzlaşmaz taraf düşürünceye kadar devam etmesi beklenmektedir.

Görüşmeler boyunca Türk yetkililerin üzerinde durduğu temel hususlar, BM tarafından da kabul edilmiş olan siyasi eşitlik, gerçek anlamda iki kesimlilik ve eşit statüde iki kurucu devletten oluşacak yeni ortaklıktır. Bunun anlamı, kuzeyde mutlak Türk egemenliğinin korunması, Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının büyük bir bölümünün adada kalması ve devletin her kademesinde Türklerin Rumlarla eşit siyasi statüde dönüşümlü olarak yer almasıdır. Türk yetkililer, ulaşılacak çözüm çerçevesinde garantör ülke olarak sorumluluklarını yerine getirmeye devam edeceklerini söyleyerek bunun engelliyici değil, tarafların işini kolaylaştırıcı, onlara katkı sağlayıcı bir unsur olduğuna işaret etmişlerdir.87 Türk yetkililerin gözünde karşı taraf taktik oyalamalar içine girmekte, zaman kazanmaya çalışmakta, Türk halkını izolasyon ve ambargoyla köşeye sıkıştırma hevesine düşmekte, Türk halkını asimile etme hayali kurmakta ve sorun çerçevesinde Türkiye üzerinde AB baskısı oluşturmaya çabalamaktadır. Türkiye’nin böyle bir tuzağa düşmesi, karşı tarafın kendi projesini empoze etmesine izin vermesi ve sorun yüzünden AB’yi ya da AB üyeliği için Kıbrıs’taki haklarını gözden çıkarması mümkün değildir. 

Bu bağlamda Türkiye üzerinde oynanan oyunlar, baskılar ve oyalama taktikleri işe yaramayacaktır. Eğer karşı taraf da stratejik bir tercih olarak gerçek ve kapsamlı barış istiyorsa bunun geciktirilmeden en kısa sürede gerçekleştirilmesi (örneğin referandumların 2009 yılı içinde yapılması) ve sürecin ucunun açık bırakılmaması gerekir. Kıbrıs sorunu Yunanistan’ı da kapsayacak şekilde Doğu Akdeniz’de bir barış, refah ve özgürlük alanının oluşması çerçevesinde değerlendirildiğinde çözümünün bütün bölge devletlerine ciddi kayıplar getireceği karşı tarafça da görülmelidir. Statükonun sürmesi, başta Kıbrıs Türkünün ambargo ve izolasyona tabi tutulmasına ve Rum tarafının sahip olduğu haklardan faydalanamamasına neden olması yüzünden kabul edilmesi mümkün değildir.88

Türk yetkililer, Rum tarafının görüşmeleri ağırdan alması ve Türk tarafına yönelik kötü niyetli girişimlerde bulunması karşısında zaman zaman sert çıkışlar yapmışlar ve Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin çıkarlarının zedelenmesine izin vermeyeceklerini ilan etmişlerdir. Bu konudaki en sert çıkış, Kasım ayı içerisinde KKTC’nin bağımsızlık törenlerinde konuşan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’ten 
gelmiştir. Çiçek, Kıbrıs sorununu Türkiye’nin AB politikasının önüne koyarak “ya Kıbrıs ya AB” diyenlere Türkiye’nin sonsuza kadar 

