Fethi Okyar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fethi Okyar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2019 Perşembe

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 2

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 2



I. BÖLÜM: TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ YASAMA GEÇİŞ SÜRECİ 

1.1. 1946 YILINA GELİNCEYE KADAR TÜRKİYE’DE SİYASİ YAŞAM 

Demokrasi kavramı, Türkiye’de, ülkemizin Batıyla iliskilerinin devinimi 
sonucunda ortaya çıkmıstır. II. Dünya Savası sonucu ortaya çıkan Batı’daki tablo Türk siyasi yasamının yeniden sekillenmesinde ciddi anlamda etkili olmustur. Ancak “Cumhuriyet devresi Türk siyasi tarihinde görülen hâkim temayüllerin, Batı’dan oldugu kadar kendi toplumumuzun tabii geçmisinden kaynaklanan geleneklerle güçlü irtibat noktaları vardır”.1 Bu açıdan demokrasi tarihimizde hangi dönemi ele alırsak alalım bir önceki döneme bakmamız konunun ya da sorunun net sekilde ortaya çıkması için zorunlu görünmektedir. Bu nedenlerle asıl konumuz olan 1946–1950 yılları arasında Aydın’da siyasal yasamı ele almadan önce Türk Demokrasi tarihini özetlemek yararlı olacaktır. 

Osmanlı Devleti, Yeni Çag’da Avrupa’da meydana gelen gelismelerin niteligini 
uzun süre anlayamamıstır. Osmanlı ordularının Avrupa orduları karsısında sürekli yenilmesi ve bu yenilgilerin pesinden yasanan toprak kayıpları ve diger sorunların nedenlerini Osmanlı devlet yöneticileri uzun süre geleneksel devlet anlayısından uzaklasma olarak algılamıslardır. Bu nedenle ıslahat çabaları askeri ve mali alanla sınırlı kalmıstır. Sömürgeci Avrupa devletleri Osmanlı Devleti’nin varlıgını tehdit ettikçe Osmanlı Devleti kendi bünyesinde degisim sürecine girmis ve iç dinamiklerin etkisiyle bu degisim kendine özgü bir nitelik kazanmıstır. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı’yla, ıslahat hareketleri hayatın tüm safhalarını kusatıcı bir mahiyet almıstır. Bu fermanla padisah yetkilerinden feragat etmistir. Osmanlı ülkesinde yasayanların can, mal, ırz-namus dokunulmazlıgı garanti edilmistir. Yine bu fermanla vergi toplamada 
adalet ilkesine uyulacagı taahhüt edilmis ve askerlik yapma yükümlülügü toplumun tüm kesimlerine yayılarak askerlik süresi sınırlandırılmıstır. 1856 yılında yapılan Paris Antlasması’yla ngiltere ve Fransa tarafından Osmanlı Devleti, bir Avrupa devleti varsayılmış ve Osmanlı’nın Avrupa hukukundan yararlanabilecegi gündeme getirilmistir. 

Tanzimat’ın uygulanma garantisi Avrupa devletlerine ve ilahi güce havale 
edilmistir.2 Kimi yazarlar, Tanzimat’ın sadece Osmanlı’yı idare eden pasaların can ve mal güvenligini sagladıgını ve Avrupalı devletlerin etkisiyle ilan edildigini 
söylemektedir.3 Tanzimat’ı ilan ettiren güç millet olmadıgı gibi, bu fermanın uygulanma garantisi de millete dayandırılmamıstır. Tanzimat’la tanınan haklar padisah tarafından reayaya bir lütuf olarak verilmistir. Ancak Tanzimat hareketleri, mesrutiyet düzeni isteyen ve bu ugurda mücadele etmeye hazır bir neslin yetismesini saglamıstır. Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı Devleti, Avrupa’ya ögrenci göndermistir. Bu ögrenciler, Avrupa’da mesruti krallıkları görmüs ve Osmanlı Devleti’nin yıkılısını önlemek için mesrutiyet sisteminin Osmanlı’ya getirilmesinin sart oldugunu düsünmüslerdir.4 Osmanlılık fikrini, topluma yaymaya çalısmıslardır. Onlara göre yapılacak bir seçimle Osmanlı halkının her kesiminden belirlenen üyelerden olusmus bir meclis açılmalıydı. Bu düsünceyi gerçeklestirebilmek için Genç Osmanlılar’ın çabalarıyla Sultan Abdülaziz tahttan indirilmis, yerine II. Abdülhamit geçirilmistir. 

