Kömür ve Ömür
Mümtaz Soysal
İLLE Facianın arkasından gelmesi gereken bir kafiye midir bu?
Yoksa, Başbakan’ın sözünü ettiği kader, Zonguldak işçisi için hep yüzlerce metre toprak altında önlemsizlik yüzünden can vermek midir?
Oysa, kömür ocaklarının ağzında “Önce Emniyet” diye yazar ve her vardiyada herkese bu anımsatılır. O zaman, yalnız o havzada değil, hatta başka yerlerdeki madenlerde daha da sık meydana gelen bu tür ölümlü kazalardan sonra “N’oluyor” diye sormak gerekmez mi?
Emniyetsizliğin, önlem ve denetim eksikliğinin, savrukluğun gerisinde yatan temel neden nedir?
Aslında, başka birçok durumda olduğu gibi, bu kazada da şaşırtıcı bir bilgi kirliliği yaşandı.
Bereket, Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı’nın somut bilgiye dayalı açıklamasından öğrendik ki, Karadon’daki patlama, kömür çıkarılırken değil, özel bir taşeron şirkete verilen “galeri açma” işi yapılırken olmuş.
Türkiye Taşkömürleri Kurumu, linyit havzalarından farklı olarak, vaktiyle bir Fransız-Belçika şirketi başta olmak üzere özel mülkiyet elindeki irili ufaklı işletmeleri “füzyon” denen bir işlemle birleştirip kamulaştırarak kurulan Ereğli Kömürleri İşletmesi’nin devamı niteliğinde bir kamu kurumudur.
Ama öyle anlaşılıyor ki, birçok devlet kurumu ve kamu kuruluşu gibi onun da başını son yılların belâsı durumuna gelen taşeronlaştırma tutkusu yemeğe başlamıştır.
Bu tutkunun gerekçesini savunanları dinlerken şaşkınlıktan ağzınız açık kalır. “Her işi devlet ya da kamu kuruluşu yapacak değil a, öyle hizmetler vardır ki, hem devlete hiç yakışmaz, hem de çoğu zaman özel uzmanlık istemeyen sıradan işlerdendir” derler ve saymaya başlarlar:
“Temizlik işlerini, koridor süpürmeyi, cam silmeyi de mi devlet görevlileri yapsın?
Kantinleri, servis otobüslerini devlet mi işletsin?”
Hatta, bu yaklaşım bazen kamu yararı kavramına bile dayandırılarak, “Fena mı, bu sayede başka insanlarımıza da geçim kapısı açılmış oluyor” denir.
Böyle bir düşünce tarzının sonu kolay kolay gelmez, bir bakarsınız, her şey, bekçilik, güvenlik ve neredeyse savunma hizmetinin ayrılmaz parçası sayılabilecek işler de taşeronlaşmaya başlamıştır. Yani kamu hizmetinin değerleri ikinci plana itilmiş, kazanç, kâr gibi kavramlar ön plana çıkmıştır.
Dolayısıyla, kendini kamu hizmetine adamış, bunu şeref ve onur işi sayan, ömrünü bu uğurda harcayan insan tipi zavallı bir azınlık olmaya başlar, yer yer ve zaman zaman “enayi” sayılarak alay konusu edilir. Sonuç, taşeronlaştırmayı savunurken ileri sürülen gerekçelerin de ortadan kalkması ve bu usulün iktidar yandaşlarına kamu parasıyla kazanç sağlama yöntemine dönüşmesidir düpedüz.
Ucunda ölümler olmasa, isterseniz buna da “kader” diyebilirsiniz.
***