Kıbrıs Türkünü tercih ederek cevap vereceğini söylemiştir.89 

Mevcut  görüşmelerin son fırsat olduğuna yönelik mesaj verme çerçevesinde 
de AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış, 2010 Nisanına kadar Kıbrıs sorununda olumlu gelişme olmaması halinde daha sonra kapsamlı bir çözüm beklemenin saflık olacağını belirtirken,90 Başbakan Erdoğan BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Türkiye’nin sonuçsuz görüşmelere daha fazla tolerans gösteremeyeceğini söylemiş ve bir anlamda 2010 ilkbaharına kadar anlaşma ortaya çıkmazsa bir daha görüşme olmayacağını ve önceliği KKTC’nin tanınmasına vereceklerini ima etmiştir.91 Zaten KKTC’nin uluslararası alanda çok daha etkin bir şekilde tanıtımı, ofislerinin açılması ve bütün uluslararası forumlarda temsil edilmesi Türk yetkililerin gündeminde bir öncelik olarak bulunmaktadır.92 23-25 Mayıs 2009 tarihleri arasında Şam’da gerçekleştirilen İslam Dışişleri Bakanları Konferansında Türkiye’nin etkisiyle Kıbrıs sorunuyla ilgili alınan karar bu konuda örnek olarak verilebilir. Kararda Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı kısıtlamaların uluslararası toplum tarafından ortadan kaldırılmasının önemine dikkat çekilmiş ve söz konusu kısıtlamaların kaldırılması hususunda 
İKÖ üyesi devletlerin Kıbrıs Türkleri ile işbirliği içinde olması ve İKÖ üyesi ülkelerle KKTC arasında üst düzey ziyaretlerin, kültürel ve sportif faaliyetlerin gerçekleştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.93

Kıbrıs Sorununda AB Bağlantısı ve Türkiye

AB, 2009 görüşme sürecinde yetkililerinin ağzından yaptığı açıklamalarda BM’nin çözümle ilgili genel parametrelerini kabul ettiğini ortaya koymuştur. Örneğin Avrupa Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, 13 Şubat’ta yaptığı basın toplantısında Kıbrıs’ta siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu desteklediklerini ve görüşmelere tam destek verdiklerini açıklamıştır.94 
Bu şekilde BM’nin öngördüğü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin günümüzdeki üniter devlet yapısını ortadan kaldıran model, 2009’da da AB’nin politikası olmaya devam etmiştir. Ancak AB’nin Kıbrıs problemindeki siyasi perspektifini yansıtan bu politika, AB’nin Kıbrıs’la ilgili hukukun üstünlüğü ve konuların hukuki çerçevede sonuca bağlanması yaklaşımına ters düşmektedir.95 Bu yüzden 2009’da da AB 
kurumları genelde Türk tarafını görüşmeden soğutucu ve görüşme sürecine zarar verici kararlar almaya ve tutumlar takınmaya devam etmişler ve Türk tarafına yönelik izolasyonları kaldırmaya bir türlü yanaşmamışlar dır.

AB yetkilileri, BM parametreleri çerçevesinde çözüm bulunması çabalarına destek verirlerken kendilerinin sorunla ilgili bir çözüm önerisi olmadığını ve sorunu çözme işinin tamamen Kıbrıslılara kalmış bir şey olduğunu özellikle vurgulamışlar,96 çözümle dolaylı alakalı konularda açıklama yapmışlardır. AB Komisyon Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, AB üyeliğinin avantajlarından yararlanmanın Kıbrıslı Türklerin hakkı olduğunu söyledikten sonra AB’nin sorunda arabulucu veya hakem olarak hareket edemeyeceğini, ihtiyaç 
duyulması ve istenmesi halinde sadece yardım, destek ve tavsiye verebileceğini vurgulamıştır.97 Rehn ise yukarıda değinilen basın toplantısında Birleşmiş Kıbrıs’ın AB’de tek bir ses olarak konuşmasının esas olduğuna dikkat çektikten sonra AB Komisyonunun görüşmelerde ele alınan AB ile ilgili konularda yasal ve teknik destek sunmaya hazır olduğunu belirtmiştir. Rehn’in, çözümün AB müktesebatıyla birebir uyuşması gerektiği ve AB’nin ulaşılan kapsamlı çözüme uyum sağlayacağı yönündeki sözleri ise görüşmelerde taraflar arasında sorun yaratan önemli bir konuyla alakalıydı. Çözümün AB müktesebatıyla uyuşmasının sağlanması halinde Kıbrıslı Türklerin yeni sistemdeki konumu tehlikeye girecektir. AB’nin ulaşılan çözümü birincil hukuku haline getirerek ona kendisini uydurması ise Rumların kabul etmediği bir şeydir. 