23 Aralık 1876 tarihinde ngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya ve talya 
gibi devletlerin katıldıgı ve Osmanlı Devleti’nin kaderinin belirlenecegi istanbul’da bir konferans toplanmıstır. Konferansta özellikle Rusya’nın Osmanlı içerisinde yasamakta olan azınlıklarla ilgili istek ve emellerini engellemek isteyen Osmanlı yönetimi, konferansın toplanacagı sabah Türk tarihinin ilk anayasa örnegi olan Kanun-ı Esasi’yi ilan etmistir. Konferansta Avrupalı devletlerin azınlıklar konusunda ayrıcalık istemeleri durumunda Osmanlı Devleti bunun olanaksız oldugunu ifade edecek ve Kanun-ı Esasi’ye göre bütün Osmanlı tebaasının birbirine esit oldugu tezini ileri sürecektir. Yine Tanzimat ve Islahat Fermanlarında Osmanlı tebaasına tanınan bireysel özgürlüklere saygı, yönetimde keyfiligin önlenmesi, haklarda ve ödevlerde esitlik, kamu hizmetlerine 
serbestçe girebilme konuları anayasada tekrar edilmistir. Osmanlı Devleti, Kanun-ı Esasi’yle Avrupa devletleriyle karsılastırılabilecek bir rejimle donanmıstır.5 

Kanun-ı Esasi’nin ilanıyla birlikte Osmanlı topraklarında seçimler yapılmıstır. 
Anayasa 25 yasını doldurmus kisilerin seçme, 35 yasını doldurmus kisilerin seçilme hakkının oldugunu söylemistir. Yemen’den Balkanlar’a kadar uzanan genişlikte topraklara sahip olan Osmanlı’da seçimler haliyle güç olmustur. 18 Mart 1877’de Osmanlı’nın ilk meclisi Meclis-i Mebusan İstanbul’da açılmıstır. Siyasi parti kimligi olmadıgı için meclis, basta birlik görüntüsü vermemistir.6 Kanun-ı Esasi Osmanlı Devleti’nin monarsik ve teokratik yapısını degistirememis tir.7 Baslangıçta Padisaha sadakat görüntüsü veren meclis daha sonra azınlık sorunlarını konusmaya baslayınca 93 Harbi’nin etkisiyle padisah ve hükümete karsı agır elestiriler yöneltmeye baslamıstır. 
Padisah II. Abdülhamit Kanun-i Esasi’nin kendisine vermis oldugu yetkiyle Mebusan Meclisi’ni feshetmistir. Meclis-i Mebusan bir yıl gibi kısa bir süre açık kalabilmistir. Ancak hükümet degisikligine neden olacak kadar sert muhalefet yapmıstır. 

II. Abdülhamit, Mebusan Meclisi’ni dagıttıktan sonra ülkede istikrarı saglama 
adına basın özgürlügünü ortadan kaldırmıstır. Ancak aynı padisah dönemi, egitim ve kültürde atılım dönemi olmustur. Bu atılımların temel amacı, ülkeyi Avrupa devletlerinin tehditlerine karsı korumaktır. Bu dönemde Osmanlı’da pek çok teknik okul açılmıstır.8 Burada okuyan ögrenciler ise bu teknik bilgilerin arka planında yatmakta olan Avrupa düsüncesini kavramakta gecikmemistir. II. Abdülhamit’in istibdadına karsı muhalefet hareketi bu okullarda baslamıstır.9 1889’da İttihad-ı Osmanî adıyla İstanbul’da bir cemiyet kurulmustur. II. Abdülhamit’in baskı siyasetinden dolayı bu cemiyet daha çok yurt dısında faaliyet göstermistir. Cemiyet daha sonra Terakki ve İttihat, Tesebbüs-ü Sahsiyet ve Adem-i Merkeziyet adıyla iki gruba ayrılmıstır. 