Kıbrıs’ı üye yaparak Kıbrıs sorununu daha karmaşık hale getiren ve Türkiye’nin adaylık sürecine yeni unsurlar dâhil eden AB, bu genel tutumuna paralel davranışları 2009’da da sergilemeye devam etmiştir. AB’nin 2004 Aralık ayında Türkiye ile tam üyelik görüşmelerinin Ekim 2005’te başlamasını kararlaştırmasından sonra Türkiye, Ankara Anlaşmasına yeni üye devletlerin de dâhil olmasını sağlayacak ve dolayısıyla onlarla diğer üyelerle sahip olunan gümrük birliği dâhil ilişkileri kuracak Ek Protokolü, 29 Temmuz 2005’te onayının 
Rum yönetimini tanıma anlamına gelmeyeceği çekincesiyle imzalamıştı. Ancak sonraki dönemde Türk tarafına 2004 referandumlarında gösterdikleri uzlaşmacı tutumdan dolayı verilen, ambargoların ve izolasyonların kaldırılması sözü AB tarafından uygulanmayınca Türkiye de onayladığı protokolü uygulamaya koymadı. Bir başka deyişle Türkiye, 1987 yılından beri gerçekleştirdiği uygulamayı devam ettirerek limanlarını ve havaalanlarını Rum yönetimine açmadı ve mallarının kendi ülkesinde doğrudan satılmasına izin vermedi. Diğer taraftan Güney Kıbrıs’ın gümrük birliği kapsamındaki malları, Türkiye’ye herhangi bir gümrük vergisi veya miktar kısıtlamasına tabi olmadan dolaylı yoldan zaten girebilmekteydi. 

11 Aralık 2006’da AB Konseyi, Türkiye’ye karşı gümrük birliği ile ilişkili 8 müzakere faslını askıya aldı, Ek Protokol uygulanmadan bu fasıllarının hiçbirinin müzakereye açılmamasını ve hiçbir faslın geçici olarak dahi kapatılmamasını kararlaştırdı ve Avrupa Komisyonuna, Türkiye’nin ek protokol ve limanlar konusundaki uygulamalarını 3 yıl boyunca izleyerek 2009 Aralık ayında Konseye bir rapor sunması talimatını verdi.98

2009 yılında AB, her vesileyle Türkiye’ye Ek Protokolle ilgili yükümlülüklerini hatırlatmaya devam etmiştir. Rum kesimi de hukukun kendi yanlarında olduğunu düşünerek hem Türk tarafına sert mesajlar göndermiş hem de AB’den hukuka uyarak Türkiye üzerinde baskı uygulamasını beklemiştir. Rum yetkililer, sürekli olarak yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde Türkiye’yle görüşmelerde fasılların açılmayacağı, Türkiye’nin üyelik sürecinin normal şekilde ilerlemeyeceği ve son tahlilde Türkiye’nin AB üyesi olamayacağı yönündeki uyarılarını değişik şekillerde uluslararası toplumun gündemine taşımışlardır. Rum lider Hristofyas, Ekim ayındaki bir açıklamasında Türkiye’nin riyakâr tavrını sürdürüp yükümlülüklerini yerine getirmemeye devam etmesi halinde üyelik sürecinin engelsiz olamayacağını herkesin idrak etmesi gerektiğini belirtmiştir.99 Hristofyas, Kasım ayı sonuna doğru da AB üyesi 26 ülkenin hükümet ve devlet başkanlarına mektup göndererek AB yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda Türkiye’nin üyelik sürecine karşı olduklarını ifade etmiştir.100

2006 yılında karşı bir hamle olarak Kıbrıs eylem planını açıklayan ve bir takvim çerçevesinde malların, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımına getirilen tüm kısıtlamaların karşılıklı olarak kaldırılmasını öneren Türkiye,101 bununla Ek Protokolü uygulayabilmesi için AB Bakanlar Konseyinin 26 Nisan 2004’te aldığı Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyonların kaldırılması kararını uygulamaya koyması gerektiğini vurgulamış oluyordu. Türk yetkililer 2009 yılında yaptıkları açıklamalarda Türk limanlarının Rum kesimine açılması konusunun Kıbrıs sorununun bütünü içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmişler ve KKTC’ye uluslararası toplumun, BM’nin ve AB’nin yaptığı taahhütlerle ilgili hiçbir adım atılmazken Türkiye’ye zorla adım attırmaya çalışmanın adil olmadığını vurgulamışlardır. 
Türkiye’ye göre, parça teklifler ve parça çözümler ne Kıbrıs sorununun nihai olarak halledilmesini sağlayacak ne de Türkiye’nin AB üyeliğini gözeterek Kıbrıs’ta geri adım atmasının yolunu açacaktır. 

Zaten Türkiye’nin AB sürecinin, kendi doğası içinde ve Türkiye’ye verilen taahhütler, yerleşmiş gelenekler ve teamüller içinde yürümesi gereken bir süreç iken Kıbrıs sorunuyla alakalandırılması başlı başına bir hatadır.102 

Kıbrıslı Türk yetkililer de Ek Protokolün sadece Türkiye’nin AB yükümlülükleri konusunda ele alınabilecek bir konu olmadığına, aynı zamanda Kıbrıs sorunuyla doğrudan ilişkili olduğuna işaret ederek AB’nin Kıbrıs’a yönelik Doğrudan Ticaret Tüzüğünü rafa kaldırdığı ve Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonları devam ettirdiği bir dönemde Türkiye’nin limanlarını tek taraflı tavizle Rum kesimine açmasının mümkün olmadığını belirtmişlerdir.103 Nisan ayında başbakan olan UBP lideri Derviş Eroğlu ise daha ileri giderek ambargo ve izolasyonlar kaldırılsa da Kıbrıs’ta bir anlaşma olmadan limanların açılmaması gerektiğini, çünkü bu talebin karşılanması halinde arkasından Rumların ticaret ataşeliği, konsolosluk ve büyükelçilik açma, hatta tanınma taleplerinin geleceğini, tanıma olduktan sonra da görüşmelerin hiçbir anlamının kalmayacağını vurgulamıştır.104

2009 Aralık ayında AB Bakanlar Konseyi toplandığında 3 sene önceden öngörüldüğü şekilde Komisyon tarafından hazırlanan ve Türkiye’nin Ek Protokol yükümlülükleri konusunu da ele alan İlerleme Raporu gündeme alınmıştır. Raporda Türkiye’nin Ek Protokolden kaynaklanan sorumluluklarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmaya devam edileceği ve Türkiye’nin Güney Kıbrıs üzerindeki engellemeleri kaldırmadıkça 2006 sonunda dondurulan başlıklarda müktesebatı yerine getirmiş sayılmayacağı vurgulanmaktaydı. 

Türkiye’nin Ek Protokolü uygulamaması halinde bir yaptırımla karşılaşabileceği yönünde uyarı içermeyen rapor, daha önce düşünüldüğünün aksine 2009’u bir son tarih olarak görmemiş oluyordu.105 Raporda ayrıca Türkiye’nin Kıbrıs görüşmelerine süren desteğiyle ilgili olumlu görüşler yer alıyordu. AB Dışişleri Bakanları da raporun genel eğilimine uyarak Ek Protokolün uygulanmamasının olumsuzluğuna atıfta bulunmuşlar, Türkiye’nin çözüm görüşmelerine vereceği katkının önemine değinmişler, fakat herhangi bir yaptırım kararı almamışlar dır.106 

AB, böyle bir tutum takınırken muhtemelen Ek Protokol konusunun görüşmeleri olumsuz yönde etkilemesini istememiş ve zaten iyice durma noktasına gelmiş olan Türkiye-AB ilişkilerinde çok daha derin bir kriz yaratmanın mantıklı olmadığını düşünmüştür.107 Ancak Rum yönetimi Türkiye’ye yaptırım kararı alınmamasından rahatsız olmuştur.108

Ek Protokol dışında Mart ayında Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria Omen-Rujten’in hazırladığı ve AP Genel Kurulunda 528 lehte ve 52 aleyhte oyla kabul edilen rapor, Türk tarafında rahatsızlık yaratmıştır. Türk tarafına göre, raporda çözümden önce Türkiye’nin adadan asker çekmesinin ve Rum kesimiyle ticari ilişkilerini düzenlemesinin istenmesi, görüşmelerden verim alınamamasının nedeni olarak Türk tarafının gösterilmesi ve kayıp şahıslar konusunda Türkiye’nin sorumlu tutulması 
kabul edilemez niteliktedir. Çünkü adada barış ve istikrar sağlayan ve Kıbrıs Türklerinin yaşamını koruyan Türk askeridir. Asıl Rumlar BM çözüm parametreleri dışında öneriler sunarak sürece zora sokmaktadır.109 