Tesebbüs-ü Sahsiyet ve Adem-i Merkeziyet gurubunun bası Prens Sabahattin, II. Abdülhamit’i devirme planlarında yabancı devletlerin ve Osmanlı ordusunun destegine kesin karsı çıkmıstır. İttihat ve Terakki ise “sivil- asker-aydın” isbirligini savunmustur. İttihat ve Terakki’nin baskısıyla Padisah II. Abdülhamit, anayasayı ikinci kez yürürlüge koymak zorunda kalmıstır. II. Mesrutiyet Dönemi’nde Osmanlı Devleti’nde siyasi parti bollugu yasanmıstır.10 Bunlardan en güçlüleri ttihat ve Terakki Cemiyeti ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası’dır.11 Yine olaganüstü kosullar altında bulunan ülkede siyasi istikrar saglanamamıstır. 1908–1918 yılları arasında yirmi iki hükümet isbasına gelmistir. Her hükümete ortalama bes ay ömür düsmüstür. Osmanlıların I. Dünya Savası’nı kaybetmesi üzerine İttihat ve Terakki 1918 yılında iktidarı bırakmıs ve Talat ve Enver Pasa gibi İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri yurt dısına çıkmıştır. 

İttihatçıların tekrar yurt içinde etkin olma çabaları ise başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 

Cumhuriyet döneminde ülkenin siyasi yasamında söz sahibi olanların çogunlugu 
bir zamanlar İttihat Terakki Cemiyeti üyesiydi. Bu yüzden ttihat ve Terakki 
Cemiyeti’ni kimlik açısından burada kısa bir sekilde analiz etmek yararlı olacaktır. İttihat ve Terakki mensuplarının geneli Türk ve Türkçüdür. Gençtirler ve bürokrasinin içinden gelmislerdir. Mektepli ve burjuva zihniyetine sahiplerdir. ttihat ve Terakki Cemiyeti baslangıçta gizli bir ihtilal örgütü olarak ortaya çıkmıstır. Bu durumda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üyelerinin çogunlukla gençlerden olusması olagandır. Zira gençler her yerde genellikle daha sabırsız, daha atak ve tehlikeleri göze almaya hazırdır. İttihat ve Terakki mensuplarının genelde memur ya da subay veya bu görevlere aday oldukları görülmüstür. Osmanlı’da serbest meslek sahibi az oldugu için bunların ittihat ve Terakki içindeki oranı da oldukça düsüktür. İttihat ve Terakki mensupları Batı 
modelinde kurulmus okullardan mezun olmustur ya da bu kurumların ögrencisi dir. Onlar az çok Avrupai bir dünya görüsüne sahip kisilerdir. 
Bu nedenle kendilerine mektepli denmistir. Bu kisiler Avrupa’nın hemen her alanda üstün olduguna ve Osmanlı kurtulacaksa önemli ölçüde Osmanlı’nın Avrupa’ya benzemesi gerektigine inanmıslardır. Devletin ve yönetimin yalnızca padisahın ya da bazı pasaların keyif ve isteklerine göre ayakta durmaması, kurumlasmıs yani nesnel niteliklere göre halka hizmet sunma amacına yönelmesi gerektiginin az buçuk farkındadırlar. Onlara göre bir 
kisi yükselecekse padisahın keyfi ve lütfü ile degil isinin ehli olması ile yükselmelidir. 
İttihat ve Terakki mensupları memur oldukları halde kafaca burjuvazidirler. Onların burjuva zihniyeti mektepliligin bir sonucudur. Onlar, memleketi kurtarmak için Avrupai bir burjuva toplumu insa edilmesi ve feodal toplum düzenine son verilmesi gerektigine inanmışlardır.12 