Kayıplar şahıslar konusunda ise Rumların 1974 Temmuzunda başlattığı krizin devamında her iki tarafta istenmeyen kayıplar ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan raporda Kıbrıs barış görüşmeleri sürecine destek verilmesi, ortaya çıkacak anlaşmada bazı derogasyonlar olabileceğinin ifade edilmesi ve Olli Rehn’in Türkiye’nin görüşme sürecini aktif bir şekilde desteklemeye devam ettiğini açıklaması110 Türk tarafında memnuniyet uyandırmıştır.Burada Kıbrıs Türklerinin dışlanmışlık hissine kapılmalarına neden olan AB tavrının bazı somut örneklerine kısaca değinmek gerekmektedir. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Kıbrıslı Türkler için ayrılmış iki sandalye çözüm sürecinin devam ettiği dönemde boş bırakılması gerekirken Rumlar tarafından doldurulmuş, böylece Kıbrıslı  Türklerin hakları AB’nin izniyle Rumlar tarafından gasp edilmiştir.111 

Kıbrıs Türk Hava Yollarının İngiltere ile Kuzey Kıbrıs arasında doğrudan uçuşların başlaması için Londra’daki Yüksek Mahkemeye yaptığı başvuru reddedilmiştir. Diğer taraftan Girne Amerikan Üniversitesi’nin İngiltere’nin Kent bölgesinde Canterbury kampüsünü açması, kampüsün İngiliz Yüksek Öğretim Akreditasyon Kurumuna üye olması ve böylece üniversitenin vereceği diplomaların tüm AB ülkelerinde tanınacağı gerçeği çerçevesinde KKTC diplomalarına uygulanan kısıtlamaların aşılmış olması112 izolasyonlardan bıkan Kıbrıs Türkleri açısında olumlu bir gelişme olarak ortaya çıkmıştır.

Kıbrıslı Türkleri asıl ilgilendiren izolasyonların kaldırılması konusunda ise AB olumlu bir adım atmamıştır. İzolasyonların kaldırılmasına yönelik Yeşil Hat Düzenlemesi AB Konseyi tarafından Nisan 2004’te oluşturulmuş ve Şubat 2005’te revize edilmişti. Bunun amacı, Kıbrıs Türklerinin ekonomik izolasyonunu gevşetmek, adanın ekonomik açıdan bütünleşmesine katkıda bulunmak ve taraflar arasında köprüler oluşturarak ve adada olumlu bir siyasi atmosferin ortaya çıkmasını sağlayarak sorunun kapsamlı bir çözüme kavuşturulmasının 
yolunu açmaktı. Avrupa Komisyonun düzenleme önermesindeki temel amaç hem Yeşil Hat boyunca toplumlar arasında serbest ticaretin gerçekleştirilmesini hem de Kıbrıs Türklerinin AB piyasalarına doğrudan mal satışının serbestleştirilmesini sağlamaktı. Rumlar Türk toplumunu ekonomik açıdan kendilerine bağlama ve uzun vadede asimile etme hedefleri çerçevesinde birinci hususa destek verirlerken ikincisine kesin bir şekilde karşı çıktılar. Bu şekilde Kıbrıslı Türkler, Rumların Kıbrıs sorununun siyasi boyutlarını göz ardı ederek kapsamlı çözüm görüşmelerini işlevsiz hale getirme niyetlerinin farkına vardıkları için güneyle ticaret yapma konusunda istekli olmadılar.113 

  Diğer taraftan AB de kendi hukuki düzenlemeleri ve Rum muhalefeti sebebiyle bir türlü doğrudan ticaret düzenlemesini uygulamaya koyamadı ve Türklerde derin hayal kırıklığı yarattı. Türkiye de AB’yle gümrük birliği yüzünden Kıbrıs Türk tarafı menşeli mallara üçüncü ülke malı muamelesi uygulamak durumunda kaldı.114 2009 sonu itibariyle Türklerin ekonomik ve her alandaki izolasyonu 
geçmişte olduğu gibi varlığını korumaktaydı. 


4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,,

***