Anadolu, Mondros Ateskesi sonucunda isgal edilmistir. sgallere karsı baslatılan 
direnisin temel amacı milli egemenlige dayanan, kayıtsız sartsız, bagımsız bir Türk devleti kurmak olmustur.13 Olaganüstü kosullara ragmen, kongreler yapılmıs ve İstanbul’da Mebusan Meclisi’nin tekrar toplanması saglanmıstır. Meclis, bagımsızlıgımızı hedefleyen Misak-ı Milli kararlarını alınca stanbul’u isgal eden tilaf devletleri tarafından dagıtılmıstır. Bunun üzerine 23 Nisan 1923’te Ankara’da TBMM açılmıstır. Mustafa Kemal Atatürk TBMM açıldıktan hemen sonra 24 Nisan 1920’de Meclis’e verdigi önergede “Geçici hükümet baskanı seçmek ya da padisah vekili atamak dogru degildir.” demistir. Buna gelecek tepkileri azaltmak için de padisah ve halifeligin durumu ileride TBMM tarafından belirlenecegini belirtmistir. Böylece bu makamların kaderi TBMM’ye bırakılmıstır. 

I. TBMM yasama, yargı, yürütme erklerini bünyesinde toplamıstır. Kurucu 
meclis fonksiyonu üstlenmis ve olaganüstü kosullarda görev yapmıstır. TBMM’nin açılması ve üyelerinin seçimle belirlenmesi, ülkenin savas kosullarında olmasına ragmen Kurtulus Savası’nı yürüten elit tabakanın milli egemenlige ve 
demokratiklesmeye ne denli önem verdiklerini göstermistir. I. TBMM, birbirinden oldukça farklı siyasi kimlige sahip kisilerden olusmustur.14 Bu kisiler, vatanın kurtulusu fikri etrafında birlesmistir. Yine Kurtulus Savası’nı yürüten elit tabaka baslangıçta TBMM’deki bu birlikteligi parçalayacak politikalardan büyük bir özenle kaçınmıştır. 

Ancak savasın sonuna dogru TBMM üyelerinin siyasi kimlikleri ön plana çıkmaya 
baslamıstır. TBMM’de guruplasmalar görülmüstür. Süreç sonucunda Anadolu ve 
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Cumhuriyet Halk Fırkası’na dönüştürülmüş tür. 
Bu dönüşümden sonra CHF’den ayrısma ve kopmalar olmustur. Ancak bu parti, ülkenin kontrolünü tek basına alarak 1946 yılına kadar ülkeyi yönetmis ve yapılan inkılâpların banisi olmustur. 

1923–1946 yılları arasında kalan sürece CHP iktidarının hüküm sürdügü tek 
partili yıllar denilmektedir. 1924-1925’te Terakkiperver Fırkası, 1930’da Serbest 
Cumhuriyet Fırkası deneyimleriyle iki kez kesilmis olsa da bu yıllarda tek partinin ülke yönetimine hâkim oldugu ve bu parti egemenliginin tüm siyasal etkinlikleri kapsayacak sekilde oldugu görülmüstür.15 Terakkiperver Fırkası, Gazi’nin yakın silah arkadasları ve Meclis’e karsı birlesen eski ttihatçılar tarafından kurulmustur.16 Terakkiperver Fırkası’nın Baskanı Kazım Karabekir, 2. Baskanı Rauf Orbay ve Adnan Adıvar’dı. 

Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Teskilatlı Muhalefet Hareketi: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası. 

Ali Fuat Cebesoy ise parti yönetiminde yer alan diger bir güçlü isim olmustur.17 Bu yüzden Terakkiperver Fırkası baslangıçta güçlü bir muhalefet partisi görüntüsü vermistir. Bu partinin etkisiyle İsmet Pasa 20 Kasım 1924 tarihinde basbakanlıktan ayrılmıstır. Yerine Fethi Okyar getirilmistir. Terakkiperver Fırkası, dine karsı daha ılımlı politika izleyecegine duyurmustur. Bundan cesaret alan rejim karsıtları Terakkiperver Fırkası bünyesinde yuvalanmaya baslamıstır. Dogu Anadolu Bölgesi’nde Musul sorunu nedeniyle, ngiliz kıskırtmasıyla çıkan Seyh Sait İsyanı Terakkiperver Fırkası’nın sonu olmustur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programında yer alan din ile ilgili hükümler Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından din istismarı ve irtica olarak degerlendirilmistir.18 Bu gerekçeyle Terakkiperver Partisi kapatılmıs ve yöneticileri siyaset dünyasından uzaklastırılmıstır. Elbette ülke bütünlügünü tehdit eden Seyh Sait İsyanı’yla Terakkiperver Fırkası kurucularının direk ilgisi olmamıstır. Ancak yeni rejim 
henüz saglam temellere oturtulmamıstır. Bu nedenle Mustafa Kemal ve arkadasları Cumhuriyet’i tehlikeye sokacak her türlü davranısa karsı büyük bir duyarlılık göstermislerdir. Seyh Sait syanı’nın bastırılması ve ülkede tekrar sükûnetin saglanması için 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu kabul edilmistir. Bu kanunla hükümete olaganüstü yetkiler tanınmıstır. Çok kısa bir zaman sonra İstiklal Mahkemeleri tekrar devreye sokulmustur. Bu yasaya dayanarak hükümetin yapmıs oldugu uygulamalar sonucunda Türk siyasi yasamı uzun süren bir sessizlik dönemine girmistir. 

Atatürk, 1930’lara gelindiginde tek parti iktidarının getirdigi sıkıntı ve 
hosnutsuzlukları ortadan kaldırmak istemistir. İktidara karsı hosnutsuzlukları 
giderebilmenin iki yolu vardı. Bunlardan birisi ya tam bir baskı rejimine geçmek ya da sıkıntıların dile getirilebildigi denetlenebilir bir muhalefete izin vermekti. Mustafa Kemal Atatürk ikinci yolu tercih etmistir.19 Bunun için arkadası Fethi Okyar’ı yeni bir parti kurma konusunda tesvik etmistir. Bu partinin kurulması kamuoyunda ilgiyle izlenmistir. İstanbul’da yayımlanan Yarın gazetesi CHP’ye karsı sert elestiriler yöneltmistir. İzmir’de ise Hizmet, Halkın Sesi, Yeni Asır gazeteleri iktidar partisine karsı Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan yana tavır almıstır. Hizmet gazetesi iktidar partisine karsı “İflas ettiniz siz ismen mevcut, cismen namevcutsunuz” diye haykırmıstır.20 1929 yılı Dünya ekonomik buhranının ülke içinde dogurdugu sıkıntılar CHP’ye karsı artan tepkinin en önemli sebebiydi. Gelismeler karsısında iktidar partisini endiselenmistir. Meclis’te muhalif gazetelerin susturulmasıyla ilgili ciddi tartısmalar yasanmıstır. Bu tartısmalarda smet nönü basın özgürlügünün çagın geregi oldugunu 
ancak kötüye kullanılmaması gerektigini söyleyerek ılımlı bir politika sergilemistir. 

Ancak sertlik yanlıları, halkı mevcut yönetim tarzından, Türk Devrimi ve 
sonuçlarından, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlardan, anayasanın sagladıgı hak ve 
özgürlüklerden sogutacak yayım yapan gazetelerin süresiz olarak kapatmaya varan bir öneriyi meclise sunmustur. Öneriye imza koyanlar arasında Celal Bayar da vardı.21 
Fethi Okyar’ın İzmir’e gelisinde yasanan olaylar, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kısa zamanda ülkenin pek çok yerinde teskilatlanabilmesi, yapılan belediye seçimlerindeki basarısı, büyük halk kitlelerinin CHF iktidarına karsı memnuniyetsizligini ve SCF’nin çok güçlü bir iktidar adayı oldugunu göstermistir. Bunu fark eden CHF tahammülsüzlük göstererek SCF’nin tasfiyesine çalısmıstır.22 CHF taraftarları SCF’nin gericilerin, basın ve yenilik aleyhtarı kimselerin yuvası haline geldigini söyleyerek Mustafa Kemal Atatürk’ün partiler karsısında tarafsızlıgı bozup kendi öz partisi CHP’ye sahip çıkması gerektigini söylemislerdir. Gerilen ortam nedeniyle Fethi Okyar, 18 Aralık 1930 tarihinde partisini tasfiye ettigini açıklamıstır. 

SCF 100 gün bile yasayamadan ortadan kalkmıstır.23 Serbest Fırka tecrübesiyle birlikte CHF pek çok yapısal düzenlemeye gitmis ve tasra teskilatlarının pek çogunu yenilemistir. SCF’nin çalısmalarında Türk Ocakları etkin rol oynamıstır. CHF’ye göre Türk Ocakları artık gizli bir parti potansiyeline sahiptir.24 

İleride ikinci bir SCF olayı yasanmaması için bu ocaklar kapatılmıstır. 25 

Bunun yerine Halkevleri kurulmustur. Türk Ocakları’nın yanında pek çok dernek de kapatılmıs veya kendisini feshetme zorunlulugunda bırakılmıstır.26 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Yeşil, A. (2001) Türkiye’de Çok Partili Siyasi Hayata Geçis, s.1.
2 Aksin, S. (1995) Osmanlı Devleti Tarihi(1600–1908), 3. c., s.125.
3 Mardin, S. (1983) Tabakalasmanın Tarihsel Belirleyicileri; Türkiye’de Toplumsal Sınıf ve Sınıf Bilinci,s.22.
4 Aybars Ergün (2000) Atatürkçülük ve Modernlesme, s.71.
5 Dumont, P. (1995) Osmanlı İmparatorlugu Tarihi II, s.135.
6 Armagan S. (1978) Memleketimizde lk Parlamento Seçimleri, s. 153-155. 
7 Aybars Ergün, age. s.73. 
8 Lewis B. (1984), Modern Türkiye’nin Dogusu, s. 179. 
9 Göçek, Fatma M. (1999) Burjuvazinin Yükselisi İmparatorlugun Çöküsü, s. 107-108. 
10 Tunaya Tarık Z. (1952) Türkiye’de Siyasi Partiler, s. 233-358. 
11 Akkerman C. (1950) Demokrasi ve Türkiye’de Siyasi Partiler Hakkında Kısa Notlar, s.26. 
12 Aksin, S. age., s.184. 
13 Atatürk, Mustafa K. (2005) Nutuk, s.14. 
14 Kili, S.(1983) Atatürk Devrimi Bir Çagdaslastırma Modeli, s.96. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. İhsan Günes, I.TBMM. 
15 Tunaya Tarık Z. age., s. 756. 
16 Tunaya age., s.606-622, Teziç, E. (1976) Siyasi Partiler, Partilerin Hukuki Rejimi ve Türkiye’de Partiler, s. 243-244. 
    Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası hakkında genis bilgi için bkz. Yesil A. (2002) 
17 İnönü, İ. (1987) Hatıralar, c.II, s.194. 
18 Zurcker, Eric J. (1992) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, s. 120-121. 
19 Agaoglu, S. (1993) Serbest Fırka Hatıraları, s.1-29. Yetkin, Ç. (1997) Atatürk’ün Basarısız Demokrasi 
    Devrimi Serbest Cumhuriyet Fırkası Olayı, s.29-39. 
20 Hizmet, 8 Eylül 1930. 
21 Topuz, H. (2003), Türk Basın Tarihi, s.155-158. 
22 Okyar, O. - Seyitdanlıoglu M. (1999), “Fethi Okyar’ın Anıları” s.72. 
23 Okyar, age. s.151–153. 
24 Deniz A. (2002) Kapanıs Sürecinde Türk Ocakları, s. 29. Daha ayrıntılı bilgi için bk: Üstel F. (2004). İmparatorluktan Ulus-Devlete Türk Milliyetçiligi: Türk Ocakları 1912-1931. 
25 Yetkin, Ç. (1983), Türkiye’de Tek Parti Dönemi 1930–1945, s. 63. Türk Ocakları’nın Turancı egilimler  göstermesi Rusya’yı rahatsız etmistir. Bu rahatsızlıgı Rusya, Türk hükümetine açık bir şekilde dile getirmiştir. Türk Ocakları’nın kapatılmasında kuskusuz bunun da etkisi olmustur. 
26 Uyar, H. (1999), Tek Parti Dönemi ve CHP, s. 321. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***